Emsal Mahkeme Kararı Bakırköy 3. Asliye Ticaret Mahkemesi 2019/150 E. 2021/902 K. 12.10.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. BAKIRKÖY 3. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2019/150 Esas
KARAR NO : 2021/902

DAVA : Menfi Tespit (Ticari Satımdan Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 01/03/2019
KARAR TARİHİ : 12/10/2021
K.YAZIM TARİHİ : 11/11/2021

Mahkememizde görülmekte olan Menfi Tespit (Ticari Satımdan Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
TALEP: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Müvekkili adına Bakırköy …. İcra Dairesi’nden … E. Sayılı dosya ile ilamsız takip başlatıldığını, takibin konusu ödeme emrine göre 09/01/2015 tarihli cari hesap alacağı olduğunu, tarafa ödeme emri ekinde alacağa dayanak herhangi bir belge gönderilmediğini, davalı yanın alacağını ispatlaması gerektiğini, müvekkilin ilk başlarda icra dosyasını işletmenin kendisine ait olmamasından dolayı önemsemediğini, itiraza gerek görmediğini, sonrasında maaşından kesintiler yapılmaya başlanınca şok yaşadığını, müvekkil 18 yaşında iken babasının arkadaşı ….. tarafından adına …. İli, … ilçesi … ürünlerinin satıldığı bir mağaza açıldığını, bu dükkanın yaklaşık bir iki ay süreyle müvekkil üzerine kayıtlı kaldığını, sonradan dükkanın başka bir şahsa devredildiğini, vergi kaydı müvekkilin üzerine olan dükkanın açılışında müvekkilin genç yaşta olup, sadece açılış için imza verdiğini, işletmeyle ilgili herhangi bir başkaca faaliyeti olmadığını, zaten toplamda 1-2 ay dükkanın üzerine kayıtlı kaldığını, müvekkilin davalı ile ticari ilişkisinin de olmadığını, mal/hizmet alıp satmadığını, defterlere yansıyan bir ticari ilişkinin bulunmadığını, müvekkil adına açılan dükkanı işleten, yöneten, mal alıp satan neticede de barcun sahibinin aslında … olduğunu, müvekkilin maaşından haciz yolu ile yapıları kesintiler sebebi İle işsiz kaldığını, Neticeten; davanın kabulüne, müvekkilin davalıya herhangi bir borcunun olmadığının tespitine, dava konusu alacağın tahsili halinde, müvekkilin ileride telafisi imkânsız maddi ve manevi zararlara uğrayacağı muhtemel olduğundan teminatsız ve mahkemenizce uygun görülecek bir teminat mukabilinde ve işbu dosya kapsamında yapılacak yargılama neticesi verilecek mahkeme kararının kesinleşmesine kadar icra dosyasının infazının durdurulması amacıyla ihtiyati tedbir kararı verilmesine, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davalı üzerinde bırakılmasına karar verilmesini talep etmiştir.
CEVAP:
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; Bakırköy … Asliye Ticaret Mahkemesinin … E. Sayılı dosyası ile 19.12.2013 tarihinden geçerli olmak üzere … Giyim San, ve Tic. A.Ş.’nin iflasına karar verildiğini, iflas tasfiyesinin Bakırköy … lcra Müdürlüğü’nün …E. Sayılı dosyası ile yürütüldüğünü, iflas doyasında iflas idaresince Müflis … Giyim’in üçüncü şahıslardaki alacaklarının tespiti için ticari defterleri üzerinde bilirkişi incelemesi yaptırıldığını, yaptırılan bilirkişi incelemesi sonucunda bilirkişi tarafından müflisin alacaklı olduğu üçüncü şahıslar ile alacak miktarlarını içerek 08.07.2014 tarihli bilirkişi raporunun iflas dosyasına ibraz edildiğini, iflas idaresinde İ.İ.K. md. 229 gereği masanın vadesi gelmiş ve bilirkişi raporu ile tespit edilmiş alacaklarının tahsili için Müflis … Giyim’in borçlularına karşı icra takibi başlatılmasına karar verildiğini, bu karar gereği bilirkişi raporunda borçlu olarak tespit edilen davacı aleyhine de Bakırköy …. İcra Müdürlüğü’nün … E. Sayılı dosyası ile icra takibine başlandığını ve takibin kesinleştiğini, davacı tarafın müflis şirkete borçlu olmadığını iddia ettiğini ancak iflas dosyasına mübrez bilirkişi raporunda ve müflis şirketin ticari defterlerinde ve 2009-2010-2011-2012-2013 yıllarına ilişkin BA-BS formları istendiğinde davacı tarafın müflise borçlu olduğunun gözüktüğünü, Neticeten; davanın reddine, tüm yargılama gider ve masrafları ile vekalet ücretinin karşı tarafa yüklenmesine karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLER VE GEREKÇE:
Dosyaya sunulan 14/10/2021 tarihli bilirkişi … tarafından düzenlenen raporda; Bakırköy …. İcra ve İflas Dairesi Müdürlüğü’ne sunulan 08.07.2014 tarihli Bilirkişi raporuna istinaden davalı Müflis … Giyim San. Tic. A.Ş.’nin, davacıdan 63.143,12 TL alacaklı olduğu, Karadeniz Ereğli Vergi Dairesinden gelen cevabi yazıda davacının 31.12.2007 tarihinde ticareti terk ettiğinin tespit edildiği ve Karedeniz Ereğli …. Asliye Hukuk Mahkemesinin … Tal, Dosyası üzerinden alınan Tanık beyanında davacının babası ile ortak olarak işe başladıklarını davacıyı tanımadığını borçlara karşılık da ipotek olarak gayrimenkul verildiği hususları tespit edilmiştir.
Talimat yazılan Ereğli …. Asliye Hukuk Mahkemesince dinlenen tanık … beyanında; “Ben arkadaşım olan davacının babası … ile birlikte KdzEreğli de … Mağazası açtık. Ortak olarak işlemlere başladık. 10 gün sonrasında ise ortaklığı bozduk. … Mağazası için davalı firmaya gayrimenkullerimi ipotek olarak verdim hatta … Mahallesinde vermiş olduğum bu ipotek borçlarımızı da karşılamaya yeterlidir.. Çekleri de ben … Mağazasına verdim hatta sözleşmeyi de ben yaptım.. Ticari işletmeyi de ben işlettim. Davacının bir ilgisi yoktur. Sonrasında işletme faaliyeti son buldu ben davacıyı tanımıyorum. Babasını biliyorum. Davacının bu ticari işletme ile ilgisi yoktur. Ticari işletmenin faaliyete geçmesi ve faaliyetlerinin yürütülmesi ile de bir alakası yoktur. Az önce bahsettiğim gibi Ereğli deki … Mağazası v ben ve davacının babası işletmek üzere mağaza açmaya çalıştık ancak bahsettiğim gibi oldu.” şeklinde beyanda bulunmuştur.
Davacı vekili dava dilekçesinde, davalı tarafından icra takibine konu edilen faturalarda belirtilen malların teslim edilmediğinden bahisle davalı-alacaklıya borçlu olunmadığının tespiti istemi ile huzurdaki davayı açmıştır.
Öncelikle, menfi tespit davası ile ilgili genel bir açıklama yapılmasında ve ilgili yasal düzenlemelerin irdelenmesinde yarar vardır.
Gerçekte var olmayan bir borç ya da geçersiz bir hukuki ilişki nedeniyle icra takibine maruz kalması muhtemel olan veya icra takibine maruz kalan bir kimsenin (borçlunun) gerçekte borçlu bulunmadığını ispat için açacağı dava, menfi tespit olarak adlandırılmaktadır.
Menfi tespit davası 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu’nun (İİK) 72. maddesinde düzenlenmiştir. Bu maddeye göre, borçlu, icra takibinden önce veya takip sırasında borçlu bulunmadığını ispat için menfi tespit davası açabilir. İcra takibinden önce açılan menfi tespit davasına bakan mahkeme, talep üzerine alacağın yüzde onbeşinden aşağı olmamak üzere gösterilecek teminat mukabilinde, icra takibinin durdurulması hakkında ihtiyati tedbir kararı verebilir. İcra takibinden sonra açılan menfi tespit davasında ise ihtiyati tedbir yolu ile takibin durdurulmasına karar verilemez. Ancak, borçlu gecikmeden doğan zararları karşılamak ve alacağın yüzde onbeşinden aşağı olmamak üzere göstereceği teminat karşılığında, mahkemeden ihtiyati tedbir yoluyla icra veznesindeki paranın alacaklıya verilmemesini isteyebilir.
Bu düzenlemeden de anlaşılacağı üzere menfi tespit davasında amaç bir hukuki ilişkinin veya bir hakkın gerçekten mevcut olmadığının tespitidir. Başka bir deyişle hukuki bir yarar bulunması koşuluyla sonuçta alacak-borç ilişkisi doğuracak bir durumun olmadığının tespiti amaçlanır.Dayanılan hukuki ilişkinin gerçekten mevcut olmadığı icra takibine maruz kalmadan önce ileri sürülebileceği gibi, icra takibinden sonra da ileri sürülebilir. Borçlunun icra takibinden önce veya sonra menfi tespit davası açabilmesi için borçlu olmadığının tespitinde hukuki yararının bulunması şarttır. Buna rağmen borçlunun, alacaklının harekete geçmesini beklemeden borçlu olmadığının tespitinde korunmaya değer bir yararı bulunabilir. Bu tür bir yararının bulunması halinde borçlu, borçlu olmadığının tespiti için dava açabilir. Bunun dışında icra takibi taraflar arasındaki maddi ilişkiyi tespit edecek nitelikte olmadığından, alacaklının takibe girişmesinden sonra, hatta takip kesinleştikten sonra da borçlunun, borçlu olmadığının tespitini mahkemeden istemesi mümkündür.
Borçlu belirtilen şekilde takipten önce veya sonra alacaklıya karşı bir menfi tespit davası açar; bu davayı kazanırsa, hakkındaki icra takibi dayanaksız kalır ve borcu ödemekten kurtulur. Ancak borçlu borcunu icra dairesine ödedikten sonra, artık menfi tespit davası açamaz. Bu halde borçlunun sırf borçlu olmadığının tespitinde hukuki bir yararı yoktur. Bundan sonra ödediği paranın geri alınması için bir dava açması söz konusu olur ki, bu da istirdat davasıdır. (Hakan Pencanıtez, Oğuz Atalay, Meral Sungurtekin Özkan, Muhammet Özekes, İcra ve İflas Hukuku, s.156- 164).
Menfi tespit davası, normal bir hukuk davası gibi açılır. Borçlu, itirazın kaldırılması sırasında tetkik merciinde (m. 68-68a) ileri sürüp ispat edemediği itiraz ve def’ilerini, menfi tespit davasında yeniden ileri sürebilir; çünkü itirazın kaldırılması kararı, menfi tespit davasında kesin hüküm teşkil etmez.Nitekim aynı ilkeler, Hukuk Genel Kurulunun 17/03/2010 gün ve 2010/19-123 E. 2010/154 K; 07/12/2011 gün ve 2011/13-576 E. 2011/747 K sayılı kararlarında da vurgulanmıştır.
Yemin, taraflardan birinin davanın çözümünü ilgilendiren bir olayın doğru olup olmadığı konusunu kanunda belirtilen usule uyarak mahkeme önünde kutsal sayılan değerlerle teyit eden ve kesin delil vasfı yüklenmiş sözlü açıklamalardır. (03.03.2017 tarihli ve 2015/2 E., 2017/1 K. sayılı YİBK) Bir ispat vasıtası olan yeminin konusu HMK’nın 225. maddesine göre, davanın çözümü bakımından önem taşıyan, çekişmeli olan ve kişinin kendisinden kaynaklanan vakıalardır. Görüleceği üzere yemin, tarafın kendisinden kaynaklanan (ondan sadır olan) vakıalar hakkında verilebilir.
Kanunda, bir kimsenin bir hususu bilmesi onun kendisinden kaynaklanan vakıa sayılırken (HMK. m. 225/2), tarafların üzerinde serbestçe tasarruf edemeyeceği vakıalar, bir işlemin geçerliliği için, kanunen iki tarafın irade açıklamalarının yeterli görülmediği hâller ve yemin edecek kimsenin namus ve onurunu etkileyecek veya onu ceza soruşturması ya da kovuşturması ile karşı karşıya bırakacak vakıaların yemin konusu olamayacağı (HMK. m. 226) düzenlenmiştir.
Uyuşmazlık konusu vakıanın ispatı için yeminden başka delili olduğunu beyan etmiş olan taraf dahi yemin teklif edebilir. Yemin teklif olunan kimse, yemini edaya hazır olduğunu bildirdikten sonra, diğer taraf teklifinden vazgeçerek başka bir delile dayanamaz ve yeni bir delil de gösteremez (HMK. m. 227).
Kendisine yemin teklif edilen taraf yemini eda ettiği takdirde, yemin teklif eden kimsenin iddia ettiği vakıanın doğru olmadığı ispat edilmiş olur. Başka bir ifadeyle, yeminin eda edilmesi üzerine, artık ortada uyuşmazlık konusu olan vakıa kesin delille kanıtlanmış olacağından, karşı taraf o konuda yeni bir delil getiremez, hâkim de yeni araştırmada bulunamaz. Yemin, eda eden kişi ve mirasçıları lehine kesin delil teşkil eder.
Yukarıda ana hatlarıyla açıklanan tüm bu kurallar göstermektedir ki, yemini ispat yükü kendisine düşen taraf teklif edebilir. Kendisine ispat yükü düşmeyen tarafın yemin teklif etmesinin hiçbir hukuki sonucu olmayacağı gibi iddia ve savunmasını yemin dışında ileri sürdüğü delillerle ispat eden tarafın yemin teklif etmesine de gerek yoktur. Nitekim, doktrinde de kendisine davada ispat yükümlülüğü düşmeyen tarafın, karşı tarafa yemin teklif edebilmesinin ancak ispat yükümlülüğünü açık bir beyanla üzerine aldığını bildirmesiyle mümkün olduğu kabul edilmektedir. Yine aynı görüşlere göre, bu koşul yerine getirilmeden teklif edilen yeminin yerine getirilmiş olması hâlinde dahi, eda edilen yeminin bir sonuç doğurmayacağı da belirtilmektedir. Keza aynı görüşlerde, kendisine ispat külfeti düşmeyen tarafın diğer tarafa gereksiz olarak yemin teklif etmesi hâlinde, davada ispat külfetinin hangi tarafta olduğunu tayin ve tespitle görevli hâkimin, onu uyarması ve buna rağmen yemin teklifinde kararlı olduğunu bildirmesi hâlinde ve diğer taraf da bu teklifi kabul ettiği takdirde yemini eda ettirerek davayı sonuca bağlaması gerektiği kabul edilmektedir. (Kuru, B., Hukuk Muhakameleri Usulü, İstanbul 2001, C: II, s. 2488 vd.; Yılmaz, E., Yemin, Ankara 1989, s. 102 vd.) Aynı görüşler Yargıtay içtihatları ile de tekrarlanmıştır. ( HGK’nın 19.12.1970 tarihli 4/1575-686 sayılı, 30.10.1991 tarihli 11/384-543 sayılı ve 11.06.1997 tarihli 6/367-524 sayılı kararları)
Dosya ve tüm deliller birlikte değerlendirildiğinde; mahkememizce yaptırılan bilirkişi incelemesinde takibe konu faturaların davalı defterlerinde tespit edilemediğinin bildirildiği tespit edilmiş olup icra takibine konu edilen bir kısım faturalarda belirtilen malların davacı-borçluya verildiğini yazılı delil ile ispat edemeyen davalı-alacaklı vekiline yemin delili hatırlatılmış ve davalı vekilinin yemin deliline dayandığını bildirmesi üzerine davalı vekili tarafından hazırlanan ve mahkememizce de uygun bulunan yemin metni davacı-borçluya tebliğine karar verilmiş, yapılan tebligat üzerine davacı-borçlu yemin için tayin olunan duruşma gününde gelerek yemini eda etmiştir. Yukarıda da ayrıntılı olarak belirtildiği gibi “yemin delili” kesin delil olup hâkimi bağlar. Davalı-alacaklı, davacı-borçlunun ticari defterlerinde kayıtlı olmayan faturalar ile ilgili malların davacıya teslimini yazılı delil ile kanıtlayamamış olup davacının teklif edilen yemini eda etmesi nedeni ile davacının menfi tespit talebinin kabulüne karar verilmiştir. Her ne kadar davacı gerçek kişi ise de mahkememizce yapılan tacir araştırmasında davacının vergi kayıtları dosyamız arasına celp edilmiş olup, takip konusu faturaların düzenlendiği yıllarda davacının faaliyetinin esnaf sınırının üzerinde kaldığı tespit edilmekle mahkememizce yargılamaya devam edilerek aşağıdaki şekilde hüküm kurmak gerekmiştir.
HÜKÜM : Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-AÇILAN DAVANIN KABULÜ ile davacının Bakırköy …. İcra Müdürlüğü’nün … esas sayılı takip dosyasında 63.197,61 TL borçlu olmadığının tespitine,
2-Harçlar Kanunu gereğince hesaplanan ve tahsili gereken 4.317,03 TL karar ve ilam harcının peşin alınan 1.079,26 TL nispi harçtan mahsubu bakiye 3.237,77 TL eksik harcın davalıdan alınarak hazineye irat kaydına,
3- Davacı tarafından sarf olunan (800,00 TL bilirkişi ücreti + 224,70 TL posta/tebligat/ müzekkere/talimattan ibaret) 1.024,70 TL yargılama giderinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
4- Davacı tarafından yatırılan 44,40 TL başvurma harcı ve 1.079,26 TL peşin harcın davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
5- Sarf olunmayan delil/gider avanslarının karar kesinleştiğinde ilgili tarafa iadesine,
6- Kendisini vekil ile temsil ettiren davacı taraf lehine yürürlükte bulunan Avukatlık Kanunu ve Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi’nin 13/1. maddesi gereğince takdir olunan 9.015,69 TL vekalet ücretinin davalı taraftan tahsil edilerek davacı tarafa ödenmesine,
Dair; 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 341. ile 360. madde hükümleri uyarınca mahkememize veya aynı sıfattaki başka bir mahkemeye verilecek dilekçe ile kararın tebliğinden itibaren iki hafta içerisinde veya istinaf dilekçesi kendisine tebliğ edilen taraf, başvuru hakkı bulunmasa veya başvuru süresini geçirmiş olsa bile mahkememize veya aynı sıfattaki başka bir mahkemeye vereceği cevap dilekçesi ile iki hafta içerisinde İSTİNAF yolu açık olmak üzere davacı asil ile davalı vekilinin yüzüne karşı davacı vekilinin yokluğunda verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı. 12/10/2021

Katip …
e-imzalı

Hakim …
e-imzalı