Emsal Mahkeme Kararı Bakırköy 3. Asliye Ticaret Mahkemesi 2019/291 E. 2019/1186 K. 10.12.2019 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C. BAKIRKÖY 3. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2019/291 Esas
KARAR NO : 2019/1186

DAVA : İtirazın İptali (Kıymetli Evraktan Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 25/04/2019
KARAR TARİHİ : 10/12/2019
K.YAZIM TARİHİ : 12/12/2019
Mahkememizde görülmekte olan İtirazın İptali (Kıymetli Evraktan Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekilinin Bakırköy Nöbetçi Asliye Ticaret Mahkemesine sunmuş olduğu 25.04.2019 harçlandırma tarihli dava dilekçesinde özetle;Davalı ile müvekkili arasında 10.01.2019 tarihinde…. … …/… adresindeki taşınmazın kiralanması için gayrimenkul yer gösterme formu imzalandığını, formda adresi belirtilen gayrimenkulün 05.02.2019 başlangıç tarihli kira sözleşmesi ile kiralandığını, gayrimenkulün kiralanması sonucu kiralama hizmet bedelinden kaynaklanan 04.03.2019 tarihli … sıra nolu 7.670 TL’lik fatura alacağı doğduğunu, bu fatura alacağı sebebiyle Bakırköy …. İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı dosyasından takip başlatıldığını, davalının borca itiraz ettiğini, takibin durdurulduğunu, bu nedenle itirazın iptali ile davalı tarafın % 20 oranından az olmamak üzere icra/inkar tazminatı ile mahkumiyetini talep ve dava ettiği,
Davalının cevap dilekçesinde özetle; Dava konusu yer gösterme formunun hile ile imzalatıldığını, formun herhangi bir sözleşme niteliğini taşımadığını, mecurun … adında bir arkadaşı tarafından kiralanmak istendiğini, kendisinin arkadaşına yardım amaçlı orada bulunduğunu, davacının yer gösterme formunu hile ile imzalattığını …’dan imza almayı ihmal eden emlakçının kendisini arayarak rahatsız ettiğini taşınmaza ilişkin olarak mülk sahibinin yaklaşık 1 hafta 10 gün sonra kendilerine ulaştığını, anlaşmak istediğini, kira bedelini indirdiğini, tamamen farklı bir fiyattan anlaşma yaptıklarını, o sırada …’ın belirli bir iş kimliği bulunmadığından kira sözleşmesini kendisinin yaptığını ancak anahtar teslim dahil her türlü işleminin … ve mülk sahibi arasında yapıldığını, bu aşamalarda emlakçının hiçbir şekilde devrede olmadığını, kısa bir süre sonra da mülk sahibi ile aralarındaki sözleşmeyi fesh ederek ve ibralaşılarak sözleşmenin asıl sahibi olan … ile yeni bir sözleşme yapıldığını, faturanın kendisine tebliğ edilmediğini, davanın görevsiz mahkemede açıldığını, görevli mahkemenin Tüketici Mahkemesi olduğunu bu nedenle davanın reddine, %20’den aşağı olmamak kaydıyla kötü niyet tazminatına hükmedilmesine karar verilmesini talep ettiği,
Dava, hukuki niteliği itbariyle, simsarlık alacağının tahsili için başlatılan takibe yöneltilen itirazın İİK’nın 67. maddesi uyarınca iptali istemine ilişkindir.(HMK 105.md düzenlenen) EDA davası olduğu,
Celp edilen Bakırköy ….. İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı dosyasının incelenmesinde; Davacı alacaklının borçluya karşı 7.670,00 TL asıl alacak, 15,13 işlemiş faiz olmak üzere toplam 7.685,13 TL üzerinden 12.03.2019 tarihinde icra takibi yaptığı, ödeme emrinin borçluya tebliğ edilemediği ancak borçlu tarafından vatandaş portal üzerinden 20.03.2019 tarihinde icra dosyasının öğrenilerek borçlu bulunmadığı gerekçesiyle borcun tamamına itiraz ettiği, borçlunun öğrenme tarihini tebliğ tarihi olarak kabulü ile süresi içerisinde yapılan icra takibine itirazın icra müdürlüğünce takibin durdurulduğu
Bilirikişi … tarafından yapılan yapılan bilirkişi incelemesi neticesi 07.10.2019 havale tarihli bilirkişi raporunda özetle ; davacı 2019 yılı defterlerinin usulüne uygun tutulması neticesi lehine delil kabiliyetinin bulunduğu, davacı ticari defterlerine göre 7.670, 00-TL alacaklı bulunduğunun tespit edildiği,
Tanık ….’in 10.12.2019 tarihli duruşmada ki beyanında: “Davalı …’e ihtilaf konusu daireyi ben gösterdim, ben, davacı, …. Gayrimenkul’ün çalışanıyım … hanım ofisten beni aldı, …. hanımın arabasıyla birlikte….’a geçtik, aşağıda bloğun önünde şimdi ismini tam hatırlayamadığım …… veya …… olarak anımsadığım biri ile tanıştırdı …. hanım bana hale hazırda Bakırköy’de ofisinin olduğunu, ancak….’a taşınmak istediğini ve burada bir kaç arkadaşı ile birlikte bir oluşum meydana getireceklerini, ofisini kapatıp kapatmama konusunda kararsız olduğunu söyledi, biz yukarıya çıktık mecuru gezdikten sonra kendisini mülk sahibiyle tanıştırdım zaten mülk sahibi orayı ofis olarak kullanmaktaydı, muhabbet ilerledi ortak tanıdıkları çıktı onlar muhabbet ederlerken ben 20 dk kadar sonra yer gösterme evrakını imzalattım, ofis dışına çıkmadım bu sırada başka müşteriler geldi ve üçünede daireyi gösterdim” dediği,
Elde edilen deliler ve tüm dosya kapsamı birlikte değerlendirildiğinde;
6102 sayılı TTK. 4.maddesine göre bir davanın ticari dava olabilmesi için uyuşmazlığın her iki tarafın ticari işletmesiyle ilgili hususlardan doğmuş bulunması veya anılan yasa maddesinde sayılan mutlak ticari davalardan sayılması gerekir. Aynı Kanunun 12. maddesinde “Bir ticari işletmeyi, kısmen de olsa, kendi adına işleten kişiye tacir denir” hükmünü içermektedir. Aynı kanunun 5.maddesinde ticaret mahkemelerinin kuruluşu ve hangi mahkemelerin ticaret mahkemesi sıfatıyla bakacağı belirlendikten sonra asliye ticaret mahkemesi ile asliye ve diğer hukuk mahkemeleri arasındaki ilişkinin görev ilişkisi olduğu belirtilmiştir.
Ticari davaları, mutlak ticari davalar, nisbi ticari davalar, yalnızca bir ticari işletmeyle ilgili olmasına rağmen ticari nitelikte kabul edilen davalar olmak üzere üç grubta toplamak mümkündür.
Mutlak ticari davalar, tarafların tacir olup olmadığına ve işin bir ticari işletmeyi ilgilendirip ilgilendirmediğine bakılmaksızın ticari sayılan davalardır. Mutlak ticari davalar, 6102 sayılı TTK’nın 4/1. maddesinde bentler halinde sayılmıştır. Bunların yanında Kooperatifler Kanunu (m.99), İcra İflas Kanunu (m.154), Finansal Kiralama Kanunu (m.31), Ticari İşletme Rehni Kanunu (m.22) gibi bazı özel kanunlarda belirlenmiş ticari davalar da bulunmaktadır. Bu guruptaki davaların ticari dava sayılabilmesi için taraflarının tacir olması veya ticari işletmeleriyle ilgili olması gibi şartlar aranmaz. TTK’nın 4/1. bendinde sınırlı olarak sayılan davalar arasında yer alması veya özel kanunlarda ticari dava olarak nitelendirilmesi yeterlidir. Bu davalar kanun gereği ticari dava sayılan davalardır.
Nispi ticari davalar, her iki tarafın ticari işletmesiyle ilgili olması halinde ticari nitelikte sayılan davalardır. 6102 sayıl TTK’nın 4/1. maddesine göre, her iki tarafın ticari işletmesiyle ilgili hususlardan doğan ve iki tarafı da tacir olan hukuk davaları ticari dava sayılır. Bu hükme göre bir davanın ticari dava sayılabilmesi için, hem iki tarafın ticari işletmesini ilgilendirmesi, hem de iki tarafın tacir olması gereklidir. Bu şartlar birlikte bulunmadıkça, uyuşmazlık konusunun ticari iş niteliğinde olması veya ticari iş karinesi sebebiyle diğer taraf için de ticari iş sayılması davanın ticari dava olması için yeterli değildir. 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 19/2. maddesi uyarınca, taraflardan biri için ticari iş sayılan bir işin diğeri için de ticari iş sayılması, davanın niteliğini ticari hale getirmeyecektir. Zira; Türk Ticaret Kanunu, kanun gereği ticari dava sayılan davalar haricinde, ticari davayı ticari iş esasına göre değil, ticari işletme esasına göre belirlemiştir. Hal böyle olunca, işin ticari nitelikte olması davayı ticari dava haline getirmez.
Üçüncü grup ticari davalar, yalnızca bir tarafın ticari işletmesini ilgilendiren havale, vedia ve fikri haklara ilişkin davalardır. Yukarıda açıklandığı üzere bir davanın ticari dava sayılması için kural olarak ya mutlak ticari davalar arasında yer alması ya da her iki tarafın ticari işletmesiyle ilgili bulunması gerekirken havale, vedia ve fikri haklara ilişkin davaların ticari nitelikte sayılması için yalnızca bir yanın ticari işletmesiyle ilgili olması TTK’da yeterli görülmüştür.
Taraflar arasındaki uyuşmazlık, simsarlık sözleşmesinden kaynaklanmaktadır. Davalı tarafından görevli mahkemenin tüketici mahkemesi olaması gerektiği belirtilmiş ise de davanın tüketici mahkemesinde görülebilmesi için taraflardan birinin tüketici, diğerinin sağlayıcı ve sözleşmenin de tüketici işlemi niteliğinde olması gerekir.
6502 sayılı Tüketicinin Korunması Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun’un 3. Maddesine göre: ” k) Tüketici: Ticari veya mesleki olmayan amaçlarla hareket eden gerçek veya tüzel kişiyi, l) Tüketici işlemi: Mal veya hizmet piyasalarında kamu tüzel kişileri de dâhil olmak üzere ticari veya mesleki amaçlarla hareket eden veya onun adına ya da hesabına hareket eden gerçek veya tüzel kişiler ile tüketiciler arasında kurulan, eser, taşıma, simsarlık, sigorta, vekâlet, bankacılık ve benzeri sözleşmeler de dâhil olmak üzere her türlü sözleşme ve hukuki işlemi” ifade eder.
Aynı Kanun’un 73/1.maddesi uyarınca, tüketici işlemleri ile tüketiciye yönelik uygulamalardan doğabilecek uyuşmazlıklara ilişkin davalarda tüketici mahkemeleri görevlidir.
Somut olayda, simsarlık sözleşmesine konu taşınmaza ilişkin dosyaya sunulan kira sözleşmesinde “Avukatlık Ofisi” olarak gösterildiği anlaşılmaktadır. Davalının avukatlık bürosu olarak kullanmak üzere taşınmazı kiralamak istediği ve bu amaçla hareket ettiği sözleşme metninden ve dosyaya yansıyan beyanlardan anlaşılmaktadır. Bu durumda davalının tacir olmadığı ve mesleki amaçla hareket etmiş olması nedeniyle tüketici de olmadığı açıktır. Her ne kadar 17.09.2019 tarihli duruşmada mahkemenin görevli olduğu tespit edilmiş ise de görev hususunun kamu düzeninden olduğu ve mahkemece re’sen yargılamanın her aşamasında nazara alınabileceği gözetilerek; (İstanbul BAM 14. HD 2018/584 Esas 2018/1521 Karar sayılı 13.12.2018 Karar tarihli Kararı doğrultusunda) uyuşmazlığın genel yetkili Asliye Hukuk Mahkemesinde çözümlenmesi gerektiği kanaati ile mahkememizin görevsizliğine, aşağıda yazılı şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM : Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-Davacının açtığı davada, mahkememizin görevli olmadığı anlaşılmakla; açılan davanın, HMK’nun 115/2.maddasi uyarınca aynı kanunun 114/1-(c) maddesinde belirtilen dava şartı noksanlığı nedeniyle usulden REDDİNE, mahkememizin GÖREVSİZLİĞİNE,
2-6100 Sayılı HMK’nun 20. maddesi gereğince taraflardan birinin görevsizlik kararı süresi içinde kanun yoluna başvurulmayarak kesinleşmiş ise kararın kesinleştiği tarihten, kanun yoluna başvurulmuşsa bu başvurunun reddi kararının tebliğ tarihinden itibaren 2 hafta içerisinde mahkememize başvurarak dava dosyasının görevli mahkemeye gönderilmesini talep etmelerinin gerektiğinin, aksi taktirde mahkememizce davanın açılmamış sayılmasına karar verileceğinin İHTARATINA,
3-HMK’nun 20 maddesi uyarınca kararın kesinleşmesini müteakip yasal iki haftalık sürede talepte bulunulduğunda dosyanın görevli Bakırköy Asliye Hukuk Mahkemesi’ne tevzi edilmek üzere Bakırköy Hukuk Mahkemeleri Tevzi Müdürlüğü’ne GÖNDERİLMESİNE,
4-Mahkememizce verilen görevsizlik kararının kesinleşmesinden sonra dava yetkili ve görevli mahkemede devam edilmemesi ve talep halinde yargılama giderlerinin değerlendirilerek HMK’ nun 331/2. maddesi gereğince bir karar verileceğinin İHTARATINA,
5-Harç ve masrafların görevli mahkemede nazara ALINMASINA,
5235 sayılı Kanunun geçici 2’nci maddesine göre, Bölge Adliye Mahkemeleri’nin kurulmasına ve 20 Temmuz 2016 tarihinde göreve başlamalarına dair kararların 07/11/2015 tarih ve …. sayılı Resmî Gazete’de ilan edildiği anlaşılmakla; 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 341 ilâ 360’ncı madde hükümleri uyarınca,mahkememize veya aynı sıfattaki başka bir mahkemeye verilecek dilekçe ile kararın tebliğinden itibaren iki hafta içerisinde veya istinaf dilekçesi kendisine tebliğ edilen taraf,başvuru hakkı bulunmasa veya başvuru süresini geçirmiş olsa bile, mahkememize veya aynı sıfattaki başka bir mahkemeye vereceği cevap dilekçesi ile iki hafta içerisinde İSTİNAF yolu açık olmak üzere davacı vekilinin yüzüne karşı davalının yokluğunda karar verildi. 10/12/2019

Katip …

Hakim …