Emsal Mahkeme Kararı Bakırköy 3. Asliye Ticaret Mahkemesi 2019/199 E. 2019/564 K. 13.05.2019 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C. BAKIRKÖY 3. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2019/199
KARAR NO : 2019/564

DAVA : Alacak (Ticari Nitelikteki Hizmet Sözleşmesinden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 27/09/2018
KARAR TARİHİ : 13/05/2019
GEREKÇELİ KARARIN
YAZILDIĞI TARİH : 27/05/2019

Mahkememizde görülmekte olan Alacak (Ticari Nitelikteki Hizmet Sözleşmesinden Kaynaklanan) davasının dosya üzerinde yapılan incelemesi sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
İDDİA:
Davacı vekilinin Bakırköy nöbetçi Asliye Ticaret Mahkemesine vermiş olduğu 27/09/2018 harçlandırma tarihli dava dilekçesinde ; müvekkili ile davalı tarafın 15/11/2008 tarihli sözleşmesi ile makine ve ekipmanların sözleşme şartlarına uygun olarak davacı müvekkiline teslimi konusunda anlaştıklarını, davalı şirketin tür değişikliği yaptığını eski ünvanının …. Ltd. Şti.’iken yeni unvanı …. AŞ. olduğunu, davalı şirket yetkilisi ….’ın müvekkilinin şikayeti üzerine nitelikli dolandırıcılık suçu kapsamında yargılandığını ve soruşturma aşamasındaki karakol ifadesinde ve kovuşturma aşamasında Bakırköy … Asliye Ceza Mahkemesi … Esas sayılı dosyasında mahkeme huzurunda söz konusu sözleşme ve ticari ilişkiyi ve de müvekkilinden para aldığını kabul ettiğini, Beyoğlu …. Noterliği’nin 04/01/2010 tarihli ve …. yevmiye no’lu ihtarnamesi ile müvekkilinin davalıya sözleşme gereğini ifa etmesi, aksi taktirde sözleşmenin feshedilmiş sayılacağını, zararlarını talep edeceğini ve de aldığı parayı iade etmesi gerektiğini ihtaren bildirdiğini, buna rağmen davalı sözleşme kapsamında aldığı parayı geri iade etmediğini ve makineleri de teslim etmeye yanaşmadığını davalı şirket yetkilisinin davacı müvekkilinin bilgisizliği ve tecrübesizliği ve yabancı dil bilmemesinden istifade edip, aldığı boş beyaz kağıtları davacının beyanları dışında doldurarak sözleşmenin devamı gibi , yeniden hesap düzenlenmesinin yapıldığını ve yeniden 250.000 $ daha ödenecekmiş gibi de ek protokolü tek taraflı yapıp açığa attırılmış imza ile boş evrak doldurttuğunu, davalı yanın ceza yargılamasında buna dayanıp müvekkilinin sözleşmeden doğan yükümlülüklerini yerine getirmediğini iddia ettiğini, taraflar arasında akdedilen satış sözleşmesi uyarınca davacı müvekkili tarafından davacıya ödenen 288.000 Doların (İki Yüz Seksen Sekiz Bin Amerikan Doları), davalının temerrüde düşürüldüğü tarihten bugüne işlemiş ve işleyecek ticari faizi ile birlikte alınmasını, bu talebimiz kabul görmezse bankalarca vadeli döviz hesaplanna uygulanan en yüksek faizi ile birlikte faiz başlangıç tarihine ilişkin talep kabul görmezse dava tarihinden itibaren asıl alacağa işletilecek ticari faiz ya da bankalarca vadeli döviz hesaplarına uygulanan en yüksek faizi ile birlikte fiili ödeme günündeki kur üzerinden davalıdan tahsili ile davacı müvekkiline ödenmesini, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davalı yana yükletilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
SAVUNMA;
Davalı vekili tarafından Mahkememize sunulan 30/04/2019 tarihli davaya cevap dilekçesinde; 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (“HMK”) 116/1-(b) bendi uyarınca davanın tahkim şartının varlığı nedeniyle usulden reddine karar verilmesi gerektiğini, davanın esasına bakmaya yetkili mahkemenin İstanbul Asliye Ticaret Mahkemeleri olduğunu, bu bağlamda yetki ilk itirazlarının davanın esasına girilmeksizin değerlendirilerek dava dilekçesinin yetki yönünden reddi ile dosyanın İstanbul Asliye Ticaret Mahkemelerine gönderilmesine karar verilmesini, usuli itirazlarının öncelikli olarak değerlendirilerek davanın reddine karar verilmesini, davacının yabancı menşeli bir tüzel kişi olması nedeniyle teminat yatırma zorunluluğu bulunduğunu, davacı Türkmenistan’da mukim olarak faaliyetlerini yürüten bir tüzel kişi olduğunu, dolayısıyla Türkiye’de dava ikame edebilmesi için öncelikle MÖHUK 48.maddesi uyarınca mahkeme tarafından uygun bulunacak bir teminatın depo edilmesi gerektiğini, davanın harca esas değeri ile davacının Türkiye’de mukim olmadığı ve hiçbir mal varlığı unsurunun da bulunmadığı göz önüne alındığında, işbu dava neticesinde davacı aleyhine tesis edilecek bir hükmün maddi sonuçlarının semeresiz kalması ihtimaline binaen gerek MÖHUK gerekse de HMK 86 vd. eden maddeleri uyarınca dava bedeli ile doğru orantılı olacak bir teminata hükmedilmesi gerektiğini, davacı şirketin, müvekkili şirketten imalat yapabilmek adına Alman malı, 2006 model, ikinci el bir kısım ekipmanlar almak için müvekkili şirket ile belli bir bedelde anlaşarak 08/07/2008 tarihinde 10.000-USD tutarında kapora ödediğini, buna müteakip davacı şirket ilave bir kısım ekipmanlar daha satın almak istediğini beyan etmiş olduğundan taraflar davacı şirketin talep etmiş olduğu ekipmanları da dahil etmek ve ilk sözleşme bedelini güncellemek suretiyle ikinci bir sözleşme akdettiklerini, bu noktada, her ne kadar davacı şirket yukarıda zikredilen bedele ilişkin alacak talebinde bulunmuş ise de ödemenin yapıldığı tarih ile davanın açıldığı tarih arasında Türk Borçlar Kanunu’nda düzenlenen genel zamanaşımı süresi olan 10 yıllık süre dolmuş olduğundan işbu bedelin müvekkili şirketten talep edilmesi mümkün olmadığını, nitekim davacı yanın iddialarının tamamı yalnızca bu alacak yönünden değil ve tüm iddia konusu alacaklar yönünden zamanaşımına uğradığını, mahkeme tarafından tesis edilen ara karar uyarınca davacıya iddialarını dayandırdığı sözleşmenin müvekkili şirketini imzasını havi aslını dosyaya ibraz etmesi için süre verilmiş olduğundan dava konusu sözleşmeye yönelik sair beyan ve itiraz haklarının da saklı tuttuklarını, davacı şirketin süreç zarfında üzerine düşen sözleşmesel yükümlülüklerini devamlı suretle yerine getirmemesi sonucu müvekkili şirket tarafından sırf taraflar arasındaki anlaşmanın ayakta kalabilmesi amacıyla davacıya kolaylıklar sağlandığını ve taraflar arasında mutabık kalınan anlaşma şartlarında bir kısım revizyonlar gerçekleştirilerek anlaşma şartları güncellendiğini, ancak burada en önemli hususun; davacının, taraflar arasındaki anlaşmanın şartlarına riayet etmemek suretiyle müvekkili şirketin bu anlaşmanın gerçekleşeceğine olan inançla ticari hayatta oynadığı rolde büyük zarara uğrattığını, Bakırköy ….Asliye Ceza Mahkemesi’nin…. Esas …. Karar sayılı dosyası tahtında yapılan yargılama neticesinde müvekkili şirket yetkilisi atılı tüm suçlardan beraat ettiğini, davacı şirket yetkilisi hakkında bu sebeple şikayet ve tazminat haklarını saklı tuttuklarını ,tüm bu hususlar birlikte değerlendirildiğinde davacı tarafın ödediğini iddia ettiği 288.000-USD gerçek dışı olduğunu ,tarafların arasındaki anlaşma gereği davacının iddia ettiği afaki bedelin çok altında bir bedelin müvekkili şirkete ödenmiş olduğu doğru olmakla beraber sözleşme şartlarını ihlal eden davacı şirket nedeniyle müvekkili şirket her şeyden önce yurt dışından temin ettiği makine ve ekipmanların bedeli ile bunların nakliye, antrepo, gümrük vs. masrafları nedeniyle zarara uğradığı gibi işbu ihlal nedeniyle söz konusu ekipmanları davacıya teslim edebilseydi davacının varılan anlaşma gereği ödeyeceği 350.000-USD tutarındaki bedelden de mahrum kaldığını, bu bağlamda davacının müvekkiline ödediği bedel müvekkilinin uğradığı bilcümle zararlara, anlaşmadan haklı bir sebebi olmaksızın cayan davacının bu eylemi neticesinde mahrum kalınan kar bedeline, tarafların anlaşması uyarınca yükümlü olduğu edimleri gerçekleştirmek için yaptığı ve sonrasında katlanmak zorunda kaldığı masraflara karşılık dahi gelmediğini, bu sebeple davacının müvekkili şirketten hiç bir nam ve isim altında herhangi bir alacağı olmadığı gibi müvekkili şirketin uğramış olduğu munzam zararlar yönünden tüm karşı talep ve dava haklarını saklı tuttuklarını, müvekkili şirket, taraflar arasındaki anlaşma şartları uyarınca üzerine düşen yükümlülükleri yerine getirerek sözleşme konusu ekipmanları tam ve eksiksiz olarak süresi içerisinde tamamlayarak göndermeye hazır hale getirdiğini, ancak davacının başta akreditif açmak gibi üzerine düşen en temel yükümlülükleri dahi yerine getirmemesi nedeniyle bahse konu ekipmanlar davacı şirkete teslim edilemediğini, sözleşmedeki edimlerin karşılıklı olarak tamamlanması ve en önemlisi de ekipmanların davacıya teslim edilebilmesi için üzerine düşen sözleşmesel yükümlülükleri tam ve eksiksiz olarak ifa etmesi gerektiğini bilen davacı, işbu durum hilafına davranmak suretiyle hem üzerine düşen edimleri yerine getirmediğini hem de Beyoğlu … Noterliği’nin 04/01/2010 tarihli ve … yevmiye no.lu ihtarnamesini keşide etmek suretiyle haksız bir biçimde ekipmanların kendisine teslimini aksi halde sözleşmeyi feshedeceğini bildirdiğini, anılan ihtarname içeriğindeki bedeller gerçek dışı olduğu gibi diğer bütün talepler de haksız ve hukuki dayanaktan yoksun olmaktan ileri gidemediğini, sonuç olarak tahkim ilk itirazımız göz önüne alınarak ön inceleme duruşması beklenmeksizin tarafların yokluğunda yapılacak ilk incelemede davanın usulden reddine karar verilmesini, mahkeme aksi kanaatta ise dava dilekçesinin yetki yönünden reddi ile dosyanın yetkili istanbul asliye ticaret mahkemelerine gönderilmesini, Türkmenistan menşeli davacı şirketin Türkiye’de mukim olmadığı ve hiçbir mal varlığı unsurunun da bulunmadığı göz önüne alınarak yapılacak yargılama neticesinde davacı aleyhine tesis edilebilecek hükmün maddi sonuçlarının semeresiz kalması ihtimaline binaen dava bedeli ile doğru orantılı olacak bir teminata hükmedilmesini, haksız ve hukuki dayanaktan yoksun davanın esastan reddini, yargılama giderleri ile vekalet ücretinin davacı tarafa yüklenmesine karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLER VE GEREKÇE;
Dava,alacak istemine ilişkindir.
Tahkim itirazının değerlendirilmesine geçmeden önce davalı vekili tarafından verilen cevap dilekçesinin süresinde olup olmadığının açıklığa kavuşturulması gerekmektedir.Davalı şirkete dava dilekçesi ve ekleri 01/04/2019 tarihinde tebliğ edilmiştir.Davalı vekili aynı tarihte cevap süresinin uzatılmasına ilişkin dilekçe vermiş,Mahkememizce davalı vekilinin cevap verme süresinin yasal cevap verme süresinin bitiminden başlamak üzere 2 hafta süre ile uzatılmıştır.Bu karar davalı vekiline ,elektronik tebligat ile 10/04/2019 tarihinde tebliğ edilmiştir.Davalı vekilinin yasal cevap verme süresi 15/04/2019 tarihinden itibaren 2 hafta süre ile uzatılmıştır.Buna göre davalı vekilinin cevap dilekçesini en son verebileceği tarih 29/04/2019 tarihi olup Uyap’tan yapılan kontrolde cevap dilekçesinin Uyap üzerinden 29/04/2019 günü saat 22:00:51 ‘de verildiği buna göre cevap dilekçesinin süresinde oldu anlaşılmaktadır.
HMK’nın 116 ncı maddesinde ilk itirazlar tahdidi olarak sayılmıştır.Buna göre “Uyuşmazlığın tahkim yoluyla çözümlenmesi gerektiği itirazı” cevap dilekçesi ile birlikte ilk itiraz olarak ileri sürülmesi gereklidir.
Taraflar arasında imzalanan ve tarafların kabulünde olan sözleşmenin 9.1. Maddesi “Satıcı ile alıcı,iş bu kontratta veya kontratla ilgili olarak meydana gelebilecek tüm ihtilaf ve anlaşmazlıkları dostça çözülmesi için elden geleni yaparlar.Taraflar arasında anlaşmanın sağlanamaması durumunda tüm ihtilaf ve anlaşmazlıklar her iki ülkenin Tahkim mahkemelerinde çözülmeye tabidir” şeklinde olup buna göre taraflar aralarındaki uyuşmazlığın tahkim yoluyla çözümlenmesi konusunda anlaşmışlardır.
HMK’nın 413/1 nci maddesi hükmü”Tahkim sözleşmesinin konusunu oluşturan bir uyuşmazlığın çözümü için mahkemede dava açılmışsa, karşı taraf tahkim ilk itirazında bulunabilir. Bu durumda tahkim sözleşmesi hükümsüz, tesirsiz veya uygulanması imkânsız değil ise mahkeme tahkim itirazını kabul eder ve davayı usulden reddeder.” şeklindedir.
Tüm bu açıklamalar ışığında somut olay değerlendirildiğinde;Davacı vekili her ne kadar müvekkilinin sözleşmeden kaynaklanan alacağının tahsili amacıyla huzurdaki davayı açmış ise de,taraflar arasında imzalanan sözleşmenin 9.1. Maddesinde taraflar arasındaki uyuşmazlığın tahkim yoluyla çözümlenmesi gerektiği konusunda tarafların anlaştığı,davalı vekilinin yasal cevap verme süresi içerisinde tahkim ilk itirazında bulunduğu anlaşıldığından,davanın tahkim ilk itirazı nedeniyle HMK’nın 413/1 nci maddesi uyarınca usulden reddine karar verilmesi gerektiği sonucuna varılarak aşağıdaki gibi hüküm fıkrası oluşturulmuştur.
HÜKÜM : Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-Davalının tahkim ilk itirazında bulunduğu anlaşıldığından bu itirazın kabulü ile davanın HMK’nun 413/1. Maddesi uyarınca usulden REDDİNE,
2-Alınması gerekli ¨35,90 karar ve ilam harcının peşin alınan ¨30.637,04 harçtan mahsubu ile fazla alınan ¨30.601,14 harcın karar kesinleştiğinde ve talep halinde davacıya İADESİNE,
3-Davacı tarafından yapılan yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına,
4-Davalı kendisini bir vekil ile temsil ettirdiği anlaşıldığından karar tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT’ne göre hesap edilen ¨2.725,00 ücreti vekaletin davacıdan alınarak bu davalıya VERİLMESİNE,
5-Kararın kesinleşmesine kadar yapılan yargılama giderlerinin davacı tarafça peşin olarak yatırılan ¨627,00 yargılama gider avansından mahsubu ile bakiye kısmın karar kesinleştiğinde davacıya İADESİNE,
5235 sayılı Kanunun geçici 2’nci maddesine göre ,Bölge Adliye Mahkemeleri’nin kurulmasına ve 20 Temmuz 2016 tarihinde göreve başlamalarına dair kararların 07/11/2015 tarih ve 29525 sayılı Resmî Gazete’de ilan edildiği anlaşılmakla;6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 341 ilâ 360’ncı madde hükümleri uyarınca,mahkememize veya aynı sıfattaki başka bir mahkemeye verilecek dilekçe ile kararın tebliğinden itibaren iki hafta içerisinde veya istinaf dilekçesi kendisine tebliğ edilen taraf,başvuru hakkı bulunmasa veya başvuru süresini geçirmiş olsa bile, mahkememize veya aynı sıfattaki başka bir mahkemeye vereceği cevap dilekçesi ile iki hafta içerisinde İSTİNAF yolu açık olmak üzere dosya üzerinden yapılan inceleme sonunda oy birliği ile karar verildi.13/05/2019

BAŞKAN …
E-imzalı
ÜYE …
E-imzalı
ÜYE …
E-imzalı
KÂTİP 128618
E-imzalı

“İŞ BU EVRAK 5070 SAYILI ELEKTRONİK İMZA KANUNUNUN 5. MADDE UYARINCA GÜVENLİ ELEKTRONİK İMZA İLE İMZALANMIŞ OLUP, 22. MADDE UYARINCA DA ISLAK İMZA İLE İMZALANMAYACAKTIR.”