Emsal Mahkeme Kararı Bakırköy 3. Asliye Ticaret Mahkemesi 2018/149 E. 2019/980 K. 11.10.2019 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. BAKIRKÖY 3. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2018/149 Esas
KARAR NO : 2019/980

DAVA : Menfi Tespit (Kambiyo Senetlerinden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 04/05/2017
KARAR TARİHİ : 11/10/2019
G.K. YAZIM TARİHİ : 31/10/2019
Mahkememizde görülmekte olan Menfi Tespit (Kambiyo Senetlerinden Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili Bakırköy …. Asliye Hukuk Mahkemesi’nin …. Esas sırasına kayıtlı dava dilekçesinde özetle ; davalının müvekkilinin kayınvalidesi olduğunu, davacı ile eşinin 12/08/ 2016 tarihinde tanışıp 24/09/2016 tarihinde nişanlandıklarını, davalının düğünün yapılması gerektiği konusunda sürekli baskı yaptığını ,düğün için fazla bir birikimi olmayan davacının bankadan kredi çekmek istediğini,ancak eşinin kredi çekmesini istemediğini ve “gerekli olan masrafı bulacağını tey- zesinin birikmiş parası olduğunu ondan borç alabileceğini” söylediğini,sonraki bir süreçte davacının eşi ile davalı kayınvalidesinin düğün ve ev masrafları için davacıya 7.000 $ borç para verdiklerini ve karşılığında davacıya iki adet 7.000 $ lık senet imzalattıklarını, bu olaydan bir hafta sonra ise verilen senetlerin geçersiz olduğundan bahisle ayrıca iki adet daha boş senet imzalattıklarını, toplamda dava- cıdan 4 adet senet aldıklarını, güven ilişkisi içinde karşılıksız senet imzalayan davacının evlilik yolu ile dolandırıldığını, davacının 05/11/2016 tarihinde yapılan düğün ile evlendiğini daha sonra davacı- nın eşinin teyzesinden alınan 7000 $ dan bakiye 4000 $ için davacının derhal ödeme yapması konu- sunda baskı yaptığını ve kredi çekmesine karşı olmasına rağmen davacının kredi çekmesini sağla- dığını, davacının da kredi çekerek 4000 $ teyzesine vermek üzere eşine teslim ettiğini, ancak eşinin parayı aldıktan sonra evi terk ettiğini ve o tarihten sonra bir daha evine dönmediğini, davacının imza- ladığı senetleri ise teslim etmediklerini, davalı tarafından Bakırköy …. İcra Müdürlüğünün … Esas dosyasıyla alacaklı olduğundan bahisle icraya verildiğini beyanla Bakırköy … İcra Müdürlü- ğünün … esas sayılı dosyasıyla takip edilen miktar kadar borçlu olmadığının tespitini, yargılama gideri ile vekalet ücretinin davalıya yüklenmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle ; kambiyo senedinden kaynaklanan iş bu davanın çözümünde Bakırköy Asliye Ticaret Mahkemeleri’nde görülmesi gerektiğini, davacının dava dilek- çesinde senet bedelini borç olarak aldığını kabul ve ikrar ettiğini,bu borcun ödendiğini HMK 290 md gereğince yazılı delil ile ispat etmesi gerektiğini,her ne kadar taraflar arasında damat-kayınvalide iliş- kisi mevcut ise de , taraflar arasındaki para ilişkisinin kambiyo senedine bağlanması nedeniyle davada tanık dinlenmesine muvafakat etmediklerini , davacının evlilik yoluyla dolandırıcılık yapıldığı iddia- sıyla suç duyurusunda bulunduğunu, ancak davalının kızı Yeşim’in davacı tarafın dini bir hayat sür- mesi nedeniyle evliliğe razı olduğunu, davacının ifade ettiği görüşlerin çok aksi yönde kusurlu hare- ketleri ile boşanma aşamasına gelindiğini, davacının kendini kurtarmaya yönelik asılsız iddialarını kabul etmediklerini beyanla davanın usul ve esastan reddini savunmuş, yargılama gideri ile vekalet ücretinin davacı üzerinde bırakılmasına istemiştir.
Bakırköy …. Asliye Hukuk Mahkemesi’nce yapılan inceleme sonunda tesis olunan …. Esas, …. Karar nolu 14/12/2017 tarihli ilam ile;” davanın, 6102 sayılı Türk Ticaret Kanun’un yürürlük tarihinden sonra açıldığı, bu TTK 4-1/a maddesine göre “bu kanunda öngörülen hususlardan doğan hukuk davalarının ticari dava sayıldığı”, kambiyo senedine dayalı menfi tespit davasının ticaret mahkemelerinin görev alanında kaldığı” gerekçesiyle görev yönünden usulden red kararı verilmiş, davacı vekilinin yasal süre içindeki başvurusu üzerine dosya tevzien mahkememizin …. Esas sırasına kaydedilmiştir.
Dava, İİK 72/3 Md ne dayalı menfi tespit talebine ilişkin olup kıymetli evrak niteliğindeki bonodan kaynaklanmaktadır.
Öncelikle, alacağın dayanağını teşkil eden kambiyo senedinin hukuksal niteliğini irdelemekte yarar vardır:
Bütün mücerret alacaklarda olduğu gibi kambiyo senedi alacağı da kural olarak, uygun bir asıl borç ilişkisine, bir illi ilişkiye dayanır. Bir kambiyo senedi düzenleyip veren ve bu senedi alan herkes, bütün hukuki işlemlerin yapılmasına temel teşkil eden bir gayeye ulaşmak istemektedir. İşte bu gaye, bir kambiyo senedinde mündemiç hakkın doğumu ve devri açısından hukuki sebebi teşkil eder. Kam- biyo senedi düzenlenmesi dolayısıyla ortaya çıkan bu ilişki “kambiyo ilişkisi” olarak anılmaktadır. Kambiyo senedi vermek suretiyle borç altına giren borçlu “kambiyo taahhüdü”nde bulunmuş olur.
Kambiyo ilişkisinin altında esas itibariyle bir asıl /temel borç ilişkisi vardır. Kambiyo sene- dinden kaynaklanan talebin geçerliliği, temel ilişkiden kaynaklanan temel talebin ve bununla ilgili olarak taraflar arasında varılmış amaca ilişkin mutabakatın geçerliliğinden tamamen bağımsızdır. Kambiyo senedinden doğan talep hakkına kambiyo hukuku, temel talebe ise, bu talebin ait olduğu hukuk kuralları uygulanır.
Bono ise, ödeme vaadi niteliğinde bir kambiyo senedi olup bonoyu düzenleyen, asıl borçlu durumundadır. (6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu (TTK)’nun 779/1.maddesi).
Yerleşik Yargıtay kararlarında ve öğretide de kabul edildiği gibi, bonolara özgü seçimlik unsurlardan biri de, temel borç ilişkisinden kaynaklanan borcun dayandığı nedenin gösterilmesine yönelik “bedel kaydı”dır. Yinelemek gerekirse “bedel kaydı” kambiyo senedinin ihtiyari kayıt- larındandır. Bu kayıt keşidecinin (borçlunun), senedin lehdarından (alacaklıdan) karşı edayı aldığını ispata yarar. Aslında kambiyo senetleri hukuku yönünden bu kayıtların bir anlamı ve önemi yoktur. Çünkü, kambiyo senedinin düzenlenmesiyle, soyut bir borç ilişkisi yaratılmaktadır. Bu nedenle de karşı edimin elde edilip edilmediğinin önemi de bulunmamaktadır.
Temel borç ilişkisinin bir sözcükle senede yansıtılması şeklinde ortaya çıkan bedel kaydının varlığı ya da yokluğu senedin bono niteliğini etkilemez. Zira, bono bağımsız borç ikrarını içeren bir senettir. Bu nedenle bir illete bağlı olması gerekmez ve kural olarak ispat yükü senedin bedelsiz olduğunu iddia eden tarafa aittir. Ancak, bir defa bir mal alışverişine dayandığı “malen” kaydıyla ya da bir alacak borç ilişkisine dayandığı “nakten” kaydı ile senede yazılmışsa, artık buna uyulmak gerekir. Bu kayıtların aksinin savunulması senedin talili (nedene, illete bağlanması) anlamına gelir ki, böyle bir durumda ispat yükü yer değiştirir. Senedi talil eden, iddiasını ispat yükümlülüğü altına girer.
Senette borcun nedeni “mal” ya da “nakit” olarak belirtilmişse, tarafların yazılı borç sebebine dayanmaya hakkı olacağından, ispat yükü bunun aksini ileri süren tarafa ait olacaktır. Eğer yanlardan biri senet metninde yazılı kaydın doğru olmadığını söylüyorsa, lehine olan senet karinesi çürümüş sayılacak, bunun sonucu olarak da, iddiası paralelinde ispat yükünü de üstlenecektir. Buna senedin talili denmektedir. Bu anlamda talil senet metninde açıklanan düzenleme (ihdas) nedenine aykırı be- yanda bulunma anlamına gelmektedir.(Yüksek Hukuk Genel Kurulu’nun 17/12/2003 gün, 2003/19- 781 Esas, 2003/768 Karar sayılı ilamı )
Hemen burada, menfi tespit konulu eldeki davalarda ispat yükünün özellikleri üzerinde de durulmalıdır.
2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu’nun 72.maddesi gereğince borçlu icra takibinden önce veya takip sırasında borçlu olmadığını ispat için menfî tespit davası açabilir.
Kural olarak, bir vakıadan kendi lehine haklar çıkaran/iddia eden taraf o vakıayı ispat etmeye mecburdur (4721 s.TMK’nun 6.maddesi).
İspat yüküne ilişkin bu genel kural menfi tespit davaları için de geçerlidir. Yani, menfi tespit davalarında da, tarafların sıfatları değişik olmakla beraber, ispat yükü bakımından bir değişiklik olmayıp, bu genel kural uygulanır. Bu davalarda da bir vakıadan kendi lehine haklar çıkaran (iddia eden) taraf o vakıayı ispat etmelidir.
Menfi tespit davasında borçlu ya borçlanma iradesinin bulunmadığını ya da borçlanma iradesi bulunmakla birlikte daha sonra ödeme gibi bir nedenle düştüğünü ileri sürebilir.
Borçlu borcun varlığını inkar ediyorsa, bu durumlarda ispat yükü davalı durumunda olmasına karşın alacaklıya düşer. Borçlu varlığını kabul ettiği halde borcun ödeme gibi bir nedenle düştüğünü ileri sürüyorsa, bu durumda doğal olarak ispat yükü kendisine düşecektir. Görülmektedir ki, menfi tespit davasında kural olarak, hukuki ilişkinin varlığını ispat yükü davalı/alacaklıdadır ve alacaklı hukuki ilişkinin (borcun) varlığını kanıtlamak durumundadır. Borçlu bir hukuki ilişkinin varlığını kabul etmiş, ancak bu hukuki ilişkinin senette görülenden farklı bir ilişki olduğunu ileri sürmüşse bu kez, hukuki ilişkinin kendisinin ileri sürdüğü ilişki olduğunu ispat külfeti davacı borçluya düş- mektedir. Zira davacı borçlu senedin bir hukuki ilişkiye dayanmadığını değil, başka bir hukuki ilişkiye dayandığını ileri sürmekte; temelde bir hukuki ilişkinin varlığını kabul etmektedir.(Yüksek Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 12/10/2011 gün ve 2011/19-473 esas,2011/607 karar sayılı ilamı)
Davacı, kambiyo senedi nedeniyle borçlu olmadığının tespitini istediğine göre, konunun hem kambiyo hem de ispat hukuku açısından ele alınıp, değerlendirilmesi gerekir.
Eldeki davada, davacı senetteki imzayı ve ödünç ilişkisini dayandığını inkar etmemiş; davaya konu bono bedelinin ödenmesi nedeniyle karşılıksız kaldığını ileri sürerek borçlu olmadığının tespitini istemiştir.
Davaya konu bono incelendiğinde 08/12/2016 tediye,18/12/2016 vade tarihli, 7.000 $ bedelli olduğu, borçlunun (davacı) … , alacaklının (davalı) … olduğu,bedel kaydı olarak herhangi bir ibare yazmadığı görülmüştür.Ancak bono bedelinin davacıya nakden verildiğine dair taraflar arasında bir uyuşmazlık bulunmamaktadır.
Celp olunan Bakırköy … İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı takip dosyasının tetki- kinde ; davalı … tarafından davacı … aleyhine 16/03/2017 tarihinde dava konusu bonoya dayanarak 7.000 $ asıl alacak + 169,15 $ işlemiş yasal faizden ibaret toplam 7.169,15 USD alacağın tahsili takip tarihinden sonra işleyecek % 9 yasal faiz ,icra gideri ve vekalet ücreti ile birlikte tahsili talebiyle kambiyo senetlerine mahsus icra takibine girişildiği, takibin kesinleştiği ve maaş haczine girişildiği, kısmen tahsilat yapıldığı görülmüştür.
Bakırköy CBS’nın … nolu soruşturma evrakının tetkikinde ; …’nun 03/05/ 2017 tarihinde ibraz ettiği şikayet dilekçesinde ” şüpheli Yeşim Uslu’nun boşanma aşamasında bulu- nan eşi ,diğer şüphelilerden … ve ….’un …’in annesi ve abisi olduğunu, evlilik öncesi kredi çekmek istediğinde şüpheliler … ile …..’nun kendisine en- gel olarak 7.000 $ borç verdiklerini ve peyderpey ödeyebileceğini söylediklerini, borca karşılık iki adet senet imzaladığını, şüpheli ile evlendikten sonra suça konu senedin bedeli olan 26.382,47 TL’yi 15/12/2017 tarihinde annesi …’a iletilmek üzere eşi ……’ya elden verdiğini, eşinin de bu parayı annesine teslim ettiğini söylediğini, bilahare suça konu senet istendiğinde şüp- helinin evlilik nedeniyle mehir ödemesi gerektiğini, 250 gram altın istediğini, senedi de o altınlar geldiğinde iade edeceğini beyan ettiğini, kendisinin bunu kabul etmediğini, bunun üzerine şüphelinin Bakırköy …. İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı dosyası üzerinden suça konu senede daya- narak takip başlattığını, yaşan olaylar ile ilgili olarak 10/01/2017 tarihinde şüpheli ….. ile ….. ilçesinde simit evinde başbaşa oturdukları sarıda şüphelinin kendisine ‘bu senedi ödeyeceksin, biz almasını biliriz ,devletin en yüksek yerlerine git ‘ diyerek kendisini tehdit ettiğini ” beyanla şikayetçi olmuş ise de ; şikayetçinin başvurusu üzerine girişilen tahkikat sonucunda toplanan delil ,bilgi ve belgelerden atılı suçların yasal unsurlarının oluşmadığı gerekçesiyle kamu adına kovuşturmaya yer olmadığına karar verildiği anlaşılmıştır.
Bakırköy … Aile Mahkemesi’nin …. Esas sayılı dosyasının ve nüfus kayıtlarının tetki- kinde ; davacı … ile davalı …’in kızı …..’nin 18/10/2016 tarihinde evlendikleri , …’nun 01/02/2017 tarihinde açtığı dava üzerine söz konusu mahkemece yapılan yargılama sonunda tesis olunan …. Karar nolu 21/02/2017 tarihli ilam ile “… tara- fından açılan asıl dava ve ….. tarafından açılan karşı davanın kabulüne,TMK 166/1 md gereğince evlilik birliğinin temelden sarsılması nedeniyle tarafların boşanmalarına” karar verildiği, hükmün istinaf yolunan gidilmeksizin 03/12/2018 tarihinde kesinleştiği anlaşılmıştır.
Bono, TTK’nun 645.maddesi hükmü gereğince, kıymetli evrak niteliğinde olup, sebebini içermeyen bir borç ikrarına ilişkin bulunmakla, aynı Kanun’un 776.maddesi gereğince; bono veya emre muharrer senet; metninde (Bono) veya (Emre muharrer senet) kelimesini ve Türkçe’den başka bir dilde yazılmışsa o dilde bono karşılığı olarak kullanılan kelimeyi; kayıtsız ve şartsız muayyen bir bedeli ödemek vaadini, içereceğine göre eldeki senetler de bu kayıtları taşımakla emre yazılı kambiyo senedidir.
Somut olayda, davacı takibe konu senedin ödeme nedeniyle bedelsiz olduğunu ileri sürmüş olup iddiasını ispat ile yükümlüdür.
6100 sayılı HMK’nun “Senetle ispat zorunluluğu ” başlıklı 200.maddesinde aynen ” (1) Bir hakkın doğumu, düşürülmesi, devri, değiştirilmesi, yenilenmesi, ertelenmesi, ikrarı ve itfası amacıyla yapılan hukuki işlemlerin, yapıldıkları zamanki miktar veya değerleri ikibinbeşyüz Türk Lirasını geçtiği takdirde senetle ispat olunması gerekir. Bu hukuki işlemlerin miktar veya değeri ödeme veya borçtan kurtarma gibi bir nedenle ikibinbeşyüz Türk Lirasından aşağı düşse bile senetsiz ispat olunamaz.(2) Bu madde uyarınca senetle ispatı gereken hususlarda birinci fıkradaki düzenleme hatırlatılarak karşı tarafın açık muvafakati hâlinde tanık dinlenebilir.”
“Senede karşı tanıkla ispat yasağı” başlıklı 201.maddesinde “(1) Senede bağlı her çeşit iddiaya karşı ileri sürülen ve senedin hüküm ve kuvvetini ortadan kaldıracak veya azaltacak nitelikte bulunan hukuki işlemler ikibinbeşyüz Türk Lirasından az bir miktara ait olsa bile tanıkla ispat olunamaz.” denilmektedir.
“Delil başlangıcı” başlığı altındaki 202.maddede ” (1) Senetle ispat zorunluluğu bulunan hâllerde delil başlangıcı bulunursa tanık dinlenebilir. (2) Delil başlangıcı, iddia konusu hukuki işlemin tamamen ispatına yeterli olmamakla birlikte, söz konusu hukuki işlemi muhtemel gösteren ve kendisine karşı ileri sürülen kimse veya temsilcisi tarafından verilmiş veya gönderilmiş belgedir.” hükmüne yer verilmiştir.
Davacı her ne kadar dava konusu senedin hangi amaçla alındığı, senet alacaklısının kim ol- duğu, senet bedelinin ödenip ödenmediği ve davalının hangi amaçla iade etmediğine dair tanık din- lenmesini talep etmiş ise de , HMK 200 md de düzenlenen “senetle ispat zorunluluğu “, 201. md de düzenlenen “senede karşı tanıkla ispat yasağı” ,ayrıca davalı tarafın tanık dinlenmesine muvafakat etmemesi nedeniyle tanık deliline başvurulmamıştır.
Senetle ispat zorunluluğunun istisnalarının düzenlendiği HMK 203/1-a md de “Altsoy ve üstsoy, kardeşler, eşler, kayınbaba, kaynana ile gelin ve damat arasındaki işlemlerde tanık dinle- nebileceği” belirtilmiş ve davacı ile davalının damat- kayınvalide ilişkisinin bulunduğu anlaşılmıştır. Ancak, Yargıtay 19. HD’nin 2018/628 Esas, 2018/5348 Karar nolu 01/04/2019 tarihli ve 2018/664 Esas, 2019/2161 Karar nolu 01/04/2019 tarihli ilamlarında da vurgulandığı üzere ; her ne kadar taraflar arasında HMK 203/1 md anlamında yakınlık ilişkisi bulunsa bile akdi ilişkinin taraflar arasında yazılı belgeye (senede ) bağlandığı, senede karşı senetle ispat usulünü benimsedikleri,bu nedenle senedi hükümden düşürmeye yönelik her türle iddia ve savunmanın senetle ispatının ge- rektiği, somut olayda ödeme olgusunun tanık ile ispat edilemeyeceği sonucuna varılmıştır.
….. Bankası ….. Şubesi’nin cevabi yazısına ekle belgelere göre, davacının 08/12/ 2016 tarihinde 18.000,00 TL tutarında kredi kullandığı ve ayni tarihte bankadan 14.000,00 TL para çektiği, çekilen tutarın o tarihteki döviz kuruna göre yaklaşık 4.000 $ ‘a isabet ettiği görülmüştür. Söz konusu belgeler iddia konusu hukuki işlemin tamamen ispatına yeterli olmadığı gibi taraflar ara- sındaki hukuki işlemi muhtemel gösteren ve kendisine karşı davalı veya yasal temsilcisi tarafından verilmiş veya gönderilmiş bir belge olmadığından HMK 202.madde anlamında “delil başlangıcı” olarak değerlendirilmemiş , bu aşamada da tanık deliline itibar edilmemiştir.
Davacının delilleri arasında yemin delilinin bulunduğu görülmekle bu delil hatırlatılmış, 05/07/ 2019 tarihli celsede davacı tarafa “HMK 225 vd md gereğince yemin deliline başvurup başvurmaya- cakları hususunda beyanda bulunmaları , bu delile başvurulacaksa yemin metnini ibraz etmeleri” için kesin süre verilmiştir.
Davacı tarafça ibraz olunan 11/07/2019 tarihli dilekçede sunulan yemin metninin dava çözümü bakımından önem taşıyan, çekişmeli olan hususlarla doğrudan ilgili olmadığı ve usulüne uygun olarak hazırlanmadığı anlaşılmakla mahkememizce re’sen yemin metni hazırlanmıştır.
Yemin için çağrıldığı 11/10/2019 tarihli duruşmaya katılan davalı … beyanında “Davacı …’ya 7.000 USD elden ödünç para verdiğine, paranın tamamını kendisine teslim ettiğine, ödünç verilen bu para karşılığında iş bu davanın ve Bakırköy …. İcra Müdürlüğü’nün …… Esas sayılı takip dosyasının konusunu oluşturan 08/10/2016 düzenleme tarihli 18/12/2016 vadeli 7000 (yedibin) USD be- delli senedin düzenlendiğine, senet vadesi geldiğinde senet bedelinin tamamen veya kısmen ödenmediğine, dava ve takip konusu senet nedeniyle davacıdan alacaklı olduğuna” dair yemin etmiş, yeminde sebat et- miş ve beyanını imzası ile doğrulamıştır.
Somut uyuşmazlıkta ispat ile yükümlü olan davacı taraf, icra takibine ve davaya konu bono- nun ödendiğini yazılı veya kesin delil ile ispat edemediğinden davanın reddine karar verilmiş, aşa- ğıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
H Ü K Ü M : Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1- DAVANIN REDDİNE ,
2-Harçlar Kanunu’na göre hesaplanan ve tahsili gereken 44,40 TL karar ve ilam harcının peşin alınan 450,55 TL harçtan mahsubu ile Hazine’ye irat kaydına, bakiye 406,15 TL harcın karar kesin- leştiğinde ve istek halinde davacıya iadesine,
3- Davacı tarafından sarf olunan yargılama giderinin kendi üzerinde bırakılmasına,
Davalı tarafından sarf olunmuş yargılama gideri bulunmadığından bu hususta karar tesisine yer olmadığına,
Sarf olunmayan gider/delil avanslarının karar kesinleştiğinde ilgili tarafa iadesine,
4- Kendisini vekil ile temsil ettiren davalı lehine yürürlükteki AAÜT ve Av. Kan. gereğince red olunan dava değerine göre takdir olunan 3.165,90 TL vekalet ücretinin davacıdan tahsil edilerek davalıya ödenmesine dair,

5235 sayılı Kanun’un geçici 2’nci maddesine göre, Bölge Adliye Mahkemeleri’nin kurulmasına ve 20 Temmuz 2016 tarihinde göreve başlamalarına dair kararların 07/11/2015 tarih ve 29525 sayılı Resmî Gazete’de ilan edildiği anlaşılmakla; 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 341 ilâ 360’ncı madde hükümleri uyarınca, mahkememize veya aynı sıfattaki başka bir mahkemeye verilecek dilekçe ile kararın tebliğinden itibaren iki hafta içerisinde veya istinaf dilekçesi kendisine tebliğ edi- len taraf,başvuru hakkı bulunmasa veya başvuru süresini geçirmiş olsa bile, mahkememize veya aynı sıfattaki başka bir mahkemeye vereceği cevap dilekçesi ile iki hafta içerisinde istinaf yolu açık olmak üzere Davacı … …… , Davacı Vekili Av. …, Davalı … ……. , Davalı Vekili Av. …’in yüzüne karşı verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı . 11/10/2019

Katip …

Hakim …