Emsal Mahkeme Kararı Bakırköy 3. Asliye Ticaret Mahkemesi 2018/477 E. 2019/181 K. 14.02.2019 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. BAKIRKÖY 3. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2018/477
KARAR NO : 2019/181

DAVA : Alacak (Satım Sözleşmesinden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 21/06/2013
KARAR TARİHİ : 14/02/2019
KARAR YAZIM TARİHİ : 13/03/2019

Mahkememizde görülmekte olan Alacak (Satım Sözleşmesinden Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacının Bakırköy Asliye Hukuk Mahkemesi’ne verdiği 21/06/2013 harçlandırma tarihli dilekçesiyle; Davalı taraflar …. A.Ş’nin yönetim kurulu üyeleri ve yetkilileri olduğunu, konusu şirketi kurarak piyasaya az enerji ile yüksek derecede ısı üreten ve piyasadaki ürünlerden %80 daha düşük enerji maliyetiyle ısınma sağlayacağını iddia ettikleri Vecta isimli elektrikli ısıtıcı soba üretimine ve pazarlamasını yapmaya başlayacakları konusunda sözde çalışma yaptıklarını beyan ederek görsel ve yazılı basında da reklam vermeye başladıklarını, reklamlardan ürün tanıtımını gören müvekkillerinin, dilekçe ekinde sundukları sözleşme ile …. Ltd. Şti yetkilisi olarak davalılara Kosova’daki distribütörlüğünü almak amacıyla 5 sayfadan oluşan bir nüshası İngilizce ve bir nüshası da türkçe olan sözleşme imzalattıklarını, müvekkiline ürün göndermeleri için de davalıların şirketlerinin hesabı olan … Bankası …. Şubesi’ nin …. nolu hesabına 13/01/2008 tarihinde ¨58.000,00 ve …. Bankası … Şubesindeki hesabına 15/01/2008 tarhinde de ¨ 42.000,00 olmak üzere toplam da ¨100.000,00 para gönderdiğini, davalılar, müvekkilinden söz konusu bu parayı aldıktan sonra, teslimi vaat edilen ürünler bir türlü teslim edilmediğini, davalılar, sürekli bu gün yarın, ürün göndereceğiz diyerek bir türlü ürün göndermediklerini gibi , aldıkları paraya da iade etmediklerini, müvekkilinin söz konusu sözleşmeye dayanarak ve alacağı ürünlerin satışını yapmak için kosova ‘da işyeri kiraladığını ancak davalı taraflar ürün göndermediğinden müvekkilinin büyük zararlara uğradığını ve verdiği 100 Bin ¨’sini de bugüne kadar alamadığını, davalılar, gerek vaatleri ve gerekse de yapmış oldukları reklam kampanyaları ile hileli davranışları ile gerçekte olmayan fakat büyük bir şirket oldukları intibarını uyandırmak sureti ile müvekkilinden para aldığını, bunun karşılıklarında ise ne ürün gönderdiklerini ne de parayı iade ettiklerini, yapmış oldukları araştırma neticesinde davalıların aynı amaçla ve benzer isimlerle birden çok şirket kurduklarını ve piyasayı bu şekilde dolandırdıklarının anlaşıldığını, bunun üzerine de müvekkilinin kendisinin dolandırıldığının farkına vararak Cumhuriyet Başsavcılığına şikayette bulunduğunu ve şikayet sonucunda davalılar hakkında İstanbul …Ağır Ceza Mahkemesi’nin …. Esas numarası ile dolandıncılık suçundan dava açıldığını ve halen yargılamanın devam ettiğini, müvekkilinin davalılar tarafından dolandırılması ve mağduriyetinin giderilmediği nedeni ile içinde bulunduğu ruhi çöküntüyü bir ölçüde onarmak amacı ile ¨10.000,00 (OnbinTürklirası) manevi tazminatın davalılardan müştereken ve müteselsilen sözleşme tarihinden itibaren yasal faizi ile tahsilini, alacaklarının tahsilini teminen,tüm davalıların Uyaptan araştırılarak tespit edilecek gayrimenkullerine, araçlarına ve banka hesaplanna ihtiyati tedbir konulmasını dava masrafları ile yargılama giderleri ve vekalet ücretinin karşı tarafa yüklenmesini talep ve dava etmiştir.
SAVUNMA:
Davalı … tarafından mahkememize sunulan 12/09/2013 havale tarihli cevap dilekçesinde özetle; Huzurdaki dava ile …. Limited Şirketi yetkilisi davacı yan , önceden kurulu üyesi olduğu ….Aş ile distribütörlük sözleşmesi imzaladığını ve bahsi geçen sözleşme sebebiyle de çeşitli zamanlarda ve çeşitli hesaplara ödediğini iddia ettiği toplam 100.000,00 ‘nin tespiti ile bu miktarın faizi ile birlikte tahsili ve 10.000,00 ‘de manevi tazminat talepli alacak davası açtığını, davacı …. Ltd .Şti. Yetkilisi ile bir zamanlar yönetim kurulu üyesi olduğu …Aş . Arasındaki iddia edilen uyuşmazlık iki ticari işletme arasında gerçekleşmiş olduğundan huzurdaki dosyanın görevli ticaret mahkemesine gönderilmesini, davacının dava dilekçesindeki idialarının gerçeği yansıtmadığını , davacı şirket yetkilsi ile yapılan sözleşmeden haberdar edilmediğini , davacı yan ile sözleşmenin imzlaanmasından sonra da ürün talebi hakkında bizzat herhangi bir görüşmesinin de olmadığını, kaldı ki sözleşmeden ancak davacı yanın hukuki yollara başvurulmasından sonra bilgisinin olduğunu, davacı yan tarafından dava dileçesinde de belirttiği üzere İstanbul … Ağır Ceza Mahkemesi’nin… esas sayılı davada yargılamanın devam ettiğini, husumet yönünden itiraz ettiklerini, dava konusu sözleşmenin imzalandığı tarihte yönetim kurulu üyesi olduğu ….Aş.’nin Ticaret Sicil Gazetesinde de ilan olunduğu üzere ancak çift imza ile sözleşme yapabileceğinin bilindiğini, oya davacı şirket yetkilisinin , dava konusu sözleşmeyi imaza yetkililerinden sadece biri olan … ile imzalamış olduğunun ortada olduğunu, bu nedenlerle öncelikle görevf itirazının değerlendirilerek dosyanın Asliye Ticaret Mahkemesine gönderilmesini, usule ilişkin itirazlarının reddi halinde ise dava konusu alacak yönünden husumet itirazının dikkate alınarak haksız ve mesnetsiz davanın reddi ile yargılama giderleri ile vekalet ücretinin karşı tarafa yüklenmesini talep etmiştir.
Davalı Altınç Günal tarafından mahkememize sunulan 05/07/2018 havale tarihli cevap dilekçesinde özetle; Davacı tarafın dava dilekçesinde , davacı … göründüğünü, ancak bu kişinin davalılra arasında bulunan ….Aş. İle doğrudan yapmış olduğu bir sözleşme bulunmadığını, dava dilekçesindeki iddiaya göre bu kişi …. Ltd. Şti.’nin yetkilisi olduğunu, bu nedenle kendi adına dava açma yetkisi bulunmadığını, davanın aktif husumet nedeniyle reddine karar verilmesini, yine davaya konu olduğu iddia edilen sözleşme , ortağı olduğu şirketi bağlamamadığını,yok hükmünde olan sözleşmeden doalyı sorumluluğunun olmadığını bu nedenle pasif husumet nedeniyle reddine karar verilmesini,davaya konu alacak iddiası TBK 146,147 vd. Maddelerinde belirtilen süreler geçmiş olduğundan zamanaşımına uğradığını, bu nedenle davanın zamanaşımı nedeniyle reddine karar verilmesini, davacı şirket yetkilisi ile yapılan sözleşmeden haberdar edilmediğini ve davacı taraf ile sözleşmenin imzalanmasından sonra da ürün talebi hakkında hiç bir görüşme olmadığını, kaldı ki sözleşmeden ancak davacı tarafın hukuki yollara başvurmasından sonra haberi olduğunu, davacı tarafın dava dilekçesinde de bertildiği üzere İstanbul …. Ağır Ceza Mahkemesi’nin …. esas sayılı olarak açılan davada hakkında veraat kararı verildiğini, kararı davacının temyiz ettiğini, söz konusu dava dosyası incelendiğinde, davacı şirket yetkilisi ile sözleşme öncesinde ve sonrasında bir görüşmesinin olmadığını, kendisi de ifadelerinde İsmet Başgül ve … ile görüştüğünü beyan ettiğini , diğer taraftan dava konusu sözleşmnin imzalandığını tarihte ….Aş. ‘nin Ticaret Sicil Gazetesinde ilan olunduğu üzere ancak çift imza ile sözleşme yapılabileceğinin bilindiğini, davacı tarafın bunu kolayca tespit edebileceğini, davacı şirket yetkilisinin , dava konusu sözleşmeyi imza yetkililerinden sadece biri olan … ile imzalamış olduğunun ortada olduğunu, bu nedenlerle haksız ve gerçekleri yansıtmaktan uzak , usul ve yasaya aykırı açılan davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLER VE GEREKÇE:
Dava, anonim şirket yönetim kurulu üyelerinin sorumluluğundan kaynaklanan maddi tazminat ve manevi tazminat istemine ilişkindir.
6100 sayılı HMK’nın dava şartlarını düzenleyen 114/1-d maddesindeki dava ehliyeti, fiil ehliyetinin medeni usûl hukukunda büründüğü şeklidir. Fiil ehliyetine sahip olan bütün gerçek ve tüzel kişiler dava ehliyetine de sahiptir. Aynı Kanun’un 114/1-e maddesindeki dava takip yetkisi, davada taraf olan kişinin o davayı kendi adına yürütebilme ve talep sonucu hakkında kendi adına hüküm alabilme yetkisidir (HMK md. 53). Sözü edilen kurum, şeklî taraf kuramının kabulünün sonucu olarak ortaya çıkmış ve sözü edilen kuramı tamamlamak amacıyla geliştirilmiştir. Davayı takip yetkisi, maddi hukuktaki tasarruf yetkisinin usul hukundaki karşılığını oluşturur. Ayrıca, bu kavram, davada taraf olmadığı hâlde kanun gereği taraf gibi davranmakla görevli kılınmış olanların hukukî konumlarının açıklanmasında başvurulan bir kavram konumundadır. Kural olarak taraf ehliyeti ve dava ehliyeti bulunan kişinin dava takip yetkisi vardır. Ancak bazı istisnai durumlarda davada taraf olarak gösterilen kişinin taraf ve dava ehliyeti olmasına rağmen dava takip yetkisi olmayabilir. Örn: Hakkında iflas kararı verilen kişinin taraf olduğu hukuki davalarda da istisnai durumlar dışında davayı takip yetkisi iflas idaresine aittir.
Taraf sıfatı (husumet) ise, maddi hukuka göre belirlenen, bir subjektif hakkı dava etme yetkisini ya da bir subjektif hakkın davalı olarak talep edilebilme yetkisini gösteren bir kavramdır. Taraf ehliyeti; davada taraf olabilme, usulî hukuki ilişkinin süjesi olabilme ehliyetidir. Taraf ehliyetine sahip olan kişi, davada davacı veya davalı olabilecektir. Bu nedenle, taraf ehliyeti usûli bir kavramdır. Taraf ehliyetine sahip olabilmek için medeni hukuktaki hak ehliyetine sahip olmak gerekir. HMK’nın 50. maddesine göre, medeni haklardan yararlanma ehliyetine sahip olan, taraf ehliyetine de sahiptir. Buna göre tüm insanlar, hak ehliyetine ve dolayısıyla taraf ehliyetine sahiptir. Dava ehliyeti ise, medeni hakları kullanma ehliyetine göre belirlenir. (HMK md. 51) Fiil ehliyetine sahip olan kişi, dava ehliyetine de sahiptir ve davayı yürütebilir, usûl işlemlerini yapabilir. Reşit olan ve temyiz kudretine sahip olan kişiler fiil ehliyetine sahiptir. Taraf ehliyeti, dava ehliyeti ve dava takip yetkisi davanın taraflarının kişilikleriyle ilgili olduğu halde, taraf sıfatı dava konusu subjektif hakka ilişkindir. Davacı tarafta yer alan taraf için aktif taraf sıfatı, davalı tarafta yer alan taraf için pasif taraf sıfatından söz edilebilir. Uygulamada, “sıfat” yerine “husumet” terimi de kullanılmaktadır. Sıfat dava şartı olmayıp, itirazdır. Çünkü bir kimsenin hak sahibi veya borçlu olup olmadığı davanın esasına girildikten sonra tespit edilebilir. Bu durumda ise dava esastan ret veya kabul edilir. Oysa, dava şartları davanın esasına girilmesini engelleyen niteliktedir. Ancak sıfat bir itiraz olduğundan, hâkim diğer itirazlar gibi taraf sıfatını da dava dosyasından anlayabildiği sürece kendiliğinden nazara alır. Sıfat, davada taraflardan birinin davaya konu subjektif dava hakkının bulunup bulunmadığı ile ilgili bir husustur. Tarafların sıfatının yargılama sonuna kadar devam etmesi zorunludur. Bu husus mahkemece re’sen gözönünde bulundurulmalıdır. Bir davada, taraflardan birinin, davacı ya da davalı sıfatının (aktif ya da pasif husumet sıfatının) olmadığı belirlenirse, artık bu davanın esasının çözümüne girilmeden, davanın husumet sıfatı yokluğundan reddi gerekir. Bir kişinin belli bir davada davalı veya davacı sıfatını haiz olup olmadığı şeklinde nitelendirilen husumetin ileri sürülme zamanı yasa ile kabul edilen bir ilk itiraz olmadığı gibi davalı veya davacı tarafından ileri sürülmesi gerekli bir def’i de değildir. Davanın her aşamasında ileri sürülmesi mümkün veya mahkemece vakıf olunduğu takdirde re’sen nazara alınması gerekli hukuki bir durumdur.
Somut uyuşmazlıkta;davacı,davalı şirket ile yöneticilerinin kendisini zarara uğrattığından bahisle davalı şirkete ödediği para ile bir miktar manevi tazminatın tahsili istemi ile huzurdaki davayı açmış ise de,dava konusu sözleşmenin davacının yetkilisi olduğu …. Limited Şirketi ile yapıldığı,bu hususun sözleşmenin başında …. firmasının adının yazılmak suretiyle taraf gösterilmesi,hatta başlıkta yer alan 549 31 32 nolu telefon numarasının Mahkememizce çıkartılan sicil kaydındaki dava dışı şirkete ait olduğu ve sözleşmenin sonunda da sözleşmenin tam yetkili temsilcileri tarafından imzalandığının açıkça yazılı olduğu,buna göre davanın,sözleşme tarafı olan … Limited Şirketi tarafından açılması gerekirken şirket yetkilisi tarafından açıldığı,davacının aktif husumet ehliyetinin bulunmadığı anlaşıldığından davanın aktif husumet yokluğundan reddine karar verilmesi gerektiği sonucuna varılarak aşağıdaki gibi hüküm fıkrası oluşturulmuştur.
HÜKÜM/Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-Davanın aktif husumet yokluğu nedeniyle REDDİNE,
2-Alınması gerekli ¨44,40 karar ve ilam harcının peşin alınan ¨1.878,55 harçtan mahsubu ile fazla alınan ¨1.834,15 harcın karar kesinleştiğinde ve talep halinde davacıya İADESİNE,
3-Davacı tarafından yapılan yargılama giderinin kendi üzerinde BIRAKILMASINA,
4-Davalı … kendisini bir vekil ile temsil ettirdiği anlaşıldığından karar tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT’ne göre hesap edilen ¨2.725,00 ücreti vekaletin davacıdan tahsili ile davalıya VERİLMESİNE,
5-Kararın kesinleşmesine kadar yapılan yargılama giderlerinin davacı tarafça peşin olarak yatırılan ¨626,00 yargılama gider avansından mahsubu ile bakiye kısmın karar kesinleştiğinde davacıya İADESİNE,
6-Davalı tarafından yatırılan ancak kullanılmayan gider avansının karar kesinleştiğinde davalıya İADESİNE,
Dair,6100 sayılı HMK’nun geçici 3 üncü maddesinin 2 inci fıkrası yollamasıyla mülga 1086 sayılı HUMK’nun 26/09/2004 gün ve 5236 sayılı Kanunla yapılan değişiklikten önceki 427 ilâ 454 üncü madde hükümleri uyarınca kararın tebliğinden itibaren 15 gün içerisinde temyiz yolu açık olmak üzere davacı asıl ile davacı vekilinin yüzlerine karşı davalıların yokluğunda oy birliği ile verilen karar açıkça okunup,usulen anlatıldı .14/02/2019

BAŞKAN …
E-imzalı
ÜYE …
E-imzalı
ÜYE …
E-imzalı
KÂTİP …
E-imzalı

“İŞ BU EVRAK 5070 SAYILI ELEKTRONİK İMZA KANUNUNUN 5. MADDE UYARINCA GÜVENLİ ELEKTRONİK İMZA İLE İMZALANMIŞ OLUP, 22. MADDE UYARINCA DA ISLAK İMZA İLE İMZALANMAYACAKTIR.”