Emsal Mahkeme Kararı Bakırköy 3. Asliye Ticaret Mahkemesi 2019/331 E. 2020/19 K. 15.01.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. BAKIRKÖY 3. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2019/331 Esas
KARAR NO : 2020/19 Karar

DAVA : Tazminat (Ticari Nitelikteki Hizmet Sözleşmesinden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 12/09/2014
KARAR TARİHİ : 15/01/2020
KARAR YAZIM TARİHİ : 21/01/2020

Mahkememizde görülmekte olan Tazminat (Ticari Nitelikteki Hizmet Sözleşmesinden Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
TALEP: Davacı vekili dava dilekçesi ile müvekkilinin davalı iş yerinde 24/02/2004-25/05/2010 tarihleri arasında satış temsilcisi olarak çalıştığını, tüm özverilerine rağmen iş akdine haksız ve yersiz olarak son verildiğini, 20.000 TL maddi, 10.000 TL manevi tazminatın davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
CEVAP: Davalı vekili, İş Mahkemesinde verdiği cevap dilekçesinde, davacının tacir olduğunu, davaya bakmaya Ticaret mahkemelerinin görevli olduğunu belirterek aralarındaki sözleşmenin haklı nedenlerle feshedilmesi nedeniyle davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
DELİLLER VE GEREKÇE: Taraflara usulüne uygun tebligat yapılmıştır.
Davalının görev ve yetki itirazı sebebiyle mahkemece, mahkemenin görevsizliğine, dosyanın İstanbul Ticaret Mahkemesine gönderilmesine karar verildiği, dosyanın İstanbul ….. Asliye Ticaret Mahkemesinin …. Esas, …. karar sayılı ilamı ile bu mahkemece yetki itirazının kabulü ile dosyanın Bakırköy Asliye Ticaret Mahkemesine gönderilmesine karar verildiği, mahkememizin 01/11/2017 tarihli kararı ile görev uyuşmazlığı söz konusu olduğundan görevli mahkemenin tayini hususunda dosyanın İstinaf Mahkemesine gönderilmesine karar verildiği anlaşılmıştır. İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi ….. Hukuk Dairesi’nin …. Esas, ….. sayılı kararı ile “Dava konusu alacağın faturalara dayandığı, 213 sayılı VUK. nun 229.maddesindeki “Fatura;, satılan emtia veya yapılan iş karşılığında müşterinin borçlandığı meblağı göstermek üzere emtiayı satan veya işi yapan tüccar tarafından müşteriye verilen ticari vesikadır.” düzenlemesi karşısında davacının tacir olduğu anlaşılmaktadır. Davacı gerçek kişi, sermaye şirketi olan davalıdan alacağının tahsilini talep etmektedir. Bu durumda, davacı ile davalının tacir olduğu ve taraflar arasında düzenlenen sözleşmenin her iki tarafın ticari işletmesi ile ilgili olup TTK’nın 5. Maddesine göre davanın, nispi ticari dava olduğunun kabulü gerekir. Görevle ilgili düzenlemeler kamu düzenine ilişkin olup taraflar ileri sürmese dahi yargılamanın her aşamasında resen gözetilir. Görevle ilgili hususlarda kazanılmış hak söz konusu olmaz. O halde, mahkemece, Asliye Ticaret Mahkemesi’nin görevli olması nedeni ile davaya devamla işin esası hakkında bir karar verilmesi gerekirken, hatalı değerlendirme ile yazılı şekilde karar verilmesi doğru olmamıştır. Bu nedenle davalı vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına” dair karar verilmiştir.
Mahkememizce Ticaret Sicil Müdürlüğüne müzekkere yazılmış gelen yazı cevabı dosyamız arasına alınmıştır.
Davacı tanıklarının dinlenilmesi için Adana Asliye Ticaret Mahkemesine talimat yazılmış, talimat cevabı dosyamız arasına alınmıştı. Talimatla dinlenilen davacı Tanığı …… “Ben olayın ne olduğunu bilmiyorum tanık olduğumdan da tebligat gelince haberdar oldum, davalı şirket ….. sistemi ile çalışıyor kendisi doğal temizlik ürünleri satışını yapıyor ve gıda takviyelerine de başlamış ben de bu şirkete üyeyim, ben kendi kullanacağım ürünleri almak adına üye oldum, ….. Hanım kendisi Kayseri’de dir davacıyı ben çok yakinen tanımıyorum, ben kendisini daha önce üyesi olduğum …… isimli gıda takviyesi ürünü pazarlayan şirket dolayısı ile tanımıştım, seminerlere katılıp katılmadığı ve satış temsilcili sözleşmesinin fesh edilmesi ile ilgili benim herhangi bir bilgim yoktur ben olayın ne olduğunu bile bilmiyorum, davacının davalı şirket için hangi aşamalarda ve ne şekilde çalıştığı konusunda benim bir bilgim yoktur” şeklinde beyanda bulunmuştur.
Davalı tanıkları için Kayseri Asliye Ticaret Mahkemesine talimat yazılmış, talimat cevabı dosyamız arasına alınmıştı. Talimatla dinlenilen davalı tanıkları ….. ‘un yeminli beyanlarının alındığı anlaşılmıştır.
Davalı tanıkları için Kocaeli Asliye Ticaret Mahkemesine talimat yazılmış, talimat cevabı dosyamız arasına alınmıştı. Talimatla dinlenilen Tanık ….. “Davacıyla aynı şirkette çalışıyoruz, ….. şirketi olarak çalışan şirkette satış temsilcisi olarak çalışıyordu, benimde ….. iş merkezinde bürom vardır, şirket büro masraflarını karşılar, grubun çalışmasında elde edilen kardan büro gideri diye ekstra ödeme yapar, ödemeler elden değil banka hesabımıza yatar, ….. da Kayseri de bu işi yapıyordu, davacıyla fazla samimiyetim yoktur sadece seminerlerde karşılaştık bildiğim kadarıyla …… ev aldığı, borçları olduğu gerekçesiyle bürosunun kira giderinin şirket tarafından karşılanmasını istemiş şirket kabul etmemiş, hepimiz büro işletiyoruz kira gideri değil büro gideri alıyoruz çünkü büro gideri sabit bir ödeme değildir, ciro bazında yapılan işe göre ödeme yapılır, yapılan ödemeden büronun kirasını fazlasıyla çıkarabiliyoruz, davacının aylık geliri banka hesaplarından çıkarılabilir, farklı şehirlerde yaşadığımız için çalışma şartlarını tam olarak bilemiyorum, İstanbulda yapılan büyük toplantıya katılıyorduk o toplantı daha çok hizmet için değil ödül içindi” şeklinde, tanık ….. “Davalı şirketin İzmit te menajeri olarak çalışıyorum, benim bürom yoktur memur olarak çalışıyorum, ek iş olarak yapıyorum. Davacıyı tanırım, şuan şirkette çalışmadığını bilmiyorum, olaylar hakkında hiç bir bilgim yoktur dedi” şeklinde beyanda bulunmuştur.
Mahkememizce dosya mali müşavir ….., resen seçilecek bilirkişi bireysel iş hukuku uzmanı ve Borçlar Hukukçusu ….. ‘e tevdi edilmiş olup, bilirkişilerce 02.11.2015 tarihli raporda; taraflar arasındaki sözleşmenin haklı sebeple feshedildiği, mahkemenin takdirinin sözleşmenin feshinin haklı sebeple fesih niteliği taşımadığı yönünde olması halinde, davacının 25.05.2010 ile 24.02.2011 tarihi arasında doğmuş komisyon bedellerini ve elde edebileceği komisyon bedellerini talep edebileceği, bu tutarın yukarıda hesaplanan aylık ortalamaya göre 9 aylık elde edebileceği komisyon gelirinin (9 Ay – 5.058,61 TL) 45.527,49 TL olarak hesaplanabileceğinin bildirildiği anlaşılmıştır.
Taraf vekillerinin itirazları dikkate alınarak dosya ek rapor tanzim edilmek üzere bilrikişi heyetine tevdi edilmiş olup, bilirkişi heyeti 26.12.2016 havale tarihli raporunda, kök raporda belirtildiği gibi taraflar atasındaki ilişki pazarlamacı sözleşmesi olarak nitelendirildiğinden ancak sözleşme sonuna kadar geçen süre için hesaplama yapıldığını, mahkemenin aksi bir görüş ile davacının hak kazandığı ve giderek de bunun bir pazarlamacı sözleşmesi niteliğinde olmayıp, ayrıca iddiasında olduğu gibi oluşturduğu grup ve alt grupların çalışmasına devam ettiği ve şirketin de bir kazanç kaybı olmadığı, dolayısı ile talebindeki gibi en az üç yıllık sürenin kazancı kadar bir kaybının bulunduğu görüşünün kabul edilmesi halinde muhtemel hesaplamanın 5.058,61 TL x 12 Ay x 3 yıl, 182.109,96 TL olacağının bildirildiği anlaşılmıştır.
Davacı vekili 31.10.2017 tarihli dilekçesi ile davasını 45.527,49-TL’ye çıkardığına ilişkin sılah dilekçesi sunmuştur.
Dava sözleşmenin haksız feshine ilişkin maddi ve manevi tazminat talebinden ibarettir.
Bir davada çekişmeli olguların kimin tarafından ispat edilmesi gerektiği konusuna, ispat yükü denir. İspat yükü ve kuralları TMK’nun 6. ve 7. maddelerinde düzenlenmiştir. Türk Medeni Kanunun 6. maddesine göre “Kanunda aksine bir hüküm bulunmadıkça, taraflardan her biri hakkını dayandırdığı olguların varlığını ispatla yükümlüdür.”
HMK’nın 190. Maddesinde ise ispat yükü düzenlenmiştir. Maddeye göre;”1- İspat yükü, kanunda özel bir düzenleme bulunmadıkça, iddia edilen vakıaya bağlanan hukuki sonuçtan kendi lehine hak çıkaran tarafa aittir.2- Kanuni bir karineye dayanan taraf, sadece karinenin temelini oluşturan vakıaya ilişkin ispat yükü altındadır. Kanunda öngörülen istisnaların dışında, karşı taraf, kanuni karinenin aksini ispat edebilir.”
Dosya tüm deliller ile birlikte değerlendirildiğinde; Taraflar arasında 01 Bölge kodu, ….. Kodu ile yapılan 24.02.2004 tarihli Satış Temsilciliği sözleşmesinin akdedildiği hususunda uyuşmazlık bulunmamaktadır. Davalı şirket 25.05.2010 tarihinde sözleşmenin fesh edildiğini ihtarname ile davacıya bildirmiştir. Davacının iddiası sözleşmenin feshinin haksız olduğu, bu nedenle de uğradığı zararın tazmini gerektiğinden bahisle iş bu davayı açmış olup TMK madde 6 ve 7 ile HMK madde 190 kapsamında iddiasını ispatla yükümlüdür. Dinlene tüm tanık beyanları, 12.11.2019 tarihli uyarı mektubu da dikkate alındığında davacının firmanın üst kademesinde ünvan alarak çalıştığı, davacı ile birlikte çalıştığı tanıkların beyanlarından da anlaşılacağı gibi bir kısım toplantılara katılmadığı ancak sözleşmenin 5. Bendinde şirketin seminerlerine katılıp kendisini bu alanda geliştirmesi gerektiğine ilişkin madde bulunduğu, bu maddedeki yükümlülüğün ihalal edildiği, davalı şirkete karşı olumsuz tututumlar içerisinde olduğu konusundaki tanık beyanları, bürosunu kapattığı bu kapsamda da ihtar yapıldığı, daha sonra dinlenilen tanık …. ın büroyu yeniden açtığı, yazılı ihtar dışında da davacıya karşı uyarılarda bulunulduğu ancak sözleşmeyi ihlal eden davranışlarda bulunduğu anlaşılmakla davalı şirket tarafından sözleşmenin feshinin haklı olduğundan bahisle davacının maddi ve manevi bir zararının bulunmadığı, mahkememizce bilirkişi heyetinden alınan 02.11.2015 tarihli kök rapor ve 26.12.2016 tarihli ek raporunda bu yönde olduğu anlaşılmakla ispatlanamayan davanın reddine karar verilerek aşağıdaki şekilde hüküm kurmak gerekmiştir.
HÜKÜM : Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-AÇILAN DAVANIN REDDİNE,
2-Harçlar Kanunu’na göre belirlenen 54,40 TL ilam harcından peşin alınan 445,50 TL harçtan mahsubu ile bakiye 391,10 TL harcın karar kesinleştiğinde ve talep halinde davacıya iadesine,
3-Davacı tarafından yapılan yargılama giderinin davacı üzerinde bırakılmasına,
4-Avukatlık Asgari Ücret Tarifesine göre hesaplanan 6.718 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak kendisini vekille temsil ettiren davalıya verilmesine,
5-Sarf edilmeyen gider avanslarının karar kesinleştiğinde ve talep halinde taraflara iadesine,
Dair taraf vekillerinin yüzüne karşı HMK 394/5 ve 341/1 maddesi gereğince tebliğden itibaren 2 hafta içerisinde istinaf yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup, usulen anlatıldı.
15/01/2020

Katip …
E-imza

Hakim …
E-imza