Emsal Mahkeme Kararı Bakırköy 3. Asliye Ticaret Mahkemesi 2018/963 E. 2019/605 K. 23.05.2019 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. BAKIRKÖY 3. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2018/963
KARAR NO : 2019/605

DAVA : İtirazın İptali (Hizmet Sözleşmesinden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 10/10/2018
KARAR TARİHİ : 23/05/2019
GEREKÇELİ KARARIN
YAZILDIĞI TARİH : 12/06/2019

Mahkememizde görülmekte olan İtirazın İptali (Hizmet Sözleşmesinden Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
İDDİA:
Davacı vekili tarafından Bakırköy Nöbetçi Asliye Ticaret Mahkemesi’ne hitaben yazmış olduğu 20/05/2019 harçlandırma tarihli dava dilekçesinde özetle; Müvekkili şirket ile davalı arasında web sayfası tasarımına ilişkin şifahi sözleşme akdedildiğini, müvekkilinin sözleşme ile üstlendiği işi eksiksiz ifa ettiğini, akabinde davalıya ödenmesi gereken miktar için fatura gönderildiğini, davalının geçen süre içerisinde herhangi bir itirazda bulunmadığını, faturaların tarafların ticari defterlerine işlendiğini, davalıya borcun ödenmesi için defaatle talepte bulunulmasına rağmen cevapsız kaldığını, alacağın tahsili için yukarıda ayrıntılı yazılı icra takibinin başlatıldığını, davalının icra takibine itiraz ettiğini, itirazın kötü niyetli olduğunu, izah edilen nedenlerle, davalının itirazının iptaline, takibin devamına, davalı aleyhine %20 den az olmamak üzere icra inkar tazminatına hükmedilmesine, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davalı yana yükletilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
SAVUNMA;
Davalı vekilinin 08/11/2018 havale tarihli cevap dilekçesinde özetle; Davacının icra takibinde 30/11/2017 tarihli faturaya dayanıldığını, borcun dayanağı gösterilen 30/11/2017 tarihli faturanın icra dosyasında yer almadığını, mahkeme dosyasında da bu yönde bir fatura bulunmadığını, davacının dava dilekçesinde iddia ettiği gibi, müvekkili arasında web sayfası tasarımı sözleşmesi bulunmadığını, müvekkilinin davacıdan böyle bir hizmet almadığını, izah edilen nedenlerle, davanın reddine, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davacı yana yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLER ve GEREKÇE:
Dava,davacının,faturaya dayalı bakiye cari hesap alacağının tahsili için davalı aleyhine giriştiği icra takibine vâki itirazın İİK’nun 67.maddesi gereğince iptali ile takibin devamına ve icra inkâr tazminatı istemine ilişkindir.
Bakırköy … ncı İcra Müdürlüğü’nün…esas sayılı takip dosyası incelendiğinde; davacı şirketin davalı aleyhine ¨288.862,68 asıl alacak,¨32.164,89 işlemiş faiz olmak üzere toplam ¨321.027,57 ile asıl alacağa takip tarihinden itibaren avans faizi ile birlikte tahsili için faturaya dayalı olarak ilamsız icra takibine geçildiği, borçluya ödeme emrinin tebliği üzerine borçlu vekilinin süresinde, borca itiraz ettiğini belirterek takibin durmasına sebebiyet verdiği,İcra Müdürlüğü’nce takibin durdurulmasına karar verildiği,bu kararın alacaklıya tebliğ edilmediği,davanın yasal bir yıllık süre içerisinde açıldığı anlaşılmıştır.
Tarafların aktif ve pasif dava ehliyetleri denetlenip uyuşmazlık konuları re’sen belirlenerek taraflarca gösterilen deliller toplanmış ve konunun incelenmesinde uzmanlık gerektiren yönler olduğundan bilirkişi incelemesi yaptırılmak suretiyle dava sonuçlandırılmıştır.
Bilirkişi …. tarafından mahkememize sunulan 26/03/2019 tarihli bilirkişi raporunda özetle;Yanlar tarafından ibraz edilen 2017-2018 yılı ticari defterlerinin usulüne uygun bir şekilde açılış kapanış tasdiklerinin yaptırıldığı, ticari defter kayıtlarının birbirini teyit eder şekilde tutulduğu, ticari defterlerinin yanların lehine delil niteliğinin mahkemenin takdirlerinde olduğu,yukarıdaki ayrıntılı tespitler ışığında;Yanlar arasında, davacı tarafından davalıya muhtelif peyzaj ve bahçe malzemeleri, araç kiralama hizmeti, kullanma suyu gibi değişik kalemlerde mal ve hizmet verilmesi şeklinde ticari ilişki kurulduğu, davacı ticari defterlerinde, icra takip tarihinde davacı …. Ltd. Şti/nin, davalı …-… ¨288.863,21 alacaklı olduğu, icra takibinde asıl alacak olarak ¨288.862,68’nin tahsili talep edildiği, taleple bağlılık esası gereğince, davacının ¨288.862,68 alacaklı olduğunun kabulü gerektiği, davalı ticari defterlerinde, icra takip tarihinde davalının davacıya ¨224.893,37 borçlu olduğu, yanlar arasında ¨288.863,21 – ¨224.893,37 = ¨63.969,84 ihtilaf bulunduğu, rapor içeriğinde gerekçeleri ile izah edildiği üzere (syf.6-7) ¨63.969,84 ihtilafın davacı alacağı olarak değerlendirildiği, davacının alacağının 20/09/2017-30/11/2017 tarihleri arasındaki faturalardan kaynaklandığı, icra takibinde dayanak olarak 30/11/2017 tarihli ödenmeyen fatura” gösterildiği, davacı vekilinin dilekçesinde, davalıya düzenlenen en son faturanın 30/11/2017 tarihli olmasından dolayı, dayanağın bu şekilde yazıldığım beyan ettiği, bu hususun tamamen sayın mahkemenizin takdirlerinde olduğu, davacı alacağının kabulü halinde, icra takip tarihinden önce her ne kadar işlemiş faiz talep edilmiş ise de, takip tarihinden önce davacının davalıyı temerrüde düşürmediği, bu nedenle davacının takip öncesi işlemiş faiz talep edemeyeceğinin saym mahkemenizin takdirlerinde olduğu, icra takip tarihinden sonra talep edilen %19,50 faiz oranının, 3095 Say. Kanunla tacirler arasında uygulana faiz oram olduğu ve dolayısıyla uygun olduğu, hukuki tavsif ve nihai kanaat tamamen mahkemeye ait olduğu kanaati ile rapor hazırlamıştır.
Dava itirazın iptali davasıdır.Bilindiği üzere, 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu (İİK)’nun 67.maddesi uyarınca itirazın iptali davası; alacaklının, icra takibine karşı borçlunun yaptığı itirazın iptali ile İİK’nun 66.maddesine göre itiraz üzerine duran takibin devamını sağlayan bir eda davası olup, itirazın tebliğinden itibaren bir yıllık süre içinde açılan davada borçlunun itirazında haksızlığının belirlenmesi ve alacağın likit olması halinde, istem varsa borçlu aleyhine icra inkar tazminatına da hükmedilebilir.(Baki Kuru, İcra ve İflas Hukuku, 2006, s.219,223) Öncelikle şunu belirtmek gerekir ki bir ticari ilişki ve bu ilişkiden kaynaklı alacağının olduğunu iddia eden taraf bunu usulü dairesinde ispat etmesi gerekir. İspatın konusu , ispat yükünün kimde olduğu ve ispat vasıtalarının neler olduğu 6100 sayılı HMK.nun 187 ,190 ve 200’ncü maddelerinde açıkça belirtilmiştir.
İspatın konusu HMK.nun 187’nci maddede “İspatın konusunu tarafların üzerinde anlaşamadıkları ve uyuşmazlığın çözümünde etkili olabilecek çekişmeli vakıalar oluşturur ve bu vakıaların ispatı için delil gösterilir. Herkesçe bilinen vakıalarla, ikrar edilmiş vakıalar çekişmeli sayılmaz.” Şeklinde belirtilirken, ispat yükünün kimde olduğu ise HMK.nun 190’ncı maddesinde “İspat yükü, kanunda özel bir düzenleme bulunmadıkça, iddia edilen vakıaya bağlanan hukuki sonuçtan kendi lehine hak çıkaran tarafa aittir. Kanuni bir karineye dayanan taraf, sadece karinenin temelini oluşturan vakıaya ilişkin ispat yükü altındadır. Kanunda öngörülen istisnalar dışında, karşı taraf, kanuni karinenin aksini ispat edebilir.”düzenlemesi ortaya konmuştur.
İspat vasıtaları ise HMK.nun 200’ncü maddesinde “Bir hakkın doğumu, düşürülmesi, devri, değiştirilmesi, yenilenmesi, ertelenmesi, ikrarı ve itfası amacıyla yapılan hukuki işlemlerin, yapıldıkları zamanki miktar veya değerleri ikibinbeşyüz Türk Lirasını geçtiği takdirde senetle ispat olunması gerekir.Bu hukuki işlemlerin miktar veya değeri ödeme veya borçtan kurtarma gibi bir nedenle ikibinbeşyüz Türk Lirasından aşağı düşse bile senetsiz ispat olunamaz. Bu madde uyarınca senetle ispatı gereken hususlarda birinci fıkradaki düzenleme hatırlatılarak karşı tarafın açık muvafakati hâlinde tanık dinlenebilir.”düzenlemesi ile ispatın nasıl yapılacağı gösterilmiştir.
Akdi ilişki taraflar arasında düzenlenen bir sözleşme ile , faturaya konu malların teslim edildiğine dair bir irsaliye , teslim fişi ve teslim alındığına dair yazılı bir belge ile ispat edilebilir.Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 13/07/2011 tarihli kararında “Hemen belirtmelidir ki, satılanın tesliminin “hukuki işlem” niteliğinde olup, buna ilişkin savunmanın hangi delillerle kanıtlanabileceğinin belirlenmesinde, hukuki işlemlerin varlığının kanıtlanmasına ilişkin genel usul hukuku kurallarının (1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun 288 ve devamındaki hükümler) göz önünde tutulması gerekir.Bunun sonucu olarak ta; herhangi bir hukuki işlem gibi, teslim de anılan hükümdeki senetle (yazılı delille) ispat kuralı çerçevesinde, ilişkin bulunduğu malın miktar ve değerine göre belirlenmelidir. (Kuru Baki, Hukuk Muhakemeleri Usulü, İstanbul 1990 5.basım,C:2,S:1534, S:1603, Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 06/11/2002 gün 2002/13-875 E., 2002/885 K. sayılı ilamı da bu yöndedir.).
Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’na göre “faturanın onu teslim alan muhatabı borç altına sokabilmesi için her şeyden evvel borç doğurucu bir hukuki ilişkinin mevcudiyeti ve faturanın da bu ilişki nedeniyle düzenlenmiş olması gerekir. Borç münasebeti olmaksızın düzenlenen ve muhatabı tarafından her nasılsa teslim alınan faturaya 8 gün içinde itiraz edilmemiş olmasının onu borç altına sokacağı şeklinde görüş hem mantıki hem de hukuki dayanaktan yoksun olur. O halde öncelikle taraflar arasında böyle bir hukuki ilişkinin var olup olmadığının göz önünde tutulması zorunludur.”Akdi ilişki ispat edilemediği sürece davacının davalı adına fatura düzenlemesi ve ticari defterlerine göre bu faturalar nedeniyle alacaklı gözükmesinin davalıyı bağlayıcı bir yanı yoktur. “
Örneğin faturalara dayalı olarak karşı taraftan alacaklı olduğunu iddia eden taraf faturadaki mal ve hizmetin karşı tarafa teslim edildiğini belge ile ispat etmelidir.Tek taraflı düzenlenen faturalar hiçbir zaman bir akdi ilişkiyi ispat vasıtası olmayıp , akdi ilişkinin ifası aşamasında düzenlenen bir belgedir.Bu nedenle faturanın geçerli olabilmesi için teslime dair belge sunulamaması durumunda faturaların karşı tarafın defterlerinde de kayıtlı olması gerekir.
Davacı yan icra takibinde ödenmediğini iddia ettiği alacak için takibe girişmiştir.Taraflar arasında yazılı bir akit olmadığı sözlü olarak ticari ilişkiye girdikleri anlaşılmıştır.Kendisi lehine bir olaydan hak çıkaran taraf ispat külfeti altındadır.Davacı yanın tek taraflı olarak tanzim ettiği fatura davalı yanca itiraza uğramıştır.
Buna göre davacının takibe konu fatura içeriğindeki malları davalıya teslim ettiğini yazılı olarak ispat etmek zorundadır.
Davacı tarafından düzenlenen tüm faturalar davalının aleyhine olan kendi ticari defterlerinde kayıtlı olup buna göre davacı takibe konu ettiği faturalardaki malları davalıya teslim ettiğini ispat etmiştir.
Somut olayda tartışılması gereken husus ödeme emrinde borcun sebebi kısmında 30/11/2017 tarihli ödenmeyen fatura yazmasının sonuca etkili olup olmadığıdır.
İtirazın iptali davaları takibe sıkı sıkıya bağlı davalardır. Bu itibarla davanın takibe konu edilen faturalarla sınırlı olarak değerlendirilip uyuşmazlığın bu çerçevede çözümlenmesi gereklidir.Her ne kadar alacaklı vekili borcun sebebi kısmına “30/11/2017 tarihli ödenmeyen fatura” yazmış ise de,ödeme emrine davacı tarafından düzenlenen ve ödenmeyen tüm faturalar eklenmiş ödeme emrindeki borç miktarı ile takibe konu edilen tüm faturaların miktarı da birbirini tutmaktadır.Bu çerçevede takibin sadece 30/11/2017 tarihli faturaya istinaden yapıldığını kabul etmek mümkün olmayıp davalı vekilinin bu yöne ilişkin itirazı yerinde değildir.
Diğer taraftan bilirkişi raporunda,davacının 14/04/2018 keşide tarihli ¨25.000,00 bedelli çekten dolayı da davalıdan alacaklı olduğu bildirilmiş ise de,yukarıda da belirtildiği gibi itirazın iptali davaları takibe sıkı sıkıya bağlı davalardır. Bu itibarla davanın takibe konu edilen faturalarla sınırlı olarak değerlendirilip uyuşmazlığın bu çerçevede çözümlenmesi gereklidir.İcra takip dosyası incelendiğinde,söz konusu çekten dolayı herhangi bir takip söz konusu değildir.Kaldı ki çek bir ödeme aracı olup bir borcun tasfiyesine istinaden verildiği karine olup davacı tarafından bunun aksi de kanıtlanamadığından söz konusu alacak kalemi davacının alacağı olarak değerlendirilmemiştir.
Tüm bu belirlemeler ışığında somut olay değerlendirildiğinde;Davacı ile davalı arasında, davacının mal satışına dayalı bir ticari ilişkinin olduğu, ancak taraflar arasında akdedilmiş yazılı bir anlaşma ve/veya cari hesap sözleşmesi olmadığı,davacının cari hesap alacağını tahsil edememesi üzerine 26/09/2018 tarihinde, ödenmeyen fatura alacağını dayanak göstererek, davalı aleyhine Bakırköy …İcra Müdürlüğü’nün …esas sayılı takip dosyası ile icra takibine geçtiği, davalı tarafından yapılan itiraz üzerine huzurdaki itirazın iptali davalarının açıldığı,davacının ibraz ettiği yasal ticari defterlerinin sahibi lehine delil niteliğinin bulunduğu,davacının dava konusu alacağını teşkil eden davalı yana tanzim etmiş olduğu faturaları yasal ticari defterlerine usulüne uygun olarak kaydettiği ,davacının yasal ticari defterlerine göre, takip tarihi (26/09/2018) ve dava tarihi (10/10/2018) itibariyle davalıdan ¨288.862,68 cari hesap alacağının olduğu,davalının aleyhine olan ticari defter ve belgelgelere göre takip tarihi itibariyle davacıya ¨224.893,37 borçlu olduğu,yukarıda yapılan ayrıntılı açıklamalara göre davacı tarafından düzenlenen faturaların davalının ticari defterlerinde kayıtlı olması nedeniyle malların davalıya teslim olgusunun ihtilafsız olduğu,bilirkişi tarafından yapılan inceleme sonucunda davacının,davalıya verdiği ¨25.000,00’lik çekten dolayı da alacaklı olduğu ve bunun davacı alacağına yazılması gerektiği belirtilmiş ise de,söz konusu çekten kaynaklı alacağın icra takibine konu edilmediği,bu nedenle davacı alacağı içerisinde değerlendirilemeyeceği,kaldı ki çekin bir borcun tasfiyesine yönelik olarak verilebileceği aksinin davacı tarafından ispat edilemediği,ödeme emrine alacaklı olunan tüm faturuların tek tek yazılmaması,takip konusu yapılan faturaların ödeme emrine eklenip icra dosyasına sunulması karşısında sonuca etkili olmadığı, neticeten davacının takibe konu faturalardan kaynaklı olarak davalıdan olan bakiye alacağının takip ve dava tarihi itibariyle ¨263.862,68 olduğu anlaşılmakla davanın kısmen kabulü ile davalının Bakırköy ….İcra Müdürlüğü’nün …. esas sayılı takip dosyasına yaptığı itirazın kısmen iptali ile takibin devamına karar vermek gerekmiştir.
Davalı 6098 sayılı Borçlar Kanunu’nun Borçlunun Temerrüdü başlıklı 117’nci maddesine uygun olarak takip tarihinden önce davalıya bir ödeme ihtarının bulunmadığı, taraflar arasında yazılı bir sözleşme ve belirli bir vade de olmadığından, takip tarihi itibariyle davacının işlemiş faiz alacağının bulunmadığı,davalının aleyhine girişilen icra takiplerinin tamamına haksız ve kötüniyetli olarak itiraz ettiği,dava İİK.nun 67. maddesi uyarınca açılan itirazın iptali davası olup, icra takibi cari hesaptan kaynaklanan alacağın tahsiline yönelik olduğu,bu durumda açılan itirazın iptali davasında hüküm altına alınan alacak bilinebilir, bir başka deyişle likit olduğundan hükmedilen miktarın % 20’si oranında İİK.nun 67. maddesi uyarınca davacı yararına tazminata hükmedilmesi gerektiği,davacının icra takibine girişmekte kötüniyetli olduğu davalı tarafından ispat edilemediğinden davalının koşulları oluşmayan kötüniyet tazminat talebinin reddine karar verilmesi gerektiği sonucuna varılarak aşağıdaki gibi hüküm fıkrası oluşturulmuştur.
HÜKÜM/Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-Davanın kısmen KABUL kısmen REDDİ ile davalının Bakırköy ….İcra Müdürlüğü’nün …. esas sayılı takip dosyasında yapmış olduğu itirazın ¨263.862,68 asıl alacak yönünden İPTALİ ile takip tarihinden itibaren asıl alacağa davacının talebi aşılmamak üzere 3095 sayılı Kanunun 2/2.maddesi uyarıca değişen oranlarda avans faizi uygulanmak suretiyle TAKİBİN DEVAMINA,
2-Davacının,fazlaya ilişkin talebin REDDİNE,
3-Asıl alacağın % 20’si üzerinden hesap edilen ¨52.772,53 icra inkâr tazminatının davalıdan alınarak davacıya VERİLMESİNE,
4-Davalı vekilinin kötüniyet tazminat talebinin koşulları oluşmadığından REDDİNE,
5-Alınması gerekli ¨18.024,46 karar ve ilam harcından peşin alınan ¨3.877,21 harcın mahsubu ile bakiye ¨14.147,25 harcın davalıdan alınarak hazineye İRAD KAYDINA,
6-Davacı tarafından yapılan 10 tebligat + posta ücreti ¨99,85 ,bir bilirkişi inceleme ücreti ¨1.000,00 olmak üzere toplam ¨1.099,85 yargılama giderinin davanın kabul ve red oranına göre hesaplanan ¨904,00 ‘nin davalıdan alınarak davacıya VERİLMESİNE, kalan kısmın davacı üzerinde BIRAKILMASINA,
7-Davacı kendisini bir vekil ile temsil ettirdiği anlaşıldığından karar tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT’ne göre kabul edilen miktar üzerinden hesap edilen ¨21.781,76 ücreti vekaletin davalıdan tahsili ile davacıya VERİLMESİNE,
8-Davalı kendisini bir vekil ile temsil ettirdiği anlaşıldığından karar tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT’ne göre kabul edilen miktar üzerinden hesap edilen ¨6.638,14 ücreti vekaletin davacıdan tahsili ile davalıya VERİLMESİNE,
9-Kararın kesinleşmesine kadar yapılan yargılama giderlerinin davacı tarafça peşin olarak yatırılan ¨632,00 yargılama gider avansından mahsubu ile bakiye kısmın karar kesinleştiğinde davacıya İADESİNE,
5235 sayılı Kanunun geçici 2’nci maddesine göre ,Bölge Adliye Mahkemeleri’nin kurulmasına ve 20 Temmuz 2016 tarihinde göreve başlamalarına dair kararların 07/11/2015 tarih ve 29525 sayılı Resmî Gazete’de ilan edildiği anlaşılmakla;6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 341 ilâ 360’ncı madde hükümleri uyarınca,mahkememize veya aynı sıfattaki başka bir mahkemeye verilecek dilekçe ile kararın tebliğinden itibaren iki hafta içerisinde veya istinaf dilekçesi kendisine tebliğ edilen taraf,başvuru hakkı bulunmasa veya başvuru süresini geçirmiş olsa bile, mahkememize veya aynı sıfattaki başka bir mahkemeye vereceği cevap dilekçesi ile iki hafta içerisinde İSTİNAF yolu açık olmak üzere davacı vekili ile davalı vekilinin yüzlerine karşı oybirliğiyle verilen karar açıkça okunup,usulen anlatıldı.23/05/2019

BAŞKAN …
☪e-imzalıdır.☪
ÜYE …
☪e-imzalıdır.☪
ÜYE …
☪e-imzalıdır.☪
KÂTİP 135165
☪e-imzalıdır.☪