Emsal Mahkeme Kararı Bakırköy 3. Asliye Ticaret Mahkemesi 2018/828 E. 2021/310 K. 30.03.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. BAKIRKÖY 3. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2018/828
KARAR NO : 2021/310

DAVA : Alacak (Ticari Satıma Konu Malın İadesi)
DAVA TARİHİ : 15/10/2018
KARAR TARİHİ : 30/03/2021
GEREKÇELİ KARARIN
YAZILDIĞI TARİH : 28/04/2021

Mahkememizde görülmekte olan Alacak (Ticari Satıma Konu Malın İadesi) davasının yapılan açık yargıla
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
İDDİA:
Davacının vekil aracılığı ile Bakırköy Nöbetçi Asliye Ticaret Mahkemesine verdiği 07/09/2018 harçlandırma tarihli dava dilekçesi ile; taraflar arasında uzun döneme dayalı ticari ilişki bulunduğunu, müvekkili şirketin davalının … bayisi olarak kendisinden çimento satın aldığını ve aynı zamanda davalı şirkete demir cevheri sağladığını, davalı şirketin kendisine sağlanan demir cevheri için kendi belirlediği usullere göre sürekli olarak haksız şekilde “penalite” kesintileri yaptığını, tek taraflı yapılan hesaplamalarla elde edilen tutarların müvekkilinin alacaklarından düşüldüğünü, kesinti yapılması gerekçesi olarak gelen demir cevherinin “Fe203″ değerlerinin belirlenen kriterlerden daha düşük olmasının gösterildiğini, müvekkili tarafından getirilen ve yüksek kalitede olan ürünler için ücret farkı ödenmediği gibi, bu farklar düşük olduğu iddia edilen kısım ile tenkis de edilmediğini, yine bu kesintiler yapılır iken üzerinde her hangi bir anlaşma olmadığı halde davalı şirketçe tek taraflı belirlenen katsayılar uygulandığını, bu kesintilerin dışında, müvekkili şirket tarafından sağlanan demir cevherinin nakliyesi hizmetine ait nakliye ücretlerinin de düzeltilmesi istemlerinin hiçbir şekilde kabul edilmediğini, davalı şirketin piyasadaki hakim gücünü kullanarak yüklü miktarda mal alımı yaptığını, bu konuda yatırım gerçekleştirdiğini, alt bayileri olduğunu bilerek demir cevheri sağlama işini sürekli olarak kötüye kullandığını, bu konuda müvekkili şirketten gelen itirazları,” bayilik -çimento satımı işini iptali tehdidi ” ile reddettiğini, davalı şirketin en son düzenlediği ”e-fatura” ile müvekkili şirketin alacağından ”demir cevheri fiyat farkı” açıklaması ” ile ¨ 413.000,00 kesinti yaptığını, bundan kısa bir süre sonra da tüm işlemleri durdurduğunu, bu davranışı ile müvekkili şirketin ekonomik olarak bitirilmesinin amaçlandığını ve milyonlarca ifade edilecek zararlara neden olunduğunu, davalıya noterden gönderilen ihtarnameye dönüş yapılmadığını, faturada ayrıca mal bedeli olarak ¨350.000,00 ve mal miktarı olarak ise 1 ton yazıldığını, davalıya tonu KDV dahil ¨413.000,00 bedel olan iş yapılmadığını… ileri sürerek ¨ 413.000,00 olan alacaklarının 30.11.2017 tarihinden itibaren bankalara uygulanan en yüksek ticari faizi ile birlikte davalı şirketten alınmasına karar verilmesini , yargılama gideri ve vekalet ücretinin davalı üzerinde bırakılmasını talep etmiştir.
SAVUNMA:
Davalı vekilinin 12/10/2018 tarihli cevap dilekçesini özetle; müvekkili şirketin … İlçesi, … mevkiinde kurulu çimento fabrikasının sahibi ve işleticisi olduğunu, taraflar arasındaki ticari ilişkinin önce nakliye işleri olarak başladığını, davacının zaman içinde demir cevherini bizzat sağlayıp müvekkile satabileceğini söylemesi üzerine taraflar arasında 27.10.2016 tarihli tedarik sözleşmesi imzalandığını, sözleşme ile belirlenen 15.000,00 ton cevherin teslimi tamamlandıktan sonra zaman zaman davacının teklifleri/icapları kapsamında parti parti demir cevheri satın alınmaya devam edildiğini, sağlanan demir cevherinin istenilen özellikleri taşıyıp taşımadığının uygulamada laboratuvar analizleri sonucu belirlendiğini, sonuçların belli bir zaman sonrası ortaya çıktığını, sağlanan cevherin istenilen nitelikleri, hedef kaliteyi karşılamaması durumunda sektörde “penalite” olarak tanımlanan, hukukta ise ceza şartı olarak adlandırılan düzeltmeler yapıldığını, cevher yola çıktığında irsaliye düzenlendiğini, irsaliyeden en geç 7 gün içinde fatura düzenlenmesi gerektiğini, faturaya ise 8 gün içinde itiraz edilebildiğini, tonlarca ağırlıktaki teslim alınanın kimyasal analiz sonuçlarının alınmasının toplam 15 günde bitirilebildiğini, analiz sonuçlarına göre iade faturası veya benzer adlar altında düzenlenen faturalar ile taraflar arasındaki hesabın yapıldığını, malın istenen kalitenin üzerinde çıkması halinde ise satıcının ek fatura düzenlediğini, dava konusu faturanın üzerinde hangi amaçla düzenlendiğinin açık olduğunu, davacının 8 gün içinde faturaya itiraz etmediğini, faturanın düzenlendiği tarihten bir yıl geçtikten sonra dava açılmasındaki amacın anlaşılamadığını, dava konusu faturadan sonra davacı şirketin müvekkiline 07.12.2017 ile 31.12.2017 tarihleri arasında 14 ayrı satış faturası düzenlediğini, bu durumunda davacının mal satışına devam ettiğini gösterdiğini, davacının faturanın kendilerine zorla imzalattırıldığına ilişkin yakınması üzerine başlatılan soruşturma sonucu davalı şirket çalışanları hakkında takipsizlik kararı verildiğini, dava konusu faturanın davacı şirket yetkilisi tarafından imzalanarak kabul edildiğini, davacı tarafın 06.06.2018 tarihinde yaptığı yakınmadan sonra 11.07.2018 tarihinde gönderdiği ihtarnameye kendilerince Adana …. Noterliğinden gönderilen 01.08.2018 tarihli … yevmiye sayılı ihtarname ile yanıt verildiğini, davacı şirket ile olan ticari ilişkin hukuka uygun ve saygı çerçevesinde sürdürülüp sonuçlandırıldığını, açılan davaya anlam verilemediğini belirterek, açılan davanın reddine karar verilmesini, yargılama gideri ve vekalet ücretinin davacı üzerinde bırakılmasını talep etmiştir.
DELİLLER ve GEREKÇE :
Dava,alacak istemine ilişkindir.
Tarafların aktif ve pasif dava ehliyetleri denetlenip uyuşmazlık konuları re’sen belirlenerek taraflarca gösterilen deliller toplanmış ve konunun incelenmesinde uzmanlık gerektiren yönler olduğundan bilirkişi incelemesi yaptırılmak suretiyle dava sonuçlandırılmıştır.
Bilirkişiler …, … ve … tarafından mahkememize sunulan 30/07/2019 tarihli bilirkişi raporunda özetle; Taraf ticari defter kayıtlarının … ili ve … ilçelerinde bulunmaları nedeniyle taraf ticari defter ve kayıtları üzerinde inceleme yapılamadığını, dava konusu 30.11.2017 tarihli, KDV dahil ¨413.000,00 bedelli “birim fiyatı ¨ 350.000,00” olarak, miktarı ise “1 ton” olarak gösterilen 5105630523 numaralı “iade faturası tipinde” düzenlenen “demir cevheri fiyat farkı” faturasının taraf ticari defter kayıtlarında yer aldığının ve 8 günlük yasal süre içinde davacı satıcı tarafından içeriğine itiraz edilmediğinin çekişmesiz bulunduğunu, beliren duruma göre dava konusu faturada yazılı düzenlenme nedeninin gerçeğe uymadığını kanıt yükünün faturayı kabul eden davacı tarafa düştüğünü, dava dosyasında bu konuda inceleme ve değerlendirme yapılabilecek kanıtların yer almadığını, dava konusu faturanın ayrıca davacı şirketin ortağı tarafından imzalandığının ileri sürüldüğünü, ancak buna ilişkin fotokopinin dosyaya sunulmadığını, dava konusu faturanın davacı şirkete zorla kabul ettirildiği iddiası ile davacı şirket ortaklarından …’ın yakınması üzerine A.D ve E. D isimli davalı şirket yetkilileri hakkında Silifke Cumhuriyet Başsavcılığının … soruşturma numarası ile başlatılan soruşturma sonucu 18.07.2018 tarihinde “Kovuşturmaya Yer Olmadığına” karar verildiğini, kararın kesinleşip kesinleşmediğinin belirsiz olduğunu, davacı şirketin dava konusu faturanın düzenlendiği tarihten sonraki tarihlerde de davalı şirkete maden cevheri sağlamayı ve teslim etmeyi sürdürdüğünü ve üç ayrı tarihte yazılı olarak yeni teklifler verdiğini, davacı şirketin sonraki tarihte düzenlenen 10 adet faturada yazılı mal teslimlerinin dava konusu faturadan önceki tarihte gerçekleşen satış ve teslimlerle ilgili olduğunu kanıtlaması gerektiğini bildirmişlerdir.
Silifke … Asliye Hukuk Mahkemesinden talimat yoluyla alınan 17/01/2020 tarihli bilirkişi raporunu özetle;
Davalı .. şirketi tarafından, davacı … şirketine 30/11/2017 tarih ve … seri numaralı 413.000,00 bedelli e- fatura düzenlendiğini, faturanın gönderi tipinin İADE, içeriğinin ise ” Demir Cevheri Fiyat Farkı” olduğunu, faturanın davalı yan ticari defter kayıtlarında yer aldığını ve davacı yan hesabına borç şeklinde kaydedildiğini, kayıtlı bu faturanın davacı yanın alacağından kesilmek suretiyle mahsup edildiğini, dava konusu fatura içeriğinde yazılı ” Demir Cevheri Fiyat Farkı’nın kaç kg/ton bir malın ve hangi birim fiyatın farkı olduğu veya varsa başkaca bir sebebin faturada belirtilmediğini, davacı yanın itirazı da bu yönde olduğu anlaşılmakla, takdirin mahkemeye ait olmak üzere, bu hususun konusunda uzman başka bir bilirkişi tarafından teknik olarak incelenmesinin daha uygun olabileceğini, davalı yana ait ticari defterlerin elektronik ortamda tutulduğu (e-defter) ve GİB onaylı açılış ve kapanış defter beratlarının süresinde alındığının anlaşıldığını, böylece davalı yan ticari defterlerinin açılış ve kapanış onayının yasal süre içerisinde yapılmış sayılabileceğini bildirmiştir.
Kurtalan Asliye Hukuk Mahkemesinden talimat yoluyla alınan 04/08/2020 havale tarihli bilirkişi raporunda; Davacı ve davalı arasında 27/10/2016 tarih ve … numaralı sözleşme düzenlendiğini ve bu sözleşmenin 12. Maddesinde cezai şartlar belirtildiğini, davacı şirket zaman, zaman bu cezaların bedelini de defalarca Panalite (ceza şartı) olarak ödediklerinin kayıtlarda görüldüğünü, kendisine tevdi edilen … Talimat sayılı dosyada incelemelerin sonucunda ; davalı … ve Yapı Mal. San. ve Tic. AŞ. 30/11/2017 tarih ve . numaralı ¨ 413.000,00 tutarındaki faturayı, davacı şirket yetkilisi …a 30/11/2017 tarihinde dava konusu faturayı teslim ettiğini, davacı şirket yetkilisi …aynı gün yani 30/11/2017 tarihinde … Nak. Mad. Pet. Tar. Oto. San. Tic. Ltd. Şti.’nin ticari defterinin e-defter beratı onaylı … numaralı yevmiye defteri maddesine kayıt ettiğini ve davalı şirketin cari hesabına da alacak, kendisine de borç kaydı yaptığını, davacı şirket fatura iptal davasının ise 07/09/2018 tarihinde yani faturayı aldığı tarihten yaklaşık 9 ay sonra açtığını bildirmiştir.
Bilirkişiler .., … ve … tarafından mahkememize sunulan 16/12/2020 tarihli bilirkişi ek raporunda özetle; Taraflar arasında 27.10.2016 tarihinde “Demir Cevheri Tedarik Sözleşmesi” isimli bir sözleşme imzalandığını, 15.000 ton cevherin tedarikini kapsayan sözleşmenin “3.C.” maddesinde “demir cevherinin kabul min. Fe203 değerinin %50 olacağını, cevher tenörünün bu değerin altında gelmesi durumunda, fiile değere bağlı katsayılara göre, ekte yer alan tablodaki şekilde penalite uygulanacağı…” 3.D.maddesinde ise; “Rutubetin max.%5 olacağı” hususlarının düzenlendiğini, davalı şirketin 30.11.2017 tarihinde KDV dahil ¨413.000,00 bedelli “birim fiyatı ¨ 350.000,00 ” olarak, miktarı ise 1 ton olarak gösterilen … numaralı, “iade faturası” tipinde “demir cevheri fiyat farkı” faturası düzenlediğini, bu durumda davacı demir cevheri sağlayan şirketin davalı alıcıya satıp teslim ettiği çekişmesiz demir cevherlerinin ilk sözleşme yazılı olduğu gibi “…min. Fe203 değerinin %50 nin üzerinde olduğunu, yine rutubetin oranının max. %5 olduğunu…” kanıtlaması gerektiği görüşünde olduklarını, dosya münderecatında penalite uygulanan demir cevherinin istenilen özellikleri taşıyıp taşımadığının laboratuvar analizleri sonucu belirlenmesi gerektiğini, bu itibarla kök rapordaki görüş ve kanaatlerinin değiştirecek nitelikte herhangi bir evrak ve değerlendirme olmadığından kök raporlarındaki görüş ve kanaatlerinin değişmediğini bildirmişlerdir.
Davacı vekili davalı şirkete satıp teslim ettiği maden cevherlerinden dolayı davalı alıcı şirketten alması gereken satış bedelinden, davalı yanca tek yanlı yapılan ceza uygulamaları sonucu KDV dahil ¨413.000,00 eksik ödeme alındığını ileri sürerek bu alacağın kendilerine 30.11.2017 tarihinden itibaren en yüksek ticari faizi ile birlikte ödenmesini istemektedir.
Davaya konu 30.11.2017 tarihli, KDV dahil ¨413.000,00 bedelli “birim fiyatı ¨350.000,00” olarak, miktarı ise “1 ton” olarak gösterilen … numaralı “iade faturası” tipinde “demir cevheri fiyat farkı” faturasının taraf ticari kayıtlarında kayıtlı olduğu, davacı şirketin 8 günlük yasal süre içinde dava konusu faturaya itiraz ileri sürmediği ve iade etmediği, anlaşılmaktadır.
Taraflar arasında önceleri yazılı bir sözleşme ile başlayan ticari ilişkinin, ilk yazılı sözleşme ile yüklenilen satış hacmine ulaşılmasından sonra da sürdüğü yine taraf vekillerinin açıklamalarından anlaşılmaktadır.
Öncelikle şunu belirtmek gerekir ki bir ticari ilişki ve bu ilişkiden kaynaklı alacağının olduğunu iddia eden taraf bunu usulü dairesinde ispat etmesi gerekir. İspatın konusu , ispat yükünün kimde olduğu ve ispat vasıtalarının neler olduğu 6100 sayılı HMK.nun 187 ,190 ve 200’ncü maddelerinde açıkça belirtilmiştir.
İspatın konusu HMK.nun 187’nci maddede “İspatın konusunu tarafların üzerinde anlaşamadıkları ve uyuşmazlığın çözümünde etkili olabilecek çekişmeli vakıalar oluşturur ve bu vakıaların ispatı için delil gösterilir. Herkesçe bilinen vakıalarla, ikrar edilmiş vakıalar çekişmeli sayılmaz.” Şeklinde belirtilirken, ispat yükünün kimde olduğu ise HMK.nun 190’ncı maddesinde “İspat yükü, kanunda özel bir düzenleme bulunmadıkça, iddia edilen vakıaya bağlanan hukuki sonuçtan kendi lehine hak çıkaran tarafa aittir. Kanuni bir karineye dayanan taraf, sadece karinenin temelini oluşturan vakıaya ilişkin ispat yükü altındadır. Kanunda öngörülen istisnalar dışında, karşı taraf, kanuni karinenin aksini ispat edebilir.”düzenlemesi ortaya konmuştur.
İspat vasıtaları ise HMK.nun 200’ncü maddesinde “Bir hakkın doğumu, düşürülmesi, devri, değiştirilmesi, yenilenmesi, ertelenmesi, ikrarı ve itfası amacıyla yapılan hukuki işlemlerin, yapıldıkları zamanki miktar veya değerleri ikibinbeşyüz Türk Lirasını geçtiği takdirde senetle ispat olunması gerekir.Bu hukuki işlemlerin miktar veya değeri ödeme veya borçtan kurtarma gibi bir nedenle ikibinbeşyüz Türk Lirasından aşağı düşse bile senetsiz ispat olunamaz. Bu madde uyarınca senetle ispatı gereken hususlarda birinci fıkradaki düzenleme hatırlatılarak karşı tarafın açık muvafakati hâlinde tanık dinlenebilir.”düzenlemesi ile ispatın nasıl yapılacağı gösterilmiştir.
Yargıtay İçtihadı Birleştirme Büyük Genel Kurulu’nun 27/06/2003 tarih ve 2001/1 E., 2003/1 K. sayılı ilamında da açıklandığı üzere;
Bir faturayı alan kişi aldığı tarihten itibaren sekiz gün içinde faturanın içerdiği bilgilere itiraz etme hakkına sahiptir. Aksi taktirde faturanın içeriğini kabul etmiş sayılır. (6102 sayılı TTK’nın m. 21/2.) Bu hüküm, fatura içeriğinden kabul edilen hususlara ilişkin olarak, faturayı düzenleyenin lehine; adına fatura düzenlenenin aleyhine bir karine getirmektedir. Bu karine, faturanın ispat gücüne yönelik bir düzenlemeyi ortaya koymaktadır. Diğer anlatımla, fatura, düzenleyen aleyhine delil olduğu gibi, kendisi faturayı düzenlemediği halde tebliğinden itibaren sekiz gün içinde itiraz etmeyen aleyhine de delil olabilecektir. Faturanın adına tanzim edilen aleyhine ispat vasıtası olması, yani, faturayı alan kişinin fatura kendinden sadır olmamakla birlikte aleyhine delil teşkil etmesi TTK’nın 21. maddesinin 2. fıkrasında düzenlenen ve yukarıda ayrıntısı açıklanan bu karineden kaynaklanmaktadır. İşin bedeli sözleşme kurulurken kararlaştırılmış olup, fatura ise bu aşama ile ilgili değil, ifa safhası ile ilgili bir belgedir. Fatura öncesinde taraflar arasında borç doğurucu hukuki ilişkinin bulunması, faturanın da bu ilişki nedeniyle düzenlenmiş olması gerekir. Faturayı alan (faturayı defterlerine kaydetmemesi koşulu ile) akdi ilişkiyi inkâr ettiğinde, faturayı gönderenin önce akdi ilişkiyi kanıtlaması gerekir. Fatura, sözleşmenin kurulması safhasıyla ilgili olmayıp ifasına ilişkin olduğundan öncelikle temel bir borç ilişkisinin bulunması gerekir. TTK’nın 21. maddesinin 2. fıkrasındaki karine aksi ispat edilebilen adi bir karinedir. 2. fıkra gereği sekiz gün içinde faturaya itiraz edilmesi durumunda fatura içeriğinin doğru olduğunu faturayı düzenleyen tacirin ispat etmesi gerekir. Taraflar arasında bu tür bir sözleşme ilişkisi yoksa, düzenlenen belge fatura değildir. Bu belge belki icap olarak kabul edilebilir ki, buna itiraz edilmemesi, anılan 21/2. madde hükmü anlamında sonuç doğurmaz. Öte yandan, sadece faturanın tebliğ edilmiş olması akdi ilişkinin varlığını ispatlamaz. Karşı tarafın akdi ilişkiyi inkâr etmesi halinde tacir, öncelikle akdi ilişkiyi başkaca delillerle ispatlamalıdır. Akdi ilişkinin ispatlanamaması halinde faturanın anılan fonksiyonundan yararlanma imkânı yoktur. Faturanın ispat aracı olması, ancak niteliği gereği faturaya geçirilmesi gereken bilgiler (olağan içerik) hakkında geçerlidir. Sözleşmenin ifa safhasıyla ilgili olarak düzenlenen faturanın şekli ve kapsamının ne olması gerektiği konusunda, Türk Ticaret Kanunu’nda özel bir hüküm bulunmamakta, anılan Yasa’nın 21. maddesinde neyi ifade ettiği açıklanmaksızın faturanın içeriğinden söz edilmektedir. Faturanın zorunlu içeriği ve şekil şartlarına ilişkin ayrıntılı düzenleme Vergi Usul Kanunu’nda yer almaktadır. Faturanın olağan içeriği, akdin ifası ile ilgili hususlarla sınırlıdır (VUK’nın m. 230). Dolayısıyla, faturanın içeriği, faturanın bu temel niteliğine uygun olmadığı takdirde, sekiz günlük itiraz süresinin geçirilmesi bu hususları yazılı delil haline getirmez. Faturaya itiraz, faturanın teslim alındığı tarihten itibaren sekiz gün içinde yapılmalıdır. İtirazın sekiz gün içinde karşı tarafa varması şart değildir. Sekiz günlük süre, hak düşürücü süre veya zamanaşımı süresi değildir. Sadece ispat yükünün yer değiştirmesi açısından önem taşır. Sekiz günlük süre içinde itiraz edildiği taktirde, fatura içeriğinin sözleşmeye uygun olduğunu ispat külfeti faturayı veren tarafa ait iken, sekiz günlük sürenin geçmesinden sonra itiraz edilmesi halinde, fatura içeriğinin sözleşmeye uygun olmadığını ispat külfeti faturayı alan tarafa ait olur. Faturayı alan her türlü delille bu külfeti yerine getirebilir. (Geniş bilgi için Bkz: Prof. Dr. Sami Karahan, Ticari İşletme Hukuku, 23. Baskı, Eylül 2012, Konya; Sh 111 vd.)
Faturanın tebliği şekle bağlı değildir, yazılı veya sözlü herhangi bir şekilde yapılabilir. Muhatap hazır ise kendisine elden verilmesi, değil ise herhangi bir şekilde gönderilmesi mümkündür. Ancak, uyuşmazlık halinde ispat kolaylığı açısından, fatura tebliğinin noter aracılığıyla ya da imza karşılığı elden tebliğ yolu ile ya da telgraf, teleks yolu ile veya PTT aracılığıyla ya da faks çekilmesi yahut güvenli elektronik imza ile elektronik posta gönderilmesi şeklinde yapılması uygundur. Faturaların borçluya tebliğ edilip edilmediği, itiraza uğrayıp uğramadığı belirlenmeli, faturaların tebliğ edilmiş ve 8 günlük itiraz süresi içerisinde itiraz edilmemiş olduğunun tespiti halinde faturaların içeriğinin sözleşmeye uygun olduğunun alacaklı tarafça kanıtlanmış olduğu ve sadece fatura içeriğinin kesinleştiği, bunun aksinin yani faturaların içeriğinin sözleşmeye uygun olmadığının ve kesinleşmediğinin kanıt yükünün bu kez borçluya geçtiği kabul edilmelidir. Faturaların tebliğ edildiğinin alacaklı tarafça kanıtlanamaması ya da kanıtlanıp da süresinde iade edildiğinin borçlu tarafça kanıtlanması halinde, borçlu taraf alacaklının mal satmadığını savunmakta ise, faturaya konu malın teslim edildiğinin alacaklı tarafça kanıtlanması; borçlunun faturaları tebliğ alıp süresinden sonra iade etmesi halinde de faturanın alacaklı tarafça gönderilmesi şeklindeki icabı, borçlunun (faturayı defterine kaydetmemek ve mal teslim edilmediğini savunmak suretiyle), kabul etmemesi ya da borçlunun faturayı kendi defterine kaydetmekle birlikte süresinde itiraz ve iade etmesi halinde malın teslim edildiğini yine alacaklının kanıtlaması gerekeceğinden, bu doğrultuda alacaklının delillerinin toplanıp değerlendirilmesi, şayet borçlunun faturaları kendi defterlerine kaydetmesi (faturaları deftere kayıt öncesinde ya da sonrasında süresi geçtikten sonra itiraz ve iade etmiş olması) halinde alacaklının (mal satmış olsun ya da olmasın) HMK’nın 222. maddesi uyarınca alacağını ispatladığının kabul edilmesi gerektiği gözetilmelidir.
Yerleşik Yargıtay kararlarında bir ticari ilişki sonucu düzenlenen faturaya karşı 8 günlük yasal süre içinde itiraz edilmemesi halinde faturada yazılı fatura düzenlenme nedeninin gerçeğe uymadığının kanıt yükünün faturayı kabul eden tarafa düştüğü kabul edilmektedir.
Somut olayda,davacı taraf,davalı tarafından düzenlenen ve ayrıntısı yukarıda belirtilen faturayı kabul ederek ticari defterlerine kaydetmiş ve 8 günlük süre içerisinde de itiraz atmamıştır.Buna göresözü geçen ,faturanın içeriğinin sözleşmeye uygun olduğunun alacaklı tarafça kanıtlanmış olduğu ve sadece fatura içeriğinin kesinleştiği, bunun aksinin yani faturanın içeriğinin sözleşmeye uygun olmadığının ve kesinleşmediğinin kanıt yükü davacı üzerindedir.
Davacı vekili anılan faturanın sözleşmeye uygun düzenlenmediğini,bu nedenle müvekkilinin teslim ettiği demir cevheri nedeniyle hak ettiği bedelin ödenmediğini iddia etmiştir.Taraflar arasındaki sözleşme incelendiğinde,sözleşme uyarınca davacının davalıya satıp teslim ettiği demir cevherinin”“…min. Fe203 değerinin %50 nin üzerinde olduğunu, yine rutubetin oranının max. %5 olduğunu…” ispat etmesi gerekli olup bu yönde davacı tarafından herhangi bir delil sunulmamıştır.Davacı vekili bilirkişi kurulu ek raporuna yaptığı itirazda,numune ürünler üzerinde inceleme yapılmasını istemiş ise de,taraflar arasında bağıtlanan sözleşmenin 8.maddesinde numune analizleri ve itiraz şekli düzenlenmiş olup buna göre,davacı tarafından satılan demir cevheriinden alınacak numunelerin haftalık olarak harmanlanacağı ve karışımın 3 numuneye ayrılacağı,numunelerden bir tanesinin ödemedeki değerin tespiti için fabrika yani davalıda,bir tanesinin de firmada yani davacı kalacağı,ihtilaf halinde kullanılmak üzere şahit numunenin fabrika yani davalıda saklanacağının öngörüldüğü,fabrika(davalı) analiz sonuçlarını e-mail veya faks yoluyla firmaya(davacıya) bildireceği,bildirim tarihinden itibaren 3 iş günü içerisinde itirazın fabrikaya(davalıya) bildirilmesi aksi taktirde analiz neticelerinin firma(davacı) tarafından kabul edileceği düzenlenmiş olup davacı vekili tarafından analiz sonuçlarına itiraz edildiğine ilişkin herhangi bir belge sunulmadığından analiz sonuçları kesinleşmiştir.Buna göre davalı fabrikada kalan numuler üzerinde inceleme yaptırılması söz konusu olamayacağı gibi numunelerin geçen zaman içerisinde özelliklerini kaybetmesi ve davalının elinde olup olmadığı dahi belli olmayıp sözleşmede belirtildiği şekliyle numuneler ancak itiraz olduğunda incelenebilecektir.Bu süreç içerisinde üzerine düşen hiç bir yükümlülüğü yerine getirmeyen satıcının davalı tarafından düzenlenen faturayı ticari defterlerine kaydettikten sonra Mahkemeden numunelerin bulunup incelenmesini de talep edemez.
Tüm bu belirlemeler ışığında somut olay değerlendirildiğinde,davacı ile davalı arasında demir cevheri alım satımı konusunda yazılı bir sözleşmenin bulunduğu,bu sözleşme uyarınca davacının sattığı demir cevheri üzerinde davalı tarafından yaptırılan analiz neticelerinin davacıya bildirildiği,davacının analiz sonuçlarına bir itirazının olmadığı,davacı tarafından satılan demir cevherinin “…min. Fe203 değerinin %50 nin üzerinde , yine rutubetin oranının max. %5 olmaması nedeniyle davalı tarafından yukarıda anılan iade faturasının düzenlendiği,davacının bu faturayı ticari defterlerine işlediği ve 8 gün içerisinde itiraz edilmediği ve faturanın içeriğinin davacı yönünden kesinleştiği,davacının, davalı alıcıya satıp teslim ettiği çekişmesiz demir cevherlerinin ilk sözleşme yazılı olduğu gibi “..min. Fe203 değerinin %5’nin üzerinde olduğunu, yine rutubetin oranının max. %5 olduğunu…” usulüne uygun deliller ile ispat edemediği,Mahkemece hatırlatılmasına rağmen yemin deliline de başvurmadığı,buna göre davacının ticari defterlerine kaydettiği faturanın sözleşmeye uygun düzenlenmediğini ispat edemediğinden davanın reddine karar verilmesi gerektiği sonucuna varılarak aşağıdaki gibi hüküm fıkrası oluşturulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-Davanın REDDİNE,
2-Alınması gerekli ¨59,30 karar ve ilam harcının, peşin alınan ¨ 7.053,01 harçtan mahsubu ile fazla alınan ¨6.993,71 harcın karar kesinleştiğinde ve talep hâlinde davacıya İADESİNE,
3-Davacı tarafından yapılan yargılama giderlerinin üzerinde BIRAKILMASINA,
4-Davalı vekili tarafından yapılan 9 adet tebligat+posta ücreti ¨46,50’nin davacıdan alınarak davalıya VERİLMESİNE,
5-Davalı kendisini bir vekil ile temsil ettirdiği anlaşıldığından karar tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT’ne göre reddedilen miktar üzerinden hesap edilen ¨37.360,00 ücreti vekaletin davacıdan tahsili ile davalıya VERİLMESİNE,
6-Kararın kesinleşmesine kadar yapılan yargılama giderlerinin davacı tarafça peşin olarak yatırılan ¨195,00 yargılama gider avansından mahsubu ile bakiye kısmın karar kesinleştiğinde davacıya İADESİNE,

5235 sayılı Kanunun geçici 2’nci maddesine göre ,Bölge Adliye Mahkemeleri’nin kurulmasına ve 20 Temmuz 2016 tarihinde göreve başlamalarına dair kararların 07/11/2015 tarih ve 29525 sayılı Resmî Gazete’de ilan edildiği anlaşılmakla;6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 341 ilâ 360’ncı madde hükümleri uyarınca,mahkememize veya aynı sıfattaki başka bir mahkemeye verilecek dilekçe ile kararın tebliğinden itibaren iki hafta içerisinde veya istinaf dilekçesi kendisine tebliğ edilen taraf,başvuru hakkı bulunmasa veya başvuru süresini geçirmiş olsa bile, mahkememize veya aynı sıfattaki başka bir mahkemeye vereceği cevap dilekçesi ile iki hafta içerisinde İSTİNAF yolu açık olmak üzere davacı vekili ile davalı vekilinin yüzlerine karşı oybirliğiyle verilen karar açıkça okunup,usulen anlatıldı.30/03/2021

Başkan …
☪e-imzalıdır.☪
Üye …
☪e-imzalıdır.☪
Üye …
☪e-imzalıdır.☪
Katip ….
☪e-imzalıdır.☪

“İŞ BU EVRAK 5070 SAYILI ELEKTRONİK İMZA KANUNUNUN 5. MADDE UYARINCA GÜVENLİ ELEKTRONİK İMZA İLE İMZALANMIŞ OLUP, 22. MADDE UYARINCA DA ISLAK İMZA İLE İMZALANMAYACAKTIR.