Emsal Mahkeme Kararı Bakırköy 3. Asliye Ticaret Mahkemesi 2019/350 E. 2019/582 K. 17.05.2019 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C. BAKIRKÖY 3. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2019/350
KARAR NO : 2019/582

#

DAVA : Kıymetli Evrak İptali (Çek İptali (Hasımsız))
DAVA TARİHİ : 16/05/2019
KARAR TARİHİ : 17/05/2019
GEREKÇELİ KARARIN
YAZILDIĞI TARİH : 22/05/2019

Mahkememizde görülmekte olan Kıymetli Evrak İptali (Çek İptali (Hasımsız)) davasının dosya üzerinde yapılan incelemesi sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
İDDİA:
Davacı vekilinin Bakırköy nöbetçi Asliye Ticaret Mahkemesine vermiş olduğu 16/05/2019 harçlandırma tarihli dava dilekçesinde ;Müvekkili … lehine düzenlenmiş olan; …….Bankası,…… şube kodlu ……. şubesi, keşide Yeri: İstanbul, vade Tarihi: 30/06/2019, miktarı ¨200.000,00, keşideci …….(T.C NO:……) olan tacir çeki ile müvekili iş ortağı olan ….. lehine düzenlenmiş keşidecisi ….. A.Ş ile ……ve Dış Ticaret adlı adi şirket olan 08/03/2019 keşide tarihli 30/09/2022 vadeli ¨500.000,00 bedelli senet, müvekkilinin diğer iş ortağı olan ……. lehine düzenlenen keşidecisi ……(T.C NO:……) olan 25/07/2018 keşide tarihli, 05/11/2019 vadeli ¨220.000,00 bedelli senet olmak üzere toplam ¨920.000,00 bedelli çekin ve senetlerin meşru hamili müvekkili … olduğunu, söz konusu çek ve senetlerin kaybolduğunu, müvekkilinin eski çalışanı ……’in işten atıldıktan kısa bir süre sonra yanında biri ile birlikte müvekkilinin iş yerine kimsenin olmadığını gözettiği bir saatte geldiğini ve işyeri kameralarını devre dışı bırakmak için işyeri girişinde bulunan elektrik şartelini indirdiğini ve içeri girdiğini, akabinde içinde müvekkiline ait bir çok belgenin olduğu bir klasör ile işyerinden ayrıldığını, çıkarken de işyerininin şartelini tekrar açmak suretiyle müvekkili ve diğer çalşanların şüphelenmesinin önüne geçmek istediğini, ancak işyerine girinceye kadarki an ile çıkıp şalteri açmasından sonraki süreçte işyeri kamera kayıtlarının kayıt yapacağını hesaplayamadığını, bu kayıtların da mahkemeye sunulacağını, bu kıymetli evrakların piyasaya sunulmasının müvekkilini çok mağdur edeceği ve zor durumda bırakacağını, bu nedenle kötü niyetli üçüncü kişilerin haksız şekilde yararlanarak sebepsiz zenginleşmesine mahal vermemek ve müvekkilinin mağdur olmaması için ihtiyati tedbir kararı verilerek ödeme yasağı konulmasına (çek teminat bedeli vs) ve çeklerin kayıp nedeniyle iptaline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davacı vekilinin,iptalini talep ettiği ¨200.000,00’lik çek ile ilgili dava bu dosyadan tefrik edilerek başka bir esasa kaydedilmiştir.
DELİLLER VE GEREKÇE:
Dava,hukukî niteliği itibariyle TTK’nun 651 inci maddesinde düzenlenen kıymetli evrakın zayi sebebi ile iptali istemine ilişkindir.
6100 sayılı HMK’nın dava şartlarını düzenleyen 114/1-d maddesindeki dava ehliyeti, fiil ehliyetinin medeni usûl hukukunda büründüğü şeklidir. Fiil ehliyetine sahip olan bütün gerçek ve tüzel kişiler dava ehliyetine de sahiptir. Aynı Kanun’un 114/1-e maddesindeki dava takip yetkisi, davada taraf olan kişinin o davayı kendi adına yürütebilme ve talep sonucu hakkında kendi adına hüküm alabilme yetkisidir (HMK md. 53). Sözü edilen kurum, şeklî taraf kuramının kabulünün sonucu olarak ortaya çıkmış ve sözü edilen kuramı tamamlamak amacıyla geliştirilmiştir. Davayı takip yetkisi, maddi hukuktaki tasarruf yetkisinin usul hukundaki karşılığını oluşturur. Ayrıca, bu kavram, davada taraf olmadığı hâlde kanun gereği taraf gibi davranmakla görevli kılınmış olanların hukukî konumlarının açıklanmasında başvurulan bir kavram konumundadır. Kural olarak taraf ehliyeti ve dava ehliyeti bulunan kişinin dava takip yetkisi vardır. Ancak bazı istisnai durumlarda davada taraf olarak gösterilen kişinin taraf ve dava ehliyeti olmasına rağmen dava takip yetkisi olmayabilir. Örn: Hakkında iflas kararı verilen kişinin taraf olduğu hukuki davalarda da istisnai durumlar dışında davayı takip yetkisi iflas idaresine aittir.
Taraf sıfatı (husumet) ise, maddi hukuka göre belirlenen, bir subjektif hakkı dava etme yetkisini ya da bir subjektif hakkın davalı olarak talep edilebilme yetkisini gösteren bir kavramdır. Taraf ehliyeti; davada taraf olabilme, usulî hukuki ilişkinin süjesi olabilme ehliyetidir. Taraf ehliyetine sahip olan kişi, davada davacı veya davalı olabilecektir. Bu nedenle, taraf ehliyeti usûli bir kavramdır. Taraf ehliyetine sahip olabilmek için medeni hukuktaki hak ehliyetine sahip olmak gerekir. HMK’nın 50. maddesine göre, medeni haklardan yararlanma ehliyetine sahip olan, taraf ehliyetine de sahiptir. Buna göre tüm insanlar, hak ehliyetine ve dolayısıyla taraf ehliyetine sahiptir. Dava ehliyeti ise, medeni hakları kullanma ehliyetine göre belirlenir. (HMK md. 51) Fiil ehliyetine sahip olan kişi, dava ehliyetine de sahiptir ve davayı yürütebilir, usûl işlemlerini yapabilir. Reşit olan ve temyiz kudretine sahip olan kişiler fiil ehliyetine sahiptir. Taraf ehliyeti, dava ehliyeti ve dava takip yetkisi davanın taraflarının kişilikleriyle ilgili olduğu halde, taraf sıfatı dava konusu subjektif hakka ilişkindir. Davacı tarafta yer alan taraf için aktif taraf sıfatı, davalı tarafta yer alan taraf için pasif taraf sıfatından söz edilebilir. Uygulamada, “sıfat” yerine “husumet” terimi de kullanılmaktadır. Sıfat dava şartı olmayıp, itirazdır. Çünkü bir kimsenin hak sahibi veya borçlu olup olmadığı davanın esasına girildikten sonra tespit edilebilir. Bu durumda ise dava esastan ret veya kabul edilir. Oysa, dava şartları davanın esasına girilmesini engelleyen niteliktedir. Ancak sıfat bir itiraz olduğundan, hâkim diğer itirazlar gibi taraf sıfatını da dava dosyasından anlayabildiği sürece kendiliğinden nazara alır. Sıfat, davada taraflardan birinin davaya konu subjektif dava hakkının bulunup bulunmadığı ile ilgili bir husustur. Tarafların sıfatının yargılama sonuna kadar devam etmesi zorunludur. Bu husus mahkemece re’sen gözönünde bulundurulmalıdır. Bir davada, taraflardan birinin, davacı ya da davalı sıfatının (aktif ya da pasif husumet sıfatının) olmadığı belirlenirse, artık bu davanın esasının çözümüne girilmeden, davanın husumet sıfatı yokluğundan reddi gerekir. Bir kişinin belli bir davada davalı veya davacı sıfatını haiz olup olmadığı şeklinde nitelendirilen husumetin ileri sürülme zamanı yasa ile kabul edilen bir ilk itiraz olmadığı gibi davalı veya davacı tarafından ileri sürülmesi gerekli bir def’i de değildir. Davanın her aşamasında ileri sürülmesi mümkün veya mahkemece vakıf olunduğu takdirde re’sen nazara alınması gerekli hukuki bir durumdur.
Davacı vekili,iş ortakları adına düzenlenmiş bonoların,müvekkilinin işyerinde meydana gelen hırsızlık sonucu zayi olduğundan bahisle söz konusu bonoların iptalini talep etmiş ise de,TTK’nın 652/2 nci maddesi hükmüne göre ;kıymetli evrakın zayi olduğu veya zıyaın ortaya çıktığı anda senet üzerinde hak sahibi olan kişi, senedin iptaline karar verilmesini isteyebilecek olup somut olayda davacının iptalini talep ettiği bonolar üzerinde hak sahibi olmadığı anlaşıldığından davanın aktif husumet yokluğundan reddine karar verilmesi gerektiği sonucuna varılarak aşağıdaki gibi hüküm fıkrası oluşturulmuştur.
HÜKÜM/Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-Keşidecisi ……. A.Ş ile……. Dış Ticaet adlı şirket olan 08/03/2019 keşide tarihli 30/09/2022 vadeli ¨500.000,00 bedelli senet ile Keşidecisi …… (TC NO……) olan 25/07/2018 keşide tarihli, 05/11/2019 vadeli ¨220.000,00 bedelli senet yönünden davanın aktif husumet yokluğu nedeniyle REDDİNE,
2-…….Bankası….. Şubesi’nin keşidecisi ……. (TC NO:……) olan 30/06/2019 vade tarihli ¨200.000,00 bedelli çekin bu davadan tefriki ile ayrı bir esasa kaydına,
3-Harç peşin alındığından yeniden harç alınmasına YER OLMADIĞINA,
4-Davacı tarafından yapılan yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına,
5-Kararın kesinleşmesine kadar yapılan yargılama giderlerinin davacı tarafça peşin olarak yatırılan ¨198,00 yargılama gider avansından mahsubu ile bakiye kısmın karar kesinleştiğinde ve talep halinde davacıya İADESİNE,
5235 sayılı Kanunun geçici 2’nci maddesine göre ,Bölge Adliye Mahkemeleri’nin kurulmasına ve 20 Temmuz 2016 tarihinde göreve başlamalarına dair kararların 07/11/2015 tarih ve 29525 sayılı Resmî Gazete’de ilan edildiği anlaşılmakla;6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 341 ilâ 360’ncı madde hükümleri uyarınca,mahkememize veya aynı sıfattaki başka bir mahkemeye verilecek dilekçe ile kararın tebliğinden itibaren iki hafta içerisinde veya istinaf dilekçesi kendisine tebliğ edilen taraf,başvuru hakkı bulunmasa veya başvuru süresini geçirmiş olsa bile, mahkememize veya aynı sıfattaki başka bir mahkemeye vereceği cevap dilekçesi ile iki hafta içerisinde İSTİNAF yolu açık olmak üzere dosya üzerinden yapılan inceleme sonunda karar verildi.17/05/2019

BAŞKAN …
☪e-imzalıdır.☪
ÜYE …
☪e-imzalıdır.☪
ÜYE …
☪e-imzalıdır.☪
KATİP …
☪e-imzalıdır.☪

“İŞ BU EVRAK 5070 SAYILI ELEKTRONİK İMZA KANUNUNUN 5. MADDE UYARINCA GÜVENLİ ELEKTRONİK İMZA İLE İMZALANMIŞ OLUP, 22. MADDE UYARINCA DA ISLAK İMZA İLE İMZALANMAYACAKTIR.”