Emsal Mahkeme Kararı Bakırköy 3. Asliye Ticaret Mahkemesi 2018/136 E. 2019/698 K. 27.06.2019 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

BAKIRKÖY (3) NO’LU ASLİYE TİCARET
MAHKEMESİ KARARIDIR

ESAS NO : 2018/136
KARAR NO : 2019/698

DAVA : Tazminat (Şirket Yöneticilerinin Sorumluluğundan Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 07/09/2016
KARAR TARİHİ : 27/06/2019

GEREKÇELİ KARARIN
YAZILDIĞI TARİH : 04/07/2019

Mahkememizde görülmekte olan Tazminat (Şirket Yöneticilerinin Sorumluluğundan Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
İDDİA:
Davacılar vekilinin Küçükçekmece Asliye Hukuk Mahkemesi’ne verdiği 07/09/2016 harçlandırma tarihli dilekçesiyle; müvekkili şirketin davalıların kontrolünde iken Haziran 2015 tarihinde şirket ortaklığını ve müdürlüğünü devir ettiğini, iş bu devir sırasında şirket tarafından ödenmesi gereken borçların şirket bilançosunda gösterilmeyerek hem şirketin hem de diğer ortakların zarara uğramasına neden olduklarını, davalıların işbu borçlarını bilançoda göstermeyerek ve diğer ortaklardan saklayarak şirketi bu borçlardan devir ettiğini, sonradan bu borçların ortaya çıkmasıyla şirketin ödeme güçlüğü içine düştüğünü, …Belediyesi’ne ¨279.431,26 emlak vergisi, Bakırköy ….İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı dosyalarından ilama dayalı ¨ 109.082,26 tazminat, kiracıdan depozito alındığını bu depozitonun davalılar tarafından zimmetlerine geçirildiğini, şimdilik toplam ¨ 388.513,32 borcun şirket bilançolarında gösterilmeyerek hem müvekkili şirketin hem de diğer ortakların zararına neden olmuş bulunduğunu, bu borçları şirketi devralan yeni ortakların ödemek zorunda kaldığını, davalılara Bakırköy …. Noterliği’nin 20/02/2016 gün ve … yevmiye sayılı ihtar ile bu borçtan paylarına düşen ¨194.256,66’nin ödenmesi için gönderilen ihtara rağmen davalıların bu borcu ödemediklerini, şimdilik ¨ 20.000,00 alacaklarının davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsilini, masraf ve vekalet ücretinin davalılar üzerinde bırakılmasına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
SAVUNMA:
Davalılar vekilinin 30/11/2016 havale tarihli dilekçesinde; Davacılar tarafından Küçükçekmece … .Asliye Hukuk Mahkemesi’nde dava açıldığını, ancak bu mahkemenin görevsiz olduğunu, görevli mahkemenin Bakırköy Ticaret Mahkemesi olduğunu, bu yüzden görev itirazında bulunduğunu, açılan davanın kısmi dava olduğunu, dava dilekçesinde davacı tarafın …Belediye Başkanlığına, Bakırköy İcra Müdürlüğü’ne ve kiracıdan alınan depozito olmak üzere ¨388.513,32 zarar miktarını tayin ettiğini, böylece talep konusu miktarın tartışmasız hale geldiğini ve kısmi dava açılmasının mümkün olmadığını, davanın usulden reddini talep ettiğini, davacılar tarafından açılan dava ile şirketin zarar ettirilmesinden bahsedilerek dava açıldığını, davada davacı durumunda bulunan … ve …’ın şirketin zarar gördüğünü iddia ederek alacak davası açma hakkının bulunmadığını, davayı tüzel kişiliğe sahip olan şirketin açmak zorunda olduğunu, gerçek kişilerin aktif dava ehliyeti olmadığından davanın tefrikine karar verilmesini ve husumet yönüyle davanın reddine karar verilmesini talep ettiğini, davaya konu olan şirketin bir aile şirketi olduğunu, eski ortaklar olan …’ın davacılardan her ikisinin de babası olduğunu, ancak davacılardan birisi gerçekte …’ın oğlu olduğu halde, müvekkillerin adına nüfusta kayıtlı olduğunu, diğer ortağın ise davacıların amcasının eşi olan … olduğunu, davacılardan birisinin nüfusta oğlu gözüktüğünü, bu iki payın davacılara devir edildiğini, devirden önce de fiiline şirketi yöneten tüm işlemlerini yapanların davacılar olduğunu, davacılardan birisi amcası ve amcasının eşine, diğerinin ise anne ve babasına karşı dava açtığını, bunun sebebinin daha önceden davacıların tüm ihtiyaçlarını karşılayan borç veren ve şuanda da alacaklı olan müvekkillerin artık davacılardan desteklerini çekmelerinden kaynaklı olduğunu, davacıların paylarını noterde tasdik edilen pay devir sözleşmesi ile satın aldığını, Bakıröy…. Noterliği’nin 02/06/2015 tarihli ve …. ve…. sayılı devir sözleşmeleri celp edildiğinde, müvekkili …’ın …. sayılı devir sözleşmesi ile ¨ 750.000,00 değerindeki payı devir etmiş olduğunun görüleceğini, davacıların bu payı alırken bile bir bedel ödemediğini, bu bedelin tahsili için ayrıca dava açılacağını, noter devir sözleşmesi celp edildiğinde davacıların pay devri sebebi ile müvekkili ibra ettiklerinin sabit olacağını, hal böyle iken ve ibra var iken dava açıldığından davanın reddini gerektiğini, şirketin müdüründen pasif bedelinin talep edilemeyeceğini, şirket müdürünün ancak şireketi olmayan bir şey için borçlandırması halinde sorumlu tutulabileceğini, gayrimenkule sahip olunması sebebi ile ödenen vergiden veya mahkeme kararı ile ödenen bedelden şirket müdürünün veya ortağın sorumlu olmasının mümkün olmadığını, neticeten mahkemenin görevsizliğini, Bakırköy Asliye Ticaret Mahkemelerinin görevli olması sebebiyle davanın görev yönünden reddini, zarar miktarı dava dilekçesinde açıkça belirlendiğinden kısmi veya belirsiz alacak davası açılamayacağından davanın usulden ve esastan reddine karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLER VE GEREKÇE:
Dava, davacı şirketin, şirket eski müdürü olan davalı … …’ın sorumluluğu esasına dayalı tazminat istemi ve davalı …’ın ortak olduğu dönemde davacı şirkette çalışan dava dışı işçi ile ilgili ödenen tazminat ve ortak olunan dönemde tahakkuk eden vergi borcunun, davacı şirketin eski ortağı olan davalı …’dan hissesi oranında tahsili istemine ilişkindir.
Tarafların aktif ve pasif dava ehliyetleri denetlenip uyuşmazlık konuları re’sen belirlenerek taraflarca gösterilen deliller toplanmış ve konunun incelenmesinde uzmanlık gerektiren yönler olduğundan bilirkişi incelemesi yaptırılmak suretiyle dava sonuçlandırılmıştır.
Bilirkişiler…. ve … tarafından mahkememize sunulan 05/10/2018 tarihli bilirkişi kurulu raporunda özetle; davanın şirketin eski yetkilisi ve ortakları olan davalıların usulsüz birtakım işlemler yaparak davacı şirketi zarara uğrattığı iddiasına dayanan bir sorumluluk davası olduğu, yöneticilerin yapmış olduğu işlemler sonucunda bir zararın oluşması halinde, bu zarar nedeniyle yöneticilerin sorumluluğuna gidilebilmesi için işlemi yapan yöneticilerin kusurlu olduklarının da ayrıca kanıtlanması gerektiği, bir başka deyişle, basiretli davranmakla yükümlü olan bir yöneticinin yapmaması gereken işlemlerin davalı tarafından yapılmış olduğunun ve bunun sonucunda da bir zararın meydana geldiğinin kanıtlanmış olması gerektiği, aksi takdirde enflasyon ve kur farkı da dahil olmak üzere şirketin uğramış olduğu her türlü işletme zararının yöneticilerden tahsili imkanı doğmuş olur ki, böyle bir sonuç yöneticilerin sorumluluğuna ilişkin hükümlerin düzenlenme amacıyla bağdaşmayacağı gibi “ticari işletmenin kar edebileceği gibi yapmış olduğu faaliyetin taşıdığı ticari riskler nedeniyle zarar etme ihtimalinin de bulunması” özelliğiyle de bağdaşmayacağı, davacı şirket tarafından Bakırköy …. .İcra Dairesi’nin … Esas sayılı dosyasına ¨50.884,68 tutarında ödeme yapıldığının tespit edilebildiği, davacı şirket ile dava dışı …arasında 01/01/2011 tarihinde tanzim edilen kira sözleşmesinde belirlenen 15.000 USD depozito bedelinin davacı şirkete ait ticari defterlerde tespit edilebildiği, 15.000 USD tutarındaki depozitonun dava tarihi 05/02/2018 itibariyle Türk Lirası olarak karşılığının (15.000×3.77562=56.634,00) ¨56.634,00 tutarında olduğu, …Belediyesi tarafından davacı şirket adına kayıtlı taşınmaza ait 05/01/2016 tarihi itibariyle toplam bina vergi tutarının ¨279.431,06 olduğunu gösteren tahakkuk dökümünün sunulduğu, döküm incelendiğinde bu borcun içinde ¨10.333,32 ve ¨88.930,08 olmak üzere ¨99.263,40 tutarında cezanın bulunduğu, iş bu ceza tutarıyla ilgili olarak davacı şirket tarafından 05/01/2016 tarihinde …Belediyesi’ne taksitlendirme ve uzlaşma talebinde bulunulduğu, davacı şirkete ait taşınmaza ait emlak vergisi için bir takım evraklar dosyaya sunulmuş olsa da devir tarihi itibariyle davacı şirketin …Belediyesi’ne olan emlak vergisi borcuna ait tutarın tam olarak tespit edilemediğini, neticeten dosyada tespit edilebildiği kadarıyla davacının davalılardan devir tarihi itibariyle 02/06/2015 davacı şirketin bilançolarında gözükmeyen ¨ 56.634,00 depozito tutarı ile Bakırköy …..İcra Dairesi’nin … Esassayılı dosyasına ödenen ¨50.884,68 tutarındaki ödeme olmak üzere toplam ¨107.518,68 tutarındaki ödeme olmak üzere toplam ¨107.518,68 talep edebileceği, davacı şirketin eski ortak ve yöneticileri olan davalıların davacı şirketi zarara uğratıp uğratmadıkları hususundaki takdir yetkisinin mahkemeye ait olduğu kanaati ile rapor sunmuşlardır.
Bilirkişiler ….. ve ….. tarafından mahkememize sunulan 22/02/2019 havale tarihli bilirkişi kurulu ek raporunda özetle; Kök raporda “dosyada tespit edilebildiği kadarıyla davacının davalılardan devir tarihi itibariyle 02/06/2015 davacı şirketin bilançolarında gözükmeyen ¨56.634,00 depozito tutarı ile Bakırköy ……İcra Dairesi … Esas sayılı dosyasına ödenen ¨50.884,68 tutarındaki ödeme olmak üzere toplam ¨107.518,68 talep edebileceği” yönündeki kanaatlerinin değişmediğini, her bir vergi dönemi nazara alındığında da şirketin bilançosundaki aktif büyüklüğüne göre (Her yıl tahakkuk eden vergi aktif büyüklüğünün yaklaşık %1’ine tekabül ettiğinden) tahakkuk eden vergiyi karşılayabilecek büyüklükte olduğu, davacı şirketin bina vergisi (¨99.865,07 ) borcunu zamanında ödememesi nedeniyle; (¨99.865,07 anapara borcu hariç) ¨19.852,07 vergi ziyaı cezası ve ¨22.071,12 gecikme faizi/zammı olmak üzere toplam (19.852,68 + 22.071,12) ¨ 41.923,80 sonradan ödemek zorunda kaldığı, neticeten kök rapordaki davacı şirketin bilançolarında gözükmeyen ¨56.634,00 depozito tutarı ile Bakırköy ….İcra Dairesi’nin … Esas sayılı dosyasına ödenen ¨50.884,68 tutarındaki ödemelerin yanı sıra bina vergisini zamanında ödememesi nedeniyle vergi ziyaı/gecikme zammına bağlı olarak fazla ödenen ¨41.923,80 nedeniyle (¨56.634,00 + ¨ 50.884,68 + ¨41.923,80 ) ¨149.442,48 talep edilebileceği, davacı şirketin eski ortak ve yöneticileri olan davalıların davacı şirketi zarara uğratıp uğratmadıkları hususundaki nihai takdir yetkisinin mahkemeye ait olduğu kanaati ile rapor sunmuşlardır.
Davacı vekili,dava dilekçesinde davacı şirketin eski yöneticisi … … aleyhine açtığı sorumluluk davasının yanında davacı şirket eski ortağı olan … aleyhine de eski ortağın,ortak olduğu dönemde kendisine ait şirket borçlarının davıclar … ve …tarafından ödenmesi nedeniyle ödenen miktarın bu davalıdan tahsiline yönelikte dava açmıştır.Ki sonradan verdiği dilekçe ile de bu hususu açıklamıştır.
Buna göre her bir davalının sorumluluğunun ayrı ayrı değerlendirilmesi gerekmektedir.
Davalı … … Yönünden;
Somut olaya uygulanması gereken 6102 sayılı TTK’nın 644/1-(a) bendi yollamasıyla aynı Kanun’un limited şirketlere ilişkin hukuki sorumluluk hükümleri, TTK’nın ikinci kitabının dördüncü kısmının sonunda, onbirinci bölümde m. 549 ilâ 561 arasında toplu olarak düzenlenmiş ve m. 549-555 de sorumluluk halleri altı başlık altında toplanmış bulunmaktadır. Sorumluluk hallerinin özel olarak sayıldığı başlıklarda, sorumluluğun konusu, sorumlular ve sorumluluk şartları ile sorumluluğun hukuki sonucu gösterilmiştir.Böylece, TTK m. 555 ilâ 561 de düzenlenen ve ortak hüküm niteliği taşıyan, şirketin zararına, müteselsil sorumluluğa, ibraya, zamanaşımına ve yetkili mahkemeye ilişkin hükümlerin de limited şirkette uygulanmasına imkân verilmiştir.
Yönetim kurulunun(müdürün) hukuki sorumluluğu esas itibariyle TTK’nun 553 üncü maddesinde düzenlenmiştir. Bu madde organa özgü sorumluluğu, müdürlerin, yöneticilerin, tasfiye memurlarının sorumluluğu yanında, kurucuların sorumluluğunu da içerecek şekilde hüküm altına almıştır.
Limited şirket müdürlerinin denetim ve gözetim görevi ile ortaklara eşit işlemde bulunma, şirkete karşı rekabette bulunmama, şirketle işlem yapmama, özen ve bağlılık yükümünün yerine getirilmemesi bir zarara yol açmışsa, bunlara aykırılık müdürün sorumluluğuna yol açacaktır.
İşte müdürün işlem ve eylemleri nedeniyle zarara uğrayan şirkete, meydana gelen zararın giderimini sağlamak için kanunda hukuki sorumluluk halleri düzenlenmiştir. Kanun koyucu çeşitli durumlara göre farklılıklar gösteren hallerde, şirkete veya ortaklar ile şirket alacaklılarına uğradıkları zararları yönetim kurulundan veya diğer sorumlulardan talep etme hakkı vermektedir.
Ancak belirtmek gerekir ki,müdürün hukuki sorumluluğunun söz konusu olabilmesi için, ortada somut bir zararın bulunması gereklidir. Zira zarar tehlikesi sorumluluk için yeterli değildir. Ayrıca meydana gelen zararın müdürün kanuna ve esas sözleşmeye aykırı kusurlu davranışları, yani uygun illiyet bağı sonucu meydan gelmesi şarttır.
Müdürün (organa) özgü genel sorumluluk hallerini düzenleyen, TTK m. 553, 6762 sayılı TTK m. 336 dan farklı olarak, ayrı ayrı hangi hallerin sorumluluk doğuracağını belirtmemiş, genel ve kapsayıcı bir şekilde müdürün kanundan ve esas sözleşmeden doğan yükümlülüklerini kusurları ile ihlâl edip şirketin zarar görmesine sebep olmaları hallerine hasretmiştir. Maddede belirtilen kanun ifadesi, sadece TTK’nu değil, diğer kanunlardaki yükümlülükleri de kapsar şekilde anlaşılmalıdır.
Madde anlamındaki yükümlülük, müdürün kanunlardaki veya esas sözleşmede bir görev veya yetki bağlamında öngörülen hususlardaki yapma ve yapmama zorunluluğunu ifade eder. Bu bağlamda ilk olarak müdürün TTK’nın 626 ncı maddesi anlamında özen ve bağlılık yükümü ile rekabet yasağına aykırı davranması, eşit işlem ilkesini ihlâl etmesi açıkça yükümlülük ihlâli olarak tespit edilebilir. Yükümlülükler,müdürlerin limited şirketi, ortakları ve alacaklıları korumaya yönelik görev ve yetkilerdir.Yükümlülüklerin kusurlu olarak ihlâli nedeni ile müdürlerin sorumlu olabilmesi için, ihlâl sonucu, şirketin, ortakların ya da alacaklıların bir zarara uğraması gereklidir. Yükümlülüğün ihlâline rağmen ortada bir zarar yoksa müdürlerin sorumluluğu söz konusu olmayacaktır.
Limited şirket tmüdürlerinin hukuki sorumluluğunun kusura dayalı bir sorumluluk olduğu, hem TTK m. 553/1 de hem de 557 de açıkça anlaşılmaktadır. Bu nedenle yükümlülüğün ihlâlinde kusur olmadan müdürlerin sorumlu tutulması mümkün değildir. Hatta şirketin zarar etmiş olması veya beklenen gelişmeyi göstermemesi müdürleri sorumlu tutmak için yeterli değildir. Buna karşılık müdürler kendilerine kanun ve esas sözleşmenin yüklediği görevlerden birisini kusurlu olarak yerine getirmeyerek bir zarara neden olmuşlarsa, sorumlu olacaklardır.TTK m. 553/1, 6762 sayılı TTK m. 336 ve İsviçre BK m. 754 den farklı olarak, “kasten veya ihmal” kavramı yerine, kusur kavramını kullanmıştır. Bu çerçevede zararın kasıt veya ihmalle gerçekleşmiş olması, tmüdürlerin sorumluluğuna gidilmesi açısından önem taşımayacaktır. Kusur oranı hükmedilecek tazminatın belirlenmesinde dikkate alınacaktır.
6102 sayılı TTK da değişiklik yapan 6335 sayılı Kanun, m. 553’ü ilk haline dönüştürerek, önceden olduğu gibi kusurun ispatını davacıya yüklemiştir.Buna göre meydana gelen zararın oluşmasında müdürlerin kusurlu olduğu davacı tarafından ispat edilecektir.
Yeni TTK kusurun niteliğini, İsviçre hukukundaki gelişmelere uygun olarak, objektifleştirmiştir. Objektifleştirilmiş kusura göre, sorumlu olan kişi aynı olayda, bilinçli ve mantıklı bir kişinin aynı şartlar altında göstermesi gereken özeni göstermiş olmalıdır. Bu nedenle hakkında sorumluluk davası açılan müdürün kendi işinde göstermesi gereken özeni gösterdiğini ispatlayarak sorumluluktan kurtulması mümkün olmadığı gibi, tecrübesizliği ve yeterince bilgi sahibi olmadığını ileri sürerek sorumluluktan kurtulması da mümkün değildir.
Hâkim, müdürler aleyhine açılan sorumluluk davalarında, özen borcunun kapsamını dikkate alarak, onların kusurlu olup olmadığını, kendilerine yüklenen özen borcunu yerine getirip getirmediklerini araştıracaktır.Müdürlerin söz konusu kararı verirken, konu hakkında yeterince bilgi sahibi olup olmadığı, gerekli dokümanların toplanıp toplanmadığı, konu hakkında uzman kişilerden görüş alınıp alınmadığı özen borcu kapsamında incelenecektir. Hâkim, müdürlerin karar verdikleri konuya vakıf olup olmadıklarını, verdikleri kararın bilincinde olup olmadıklarını ve şirketin çıkarlarına yabancı hususların karara etkisinin bulunup bulunmadığını, TTK m. 626’da benimsenen özen ölçüsünde araştıracaktır. Bir karar alınmadan önce gerekli araştırmanın yapıldığı, şirket çıkarına yabancı etkilerin söz konusu olmadığı bir kararın özen borcuna aykırı olamayacağı ve müdürlerin sorumlu tutulamayacağı kabul edilmelidir. Çünkü bu durumda müdürlerin tercihine saygı duyulmalı,kararın yerinde olup olmadığı tartışılmamalıdır. Zira müdürler, kanunun kendileri için getirdiği objektif özeni göstermiş ve bu kararı almıştır.
TTK m. 553/1 göre, meydana gelen zarardan şirket, ortaklar ve alacaklılar doğrudan zarara uğramışlar ise bunlar, müdürlere karşı doğrudan sorumluluk davası açabileceklerdir. Bu nedenle TTK ortakların ve şirket alacaklılarının doğrudan uğradıkları zararlar nedeni ile müdürlere karşı dava hakkına sahip olduklarını açıkça hüküm altına almıştır.
Doğrudan zararlar şirketin zarar görmesinden dolayı değil, ortak ve alacaklıların şirketten bağımsız olarak uğradıkları zararlardır. Bu dava sonucu elde edilen tazminat davayı açan kişilere verilir.
Buna karşılık şirketin zarara uğradığı hallerde, şirketin yanında ortaklar da, tazminatın şirkete ödenmesini istemeleri şartıyla dava hakkına sahiptirler (TTK m. 555). Bu maddeye göre, şirket ya da pay sahipleri zarara neden olan müdürlere karşı sorumluluk davası açabileceklerdir. Ayrıca bu davanın ortak tarafından açılmış olması halinde, TTK m. 555/2’de bir yenilik olarak dava masrafları rizikosu, davacı lehine kolaylaştırıcı hüküm getirmiştir. Ancak belirtmek gerekir ki, müdürler aleyhine sorumluluk davası açma hakkı öncelikle limited şirketindir. Davanın şirket tarafından açılmaması veya açılamaması halinde şartlar mevcutsa, ortakların veya alacaklıların da bu davayı açma hakları vardır (TTK m. 555- 556).
Davacı vekili tarafından, şirket eski müdürü hakkında sorumluluk davası açılmasına ilişkin ortaklar kurulu kararını dosyaya ibraz etmiştir.
Yukarıda yapılan genel açıklamalara göre,yapılan işlemler sonucunda bir zararın oluşması hâlinde, bu zarar nedeniyle müdürün sorumluluğuna gidilebilmesi için işlemi yapan müdürün kusurlu olduğunun da ayrıca kanıtlanması gerekir. Bir başka deyişle, basiretli davranmakla yükümlü olan bir yöneticinin yapmaması gereken işlemlerin davalı şirket eski müdürü tarafından yapılmış olduğunun ve bunun sonucunda da bir zararın meydana geldiğinin kanıtlanmış olması gerekir. Aksi takdirde enflasyon ve kur farkı da dahil olmak üzere şirketin uğramış olduğu her türlü işletme zararının yöneticilerden tahsili imkanı doğmuş olur ki, böyle bir sonuç, yöneticilerin sorumluluğuna ilişkin hükümlerin düzenlenme amacıyla bağdaşmadığı gibi ticari işletmenin kâr edebileceği gibi yapmış olduğu faaliyetin taşıdığı ticari riskler nedeniyle zarar etme ihtimâlinin de bulunması, özelliğiyle de bağdaşmaz.
Davacı şirket vekili,davalı şirket eski müdürünün yaptığı usulsüzlükler nedeniyle şirket zararının tahsili amacıyla huzurdaki davayı açmıştır.Mahkememizce hükme esas alınan bilirkişi raporuna göre,davacı şirket,davalı eski müdürün görevde olduğu dönemde ödemesi gereken vergi borcunu yönetilen şirketin maddi imkânı bulunmasına rağmen ödemeyerek katlanılan gecikme zammı ve vergi ziyaından(¨41.923,80) ile şirket kasasında bulunması gereken 15.000,00 USD kiracıdan alınan depozitonun şirket kasasında veya şirket hesabında bulundurmamaktan sorumludur.davalı müdür vergi kanunlarının kendisine yüklediği yükümlülüğü kusuru ile yerine getirmediği gibi şirket adına alınan depozitoyu da şirket defterlerine işleyerek karşılığını şirket kasasında veya şirkete ait bir banka hesabında bulundurmamıştır.Şirket müdürleri vergi kanununun kendilerine yüklediği sorumlulukları zamanında yerine getirmek zorunda oldukları gibi şirket defterlerini de usulüne uygun tutmak zorundadırlar.Somut olayda,davacı şirket eski müdürü … …,vergi ödeme yükümlülüğünün zamanında yerine getirilmemesi nedeniyle katlanılan gecikme zammı ve vergi ziyaı ile birlikte şirket adına teslim aldığı depozitoyu şirket kayıtlarında gösterip karşılığını şirket kasasında veya şirkete ait bir hesapta bulundurmayarak kusuru ile şirketin zararına sebebiyet verdiğinden davacı şirket tarafından açılan davanın kabulü ile ¨10.000,00’nin bu davalıdan tahsiline karar vermek gerekmiştir.
Davalı … yönünden;
Davacılar … ve …vekili,müvekkillerinin hisse devir sözleşmesi ile davacı şirketi devraldıklarını,ancak sonradan bilançoda gözükmeyen şirkete ait borçların çıktığını,müvekkillerinin bu borçları ödediğinden bahisle huzurdaki davayı açmışlardır. Davaya konu hisse devir sözleşmesi incelendiğinde, yeni hissedarların şirketi şirket resmi kayıtlarına işlenmemiş ve bilançolarda gözükmeyen borçlar haricinde devraldıkları açıkça gözükmektedir.Yine hükme esas alınan bilirkişi raporunda da belirtildiği gibi, hisse devir sözleşmesinde de belirtildiği gibi Bakırköy … ncu İcra Dairesi’nin … esas sayılı takip dosyasına konu şirket borcunun şirket nazım hesaplarına işlenmemiş olup resmi şirket kayıtlarında yer almayan bu borçtan dolayı eski ortak …’ın sorumluluğu söz konusudur.Yine şirket resmi hesaplarında yer almayan ve davalının ortak olduğu döneme ait vergi borcu aslından da eski hissedar olan davalı … hissesi oranında sorumlu olduğundan bu davalı aleyhine açılan davanın da kabulü ile ¨10.000,00’nin davalıdan tahsili ile borçları şirket adına ödeyen gerçek kişi davacılara verilmesine karar verilmesi gerektiği sonucuna varılarak aşağıdaki gibi hüküm fıkrası oluşturulmuştur.
HÜKÜM/Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1- Davacı şirketin davalı eski yönetici … … aleyhine açtığı davanın KABULÜ ile; ¨10.000,00’nin bu davalıdan tahsili ile davacı şirkete VERİLMESİNE,
2-Davacılar … … ile …. …’ın davalı …’a karşı açtığı davanın KABULÜ ile ;¨10.000,00’nin bu davalıdan tahsili ile davacılar … ve … …’a VERİLMESİNE,
3-Davacıların fazlaya ilişkin haklarının saklı TUTULMASINA,
4-Alınması gerekli ¨1.366,20 karar ve ilam harcından peşin alınan ¨341,55 harçtan mahsubu ile bakiye ¨1.024,65 harcın davalılardan müştereken ve müteselsilen alınarak hazineye İRAD KAYDINA,
5-Davacılar tarafından ödenen ¨29,20 Başvurma Harcı ile ¨341,55 Peşin harcının davalılardan müştereken ve müteselsilen alınarak davacılara VERİLMESİNE,
6-Davacılar tarafından yapılan 8 adet tebligat + posta ücreti ¨159,55 ,bir bilirkişi inceleme ücreti ¨2.000,00 olmak üzere toplam ¨ 2.159,55 yargılama giderinin davalılardan müştereken ve müteselsilen alınarak davacılara VERİLMESİNE,
7-Davacılar kendilerini bir vekil ile temsil ettirdikleri anlaşıldığından karar tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT’ne göre kabul edilen miktar üzerinden hesap edilen ¨2.725,00 davalılardan müştereken ve müteselsilen alınarak davacılara VERİLMESİNE,
8-Kararın kesinleşmesine kadar yapılan yargılama giderlerinin davacı tarafça peşin olarak yatırılan ¨495,00 yargılama gider avansından mahsubu ile bakiye kısmın karar kesinleştiğinde davacılara İADESİNE,
5235 sayılı Kanunun geçici 2’nci maddesine göre ,Bölge Adliye Mahkemeleri’nin kurulmasına ve 20 Temmuz 2016 tarihinde göreve başlamalarına dair kararların 07/11/2015 tarih ve 29525 sayılı Resmî Gazete’de ilan edildiği anlaşılmakla;6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 341 ilâ 360’ncı madde hükümleri uyarınca,mahkememize veya aynı sıfattaki başka bir mahkemeye verilecek dilekçe ile kararın tebliğinden itibaren iki hafta içerisinde veya istinaf dilekçesi kendisine tebliğ edilen taraf,başvuru hakkı bulunmasa veya başvuru süresini geçirmiş olsa bile, mahkememize veya aynı sıfattaki başka bir mahkemeye vereceği cevap dilekçesi ile iki hafta içerisinde İSTİNAF yolu açık olmak üzere davacılar vekili ile davalılar vekillerinin yüzlerine oy birliği ile verilen karar açıkça okunup,usulen anlatıldı.27/06/2019

BAŞKAN …
¸e-imzalıdır
ÜYE …
¸e-imzalıdır
ÜYE …
¸e-imzalıdır
KÂTİP …
¸e-imzalıdır

“İŞ BU EVRAK 5070 SAYILI ELEKTRONİK İMZA KANUNUNUN 5. MADDE UYARINCA GÜVENLİ ELEKTRONİK İMZA İLE İMZALANMIŞ OLUP, 22. MADDE UYARINCA DA ISLAK İMZA İLE İMZALANMAYACAKTIR.”