Emsal Mahkeme Kararı Bakırköy 3. Asliye Ticaret Mahkemesi 2019/172 E. 2021/10 K. 07.01.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. BAKIRKÖY 3. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2019/172
KARAR NO : 2021/10

DAVA : Alacak (Taşınmaz Alım-Satımı Kaynaklı)
DAVA TARİHİ : 11/03/2019
KARAR TARİHİ : 07/01/2021
GEREKÇELİ KARARIN
YAZILDIĞI TARİH : 29/01/2021

Mahkememizde görülmekte olan Alacak (Taşınmaz Alım-Satımı Kaynaklı) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
İDDİA:
Davacı vekilinin Bakırköy nöbetçi Asliye Ticaret Mahkemesine vermiş olduğu 11/03/2019 harçlandırma tarihli dava dilekçesinde; Müvekkilinin 1996 yılında kurulan davalı şirketin %25 ortağı ve müşterek imza yetkisi bulunan, münferit imza yetkisi olmayan yönetim kurulu üyesi olduğunu, yıllar önce …. İli …. İlçesi …. Köyü … Ada …. Parselde kaim işyerini satın aldığını, davalı şirketin … Şubesi olarak kullanılmasına müsaade ettiğini, 2011 yılında söz konusu gayrimenkulü ortağı olduğu davalı şirkette sattığını, ancak bedelini tahsil edemediğini, davalı şirketin aile şirketi olmasından dolayı, satış sonrasında bedelinin kendisine ödeneceğine inanarak, davalı şirketin diğer ortaklarının annesi, babası ve kardeşi olduğuna da güvenerek, söz konusu taşınmazın 10.11.2015 tarihinde … adlı üçüncü şahsa 350.000,00 USD bedelle satılmasına muvafakat ettiğini, taşınmazın değerinin anlaşılması bakımından …’in satın aldıktan sonra bir bankadan kullandığı kredilere karşılık ¨ 2.400.000,00 bedelle ipotek tesis edildiğini, satış işlemi tapu harcından imtina etmek kastıyla ¨ 320.000,00 satış bedeli gösterildiğini, bakiye bedellerin …. hesabına gönderildiğini, …’nun hesapları incelendiğinde gerçek satış bedelinin ortaya çıkacağını, bu işlemlerin akabinde müvekkilinin satış bedeli olan 350.000,00 USD-400.000,000 USD’nin kendisine ödenmesini yönünde karar alınmasını talep ettiğini, satışın üzerinden 3,5 yıl geçmesine rağmen müvekkiline herhangi bir bedel ödenmediğini, davalı şirketin 2011-2015 yıllarına ait ticari defterleri incelendiğinde, 2011 yılında müvekkiline herhangi bir satış bedelinin ödenmediğinin görüleceğini, 10.11.2015 tarihinde …’e yapılan satış neticesinde şirket hesaplarına ¨ 320.000,00’nin banka yolu ile geldiğini, bakiye bedelin büyük hisse … hesaplarına ödendiğini, izah edilen nedenlerle şimdilik ¨ 320.000,00’nin, bilirkişi incelemesinde belirlenecek rakama ilişkin talepleri saklı kalmak kaydıyla, 10.11.2015 tarihinden itibaren işleyecek ticari faiziyle birlikte tahsilini, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davalı yana yükletilmesini talep etmiştir.
CEVAP :
Davalı vekilinin 24/04/2019 havale tarihli cevap dilekçesinde özetle; Dava konusu taşınmazın 15.08.2011 tarihinde müvekkili şirkete satıldığını, talep edilen alacağın zaman aşımına uğradığını, taşınmazın satış işleminin Ankara Yenimahalle Tapu Sicil Müdürlüğü’nde resmi görevli memur huzurumda, davacı tarafın satış bedelini nakden ve tamamen aldığına ilişkin yazılı kaydı içeren resmi satış senedini imzalaması suretiyle yapıldığını, müvekkilinin satış bedeli olarak 25.08.2011 tarihinde davacının banka hesabına ¨ 244.000,00 ödediğini, davacının kendisinde hiçbir bedel ödenmediği iddiasının gerçek dışı olduğunu, davacının müvekkili şirketin ortaklarından olup, aynı zamanda kurulduğu günden 19.04.2019 tarihine kadar yönetim kurulu başkanı, başkan yardımcılığı ve üyeliği görevlerinde bulunduğunu, bu süreçte yapılan tüm genel kurul toplantılarında yönetim kurulunu muhalefet şerhi koymaksızın ibra ettiğini, dava konusu taşınmazın satışından sonraki dönemlerde davacının davalı şirkette yine yönetim kurulu başkanı, başkan yardımcılığı ve üyeliği görevlerinde bulunduğunu, dava konusu taşınmazın bedelinin kendisine ödenmediğine dair bir beyanı ve yazılı bir talebi olmadığını, davacının ailevi bir takım meseleleri hukuki dayanaktan yoksun iddiaları ile çözmeye çalıştığını, dava konusu taşınmazın ilk olarak 10.05.2000 tarihinde alındığını, bedelinin dava dışı … tarafından ödendiğini, davalı şirketin … Şubesi olarak hizmet vermek üzere alındığını, o dönem bir takım nedenlerle davacı adına tescil ettirildiğini, aynı şekilde davalı şirketin ortaklar … ve …adına da taşınmazlar alındığı ve sonrasında davalı şirkete devredildiğini izah edilen nedenlerle, davanın reddine, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davacı yana yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLER ve GEREKÇE:
Dava, taşınmaz satış bedelinin ödenmediği iddiasına dayalı alacak istemine ilişkindir.
Tarafların aktif ve pasif dava ehliyetleri denetlenip uyuşmazlık konuları re’sen belirlenerek taraflarca gösterilen deliller toplanmış ve konunun incelenmesinde uzmanlık gerektiren yönler olduğundan bilirkişi incelemesi yaptırılmak suretiyle dava sonuçlandırılmıştır.
Bilirkişi Dr. … ve … tarafından düzenlenen 07/09/2020 tarihli bilirkişi raporunda; Tapu veya noter devir sözleşmesinde, satıcının devir bedelini nakten ve tamamen aldığına ilişkin bir beyanı olmadan, devir gerçekleşmediği, bir başka deyişle gayrimenkul tapusunun şartlı olarak devrinin mümkün olmadığını, bu nedenle satıcının kendi edimini yerine getirebilmesi için zorun olarak devir bedelini nakten ve tamamen aldığını ifade etmesi gerektiğini, satıcı üstüne düşen devir yükümlülüğünü yerine getirmeden de satış bedelini isteyemeyeceğinden bir başka deyişle ödemezlik defiyle karşılaşacağından devir bedelinin nakden ve tamamen alınmış olunduğuna ilişkin ibarenin yazılmasının bir zorunluluk olduğunu, bu nedenle alıcının ayrıca ödeme olgusunu kanıtlaması gerektiğini, dvalı tarafından dava konusu taşınmazın gerçek bedelinin ödendiğine ilişkin somut bir delil sunulmadığını, davacının alacaklı hale gelebilmesi için taşınmazın devredildiği 25.08.2011 tarihi itibariyle taşınmazın değerinin davacının tahsil etmiş olduğu ¨244.000,00 ’nin üstünde olması gerektiğini, taşınmazın satış tarihi itibariyle değerinin tespiti, uzmanlık alanları dışında kaldığından davacının talep edebileceği alacak miktarının hesaplanamadığını, öte yandan davacı tarafın devir tarihinden itibaren faiz talep etmiş olduğunu, ancak dava tarihinden önce davalının temerrüde düşürüldüğüne ilişkin bir delile rastlanmadığından davacının faiz talebinin yerinde olmadığını bildirmişlerdir.
Davacı,kendisi adına kayıtlı taşınmazı,ortağı bulunduğu şirkete devrettiğini,ancak satış bedelinin kendisine ödenmediği iddia etmiş, davalı ise davacıdan satın alınan taşınmazın bedelinin ödendiğini beyan etmiştir.
Hemen belirtilmelidir ki, 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu(TMK)’nun 706. maddesine göre, taşınmaz mülkiyetinin devrini amaçlayan sözleşmelerin geçerli olması resmi şekilde düzenlenmiş olmalarına bağlıdır. Taşınmaz mülkiyetini devir borcunu doğuran sözleşmenin esaslı noktalarının resmi şekilde düzenlenmiş olması ve taşınmaz mülkiyetini devir borcunun ve buna karşılık diğer tarafın borçlandığı bütün edimlerin resmi şekilde düzenlenen senette yer alması gereklidir.(Oğuzman K., Seliçi Ö., Özdemir S.O., Eşya Hukuku, İstanbul, 2009, s. 297 vd.)
Görünüşteki yazılı bir sözleşmenin aksini iddia eden tarafın Hukuk Muhakemeleri Kanunu(HMK)’nun 200 vd. ve Türk Borçlar Kanunu’nun 12. maddeleri uyarınca iddiasını yazılı delil ile ispat etmesi zorunludur.
Tüm bu belirlemeler ışığında somut olay değerlendirildiğinde,davacı vekili,müvekkili adına kayıtlı taşınmazın,davalı şirkete devredildiğini,ancak bedelinin ödenmediğini, taşınmazın sonradan üçüncü kişiye devredildiğini,bu nedenlerle satış bedelinin kendisine ödenmesini talep etmiş,davalı vekili de söz konusu taşınmaz bedelinni davalı şirket tarafından ödendiğini savunmuştur.Dava konusu taşınmaz davacı adına kayıtlı iken davalı şirkete 2011 yılında satıldığı,satış bedelinin de davacının hesabına yatırıldığı, daha sonra da taşınmazın ¨320.000,00 bedel karşılığında üçüncü kişiye satıldığı sabittir.Somut uyuşmazlıkta davacı her ne kadar satış bedelinin kendisine hiç ödenmediğini iddia etmiş ise de,satış bedelinin davacının hesabına 25/08/2011 tarihinde yatırıldığı ve paranın davacının yazılı talimatı ile ….’e ödendiği görülmüştür.davacı her ne kadar bu paranın davacı tarafından alınmadığını,davalı şirket çalışanı tarafından çekilip tekrar şirkete yatırıldığını iddia etmiy ise de,bankadan gelen cevabi yazıda,davacıya hesaba yatırılan paranın davacının yazılı talimatı ile … isimli kişiye ödendiği,davacının iddiasını ispat edemediği anlaşılmıştır.Kaldı ki resmi şekilde yapılan taşınmaz satışına ilişkin sözleşmenin aksini davacı yazılı delil ile ispat etmesi gerekmektedir.Yazılı sözleşmede paranın alındığının yazılı olması ve davacının bunun aksini yazılı bir delil ile ispat edemediği, aksine satış bedelinin davalı tarafından banka kanalıyla ödendiği anlaşıldığından ve yazılı sözleşmenin aksinin davacı tarafından ispat edilemediğinden ve davacı ,dava dilekçesinde açıkça yemin deliline dayanmadığından,yemin delili hatırlatılmadan ispat edilemeyen davanın reddine karar verilmesi gerektiği sonucuna varılarak aşağıdaki gibi hüküm fıkrası oluşturulmuştur.
HÜKÜM : Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-Davanın REDDİNE,
2-Alınması gerekli ¨59,30 karar ve ilam harcından peşin alınan ¨5.464,80 harcın fazla alınan ¨5.405,50 harcın karar kesinleştiğinde ve talep halinde davacıya İADESİNE,
3-Davacı tarafından yapılan yargılama giderinin kendi üzerinde BIRAKILMASINA,
4-Davalı tarafından yapılan 4 tebligat + posta ücreti ¨26,00 yargılama giderinin davacıdan alınarak davalıya VERİLMESİNE,
5-6235 sayılı Hukuki Uyuşmazlıklarda Arabuluculuk Kanununun 18/A maddesinin 13 ncü fıkrası uyarınca Adalet Bakanlığı bütçesinden ödenen ¨330,00 x 2 saat= ¨660,00 arabulucuk ücretinin davacıdan tahsili ile Hazineye İRAT KAYDINA,
5-Davalı kendisini bir vekil ile temsil ettirdiği anlaşıldığından karar tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT’ne göre hesap edilen ¨30.850,00 ücreti vekaletin davacıdan tahsili ile davalıya VERİLMESİNE,
6-Davalı tarafından yatırılan gider avansının kullanılmayan kısmının karar kesinleştiğinde davalıya İADESİNE,
7-Kararın kesinleşmesine kadar yapılan yargılama giderlerinin davacı tarafça peşin olarak yatırılan ¨973,00 yargılama gider avansından mahsubu ile bakiye kısmın karar kesinleştiğinde davacıya İADESİNE,
5235 sayılı Kanunun geçici 2’nci maddesine göre ,Bölge Adliye Mahkemeleri’nin kurulmasına ve 20 Temmuz 2016 tarihinde göreve başlamalarına dair kararların 07/11/2015 tarih ve 29525 sayılı Resmî Gazete’de ilan edildiği anlaşılmakla;6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 341 ilâ 360’ncı madde hükümleri uyarınca,mahkememize veya aynı sıfattaki başka bir mahkemeye verilecek dilekçe ile kararın tebliğinden itibaren iki hafta içerisinde veya istinaf dilekçesi kendisine tebliğ edilen taraf,başvuru hakkı bulunmasa veya başvuru süresini geçirmiş olsa bile, mahkememize veya aynı sıfattaki başka bir mahkemeye vereceği cevap dilekçesi ile iki hafta içerisinde İSTİNAF yolu açık olmak üzere davacı vekili ile davalı vekilinin yüzlerine karşı oybirliğiyle verilen karar açıkça okunup,usulen anlatıldı. 07/01/2021

Başkan …
☪e-imzalıdır.☪
Üye …
☪e-imzalıdır.☪
Üye …
☪e-imzalıdır.☪
Katip ….
☪e-imzalıdır.☪

“İŞ BU EVRAK 5070 SAYILI ELEKTRONİK İMZA KANUNUNUN 5. MADDE UYARINCA GÜVENLİ ELEKTRONİK İMZA İLE İMZALANMIŞ OLUP, 22. MADDE UYARINCA DA ISLAK İMZA İLE İMZALANMAYACAKTIR.