Emsal Mahkeme Kararı Bakırköy 3. Asliye Ticaret Mahkemesi 2018/1351 E. 2022/71 K. 27.01.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. BAKIRKÖY 3. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2018/1351
KARAR NO : 2022/71

DAVA : Alacak (Eser Sözleşmesinden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 31/12/2018
KARAR TARİHİ : 27/01/2022
GEREKÇELİ KARARIN
YAZILDIĞI TARİH : 21/02/2022

Mahkememizde görülmekte olan Alacak (Eser Sözleşmesinden Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
İDDİA:
Davacı vekilinin vermiş olduğu 31/12/2018 harçlandırma tarihli dava dilekçesinde özetle; Müvekkilinin uzun yıllardır lojistik firması olarak uzun yıllardır faaliyet gösterdiğini, bu sebeple davalı tarafla imzalanan satış sözleşmesi gereğince KDV dahil toplam 354.000,00 USD bedel ödeyerek ağır yük sistemi satın aldığını, alınan malların niteliği, niceliği ve bedellerinin sözleşmede gösterildiğini, davalı firma tarafından kullanım ve kalite açısında garanti verildiğini, nakliye ve montajın yine davalı tarafından gerçekleştirildiğini, ürünlerin eksiksiz teslim edilme ve montaj süresinin belirlenen süreden çok daha uzun sürdüğünü, müvekkilinin Ocak 2018 tarihi itibari ile raf sistemini kullanmaya başladığını, ancak kısa bir süre sonra raf sistemi üzerindeki boyaların dökülmeye başladığını, paslanmaların ortaya çıktığını ve üründen beklenen faydanın sağlanamayacağının anlaşıldığını, gerek sözlü gerek yazılı ihtarlara rağmen davalı firmaca bir çözüm üretilmediğini, üretilen çözümün ise davacının ciddi anlamda mağduriyetine sebebiyet vereceğini, bu sebeple davalıya Bakırköy … Noterliği 23.10.2018 tarih …. yevmiye numarasıyla ihtarname keşide edildiğini, ayrıca Büyükçekmece …. Sulh Hukuk Mahkemesi … D.İş sayılı dosyadan delil tespiti yapıldığını, davalı tarafından 06.11.2018 tarih Bakırköy …. Noterliği … sayılı ihtarname keşide edilerek taleplerinin karşılan- mayacağının dile getirildiğini, bu kez davacı tarafça Bakırköy … Noterliği 12.12.2018 tarih …. yevmiye numaralı ihtarnamesi keşide edilerek ve delil tespiti raporu da eklenerek talepte bulunulduğunu, davalının bu ihtarnameye cevap vermediğini, bu sebeple satın alınan ürünlerdeki gizli ayıplar sebebiyle oluşan değer kaybı ile müvekkilinin uğradığı ve uğrayacağı zararların tespitine fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla şimdilik 50.000,00 TL’nin dava tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte davalıdan tahsili ile müvekkiline ödenmesine, karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
SAVUNMA:
Davalı vekili dava 31/01/2019 havale tarihli dilekçesinde özetle; müvekkilinden kaynaklı bir kusurun bulunmadığını, ürünlerde oluşan bir hasar var ise bunun davacının kullanım hatasından kaynaklandığını, Büyükçekmece …. Sulh Hukuk Mahkemesinin bilirkişi tespit raporuna itiraz ettiklerini, 3 kişilik uzman bilirkişi heyetince inceleme yapılması talebinde bulunduklarını, lojistik, taşınan ürünler, nemli ortam şartlarının değerlemeye alınması gerektiğini, davacının Ocak 2018’de kullanmaya başladığı ürünler için Aralık 2018’de tespit yaptırdığını, yapılan incelemenin sağlıklı sonuç vermeyeceğini, ayıp ihbarının süresinde olmadığını, Ekim 2018 tarihinde yapıldığını, yazışmaların da Eylül 2019 tarihinde gerçekleştiğini, müvekkili tarafından 2 kez iş yerine gidilip inceleme yapıldığını, bu incelemeler doğrultusunda istenirse rafların komple değiştirilebileceğini ve hiçbir masraf talep edilmeyeceğini bildirmelerine rağmen davacının talebi geri çevirdiğini, raflardaki dökülmenin ana yüzeyde değil ara yanlarda ve raf ayaklarında olduğunu, davacı lojistik işiyle uğraştığından raflara konulan çeşitli kimyasal maddelerin nemli ortamın bu duruma sebebiyet verebileceğini, zararın somut olarak belirtilmesi gerektiğini, bu sebeple davanın reddinin gerektiğini savunmuştur.
DELİLLER VE GEREKÇE:
Dava, eser sözleşmesinden kaynaklanan ayıp giderim bedelinin ve değer kaybı tazminatının tahsili istemine ilişkindir.
Tarafların aktif ve pasif dava ehliyetleri denetlenip uyuşmazlık konuları re’sen belirlenerek taraflarca gösterilen deliller toplanmış ve konunun incelenmesinde uzmanlık gerektiren yönler olduğundan bilirkişi incelemesi yaptırılmak suretiyle dava sonuç- landırılmıştır.
Bilirkişi heyeti olan …., … ve … tarafından Mahkememize sunulan 27/08/2019 tarihli bilirkişi raporunda; Davalı tarafın satış, teslim ve montajını yapmiş olduğu ürünlerin gerçekleştirmiş olduğumuz keşif sırasında yapmış olduğumuz gözlem ve incelemeler neticesinde ayıplı olduğu, kurulum anında ortaya çıkmadığı ve montajı yapılıp, kullanılmaya başlandıktan sonra oluştuğu için gizli ayıp olduğu, dava konusu ayıbın oluşması ve davacı tarafça tespit edilmesi ile ihbar süresi arasında geçen süre dava dosyası içeriğinden net olarak saptanamadığı, dolayısıyla heyetçe ihbarın yasal süre içerisinde yapılıp yapılmadığı konusunda bir görüş belirtilemeyeceği, davacı satın almış olduğu raf sistemini ortaya çıkan gizli ayıp yüzünden kullanım ömrünün sonuna kadar sağlıklı bir şekilde kullanamaması ihtimali açık bir şekilde bulunduğundan, davacının davalıdan tazminat talep edebileceği yönünde görüş bildirmiştir.
Bilirkişi heyeti olan Prof. Dr. …., Prof. Dr. …. ve …. tarafından Mahkememize sunulan 01/04/2021 tarihli bilirkişi raporunda; Bilirkişi heyeti tarafından yerinde incelenmeye dayalı raporlarında raf sisteminin kullanım ömrü için 12 yıl, zamanla artacak paslanma dolayısıyla raf ömründeki azalma 2 yıl, dolayısıyla gizli ayıplı imal edilen raf sisteminin faydalı ömrünün 10 yıl olarak belirlenmesi, bu tür raf sistemleri için geçerli olan makul kullanım ömrü sınırlarına ve paslanma ile ömür azalmasında karşılaşılan ömür azalmalarına aykırı düşmediği, konusunda eğitimli bireyler olduğu için “eğitimli birey öngörüsü” olarak basit bir varsayım olmaktan uzak, itibar edilmesi gerek bir değerlendirme olan, imalat kalitesi bakımından yerinde yapılan incelemeyle ulaşılan %20 ömür azalması öngörüsü tekniğin bilinen durumuyla örtüştüğü, bu durumda davacının (KDV hariç) 300.000 USD bedelle satın almış olduğu ve %20 nispetinde ömür azalmasının da %20 kusur indirimi gerektiğinin kabulü halinde; (önceki bilirkişi heyetinin de hesapladığı gibi) 300.000 USD x %20 = 60.000 USD tutarında (fazla ödeme yapmış olması nedeniyle) davacı zararının oluştuğunun kabul edilebileceği, bir diğer yöntem de davacının almış olduğu üründeki ayıbın giderilmesi için davacı yanca katlanılması gereken giderlerin tazmini olacağı, davalının ayıplı raf sistemini sökerek davacıdan alıp boyayarak tekrar davacıya kurulumu ile teslim edildiğinin kabulü halinde; rafların sökülebilir hale getirilip sökülmesi, ardından hasarlı parçaların onarılması ve tekrar montajının yapılması ve tekrar kullanıma alınması için 2 aylık bir sürenin yeterli olacağı, davalının ayıplı raf sistemini sökerek davacıdan alıp boyayarak tekrar davacıya kurulumu ile teslim edildiğinin kabulü halinde; davacının ihtarname tarihi itibariyle muhtemel zararının 119.000 TL olabileceği yönünde görüş bildirmiştir.
Bilirkişi heyeti olan …., … ve …. tarafından Mahkememize sunulan 28/01/2020 tarihli bilirkişi ek raporunda; Malın tesliminden sonra zamanla ortaya çıkan gizli ayıp niteliğindeki kusurların, yatay ve dikey profillerin değer kaybının 20 oranında olmasından dolayı davalı tarafın davacı adına kesmiş olduğu fatura esas alındığında, tüm sistem için toplam değer kaybının 60.000 USD olduğu yönünde görüş bildirmiştir.
Bilirkişi heyeti olan …., …. ve …. tarafından Mahkememize sunulan 15/06/2020 tarihli bilirkişi ek raporunda; Boya dökülmelerinin yol açtığı korozyonlanma sebebiyle raf sistemlerinde mukavemet kaybı ve bunun sonucunda da burkulma ve eğilmenin zamanla oluşma olasılığının her zaman olduğu , oluşacak mukavemet kaybınına korozyonun görüldüğü yatay ve dikey çelik profillerden alınacak numunelerin yetkin ve donanımlı laboratuvarlarca ilgili mekanik testlerin yapılması sonucunde elde edilen veriler doğrultusunda nihai olarak karar verilebileceği, yapılan yerinde inceleme ve dosya kapsamında değerlendirme neticesinde, bu durumun ek raporda tespit etmiş olduğumuz 60.000 USD’lik değer kaybına etkisi olmayacağı yönünde görüş bildirmiştir.
Bilirkişi heyeti olan Prof. Dr. …., Prof. Dr. … ve …. tarafından Mahkememize sunulan 14/01/2022 tarihli bilirkişi ek raporunda; Kök ve ek raporda varılan sonuçların aksi ispat edilinceye kadar geçerliliğini sürdürmekte olduğu hasarlı parçaların onarılması ve tekrar montajının yapılması içi 31/12/2018 tarihinde 117.000 TL gider oluşacağı, hasarlı parçaların onarılması ve tekrar montajının başka bir firmaya yaptırılması halinde, 31/12/2018 tarihinde 165.000,00 TL gider oluşacağı yönünde görüş bildirmiştir.
Bilindiği üzere eser sözleşmeleri iki tarafa karşılıklı borç yükleyen bir tür iş görme sözleşmesi olup, “eser” ve “bedel” olmak üzere iki temel unsuru vardır. Bu sözleşmelerde yüklenici, iş sahibine karşı yüklendiği özen borcu nedeniyle eseri yasa ve sözleşme hükümlerine, fen, teknik ve sanat kurallarına uygun olarak yaparak ve zamanında tamamlayarak iş sahibine teslim etmekle; iş sahibi de bu çalışma karşılığında ivaz ödemekle yükümlüdür.
Bu noktada eser sözleşmesinde “ayıp” ile ilgili genel açıklamaların yapılmasında fayda vardır.
Eser sözleşmesi ilişkisinde ayıp, yüklenicinin meydana getirip iş sahibine teslim ettiği eserde bulunan sözleşme ve fenne aykırılıklardır. Başka bir ifadeyle ayıp, sözleşme ve eklerinde kararlaştırılan ve iş sahibinin beklediği amaca göre eserde bulunması gereken bazı vasıfların bulunmaması ya da olmaması gereken bazı bozuklukların bulunması şeklinde tanımlanmaktadır.
6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu (TBK) 474- 478. maddeleri) ayıplı işler hakkında uygulanır. Bu maddelerde yer alan düzenlemelere göre yüklenicinin ayıp nedeniyle sorumlu tutulabilmesi için eserin teslim edilmiş olması ve teslim edilen eserin ayıplı olması, ayıbın iş sahibinden kaynaklanmamış olması, iş sahibinin eseri muayene ve ayıbı ihbar yükümlülüğünü yerine getirerek eseri açık ya da zımnen kabul etmemiş olması gerekir.
Eserin ayıplı yapılması sözleşmeye aykırılık teşkil etmekte olup; ayıp, açık ve gizli olabileceği gibi maddî ve hukukî ayıp şeklinde de olabilir.
Açık ayıp, eserin teslimini müteakip makul süre içinde yapılan kontrol ve muayene sonucu görülüp tespit edilecek ayıptır.
Gizli ayıp ise, basit bir kontrol ve muayene ile tespit edilemeyen, eserin kullanılmaya başlanmasından sonra ortaya çıkan ayıptır.
Maddî ayıplar, açık veya gizli ortaya çıkan, gözle görülen ve duyu organları ile hissedilen ayıplardır. Bunun dışında gözle görülmeyen, ancak yapılmamış olması nedeniyle karşı tarafça fark edilen projenin onaylatılmaması, yapı kullanma izin belgesinin alınmaması gibi hukukî ayıplar vardır. Maddî ve hukukî ayıpların da tıpkı açık ve gizli ayıplar gibi yükleniciye ihbar edilmesi zorunludur.
6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 474/1. maddesi gereğince iş sahibinin eserin tesliminden sonra işlerin olağan akışına göre mümkün olduğunca en kısa sürede eseri gözden geçirip muayene ederek varsa açık ayıpları tespit etmek ve bu ayıpların neler olduğunu tek tek açıklamak suretiyle gecikmeksizin sözlü veya yazılı olarak yükleniciye bildirmesi gerekir. Gerek TBK’da gerekse mülga BK’da iş sahibinin muayene ve ihbar süreleri açıkça belirlenmemiş olup, işin niteliği ve olayın özelliğine, imal edilen eserin büyüklüğü ve genişliğine göre süreler farklı olacak ve işin uzmanı bilirkişiler tarafından belirlenecektir. Muayene ve gözden geçirmeyi veya ayıbın belirlenmesini iş sahibi bizzat yapabileceği gibi, TBK’nın 474/2. ve mülga BK’nın 359/2. maddesine göre mahkeme aracılığıyla bilirkişi raporu ile de tespit ettirmesi mümkündür. Açık ayıpta iş sahibi muayene ve ihbar yükümlülüğünü yerine getirmezse, eseri kabul etmiş sayılır ve yüklenici açık ayıplarla ilgili sorumluluktan kurtulur.
Gizli ayıplarla ilgili mülga BK’nın 359/1. maddesindeki makul sürede muayene ve ihbar yükümlülüğüne ilişkin düzenleme mevcut değildir. Ancak TBK’nın 477/3. maddesi ile mülga BK’nın 362/3. maddesinde, eserdeki ayıbın sonradan ortaya çıkması hâlinde, iş sahibinin gecikmeksizin durumu yükleniciye bildirmek zorunda olduğu, aksi takdirde eseri olduğu gibi kabul etmiş sayılacağı belirtilerek gizli ayıplar yönünden de iş sahibine ortaya çıkar çıkmaz gecikmeksizin yükleniciye ayıbı ihbar etmek yükümlülüğü getirilmiştir.
6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu ve BK’da eserdeki açık ve gizli ayıpların yükleniciye bildirim şeklinin nasıl olacağına dair herhangi bir düzenleme yapılmamıştır. Ayıp ihbarının yazılı olarak yapılması ispat kolaylığı sağlar. Ancak ayıp ihbarı hukukî işlem olmayıp, hukukî işlem benzeri maddî vakıa olduğundan, Yargıtay’ın yerleşik içtihat ve uygulamalarında eser sözleşmelerinde aksi sözleşmede veya eki şartnamelerde kararlaştırılmadıkça taraflar tacir dahi olsa ayıp ihbarının her türlü delille ve bu arada tanık beyanı ile de ispatlanabileceği kabul edilmektedir.
Ayıp hâlinde iş sahibinin hakları TBK’nın 475. (BK, m. 360) maddesinde düzenlenmiştir. Bu maddeye göre iş sahibinin seçimlik hakları; eserin iş sahibinin kullanamayacağı veya hakkaniyet gereği kabule icbar edilemeyecek derecede ayıplı olması hâlinde sözleşmeden dönme, eseri alıkoyup ayıp oranında bedelden indirim yapılmasını isteme veya aşırı bir masraf gerektirmediği takdirde, bütün masrafları yükleniciye ait olmak üzere eserin ücretsiz onarılmasını isteme haklarıdır. İş sahibi bu seçimlik haklarının yanında ayıplı meydana getirilmiş olan eserin neden olduğu zararın tazminini de isteyebilir. Başka bir anlatımla iş sahibi tazminat hakkı ile seçimlik haklarını birlikte kullanabilir. Tazminatın istenebilmesi için de, ayıpta yüklenicinin kusurunun bulunması ve ayıp ihbarının süresinde yapılmış olması gerekir. Nitekim aynı hususlara Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 22.09.2021 tarihli ve 2017/(15)6-3030 E., 2021/1077 K. sayılı kararında da değinilmiştir.
Bu genel açıklamalardan sonra işin esasına girmeden evvel davalının ayıp ihbarının süresinde yapılmadığına yönelik itirazının bulunması gözönüne alınarak ayıp ihbarının süresi içerisinde yapılıp yapılmadığının veya ayıp ihbarının zorunlu olup olmadığının değerlendirilmesi gerekmektedir.
Açık ve gizli ayıplarda kural olarak az yukarıda açıklandığı gibi ihbar zorunluluğu bulunmakla birlikte, ayıp garantisi bulunması halinde işi yapan taşeron ya da yüklenici garanti vermekle iş sahibinin açık ayıplarda muayene ve süresinde ihbar yükümlülüğünü, gizli ayıplar yönününde de derhal ihbar yükümlülüğünü kaldırmayı ve garanti süresi içinde ortaya çıkan bu ayıpları bedelsiz olarak gidermeyi üstlenmiş demektir. Garanti süresi içinde ortaya çıkan açık ve gizli ayıplarla ilgili iş sahibi ayıp ihbarında bulunmak zorunda kalmaksızın zamanaşımı süresi içinde ayıbın giderilmesi ve zararlarını isteyebileceği gibi, iş bedeline karşı ayıp defini de ileri sürebilir (Yargıtay 15. Hukuk Dairesi’nin 19.06.2014 gün 2013/4976 Esas 2014/4282 Karar, 28.01.2015 gün 2014/1955 Esas, 2015/442 Karar sayılı ilâmları).Somut olaya döndüğümüzde davalı yüklenici tarafından kurulan depo ve raf sistemleri ile ilgili yapılan sözleşme incelendiğinde sözleşmenin garanti başlıklı 4 ncü maddesinde yüklenici tarafından imalât hatalarına karşı 2 yıllık garantinin verildiği anlaşılmaktadır.Her ne kadar sözleşmede tarih yazmamakla birlikte davalı yüklenici tarafından davacı iş sahibine gönderilen teklif formunun tarihinin 11/08/2017 tarihi olduğu,buna göre davanın garanti süresinde açıldığı,garanti süresi içerisinde meydana gelen açık ve gizli ayıplar ile ilgili davacı iş sahibinin ihbar yükümlülüğü bulunmadığı anlaşıldığından davalı yüklenicinin ayıp ihbarının süresinde olmadığına ilişkin savunması yerinde değildir.Kaldı ki,ayıbın gizli ayıp olması ve ayıbın ortaya çıkması ile birlikte davalı yüklenicinin bilgilendirildiği dosyada mevcut e-mail yazışmaları ve ihtarnamelerden de belli olup buna göre de ayıp ihbarı süresi içerisinde yapılmıştır.
Taraflar arasında imzalanan bila tarihli sözleşme uyarınca davalı yüklenici tarafından davacı iş sahibine ait depoya depo ve raf sistemlerinin kurulması konusunda anlaşmaya varıldığı ve iş bedelinin davacı tarafından ödenerek raf sisteminin Ocak-2018 tarihi itibariyle kullanılmaya başlanıldığı konusunda bir uyuşmazlık yoktur.
Uyuşmazlık,söz konusu raf sisteminde oluşan bozulmaların imalat hatası olup olmadığı,imalat hatası olduğunun belirlenmesi hâlinde davacı iş sahibinin talep edebileceği tazminat miktarının ne olduğu noktasında toplanmaktadır.
Mahkememizce aldırılan bilirkişi raporlarına göre raflarda meydana gelen bozulmanın gizli ayıp olup üretimden kaynaklandığı anlaşılmaktadır.Buna göre davalı yüklenici davacı iş sahibinin zararlarını gidermekle yükümlü olup davacı iş sahibi raflarda meydana gelen değer kaybı ile ayıptan kaynaklanan zararın giderilmesini talep etmiştir.
Yukarıda da belirtildiği gibi,iş sahibinin seçimlik hakları; eserin iş sahibinin kullanamayacağı veya hakkaniyet gereği kabule icbar edilemeyecek derecede ayıplı olması hâlinde sözleşmeden dönme, eseri alıkoyup ayıp oranında bedelden indirim yapılmasını isteme veya aşırı bir masraf gerektirmediği takdirde, bütün masrafları yükleniciye ait olmak üzere eserin ücretsiz onarılmasını isteme haklarıdır. Davacı vekili dilekçesinde açıkça seçim hakkını kullanmayarak değer kaybı ve ayıp nedeniyle uğranılan zararın giderilmesini talep etmiştir.
Dosya içeriğine göre davacı iş sahibinin saptanan gizli ayıplar nedeniyle eseri reddetmeyerek halen kullandığı da gözetilerek teslim tarihi itibariyle ayıpların giderim bedeli ya da tenzili gereken bedel miktarını davalı yükleniciden isteyebilecektir. Hükme esas alınan bilirkişi raporuna göre söz konusu rafların sökülüp boyanıp tekrar takılması yani ayıp giderim bedelinin dava tarihi itibariyle, 165,000,00.-TL olduğu,raf sisteminin kullanıma alınması için 2 aylık sürenin yeterli olduğu,bu süre için kira bedeli ve istifleme makinesi kiralama bedelinin 117.000,00.-TL olduğu anlaşılmış olup davacı iş sahibinin ayıplı teslim edilen eser nedeniyle uğradığı zararın toplam 282.000,00.-TL olduğu ve bu bedeli ayıp giderim bedeli olarak davalı yükleniciden isteyebileceği anlaşıldığından davanın kısmen kabulü ile bu bedelin dava ve ıslah tarihine göre davalıdan avans faizi ile birlikte tahsiline karar vermek gerekmiştir.
Davacı vekili ayıp giderim bedeli yanında ,ayıp nedeniyle raf sisteminde oluşan değer kaybının da tahsilini talep etmiş ise de,ayıplar giderildikten sonra ,raf sistemi zaten sözleşmesine uygun hâle geleceğinden ve böylece değer kaybı da telafi edilmiş olacağından ve raf sistemlerinde ömür azalmasının söz konusu olmayacağı ve dolayısıyla herhangi bir değer kaybının da oluşmayacağından(Benzer Yargıtay 15.Hukuk Dairesinin 20/12/2011 gün ve 2011/1754 esas,2011/7715 karar sayılı ilamı) davacı vekilinin değer kaybından kaynaklanan tazminat talebinin reddine karar verilmesi gerektiği sonucuna varılarak aşağıdaki gibi hüküm fıkrası oluşturulmuştur.
HÜKÜM/Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1- Davanın kısmen KABUL kısmen REDDİ ile; 50.000,00 TL’nin dava tarihinden itibaren 232.000,00 TL’nin ıslah tarihi olan 06/07/2021 tarihinden itibaren değişen oranlarda işleyecek avans faiziyle birlikte davalıdan tahsili ile davacıya VERİLMESİNE,
2-Davacının,fazlaya ilişkin talebin REDDİNE,
3-Alınması gerekli 19.263,42-TL karar ve ilam harcından peşin alınan 853,88 TL harç ve 8.054,03 TL ıslah harcın mahsubu ile bakiye 10.355,51-TL harcın davalıdan alınarak hazineye İRAD KAYDINA,

4-Davacı tarafından ödenen 35,90 TL Başvurma Harcı, 853,88.-TL Peşin harç, 8.054,03 TL ıslah harcı, 314,00 TL keşif harcı ve 5,20 TL vekalet harcının davalıdan alınarak davacıya VERİLMESİNE,
5-Davacı kendisini bir vekil ile temsil ettirdiği anlaşıldığından karar tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT’ne göre kabul edilen miktar üzerinden hesap edilen 28.190,00 TL ücreti vekaletin davalıdan tahsili ile davacıya VERİLMESİNE,

6-Davalı kendisini bir vekil ile temsil ettirdiği anlaşıldığından karar tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT’ne göre reddedilen miktar üzerinden hesap edilen 25.223,13. -TL ücreti vekaletin davacıdan tahsili ile davalıya VERİLMESİNE,
7-Davacı tarafından yapılan 19 tebligat + posta ücreti 404,50 TL, bilirkişi inceleme ücreti 11.000,00.-TL olmak üzere toplam 11.404,50.- TL yargılama giderinden davanın kabul ve red oranına göre hesap edilen 6.165,59.-TL’sinin davalıdan alınarak davacıya VERİLMESİNE, kalan kısmın davacı üzerinde BIRAKILMASINA,
8-Kararın kesinleşmesine kadar yapılan yargılama giderlerinin davacı tarafça peşin olarak yatırılan 980,80 TL yargılama gider avansından mahsubu ile bakiye kısmın karar kesinleştiğinde davacıya İADESİNE,
5235 sayılı Kanunun geçici 2’nci maddesine göre ,Bölge Adliye Mahkemeleri’nin kurulmasına ve 20 Temmuz 2016 tarihinde göreve başlamalarına dair kararların 07/11/2015 tarih ve 29525 sayılı Resmî Gazete’de ilan edildiği anlaşılmakla;6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 341 ilâ 360’ncı madde hükümleri uyarınca,mahkememize veya aynı sıfattaki başka bir mahkemeye verilecek dilekçe ile kararın tebliğinden itibaren iki hafta içerisinde veya istinaf dilekçesi kendisine tebliğ edilen taraf,başvuru hakkı bulunmasa veya başvuru süresini geçirmiş olsa bile, mahkememize veya aynı sıfattaki başka bir mahkemeye vereceği cevap dilekçesi ile iki hafta içerisinde İSTİNAF yolu açık olmak üzere davacı vekili ile davalı vekilinin yüzlerine karşı oybirliği ile verilen karar açıkça okunup,usulen anlatıldı. 27/01/2022

Başkan ….
☪e-imzalıdır.☪
Üye …
☪e-imzalıdır.☪
Üye …
☪e-imzalıdır.☪
Katip …
☪e-imzalıdır.☪