Emsal Mahkeme Kararı Bakırköy 3. Asliye Ticaret Mahkemesi 2018/677 E. 2020/760 K. 18.11.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. BAKIRKÖY 3. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2018/677
KARAR NO : 2020/760

DAVA : Tazminat (Haksız Fiilden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 05/06/2018
KARAR TARİHİ : 18/11/2020
KARAR YAZIM TARİHİ : 07/12/2020
Mahkememizde görülmekte olan Tazminat (Haksız Fiilden Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
TALEP: Davacı dava dilekçesi ile 13.03.2017 tarihinde iki adet 9.086 TL değerinde piksel led özellikli tabelanın davalı tarafa yaptırıldığını, montaj tarihinden iki ay sonra tabelada bir kısım özelliklerin çalışmadığı, bir tabelanın ışıklarının yarısının yandığı, diğer tabelanın ışıklarının hiç yanmadığı, bunun üzerine üretici firmaya bilgi verildiği, montaj elemanları tarafından tabelaların indirilerek sorunun ne olduğunun tespit edilmeye çalışıldığını, tespit sonucunda led modüllerin patladığı, montaj esnasında alelade işlem yapılıp sızdırmazlık çalışması yapılmadığından yağmur görmesinden dolayı içeriye su alınması nedeniyle elektronik devrelerin hasar gördüğünü, modüler tabelaya vidalanmadığını, montajlamanın amatörce yapıldığını, sorunun teslim tarihinden iki ay sonra ortaya çıkmasına rağmen davalı firma görevlilerinin 7 ay sonra geldiğini ve kusurlu hatalı müdahele ile tabelaların hiç çalışmaz hale geldiğini, daha sonra firma yetkililerinin 1 sene boyunca telefonlarına hiç cevap vermediklerini, şirket tabelasının görünürlüğü olmamasından dolayı firmanın müşteri kaybına ve maddi zarara uğradığını, bu nedenlerle ayıplı mal bedeli olan 9.086 TL nin dava tarihinden itibaren yasal faizi ile hüküm altına alınması talep ve dava etmiştir.
CEVAP: Davalı cevap dilekçesi ile 13.03.2017 tarihinde 2 adet 470×80 cm ölçülerinde 9.086 TL değerinde Led tabela yapıldığını, montaj tarihinden itibaren 1 yıl garanti içerisinde firma talebi üzerine 2 ay içerisinde servis verildiğini, arıza nedeninin tabelaların insanların ulaşabileceği, göz önünde olan bir yerde olduğundan söz konusu tabelaya dışarıdan zarar verildiğinin tespit edildiğini, bu nedenle garanti dışı bir durum olmasına rağmen, yine de iyi niyetle ürünün arkasında durduklarını ve zarar gören yerlerin onarımının ücretsiz taraflarından yapılarak davacının kullanımına tekrar sunulduğunu, buna rağmen davacının servise gittikleri esnada kendisine ve çalışanlarına hakarette bulunduğunu, tabelaların 13.03.2017 tarihinde bir yıllık olan garanti süresinin de bittiğini, daha sonra tekrar tabelaya balkondan çok rahatlıkla müdahale edilebileceğini ve tabelanın zarar görebileceğinin her seferinde hatırlatılıp bu konseptteki tabelaların çok hassas olduğunu ilk baştan beri kendilerine izah edildiğini, ancak davacının yer ve konsept bakımından bu tabela montaj yerinde ısrar ettiğini, çünkü dışarıdan zarar verebilecek bir yer ve konumda olduğunun ekteki resimlerden de görüleceğini, davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLER VE GEREKÇE: Taraflara usulüne uygun tebligat yapılmıştır.
Bakırköy …. Tüketici Mahkemesince “Dava dilekçesi ve ekleri incelendiğinde davacının davayı … Hizmetleri Tic. Ltd. Yetkilisi sıfatıyla açıldığı, davalı … firmasının davaya konu uyuşmazlığa ilişkin olarak değinilen limited şirkete 25.03.2017 tarihli … ve .. nolu faturalar kestiği, söz konusu hizmetin davalının temsilcisi olduğu tüzel kişiliğin ticari faaliyetlerini sürdürdüğü ofise asılan tanıtım tabelalarına ilişkin olduğu, bu nedenle davacının temsilcisi olduğu tüzel kişiliğe fatura tanzim edildiği ve ticari faaliyetlerine ilişkin olduğu, bu nedenle taraflar arasındaki uyuşmazlığın tüketici uyuşmazlığı mahiyetinde olmadığı davacının bir ticaret şirketi olup, davalının da ticari faaliyetini sürdürdüğü bu nedenle davaya bakma görevinin mahkememize ait olmayıp Bakırköy Asliye Ticaret Mahkemesine ait olduğu anlaşılmakla mahkememizin görevsizliğine, davanın görev yönünden reddine ilişkin aşağıdaki gibi hüküm tesis edilmiştir…” gerekçesi ile görevsizlik kararı verilerek dosya mahkememize tevzii edilmiştir.
Dosyaya sunulan 14/05/2019 tarihli bilirkişi Elektrik-Elektronik Mühendisi … tarafından düzenlenen raporda 6502 Sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanunun 13. maddesi hükmü çerçevesinde, davalı tarafından sağlanan hizmetin “AYIPLI HİZMET” kapsamında değerlendirilmesi gerektiği, bu nedenle ürün bedeli olan 9.086,00 TL ‘nin davacıya iadesinin gerekeceği, 17/07/2020 tarihli ek raporda davacı tarafından sunulan fiyat teklifi ile birlikte yapılan piyasa araştırması sonucu, dava konusu 2 adet 500 x 100 cm 30 mm Piksel Led Tabelanın, ıslah tarihi itibariyle güncel bedelinin Kdv hariç 16.200,00 TL, KDV dahil 19.116.00 TL olduğunun tespit edildiği anlaşılmıştır.
Davacı tarafından ıslah dilekçesi sunulmuş, ıslah dilekçesi davalı tarafa tebliğ edilmiştir.
Tarafların tacir olup, uyuşmazlığın ise ticari nitelikteki satım sözleşmesinden kaynaklanması nedeniyle olaya 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu (TBK) ve 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu (TTK) hükümlerinin uygulanması gerekmektedir.
Türk Borçlar Kanunu’nun satım sözleşmesine dair hükümlerinin (TBK m. 207 vd) esasen tacirler arasında yapılan satım sözleşmelerine de uygulanması benimsenmiştir. Bununla birlikte satım sözleşmesinde malın ayıplı olması halinde özel hükümler öngörülmüştür (TTK m. 18/3). Dolayısıyla tacirler arası satım sözleşmelerine Borçlar Kanunu hükümleri ile birlikte TTK m. 18/3 hükmü de uygulanacaktır.

Ayıba ilişkin hukuki düzenleme, dava konusu uyuşmazlık bakımından uygulanması gereken 6098 sayılı Türk Borçlar Kanununun 219. maddesinde yer almaktadır. Düzenlemede “Satıcı, alıcıya karşı herhangi bir surette bildirdiği niteliklerin satılanda bulunmaması sebebiyle sorumlu olduğu gibi, nitelik veya niteliği etkileyen niceliğine aykırı olan, kullanım amacı bakımından değerini ve alıcının ondan beklediği faydaları ortadan kaldıran veya önemli ölçüde azaltan maddi, hukuki ya da ekonomik ayıpların bulunmasından da sorumlu olur.Satıcı, bu ayıpların varlığını bilmese bile onlardan sorumludur.” denilmektedir.
Öğretide ayıp satılanda, hasarın geçtiği anda, vaad edilen nitelikleri bir diğer ifade ile bulunması gereken bir özelliğin bulunmaması ya da bulunmaması gereken bir kusurun ya da eksikliğin bulunması ya da dürüstlük kuralı gereğince ondan beklenen lüzumlu vasıfları taşımaması hali olarak tanımlanmakta ve maddi, hukuki ya da ekonomik ayıp şeklinde sınıflandırılmaktadır. Maddi ayıp bir malda madden hata bulunmasıdır (örneğin malın yırtık, kırık, bozuk, lekeli olması gibi). Hukuki ayıp malın kullanımının hukuken sınırlandırılmış olmasıdır (malın üzerinde rehin, haciz, intifa hakkı gibi kısıtlamalar bulunması gibi). Ekonomik ayıp ise malın iktisadi vasıflarında eksiklik olmasıdır.
Ayıba ilişkin diğer sınıflandırma, ayıbın açık ve gizli olup olmamasına göre yapılmaktadır. Açık ayıp hemen ilk bakışta ya da yüzeysel bir muayene ile tespit edilebilen ayıptır. Durumun gerekli kıldığı, muayene ile anlaşılamayan ayıplar, gizli ayıptır. Alıcı gizli ayıpları araştırmakla yükümlü değilse de ayıp meydana çıkar çıkmaz hemen ihbar etmelidir (Domaniç, H.: Türk Ticaret Kanunu Şerhi, C.I, İstanbul 1988, s.155; Yavuz, N.: Ayıplı İfa, 2.b., Ankara 2010, s. 107; Karakaş, C.F.: Ticari Satımda Ayıp İhbarının Süresi ve Şekli, XXII. Ticaret Hukuku ve Yargıtay Kararları Sempozyumu, Ankar 2006, s.172). Derhal kavramı, halin icabına uygun fazla vakit geçirmeden bildirim olarak anlamak gerekir. Ancak TTK 23/1-(c) maddesi hükmü “Malın ayıplı olduğu teslim sırasında açıkça belli ise alıcı iki gün içinde durumu satıcıya ihbar etmelidir. Açıkça belli değilse alıcı malı teslim aldıktan sonra sekiz gün içinde incelemek veya incelettirmekle ve bu inceleme sonucunda malın ayıplı olduğu ortaya çıkarsa, haklarını korumak için durumu bu süre içinde satıcıya ihbarla yükümlüdür. Diğer durumlarda, Türk Borçlar Kanununun 223 üncü maddesinin ikinci fıkrası uygulanır.” şeklindedir. Eğer alıcı iğfal edilmiş, yani maldaki ayıp ondan bilerek saklanmış ise Kanunun öngördüğü çözüm satıcı bakımından ağırlaştırılmış bir sorumluluğu gerektirmektedir. Nitekim 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 225. Maddesine) göre alıcıyı iğfal etmiş olan satıcı, ayıbın kendisine vaktinde ihbar edilmemiş olduğunu ileri sürerek sorumluluktan kurtulamaz.
Ayıba ilişkin bu genel açıklamadan sonra belirtmek gerekir ki satıcının ayıptan sorumluluğuna da “ayıba karşı tekeffül” denmektedir. Ayıba karşı tekeffül şartlarının gerçekleşmesi durumunda alıcının kendisine tanınan hakları kullanabilmesi için Kanun tarafından kendisine yükletilmiş olan külfetleri yerine getirmelidir. Külfet, alıcının satın aldığı malı muayene etmesi ve bir ayıbın ortaya çıkması halinde bunu satıcıya ihbar etmesidir. Alıcı külfetleri yerine getirmediği takdirde ayıba karşı tekeffül hükümlerinden yararlanamaz.
Külfet teknik anlamda bir yükümlülük veya borç değildir. Külfet, mülkiyetten farklı olarak herhangi bir borç yaratmayan, yerine getirilmediği takdirde o konuda sağlanmış olan hakların kaybedilmesi sonucunu doğuran bir davranış olarak tanımlanabilir. Burada muayene ve ihbar külfetini yerine getirilmemesi halinde alıcının satılanı kabul etmiş sayılacağına dair yasal bir karine söz konusudur. Dolayısıyla külfetlerin yerine getirilmemesi seçimlik hakların kullanılmasına engel olur, alıcı malı o haliyle kabul etmiş sayılır.
Ticari satımlarda muayene ve ihbar külfeti TTK 23/1-(c) maddede düzenlenmiştir. Bu hükme göre “Malın ayıplı olduğu teslim sırasında açıkça belli ise alıcı iki gün içinde durumu satıcıya ihbar etmelidir. Açıkça belli değilse alıcı malı teslim aldıktan sonra sekiz gün içinde incelemek veya incelettirmekle ve bu inceleme sonucunda malın ayıplı olduğu ortaya çıkarsa, haklarını korumak için durumu bu süre içinde satıcıya ihbarla yükümlüdür. Diğer durumlarda, Türk Borçlar Kanununun 223 üncü maddesinin ikinci fıkrası uygulanır.” Ancak ayıp ihbarının bu süre içinde satıcıya ulaşması şart değildir. Bu süre içinde satıcıya ulaşmasa bile alıcı haklarını korumuş olur. TTK 23/1-(c). maddede gizli ayıbın sonradan ortaya çıkması halinde Türk Borçlar Kanunun 223 üncü maddesinin ikinci fıkrasının uygulanacağı belirtilmiştir. Türk Borçlar Kanunun 223/2.maddede ayıbın sonradan ortaya çıkması halinde bildirimin derhal yapılması aksi halde alıcı malı ayıp ile beraber kabul edilmiş sayılacaktır.
Alıcı ihbar külfetini yerine getirmiş ise zamanaşımı süresi içinde Borçlar Kanununun 224 ve 225. maddelerinde kendisine tanınan hakları dava yoluyla talep edebileceği gibi zamanaşımı süresi dolsa bile kendisine karşı açılan davada ayıptan doğan defi hakkını ve seçimlik haklarını ileri sürebilir. Bu halde artık alıcının ayıpları bildiği ya da bilmesi gerektiği konusunda ispat yükü satıcıya aittir. Zira bu suretle satıcı yasal olarak kendisine düşen bir sorumluluğu reddetmektedir.
Dava ,ticari satımdan kaynaklanan üründen kaynaklanan ayıba ilişkin maddi tazminat talebinde ilişkindir.
Dosya tüm deliller ile birlikte değerlendirildiğinde; taraflar arasındaki ihtilaf, dava konusu malların taraflar satış sözleşmesine uygun olarak teslim edilen pksel led özellikli tabelanın ayıplı olduğunda bahisle zararı tazminini talep edip edemeyeceği noktasında olup, mahkememizce yapılan 4/05/2019 tarihli bilirkişi Elektrik-Elektronik Mühendisi … tarafından düzenlenen raporda 6502 Sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanunun 13. maddesi hükmü çerçevesinde, davalı tarafından sağlanan hizmetin “AYIPLI HİZMET” kapsamında değerlendirilmesi gerektiği tespit edilmiş ise de, ofise asılan tanıtım tabelaların davacının temsilcisi olduğu tüzel kişiliğe fatura tanzim edildiği ve ticari faaliyetlerine ilişkin olduğu tarafların arasındaki uyuşmazlığı ticari nitelikte olduğundan Tüketici Kanunun uygulanmasının mümkün olmadığı, yukarıda bahsi geçen TTK ve TBK hükümlerinin uygulama yeri bulacağı, bu kapsamda davacının ayıp ihbarını süresinde yapması gerektiği, bilirkişi raporunda tabelalarının ayıplı olmadığının ancak montajın özensiz yapılması nedeni ile hasarın oluştuğu, bunun ayıplı hizmet niteliğinde olduğu, hem dosya içerisinde hem de davacının beyanından da anlaşıldığı gibi bu ayıba ilişkin davacının yazılı ihbarının olmadığı, telefon ile davalı ile iletişime geçildiği, servis kaydının açılmadığı yönündeki beyanı da dikkate alınarak Ticari satımlarda muayene ve ihbar külfeti TTK 23/1-(c) uyarınca usulüne uygun ayıp ihbarı yapılmadığı anlaşılmakla açılan davanın reddine karar verilerek aşağıdaki şekilde hüküm kurmak gerekmiştir.
HÜKÜM : Yukarıda açıklanan nedenlerle;
AÇILAN DAVANIN REDDİNE,
1-Harçlar Kanunu gereğince hesaplanan 54,40 TL karar ve ilam harcının peşin alınan 155,16 TL harçtan mahsubu ile Hazine’ye irat kaydına, bakiye 9100,76 TL harcın karar kesinleştiğinde ve istek halinde davacıya iadesine,
2-Davacı tarafından sarf olunan yargılama giderinin kendi üzerinde bırakılmasına,
3- Davalı tarafından sarf olunmuş yargılama gideri bulunmadığından bu hususta karar tesisine yer olmadığına,
Dair tarafların yüzüne karşı HMK 394/5 ve 341/1 maddesi gereğince tebliğden itibaren 2 hafta içerisinde istinaf yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup, usulen anlatıldı. 18/11/2020

Katip …
E-imza

Hakim …
E-imza

“iş Bu Evrak 5070 Sayılı Elektronik İmza Kanununun 5. Madde Uyarınca Güvenli Elektronik İmza İle İmzalanmış Olup, 22. Madde Uyarınca Da Islak İmza İle İmzalanmayacaktır.”