Emsal Mahkeme Kararı Bakırköy 3. Asliye Ticaret Mahkemesi 2018/914 E. 2018/981 K. 28.09.2018 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C. BAKIRKÖY 3. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2018/914
KARAR NO : 2018/981

DAVA : Alacak (Ticari Nitelikteki Hizmet Sözleşmesinden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 27/09/2018
KARAR TARİHİ : 28/09/2018
KARAR YAZIM TARİHİ : 16/10/2018

Mahkememizde görülmekte olan Alacak (Ticari Nitelikteki Hizmet Sözleşmesinden Kaynaklanan) davasının dosya üzerinde yapılan incelemesi sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekilinin Bakırköy nöbetçi Asliye Ticaret Mahkemesine vermiş olduğu 27/09/2018 harçlandırma tarihli dava dilekçesinde; müvekkili ile davalı tarafın 15/11/2008 tarihli sözleşme ile makine ve ekipmanların sözleşme şartlarına uygun olarak davacı müvekkile teslimi konusunda anlaştıklarını, davalı şirketin tür değişikliği yaptığını eski ünvanının …. Plastik Makine Gıda Teks. İnş San. Tic. Ltd. Şti.’iken yeni unvanı …. Makine San. Tic. AŞ. Olduğunu, davalı şirket yetkilisi ….’ın müvekkilinin şikayeti üzerine nitelikli dolandırıcılık suçu kapsamında yargılandığını ve soruşturma aşamasındaki karakol ifadesinde ve kovuşturma aşamasında Bakırköy ….. Asliye Ceza Mahkemesi …. Esas sayılı dosyasında mahkeme huzurunda söz konusu sözleşme ve ticari ilişkiyi ve de müvekkilden para aldığını kabul ettiğini, Beyoğlu ….. Noterliği’nin 04/01/2010 tarihli ve … yevmiye no’lu ihtarnamesi ile müvekkilinin davalıya sözleşme gereğini ifa etmesi, aksi taktirde sözleşmenin feshedilmiş sayılacağını, zararlarını talep edeceğini ve de aldığı parayı iade etmesi gerektiğini ihtaren bildirdiğini, buna rağmen davalı sözleşme kapsamında aldığı parayı geri iade etmediğini ve makineleri de teslim etmeye yanaşmadığını davalı şirket yetkilisinin davacı müvekkilinin bilgisizliği ve tecrübesizliği ve yabancı dil bilmemesinden istifade edip, aldığı boş beyaz kağıtları davacının beyanları dışında doldurarak sözleşmenin devamı gibi , yeniden hesap düzenlenmesinin yapıldığını ve yeniden 250.000 $ daha ödenecekmiş gibi de ek protokolü tek taraflı yapıp açığa attırılmış imza ile boş evrak doldurttuğunu, davalı yanın ceza yargılamasında buna dayanıp müvekkilinin sözleşmeden doğan yükümlülüklerini yerine getirmediğini iddia ettiğini, taraflar arasında akdedilen satış sözleşmesi uyarınca davacı müvekkil tarafından davacıya ödenen 288.000 Doların (İki Yüz Seksen Sekiz Bin Amerikan Doları), davalının temerrüde düşürüldüğü tarihten bugüne işlemiş ve işleyecek ticari faizi ile birlikte alınmasını, bu talebimiz kabul görmezse bankalarca vadeli döviz hesaplanna uygulanan en yüksek faizi ile birlikte faiz başlangıç tarihine ilişkin talep kabul görmezse dava tarihinden itibaren asıl alacağa işletilecek ticari faiz ya da bankalarca vadeli döviz hesaplanna uygulanan en yüksek faizi ile birlikte fiili ödeme günündeki kur üzerinden davalıdan tahsili ile davacı müvekkile ödenmesini, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davacı yana yükletilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
DELİLLER VE GEREKÇE;
Dava,alacak istemine ilişkindir.
6100 sayılı HMK’nın dava şartlarını düzenleyen 114/1-d maddesindeki dava ehliyeti, fiil ehliyetinin medeni usûl hukukunda büründüğü şeklidir. Fiil ehliyetine sahip olan bütün gerçek ve tüzel kişiler dava ehliyetine de sahiptir. Aynı Kanun’un 114/1-e maddesindeki dava takip yetkisi, davada taraf olan kişinin o davayı kendi adına yürütebilme ve talep sonucu hakkında kendi adına hüküm alabilme yetkisidir (HMK md. 53). Sözü edilen kurum, şeklî taraf kuramının kabulünün sonucu olarak ortaya çıkmış ve sözü edilen kuramı tamamlamak amacıyla geliştirilmiştir. Davayı takip yetkisi, maddi hukuktaki tasarruf yetkisinin usul hukundaki karşılığını oluşturur. Ayrıca, bu kavram, davada taraf olmadığı hâlde kanun gereği taraf gibi davranmakla görevli kılınmış olanların hukukî konumlarının açıklanmasında başvurulan bir kavram konumundadır. Kural olarak taraf ehliyeti ve dava ehliyeti bulunan kişinin dava takip yetkisi vardır. Ancak bazı istisnai durumlarda davada taraf olarak gösterilen kişinin taraf ve dava ehliyeti olmasına rağmen dava takip yetkisi olmayabilir. Örn: Hakkında iflas kararı verilen kişinin taraf olduğu hukuki davalarda da istisnai durumlar dışında davayı takip yetkisi iflas idaresine aittir.
Taraf sıfatı (husumet) ise, maddi hukuka göre belirlenen, bir subjektif hakkı dava etme yetkisini ya da bir subjektif hakkın davalı olarak talep edilebilme yetkisini gösteren bir kavramdır. Taraf ehliyeti; davada taraf olabilme, usulî hukuki ilişkinin süjesi olabilme ehliyetidir. Taraf ehliyetine sahip olan kişi, davada davacı veya davalı olabilecektir. Bu nedenle, taraf ehliyeti usûli bir kavramdır. Taraf ehliyetine sahip olabilmek için medeni hukuktaki hak ehliyetine sahip olmak gerekir. HMK’nın 50. maddesine göre, medeni haklardan yararlanma ehliyetine sahip olan, taraf ehliyetine de sahiptir. Buna göre tüm insanlar, hak ehliyetine ve dolayısıyla taraf ehliyetine sahiptir. Dava ehliyeti ise, medeni hakları kullanma ehliyetine göre belirlenir. (HMK md. 51) Fiil ehliyetine sahip olan kişi, dava ehliyetine de sahiptir ve davayı yürütebilir, usûl işlemlerini yapabilir. Reşit olan ve temyiz kudretine sahip olan kişiler fiil ehliyetine sahiptir. Taraf ehliyeti, dava ehliyeti ve dava takip yetkisi davanın taraflarının kişilikleriyle ilgili olduğu halde, taraf sıfatı dava konusu subjektif hakka ilişkindir. Davacı tarafta yer alan taraf için aktif taraf sıfatı, davalı tarafta yer alan taraf için pasif taraf sıfatından söz edilebilir. Uygulamada, “sıfat” yerine “husumet” terimi de kullanılmaktadır. Sıfat dava şartı olmayıp, itirazdır. Çünkü bir kimsenin hak sahibi veya borçlu olup olmadığı davanın esasına girildikten sonra tespit edilebilir. Bu durumda ise dava esastan ret veya kabul edilir. Oysa, dava şartları davanın esasına girilmesini engelleyen niteliktedir. Ancak sıfat bir itiraz olduğundan, hâkim diğer itirazlar gibi taraf sıfatını da dava dosyasından anlayabildiği sürece kendiliğinden nazara alır. Sıfat, davada taraflardan birinin davaya konu subjektif dava hakkının bulunup bulunmadığı ile ilgili bir husustur. Tarafların sıfatının yargılama sonuna kadar devam etmesi zorunludur. Bu husus mahkemece re’sen gözönünde bulundurulmalıdır. Bir davada, taraflardan birinin, davacı ya da davalı sıfatının (aktif ya da pasif husumet sıfatının) olmadığı belirlenirse, artık bu davanın esasının çözümüne girilmeden, davanın husumet sıfatı yokluğundan reddi gerekir. Bir kişinin belli bir davada davalı veya davacı sıfatını haiz olup olmadığı şeklinde nitelendirilen husumetin ileri sürülme zamanı yasa ile kabul edilen bir ilk itiraz olmadığı gibi davalı veya davacı tarafından ileri sürülmesi gerekli bir def’i de değildir. Davanın her aşamasında ileri sürülmesi mümkün veya mahkemece vakıf olunduğu takdirde re’sen nazara alınması gerekli hukuki bir durumdur.
Somut uyuşmazlıkta;davayı açan kişinin davalıya borç para verdiği iddia edilen şirketin yetkilisi olduğunu belirterek şirket tarafından verilen paranın iadesi istemiyle kendi adına dava açmıştır.Dosyaya sunulan vekaletname,şahıs adına düzenlenmiş olup dava da şirket yetkilisi adına açılmış olup davalıya borç olarak verilen paranın iadesini isteme hakkı şirket yetkilisi veya ortaklarına ait olmayıp şirkete ait olduğundan davacının aktif husumet ehliyeti yoktur.Bu nedenle davanın aktif husumet yokluğundan reddine karar verilmesi gerektiği sonucuna varılarak aşağıdaki gibi hüküm fıkrası oluşturulmuştur.
HÜKÜM/Yukarıda açıklandığı üzere;
1-Davanın aktif husumet yokluğu nedeniyle REDDİNE ,
2-Alınması gerekli ¨35,90 karar ve ilam harcının peşin alınan ¨30.637,04 harçtan mahsubu ile fazla alınan ¨30.601,14 harcın karar kesinleştiğinde ve talep halinde davacıya İADESİNE,
3-Davacı tarafından yapılan yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına,
4-Kararın kesinleşmesine kadar yapılan yargılama giderlerinin davacı tarafça peşin olarak yatırılan ¨627,00 yargılama gider avansından mahsubu ile bakiye kısmın karar kesinleştiğinde davacıya İADESİNE,
5235 sayılı Kanunun geçici 2’nci maddesine göre ,Bölge Adliye Mahkemeleri’nin kurulmasına ve 20 Temmuz 2016 tarihinde göreve başlamalarına dair kararların 07/11/2015 tarih ve 29525 sayılı Resmî Gazete’de ilan edildiği anlaşılmakla;6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 341 ilâ 360’ncı madde hükümleri uyarınca,mahkememize veya aynı sıfattaki başka bir mahkemeye verilecek dilekçe ile kararın tebliğinden itibaren iki hafta içerisinde veya istinaf dilekçesi kendisine tebliğ edilen taraf,başvuru hakkı bulunmasa veya başvuru süresini geçirmiş olsa bile, mahkememize veya aynı sıfattaki başka bir mahkemeye vereceği cevap dilekçesi ile iki hafta içerisinde İSTİNAF yolu açık olmak üzere dosya üzerinden yapılan inceleme sonunda karar verildi.28/09/2018

BAŞKAN …

ÜYE …

ÜYE …

KATİP …

☪e-imzalıdır.☪ ☪e-imzalıdır.☪ ☪e-imzalıdır.☪ ☪e-imzalıdır.☪