Emsal Mahkeme Kararı Bakırköy 3. Asliye Ticaret Mahkemesi 2018/199 E. 2018/402 K. 09.04.2018 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C. BAKIRKÖY 3. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2018/199
KARAR NO : 2018/402

DAVA : Menfi Tespit (Kambiyo Senetlerinden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 22/02/2018
KARAR TARİHİ : 09/04/2018
KARAR YAZIM TARİHİ : 28/04/2018

Mahkememizde görülmekte olan Menfi Tespit (Kambiyo Senetlerinden Kaynaklanan) davasının dosya üzerinde yapılan incelemesi sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
İDDİA:
Davacı vekili Bakırköy nöbetçi Asliye Ticaret Mahkemesine vermiş olduğu 22/02/2018 harçlandırma tarihli dava dilekçesinde ; müvekkili şirketin davalı şirket ile 18/04/2014 tarihli sözleşme akdettiğini, akdedilen iş bu sözleşme gereği ve de sözleşmenin 8. Maddesi gereği davalı şirket tarafından müvekkili şirkete avans olarak ödenen bedellerin teminatını teşkil etmek üzere, sözleşme bedelinin %25′ ine tekabül eden , 175.000 USD’lik dava konusu teminat çeki , davalı şirkete 02/05/2014 tarihli teminat çeki ek sözleşmesi kapsamında teslim edildiğini, bahsi geçen ve dava konu edilen iş bu çek ,taraflar arasındaki akdi ilişkinin peşinat ödemesine karşılık teminat çeki olarak verildiğini, bu sebeple iadesi gerektiğini, Bakırköy … Noterliğinin ihtarnamesi ile iş bu çekin iadesi istendiğini ve gerekse borç bedellerinin ödenmesi bildirildiğini, ancak davalı tarafın iş bu bildirimlerine cevap vermediği gibi dava konusu çeki iade etmediğini ve borçlu oldukları bedelleri de ödemediklerini, bunun karşısında borçlu şirket hakkında Büyükçekmece …. İcra Müdürlüğü’nün … esas saylı dosyasıyla icra takibi başlattıklarını, ödme emri , borçlu şirkete tebliğ edildiğini ve borçlu şirket vekili tarafından da ödeme emrine itiraz edildiğini, bu durumdan kaynaklı davalı tarafa itirazın iptali davası açıldığını , anılan çekin ödenmesi, kötü niyetli ve haksız kullanılması tehlikesi her zaman bulunduğundan , çekin herhangi bir suretle tahsilini önlemek için ödeme yasağı konulmasını ve bu kapsamda teminatsız ihtiyati tedbir kararı verilmesini yargılama masrafları ve ücreti vekaletin karşı tarafa tahmiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
SAVUNMA;
Davalı vekilinin 06/04/2018 tarihli cevap dilekçesini özetle ;Müvekkili şirketin merkezi dava dilekçesinin tebliğ edildiği adreste ve Mersin Ticaret Sicil Müdürlüğünde görüleceğini “ …. Mahallesi …Bulvarı No …. Akdeniz Mersin “ olduğunu, mahkememizin yetkisiz olduğunu , ayrıca taraflar arasında imzalanan sözleşmede de yetkili yer mahkeme ve icra daireleri Mersin olarak anlaşıldığını, yetkisizlik kararı verilerek dosyanın Mersin Nöbetçi Asliye Ticaret Mahkemesi’ne gönderilmesini , açılan davanın haksız olduğunu ve davanın reddine karar verilmesini , davacının şirketleri ile aralarında imzalamış olduğu sözleşmeye göre borçları devam ettiğini,taraflar arasında imzalanan 18/04/2014 tarihli sözleşmenin konusu Irak’da yer alan müvekkilinin taahhüdünde bulunan … Binası’na ait Aluminyum İşlerinin; sözleşme eki projelere, keşiflere, şartnamelere ve standartlara, fen ve sanat kurallarına, iş bu sözleşme ile eklerinde belirtilen hüküm ve icaplara, iyi niyet esaslarına, işin gereğine, birinci sınıf işçilik anlayışına ve İşveren müvekkilinin sözleşme şartları dahilindeki talep ve direktiflerine uygun şekilde, sözleşme ve ekindeki yönetmeliklerine uyarak ve sözleşmede tanımlanan süre içerisinde yapılması olduğunu, dilekçe ekinde sunulan sözleşmenin 8. ödeme maddesine göre müvekkilinin sözleşmenin imzalanması ile beraber sözleşme tutarının %20 sine tekabül eden kısmı , davacının sözleşme bedelinin %25 i tutarındaki muteber bir bankadan alınmış firma çeki karşılığında avans olarak ödeyeceğini, davacının sözleşmenin bu hükmüne göre sözleşmenin %20 bedelini davacıya ödediğini, bahsi geçen sözleşme maddesinin devamında; avans ödemesi öncesi alınan çek işin tamamlanarak işveren müvekkiline teslim edilmesi ertesinde Taşeron davacıya iade edilecek ve yerine sözleşme bedelinin %7 tutarındaki firma çeki alınacağını, bu çek 2 yıllık garanti süresi sonunda taşerona iade edileceğini hükmü yer aldığını, davacı dava dilekçesinde her ne kadar teminat çekinin iadesini talep etse de taraflar arasındaki sözleşme yükümlülükleri henüz garanti süresi dolmadığından devam ettiğini, taraflar arasında imzalanan 18/04/2014 tarihli sözleşmenin 9. Garanti maddesinde işin taşeron davacı tarafından noksansız olarak tamamlanarak işveren müvekkiline teslimi yapılacak ve geçici kabul tutanağı imzalanacağını, geçici kabul tutanağı tarihinden itibaren sözleşme kapsamındaki tüm imalat ve montaj işleri 2 yıl süre ile taşeron davacı firmanın garantisi kapsamında olduğunu, Geçici Kabul Tutanağı tarihinden 2 yıl sonra işin kesin kabulü yapılacağını, bahsi geçen garanti maddesi hükümlerinde görüldüğü üzere işin tam olarak ve noksansız şekilde işveren müvekkile teslimi ertesinde geçici kabul tutanağı imzalanacağını ve 2 yıllık garanti süreci başlayacapını ,buna göre davacı ve davalı müvekkilinin yetkilileri arasında tutanak başlıklı 31/07/2016 tarihli geçici kabul tutanağı imzalandığını, tutanağa göre garanti süreci başlamış olup davacı bu tutanakta garanti süreci kapsamında malzemeden kaynaklı sorunlar ve cephenin su alması ile oluşacak hasarlardan …. sorumlu olduğunu beyan ettiğini, davacı ile davalı müvekkili arasında 18/04/2014 tarihli sözleşmenin eki niteliğinde imzalanan 02/05/2014 tarihli teminat çeki ek sözleşmesi 4. maddesinde” çekin sözleşme tamamlandığında yükleniciye teslim edilecek veya hükümsüz olacaktır.” düzenlemesi yer aldığını, davacı hali hazırda garantiden doğan sözleşme yükümlülükleri devam etmesine rağmen ve ekte sundukları sözleşmenin eki niteliğinde teminat çeki ek sözleşmesinde çekin sözleşme tamamlandığında davacıya iade edileceği düzenlenmesine rağmen sözleşmenin tamamlandığı ve çekin iptal edilmesi gerektiğini iddia ve talep ettiğini,ancak davacının iddialarının yersiz ve dayanaksız olduğunu ,davalı müvekkilinin garanti sürecinde davacıya işçilik ve imalat hatalarını maillerle bildirmesine rağmen davacı yine de sözleşmeden doğan yükümlülüklerini yerine getirmediğini,davacıya yaklaşık 1 yıldır arıza bildiriminde bulunulmasına rağmen davacı sözleşmeden doğan edimlerini ifa etmediğinden sözleşmeden doğan sorumluluğu devam eden davacının müvekkilden herhangi bir talep hakkı olamayacağını sonuç olarak yetki itirazımızın kabulü ile dosyanın Mersin Nöbetçi Asliye Ticaret Mahkemesi’ne gönderilmesine karar verilmesini, neticeten haksız davanın reddini, yargılama masraf ve vekalet ücretinin davacıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLER VE GEREKÇE:
Dava,teminat çeki iddiasına dayalı menfi tespit istemine ilişkindir.
6100 sayılı HMK hükümlerine göre: Yetkinin kesin olduğu davalarda, mahkeme yetkili olup olmadığını, davanın sonuna kadar kendiliğinden araştırmak zorundadır; taraflar da mahkemenin yetkisiz olduğunu her zaman ileri sürebilir (HMK 19/1). Yetkinin kesin olmadığı davalarda yetki itirazı cevap dilekçesinde ileri sürülmek zorundadır; aksi halde dinlenemez (HMK 117/1). Yetkinin kesin olmadığı davalarda, davalı süresi içinde ve usulüne uygun olarak yetki itirazında bulunmazsa, davanın açıldığı mahkeme yetkili hale gelir (HMK 19/4). Yetki itiirazından vazgeçilmiş ise yetki itirazı bulunmadığı kabul edilerek değerlendirme yapılmalıdır.
Yetki sözleşmesini düzenleyen HMK’nın 17. maddesinde “tacirler veya kamu tüzel kişileri, aralarında doğmuş veya doğabilecek bir uyuşmazlık hakkında, bir veya birden fazla mahkemeyi sözleşmeyle yetkili kılabilirler. Taraflarca aksi kararlaştırılmadıkça dava sadece sözleşmeyle belirlenen bu mahkemelerde açılır” düzenlemesine yer verilmiştir. Taraflarca aksi kararlaştırılabilen bir hususun kamu düzenine ilişkin olduğundan söz edilemez. Kamu düzenine ilişkin olmadığı için buradaki yetki, HMK 114/1-ç maddede düzenlenen dava şartı niteliğinde kesin yetki değildir. Taraflar aralarındaki sözleşmeyi her zaman değiştirebilir ve bazı hükümlerini de ortadan kaldırabilirler. Dava yetki sözleşmesinde belirtilenden başka yerde açılmış ve süresinde yetki itirazında bulunulmamış ise artık önceki yetki sözleşmesini ortadan kaldıran yeni bir yetki sözleşmesi kurulduğu ve dava açılan mahkemenin yetkili hale geldiğinin kabulü gerekir. HMK 17. madde açıkça tarafların iradesine önem verirken yetki sözleşmesindeki mahkemenin kesin yetkili olduğu ve bu yetkisinin taraflarca ortadan kaldırılamayacağı şeklinde bir sonuca ulaşılması da mümkün değildir. Anlatılanların sonucu olarak sözleşmedeki mahkemenin münhasır yetkisi davalının yetki itirazında bulunulması halinde mahkemece dikkate alınması gereklidir.
Dosya içerisinde bulunan sözleşmenin incelenmesinde, 12. maddesinde “Tarafların her türlü iyiniyetlerine karşın sulhen çözümü mümkün olmayan anlaşmazlıkların çözümünde T.C. Mersin mahkemeleri ve İcra Müdürlüklerinin yetkilidir.” şeklinde yetki sözleşmesi yapıldığı, 6100 sayılı HMK’nin 17. maddesinde tacirler ve kamu tüzel kişilerinin aralarında doğmuş veya doğabilecek bir uyuşmazlık hakkında bir veya birden fazla mahkemeyi sözleşme ile yetkili kılabilecekleri, taraflarca aksi kararlaştırılmadıkça davanın sadece sözleşme ile belirlenen bu mahkemelerde açılabileceği yönünde düzenleme bulunduğu anlaşılmaktadır. Bunun yanında yetki sözleşmesi ancak kesin yetki bulunmayan ve tarafların tacir veya kamu tüzel kişisi olmaları halinde geçerli olarak yapılabilir.
Bu açıklamadan sonra somut olaya gelindiğinde, taraflar tacir olup, bu bakımından öncelikle sözleşmedeki yetki şartı geçerlidir. Dosya içerisinde davalı şirkete dava dilekçesinin 12/03/2018 tarihinde tebliğ olunduğu, davalı vekilinin 26/03/2018 tarihli cevap süresinin uzatımına ilişkin talebi üzerine mahkememizce süre uzatım kararı ile 2 hafta ek süre verildiği, bu kararın 03/04/2018 tarihinde davalı vekiline tebliğ edildiği, 06/04/2018 tarihinde verilen cevap dilekçesi ile süresinde yetki itirazında bulunulduğu anlaşılmış olup tacir olan taraflar arasında yapılan sözleşmedeki düzenleme dikkate alındığında, Mersin Mahkemelerinin yetkisi münhasır yetki olup, bu nedenle davanın Mersin Mahkemelerinde görülmesi gerektiğinden mahkememizin yetkisizliğine karar verilmesi gerektiği sonucuna varılarak aşağıdaki gibi hüküm fıkrası oluşturulmuştur.
HÜKÜM/Yukarıda açıklandığı üzere;
1-Davacının açtığı davada; yetkili ve görevli mahkemenin Mersin Asliye Ticaret Mahkemesi olması nedeni ile mahkememizin YETKİSİZLİĞİNE,
2-Yetkisizlik nedeni ile dava dilekçesinin REDDİNE,
3-6100 Sayılı HMK’nun 20. maddesi gereğince taraflardan birinin yetkisizlik kararı süresi içinde kanun yoluna başvurulmayarak kesinleşmiş ise kararın kesinleştiği tarihten, kanun yoluna başvurulmuşsa bu başvurunun reddi kararının tebliğ tarihinden itibaren 2 hafta içerisinde mahkememize başvurarak dava dosyasının yetkili mahkemeye gönderilmesini talep etmelerinin gerektiğinin, aksi taktirde mahkememizce davanın açılmamış sayılmasına karar verileceğinin İHTARATINA,
4-HMK’nun 20 maddesi uyarınca kararın kesinleşmesini müteakip yasal iki haftalık sürede talepte bulunulduğunda dosyanın yetkili ve görevli Mersin Asliye Ticaret Mahkemesi’ne tevzi edilmek üzere Mersin Hukuk Mahkemeleri Tevzi Müdürlüğü’ne GÖNDERİLMESİNE,
5-Mahkememizce verilen yetkisizlik kararının kesinleşmesinden sonra dava yetkili ve görevli mahkemede devam edilmemesi ve talep halinde yargılama giderlerinin değerlendirilerek HMK’ nun 331/2. maddesi gereğince bir karar verileceğinin İHTARATINA,
5-Harç ve masrafların görevli mahkemede nazara ALINMASINA,
5235 sayılı Kanunun geçici 2’nci maddesine göre ,Bölge Adliye Mahkemeleri’nin kurulmasına ve 20 Temmuz 2016 tarihinde göreve başlamalarına dair kararların 07/11/2015 tarih ve 29525 sayılı Resmî Gazete’de ilan edildiği anlaşılmakla;6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 341 ilâ 360’ncı madde hükümleri uyarınca,mahkememize veya aynı sıfattaki başka bir mahkemeye verilecek dilekçe ile kararın tebliğinden itibaren iki hafta içerisinde veya istinaf dilekçesi kendisine tebliğ edilen taraf,başvuru hakkı bulunmasa veya başvuru süresini geçirmiş olsa bile, mahkememize veya aynı sıfattaki başka bir mahkemeye vereceği cevap dilekçesi ile iki hafta içerisinde İSTİNAF yolu açık olmak üzere dosya üzerinden yapılan inceleme sonunda oy birliği ile karar verildi. 09/04/2018

BAŞKAN …

ÜYE …

ÜYE …

KÂTİP 128618