Emsal Mahkeme Kararı Bakırköy 3. Asliye Ticaret Mahkemesi 2019/264 E. 2020/73 K. 30.01.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. BAKIRKÖY 3. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2019/264
KARAR NO : 2020/73

DAVA : Tazminat (Haksız Fiilden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 15/10/2018
KARAR TARİHİ : 30/01/2020
GEREKÇELİ KARARIN
YAZILDIĞI TARİH : 05/02/2020

Mahkememizde görülmekte olan Tazminat (Haksız Fiilden Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
İDDİA:
Davacı vekilinin Büyükçekmece nöbetçi Asliye Hukuk Mahkemesine vermiş olduğu 15/10/2018 harçlandırma tarihli dava dilekçesinde ; …. firmasının 2012 yılından beri müşterisi olduğunu ve sürekli olarak araç alıp satmakta olduğunu, 2013 yılında ….. ve ….. isimli kişilere araçlarının kredilerini ödemeye yetkili kılarak vekalet verdiğini, 2015 yılından itibaren kredilerde ödemelerin gecikmeye başlandığını, bunun üzerine ….. müşteri temsilcisi ….. hanımla defalarca görüştüğünü, krediyi ödeyemediklerini, bunların kredi kartlarından çekilerek faizle ödendiğini bildirmesine rağmen ayrıca 03/05/2018 tarihinde Büyükçekmece ….. Noterliğinin Yevmiye No. …. sayılı azilnamesi ile ….. ve …..’ı aziletmesi ve durumun ….. yetkililerinede bildirdiği , satışlardan haberdar olmak istediğini, kendilerini uyardığını ve kendisinin telefon ve mailinde kendilerinde bulunmasına rağmen, hiçbir haber verilmeden,mail atılmadan,mesaj dahi yazılmadan ….. plaka sayılı … model ….. aracının kasko değerinin ¨78.000,00 olmasına rağmen ¨ 45.000 ‘ye ve …… plaka sayılı …. model ….. marka aracını kasko bedelinin ¨123.622,00 olmasına rağmen ¨87.000,00’ye satıldığını, Büyükçekmece Cumhuriyet Başsavcılığına ….. ve … sayılı dosyalarında şikayettinin mevcut olduğunu , ödenmeyen borçların …. Bankasına ¨24.000,00 kredi kartı …. Bankasına ¨6.000,00 kredi kartı, … bank’a ¨4.000,00 kredi kartı, Finanskrediye ¨ 105.000,00 kredi borcuve OGS .HGS borçları olarak ¨ 12.000,00 borç bırakıldığını, bu nedenle araç bedelleri olarak ¨201.622,00 ve ödenmeyen krediler olarak ¨151.000,00 olmak üzere toplamda ¨352.622,00 maddi tazminat olarak tahsilini talep ettiklerini, krediler ödemeye başlandıktan sonra hamile olduğunu ve bu olaylar nedeniyle psikolojisinin tamamen bozulduğunu, 17/07/2018 tarihinde doğum yaptığını, araçların 20 Temmuz 2018 tarihinde satıldığını , doğum yapmasının fırsat bilindiğini bu psikolojik sorunlar nedeniylede, ayrıca bankalara karşı zor duruma düştüğünü ve kredi kullanamaz hale geldiğini bundan dolayıda ¨ 100.000,00’ de manevi tazminat talep ettiklerini , bu nedenlerle maddi tazminat olarak ¨ 352.622,00 manevi tazminat olarak ¨100.000,00’nin araçların satış tarihi olan 20 Temmuz 2018 tarihinden itibaren bankalarca yürütülen en yüksek reoskont faizi ve mahkeme masrafları ile birlikte tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
CEVAP :
Davalı vekilinin 14/02/2019 havale tarihli davaya cevap dilekçesinde özetle; Davacı … ile müvekkili ….. Türk A.Ş. arasında; ….. marka …… model ticari araç için …. sözleşme numaralı ve 27/10/2014 tarihli “Otomotiv Ürünleri Kredisi ve Rehin Sözleşmesi” imzalandığını, anılı ticari kredi sözleşmesi konusu bedeli, ödeme planı uyarınca taksitler halinde ödemeyi taahhüt ettiğini, davanın konusu ise; anılı ticari kredi sözleşmesine kapsamında davacı tarafından taahhüt edilen taksitlerin ödenmemesinden (hiç ve/veya ödeme planında yer alan vadede ödememeden) ötürü kredi çekerek ve/veya kredi kartıyla ödeme yaparak kendisine ait borcu ödemek zorunda kaldığını ve akabinde …… ve ….. plakalı araçların satılmasına neden olmasından dolayı uğranıldığı iddia edilen maddi ve manevi zararın tazmini olduğunu, davacı …’nın, anılı ticari kredi sözleşmesine başvurduğu sırada adı …. (imza sürecinde bir kez daha soyadı değişmiş olup …. olarak imza edilmiştir.) olup kredi sözleşmesine konu aracı; ”Servis taşımacılığı” (öğrenci ve personel taşımacılığı işleri) ile iştigal eden, kendisine ait …. Turizm firması tarafından kullanılmak üzere aldığını, ticari kredi sözleşmesinin imzalanması sırasında davacı tarafından; müvekkiline, vergi levhası ibraz edildiğini, ….. Turizm-….’a ait anılı vergi levhası üzerinde “Şehir içi, banliyö ve kırsal alanlarda karayolu ile personel, öğrenci ve grup taşımacılığı (şehir içi personel ve okul servisleri v.b.)” işiyle iştigal ettiği açıkça yazdığını, ticari kredi sözleşmesinin imzalanması sırasında davacı tarafından; müvekkiline, İstanbul Ticaret Odası Faaliyet Belgesi ibraz edildiğini, …. Turizm-……’a ait anılı faaliyet belgesinde davacının kendisine ait …. Turizm-….. firmasının, Meslek Grubunun ”Servis Taşımacılığı” ve Meşgalesinin de ”Öğrenci ve Personel Taşımacılığı İşleri” olduğu açıkça yazdığını, müvekkili ile davacı arasında imzalanan ticari kredi sözleşmesi kapsamında davacı tarafından KKDF tutarının ödenmediğini, davacıdan krediyi tüketici kredisi olarak kullanmış olsaydı % 15 KKDF ödemek zorunda kalacaktı, ancak bilgi ve belgeler kapsamında davacı tarafından krediyi kullanırken de krediye %0 KKDF ödendiğini, bu kapsamda ,davacı ile müvekkili arasındaki imzalanan kredi sözleşmesinin ticari kredi sözleşmesi niteliğinde olduğunu ve davacının, tüketici olmadığını ayrıca huzurdaki davaya konu ticari kredi sözleşmesini tacir sıfatıyla imzaladığını, davacının, …. sözleşme numaralı ve 27/10/2014 tarihli “Otomotiv Ürünleri Kredisi ve Rehin Sözleşmesi” kapsamında satın aldığı ticari aracı kendisine ait ….. Turizm-…. firmasının iştigal konusunda kullanılmak üzere satın aldığını, davacı ile müvekkili arasında imzalanan sözleşmenin ticari bir kredi sözleşmesi olduğunu, huzurdaki dava konusu husumet kapsamında Asliye Ticaret Mahkemelerinin görevli olduğunu bu nedenle mahkemece huzurdaki davanın görev nedeniyle usulden reddine karar verilmesini, huzurdaki dava konusu husumetin, davacı ile müvekkili ….. Türk A.Ş. arasında imzalanan ticari kredi sözleşmesinden kaynaklandığı belirttiğini, fakat davacı tarafından, davalı taraf yanlış gösterildiğini bu kapsamda husumet itirazlarının bulunduğunu, ”….” adı ile kurulmuş bir tüzel kişilik bulunmadığını, dolayısıyla, dava usulüne uygun kurulmuş olan bir ticari işletmeye de yöneltilmediğini, dava konusu husumetin yöneltildiği taraf hukuken varolmayan bir tüzel kişilik olduğunu, davacı ve müvekkili arasında imzalanan tüm bilgi ve belgelerde açıkça müvekkil ….. Türk A.Ş.’nin taraf olarak adı geçmekte olup huzurdaki dava konusu husumet kapsamında, davalının müvekkil ….. Türk A.Ş. olması gerektiğini, bu kapsamda; davacı basiretli bir işadamı gibi davranmamasında ötürü husumeti yanlış yönlendirmiş olduğundan ötürü husumet itirazları kapsamında huzurdaki davanın husumet nedeniyle usulden reddine karar verilmesini , davacı tarafın taahhüt ettiği kredi ödeme borcunu yerine getirmediğini,
Sonuç olarak dava konusu maddi ve manevi zarara (kabul anlamına gelmemektedir) TTK 18/2. Maddesi kapsamında basiretli bir iş adamı gibi davranmayarak ve kusurlu davranışı ile sebebiyet veren davacının haksız ve mesnetsiz davasının reddine karar verilmesini, davacının, 03/05/2018 tarihinde dava dışı …… ve ….. isimli üçüncü kişileri azletmesi olumlu bir davranış olmadığını, davacı ile dava dışı şahıslar arasındaki vekaletname ilişkisi , sadece ilişkinin taraflarını bağladığını, vekalet ilişkisi güven temeline dayalı bir ilişki olup davacının güvenmediği üçüncü kişilere vekaletname vermesinden veyahut güvendiği üçüncü kişilere vekaletname vermesi sonrasında bu kişilerin yetkilerini kötüye kullanarak (güveni kötüye kullanarak) vekalet ilişkisini ortadan kaldırmaları; diğer üçüncü kişileri (müvekkili) ilgilendirmediğini, dolayısıyla, davacı tarafından yapılan üçüncü kişileri azil etme davranışı, müvekkili ile arasında imzalanan ticari kredi sözleşmesi kapsamında olumlu(müspet) bir davranış olmadığını, davacı ile müvekkili arasındaki ticari kredi sözleşmesi kapsamında olumlu(müspet) olan davranış, anılı sözleşme kapsamındaki taahhütlerin ve yükümlülüklerin yerine getirilmesi olduğunu, davacının söz konusu azil etme davranışını olumlu bir davranış gibi aksettirmesi huzurdaki dava konusu ticari kredi sözleşmesinde dinlenebilir bir iddia ve savunma olmadığını, davacı tarafından iddia edilen maddi tazminat talebi iki tane olduğunu, taraflar arasından imzalanan ticari kredi sözleşmesi konusu …… plakalı araç ile kredi konusu araç dışında (ek olarak) teminat (rehin) verilen ….. plakalı aracın değerinde satılmadığını, davacının kendi yükümlülüğünde olan kredi borcunu ödeme taahhüdünü, üçüncü kişilere devretmesi ve bu kişilerin davacıya ait borcu ödememesinden ötürü davacının kredi çekerek ve/veya kredi kartı ile ödeme yapmak durumunda kalması olduğunu, davacı ile müvekkili arasındaki ticari kredi sözleşmesi kapsamında kredi çeken ve dolayısıyla kredi borcunu ödeme taahhüdü altına giren ve bu yükümlülüğü sözleşmede ve ödeme planında yazılı vade ve bedellerde üstelenen tek kişi davacının kendisi olduğunu, bu nedenlerle huzurdaki dava konusu husumetin ticari ve dava taraflarının da tacir olması dolayısıyla Asliye Ticaret Mahkemelerinin görevli olmasından ötürü huzurdaki davanın usulden reddine, huzurdaki dava konusu husumetin ticari bir uyuşmazlık olmadığı kanaatinde olunması halinde ise; (dava konusu husumet tüketici kredisinden kaynaklı olacağından) ötürü Tüketici Mahkemelerinin görevli olmasından ötürü huzurdaki davanın usulden reddini , husumetin tarafı olan müvekkili ….. Türk A.Ş. yerine davanın ‘……” taraf gösterilmesi ve husumetin yanlış yöneltilmesinden ötürü huzurdaki davanın husumet itirazımız doğrultusunda usulden reddine, haksız ve mesnetsiz davanın, tüm talepleriyle birlikte reddine, yargılama ücreti ve ücreti vekaletin karşı taraf tahmiline karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLER VE GEREKÇE:
Dava,taraflar arasında imzalanan kredi sözleşmesinden kaynaklanan maddi ve manevi zararın tahsili istemine ilişkindir.
Davacı ile davalı adasında araç alımı konusunda kredi sözleşmesi imzalandığı ve bu kredinin teminatı olarak …… ve ….. plaka sayılı araçların rehin verildiği,kredi borcunun davadan önce ödenerek kapatıldığı hususu tartışmasızdır.
Uyuşmazlığın çözümü için ispat yüküne ilişkin yasal düzenleme ve kavramların kısaca açıklanmasında yarar vardır.
Hemen belirtmek gerekir ki, dava konusu edilen bir hakkın ve buna karşı yapılan savunmanın dayandığı vakıaların (olguların) var olup olmadıkları hakkında mahkemeye kanaat verilmesi işlemine ispat denir. İspatın konusunu tarafların üzerinde anlaşamadıkları ve uyuşmazlığın çözümüne etkili olabilecek çekişmeli vakıalar oluşturur ve bu vakıaların ispatı için delil gösterilir (6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (HMK) 187/1 maddesi).
Vakıa (olgu) ise, 03.03.2017 tarihli ve 2015/2 E., 2017/1 K. sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararında; kendisine hukuki sonuç bağlanmış olaylar şeklinde tanımlanmıştır. İspatı gereken olaylar, olumlu vakıalar olabileceği gibi olumsuz vakıalar da olabilir.
Diğer taraftan hâkim, taraflar arasında uyuşmazlık konusu olan vakıaların gerçekleşip gerçekleşmediğini kural olarak kendiliğinden araştıramaz. Bir olayın gerçekleşip gerçekleşmediğini taraflar ispat etmelidir. Bir davada ispat yükünün hangi tarafa ait olacağı hususu ise 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun 6. maddesinde, “Kanunda aksine bir hüküm bulunmadıkça, taraflardan her biri, hakkını dayandırdığı olguların varlığını ispatla yükümlüdür.” şeklinde düzenlendiği gibi, usul hukukunun en önemli konularından biri olan ispat yükü kuralı, HMK’nın 190. maddesinde de “İspat yükü, kanunda özel bir düzenleme bulunmadıkça, iddia edilen vakıaya bağlanan hukuki sonuçtan kendi lehine hak çıkaran tarafa aittir.” şeklinde hüküm altına alınmıştır.
Davacı kendisi tarafından çekilen kredinin üçüncü kişiler tarafından ödeneceğini, ancak bu kişilerin kredi borcunu ödememeleri nedeniyle kredinin kendisi tarafından ödendiğini,krediyi öderken adına kayıtlı araçların bedelinin çok altında satıldığını ve zarara uğradığını,bu olaydan davalının kusurundan dolayı sorumlu olduğunu,bu nedenle uğramış olduğu maddi ve manevi zararın tazmini istemi ile huzurdaki davayı açmıştır.Buna göre ispat yükü davacının üzerindedir.Davacı,kendisi tarafından ödenen krediyi öderken uğradığı zararı ve bu zararın oluşmasında davalının kusurunu ispat etmesi gerekmektedir.
Tüm bu belirlemeler ışığında somut olay değerlendirildiğinde;Davacı ile davalı arasında; …. marka ….. model ticari araç için …. sözleşme numaralı ve 27/10/2014 tarihli “Otomotiv Ürünleri Kredisi ve Rehin Sözleşmesi” imzalandığı, anılan ticari kredi sözleşmesi konusu bedeli, ödeme planı uyarınca taksitler halinde ödemeyi taahhüt ettiği, davanın konusunun ise;sözü geçen ticari kredi sözleşmesine kapsamında davacı tarafından taahhüt edilen taksitlerin ödenmemesinden (hiç ve/veya ödeme planında yer alan vadede ödememeden) ötürü kredi çekerek ve/veya kredi kartıyla ödeme yaparak kendisine ait borcu ödemek zorunda kaldığı ve akabinde …… ve ….. plakalı araçların satılmasına neden olmasından dolayı uğranıldığı iddia edilen maddi ve manevi zararın tazmini istemi ile huzurdaki davayı açmış ise de,kredinin davacı tarafından çekilip ödemenin davacı tarafından taahhüt edildiği,üçüncü kişilerin krediyi ödeme yükümlülüğü altına girmesinin kredi veren kuruluşu bağlamadığı,uğranıldığı iddia edilen zarar ile ilgili olarak davalı tarafın kusuru usuli deliller ile ispat edilemediğinden davanın reddine karar verilmesi gerektiği sonucuna varılarak aşağıdaki gibi hüküm fıkrası oluşturulmuştur.
HÜKÜM : Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-Davanın REDDİNE,
2-Alınması gereken ¨54,40 karar ve ilam harcı ile ¨54,40 başvuru harcının davacıdan alınarak HAZİNEYE İRAT KAYDINA,
3-Davacı tarafından yapılan yargılama giderlerinin kendi üzerinde BIRAKILMASINA,
4-Davalının kendisini bir vekil ile temsil ettirdiği anlaşıldığından karar tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT’ne göre hesap edilen ¨33.133,54 ücreti vekaletin davacıdan tahsili ile davalıya VERİLMESİNE, (Maddi Tazminat ile ilgili olarak)
5-Davalının kendisini bir vekil ile temsil ettirdiği anlaşıldığından karar tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT’ne göre hesap edilen ¨3.400,00 ücreti vekaletin davacıdan tahsili ile davalıya VERİLMESİNE, (Manevii Tazminat ile ilgili olarak)
6-Kararın kesinleşmesine kadar yapılan yargılama giderlerinin davacı tarafından peşin olarak yatırılan ¨128,10 yargılama gider avansından mahsubu ile bakiye kısmın karar kesinleştiğinde davacılara İADESİNE,
5235 sayılı Kanunun geçici 2’nci maddesine göre ,Bölge Adliye Mahkemeleri’nin kurulmasına ve 20 Temmuz 2016 tarihinde göreve başlamalarına dair kararların 07/11/2015 tarih ve 29525 sayılı Resmî Gazete’de ilan edildiği anlaşılmakla;6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 341 ilâ 360’ncı madde hükümleri uyarınca,mahkememize veya aynı sıfattaki başka bir mahkemeye verilecek dilekçe ile kararın tebliğinden itibaren iki hafta içerisinde veya istinaf dilekçesi kendisine tebliğ edilen taraf,başvuru hakkı bulunmasa veya başvuru süresini geçirmiş olsa bile, mahkememize veya aynı sıfattaki başka bir mahkemeye vereceği cevap dilekçesi ile iki hafta içerisinde İSTİNAF yolu açık olmak üzere davacı ile davalı vekilinin yüzlerine karşı,oybirliğiyle verilen karar açıkça okunup,usulen anlatıldı.30/01/2020

Başkan …
☪e-imzalıdır.☪
Üye …
☪e-imzalıdır.☪
Üye …
☪e-imzalıdır.☪
Kâtip …..
☪e-imzalıdır.☪

“İŞ BU EVRAK 5070 SAYILI ELEKTRONİK İMZA KANUNUNUN 5. MADDE UYARINCA GÜVENLİ ELEKTRONİK İMZA İLE İMZALANMIŞ OLUP, 22. MADDE UYARINCA DA ISLAK İMZA İLE İMZALANMAYACAKTIR.”