Emsal Mahkeme Kararı Bakırköy 3. Asliye Ticaret Mahkemesi 2018/727 E. 2019/702 K. 28.06.2019 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
BAKIRKÖY
3. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2018/727 Esas
KARAR NO : 2019/702

DAVA : Tazminat (Haksız Rekabetten Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 12/09/2014 (Ana Dava), 05/02/2014 (Birleşen Dava)
KARAR TARİHİ : 28/06/2019
K. YAZIM TARİHİ : 12/07/2019
Mahkememizde görülmekte olan Tazminat (Haksız Rekabetten Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Asıl ve birleşen davada davacı vekili dava dilekçesi ile duruşmadaki beyanlarında özetle; müvekkilinin taşımacılık ve lojistik sektörünün önde gelen firmalarından olduğunu, davalı … …’in 01/11/2011 tarihli iş sözleşmesi gereğince, 01/11/ 2011 ile 30/09/2013 tarihleri arasında, davalı …’ın ise 09/01/2008 tarihli iş sözleşmesi gereğince, 09/01/2008 ile 29/07/2013 tarihleri arasında müvekkili şirkette çalıştıklarını, her iki davalının da operasyon sorumlusu olarak görev yap- tıklarını, bu pozisyonda taşıma işlerinin yürütülmesinde sorumluluk alarak bir çok müşteri ile birebir iletişim kurduklarını, müşterilere ilişkin ve şirket içi ticari sır niteliğinde sayılabilecek pek çok detaylı bilgiye erişim sağladıklarını, davalıların kendi isteği ile istifa ederek işten ayrıldıklarını, iş sözleş- melerinde açıkça sözleşmenin sona ermesinden itibaren 1 yıl boyunca rekabet etmeme yükümlülüğü kararlaştırıldığı halde davalıların müvekkili şirket ile aynı alanda faaliyet gösteren rakip firma dava dışı … Nakliyat ve Lojistik Ltd. Şti.’nde çalışmaya başladıklarını, davalıların aynı dönemde beraber çalıştığı toplam 9 kişi ile birlikte hareket ederek müvekkili şirketten ayrılarak rakip firmaya geçtiklerini, müvekkilinin çalıştığı bazı müşterilerin rakip firmayla iş yapmaya başladığını ileri sü- rerek iş sözleşmesinde kararlaştırılan 1 (bir) yıllık net ücret tutarına denk gelen cezai şarttan ve uğra- nılan maddi zarardan şimdilik 15.000 TL nin avans faizi ile birlikte davalılardan tahsiline karar veril- mesini,yargılama gideri ile vekalet ücretinin davalılara yüklenmesini talep ve dava etmiştir.
Asıl ve birleşen davalılar vekili cevap dilekçesi ile duruşmadaki beyanlarında özetle, mü- vekkillerinin iş akdini haklı nedenlerle feshettiğini, rekabet yasağının sınırlı ve işçinin ekonomik gele- ceğini tehlikeye düşürecek biçimde olmaması gerektiği gibi tek taraflı cezai şart koşulunun geçerli olmadığını, ticari sırra vakıf olunmadığını, davacının kötü niyetli olduğunu belirterek asıl ve birleşen davanın reddini savunmuş,yargılama gideri ile vekalet ücretinin davacıya yüklenmesini istemiştir.
Davacı şirketin ve dava dışı şirketin ticaret sicili kayıtları , davalıların iş sözleşmeleri, istifa ve ibra beyanlarını içerir dilekçeleri ,özlük dosyaları vs deliller celp olunmuş, tanık listesinde yer alan tanıklar dinlenmiştir.
Toplanan deliller ile dosyadaki bilgi ve belgeler ışığında mahkemmizce yapılan yargılama ve ibraz olunan bilirkişi raporuna göre;” davalıların davacı şirketin operasyon bölümünde çalıştıkları, özel şifrelerinin bulunduğu, ticari sır niteliğinde olan bilgilere sahip oldukları, davacı şirkette …. yazılım prog- ramının lojistiğin çeşitli halkaları birbirine bağlayan entegre bir program olduğu ve şirketin çeşitli departman- larında çalışanlarının -tıpkı somut dosyada davalılarda olduğu gibi- şifre ile programa ulaştıkları, davacı ile aynı konuda ve aynı bölgede faaliyet gösteren dava dışı… şirketinin 29/08/2013 tarihinde kurulduğu, dava dışı… şirketinin kurulmasından çok kısa bir süre de yaklaşık 9 adet davacı çalışanının bu rakip firmaya geçtiği, dava dışı… şirketine geçen 9 kişinin içinde davalıların da bulunduğu, davalıların kendi ira- deleri ile böyle bir karar aldıkları, davalıların bu kararının tek başına TTK’nın haksız rekabet hükümlerine aykırılık teşkil etmediği, davalıların davacının ticari sırlarını ele geçirmeye yönelik bir çalışma içinde oldukları, iş akitlerinin feshinin altında yeni kurulan dava dışı… şirketi lehine ancak davacı şirket aleyhine menfaat temini amacı taşıdığı, ayrıca davalıların iş akitlerinin feshinden sonra müşteri ve ciro kayıp- larının oluştuğu, davacının müşterilerini ayarttığı, müşteri porföyünü, faaliyet ve iş sırlarını dava dışı…’a bilgi sızdırma yoluyla transfer ettikleri, kaybedilen müşterilerinin artık… ile çalışmaya başladığı hususların kanıtlanamadığı” gerekçesiyle asıl ve birleşen davanın reddine karar verilmiştir.
Davacı vekili ” kısa kararda sadece ‘davanın reddine’ denildiği halde gerekçeli kararda ‘asıl ve birleşen davanın reddine’ şeklinde karar tesis edildiğini, bu haliyle kısa karar ile gerekçeli karar arasında çelişkinin bulunduğunu, davanın Borçlar Kanunu’nda düzenlenen rekabet yasağından kaynaklanmasına karşın Ticaret Kanunu’nda yer alan haksız rekabet hükümlerinin değerlendirilerek karar verildiğini, davalıların edindiği bilgilerin ticari sır niteliğinde olup, rakip firmada çalışmaya başladıklarını, zarar verme ihtimalinin yeterli olduğunu, bu nedenle davanın reddinin doğru olmadığını” beyanla istinaf başvurusunda bulunmuş, kararın kaldırılmasını istemiştir.
İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi…. . Hukuk Dairesi’nce yapılan istinaf incelemesi sonunda tesis olunan …. Esas, …. Karar nolu 21/06/2018 tarihli ilamda:
”İlk derece mahkemesince…. Esas sayılı dosyanın iş bu dava dosyası ile birleştirilmiş olmasına ve yargılamanın her iki dosya yönünden birlikte yürütülmesine karşın, 17/11/2017 tarihli celsede verilen kısa kararda; ‘Davanın reddine ‘ şeklinde hüküm tesis edilmiş ve fakat gerekçeli kararın hüküm kısmının … numaralı bendinde ‘ ….. (Bakırköy …. ATM’nin ….. ) sayılı dosyası üzerinden açılan ana davanın REDDİNE,’ … numaralı bendinde ‘Birleşen…. . Asliye Ticaret Mahkemesi’nin …. Esas sayılı davasının REDDİNE’ denilmek suretiyle kısa karar ve gerekçeli karar arasında çelişki yaratılmıştır.
HMK 298. maddesinde hükmün yazılması düzenlenmiştir. HMK 298/2 md de’Gerekçeli karar tefhim edilen hüküm sonucuna aykırı olamaz.’ ibaresi bulunmaktadır. Ayrıca, 10/04/1992 gün 7/4 sayılı İçtihadı Birleş- tirme Kararı’nda, hakimin tefhim etmiş olduğu kısa kararla gerekçeli kararın uyum içinde olması öngö- rülmüştür. Yargı erkinin görev ve yetkisi, Anayasa ve yasaları amaçlarına uygun olarak yorumlayıp uygulamak keza İBK’nun bağlayıcılığını gözetmekten ibarettir. Kısa kararla gerekçeli karar arasındaki çelişkiye izin verilmemesinin amacı kamunun mahkemelere olan güveninin sarsılmamasına yöneliktir. Tefhim edilen hüküm başka, gerekçeli karardaki hüküm başka ise bu durumun mahkemelere olan güveni sarsacağı tartışmasızdır. Bu durumda, kısa karar ve gerekçeli karar arasındaki çelişki nedeniyle hükmün kaldırılması gerekmiştir. Hükmün kaldırılma nedeni gözetildiğinde, istinaf incelemesine tabi usulüne uygun kurulmuş bir hükmün varlığından söz edilemeyeceğinden davacı vekilinin bu yöndeki istinaf başvurusu yerinde görülmüş olup, öteki esasa ilişkin istinaf sebepleri incelenmemiştir.
Diğer taraftan, davada mahkemeninde kabulünde olduğu üzere, cezai şart alacağı ve uğranılan maddi zararın tazmini istenmiş olduğuna göre, hizmet sözleşmesinin sona ermesinden sonra gerçekleşen rekabet yasağına aykırılığı düzenleyen 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 444 ve 447 maddelerinin karar yerinde tartışılıp değerlendirilmemesi de doğru görülmemiştir” denilerek hükmün bozulmasına karar verilmiş, dosya mahkememizin …. Esas sırasına kaydedilmiştir.
Davanın yasal dayanağını oluşturan 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun VII. “Rekabet Yasağı” bölümünde ;
“Koşulları” başlıklı 444.md de ” Fiil ehliyetine sahip olan işçi, işverene karşı, sözleşmenin sona er- mesinden sonra herhangi bir biçimde onunla rekabet etmekten, özellikle kendi hesabına rakip bir işletme açmaktan, başka bir rakip işletmede çalışmaktan veya bunların dışında, rakip işletmeyle başka türden bir menfaat ilişkisine girişmekten kaçınmayı yazılı olarak üstlenebilir.
Rekabet yasağı kaydı, ancak hizmet ilişkisi işçiye müşteri çevresi veya üretim sırları ya da işverenin yaptığı işler hakkında bilgi edinme imkânı sağlıyorsa ve aynı zamanda bu bilgilerin kullanılması, işverenin önemli bir zararına sebep olacak nitelikteyse geçerlidir.”
“Sınırlandırılması” başlıklı 445 md de” Rekabet yasağı, işçinin ekonomik geleceğini hakkaniyete aykırı olarak tehlikeye düşürecek biçimde yer, zaman ve işlerin türü bakımından uygun olmayan sınırlamalar içeremez ve süresi, özel durum ve koşullar dışında iki yılı aşamaz.
Hâkim, aşırı nitelikteki rekabet yasağını, bütün durum ve koşulları serbestçe değerlendirmek ve işverenin üstlenmiş olabileceği karşı edimi de hakkaniyete uygun biçimde göz önünde tutmak suretiyle, kapsamı veya süresi bakımından sınırlayabilir.”
“Aykırı Davranışların Sonuçları” başlıklı 446 md de” Rekabet yasağına aykırı davranan işçi, bunun sonucu olarak işverenin uğradığı bütün zararları gidermekle yükümlüdür.
Yasağa aykırı davranış bir ceza koşuluna bağlanmışsa ve sözleşmede aksine bir hüküm de yoksa, işçi öngörülen miktarı ödeyerek rekabet yasağına ilişkin borcundan kurtulabilir; ancak, işçi bu miktarı aşan zararı gidermek zorundadır.
İşveren, ceza koşulu ve doğabilecek ek zararlarının ödenmesi dışında, sözleşmede yazılı olarak açıkça saklı tutması koşuluyla, kendisinin ihlal veya tehdit edilen menfaatlerinin önemi ile işçinin davranışı haklı gösteriyorsa, yasağa aykırı davranışa son verilmesini de isteyebilir”
“Sona ermesi ” başlıklı 447.md de ” Rekabet yasağı, işverenin bu yasağın sürdürülmesinde gerçek bir yararının olmadığı belirlenmişse sona erer.
Sözleşme, haklı bir sebep olmaksızın işveren tarafından veya işverene yüklenebilen bir nedenle işçi tarafından feshedilirse, rekabet yasağı sona erer.” hükmüne yer verilmiştir.
Asıl ve birleşen dava , sözleşmedeki rekabet etmeme yükümlülüğüne aykırılık nedeniyle cezai şart ile uğranılan maddi zararın tazmini talebinden ibarettir.
Davalıların davacı şirkette çalıştıkları, taraflar arasındaki sözleşmede ” işten ayrıldıktan sonra bir yıl süreyle rakip firmada çalışmayacakları”nı taahhüt ettikleri tartışmasızdır.
Davacının ” davalıların rakip firmada çalışmaya başladıkları, işyerinden elde etmiş olduğu müşteri bilgilerini rakip firmaya aktardıkları, böylece taraflar arasındaki sözleşmenin rekabet yasağı hükmünü ihlal ettiği”ni iddia ettiğine göre , taraflar arasında ihtilaf; davalıların haksız rekabet hü- kümlerine aykırı davranıp davranmadıkları ve rekabet yasağına ilişkin taahhüdlerini ihlal edip etme- dikleri noktalarında toplanmaktadır.
Türk Ticaret Kanunu 54/2 md. “haksız rekabet”i, “rakipler arasında veya tedarik edenlerle müş- teriler arasındaki ilişkileri etkileyen aldatıcı veya dürüstlük kuralına diğer şekillerdeki aykırı davranışlar ile ticari uygulamalar” şeklinde tanımlamış, TTK 55 md ise ,-sınırlayıcı olmamak koşulu ile- uygulamada en sık görülen haksız rekabet hallerine örnekler vermiştir.
Sözleşmeyi ihlale veya sona erdirmeye yöneltmek, özellikle; … üçüncü kişilerin işçilerine, vekillerine ve diğer yardımcı kişilerine, haketmedikleri ve onları işlerinin ifasında yükümlülüklerine aykırı davranmaya yöneltebilecek yararlar sağlayarak veya önererek, kendisine veya başkalarına çıkar sağlamaya çalışmak .., işçileri, vekilleri veya diğer yardımcı kişileri, işverenlerinin veya müvek- killerinin üretim ve iş sırlarını ifşa etmeye veya ele geçirmeye yöneltmek,… üretim ve iş sırlarım hukuka aykırı olarak ifşa etmek… hususları haksız rekabet hallerinden sayılmaktadır. (TTK. m. 55/1). Özellikle gizlice ve izinsiz olarak ele geçirdiği veya başkaca hukuka aykırı bir şekilde öğrendiği bilgileri ve üretenin iş sırlarını değerlendiren veya başkalarına bildiren dürüstlüğe aykırı davranmış olur (TTK. m. 55/1-d).
Yargıtay … HD …. Esas, …. Karar nolu 21/02/2010 tarihli kararında” TTKnun 56. Maddesinde haksız rekabetin aldatıcı hareket veya hüsnüniyet kaidelerine aykırı sair suretlerle iktisadi rekabetin her türlü suistimali olduğu düzenlenmiş, 57. maddede ise hüsnüniyet kaidelerine aykırı hareketler sınırlayıcı olarak değil, “hususiyle” denilmek suretiyle örnekleyici olarak sayılmıştır. Anılan maddenin (1) numaralı bendinde başkalarını veya onların emtiasını, iş mahsullerini, faaliyetlerini, yahut ticari işlerini yanlış, yanıltıcı veya lüzumsuz yere incitici beyanlarla kötülemenin hüsnüniyet kaidelerine aykırı hareketler olduğu belirtilmiştir. Gerek haksız rekabete ilişkin yasal düzenlemeler gerekse Medeni Kanun’un 2. md.de belirtilen herkesin haklarını kullanırken ve borçlarını yerine getirirken dürüstlük kurallarına uymak zorunda olduğu yönündeki tüm özel hukuk ilişkilerinde uygulama alanı bulunan temel hüküm uyarınca bir ticari işletmeye, şirkete yönelik olarak yapılan eylemlerin haksız rekabet oluşturması için bu eylemleri yapanların tacir olmaları veya haksız rekabete maruz kalan şahıs, şirket veya işletme ile aynı konularda iştigal etmeleri gerekmemektedir Haksız eylemin özel bir türü olan haksız rekabeti oluşturan eylemin kim tarafından, hangi şekilde, hangi yolla meydana getirilmiş olduğunun bu eylemin sübutu acısından bir önemi bulunmayıp, yapılan eylemin haksız olarak bir ticari işletmeye, ticari faaliyete zarar verip vermediği, güven içinde devam etmesi, işlemesi gerekli ticari rekabet ortamını bozup bozmadığı hususu üzerinde durulmalıdır”
Aynı daire, …. Esas,….. Karar nolu ve 17/02/1997 sayılı ilamında ise, “Dava- lılar ….. ‘ nun 4/11/1991, ….. ‘nun 20/9/1993 tarihli ve aynı hükümleri taşıyan sözleşmeler gereğince, davacı şirket ile mümessillik sözleşmesi devam ederken, aynı konuda faaliyet gösteren ….. San Tic. Ltd. Sirketini kurdukları, davalı ….. ‘nun zorla imzalatıldığı kanıtlanmayan 20/6/1994 tarihli iş aklinin feshine dair belge ile mümessillik sözleşmesine aykırı davrandığını kabul etmesi karşısında davalıların, davacı şirkete karşı haksız rekabette bulunduklarının kabulü gerekirken, yazılı şekilde davanın reddi doğru görülmemiştir” demektedir.
Haksız rekabete ilişkin “hukuki sorumluluk’’ başlığını taşıyan TTK 56 md de: “(1) Haksız re- kabet sebebiyle müşterileri, kredisi, meslekî itibarı, ticari faaliyetleri veya diğer ekonomik menfaatleri zarar gören veya böyle bir tehlikeyle karşılaşabilecek olan kimse,
a)Fiilin haksız olup olmadığının tespitini,
b)Haksız rekabetin men ini,
c)Haksız rekabetin sonucu olan maddi durumun ortadan kaldırılmasını, haksız rekabet yanlış veya yanıltıcı beyanlarla yapılmışsa bu beyanların düzeltilmesini ve tecavüzün önlenmesi için kaçınılmaz ise, haksız rekabetin işlenmesinde etkili olan araçların ve malların imhasını,
d) Kusur varsa zarar ve ziyanın tazminini,
e)Türk Borçlar Kanunu’nun 58.md.de öngörülen şartların varlığında manevi tazminat verilmesini isteyebilir. Davacı lehine ve (d) bendi hükmünce tazminat olarak hâkim haksız rekabet sonucunda davalının elde etmesi mümkün görülen menfaatin karşılığına da karar verebilir’.
Yine TTK 59 md de: “Mahkeme, davayı kazanan tarafın istemiyle, gideri haksız çıkan taraftan alın- mak üzere, hükmün kesinleşmesinden sonra ilan edilmesine de karar verebilir. İlanın şeklini ve kapsamım mahkeme belirler.”hükmüne yer verilmiştir.
Mahkememizce verilen ara karar gereğince bilirkişi olarak atanan SMMM …tarafından yapılan mali incelemelere göre, davalıların, davacıya ait müşterileri rakip firmaya aktarmak suretiyle davacının zarar etmesine sebebiyet verdiklerine ilişkin herhangi bir delile rastlanmadığı gibi davalıların işten ayrılmasından sonra da, davacının karlılık durumunda bir düşüş oluşmamıştır. Bütün bu hususlar dikkate alındığında; davalıların haksız rekabet eyleminde bulunmak suretiyle davacının zararına sebebiyet vermedikleri, dolayısıyla davacının haksız rekabetten dolayı tazminat talebinin yerinde olmadığı sonucuna varılmaktadır.
Davacının diğer bir iddiası da, davalıların, taraflar arasındaki sözleşmenin rekabet yasağı hük- müne aykırı davrandıkları dolayısıyla da cezai şart tazminatı ödemeleri gerektiği yönündedir. Yuka- rıda açıklandığı üzere, davalıların işten ayrıldıktan sonra bir yıllık süre geçmeden rakip firmada işe başladıklarına ilişkin herhangi bir ihtilaf bulunmamaktadır.

Taraflar arasındaki sözleşmenin yukarıda yer alan hükümleri incelendiğinde “İşçi iş sözleş- mesinin sona erdiği tarihten itibaren 1 yıllık süre içerisinde, işverenin faaliyet gösterdiği İstanbul, İzmir, Denizli, Bursa, Ankara illeri sınırları dahilinde işverenin faaliyet konusuna giren iş ve alan- larda, işverenin izni olmaksızın kısmen veya tamamen işverene rakip olabilecek biçimde bağımsız işletme veya şirket kuramayacağını, mevcut işletme veya şirketlere ortak olamayacağını, işverenlikte üstlendiği işle yanı mahiyetle gerek kendi adına ve hesabına gerekse kendi adına üçüncü kişiler hesabına işlem yapmayacağını, işverenin portföyünde mevcut şirketleri yeni işinde kullanmayacağını, işverenden ayrılan diğer personel ile kendisine veya onlara ait işyerlerinde birlikte çalışmak dahil olmak üzere iş görmeyeceğini, işverenle ticari ilişkisi olan veya sona eren firmalarda alt işveren ve müteahhitlerde çalışmayacağını, kabul ve beyan eder …Taraflardan herhangi birinin kendine düşen mükellefiyeti yerine getirmemesi halinde veya sözleşmede yer alan hükümlerden herhangi birine aykırılık halinde, diğer tarafa maddi ve manevi zarar ve ziyanı hariç olmak üzere işçinin 1 yıllık net ücreti tutarında cezai şat ödemeyi ve bu cezai şartın fahiş olmadığım şimdiden kabul ve beyan ederler. Oluşan zararın iş bu cezai şart miktarını aşması durumunda taraflar fazlasını tazmin ile yükümlüdür” hükmüne yer verildiği görülmekledir.
Rekabet yasağının sınırlandırılmasına ilişkin TBK. m. 445/1 hükmüne göre: “Rekabet yasağı, işçinin ekonomik geleceğini hakkaniyete aykırı olarak tehlikeye düşürecek biçimde yer, zaman ve işlerin türü bakımından uygun olmayan sınırlamalar içeremez ve süresi, özel durum ve koşullar dışında iki yılı aşamaz”. Taraflar arasındaki sözleşmede yer alan rekabet yasağına ilişkin hükmün, TBK. m. 445/1 hükmünde yer alan ‘yer, zaman ve işlerin türü bakımından’ uygun sınırlamalar içerdiği görülmektedir.
Davalılar her ne kadar davalıların iş sözleşmesinin davacının haksız tutumu nedeniyle sona erdirdiğini ,bu nedenle sözleşmedeki haksız rekabet yasağına ilişkin hükmün uygulanamayacağını savunmuş ise de, savunmayı destekler nitelikte delil sunulmadığından davalıların sözleşme ile ka- rarlaştırılan cezai şart tazminatından sorumlu olmaları gerektiği sonucuna varılmıştır.
Sözleşmedeki düzenlemeye göre ;tazmini gereken cezai şart tutarı net ücretin 1 yıllık karşılığı olarak belirtilmiş olmakla …’in sorumlu olduğu cezai şart :son net ücreti 2.009,26 TL x 12 =) 24.111,12 TL, …’ın sorumlu olduğu cezai şart:son net ücreti 3.162,00 TL x 12=) 37.944,00 TL olarak tespit edilmiştir.
Davacı vekili ibraz ettiği 22/04/2019 tarihli talep artırım dilekçesi ile cezai şart talebini asıl davada ; 24.780,00 TL’ye, birleşen davada 37.944,00 TL’ye çıkarmış, harcı tamamlamıştır.
Yapılan yargılama sonunda, davalıların taraflar arasındaki sözleşmede yer alan “rekabet yasa- ğı'”na ilişkin sözleşme hükmünü ihlal ettikleri sonucuna varılmakla tespit olunan cezai şart tutarına göre ; … aleyhine açılan ana davanın KISMEN KABULÜNE, … aleyhine açılan birleşen davanın (tam) KABULÜNE karar verilmiş, aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.

H Ü K Ü M : Yukarıda açıklanan nedenlerle;

1-A-Davacının davalı … aleyhine açtığı ana davanın KISMEN KABULÜNE,
Rekabet yasağına aykırılık nedeniyle tespit olunan 24.111,12 TL cezai şartın dava tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte adı geçen davalıdan tahsil edilerek davacıya ödenmesine, fazlaya ilişkin talebin reddine,
B- Harçlar Kanunu gereğince tahsili gereken 1.647,03 TL karar harcından mahkememiz vez- nesine yatırılan 256,20 TL peşin nispi harç ile 167,00 TL tamamlama harcının mahsubu sonucu bakiye 1.223,83 TL harcın davalıdan tahsil edilerek Hazine’ye irat kaydına,
C-Davacı tarafından sarf olunan (2.000,00 TL bilirkişi ücreti + 331,25 TL posta/tebligat/ mü- zekkereden ibaret 2.331,25 TL yargılama giderinin kabul/red oranına göre 2.285,36 TL’si ile ( 25.20 TL başvuru harcı + 256,20 TL peşin nispi harç +3.80 TL vekalet harcı+ 167,00 TL tamamlama harcından ibaret ) toplam 452,20 TL harcın davalıdan tahsil edilerek davacıya ödenmesine, bakiye kısmın davacı üzerinde bırakılmasına,
Davalı tarafça sarf olunmuş yargılama gideri bulunmadığından bu hususta karar tesisine yer olmadığına,
Sarf olunmayan gider/delil avansının karar kesinleştikten sonra ilgilisine iadesine,
D-Kendisini vekil ile temsil ettiren davacı lehine hüküm altına alınan dava değerine göre yürürlükte bulunan Av. Kan. ve AAÜT gereğince takdir olunan 2.893,33 TL vekalet ücretinin dava- lıdan tahsil edilerek davacı tarafa ödenmesine ,
Kendisini vekil ile temsil ettiren davalı lehine red olunan dava değerine göre yürürlükte bulunan Av. Kan. ve AAÜT gereğince takdir olunan 668,88 TL vekalet ücretinin davacıdan tahsil edilerek davalı tarafa ödenmesine ,

2-A-Davacının davalı … aleyhine açtığı birleşen davanın KABULÜNE,
Rekabet yasağına aykırılık nedeniyle tespit olunan 37.944,00 TL cezai şartın dava tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte adı geçen davalıdan tahsil edilerek davacıya ödenmesine,
B- Harçlar Kanunu gereğince tahsili gereken 2.591,96 TL karar harcından mahkememiz vez- nesine yatırılan 256,20 TL peşin nispi harç ile 392,00 TL tamamlama harcının mahsubu sonucu bakiye 1.943,76 TL harcın davalıdan tahsil edilerek Hazine’ye irat kaydına,
C- Davacı tarafından sarf olunan (2.000,00 TL bilirkişi ücreti + 331,25 TL posta/tebligat/ müzekkereden ibaret 2.331,25 TL yargılama gideri ile 25.20 TL başvuru harcı + 256,20 TL peşin nispi harç +3.80 TL vekalet harcı+ 392,00 TL tamamlama harcından ibaret ) toplam 677,20 TL harcın davalıdan tahsil edilerek davacıya ödenmesine,
Davalı tarafça sarf olunmuş yargılama gideri bulunmadığından bu hususta karar tesisine yer olmadığına,
Sarf olunmayan gider/delil avansının karar kesinleştikten sonra ilgilisine iadesine,
D-Kendisini vekil ile temsil ettiren davacı lehine hüküm altına alınan dava değerine göre yürürlükte bulunan Av. Kan. ve AAÜT gereğince takdir olunan 4.523,84 TL vekalet ücretinin dava- lıdan tahsil edilerek davacı tarafa ödenmesine dair,

Davacı vekili ile davalılar vekilinin yüzüne karşı, 5235 Sayılı Kanunun geçici 2. maddesine göre Bölge Adliye Mahkemeleri’nin kurulmasına ve 20 Temmuz 2016 tarihinde göreve başlamalarına dair kararların 07/11/2015 tarih ve 29525 sayılı Resmi Gazete’de ilan edildiği anlaşılmakla 6100 sayılı Hukuk Mahkemeleri Kanunu’nun 341 ila 360. madde hükümleri gereğince mahkememize veya aynı sıfatta başka bir mahkemeye verilecek dilekçe ile kararın tebliğinden itibaren iki hafta içerisinde veya istinaf dilekçesi kendisine tebliğ edilen taraf, başvuru hakkı bulunmasa veya başvuru süresini geçirmiş olsa bile, mahkememize veya aynı sıfattaki başka bir mahkemeye vereceği cevap dilekçesi ile iki hafta içerisinde istinaf yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı. 28/06/2019
Katip …

Hakim …