Emsal Mahkeme Kararı Bakırköy 3. Asliye Ticaret Mahkemesi 2018/297 E. 2019/140 K. 08.02.2019 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
BAKIRKÖY
3. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2018/297 Esas
KARAR NO : 2019/140

DAVA : Menfi Tespit (Kambiyo Senetlerinden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 26/03/2018
KARAR TARİHİ : 08/02/2019
K.YAZIM TARİHİ : 22/02/2019
Mahkememizde görülmekte olan Menfi Tespit (Kambiyo Senetlerinden Kaynaklanan) dava- sının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili dava dilekçesinde ve duruşmadaki beyanlarında özetle; davalı alacaklı tara- fından müvekkili aleyhine Silivri İcra Dairesi’nin …. Esas sayılı dosyası üzerinden icra takibi başlatıldığını, takip dayanağı senet borçlusunun (davacının kardeşi) …. olduğunu, davacının bu senette kefil olarak göründüğünü, davalı tarafın asıl senet borçlusu hakkındaki takibi devam ettirmemesine rağmen davacı yönünden ısrarla takibe devam ettiğini, taraflar arasında” dava konusu senet üzerindeki imzanın müvekkilinin eli olmadığı ” iddiasına dayalı olarak davalar görül- düğünü ,ancak mahkememizdeki iş bu davada takip konusu senet üzerindeki yazı ve rakamlar hak- kında da (rakam ilavesi suretiyle oynama ) sahtecilik yapıldığı iddiasında bulunduklarını ,bu nedenle daha önceki davaların kesin hüküm teşkil etmeyeceğini beyanla takibin tedbiren durdurulmasını, takip konusu senedin sahteliğinin ve müvekkilinin takip alacaklısı durumundaki davalıya borçlu olma- dığının tespitini , tahsilatı yapılan kısmın istirdatını, davalının en az % 20 oranında kötü niyet taz- minatı ile mahkumiyetini, yargılama gideri ile vekalet ücretinin davalıya yüklenmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı cevap dilekçesinde ve duruşmadaki beyanlarında özetle,davacının dava dilekçe- sinde ileri sürdüğü iddiaların yeni iddialar olmadığını, yıllardır farklı mahkemelerde açtığı aynı davalarda ileri sürdüğü hususlar olduğunu, aynı sahtecilik iddialarıyla mahkememizin ….Esas- …. Karar sayılı dosyası ile yargılama yapıldığını ve kesin hüküm nedeni ile davanın red- dine karar verildiğini, kararın kesinleştiğini, senetteki imzaların davacının eli ürünü olduğuna dair Silivri İcra Tetkik Merci’nin …. E-….K. Sayılı dosyasında alınan 09/11/2000 tarihli ATK raporu ve Silivri ….. Asliye Ceza Mahkemesi’nin …. E-…./…K. Sayılı dosyasında alınan 22/06/ 2016 tarihli ATK raporu ile mahkeme kararının bulunduğunu, ancak buna rağmen davacının aynı davaları açmayı alışkanlık haline getirdiğini, davacının “takip konusu senedin …. isimli kişiden aldıkları 1500 mark karşılığında verdikleri boş senet olduğunu” iddia etttiğini,ancak Silivri …. Asliye Ceza Mahkemesi’nin …. sayılı dosyasının 22/10/2014 tarihli duruşma tutanağına bakıl- dığında dava dilekçesinin tam aksine”Biz ….’e …. ile birlikte 1500 markı verdik.Boş senedi de ….’den …. ile birlikte aldık o senedi yırtıp attık bundan eminim . Çünkü benim gözümün önünde oldu” dediğini, hakim huzurunda …. adlı kişiden senedi kendilerinin aldığını ve senedi yırttığını beyan eden davacının şimdi mahkememizde takibe konulan senedin bu senet oldu- ğunu, davalı müvekkilinin yetkili hamil olmadığını …vs. iddia ettiğini,davacının 2001 yılında takibe konu senet hakkında Silivri Asliye Hukuk Mahkemesi’nde ….sayılı menfi tespit davasını açtığını ve temel borç ilişkisini kabul ederek takibe konu senedi ödediğini elinde ibraname olduğunu iddia ettiğini, ekte dava dilekçesini ve gerekçeli kararın sunulduğunu, tabi bu ibranamenin sahte olduğu ve ibranamedeki yazıların davacı …’e ait olduğunun ATK tarafından tespit edil- diğini, Sahte Hususi Belge Tanzim Etmek Ve Kullanmak Suçundan hakkında Silivri …. . Asliye Ceza Mahkemesi’nin …. Esas sayılı davası açıldığını, dosyada dava zamanaşımı gerçekleştiğinden davanın düşürüldüğünü, ekte iddianameyi ve kararı sunduklarını, davacının borç ilişkisini mahkemeye verdiği dilekçede kabul ettiğini,takibe konu senedi ödediğine ilişkin sahte ibraname yazan davacının beyanlarına itibar edilemeyeceğini.dosyaya delil olarak sunulan adres ve iletişim bilgileri dahi bulunmayan ….adlı bilirkişiye ait olduğu iddia edilen(!)raporunun hukukla ilgisi olmayan bir belge olduğunu, müvekkilinin, davacının takibe konu senetle ilgili açtığı davalarda sahte ibraname ve sahte davayı kabul dilekçesi ile karşılaşıldığını, bu bilirkişi raporu olduğu iddia edilen belgenin de sahte olma olasılığının yüksek olduğunu, imzaya ilişkin incelemelerin senet aslı olmadan yapılama- yacağını, ancak bilirkişi olduğunu iddia edilen kişinin cep telefonu görüntülerinden bu tespiti yapmış göründüğünü, ayrıca imzanın itiraz eden kişiye ait olup olmadığı, ilgili kişinin senedin tanzim tari- hindeki emsal imzaları ile mukayese edilerek yapılacağını, sunulan raporda(!) böyle bir mukayesenin olmadığını, sahte olduğu iddia edilen imzaya ATK tarafından senedin tanzim tarihi ile aynı yıl dü- zenlenen 09/11/2000 tarihli rapor ve 22/06/2016 tarihli raporla açıklık getirildiğini ve sahtelik olma- dığının tespit edildiğini, davacının “senedin imzalanıp ….’a bos olarak verilen senet olduğunu iddia edip imzanın kendisinin olduğunu” beyan ettiğini, ancak her nasılsa uzman raporunda imzanın da davacının olmadığının belirtildiğini, mahkemelerin davacının yalan yanlış, çelişkili, tutarsız, mesnetsiz beyanları ile oyalandığını müvekkilinin de alacağını almasını geciktirdiğini, masraf yaptırdığını,davacının aynı iddialarla İstanbul … Asliye Ticaret Mahkemesi’nin … Sayılı menfi tespit davasını açtığını ve davanın reddedildiğini,kararı … temyiz ettiğini,Yargıtay aşamasında dosyaya müvekkili adına….’den sahte davayı kabul dilekçesi gönderildiğini(ekte bu kabul dilekçesi ve Yargıtay kararının sunulduğunu) bu kararın da kesinleştiğini, …’in Silivri …. Asliye Mahkemesi’nin …. Esas sayılı dosyasında da davalı olduğunu, davayı kaybet- tiğini, kararı temyiz ettiğini, dosya Yargıtay’dayken bu kez de davacı adına….’den sahte davadan feragat dilekçesi gönderildiğini, (ekte o davadaki davacı vekilinin dilekçesinin sunulduğunu) bu sahte dilekçelerin tesadüf olup olmadığını mahkememizin takdirine bıraktığını, müvekkili hakkında sahtecilik iddiasında bulunan davacının önce yargı mercilerine bunları izah etmesi gerektiğini ,davacı hakkında Silivri Savcılığı’nda Sahtecilik ve Dolandırıcılık nedeniyle pek çok soruşturma dosyası bulunduğunu, davacının dilekçesinde delil olarak gösterdiği Noter ihtarnamesinin tam bir danışıklı dövüş hikayesi olduğunu, davacının 2000 yılına ait senetle ilgili 17 yıl sonra (üstelik Silivri …. Asliye Ceza Mahkemesi’ne yırttığını-bundan emin olduğunu iddia ettiği senetle ilgili) …. adlı kişiye Noter’den ihtarname gönderdiğini, bu kişinin de Noter’den ihtarnameye detaylıca sanki dava- cının ağzından yazılmış gibi bir cevap verdiğini, bu durumun hayatın olağan akışına aykırı olduğunu ve yeni delil yaratma amaçlı olduğunu,
Davacının müvekkiline karşı aynı iddialarla;
-Silivri …. Asliye Hukuk Mahkemesi’nin….-…. K. Sayılı,
-Silivri …. Asliye Hukuk Mahkemesinin …. E-…. K. Sayılı,
-Bakırköv … Asliye Ticaret Mahkemesi’nin ….E-…. K. Sayılı,
-İstanbul …. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin … E-…. K. Sayıl,
-İstanbul … Asliye Ticaret Mahkemesi’nin …. E-….K. Sayılı,
-Gaziosmanpaşa …. Asliye Hukuk Mahkemesi’nin …. E-… K. Sayılı dosyaları üzerinden açtığı menfi tespit davalarının reddedildiğini, daha da açmış olduğu iadei muhakeme dava- larının bulunduğunu ve davaların da hepsinin tashihi karar aşması da olmak üzere Yargıtay’dan ge- çerek kesinleştiğini, davacının müvekkili davalı hakkındaki tüm şikayetlerinin takipsizlikle sonuç- landığını ,buna ilişkin takipsizlik kararlarını ekte sunduklarını, hem menfi tespit hem de istirdat davası yönünden zaman aşımının dolduğunu ,davacının davasının kötü niyetli olduğunu beyanla öncelikle ihtiyati tedbirin kaldırılmasını, yargılama sonunda davanın reddini, davacının % 100 oranında tazminat ile mahkumiyetini, yargılama gideri ile vekalet ücretinin davalıya yüklenmesini talep ve dava etmiştir.
Dava, İİK 72 md.ne dayalı kambiyo senedinden kaynaklanan menfi tespit ve istirdat talebinden ibarettir.
Taraflar arasındaki uyuşmazlık ,davacının kefil olarak imzaladığı ve boş olarak verdiği dava ve takip konusu 10/01/2000 tanzim – 10/02/2000 tarih 25.000,00 TL bedelli senedin anlaşmaya aykırı olarak doldurulup doldurulmadığı, üzerindeki rakam ve yazılarda tahrifat yapılıp yapılmadığı, dava- cının söz konusu senet nedeniyle davalıya borçlu olup olmadığı ,borçlu olmadığı halde ödenen ve iadesi gereken tutar bulunup bulunmadığı hususunda toplanmaktadır.
Dava konusunun tarafların üzerinde serbestçe tasarruf edebileceği hususlardan olduğu anla- şılmakla taraflar uyuşmazlığın sulh ve arabuluculuk yoluyla çözümü hususunda davet ve teşvik edil- mişler, ancak bu yönde talep ve başvuruları bulunmadığından yargılamada tahkikat aşamasına geçil- miştir.
Her ne kadar niteliği gereği kambiyo senetleri asıl ilişkiden mücerret borç ikrarı içeren belgeler ise de ,bütün mücerret alacaklarda olduğu gibi kambiyo senedi alacağı da kural olarak, uygun bir asıl borç ilişkisine, bir illi ilişkiye dayanır. Bir kambiyo senedi düzenleyip veren ve bu senedi alan herkes, bütün hukuki işlemlerin yapılmasına temel teşkil eden bir gayeye ulaşmak istemektedir. İşte bu gaye bir kambiyo senedinde mündemiç hakkın doğumu ve devri açısından hukuki sebebi teşkil eder. Kambiyo senedi düzenlenmesi dolayısıyla ortaya çıkan bu ilişki “kambiyo ilişkisi” olarak anılmak- tadır. Kambiyo senedi vermek suretiyle borç altına giren borçlu “kambiyo taahhüdü”nde bulunmuş olur.
Kambiyo ilişkisinin altında esas itibariyle bir asıl /temel borç ilişkisi vardır. Kambiyo sene- dinden kaynaklanan talebin geçerliliği, temel ilişkiden kaynaklanan temel talebin ve bununla ilgili olarak taraflar arasında varılmış amaca ilişkin mutabakatın geçerliliğinden tamamen bağımsızdır. Kambiyo senedinden doğan talep hakkına kambiyo hukuku, temel talebe ise, bu talebin ait olduğu hukuk kuralları uygulanır.
Buna göre bono, ödeme vaadi niteliğinde bir kambiyo senedi olup, bonoyu düzenleyen, asıl borçlu durumundadır (6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu 779/1.maddesi)
Hemen burada, menfi tespit konulu eldeki davalarda ispat yükünün özellikleri üzerinde de durulmalıdır.
2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu’nun 72.maddesi gereğince borçlu icra takibinden önce veya takip sırasında borçlu olmadığını ispat için menfî tespit davası açabilir.
Kural olarak, bir vakıadan kendi lehine haklar çıkaran/iddia eden taraf o vakıayı ispat etmeye mecburdur (4721 s.TMK’nun 6.maddesi).
İspat yüküne ilişkin bu genel kural menfi tespit davaları için de geçerlidir. Yani, menfi tespit davalarında da, tarafların sıfatları değişik olmakla beraber, ispat yükü bakımından bir değişiklik olmamakta, bu genel kural uygulamaktadır. Bu davalarda da, bir vakıadan kendi lehine haklar çıkaran (iddia eden) taraf o vakıayı ispat etmelidir.
Menfi tespit davasında borçlu ya borçlanma iradesinin bulunmadığını ya da borçlanma iradesi bulunmakla birlikte daha sonra ödeme gibi bir nedenle düştüğünü ileri sürebilir.
Borçlu borcun varlığını inkar ediyorsa, bu durumlarda ispat yükü davalı durumunda olmasına karşın alacaklıya düşer. Borçlu varlığını kabul ettiği borcun ödeme gibi bir nedenle düştüğünü ileri sürüyorsa, bu durumda doğal olarak ispat yükü kendisine düşecektir. Görülmektedir ki, menfi tespit davasında kural olarak, hukuki ilişkinin varlığını ispat yükü davalı/alacaklıdadır ve alacaklı hukuki ilişkinin (borcun) varlığını kanıtlamak durumundadır. Borçlu bir hukuki ilişkinin varlığını kabul etmiş, ancak bu hukuki ilişkinin senette görülenden farklı bir ilişki olduğunu ileri sürmüşse bu kez, hukuki ilişkinin kendisinin ileri sürdüğü ilişki olduğunu ispat külfeti davacı borçluya düşmektedir. Zira davacı borçlu senedin bir hukuki ilişkiye dayanmadığını değil, başka bir hukuki ilişkiye dayandığını ileri sürmekte; temelde bir hukuki ilişkinin varlığını kabul etmektedir.(Yüksek Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 12/10/2011 gün ve … esas,… karar sayılı ilamı)
Dava konusu uyuşmazlık; davacının , dava ve takip tarihi itibariyle Silivri İcra Müdürlüğü’nün …. Esas) sayılı dosyasına konu olup açığa imzalayıp verdiğini iddia ettiği bononun davalı tarafça anlaşmaya aykırı olarak doldurulup doldurulmadığı, yazı verakamlarda tahrifat yapılıp yapılmadığı hususunda toplandığına göre , konunun hem kambiyo hem de ispat hukuku açısından ele alınıp, değerlendirilmesi gerekmektedir.
Dava konusu senet fotokopisinin ve icra dosyasının tetkikinde ,bono borçlusunun dava dışı …., kefilin (davacı) …., alacaklının (davalı) …., tanzim tarihinin 10/01/2000 (onocakikibin), ödeme tarihinin 10/02/2000 (onşubatikibin) , ödenecek bedelin 25.000,00 (yirmibeşbin) TL olduğu, ihdas nedeninin belirtilmediği, keşideci durumundaki …. ile kefil durumundaki (davacının) imzalarının bulunduğu, vadesinde ödenmemesi bononun bono alacaklısı alacaklı …. tarafından borçlular …. ve (davacı) …. aleyhine 25.000,00 TL (asıl ) alacağın tahsili amacıyla 25/02/2000 tarihinde Silivri İcra Müdür- lüğü’nün …. Esas sayılı dosyası üzerinden kambiyo senetlerine mahsus takibe giri- şildiği, takibin kesinleşmesi üzerine borçluların malvarlığı ile üçüncü kişilerdeki hak ve alacakları üzerine haciz uygulandığı, satış aşamasına gelindiği, takip borçlusu/kefil ….’in yukarıda özetlenen iddialarla mahkememizde menfi tespit ve istirdat talepli iş bu davayı ikame ettiği anlaş- ılmıştır.
Davacı bu davada taleplerini 1.) takip ve dava konusu bononun anlaşmaya aykırı doldu- rulduğu 2.) bonoda yazılı rakam ve yazılarda tahrifat yapıldığı iddiasına , davalı ise savunmasını ana hatlarıyla 1.) zamanaşımı def’ine, 2.) kesin hüküm itirazına dayandırmakta ayrıca davanın esas yönünden de reddini savunmaktadır.
Kesin hüküm HMK 114/i maddesinde dava şartları arasında düzenlenmiş olup aynı davanın daha önce kesin hükme bağlanmış olması açılan yeni davada yargılama engeli teşkil etmektedir. Taraflarca ileri sürülmese bile,yargılamanın her aşamasında mahkemece re’sen gözetilmeli ve kesin hükmün varlığının tespiti halinde ,HMK 114/1-i ve 115/2 md gereğince davanın usulden reddi yolu- na gidilmelidir.
Kesin hüküm itirazı ile ilgili olarak; taraflarca delil olarak dayanılan Silivri …. Asliye Hukuk Mahkemesi’nin….-…. K. Sayılı,Silivri …. Asliye Hukuk Mahkemesi’nin …. E-…. K. Sayılı,Bakırköv … Asliye Ticaret Mahkemesi’nin ….E-…. K. Sayılı, İstanbul …. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin … E-…. K. Sayılı, İstanbul …. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin … E-….K. Sayılı,Gaziosmanpaşa… . Asliye Hukuk Mahkemesi’nin …. E-… K sayılı, Silivri …. İcra Hukuk Mahkemesi’nin …. Esas, ….karar sayılı, mahkememizin ….Esas, …. Karar sayılı vs dosyalarının celp ile tetkikinde;
1-Davacının “dava konusu bono üzerindeki imzanın kendisine ait olmadığı”ndan bahisle Silivri …. İcra Hukuk Mahkemesi’nin …. Esas sayılı dosyası üzerinden imza itirazında bulunduğu, mahkemece yapılan imza incelemesi sonucu düzenlenen bilirkişi raporu ile takip konusu 10/02/2000 (onşubatikibin) ödeme tarihli ve 25.000,00 (yirmibeşbin) TL bedelli bono üzerine kefil sıfatıyla davacı /itiraz eden … adına atılan imzanın …’in eli ürünü olduğu tespit edilmekle davanın (itirazın) reddine karar verildiği, kararın temyizsiz kesinleştiği,
2- Davacının takip ve dava konusu bono bedelinin ödendiği iddiasıyla davalı aleyhine Silivri … Asliye Hukuk Mahkemesi’nin ….Esas sayılı dosyası üzerinden açtığı menfi tespit davasında ödeme hususu ispatlanamadığından davanın reddine karar verildiği, hükmün onama ve karar dü- zeltme talebinin reddi yoluyla kesinleştiği,
3- Davacının takip ve dava konusu bono üzerindeki imzanın kendisine ait olmadığı iddiasıyla davalı aleyhine Silivri …. Asliye Hukuk Mahkemesi’nin …. Esas sayılı dosyası üzerinden açtığı menfi tespit davasında mahkemece senedin sahte olmadığı tespit edilerek davanın reddine karar verildiği, temyiz sonucu hükmün onanarak kesinleştiği,
4- Davacının imzanın kendisine ait olmadığı iddiasıyla bundan sonraki aşamalarda davaıl aleyhine sırasıyla Gaziosmanpaşa …Asliye Hukuk Mahkemesi’nin …. E-… K sayılı, mahkememizin ….E-…. K. Sayılı,İstanbul ….. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin …. E-…. ve …. E-….K. Sayılı dosyaları üzerinden açtığı davalarda davacının imza inkarına ilişkin menfi tespit talebinin taraflar arasında önceki aşamalarda görülen dava ile kesin hükme bağlandığı,bono üzerine atılı imzanın davacının eli ürünü olduğunun tespit edildiği, mükerrer dava açılıdğından bahisle reddedildiği ve kesinleştiği ,
Ancak , mahkememizdeki iş bu davaya konu boş bononun anlaşmaya aykırı doldurulduğu ile yazı/ve rakamlarda tahrifat yapıldığı iddiasının önceki davalarda yargılama konusu yapılmadığı ve kesin hükme bağlanmadığı tespit edilmekle davalı tarafın kesin hüküm itirazının reddine karar verilmiştir.
Davalının yasal süre içinde ileri sürdüğü zamanaşımı def’i ile ilgili değerlendirmede ise, davanın icra takibinden sonra açılan menfi tespit ve istirdat talebine ilişkin olduğu ve davanın yasal dayanağını oluşturan İİK 72 vd md de özel bir zamanaşımı süresinin öngörülmediği, bu durumda menfi tespit davasının en geç borç ödeninceye kadar açılabileceği, celp olunan takip dosyasının tetki- kinden takibin henüz haciz/satış aşamasında olduğu borcun tamamen ödenmediği, menfi tespit ve istirdat davasında dayanılan hukuki sebep (anlaşmaya aykırı doldurulduğu ve tahrifat yapıldığı/ sahtecilik ididası) yönünden maddi hukuk ile belirlenen yasal süreler dolmadığından zamanaşımı def’ine de itibar edilmemiş, davanın esasına girilmiştir.
Mahkememizce yapılan yargılama faaliyetinin konusu 1.)açığa imza suretiyle verilen takip ve dava konusu bononun anlaşmaya aykırı doldurulduğu 2.) bonoda yazılı rakam ve yazılarda tahrifat yapıldığı iddiası ve buna ilişkin savunmalar ile sınırlıdır.
Yukarıda özetlenen hukuk mahkemesi ilamlarından dava ve takip konusu bono üzerine kefil sıfatıyla davacı …. adına atılan imzaların gerçekte davacının eli ürünü olduğu hususu temyiz,karar düzeltme ve yargılamanın iadesi aşaması sonucu kesinleşmiş mahkeme kararları ile tespit edilmiş olup bu aşamada ileri sürülen aksi yöndeki iddialar artık dava konusu yapıla- mayacaktır.
Yargıtay …. HD’nin ….Esas, …. Karar nolu 05/06/2018 tarihli ve …. Esas, ….Karar nolu 30/01/2013 tarihli emsal nitelikteki ve yerleşik içtihatlarında da belirtildiği üzere , TTK’na göre açığa senet (bono) düzenlenmesi mümkün olup, kambiyo senetlerine mahsus takip başlatılması için takip tarihi itibariyle diğer zorunlu unsurlarının doldurulmuş olması yeterlidir. Nitekim takip dosyasına sunulan bononun TTK (776 md) ‘da belirtilen tüm yasal unsurları içerdiği tespit edildiğine göre , açığa imza atan davacı bunun sonuçlarına katlanmak zorundadır.
Açığa imza suretiyle bono düzenlenmesi yasaya aykırı olmadığına göre ,değerlendirme sırası ” “bononun anlaşmaya aykırı doldurulduğu” iddiasına gelmiştir ki, 6100 sayılı HMK 200 md gereğince bu iddianın yazılı delil ile ispatı gerekmektedir. Davacı taraf da bu yönde yasal delil sunamadığından bu iddiası da dayanaksız bulunmuştur.
“Rakam ve yazıda tahrifat yapıldığı” iddiasına gelince , bononun açık olarak düzenlendiği iddiasıyla çelişkili olup ,açık olarak verilmiş bir senette ne şekilde tahrifat yapıldığı anlaşılamamıştır. Kaldı ki ,mahkeme hakimince ,celp olunan bono aslı üzerinde çıplak gözle yapılan incelemede bono bedelinin çok net ve okunur şekilde rakamla ” 25.000,00 TL” yazıyla “yirmibeşbin” ibarelerini içerdiği, ödenecek bedel yönünden farklılık içermediği görülmüştür. Davacının mahkememizdeki iş bu davaya kadar, imza inkarına dayalı olarak davalı aleyhine açtığı çok sayıda davada böyle bir iddiayı ileri sürmemiş olması karşısında iddianın inandırıcılıktan ve samimiyetten uzak olduğu , dürüstlük kuralına aykırılık teşkil ettiği, davalının alacağına kavuşmasını önlemek amacıyla ve kötü niyetle ileri sürüldüğü sonucuna varılmakla davacının hukuki dayanaktan bu iddiasına da itibar edilmemiş ve davanın tümden reddine karar verilmiştir.
Davalı vekili cevap dilekçesinde her ne kadar ” davacının yalan yanlış, çelişkili, tutarsız, mesnetsiz beyanları ile mahkemelerin oyalandığını, müvekkilinin de alacağını almasının geciktiğini, boş yere masraf saf olunduğunu” beyanla davacının dava değeri olan 25.000,00 TL’nin % 100’ü oranında tazminata mahkumiyetini talep etmiş, mahkemece yapılan değerlendirmede davacının birbirine benzer mahiyetteki iddialarla davalı aleyhine davalar açtığı, bir kısmı yukarıda özetlenen çok sayıda dava ile mahkemeleri oyaladığı, davalının alacağına kavuşmasını geciktirdiği anlaşılmış ise de , her davanın kendi şartları içinde değerlendirilmesi gerektiği,eldeki dosyada davacının talebi üzerine ve cevap dilekçesinin ibrazı ile yazılı delillerin celbi aşamasına karar davacının muhtemel zararının önlenmesi düşüncesiyle “icra veznesine giren paranın dava sonuna kadar takip alacaklısına ödenmemesi hususunda” tedbir kararı verilmiş ise de,tensiben verilen bu ara kararın yazılı delillerin celbi sürecinin büyük oranda tamamlandığı ön inceleme duruşmasında verilen ara karar ile kal- dırıldığı, alacağına kavuşmasının sadece tedbirin devam ettiği 6 aylık süreç için geciktiği , tedbirin kaldırılması ile de takibin devam ettiği , davalının iş bu davadan kaynaklanan zararının daha fazla olduğunu ispata yarar delil bulunmadığı ,buna göre talep edilen % 100 oranındaki tazminat miktarının fazla olduğu gözetilerek davalı lehine % 20 tazminata hükmedilmiş aşağıdaki şekilde hüküm oluş- turulmuştur.

H Ü K Ü M : Yukarıda açıklanan nedenlerle;

1-DAVANIN REDDİNE,
Davacının dava değerinin (25.000,00 TL’nin ) %20 si oranında tazminat ile mahkumiyetine,

2-Harçlar Kanunu’na göre hesaplanan ve tahsili gereken 44,40 TL karar ve ilam harcının peşin alınan 426,94 TL harçtan mahsubu ile Hazine’ye irat kaydına, bakiye 382,54 TL harcın karar kesinleştiğinde ve istek halinde davacıya iadesine,

3- Davacı tarafından sarf olunan yargılama giderinin kendi üzerinde bırakılmasına,
Davalı tarafça sarf olunmuş yargılama gideri bulunmadığından bu hususta karar tesisine yer olmadığına,
Sarf olunmayan gider/delil avanslarının karar kesinleştiğinde ilgili tarafa iadesine ,

4-Kendisini vekil ile temsil ettiren davalı lehine red olunan dava değerine göre hüküm tari- hinde yürürlükte bulunan Av. Kan. ve AAÜT gereğince takdir olunan 3.000,00 TL vekalet ücretinin davacıdan tahsil edilerek davalı tarafa ödenmesine dair,

5235 sayılı Kanunun geçici 2’nci maddesine göre, Bölge Adliye Mahkemeleri’nin kurulmasına ve 20 Temmuz 2016 tarihinde göreve başlamalarına dair kararların 07/11/2015 tarih ve 29525 sayılı Resmî Gazete’de ilan edildiği anlaşılmakla; 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 341 ilâ 360’ncı madde hükümleri gereğince, mahkememize veya aynı sıfattaki başka bir mahkemeye verilecek dilekçe ile kararın tebliğinden itibaren iki hafta içerisinde veya istinaf dilekçesi kendisine tebliğ edilen taraf, başvuru hakkı bulunmasa veya başvuru süresini geçirmiş olsa bile, mahkememize veya aynı sıfattaki başka bir mahkemeye vereceği cevap dilekçesi ile iki hafta içerisinde istinaf yolu açık olmak üzere davacı asil, davacı vekili ile davalı vekilinin yüzüne karşı, verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı.08/02/2019

Katip …

Hakim …