Emsal Mahkeme Kararı Bakırköy 3. Asliye Ticaret Mahkemesi 2019/329 E. 2022/379 K. 07.04.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. BAKIRKÖY 3. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2019/329
KARAR NO : 2022/379

DAVA TARİHİ : 09/05/2019

BİRLEŞEN BAKIRKÖY …. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ’NİN
… ESAS, … KARAR SAYILI DOSYASI

DAVA : Alacak (Ticari Satımdan Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 15/10/2019
KARAR TARİHİ : 07/04/2022
GEREKÇELİ KARARIN
YAZILDIĞI TARİH : 06/05/2022

Mahkememizde görülmekte olan İtirazın İptali (Ticari Satımdan Kaynaklanan), Alacak (Ticari Satımdan Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
İDDİA:
Davacı vekilinin Bakırköy Nöbetçi Asliye Ticaret Mahkemesine vermiş olduğu 08/05/2019 harçlandırma tarihli dava dilekçesinde; Müvekkili şirketin tekstil sektöründe çalışan ve tekstil ürünlerinin baskı-boya işlerinin yapılması ile iştigal eden bir şirket olduğunu, davalı muterize, verilen siparişler üzerine ve bizzat muteriz tarafından temin edilen kumaşlar üzerine baskı boya işlemlerini yaptığını, Davalı “… Tekstil” tarafından boya-baskı siparişlerine konu ürünlerin tam eksiksiz ve hatasiz olarak davalıya teslim edildiğini, bu teslimatlara ilişkin keşide edilen faturalara süresinde itiraz edilmediği gibi üstünde yazan bedellerin müvekkiline ödenmediğini, davalının, müvekkili davacıya hali hazırda takibe konu edilmiş (icra takibi tarihi itibarı ile) 531.502,14 TL borcunun bulunduğunu, Davalının müvekkili şirket tarafından vadesi geçmiş borçların ödenmesi konusunda uyarılmış olmasına rağmen borcunu ödemediğini, daha sonra 26/02/2019 tarihli ve açıklaması “reklamasyon geliri” olan … numaralı “… İÇİN KESİLEN REKLAMASYON FATURASIDIR” açıklaması ile bir e-faturanın müvekkili şirkete gönderildiğini, bu faturanın sebebinin anlaşılamadığını, Beşiktaş …. Noterliği 05/03/2013 gün, … yevmiye numaralı ihtarname ile davalıya iade edildiği, daha sonra 13/03/2019 tarihinde takibe konu olan takibin açıldığını, borcu ödememek ve takibin muhtemel sonuçlarından kaçınmak için davalı tarafından kötü niyetli olarak borca itiraz edildiğini İcra takibinden sonra müvekkili şirketçe 15/03/2019 tarihinde tebliğ alınan Bakırköy …. Noterliği … yevmiye numaralı ihtarda (davalı … Tekstil tarafından verilen … order nolu, baskı boya işleri yapılan 45.243 adet ürüne ilişkin olarak) bu ürünlerin Uluslararası ….. Laboratuarlarında teste tabi tutulduğu, incelemesinde ayıplar olduğunun tespit edildiği, ayıplı ürünlerin imha edileceği ve ayıplı ürünlerden uğranan zararın 120.487,67 Euro olduğu, bu tutarın (kendilerine) fatura edileceği, 12.02.2019 tarih …. debit no ile 40.162,00 Euro bedelli faturanın kesildiği, neticeten 236.0000 TL faturanın (müvekkili şirketin) kayıtlarına alınması şeklinde bir ihtarname gönderildiğini, bu ihtarnameye müvekkili tarafça Beşiktaş … Noterliği 18/03/2019 gün …. nolu ihtarname ile cevap verildiğini ve ihtarnamede yazılı hususların kabule şayan olmadığının, müvekkili ….’ya izafe edilecek bir kusurun bulunmadığının, bu konuda müvekkili tarafa daha önce hiçbir bildirimde de bulunulmadığının cevaben ihtar edildiğini, Davalı taralından ihtara (rektamasyon faturasına) konu edilen siparişin, 2018 yılı Aralık ayının altıncı ve on ikinci gününde teslim edildiğini, bu tarihten itibaren hiçbir bildirimde bulunulmadığını, ayrıca halen olduğu iddia edilen ayıbın ne olduğunun belli olmadığını, ilaveten davalı şirket tarafından ihtar edilen rakamların, fatura tutarlarının birbiri ile bağlantısının dahi bulunmadığını, herşeyden öte, davalının kendisine 12/02/2019 tarihinde dava dışı … şirketince 40.162,00 Euro tutarlı reklamasyon faturası geldiğini iddia ettiğini, hayali bir rapor olduğunu beyan ettiğini, kabul anlamına gelmemekle beraber bir tacirin bu kadar zaman kendisine iletilen bir raporu paylaşmamasının önce akla mantığa ve tabi ki Türk Ticaret Kanunu’na aykırı olduğunu, bu davanın açıldığı tarihe kadar dahi müvekkili şirkete ne gibi bir kusuru izafe edilmeye çalışıldığının ve bunun mesnetlerinin ortaya konulmadığını, bildirilmediğini, davalının basiretli bir tacir gibi hareket etmediğini ve mesnetsiz bir şekilde borcunu ödemekten imtina ettiğini, konunun dava açılmadan çözümlenmesi için zorunlu olarak arabuluculuk yoluna da müvekkili tarafça başvurulduğunu fakat anlaşma sağlanamadığını belirterek müvekkili tarafça izah edilenler ve mahkemece re’sen gözetilecek sebeplerle davalının haksız ve mesnetsiz itirazının iptaliyle takibin devamına, takip konusu alacağa temerrüt tarihinden itibaren reeskont avans faizi yürütülmesine, davalının %20′ den aşağı olmamak kaydıyla icra inkar tazminatına mahkum edilmesine, yargılama giderleri ile ücreti vekaletin davalıya tahmiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
BİRLEŞEN DAVADA
İDDİA:
Birleşen davada davacı vekilinin 15/10/2019 tarihli Bakırköy Nöbetçi Asliye Ticaret Mahkemesi’ne verdiği dava dilekçesinde; Müvekkili davacı şirketin, İstanbul ilinde tekstil sektöründe faaliyet göstermekte olup bu çerçevede birçok yurt içi ve yurt dışı şirketlerle ilişki içerisinde olduğunu, Müvekkili Davacı Şirketin, bu çerçevede ticari faaliyeti çerçevesinde yurt dışı firması olan …. Grup ile olan sözleşmesi gereği … Grup’un ürünlerini ürettiğini ve teslim ettiğini, bu sözleşme çerçevesinde üretilen ürünlerin bir kısım iş ve işlemlerini (boya baskı vs.) Ait Yüklenicilere … Grup’un bilgisi dahilinde davalıya yaptırdığını, Davalıya tevdi olunan işlerin … Grup ile müvekkili şirket arasında imzalanan sözleşme ve eklerine, Uluslararası standartlara uygun olarak üretilmesi ve yapılan boya ve baskılarda … Grup’un istediği standartlara uygun, herhangi bir kimyasal madde kullanılmaması gerektiği yönünde bildirimler yapıldığını ve yine … 2018 sayılı liste ve ekleri ile …. Kimyasal Kısıtlamalar 2018 Klavuzu Tüm Değişiklikler Yapılmış Son hali 03.01.2018-10.01.2018 tarihlerinde imza karşılığı davalıya/…. imzasına tebliğ edilerek verilen siparişlerin bu standartlara uygun şekilde üretilmesinin talep edildiğini, bu kapsamda … order no ile 45243 adet ürün ile ilgili davalı tarafından yapılan baskı boya imalatlarını içeren ürünler … Grup’a gönderildiğinde … Grup’un, bu ürünleri Uluslararası …. Laboratuarlarında teste tabi tuttuğunu, incelerimesinde ürünlerde ayıplar olduğunun tespit edildiğini ve ayıplı ürünler nedeniyle uğranılan zararın 120.487,67-Euro olduğunu ve bu tutarın fatura edileceğini, … Grup tarafından düzenlenen ve davalının da bulunduğu toplantıda bildirdiğini, işbu toplarıtıda davalının talebi üzerine zararın 3 taksitte ödenmesinin ve bu çerçevede … Grup’ un düzenleyeceği reklamasyon faturalarının da 3 taksit halinde düzenlenmesinin görüşülüğünü ve … Group tarafından kabul edildiğini, bunun üzerine … Grup tarafından 12.02.2019 tarih ve … ile 40.162-Euro bedelli reklamasyon faturasının müvekkili davacı şirkete gönderildiğini, işbu reklamasyon faturasına karşılık olarak davalıya 26.02.2019 tarih ve …. nolu ve 236.000,000 TL bedelli e fatura ile fatura edildiğini, ancak davalının Beşiktaş …. Noterliğinin 05.03.2019 tarih ve …. yevmiye nolu ihtarnamesi ile işbu faturaya haksız ve kötü niyetli olarak itiraz ettiğini, işbu ihtara karşı Bakırköy …. Noterliğinin 12.03.2019 tarih ve … yevmiye nolu cevabi ihtamamelerinde durumu açıkladıklarını, dolayısıyla davalının ayıplı ürün imafatı nedeniyle müvekkili davacınını toplam 131.036,67 Euro zarara uğradığı, bu zarar nedeniyle düzenleren ilk fatura tutarı olan 40.162 Euro olduğu, bu faturaya istinaden gönderilen 236.000,00 TL bedelli e faturaya yapılan itirazın haksız olduğu ve faturanın kayıtlara alınarak kalan bakiye 90.874,67 Euronun da öderimesinin talep ve ihtar olunduğunu, ancak davalı tarafından Beşiktaş …. Noterliğinin 18.03.2019 tarihli ihtara cevabında ise, ürünleri ayıpsız teslim ettiğini, davalının kusuru olmadığını, kendilerine bildirim yapılmadığını, faturaya itiraz ettiklerini ve icra takip işlemleri başlattıktarını belirttiklerini, söz konusu baskı boya işlemlerine ilişkin ayıpların gizli ayıp olduğu ve … Grup’a ürünlerin gönderilmesini müteakip yapılan Laboratuvar incelemeleri neticesinde ortaya çıktığı ve işbu ayıpların tespitini müteakip ayıp bildirimleri yapıldığını, nitekim davalının açtığı icra takip tarihinden önce davacıya gerekli ihtarların görderildiğinin ve bildirimlerin yapıldığının sabit olduğunu, bilahare … Grup tarafından reklamasyon faturasından sanra e faturaların davalıya gönderildiğini, ancak davalının işbu reklamasyon faturalarına da haksız ve kötü niyetli olarak itiraz ettiğini, davalının, müvekkili şirkete yapmış olduğu baskı boya işlerinin tamamının ayıplı olduğunun gerek … Grup tarafından yapılan taplantı, e-mail, noter bildirimleri, … Grup Reklamasyon Faturaları, müvekkili davacının reklamasyon faturalarına istinaden kestiği faturalara rağmen, Bakırköy … İcra Müdürlüğünün … Esas Sayılı dosyası ile ayıplı ürün bedellerine istinaden icra takip işlemi başlattığını, işbu icra takip işlemine süresinde, faturaya dayanak baskı baya işlerinin ayıplı olduğu ve işbu ürünler nedeniyle toplam 131.036,67 TL zararın oluştuğu belirtilerek itiraz edildiğini, bilahere davalı tarafından Bakırköy …. Asliye Ticaret Mahkemesinin … esas sayılı dosyası ile itirazın iptali davasının ikame olunduğunu, işbu dava ile davalının açmış olduğu dava arasında taraflar, konu, ticari ilişki aynı olduğundan müvekkili tarafça Birleştirme taleplerinin olduğunu, diğer yandan Davalı tarafından her ne kadar 531.502,14 TL alacaklı olduğunu iddiası ile icra takibi başlatıldığını ve yapılan itirazın üzerine itirazın iptali davası ikame olmuş ise de davalının yapmış olduğu ayıplı imalat nedeniyle müvekkilinin uğradığı zararların ve bu zararlar karşısında kendisine kesilen reklamasyon fatura tutarlarının çok daha fazla olduğunu, nitekim bu ayıplar nedeniyle … Group tarafından müvekkiline kesilen reklamasyon faturalarının davalının talep ettiği tutardan çok daha fazla olduğu gibi … Group tarafından yaptırılan testlerde de ayıpların müsebbibinin davalı olduğunun da açık olduğunu, bu nedenle bilirkişi incelemesi davalının sebep olduğu zararın tutarının tam ve kesin olarak belirtenebilir olduğu anda artırılmak üzere HMK. 107 maddesi gereği işbu davayı açma zaruretinin doğduğunu, belirterek HMK. 107 maddesi gereği bilirkişi incelemesi sonrasında belirlenebilir olduğu anda artırılmak ve her türlü fazlaya ilişkin talep ve dava hakları saklı kalmak kaydıyla, davanın kabulü ile, şimdilik asgari 20.000,00 TL ayıplı üründen kaynaklı maddi zararlarının ihtarname tarihinden itibaren işleyecek reeskont faizi ile birlikte tahsiline, yargılama giderleri ile ücreti vekaletin karşı tarafa tahmiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP:
Davalı vekili tarafından mahkememize 28/06/2019 tarihinde verilen cevap dilekçesi ile; Müvekkili davalı şirketin, İstanbul ilinde tekstil sektöründe faaliyet göstermekte olup yurt dışı firması olan … Grup ile olan sözleşmesi gereği …. Grup’un ürünlerini fason olarak ürettiğini ve teslim ettiğini, bu iş çerçevesinde üretilen ürünler kısım iş ve işlemlerini (baskı, boya vs.) Alt Yüklenicilere … Grup’un bitgisi dahilinde yaptırdığını, davacıya da … Grup’un talebi ife fason üretilen ürünlerin bir kısmının baskı ve baya işlemlerinin yaptırıldığını, davacıya tevdi olunan işlerin … Grup ile müvekkili şirket arasınd?infıalanan sözleşme ve eklerine, Uluslararası standartlara uygun olarak üretilmesi ve yapılan boya ve baskılarda … Grup’un istediği standartlara uygun, herhangi bir kimyasal madde kuflanılmaması gerektiği yönünde bildirimler yapıldığını ve yine …. 2018 sayılı liste ve ekleri ile … Klavuzu Tüm Değişiklikler Yapılmış Son hali 03.01.2018-10.01.2018 tarihlerinde imza karşılığı davacıya …. imzasına tebliğ edilerek verilen siparişlerin bu standartlara uygun şekilde üretilmesinin talep edildiğini, Bu kapsamda …. order no ile 45243 adet ürün ile ilgili davacı tarafından yapılan baskı boya imalatlarını içeren ürünler … Grup’a gönderildiğinde … Grup’un, bu ürünleri Uluslararası …. Laboratuarlarında teste tabi tuttuğunu, incelenmesinde ürünlerde ayıptar olduğunun tespit edildiğini, ayıplı ürünlerin imha edileceğini ve ayıplı ürünler nedeniyle uğranılan zararın 120.487,67- Euro olduğunu ve bu tutarın fatura edileceğini, … Grup tarafından düzenlenen ve davacının da bulunduğu toplantıda bildirdiğini, işbu toplantıda davacının talebi üzerine zararın 3 taksitte ödenmesinin ve bu çerçevede … Grup’un düzenleyeceği reklamasyon faturalarının da 3 taksit halinde düzenlenmesinin görüşüldüğünü ve … tarafından kabul edildiğini, bunun üzerine … Grup tarafından 12.02.2019 tarih ve …. ile 40.162 Euro bedelli reklamasyon faturasının müvekkili davalı şirkete gönderildiğini, işbu reklamasyon faturasına karşılık olarak davacıya 26.02.2019 tarih ve …. nolu ve 236.000,000 TL bedelli e fatura ile fatura edildiğini, ancak davacının Beşiktaş … Noterliğinin 05.03.2019 tarih ve .. yevmiye nolu ihtarnamesi ile işbu faturaya haksız ve kötü niyetli olarak itiraz ettiğini, işbu ihtara karşı Bakırköy ….. Noterliğinin 12.03.2019 tarih ve …. yevmiye nolu cevabi ihtarnamelerinde durumu açıkladıklarını, dolayısıyla davacının ayıplı ürün imalatı nedeniyle müvekkili davalının toplam 131.036,67 Euro zarara uğradığı, bu zarar nedeniyle düzenlenen ilk fatura tutarı olan 40.162 Euro olduğu, bu faturaya istinaden gönderilen 236.000,00 TL bedelli e faturaya yapılan itirazın haksız olduğu ve faturanın kayıtlara alınarak kalan bakiye 90.874,67 Euronun da ödenmesinin talep ve ihtar olunduğunu, ancak davacı tarafından Beşiktaş ….. Noterliğinin 18.03.2019 tarihli ihtara cevabında ise, ürünleri ayıpsız teslim ettiğini, davacının kusuru olmadığını, kendilerine bildirim yapılmadığını, faturaya itiraz ettiklerini ve icra takip işlemleri başlattıklarını belirttiklerini, söz konusu baskı boya işlemlerine ilişkin ayıpların gizli ayıp otduğu ve … Grup’a ürünlerin gönderilmesini müteakip yapılan Laboratuvar incelemeleri meticesinde ortaya çıktığı ve işbu ayıpların tespi müteakip ayıp bildirimteri yapıldığını, nitekim davacının açtığı icra takip tarihinden önce davacıya gerekli ihtarların gönderildiğinin ve bildirimleri yapıldığının sabit olduğunu, bilahare …. Grup tarafından reklamasyon faturasından sonra efaturaların davacıya gönderildiğini, ancak davacının işbu reklamasyon faturalarına da haksız ve kötü niyetli olarak itiraz ettiğini, davacının, müvekkili şirkete yapmış olduğu baskı boya işlerinin tamamının ayıplı olduğunun toplantı, e-mail, noter bildirimleri, … Grup Reklamasyon Faturaları, müvekkili davalırın reklamasyon faturalarına istinaden kestiği faturalara rağmen Bakırköy …. lcera Müdürlüğünün … E. sayılı dosyası ile ayıplı ürün bedellerine istinaden icra takip işlemi başlattığını, işbu icra takip işlemine süresinde, faturaya dayanak baskı boya işlerinin ayıplı olduğu ve işbu ürünler nedeniyle toplamı 131.066,67 TL zararın oluştuğu belirtilerek itiraz edildiğini, davacı tarafından kötü niyetli olarak itirazın iptali davasının ikame olunduğunu, Müvekkilinin cari hesap kayıtları incelendiğinde ve ürünlerdeki ayıptarı kaynaklanan zararlar dikkate alındığında müvekkili davalının davacı şirketten çok daha fazla alacağının olduğunun sabit olduğunu, davacının davasını kabul etmemekle birlikte, davacı lehine bir alacağın tespiti halinde de ürünlerdeki ayıplar nedeniyle ortaya çıkan zarar miktarının 131.066,67 Euro olduğu da dikkate alınarak müvekkili tarafça Takas Mahsup talebinde bulunduklarını belirterek müvekkili tarafça her türlü fazlaya ilişkin talep dava hakları saklı kalmak kaydıyla, belirttikleri nedenlerle, davacının davasının reddine, yargılama giderleri ile ücreti vekaletin davacıya yüklenmesine, davacının kötü niyetli olarak itirazın iptali davası ikame ettiğinden %20 kötüniyet tazminatına mahkum edilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Birleşen dosyada davalı vekilinin 04.12.2019 tarihli cevap dilekçesinde özetle,; Bu davanın haksız ve mesnetsiz olduğunu, öncelikle birleşen davada davacının müvekkili tarafça açılan itirazın iptali davasına vermiş olduğu cevapta aynı hususları dile getirdiğini ancak iddialarına hiçbir dayanak sunamadığını ve delil göstermediğini, birleşen davada yeni bir vakıa ortaya konulmadığını, soyut açıklamalar ve iddialar ile yetinildiğini, dahası davanın HMK 107. Maddesine göre açılmasının usul ve yasaya aykırı olduğunu, davacının iddiasına göre zarar rakamının bilindiğinin iddia olunduğunu, bu şartlar altında belirsiz. alacak davasının açılamayacağını, müvekkili tarafça itiraz ettiklerini, davalının malların ayıplı teslim edildiğine dalr tüm iddialarınırı gerçek dışı olduğunu ve hukuki dayanaktarı yoksun olduğunu, ürünlerin teslim edildikten sonra ve …’e gönderildikten sonra Uluslararası …. Laboratuvarlarında teste tabi tutulduğu ve ürünlerin ayıplı olduğu beyan edilmişse de bu test sonuçlarının ne dava açılmadan önce ne de dava açıldıktan sonra sunulmadığını, müvekkili adına daha önce davacı (davalı) tarafa Beşiktaş … Noterliği kanalıyla gönderdikleri 18/03/2019 tarihli …. Yevmiye nolu ve 30/05/2019 tarihli … Yevmiye notu ihtarnamelerde de belirttikleri gibi davalıya karşı olan edimini tam, eksiksiz, noksansız ve ayıpsız bir şekilde yerine getirdiğini, ayrıca kabul etmemekle beraber üründe bir ayıp söz konusu olsa hile bunun müvekkilinden kaynaklandığına dair ne bir delil sunulduğunu ne de bildirimde bulunulduğunu, kanunen davacının (davalının) ayıp olduğu iddiasında ise derhal ihbarda bulunması gerektiğini, iddia olunan ayıbın ne olduğunun (dava dilekçesinde dahi) kesinlikle belli olmadığını, tamamıyla hayali, ortada olmayanı bir raporla, müvekkiline ne konuda kusur izafe edildiği dahi betirlenmeden davacının (davalının) kötü niyetli olarak müvekkiline olan borcunu ifa etmekten kaçınmak için bu davayı ikame ettiğini, müvekkili şirketin uluslararası standartlarda üretim yapan bir firma olup bu konuda tüm teknik ve kalite veterliliğine sahip olduğunu, Davacı(davalı) yanca hiçbir yasal mesnede dayanmayan neye istinaden düzenlendiği anlaşılamamış reklamasyon faturalarına müvekkili tarafından itiraz edildiğini, üründe bir ayıp olsa ayıbın ne olduğunu, kimden kaynaklandığını açıkça davalı yanın bildirmesinin gerektiğini, ancak malların teslim tarihinden aylar sonra sırf ödeme ediminden kaçınmak için reklamasyon faturası göndermesinin hem Borçlar Kanunu’nun ayıbın(varsa) derhal bildirilmesi korusundaki kuralına hem TTK’nın basiretli tacir gibi davranma yükümüne aykırı olduğunu, müvekkilinin ürünleri tam, ayıpsız bir şekilde teslim ettiğini, birleşen davada dava dilekçesinde, müvekkili tarafça açıları davada cevap dilekçesi ekinde dahi hiçbir ek sunulamamış olmasını da Sayın Başkanlığınızın takdirine sunduklarını, davacının dava dilekçesinde tanık deliline dayanmış olsa da davanın mahiyeti itibarı ile tanık dinlenmesine muvafakat etmediklerini de Sayın Mahkeme’ye arz ettiklerini, belirterek müvekkili tarafça açıklanan nedenler ile birleşen davanın reddine, müvekkili tarafça açılan davanın kabulüne, masraf ve ücreti vekaletiri karşı tarafa tahmiline karar verilmesini talep etmiştir.
Dosyamız arasına celp edilen Bakırköy … İcra Müdürlüğü’nün …. Esas sayılı dosyasının incelenmesinde; Davacı alacaklının 531.502,14-TL asıl alacak 13/03/2019 tarihli cari hesap bakiyesine dayalı olarak 531.502,14-TL’ nin yıllık %21,25 oranında faizi ile tahsili TBK 100 maddesi gereği kısmi ödemelerin öncelikle faiz ve ferilerine mahsubu talep edilerek, 13/03/2019 tarihinde borçlu aleyhine 7 örnek ilamsız icra takibi yaptığı, ödeme emrinin borçluya 15/03/2019 tarihinde tebliğ edildiği, borçlu vekilinin 15.03.2019 tarihinde ve süresi içinde UYAP üzerinden vekili aracılığıyla gönderdiği itiraz dilekçesinde asıl alacağın aslına ve tüm fer’ilerine itiraz ettiği görüldü.
DELİLLER ve GEREKÇE:
Asıl davada; dava, eser sözleşmesinden kaynaklanan alacağın tahsili amacı ile başlatılan ilâmsız icra takibine vâki itirazın İİK’nun 67. Maddesi uyarınca iptali ve icra inkâr tazminatı talebine ilişkindir.
Karşı davada: dava; davacı-karşı davalı tarafından meydana getirilen eserin ayıplı olması nedeniyle uğranılan zararın tazmini talebine ilişkindir.
Tarafların aktif ve pasif dava ehliyetleri denetlenip uyuşmazlık konuları re’sen belirlenerek taraflarca gösterilen deliller toplanmış ve konunun incelenmesinde uzmanlık gerektiren yönler olduğundan bilirkişi incelemesi yaptırılmak suretiyle dava sonuç- landırılmıştır.
Dosyaya sunulan 08/06/2021 tarihli bilirkişi Prof. Dr. …., …. ve …. tarafından düzenlenen raporda; Asıl dava bakımından; Davacı/yüklenicinin davalı iş sahibinden takip tarihi itibari bakiye 531.502,14 TL cari hesap alacağı bulunduğu; bu alacağın talep gibi, takip tarihinden itibaren işleyecek temerrüt faizi (kanaatimizce avans faizi) ile birlikte tahsili gerektiği; Birleşen Dava Bakımından; Davacı/iş sahibinin davalı/yükleniciden, iddia ve talep ettiği gibi tazminat alacağının bulunmadığını bildirdikleri görülmüştür.
Asıl davada davacı vekili bakiye iş bedelin tahsilini talep etmişken birleşen davada davacı vekili ise ayıptan kaynaklanan tazminat alacağının davalıdan tahsili talep etmiştir.Her iki davanın ayrı ayrı değerlendirilmesi gerekmekte olup buna göre;
ASIL DAVADA;
Dava itirazın iptali davasıdır.Bilindiği üzere, 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu (İİK)’nun 67.maddesi uyarınca itirazın iptali davası;alacaklının, icra takibine karşı borçlunun yaptığı itirazın iptali ile İİK’nun 66.maddesine göre itiraz üzerine duran takibin devamını sağlayan bir eda davası olup, itirazın tebliğinden itibaren bir yıllık süre içinde açılan davada borçlunun itirazında haksızlığının belirlenmesi ve alacağın likit olması halinde, istem varsa borçlu aleyhine icra inkar tazminatına da hükmedilebilir.(Baki Kuru, İcra ve İflas Hukuku, 2006, s.219,223) Öncelikle şunu belirtmek gerekir ki bir ticari ilişki ve bu ilişkiden kaynaklı alacağının olduğunu iddia eden taraf bunu usulü dairesinde ispat etmesi gerekir. İspatın konusu , ispat yükünün kimde olduğu ve ispat vasıtalarının neler olduğu 6100 sayılı HMK.nun 187 ,190 ve 200’ncü maddelerinde açıkça belirtilmiştir.
İspatın konusu HMK.nun 187’nci maddede “İspatın konusunu tarafların üzerinde anlaşamadıkları ve uyuşmazlığın çözümünde etkili olabilecek çekişmeli vakıalar oluşturur ve bu vakıaların ispatı için delil gösterilir. Herkesçe bilinen vakıalarla, ikrar edilmiş vakıalar çekişmeli sayılmaz.” Şeklinde belirtilirken, ispat yükünün kimde olduğu ise HMK.nun 190’ncı maddesinde “İspat yükü, kanunda özel bir düzenleme bulunmadıkça, iddia edilen vakıaya bağlanan hukuki sonuçtan kendi lehine hak çıkaran tarafa aittir. Kanuni bir karineye dayanan taraf, sadece karinenin temelini oluşturan vakıaya ilişkin ispat yükü altındadır. Kanunda öngörülen istisnalar dışında, karşı taraf, kanuni karinenin aksini ispat edebilir.”düzenlemesi ortaya konmuştur.
İspat vasıtaları ise HMK.nun 200’ncü maddesinde “Bir hakkın doğumu, düşürülmesi, devri, değiştirilmesi, yenilenmesi, ertelenmesi, ikrarı ve itfası amacıyla yapılan hukuki işlemlerin, yapıldıkları zamanki miktar veya değerleri ikibinbeşyüz Türk Lirasını geçtiği takdirde senetle ispat olunması gerekir.Bu hukuki işlemlerin miktar veya değeri ödeme veya borçtan kurtarma gibi bir nedenle ikibinbeşyüz Türk Lirasından aşağı düşse bile senetsiz ispat olunamaz. Bu madde uyarınca senetle ispatı gereken hususlarda birinci fıkradaki düzenleme hatırlatılarak karşı tarafın açık muvafakati hâlinde tanık dinlenebilir.”düzenlemesi ile ispatın nasıl yapılacağı gösterilmiştir.
Akdi ilişki taraflar arasında düzenlenen bir sözleşme ile , faturaya konu malların teslim edildiğine dair bir irsaliye , teslim fişi ve teslim alındığına dair yazılı bir belge ile ispat edilebilir.Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 13/07/2011 tarihli kararında “Hemen belirtmelidir ki, satılanın tesliminin “hukuki işlem” niteliğinde olup, buna ilişkin savunmanın hangi delillerle kanıtlanabileceğinin belirlenmesinde, hukuki işlemlerin varlığının kanıtlanmasına ilişkin genel usul hukuku kurallarının (1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun 288 ve devamındaki hükümler) göz önünde tutulması gerekir.Bunun sonucu olarak ta; herhangi bir hukuki işlem gibi, teslim de anılan hükümdeki senetle (yazılı delille) ispat kuralı çerçevesinde, ilişkin bulunduğu malın miktar ve değerine göre belirlenmelidir. (Kuru Baki, Hukuk Muhakemeleri Usulü, İstanbul 1990 5.basım,C:2,S:1534, S:1603, Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 06/11/2002 gün 2002/13-875 E., 2002/885 K. sayılı ilamı da bu yöndedir.).
Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’na göre “faturanın onu teslim alan muhatabı borç altına sokabilmesi için her şeyden evvel borç doğurucu bir hukuki ilişkinin mevcudiyeti ve faturanın da bu ilişki nedeniyle düzenlenmiş olması gerekir. Borç münasebeti olmaksızın düzenlenen ve muhatabı tarafından her nasılsa teslim alınan faturaya 8 gün içinde itiraz edilmemiş olmasının onu borç altına sokacağı şeklinde görüş hem mantıki hem de hukuki dayanaktan yoksun olur. O halde öncelikle taraflar arasında böyle bir hukuki ilişkinin var olup olmadığının göz önünde tutulması zorunludur.”Akdi ilişki ispat edilemediği sürece davacının davalı adına fatura düzenlemesi ve ticari defterlerine göre bu faturalar nedeniyle alacaklı gözükmesinin davalıyı bağlayıcı bir yanı yoktur. “
Örneğin faturalara dayalı olarak karşı taraftan alacaklı olduğunu iddia eden taraf faturadaki mal ve hizmetin karşı tarafa teslim edildiğini belge ile ispat etmelidir.Tek taraflı düzenlenen faturalar hiçbir zaman bir akdi ilişkiyi ispat vasıtası olmayıp , akdi ilişkinin ifası aşamasında düzenlenen bir belgedir.Bu nedenle faturanın geçerli olabilmesi için teslime dair belge sunulamaması durumunda faturaların karşı tarafın defterlerinde de kayıtlı olması gerekir.
Davacı yan icra takibinde ödenmediğini iddia ettiği alacak için takibe girişmiştir.Taraflar arasında yazılı bir akit olmadığı sözlü olarak ticari ilişkiye girdikleri anlaşılmıştır.Kendisi lehine bir olaydan hak çıkaran taraf ispat külfeti altındadır.Davacı yanın tek taraflı olarak tanzim ettiği fatura davalı yanca itiraza uğramıştır.
Buna göre davacının takibe konu fatura içeriğindeki malları üretiğini ve davalıya teslim ettiğini yazılı olarak ispat etmek zorundadır.
Davacı tarafından düzenlenen tüm faturalar davalının aleyhine delil olan ticari defterlerinde kayıtlıdır.Yine davalı tarafından yapılan ödemelerde davacının daleyhine delil olan ticari defterlerinde kayıtlıdır.Davacı tarafından düzenlenen tüm faturaların davalının defterlerinde kayıtlı olması nedeniyle fatura içeriğindeki malların davacı tarafından üretilerek davalıya teslim edildiği sabitttir.Buna göre davalının eser sözleşmesinden kaynaklı olarak davacıya borçlu olduğu tartışmasızdır.
Ancak davacının alacağının ne kadar olduğunun tespiti önem arz etmektedir.Davalı savunmasında;davacının,ürrettiği ürünlerin ayıplı olduğunu savunmuştur.
Bilindiği üzere eser sözleşmeleri iki tarafa karşılıklı borç yükleyen bir tür iş görme sözleşmesi olup, “eser” ve “bedel” olmak üzere iki temel unsuru vardır. Bu sözleşmelerde yüklenici, iş sahibine karşı yüklendiği özen borcu nedeniyle eseri yasa ve sözleşme hükümlerine, fen, teknik ve sanat kurallarına uygun olarak yaparak ve zamanında tamamlayarak iş sahibine teslim etmekle; iş sahibi de bu çalışma karşılığında ivaz ödemekle yükümlüdür.
Bu noktada eser sözleşmesinde “ayıp” ile ilgili genel açıklamaların yapılmasında fayda vardır.
Eser sözleşmesi ilişkisinde ayıp, yüklenicinin meydana getirip iş sahibine teslim ettiği eserde bulunan sözleşme ve fenne aykırılıklardır. Başka bir ifadeyle ayıp, sözleşme ve eklerinde kararlaştırılan ve iş sahibinin beklediği amaca göre eserde bulunması gereken bazı vasıfların bulunmaması ya da olmaması gereken bazı bozuklukların bulunması şeklinde tanımlanmaktadır.
Eldeki davada uygulanması gereken ve uyuşmazlığın ortaya çıktığı tarihte yürürlükte bulunan 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu (TBK) 474- 478 (mülga 818 sayılı Borçlar Kanunu’nun (BK) 359-363. maddeleri) ayıplı işler hakkında uygulanır. Bu maddelerde yer alan düzenlemelere göre yüklenicinin ayıp nedeniyle sorumlu tutulabilmesi için eserin teslim edilmiş olması ve teslim edilen eserin ayıplı olması, ayıbın iş sahibinden kaynaklanmamış olması, iş sahibinin eseri muayene ve ayıbı ihbar yükümlülüğünü yerine getirerek eseri açık ya da zımnen kabul etmemiş olması gerekir.
Eserin ayıplı yapılması sözleşmeye aykırılık teşkil etmekte olup; ayıp, açık ve gizli olabileceği gibi maddî ve hukukî ayıp şeklinde de olabilir.
Açık ayıp, eserin teslimini müteakip makul süre içinde yapılan kontrol ve muayene sonucu görülüp tespit edilecek ayıptır.
Gizli ayıp ise, basit bir kontrol ve muayene ile tespit edilemeyen, eserin kullanılmaya başlanmasından sonra ortaya çıkan ayıptır.
Maddî ayıplar, açık veya gizli ortaya çıkan, gözle görülen ve duyu organları ile hissedilen ayıplardır. Bunun dışında gözle görülmeyen, ancak yapılmamış olması nedeniyle karşı tarafça fark edilen projenin onaylatılmaması, yapı kullanma izin belgesinin alınmaması gibi hukukî ayıplar vardır. Maddî ve hukukî ayıpların da tıpkı açık ve gizli ayıplar gibi yükleniciye ihbar edilmesi zorunludur.
6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 474/1. maddesi (BK, m. 359/1) maddesi gereğince iş sahibinin eserin tesliminden sonra işlerin olağan akışına göre mümkün olduğunca en kısa sürede eseri gözden geçirip muayene ederek varsa açık ayıpları tespit etmek ve bu ayıpların neler olduğunu tek tek açıklamak suretiyle gecikmeksizin sözlü veya yazılı olarak yükleniciye bildirmesi gerekir. Gerek TBK’da gerekse mülga BK’da iş sahibinin muayene ve ihbar süreleri açıkça belirlenmemiş olup, işin niteliği ve olayın özelliğine, imal edilen eserin büyüklüğü ve genişliğine göre süreler farklı olacak ve işin uzmanı bilirkişiler tarafından belirlenecektir. Muayene ve gözden geçirmeyi veya ayıbın belirlenmesini iş sahibi bizzat yapabileceği gibi, TBK’nın 474/2. ve mülga BK’nın 359/2. maddesine göre mahkeme aracılığıyla bilirkişi raporu ile de tespit ettirmesi mümkündür. Açık ayıpta iş sahibi muayene ve ihbar yükümlülüğünü yerine getirmezse, eseri kabul etmiş sayılır ve yüklenici açık ayıplarla ilgili sorumluluktan kurtulur.
Gizli ayıplarla ilgili mülga BK’nın 359/1. maddesindeki makul sürede muayene ve ihbar yükümlülüğüne ilişkin düzenleme mevcut değildir. Ancak TBK’nın 477/3. maddesi ile mülga BK’nın 362/3. maddesinde, eserdeki ayıbın sonradan ortaya çıkması hâlinde, iş sahibinin gecikmeksizin durumu yükleniciye bildirmek zorunda olduğu, aksi takdirde eseri olduğu gibi kabul etmiş sayılacağı belirtilerek gizli ayıplar yönünden de iş sahibine ortaya çıkar çıkmaz gecikmeksizin yükleniciye ayıbı ihbar etmek yükümlülüğü getirilmiştir.
6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu ve BK’da eserdeki açık ve gizli ayıpların yükleniciye bildirim şeklinin nasıl olacağına dair herhangi bir düzenleme yapılmamıştır. Ayıp ihbarının yazılı olarak yapılması ispat kolaylığı sağlar. Ancak ayıp ihbarı hukukî işlem olmayıp, hukukî işlem benzeri maddî vakıa olduğundan, Yargıtay’ın yerleşik içtihat ve uygulamalarında eser sözleşmelerinde aksi sözleşmede veya eki şartnamelerde kararlaştırılmadıkça taraflar tacir dahi olsa ayıp ihbarının her türlü delille ve bu arada tanık beyanı ile de ispatlanabileceği kabul edilmektedir.
Ayıp hâlinde iş sahibinin hakları TBK’nın 475. (BK, m. 360) maddesinde düzenlenmiştir. Bu maddeye göre iş sahibinin seçimlik hakları; eserin iş sahibinin kullanamayacağı veya hakkaniyet gereği kabule icbar edilemeyecek derecede ayıplı olması hâlinde sözleşmeden dönme, eseri alıkoyup ayıp oranında bedelden indirim yapılmasını isteme veya aşırı bir masraf gerektirmediği takdirde, bütün masrafları yükleniciye ait olmak üzere eserin ücretsiz onarılmasını isteme haklarıdır. İş sahibi bu seçimlik haklarının yanında ayıplı meydana getirilmiş olan eserin neden olduğu zararın tazminini de isteyebilir. Başka bir anlatımla iş sahibi tazminat hakkı ile seçimlik haklarını birlikte kullanabilir. Tazminatın istenebilmesi için de, ayıpta yüklenicinin kusurunun bulunması ve ayıp ihbarının süresinde yapılmış olması gerekir. Nitekim aynı hususlara Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 22.09.2021 tarihli ve 2017/(15)6-3030 E., 2021/1077 K. sayılı kararında da değinilmiştir.
Bu açıklamalardan sonra somut olaya döndüğümüzde,davalı,ayıplı olduğunu iddia ettiği ürünler ile ilgili olarak davacıya gönderdiği ihtarnameler ile davacı tarafından ayıbın süresinde olmadığına dair bir itirazının bulunmaması gözönüne alındığında davalının ayıp ihbarını süresinde yaptığı anlaşılmaktadır.Ancak davacı tarafından üretilen ürünlerin ayıplı olduğu test raporları ile anlaşılmakla birlikte ayıbın davacı tarafından yapılan üretim sırasında meydana geldiği davalı tarafından kesin olarak ispat edilememiştir.Bilirkişi raporunda da belirtildiği gibi,bir kısım ürünlerde belirlenen ayıpların davacının yaptığı baskı işleminden mi yoksa kumaştan mı kaynaklandığının kesin olarak tespit edilemediği bir kısım ürünlerdeki ayıbın ise kumaştan kaynaklanıp buna ilişkin kusurun davacıya yüklenemeyeceği belirlendiğinden davalı ayıp iddiasını ispat edememiştir.Bu nedenle davalının ayıp savunması yerinde değildir.
Sonuç olarak davacının,üretip teslim ettiği mallar ile ilgili olarak alacağının 531.502,14.-TL olduğu tespit edildiğinden asıl davanın kabulü ile davalının itirazının iptali ile takibin devamına karar vermek gerekmiştir.
Davalının aleyhine girişilen icra takiplerinin tamamına haksız ve kötüniyetli olarak itiraz ettiği,dava İİK.nun 67. maddesi uyarınca açılan itirazın iptali davası olup, icra takibi cari hesaptan kaynaklanan alacağın tahsiline yönelik olduğu,bu durumda açılan itirazın iptali davasında hüküm altına alınan alacak bilinebilir, bir başka deyişle likit olduğundan hükmedilen miktarın % 20’si oranında İİK.nun 67. maddesi uyarınca davacı yararına tazminata hükmedilmesi gerektiği,davacının icra takibine girişmekte kötüniyetli olduğu davalı tarafından ispat edilemediğinden davalının koşulları oluşmayan kötüniyet tazminat talebinin reddine karar verilmesi gerekmiştir.
BİRLEŞEN DAVADA;
Davacı vekili,dava dilekçesinde,davalı tarafından üretilen ürünlerin ayıplı olması nedeniyle uğranılan zararın davalıdan tahsili istemi ile huzurdaki davayı açmıştır.
HMK’nın 114/1 nci maddesinde dava şartları tahdidi olarak sayıldıktan sonra anılan maddenin ikinci fıkrasında da “Diğer kanunlarda yer alan dava şartlarına ilişkin hükümler saklıdır.” hükmü ile diğer kanunlarda dava şartlarına ilişkin düzenlemelerinde dikkate alınması gerekliliğine vurgu yapılmıştır.
Sözü geçen Kanun’un 115 nci maddesi hükmü de “Mahkeme, dava şartlarının mevcut olup olmadığını, davanın her aşamasında kendiliğinden araştırır. Taraflar da dava şartı noksanlığını her zaman ileri sürebilirler.
(2) Mahkeme, dava şartı noksanlığını tespit ederse davanın usulden reddine karar verir. Ancak, dava şartı noksanlığının giderilmesi mümkün ise bunun tamamlanması için kesin süre verir. Bu süre içinde dava şartı noksanlığı giderilmemişse davayı dava şartı yokluğu sebebiyle usulden reddeder.” şeklinde olup buna göre Mahkeme’nin dava şartı noksanlığı hâlinde yapacağı işlemler düzenlenmiştir.
7155 sayılı Kanun’un 20 nci maddesi ile 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’na eklene 5/A maddesinde ise “Bu Kanunun 4 üncü maddesinde ve diğer kanunlarda belirtilen ticari davalardan, konusu bir miktar paranın ödenmesi olan alacak ve tazminat talepleri hakkında dava açılmadan önce arabulucuya başvurulmuş olması dava şartıdır.” hükmü uyarınca Asliye Ticaret Mahkemelerinde görülecek olan bazı davalarda,dava açılmadan önce arabulucuya başvurulması dava şartı hâline getirilmiştir.
Yine 7155 sayılı Yasa ile değişik 6325 sayılı Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Kanunu’nun 18/A maddesi hukmü ise “Davacı, arabuluculuk faaliyeti sonunda anlaşmaya varılamadığına ilişkin son tutanağın aslını veya arabulucu tarafından onaylanmış bir örneğini dava dilekçesine eklemek zorundadır. Bu zorunluluğa uyulmaması hâlinde mahkemece davacıya, son tutanağın bir haftalık kesin süre içinde mahkemeye sunulması gerektiği, aksi takdirde davanın usulden reddedileceği ihtarını içeren davetiye gönderilir. İhtarın gereği yerine getirilmez ise dava dilekçesi karşı tarafa tebliğe çıkarılmaksızın davanın usulden reddine karar verilir.
Arabulucuya başvurulmadan dava açıldığının anlaşılması hâlinde herhangi bir işlem yapılmaksızın davanın, dava şartı yokluğu sebebiyle usulden reddine karar verilir.” şeklinde olup madde ile arabulucuya başvuruyu dava şartı olarak kabul edilen davalarda, arabulucuya başvurmadan dava açılması hâlinde yapılacak işlem düzenlenmiştir.
Tüm bu belirlemeler ışığında somut olay değerlendirildiğinde;davacı vekili, davalı tarafından üretilen ayıplı imalat nedeniyle uğranılan zararın davalıdan tahsili istemiyle huzurdaki davayı açmış ise de; dava konusunun, bir miktar paranın ödenmesine ilişkin olduğu ve davacı vekilinin dava açmadan önce arabulucuya başvurduğuna ilişkin herhangi bir belge sunmadığı gibi böyle bir iddiasının da bulunmadığı anlaşıldığından davanın 7155 Sayılı yasa ile değişik 6102 Sayılı TTK’nun 5/A ve aynı sayılı yasa ile değişik 6325 Sayılı Kanunun 18/A maddesinin birinci fıkrası uyarınca arabulucuğa başvurulmasına ilişkin dava şartı noksanlığı nedeniyle usulden reddine karar verilmesi gerektiği sonucuna varılarak aşağıdaki gibi hüküm fıkrası oluşturulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle;
ASIL DAVADA;
1- Davanın KABULÜ ile davalının Bakırköy … İcra Müdürlüğü’nün … esas sayılı takip dosyasında yapmış olduğu itirazın 531.502,14.-TL yönünden İPTALİ ile takip tarihinden itibaren asıl alacağa davacının talebi aşılmamak üzere 3095 sayılı Kanunun 2/2.maddesi uyarıca değişen oranlarda avans faizi uygulanmak suretiyle TAKİBİN DEVAMINA,
2-Asıl alacağın % 20’si üzerinden hesap edilen 106.300,42.-TL icra inkâr tazminatının davalıdan alınarak davacıya VERİLMESİNE,
3-Davalı vekilinin kötüniyet tazminat talebinin koşulları oluşmadığından REDDİNE,
4-Alınması gerekli 36.3076,91.-TL karar ve ilam harcından peşin alınan 6.419,22-TL harcın mahsubu ile bakiye 29.887,69-TL harcın davalıdan alınarak hazineye İRAT KAYDINA,
5-Davacı tarafından ödenen 44,40-TL başvurma Harcı ile 6.419,22-TL Peşin Harcın davalıdan alınarak davacıya VERİLMESİNE,
6-Davacı tarafından yapılan 6 adet tebligat+posta ücreti 197,10-TL bir bilirkişi inceleme ücreti 6.000,00-TL olmak üzere toplam 6.197,10-TL yargılama giderinin davalıdan alınarak davacıya VERİLMESİNE,
7-Davalı tarafından yapılan yargılama giderlerinin üzerinde BIRAKILMASINA,
8-Davacının kendisini bir vekil ile temsil ettirdiği anlaşıldığından karar tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT’ne göre hesap edilen 43.625,11-TL ücreti vekaletin davalıdan alınarak davacıya VERİLMESİNE,
9-6235 sayılı Hukuki Uyuşmazlıklarda Arabuluculuk Kanununun 18/A maddesinin 13 ncü fıkrası uyarınca Adalet Bakanlığı bütçesinden ödenen ve yargılama giderinden sayılan (Taraf başına 330,00 TL x 2 saat= 660,00 TL) X 2 = 1.320,00 TL arabuluculuk ücretinin davalıdan tahsili ile Hazineye İRAT KAYDINA,
10-Kararın kesinleşmesine kadar yapılan yargılama giderlerinin davacı tarafça peşin olarak yatırılan 530-TL yargılama gider avansından mahsubu ile bakiye kısmın karar kesinleştiğinde davacıya İADESİNE,
BİRLEŞEN DAVADA;
1-Davanın arabuluculuğa ilişkin dava şartı noksanlığı nedeniyle HMK’nın 114/2 ve 115/2.maddeleri uyarınca USULDEN REDDİNE,

2-Alınması gerekli 80,70 TL karar ve ilam harcın peşin alınan 341,55-TL harçtan mahsubu ile fazla alınan 260,85-TL harcın karar kesinleştiğinde ve talep halinde davacıya İADESİNE,
3-Davacı tarafından yapılan yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına,
4-Davalı kendisini bir vekil ile temsil ettirdiği anlaşıldığından karar tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT’ne hesap edilen 5.100,00 TL ücreti vekaletin davacıdan tahsili ile davalıya VERİLMESİNE,
5-Kararın kesinleşmesine kadar yapılan yargılama giderlerinin asıl davada davacı tarafça peşin olarak yatırılan 530,00 TL yargılama gider avansından mahsubu ile bakiye kısmın karar kesinleştiğinde davacıya İADESİNE
5235 sayılı Kanunun geçici 2’nci maddesine göre ,Bölge Adliye Mahkemeleri’nin kurulmasına ve 20 Temmuz 2016 tarihinde göreve başlamalarına dair kararların 07/11/2015 tarih ve 29525 sayılı Resmî Gazete’de ilan edildiği anlaşılmakla;6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 341 ilâ 360’ncı madde hükümleri uyarınca,mahkememize veya aynı sıfattaki başka bir mahkemeye verilecek dilekçe ile kararın tebliğinden itibaren iki hafta içerisinde veya istinaf dilekçesi kendisine tebliğ edilen taraf,başvuru hakkı bulunmasa veya başvuru süresini geçirmiş olsa bile, mahkememize veya aynı sıfattaki başka bir mahkemeye vereceği cevap dilekçesi ile iki hafta içerisinde İSTİNAF yolu açık olmak üzere asıl davada davacı, birleşen davada davalı vekili ile asıl davada davalı birleşen davada davacı vekilinin yüzlerine karşı, oybirliği ile verilen karar açıkça okunup,usulen anlatıldı.07/04/2022

Başkan …
☪e-imzalıdır.☪
Üye …
☪e-imzalıdır.☪
Üye …
☪e-imzalıdır.☪
Katip …
☪e-imzalıdır.☪