Emsal Mahkeme Kararı Bakırköy 3. Asliye Ticaret Mahkemesi 2018/391 E. 2018/1284 K. 14.12.2018 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
BAKIRKÖY
3. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2018/391 Esas
KARAR NO : 2018/1284

DAVA : Menfi Tespit (Kıymetli Evraktan Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 29/06/2017
KARAR TARİHİ : 14/12/2018
K. YAZIM TARİHİ : 25/12/2018
Mahkememizde görülmekte olan Menfi Tespit (Kıymetli Evraktan Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili Bakırköy … Tüketici Mahkemesi’nin… Esas sırasına kayıtlı dava dilekçesi ve duruşmadaki beyanlarında özetle; davalının müvekkili hakkında Küçükçekmece … İcra Müdürlüğü’nün …. Esas sayılı dosyası ile 10.018,70-TL alacak üzerinden icra takibi başlattığını, müvekkilinin davalıya borçlu olmadığını, müvekkilinin davalıdan bir daire satın almak için anlaştığını, davalı tarafından kendisine 20/05/2017 tarihinde sözleşme imzalatıldığını, müvek- kilinin bankadan kredi çıkmayınca ve hastalık sebebiyle sözleşmeden 29/05/2017 tarihinde süresi içerisinde cayma bildiriminde bulunduğunu, kendisinden alınan senedin iadesini istediğini, davalının 15.000,00 TL ücret isteyince ve cayma bildirimini kabul etmeyince müvekkilinin savcılığa giderek cayma süresi içerisinde şikayette bulunduğunu beyanla müvekkilinin davalıya borçlu olmadığının tespitini, Küçükçekmece …. . İcra Müdürlüğü’nün …. esas sayılı dosyasında başlatılan icra takibinin ihtiyati tedbir yolu ile durdurulmasını ve iptalini, davalının % 20’den aşağı olmamak üzere kötü niyet tazminatı ile mahkumiyetini, yargılama gideri ile vekalet ücretinin davalı tarafa yükle- tilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili cevap dilekçesi ve duruşmadaki beyanlarında özetle; davacının gayrimenkul arayışı ile müvekkili firmaya geldiğini, ilgili personel tarafından kendisine daireler gösterildiğini, tarafların satış için anlaştığını, davacının kredi kullanmak için bankaya başvurduğunu, kredi başvurusu onaylanan davacının daha sonra keyfi olarak gayrimenkulü almaktan vazgeçtiğini, dava konusu sen- edin “tellallık ücreti kapsamında ” müvekkilinin alacağını teminat altına almak için düzenlendiğini ve davacı tarafından imzalandığını, davacının bu ücreti ödemekten kaçınması üzerine takibe konu edildiğini beyanla davanın reddini savunmuştur.
Bakırköy…. . Tüketici Mahkemesi’nce yapılan değerlendirme sonucu tesis olunan… Esas, …. karar nolu 26/01/2018 tarihli ilam ile ” davanın kambiyo senedine dayalı takip hakkında menfi tespit talebine ilişkin olduğu, kambiyo senetlerinin 6102 sayılı TTK ‘nun 645 md de düzenlendiği”nden bahisle görevsizlik kararı verilmiş, kararın kesinleşmesi ve davacı vekilinin talebi üzerine dosya tevzien mahkememiz esasına kaydedilmiştir.
Dava, İİK 72/3 maddesine dayalı icra takibinden sonra açılan ve kambiyo senedinden kaynaklanan menfi tespit talebine ilişkindir.
Gerçekte var olmayan bir borç ya da geçersiz bir hukuki ilişki nedeniyle icra takibine maruz kalması muhtemel olan veya icra takibine maruz kalan bir kimsenin (borçlunun) gerçekte borçlu bulunmadığını ispat için açacağı dava, menfi tespit olarak adlandırılmaktadır.
İİK 72. md.ne göre maddeye göre, borçlu, icra takibinden önce veya takip sırasında borçlu bulunmadığını ispat için menfi tespit davası açabilir. İcra takibinden önce açılan menfi tespit davasına bakan mahkeme, talep üzerine alacağın yüzde onbeşinden aşağı olmamak üzere gösterilecek teminat mukabilinde, icra takibinin durdurulması hakkında ihtiyati tedbir kararı verebilir. İcra takibinden sonra açılan menfi tespit davasında ise ihtiyati tedbir yolu ile takibin durdurulmasına karar verilemez. Ancak, borçlu gecikmeden doğan zararları karşılamak ve alacağın yüzde onbeşinden aşağı olmamak üzere göstereceği teminat karşılığında, mahkemeden ihtiyati tedbir yoluyla icra veznesindeki paranın alacaklıya verilmemesini isteyebilir.
Bu düzenlemeden de anlaşılacağı üzere menfi tespit davasında amaç bir hukuki ilişkinin veya bir hakkın gerçekten mevcut olmadığının tespitidir.Başka bir deyişle hukuki bir yarar bulunması koşuluyla sonuçta alacak-borç ilişkisi doğuracak bir durumun olmadığının tespiti amaçlanır.Dayanılan hukuki ilişkinin gerçekten mevcut olmadığı icra takibine maruz kalmadan önce ileri sürülebileceği gibi, icra takibinden sonra da ileri sürülebilir. Borçlunun icra takibinden önce veya sonra menfi tespit davası açabilmesi için borçlu olmadığının tespitinde hukuki yararının bulunması şarttır.Buna rağmen borçlunun, alacaklının harekete geçmesini beklemeden borçlu olmadığının tespitinde korunmaya değer bir yararı bulunabilir. Bu tür bir yararının bulunması halinde borçlu, borçlu olmadığının tespiti için dava açabilir.Bunun dışında icra takibi taraflar arasındaki maddi ilişkiyi tespit edecek nitelikte olmadığından, alacaklının takibe girişmesinden sonra, hatta takip kesinleştikten sonra da borçlunun, borçlu olmadığının tespitini mahkemeden istemesi mümkündür.
Borçlu belirtilen şekilde takipten önce veya sonra alacaklıya karşı bir menfi tespit davası açar; bu davayı kazanırsa, hakkındaki icra takibi dayanaksız kalır ve borcu ödemekten kurtulur.Ancak borçlu borcunu icra dairesine ödedikten sonra, artık menfi tespit davası açamaz. Bu halde borçlunun sırf borçlu olmadığının tespitinde hukuki bir yararı yoktur. Bundan sonra ödediği paranın geri alınması için bir dava açması söz konusu olur ki, bu da istirdat davasıdır (Hakan Pencanıtez, Oğuz Atalay, Meral Sungurtekin Özkan, Muhammet Özekes, İcra ve İflas Hukuku, s.156- 164).
Menfi tespit davası, normal bir hukuk davası gibi açılır. Borçlu, itirazın kaldırılması sırasında tetkik merciinde (m. 68-68a) ileri sürüp ispat edemediği itiraz ve def’ilerini, menfi tespit davasında yeniden ileri sürebilir; çünkü itirazın kaldırılması kararı, menfi tespit davasında kesin hüküm teşkil etmez.Nitekim aynı ilkeler, Hukuk Genel Kurulunun 17/03/2010 gün ve 2010/19-123 E. 2010/154 K; 07/12/2011 gün ve 2011/13-576 E. 2011/747 K sayılı kararlarında da vurgulanmıştır.
Uyuşmazlığın çözümü için, alacağın dayanağını teşkil eden kambiyo senedinin hukuksal niteliğini de irdelemekte yarar vardır.Bütün mücerret alacaklarda olduğu gibi kambiyo senedi alacağı da kural olarak, uygun bir asıl borç ilişkisine dayanır. Bir kambiyo senedi düzenleyip veren ve bu senedi alan herkes, bütün hukuki işlemlerin yapılmasına temel teşkil eden bir ‘gayeye’ ulaşmak istemektedir. İşte bu gaye, bir kambiyo senedinde mündemiç hakkın doğumu ve devri açısından hukuki sebebi teşkil eder. Kambiyo senedi düzenlenmesi dolayısıyla ortaya çıkan bu ilişki “kambiyo ilişkisi” olarak anılmaktadır. Kambiyo senedi vermek suretiyle borç altına giren borçlu “kambiyo taahhüdü”nde bulunmuş olur.
Kambiyo ilişkisinin altında esas itibariyle bir asıl/temel borç ilişkisi vardır. Kambiyo senedinden kaynaklanan talebin geçerliliği, temel ilişkiden kaynaklanan temel talebin ve bununla ilgili olarak taraflar arasında varılmış amaca ilişkin mutabakatın geçerliliğinden tamamen bağımsızdır. Kambiyo senedinden doğan talep hakkına kambiyo hukuku, temel talebe ise, bu talebin ait olduğu hukuk kuralları uygulanır.
Bu genel açıklamadan sonra, hemen belirtmelidir ki, bono, ödeme vaadi niteliğinde bir kambiyo senedi olup, bonoyu düzenleyen, asıl borçlu durumundadır.
Bonoda bulunması zorunlu olan şekil şartları 6102 sayılı TTK’nun 776.maddesinde sayılmıştır. Bu unsurların yanı sıra, yerleşik Yargıtay kararlarında ve öğretide de kabul edildiği gibi, bonolara özgü seçimlik unsurlar da bulunmaktadır.Bonoya isteğe bağlı olarak, faiz, bedelin nakden ya da malen alındığı veya yetkili mahkeme kayıtları da konabilir. (Reha Poroy, Kıymetli Evrak Hukuku Esasları, 11.Bası, s.237 vd.) Seçimlik unsurlardan biri de, temel borç ilişkisinden kaynaklanan borcun dayandığı nedenin gösterilmesine yönelik “bedel kaydı”dır. Eş söyleyişle “bedel kaydı” kambiyo senedinin ihtiyari kayıtlarındandır. Bu kayıt keşidecinin (borçlunun), senedin lehdarından (alacaklıdan) karşı edayı aldığını ispata yarar. Temel borç ilişkisinin bir sözcükle senede yansıtılması şeklinde ortaya çıkan bedel kaydının varlığı ya da yokluğu, senedin bono niteliğini etkilemez. Zira, bono, bağımsız borç ikrarını içeren bir senettir. Bu nedenle bir illete bağlı olması gerekmez ve kural olarak ispat yükü senedin bedelsiz olduğunu iddia eden tarafa aittir. Ancak, bir defa bir mal alışverişine dayandığı “malen” kaydıyla, ya da bir alacak borç ilişkisine dayandığı “nakten” kaydı ile senede yazılmışsa, artık buna uyulmak gerekir. Bu kayıtların aksinin savunulması senedin talili (nedene, illete bağlanması) anlamına gelir ki, böyle bir durumda ispat yükü yer değiştirir. Senedi talil eden, savını kanıtlamak yükümlülüğü altına girer.
Taraflarca delil olarak dayanılan 20/05/2017 tarihli sözleşme, davacı tarafından Büyükçekmece CBS’na hitaben yazılan 20/05/2017 tarihli şikayet dilekçesi, bono örneği, takip dosyası celp ve ibraz edilmiştir.
Davacının ididası, davalının savunması, bilirkişi SMMM …. tarafından düzenlenen 12/10/2018 tarihli rapor ,toplanan tüm deliller ile dosyadaki bilgi ve belgelere göre yapılan yargılama sonunda ; davacı ve davalı arasında davacının satın almak istediği taşınmazın satışına davalı tarafça komisyon/tellallık hizmeti sunulması şeklinde akdi bir ilişki bulunduğu, buna dair düzenlenen 20/07/2017 tarihli adi yazılı belge üzerinde davacının “kredi çıkmazsa kaparomu geri alırım” şek- lindeki şerhinin bulunduğu, ancak söz konusu belgede takip ve dava konusu bono ile ilgili bir açıklamanın yer almadığı, davacı tarafca şikayet dilekçesi ekinde Cumhuriyet Savcılığı’na ibraz olunan bono görüntüsünde sadece bedele ilişkin rakam ile ”10.000,00 TL” ibaresi ile borçlu kısmından davacının isminin, soy isminin ve TC numarasının yazdığı ayrıca imzası inkâr olunmayan borçluya ait imzanın yer aldığı, lehdarın,ihdas nedeninin ve tarihin yazılı olmadığı, davalı tarafın cevap dilekçesinde; söz konusu bononun kapora olarak değil, tellallık ücreti olarak verildiği yönündeki savunması kapsamında yapılan incelemede ise yine bu senedin tellallık ücreti olarak verildiğine ilişkin soyut savunmadan öte herhangi bir delil elde edilemediği, taraflar arasındaki sözleşmeden ve soruşturma evrakından bu bononun kapora olarak verildiği sonucuna varıldığı, takip konusu bononun tellallık ücretine karşılık alındığının kabulü halinde de davacının taşınmaz alımından vazgeçmesi ve alıcı ile satıcı arasında taşınmaz satışına ilişkin resmi sözleşmenin kurulmaması nedeniyle ( BK 520 ve 521 mad. gereği) takip alacaklısının tellalık (simsarlık) ücretine hak kazanmadığı, neticeten davalının dava ve takip konusu bono nedeniyle davacıdan alacaklı olmadığı, buna rağmen kötü niyetle takibe konulduğu sonucuna varılmakla davanın kabulüne karar verilmiş, aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.

H Ü K Ü M : Yukarıda açıklanan nedenlerle;

1-Davanın KABULÜNE,
Davacının 29/05/2017 tarih, 10.000,00 TL bedelli senede dayalı Küçükçekmece …. İcra müd. …. Esas sayılı dosyası ile takibine girişilen 10.018,70 TL tutarındaki alacak nedeniyle davalıya borçlu olmadığının tespiti ile takibin iptaline,
Davalının hüküm altına alınan alacağın %20 ‘si oranında kötü niyet tazminatı ile mahkumiyetine,

2- Harçlar Kanunu gereğince tahsili gereken 684,37 TL karar harcından mahkememiz veznesine yatırılan 171,09 TL peşin harç ile icra veznesine yatırılan 50,09 TL harcın mahsubu sonucu bakiye 463,19 TL karar harcının davalıdan tahsili ile Hazine’ye irat kaydına,

3-a.) Davacı tarafından sarf olunan (600,00 TL bilirkişi ücreti + 175,00 TL posta/tebligat/ müzekkereden ibaret ) 775,00 TL yargılama gideri ile ( 35,90TL başvuru harcı + 171,09 TL peşin nispi harç + 4,50 TL vekalet harcından ibaret ) toplam 211,49 TL harcın davalıdan tahsil edilerek davacıya ödenmesine,
b.) Davalı tarafça sarf olunan yargılama gideri bulunmadığından bu hususta karar tesisine yer olmadığına,
c-) Sarf olunmayan gider/delil avansının karar kesinleştikten sonra ilgilisine iadesine,

4-Kendisini vekil ile temsil ettiren davacı lehine hüküm altına alınan dava değerine göre yürürlükte bulunan Av. Kan. ve AAÜT gereğince takdir olunan 2.180,00 TL vekalet ücretinin davalıdan tahsil edilerek davacı tarafa ödenmesine dair,

Davacı Vekili, davalı ve davalı vekilinin yüzüne karşı 5235 Sayılı Kanunun geçici 2. maddesine göre Bölge Adliye Mahkemeleri’nin kurulmasına ve 20 Temmuz 2016 tarihinde göreve başlamalarına dair kararların 07/11/2015 tarih ve 29525 sayılı Resmi Gazete’de ilan edildiği anlaşılmakla 6100 sayılı Hukuk Mahkemeleri Kanununun 341 ila 360. madde hükümleri gereğince mahkememize veya aynı sıfatta başka bir mahkemeye verilecek dilekçe ile kararın tebliğinden itibaren iki hafta içerisinde veya istinaf dilekçesi kendisine tebliğ edilen taraf, başvuru hakkı bulunmasa veya başvuru süresini geçirmiş olsa bile, mahkememize veya aynı sıfattaki başka bir mahkemeye vereceği cevap dilekçesi ile iki hafta içerisinde istinaf yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı. 14/12/2018

Katip …

Hakim …