Emsal Mahkeme Kararı Bakırköy 3. Asliye Ticaret Mahkemesi 2019/1022 E. 2020/595 K. 01.10.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. BAKIRKÖY 3. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2019/1022
KARAR NO : 2020/595

DAVA : İtirazın İptali (Ticari Satımdan Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 27/12/2019
KARAR TARİHİ : 01/10/2020
GEREKÇELİ KARARIN
YAZILDIĞI TARİH : 23/10/2020

Mahkememizde görülmekte olan İtirazın İptali (Ticari Satımdan Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,

GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
İDDİA:
Davacı vekili tarafından Bakırköy Nöbetçi Asliye Ticaret Mahkemesine sunulan 27/12/2019 tarihli dilekçesini özetle;
Davalı hakkında müvekkilin 01/12/2018 tarih …. seri numaralı ve ¨343.273,02 bedelli fatura ve cari hesaptan kaynaklı alacağı nedeniyle Büyükçekmece … icra Müdürlüğünün … Esas sayılı dosyası ile icra takibi yapılarak, davacı müvekkilin alacağı talep edildiğin, davalı ödeme emrini 21/12/2018 tarihinde tebellüğ etmiş, 28/12/2018 tarihli dilekçe ile borca itiraz ederek takibin durduğunu, davalı -borçlunun soyut, açıklama içermeyen ve takibi sürüncemede bırakmaya yönelik itirazı haksız ve kötü niyetli olduğunu, davalı yan hakkında aynı zamanda huzurdaki davaya konu edilmemiş olan başkaca faturalara dayalı alacakları için Büyükçekmece … İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı dosya ile takibe geçilmiş, bu takibe de yine itiraz edilmesi üzerine hem davalarına konu Büyükçekmece …. İcra Müdürlüğünün … Esas hem de davalarına konu edilmeyen Büyükçekmece …. İcra Müdürlüğü … sayılı dosyalar için Büyükçekmece Arabuluculuk Bürosu … Ticari dosyası ile arabuluculuk başvurusunda bulunulduğunu, bu başvuru neticesinde Büyükçekmece … İcra Müdürlüğü … Esas sayılı dosya üzerinden anlaşma sağlandığını ve bu borcun ödenmediğini, ancak davalarına konu Büyükçekmece …. İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı dosya ve bu dosyaya konu 01/12/2018 tarih … seri numaralı ve ¨343.273,02 bedelli fatura alacakları hakkında ise arabuluculuk aşamasında anlaşmazlık tutanağı düzenlendiğini, arabuluculuk sürecinin ardından davalı yan ile karşılıklı görüşmeler yapılmış ve 07/08/2019 tarihli 1136 sayılı avukatlık kanunu madde 35/a atfıyla İ.İ.K. madde 38 uyarınca ilam vasfına haiz protokol davacı ve davalı asil ve vekilleri” tarafından imza altına alındığını, bu protokol uyarınca davalı taraf fatura içeriğini kabu ettiğini ve kayıtlarına alacağını borcun ödeneceğini kabul ve ikrar ettiğini, buna rağmen davacı anılan protokolde belirlenen ödeme yükümlülüğüne uymayarak protokolü ihlal ettiğini, ilgili belge mahkeme ilamı hükmünde olmakla, dava konusu fatura içeriğini bu belgede kayıtlarına almayı kabul eden davalının artık defterlerinin bilirkişi marifetiyle incelenmesine gerek bulunmadığını, zira davalı faturayı ilam niteliğine haiz belge ile kabul ettiğini, bu esnada davalı tarafından müvekkili alacağına karşılık aşağıda dökümü yapılan kısmi ödemeler gerçekleştirildiğini, davalı aleyhine başlatılmış olan takipte, yapılacak kısmi ödemelerin öncelikle T.B.K. Madde 100 uyarınca feri ve faizlere mahsup edileceği öngörüldüğü ve alacağın üzerinden bir yılı aşkın zaman geçtiği dikkate alındığında bu ödemeler ilgili dönemdeki faiz ve yargılama giderlerini dahi karşılamadığından, asıl alacağa ilişkir herhangi bir tahsilat yapılamadığını, bu nedenle de huzurdaki dava halen ödenmemiş olan asıl alacak üzerinden ikame edilmek durumunda kaldığını, bu nedenlerle davalının Büyükçekmece …. icra Müdürlüğünün … Esas sayılı dosyasına yapmış olduğu haksız ve kötüniyetli itirazının iptaline, takibin devamına, davalının % 20’den az olmamak üzere icra – inkar tazminatı ile sorumlu tutulmasına, yargılama giderleri ile vekalet ücretinin davalıya yüklenmesini talep ve dava etmiştir.
SAVUNMA:
Davalı vekilinin Mahkememize sunduğu 03/02/2020 tarihli cevap diilekçesinde; Bu iddia hiçbir şekilde doğru olmayıp aşağıda ayrıntılı izah edileceği üzere, haksız ve dayanaksız açılan davanın reddi gerektiğini, öncelikle belirtmek gerekirse, müvekkili aleyhine başlatılan icra takibi haksız ve dayanıksız olup, mahkemenizde açılan huzurdaki işbu dava hukuka aykırı bulunmakla davanın reddi gerektiğini, davacı tarafın dava dilekçesinde belirtmiş olduğu ¨343.273,02 tutarındaki faturaya konu ürünler teslim alınmamış ve ürünler davacı tarafa iade edileceği belirtildiğinde karşı taraf müvekkili şirket aleyhine haksız ve hukuku aykırı Büyükçekmece …. İcra Müdürlüğü … Esas sayılı dosyası ile icra takibi başlattığını, işbu icra takibine konu konsinye ürünlerin tarafımızca kabul edilmemesi ve bu kapsamda cari hesap bakiyesinin oluşmaması nedeniyle icra takibine itiraz edildiğini, davacı taraf ürünlerin şirketin teslim almasını ve bu kapsamda alacağının ¨ 185.000,00 çek +¨10.000,00 avukatlık ücreti ödemesi yapılması şeklindeki kabulü ile taraflar sulh anlaşması yapıldığını, 07.08.2019 tarihine davacı tarafa teslim edilen ¨ 185.000,00 değerindeki ekli bilgileri yazılı bonoyu teslim alması ve ¨10.000,00 nakit ödeme sonrası, karşı taraf işbu dava konusu icra dosyasına konu tüm hak ve alaklarından feragat ettiğini, ilgili husus davacının protokolde yazılı beyanı ile sabit olduğunu, karşı taraf bakiye senet alacağı için 16.12.2019 tarihinde müvekkili şirket aleyhine icra takibi başlattığını, taraflar arasında yapılan 07.08.2019 tarihli protokol hükümleri açık olduğunu, karşı taraf müvekkili şirketten bono teslim aldıktan sonra hiçbir şekilde itirazın iptali davası açamayacağını, protokol konusu senede istinaden ödemeler devir sürecinden geçmekte olan müvekkili şirket tarafından yapıldığını, bu husus karşı tarafın da kabulünde olduğunu, karşı taraf protokolün ilam nitelinde belge olduğunu ve geçerliliğini de dava dilekçesinde açıkça kabul ve ikrar ettiğini, dava konusu belgenin mahkeme ilamı niteliğinde olduğundan artık faturaya konu alacak için bilirkişi incelemesi yapılmaması gerektiğini belirttiğini, yukarıda açıkça ifade ettikleri üzere söz konusu faturaya konu alacak için senet verildiğini ve bu senede istinaden artık dava konusu icra dosyası için dava açılmayacağı davacının açık beyanı ile de kabul imza altına alındığını, Büyükçekmece …. İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı dosyası 07.08.2019 tarihli protokole istinaden verilen ¨ 185.000,00 tutarındaki bono ile dava konusu yapılmayacağı kabul ve imza altına alındığını, bu nedenle karşı tarafın işbu dava konusu Büyükçekmece …. İcra Müd. … Esas sayılı icra dosyasına ilişkin açmış olduğu huzurdaki dava haksız ve hukuka aykırı olduğunu, bu sebeple icra takibine (borca, faize ve faiz oranına) vaki itirazlarının yerinde olup, davanın reddi ile haksız ve kötü niyetle açılan icra takibi nedeniyle davacının asgari %20 kötü niyet tazminatı ile cezalandırılmasına karar verilmesini, yargılama gideri ve ücreti vekaletin karşı tarafa tahmiline karar verilmesi talep etmiştir.
DELİLLER ve GEREKÇE:
Dava,faturaya dayalı olarak başlatılan icra takibine vâki itirazın İİK’nun 67.maddesi gereğince iptali ile takibin devamına ve icra inkâr tazminatı istemine ilişkindir.
Tarafların aktif ve pasif dava ehliyetleri denetlenip uyuşmazlık konuları re’sen belirlenerek taraflarca gösterilen deliller toplanmıştır.
Dava itirazın iptali davasıdır.Bilindiği üzere, 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu (İİK)’nun 67.maddesi uyarınca itirazın iptali davası; alacaklının, icra takibine karşı borçlunun yaptığı itirazın iptali ile İİK’nun 66.maddesine göre itiraz üzerine duran takibin devamını sağlayan bir eda davası olup, itirazın tebliğinden itibaren bir yıllık süre içinde açılan davada borçlunun itirazında haksızlığının belirlenmesi ve alacağın likit olması halinde, istem varsa borçlu aleyhine icra inkar tazminatına da hükmedilebilir.(Baki Kuru, İcra ve İflas Hukuku, 2006, s.219,223) Öncelikle şunu belirtmek gerekir ki bir ticari ilişki ve bu ilişkiden kaynaklı alacağının olduğunu iddia eden taraf bunu usulü dairesinde ispat etmesi gerekir. İspatın konusu , ispat yükünün kimde olduğu ve ispat vasıtalarının neler olduğu 6100 sayılı HMK.nun 187 ,190 ve 200’ncü maddelerinde açıkça belirtilmiştir.
Taraflar arasında imzalanan ve tarafların delil olarak dayandıkları 07/08/2019 tarihli protokol uyarınca,davalının,icra takibine konu edilen fatura içeriğindeki malları teslim aldığı sabittir.
Somut olayda tartışılması gereken temel konu taraflar arasında imzalanan 07/08/2019 tarihli protokolle borcun yenilenip yenilenmediği hususudur.
Bu noktada konuyla ilgili kavram ve kurumların açıklanmasında yarar vardır.
I-Tecdit (Borcun yenilenmesi);
Tecdid (borcun yenilenmesi), eski borcun, yeni bir borç meydana getirilerek sona erdirilmesidir. Eski ve yeni borçlar arasında hukuki sebep bakımından herhangi bir fark mevcut değilse, bahis konusu olan yenileme değil, bir borç ikrarıdır. Fakat mevcut borçta herhangi bir değişiklik yapmakla, borç yenilenmiş olmaz. Örneğin tarafların sadece borç miktarını veya ifa şartlarını değiştirmeleri yenileme için yeterli değildir; bu tür değişiklikler, mevcut borç ilişkisinin hukuki sebebinde de değişiklik yapılmadıkça yenileme niteliğinde kabul edilemez.
İsviçre Federal Mahkemesi’ne göre, alacaklının borçluya yeni bir süre vermiş olması yenileme mahiyetinde sayılmamaktadır (BGE 84 II 645 = Jdt 1959 I 494). Keza, Federal Mahkeme, başka bir kararında (BGE 60 332 = Jdt 1935 I 168) ise, tecile veya borç miktarının arttırılmasına ilişkin anlaşmaların yenileme mahiyetinde sayılmayacağına işaret ederek: “116.madde (6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu m.133) anlamında yenileme, eski bir borcun yeni bir borç haline dönüşmesidir. Yeni borcun sebebi, eskisininkinin aynı değildir. Bu sebep, yenilemeyi meydana getiren bağımsız hukuki işlemde yer alır. Eğer eski borcun hüviyeti değişmiyorsa, yani onun özü ve esası muhafaza edilerek sadece muhtevası değiştiriliyorsa (ifanın tecili, edimin çoğaltılması gibi) ya da alacaklının veya borçlunun şahsı değişmiş bulunuyorsa (alacağın devri veya borcun nakli) ortada bir yenileme yoktur.” demektedir.
Bunun yanında, taraflar yeni bir borç meydana getirirlerken eskisini ortadan kaldırmak iradesine sahip bulunmalıdırlar. Aksi takdirde, ya ikinci ve bağımsız bir borcun daha kurulduğu ya da tarafların birinci borçta bazı değişiklikler yapılmasını istedikleri kabul edilir.
Zira, 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu (TBK)’nun 133/I.maddesinde; “eni bir borçla mevcut bir borcun sona erdirilmesi, ancak tarafların bu yöndeki açık iradesi ile olur.” denmiş olması esas itibariyle bunu ifade eder. Buna göre, tarafların yeni bir borç ilişkisi kurarlarken, eskisini ortadan kaldırmak amacıyla hareket ettikleri, yapılan işlemin içeriğinden ya da işin özelliklerinden makul surette çıkarılamıyorsa, yenileme iddiası reddedilmelidir.
O halde, taraflar arasında ikinci bir borç ilişkisinin kurulması veya mevcut borcu değiştiren yeni bir işlemin yapılması, yenileme için birer karine sayılamaz; şüphe ve tereddüt halinde, asıl borç ilişkisinin devam ettiği, tarafların buna son vermek istemedikleri kabul edilecektir.
Kanun, bu ilkeyi daha kuvvetli ifade ederek, şu hallerde-taraflarca aksi kararlaştırılmış olmadıkça-yenilemenin gerçekleşmeyeceğini özel olarak belirtmiştir (TBK. m.133/II):
a) Mevcut bir borç için kambiyo taahhüdünde bulunmak.
b) Mevcut bir borç için yeni bir alacak senedi vermek.
c) Mevcut bir borç için yeni bir kefaletname imza etmek.
Bütün bunlar -kural olarak- yenileme değildir; fakat bizzat 133/II, 2 nci maddede belirtildiği gibi, bu kuralın aksine anlaşmalar yapılabilir.
Federal Mahkeme’ye göre de, bir borç için taahhütte bulunmanın, kural olarak, yenileme sayılamayacağı benimsenmiştir (BGE 89 II 1337 = JdT 1964 I 241;Yukarıda yapılan açıklamalar için bakınız. Tekinay/Akman/Burcuoğlu/Altop: Tekinay Borçlar Hukuku, 7.Bası, İstanbul 1993, Sahife:989-995).
Nitekim, yukarıda vurgulanan ilkeler, Hukuk Genel Kurulu’nun 13.02.2013 gün ve E:2012/11-666, K:2013/238 sayılı ilamında da benimsenmiştir.
Yukarıda yapılan açıklamaların ışığında somut uyuşmazlıkta; davalı, davacıya olan borcu karşılığında davacı tarafından da kabul edilen bir miktar nakit para ve kambiyo senedi vermiştir. Kural olarak, mevcut bir borç için kambiyo taahhüdünde bulunmak, borcun tecdidi (yenilenmesi) anlamına gelmez. Taraflar arasında, borcun yenilendiğinin kabulü için açık bir anlaşma bulunmalıdır. Taraflar arasında imzalanan protokol incelendiğinde,icra takibine konu faturada belirtilen ¨343.273,02’lik borcun ¨195.000,00’ye düşürülmesi davalı-borçlu tarafından ¨10.000,00 nakit para ve ¨185.000,00 tutarlı bono verilmesi karşılığında kararlaştırılmıştır.Davalı gerekli nakdi ödeyip protokolde bahsi geçen bonoyu davacıya verdiği hususu sabit olup sözleşme bir bütün olarak yorumlandığında bu sözleşmenin bir borç yenileme sözleşmesi olduğu kuşkusuz olup davacı artık eski borçtan dolayı yapılan icra takibine yapılan itirazın iptali ile ilgili dava açamayacaktır.Davacı protokolün 4 ncü maddesi uyarınca ödemenin yapılmadığından bahisle sözleşmenin geçersizliğini ileri sürmüş ise de,sözleşmenin tüm maddeleri birlikte değerlendirildiğinde “ödemenin yapılmaması”ndan kastın protokolde belirtilen nakit para ve bononun verilmemesi olduğu anlaşılmakta olup davacının bu iddiası yerinde değildir.
Tüm bu belirlemeler ışığında somut olay değerlendirildiğinde;Davacı ile davalı arasında, davacının,davalıyatekstil malzemesi satması şeklinde ticari ilişkinin olduğu, ancak taraflar arasında akdedilmiş yazılı bir anlaşma ve/veya cari hesap sözleşmesi olmadığı,davacının cari hesap alacağını tahsil edememesi üzerine 19/12/2018 tarihinde, ödenmeyen fatura alacağını dayanak göstererek, davalı aleyhine Büyükçekmece … nci İcra Müdürlüğü’nün … esas sayılı takip dosyası ile icra takibine geçtiği, davalı tarafından yapılan itiraz üzerine huzurdaki itirazın iptali davalarının açıldığı,davalı-borçlunun itirazından sonra taraflar arasında 07/08/2019 tarihli protokol imzalandığı,yukarıda açıklandığı üzere bu protokolün borcun yenilenmesi sözleşmesi olduğu,davalının borcunun yenilenerek davalıya yeni süre verildiği,artık davacının eski borçtan kaynaklı olarak talepte bulunamayacağı anlaşıldığından davanın reddine,davacı tarafından girişilen icra takibinin kötüniyetli olduğu ispat edilemediğinden ve girişilen icra takibinin ilk başta haklı olduğu anlaşıldığından davalı vekilinin koşulları oluşmayan kötüniyet tazminatı talebinin reddine karar verilmemesi gerektiği sonucuna varılarak aşağıdaki gibi hüküm fıkrası oluşturulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-Davanın REDDİNE,
2-Davalı vekilinin kötüniyet tazminat talebinin koşulları oluşmadığından REDDİNE,
3-Karar tarihinde yürürlükte bulunan Harçlar Tarifesi gereğince alınması gereken ¨ 54,40 peşin harcın davacı tarafından yatırılan ¨ 4.145,88 harçtan mahsubu ile fazla alınan ¨ 4.091,48 harcın karar kesinleştiğinde ve talep halinde davacıya İADESİNE,
4-Davacı tarafından yapılan yargılama giderlerinin üzerinde BIRAKILMASINA,
5-Davalının kendisini bir vekil ile temsil ettirdiği anlaşıldığından karar tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT’ne göre hesap edilen ¨32.479,11 ücreti vekaletin davacıdan alınarak davalıya VERİLMESİNE,
6-Kararın kesinleşmesine kadar yapılan yargılama giderlerinin davacı tarafça peşin olarak yatırılan ¨250,00 yargılama gider avansından mahsubu ile bakiye kısmın karar kesinleştiğinde davacıya İADESİNE,
5235 sayılı Kanunun geçici 2’nci maddesine göre ,Bölge Adliye Mahkemeleri’nin kurulmasına ve 20 Temmuz 2016 tarihinde göreve başlamalarına dair kararların 07/11/2015 tarih ve 29525 sayılı Resmî Gazete’de ilan edildiği anlaşılmakla;6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 341 ilâ 360’ncı madde hükümleri uyarınca,mahkememize veya aynı sıfattaki başka bir mahkemeye verilecek dilekçe ile kararın tebliğinden itibaren iki hafta içerisinde veya istinaf dilekçesi kendisine tebliğ edilen taraf,başvuru hakkı bulunmasa veya başvuru süresini geçirmiş olsa bile, mahkememize veya aynı sıfattaki başka bir mahkemeye vereceği cevap dilekçesi ile iki hafta içerisinde İSTİNAF yolu açık olmak üzere davacı vekilinin yüzüne karşı,davalı vekilinin yokluğunda oybirliğiyle verilen karar açıkça okunup,usulen anlatıldı. 01/10/2020

Başkan …
☪e-imzalıdır.☪
Üye …
☪e-imzalıdır.☪
Üye …
☪e-imzalıdır.☪
Katip …
☪e-imzalıdır.☪
“İŞ BU EVRAK 5070 SAYILI ELEKTRONİK İMZA KANUNUNUN 5. MADDE UYARINCA GÜVENLİ ELEKTRONİK İMZA İLE İMZALANMIŞ OLUP, 22. MADDE UYARINCA DA ISLAK İMZA İLE İMZALANMAYACAKTIR.”