Emsal Mahkeme Kararı Bakırköy 3. Asliye Ticaret Mahkemesi 2018/1358 E. 2019/80 K. 24.01.2019 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. BAKIRKÖY 3. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2018/1358
KARAR NO : 2019/80

DAVA : Menfi Tespit (Kıymetli Evraktan Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 31/12/2018
KARAR TARİHİ : 24/01/2019
KARAR YAZIM TARİHİ : 24/02/2019

Mahkememizde görülmekte olan Menfi Tespit (Kıymetli Evraktan Kaynaklanan) davasının yapılan dosya üzerinde yapılan incelemesi sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
İDDİA:
Davacı vekili Bakırköy nöbetçi Asliye Ticaret Mahkemesine vermiş olduğu 31/12/2018 harçlandırma tarihli dava dilekçesinde ; Müvekkili şirketin 5580 sayılı Özel Öğretim Kurumları Kanunu kapsamında kurulan ve Milli Eğitim Bakanlığı’na bağlı özel öğretim kurumu olduğunu, faaliyette bulunduğu eğitim kampüsünde anasınıfı ve lise dahil olmak üzere tüm branşlarda öğrencilere eğitim hizmeti verildiğini, davalı şirket ise mobilya ve aksesuar satışı yapan bir şirket olduğunu, müvekkili şirket ile davalı şirket arasında yapılan sözleşme gereğince, …. Mh…Sk. No:… Küçükçekmece – İstanbul adresinde faaliyet gösteren kolejin mobilya, masa, sandalye, dolap ve muhtelif aksesuarların yapım işini davalı tarafın üstlendiğini, buna göre davalı taraf sözleşme kapsamında üstlendiği ürünleri imal edeceğini, montajını yapacağını ve tam vaziyette kullanıma hazır hale getireceğini, davalı taraf ile yapılan anlaşma gereğince teslim edeceği ürünler karşılığı olarak dava konusu çekler keşide edilerek teslim edildiğini, davalı taraf üzerine aldığı işi eğitim yılı başlamadan yetiştirip teslim etmesi gerekirken sorumluluğunu hiçbir şekilde yerine getirmediği ve aldığı işi yapmayarak müvekkili şirketi mağdur ettiğini, 2018-2019 eğitim yılına yetiştirilmesi gereken işler davalı tarafından yapılmadığından sözleşmeye konu işlerin tamamı üçüncü kişilere yaptırıldığını, davalı taraf ile olan anlaşma gereğince davalı şirket konsept çalışması yapacak ve tüm mobilya ve aksesuarlarda bütünlük sağlanacağını, ancak davalı tarafından üstlenilen iş eksik yapıldığından müşteri kaybı yaşandığını ,davalı şirket uhdesinde tuttuğu çekleri müvekkili şirkete iade etmesi için Bakırköy … Noterliği’nin 12/11/2018 keşide tarihli … yevmiye sayılı ihtarnamesi tebliğ edildiğini, bu ihtarname üzerine davalı taraf, dava konusu olmayan çeklerin bir kısmını iade ettiğini ancak dava konusu çekleri bankadan alarak iade edeceğini söylediğini, bugüne kadar dava konusu çekler iade edilmediği gibi ödemesi de müvekkiline yapılmadığını, davalı taraf çeklerin kendisine verilme sebebini oluşturan malları teslim etmediği gibi dava tarihine kadar tüm şifai müracaatlara rağmen çekleri iade etmediğini, davalı taraf keşide edilen ihtarnamenin tebliğ edilmesine müteakipbu kez davalı taraf kendisini hukuki anlamda korumak için usulsüz fatura ve sevk irsaliyesi düzenlendiğini ve bu belgelerin Tekkeköy … Noterliği’nin 21/11/2018 tarih ve …. yevmiye sayılı ihtarnamesi ile müvekkili şirkete fotokopi belge olarak tebliğ edildiğini, davalı tarafından usulüne uygun düzenlenen fatura ve sevk irsaliyesi bulunmadığını, müvekkili şirkete teslim ettiğini iddia ettiği hiçbir sevk irsaliyesinde müvekkili şirket yetkilisi veya çalışanlarının imzası bulunmadığını, ayrıca usulüne uygun düzenlenen kargo yada nakliye fişi de bulunmadığını, keza söz konusu faturalarda davalı şirketinde teslim eden kısmında imzalaeı bulunmadığını, tüm delillerin müvekkilinin haklılığını ortaya koyduğunu, Davalı taraf ile yapılan anlaşmada ön ödeme olarak teslim edilen çeklere karşılık davalı tarafça teminat senedi verilmesi geretiğini, ancak davalı taraf teminat senedini vermediği gibi üstlendiği işi de yapmadığını, davalı taraf, müvekkil şirkete teslim ettiği bir ürün olmamasına rağmen bu kez Küçükçekmece … Sulh Hukuk Mahkemesi’nin …D.Iş sayılı dosyası ile delil tespiti yaptırmak istediğini ancak mahkemece verilen karar ile bu talep reddedildiğini, müvekkili şirketin, davalı şirkete herhangi bir borcu bulunmadığından davalı uhdesinde bulunan çekleri ivedi bir şekilde iade edilmesi gerektiğini, müvekkili, faaliyet göstermekte olduğu iş kolunda herkesçe bilinen ve güvenilir bir şirket olduğunu, müvekkili şirketin ticari itibarının zarar görmemesi ve telafisi imkansız zararların önlenmesi amacıyla yukarıda özellikleri belirtilen çeklerle ilgili ihtiyati tedbir kararı verilerek ödeme yasağı konulmasını ve borçlu olunmadığının tespitini isteme zorunluluğu hasıl olduğunu, yargılama giderleri ve ücreti vekaletin davalı yana yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
SAVUNMA;
Davalı vekilinin 21/01/2019 tarihli cevap dilekçesini özetle ;Taraflar arasında imzalanan 31/07/2018 tarihli imalat ve montaj sözleşmesinin genel şartlar 8.maddesinde İstanbul Ticaret Mahkemeleri yetkili kılındığını, İstanbul Ticaret Mahkemeleri uyuşmazlıkta yetkili olup, dava dosyasının İstanbul Ticaret Mahkemelerine gönderilmesi gerektiğini, davacı her ne kadar kendi keşide ettiği çekleri müvekkili davalıya verdiğini iddia etse de, dava konusu yapılan çeklerin hiçbiri davacı …. A.Ş’ne ait (eski ünvanı ….A.Ş.) tarafından keşide edilmediğini, müvekkili, dava konusu çeklerin meşru hamili olduğunu, dava konusu çeklerin iptalini isteniyorsa, keşideci tarafından lehtare karşı dava açılması gerektiğini, davacının çek iptali yönünden taraf sıfatı bulunmadığı gibi davalının da çek iptali davası yönünden taraf sıfatı bulunmadığını, davacı dava konusu çeklerin keşidecisi olmamakla ve müvekkili davalı şirketin meşru hamil olduğu konusunda her hangi bir itiraz ileri sürülmemekle, çekler hakkında ödeme yasağı veya diğer her türlü tedbir talebinin reddi gerektiğini, sonuç olarak dava dosyasının yetkisizlik kararı verilerek İstanbul Ticaret Mahkemelerine gönderilmesini, çek iptali yönünden davacı ve davalının taraf sıfatı bulunmadığından davanın her iki sıfat yokluğu nedeniyle reddini, davacı dava konusu çeklerin keşidecisi olmamakla, çekler hakkında ödeme yasağı veya diğer her türlü tedbir talebinin reddini, davacının talepleri hem usul yönünden hem de miktar yönünden bütünüyle haksız ve mesnetsiz olduğundan davanın esastan reddini, yargılama giderleri ile vekâlet ücretinin davacıya yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLER VE GEREKÇE:
Dava, menfi tespit istemine ilişkindir.
6100 sayılı HMK hükümlerine göre: Yetkinin kesin olduğu davalarda, mahkeme yetkili olup olmadığını, davanın sonuna kadar kendiliğinden araştırmak zorundadır; taraflar da mahkemenin yetkisiz olduğunu her zaman ileri sürebilir (HMK 19/1). Yetkinin kesin olmadığı davalarda yetki itirazı cevap dilekçesinde ileri sürülmek zorundadır; aksi halde dinlenemez (HMK 117/1). Yetkinin kesin olmadığı davalarda, davalı süresi içinde ve usulüne uygun olarak yetki itirazında bulunmazsa, davanın açıldığı mahkeme yetkili hale gelir (HMK 19/4). Yetki itiirazından vazgeçilmiş ise yetki itirazı bulunmadığı kabul edilerek değerlendirme yapılmalıdır.
Yetki sözleşmesini düzenleyen HMK’nın 17. maddesinde “tacirler veya kamu tüzel kişileri, aralarında doğmuş veya doğabilecek bir uyuşmazlık hakkında, bir veya birden fazla mahkemeyi sözleşmeyle yetkili kılabilirler. Taraflarca aksi kararlaştırılmadıkça dava sadece sözleşmeyle belirlenen bu mahkemelerde açılır” düzenlemesine yer verilmiştir. Taraflarca aksi kararlaştırılabilen bir hususun kamu düzenine ilişkin olduğundan söz edilemez. Kamu düzenine ilişkin olmadığı için buradaki yetki, HMK 114/1-ç maddede düzenlenen dava şartı niteliğinde kesin yetki değildir. Taraflar aralarındaki sözleşmeyi her zaman değiştirebilir ve bazı hükümlerini de ortadan kaldırabilirler. Dava yetki sözleşmesinde belirtilenden başka yerde açılmış ve süresinde yetki itirazında bulunulmamış ise artık önceki yetki sözleşmesini ortadan kaldıran yeni bir yetki sözleşmesi kurulduğu ve dava açılan mahkemenin yetkili hale geldiğinin kabulü gerekir. HMK 17. madde açıkça tarafların iradesine önem verirken yetki sözleşmesindeki mahkemenin kesin yetkili olduğu ve bu yetkisinin taraflarca ortadan kaldırılamayacağı şeklinde bir sonuca ulaşılması da mümkün değildir. Anlatılanların sonucu olarak sözleşmedeki mahkemenin münhasır yetkisi davalının yetki itirazında bulunulması halinde mahkemece dikkate alınması gereklidir.
Dosya içerisinde bulunan sözleşmenin incelenmesinde, 8. maddesinde “….İhtilaf vukuunda İstanbul Ticaret Mahkemeleri yetkilidir.” şeklinde yetki sözleşmesi yapıldığı, 6100 sayılı HMK’nin 17. maddesinde tacirler ve kamu tüzel kişilerinin aralarında doğmuş veya doğabilecek bir uyuşmazlık hakkında bir veya birden fazla mahkemeyi sözleşme ile yetkili kılabilecekleri, taraflarca aksi kararlaştırılmadıkça davanın sadece sözleşme ile belirlenen bu mahkemelerde açılabileceği yönünde düzenleme bulunduğu anlaşılmaktadır. Bunun yanında yetki sözleşmesi ancak kesin yetki bulunmayan ve tarafların tacir veya kamu tüzel kişisi olmaları halinde geçerli olarak yapılabilir.
Bu açıklamadan sonra somut olaya gelindiğinde, taraflar tacir olup, bu bakımından öncelikle sözleşmedeki yetki şartı geçerlidir. Dosya içerisinde davalı şirkete dava dilekçesinin 17/01/2019 tarihinde tebliğ olunduğu, davalı vekili tarafından 21/01/2019 tarihinde verilen cevap dilekçesi ile süresinde yetki itirazında bulunulduğu anlaşılmış olup tacir olan taraflar arasında yapılan sözleşmedeki düzenleme dikkate alındığında, İstanbul Mahkemelerinin yetkisi münhasır yetki olup, bu nedenle davanın İstanbul Mahkemelerinde görülmesi gerektiğinden mahkememizin yetkisizliğine karar verilmesi gerektiği sonucuna varılarak aşağıdaki gibi hüküm fıkrası oluşturulmuştur.
HÜKÜM/Yukarıda açıklandığı üzere;
1-Davacının açtığı davada; yetkili ve görevli mahkemenin İstanbul Asliye Ticaret Mahkemesi olması nedeni ile mahkememizin YETKİSİZLİĞİNE,
2-Yetkisizlik nedeni ile dava dilekçesinin REDDİNE,
3-6100 Sayılı HMK’nun 20. maddesi gereğince taraflardan birinin yetkisizlik kararı süresi içinde kanun yoluna başvurulmayarak kesinleşmiş ise kararın kesinleştiği tarihten, kanun yoluna başvurulmuşsa bu başvurunun reddi kararının tebliğ tarihinden itibaren 2 hafta içerisinde mahkememize başvurarak dava dosyasının yetkili mahkemeye gönderilmesini talep etmelerinin gerektiğinin, aksi taktirde mahkememizce davanın açılmamış sayılmasına karar verileceğinin İHTARATINA,
4-HMK’nun 20 maddesi uyarınca kararın kesinleşmesini müteakip yasal iki haftalık sürede talepte bulunulduğunda dosyanın yetkili ve görevli İstanbul Asliye Ticaret Mahkemesi’ne tevzi edilmek üzere İstanbul Hukuk Mahkemeleri Tevzi Müdürlüğü’ne GÖNDERİLMESİNE,
5-Mahkememizce verilen yetkisizlik kararının kesinleşmesinden sonra dava yetkili ve görevli mahkemede devam edilmemesi ve talep halinde yargılama giderlerinin değerlendirilerek HMK’ nun 331/2. maddesi gereğince bir karar verileceğinin İHTARATINA,
6-Harç ve masrafların görevli mahkemede nazara ALINMASINA,
5235 sayılı Kanunun geçici 2’nci maddesine göre, Bölge Adliye Mahkemeleri’nin kurulmasına ve 20 Temmuz 2016 tarihinde göreve başlamalarına dair kararların 07/11/2015 tarih ve 29525 sayılı Resmî Gazete’de ilan edildiği anlaşılmakla;6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 341 ilâ 360’ncı madde hükümleri uyarınca,mahkememize veya aynı sıfattaki başka bir mahkemeye verilecek dilekçe ile kararın tebliğinden itibaren iki hafta içerisinde veya istinaf dilekçesi kendisine tebliğ edilen taraf,başvuru hakkı bulunmasa veya başvuru süresini geçirmiş olsa bile, mahkememize veya aynı sıfattaki başka bir mahkemeye vereceği cevap dilekçesi ile iki hafta içerisinde İSTİNAF yolu açık olmak üzere dosya üzerinden yapılan inceleme sonunda oy birliği ile karar verildi. 24/01/2019

BAŞKAN …
☪e-imzalıdır.☪
ÜYE …
☪e-imzalıdır.☪
ÜYE …
☪e-imzalıdır.☪
KÂTİP 128618
☪e-imzalıdır.☪

“İŞ BU EVRAK 5070 SAYILI ELEKTRONİK İMZA KANUNUNUN 5. MADDE UYARINCA GÜVENLİ ELEKTRONİK İMZA İLE İMZALANMIŞ OLUP, 22. MADDE UYARINCA DA ISLAK İMZA İLE İMZALANMAYACAKTIR.”