Emsal Mahkeme Kararı Bakırköy 3. Asliye Ticaret Mahkemesi 2018/1347 E. 2019/869 K. 12.09.2019 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. BAKIRKÖY 3. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2018/1347
KARAR NO : 2019/869

DAVA : Ticari Şirket (Fesih İstemli)
DAVA TARİHİ : 31/12/2018
KARAR TARİHİ : 12/09/2019
GEREKÇELİ KARARIN
YAZILDIĞI TARİH : 24/09/2019

Mahkememizde görülmekte olan Ticari Şirket (Fesih İstemli) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
İDDİA:
Davacının Bakırköy nöbetçi Asliye Ticaret Mahkemesine vermiş olduğu 31/12/2018 harçlandırma tarihli dava dilekçesinde; Müvekkili ile dava dışı ….’in 18/07/2014 talihinde davalı … kurduğunu, yan yarıya hissedar olduklarını, ….’in davalı … 1 yıl süreyle temsil ve ilzama yetkili müdür olarak atandığını, müvekkilinin mesleki deneyimini ortaya koyarak robotlar yapmaya başladığını, meslek hayatında elde ettiği müşteri portföyünüde davalı şirket için kullandığını, dava dışı ortağın imza yetkisi olması nedeniyle sadece son aşamaya gelmiş anlaşmaları imzaladığını, tüm para alışverişlerini şirket adına yaptığını, davalı şirketin faaliyetine devam ettiği 2014-2015 yıllarında Rusya ve Kazaksitan gibi ülkelere 50.000,00-60.000,00 EURO gibi yüksek fiyatlarla robot satıldığını, dava dışı ortağın müşterilerle ödemeler konusunda kendi başına belirlemeler yaptığını, bölümler halinde paralar aldığını, bu işler olurken müvekkilinin anlaşmada belirtilen robotu ve kurulumunu yetiştirmeye çalıştığını, şirketin muhasebe kayıtlarının dava dışı ortağın eşi tarafından tutulduğunu, kayıtların çiftli tutulduğunu, müvekkili sorduğunda, temize geçiyorum açıklaması yapıldığını, müvekkilinin dava dışı ortakla özellikle alınan paralar ile ilgili anlaşmazlıklarının artmaya başladığını, müvekkilinin alman ön ödemelerden bilgisi olmadığını, ön ödemelerin şirket kayıtlarına girmediğini, müşterilerin yabancı olması, dava dışı ortağın iş görüşmeleri ve ön ödemeleri yurtdışından gerçekleştirmesinden dolayı kontrol edilmesinin imkansız hale geldiğini, müvekkilinin ön ödemeleri teknik destek için arayan müşterilerden öğrendiğini, dava dışı ortağın tespit edilebildiği kadar 20.000,00-30.000,00 EURO civarındaki parayı zimmetine geçirdiğini, dava dışı ortağın eşinin bu paralan şirket defterlerine işlemediğini, müvekkilinin tüm para hareketlerini içeren cari hesap defterini kontrol etmek istediğini, dava dışı ortağın, defterlerin eşi tarafından temize geçildiği ve evde saklandığını söylediğini, müvekkilinin Noter ihtarnamesi ile dava dışı ortağın eşine, “davalı şirkete ait defter asıllan ve düzeltip temize çektiğini beyan ettiği nüshasını şirket ortaklarını tutanakla teslim etmesi için” ihtarname göderdiğini, ortaklar arasındaki uyuşmazlıkların artarak devam ettiğini, dava dışı ortağa verilen 1 yıllık imza yetkisinin süresinin dolduğunu, şirketin hiçbir işlem yapamaz hale geldiğini, müvekkilinin dava dışı ortağa olan güvenini yitirdiğini, işçi maaşlarını ödediğini söylediği halde ödemediğini, ….. alınan makinenin ödemelerinin gerekçe göstermeden yapılmadığını, müvekkilinin daha fazla zarara uğramamak için dava dışı ortağa imza yetkisi vermediğini, dava dışı ortağın kanununen yetkisi olmadığı halde yeni firmalarla görüşüp, ön ödemeler almaya devam ettiğini, müvekkiline sorulmadan işyerinin kilidinin değiştirildiğini, müvekkilinin şirketteki makine, alet ve teçhizatın akıbetinden şüphe ettiği için, çilingir ile kapıyı açtırarak tespit yaptırıp tutanak tutturduğunu, müvekkilinin kullandığı şirket hattının kapattıldığını, müvekkili tarafından tespit yaptırıldıktan sonra, dava dışı ortağın görüşme talep ettiğini, davalı şirketin devam etme ihtimali olmadığından şirket mallarının paylaşımı hususunda mutabakata varıldığını, düzenlenen tutanakla müvekkiline düşen malların teslim alındığını, ilerleyen günlerde Pay devir sözleşmesi hazırlandığını, ancak, tarafların anlaşma sağlayamadığını, bu dönemde şirketin ….. Makinesinin….. firması tarafından satıldığını, şirkete ait aracın icra dosyasından satıldığını ve şirket borçlannm bir kısmının kapatıldığını, davalı şirketin adresinde faaliyet göstermeyi sona erdirdiğini, davalı şirketin fiilen sona erdiğini, tüm alet edevatın ortaklar arasında paylaşıldığını, davalı şirketin yönetim kurulu bulunmadığını, hiçbir yetkilisi olmadığını, kuruluş amacında yazan faaliyeti yerine getirme ihtimali bulunmadığını, müvekkilinin davalı şirketin %50 hisse sahibi olması sebebiyle, davalı şirketin haklı nedenle feshini talep etme zorunluluğu doğduğunu, bu nedenlerle, davalı şirketin TTK 531 hükmü uyarınca hakle nedenle feshine, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davalı yana yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
SAVUNMA:
Davalıya usule uygun tebligat çıkarılmış ise de, herhangi bir cevap verilmediği, dava ve duruşmaların takip edilmediği anlaşılmıştır.
DELİLLER ve GEREKÇE:
Dava, 6102 sayılı TTK’nun 531. maddesi hükmü uyarınca davalı … şirketin haklı sebeplerle feshi istemine ilişkindir.
Tarafların aktif ve pasif dava ehliyetleri denetlenip uyuşmazlık konuları re’sen belirlenerek taraflarca gösterilen deliller toplanmış ve konunun incelenmesinde uzmanlık gerektiren yönler olduğundan bilirkişi incelemesi yaptırılmak suretiyle dava sonuçlandırılmıştır.
Dava dışı şirketin amacını gerçekleştirmek için faaliyette bulunup bulunmadığı, herhangi bir üretim ve faaliyetinin olup olmadığı, kar elde edip etmediği, sürekli zarar halinde bulunup bulunmadığı, davacı dışındaki ortakların şirkete ait parayı kendi hesaplarına geçirip geçirmediklerinin tespiti için dava dışı şirketin ticari defter ve belgeleri ile dosya üzerinde bilirkişi incelemesi yaptırılmasına karar verilmiştir.
Bilirkişi Dr…… ve ….. tarafından düzenlenen 04/07/2019 havale tarihli bilirkişi raporunda, Davalı şirketin usun süredir organsız kaldığını, sürekli zarar ettiğini, kar payı dağıtmadığı ve borca batık hale geldiğini, gayri faal olması nedeniyle adresinden taşmdığı ve vergi dairesince de re’sen terkin edildiğini, bütün bu nedenlerle davalı şirketin, haklı nedenle fesih şartlarının oluştuğunun kabul edilmesi gerektiğini, ayrıca, davalı şirketin, borca batık olması hususu dikkate alındığında TTK. m. 376/2 hükmü uyarınca da, kanun gereği (TTK. m. 636/3) münfesih hale de geldiğini bildirmişlerdir.
TTK m.531 çerçevesinde azınlığın açacağı fesih davasında ancak “haklı sebebin” veya “haklı sebeplerin” bulunması durumunda mahkeme tarafından feshe karar verilebilecektir. Dolayısıyla anonim ortaklığın bu maddede düzenlenmiş olan özel fesih nedeni “haklı sebep”tir. Esasen maddenin uygulanması bakımından tespiti gereken en önemli husus da, anonim ortaklığın feshini gerektirecek derecede öneme sahip sebep veya sebeplerin neler olabileceğidir.
TTK m.531’de anonim ortaklık bakımından fesih gerekçesi olabilecek “haklı sebep” konusunda herhangi bir tanım veya örnek gösterilmemiştir.
Anonim şirketler açısından azlığın haklı nedenle fesih davası, 6102 sayılı TTK ile ilk olarak Türk Hukukunda normatif bir düzenlemeye kavuşmuştur. Anılan düzenleme, İsviçre Borçlar Kanunun 736. maddesinden iktibas edilmiştir.
Federal Mahkemenin bazı vakıları haklı sebep olarak benimsediğini görüyoruz. Bunlar: Şirketin sürekli kötü yönetimi,şirketin belirli bir ivme ile zarar etmesi ve bir süre sonra şirketin iflasın eşiğine gelecek olması,aile şirketlerinde, aile içi kavgaların veya bazı aile bireylerinin aileden dışlanması,şirketin uzun yıllar kâr etmemesi veya/ve kâr dağıtmaması (kronik kârsızlık),Yönetim Kulunun uzun yıllar huzur hakkı almaması,şirketin amacını yerine getiremez durumda olması ve/veya uzun süre de durumun böyle devam edeceğinin anlaşılması olarak sıralanabilir.
Haklı sebeple fesihte,ana öge ortaya çıkan sebebin ortaklığın yaşamasını imkânsız hale getirmesidir. Her davada, hukuki ve maddi olayların özelliği dikkate alınarak iddianın haklı sebep teşkil edip etmeyeceklerinin irdelenmesi gerekir. Şirketin devamlı olarak zarar etmesi, kuruluş ve gayesinin gerçekleşmesine imkân kalmaması, ortaklar arasındaki ciddi anlaşmazlıklar, ortağın bakiye sermaye borcunu ödemekte temerrüdü gibi hususlar haklı neden olarak kabul edilebilir. (Yüksek Yargıtay 11’nci Hukuk Dairesi’nin 01/12/2015 gün ve 2014/18024 esas,2015/12808 karar sayılı ilamı)
Kişisel sebeplerin yanı sıra elbette nesnel sayılabilecek olgular da şirketin feshine yol açabilirler. Söz gelimi şirketin kar elde edemez hale gelmesi, uzun süredir gayrı faal olması da şirketin feshine sebebiyet verebilir.
Bu genel açıklamalar ışığında huzurdaki dava değerlendirilecek olursa: şirketin %100 üne sahip pay sahibi olan davacı ile diğer ortağın bir araya gelerek uzun zamandan beri ortaklar kurulunu toplayamadıkları ve yaptırılan zabıta araştırmasına göre davalı şirketin tescilli adresinde faaliyet göstermediği,davalı şirketin gayri faal olduğu anlaşılmıştır.Şirketler kâr amacıyla kurulur. Gayri faal olma durumunun süreklilik arzetmesi halinde, ekonomik amacını yitirdiğinin kabulü gerekir.(Yüksek Yargıtay 11 inci Hukuk Dairesi’nin 04/11/2013 gün ve 2013/2984 esas,2013/19604 karar sayılı ilamı) Somut olayda davalı şirketin 2016 yılından beri herhangi bir faaliyetinin bulunmadığı tespit edilmiştir.
Bu durumda şirket ortakları arasında ortaklık ilişkisini sürdürme iradesinin ve amacının ortadan kalktığı, şirketin hali hazırda gayri faal olduğunun polis tutanakları ve vergi dairesinin yazıları ile sabit olduğu, şirket sözleşmesinde yazılı olan amaç ve işletme konusunu gerçekleştirmesinin hemen hemen imkânsız hale geldiği,buna göre şirketin haklı nedenlerle feshi koşullarının oluştuğu kanaatine varılmakla davalı şirketin fesih ve tasfiyesine ve tasfiye memuru atanmasına karar vermek gerekmiştir.
Bu gibi durumlarda ortaklar arasındaki anlaşmazlıkları gidermek üzere şirketin feshedilmeksizin çözüm yolları getirmek üzere konuyu düzenleyen 6102 sayılı TTK. 531’nci maddesinde 6762 sayılı kanundan farklı olmak üzere ilave çözüm yollarına hükmedilmiştir. Hükmün ikinci cümlesinde mahkemeye ilave bir imkân getirilerek “Mahkeme, fesih yerine, davacı pay sahiplerine, paylarının karar tarihine en yakın tarihteki gerçek değerlerinin ödenip davacı pay sahiplerinin şirketten çıkarılmalarına veya duruma uygun düşen ve kabul edilebilir diğer bir çözüme karar verebilir.” şeklinde bir kural konulmuştur.
Esasen hüküm ilave bir imkâna yer verdiği gibi, davaya bakan mahkemeye son çare niteliğinde fesih kararı vermezden evvel uygun çözüm yollarını inceleme mükellefiyeti de getirmektedir. Şöyle ki, fesih kararı verilmeden önce diğer çözümlerin, söz gelimi çıkmanın sonuç sağlayıp sağlamayacağı tartışılmalıdır. Zira bu yapılmadan feshe karar verilmesi bir bozma gerekçesidir (ERDEM, s. 223). Bir hukuki ilişkinin haklı sebeple sona erdirilmesi, son çare olarak uygulanması gereken ve eğer taraflar arasındaki hukuki uyuşmazlığın çözümü başka bir yolla sağlanabiliyor ise ancak ondan sonra başvurulması gereken tali bir çözüm tarzıdır. Kaynak İsviçre Hukukunda da, ortaklığın haklı sebeple feshi davasının tali bir yol olduğu kabul edilir. Her ne kadar TTK 531′ in lafzı öncelikle fesih yöntemini dile getiriyor ise de bu yanıltıcıdır. Zira fesih, tali ve son çare “ultimo ratio” bir çözüm tarzıdır. Taliliğin genel olarak iki şekilde anlaşıldığı görülür. Bunlardan ilki, öncelikle diğer çözüm yollarına başvurulmuş olması gerektiği, diğeri ise, haklı sebeple fesih sebeplerinin diğer fesih sebepleri yoksa başvurulması gereken bir sebep olduğudur. Ayrıca, bilimsel öğretide yeni kabul gören bir fikre göre, diğer tedbirlerin uygulanması ile olası bir aykırılık giderilebilecek ise haklı sebeple fesih talebinin kabul edilmesi doğru olmayacağı gibi verilecek hüküm yönünden de orantılılık ilkesi göz önünde bulundurularak uygun ve kabul edilebilir bir çözüme hükmedilebilecektir.Yine diğer uygun çözümler değerlendirilmeden feshe karar verilmesi de bir bozma sebebidir.Ancak somut olayda şirketin faal olmaması ,ortakların bir araya gelememeleri gözönüne alındığında davalı şirketin feshine karar verilmesi gerektiği sonucuna varılarak aşağıdaki gibi hüküm fıkrası oluşturulmuştur. davanın reddine karar verilmesi gerekmiştir.
HÜKÜM/Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-Davanın KABULÜNE; İstanbul Ticaret Sicil Müdürlüğü’nün ….. sicil numarasında kayıtlı bulunan davalı …’NİN TTK’nun 530/2.maddesi hüküm uyarınca haklı sebeple FESİH VE TASFİYESİNE,
2-Tasfiye işlemlerini başlatıp sonuçlandırmak üzere SMMM …,….’ın TTK’nun 536/3.maddesi uyarince şirkete tasfiye memuru olarak ATANMASINA, bu hususta kendisine yetki VERİLMESİNE,
3-Şirketin mali durumu ve yapılacak işin niteliğine göre gerekirse artırılıp eksiltilmek kaydıyla, tasfiye süreci devam ettiği sürece tasfiye memuruna toplam ¨3.000,00 ücret TAKDİRİNE, ücretin ileride şirketten tahsil edilmek üzere şimdilik davacı tarafça KARŞILANMASINA,
4-Şirketin feshi ve tasfiyesine ilişkin mahkememiz kararının kesinleşmesine müteakip tasfiye memurunun görevinin kendisine TEBLİĞİNE,
5-Tasfiye masrafları olarak belirlenen ¨5.000,00’nin ileride şirketten tahsil edilmek üzere şimdilik davacı tarafça KARŞILANMASINA,
6-Keyfiyetin karar kesinleştiğinde TESCİL VE İLANINA, tescil ve ilan masraflarının ileride şirketten tahsil edilmek üzere şimdilik davacı tarafça KARŞILANMASINA,
7-Alınması gerekli ¨44,40 karar ve ilam harcından peşin alınan ¨35,90 harcın mahsubu ile bakiye ¨08,50 harcın davalıdan alınarak hazineye İRAT KAYDINA,
8-Davacı tarafından ödenen ¨35,90 Başvurma Harcı ile ¨35,90 Peşin Harcın davalıdan alınarak davacıya VERİLMESİNE,
9-Davacı tarafından yapılan 10 tebligat+posta ücreti ¨102,10, bir bilirkişi inceleme gideri ¨2.000,00 olmak üzere toplam ¨ 2.102,10 yargılama giderinin davalıdan alınarak davacıya VERİLMESİNE,
10-Davacı kendisini bir vekil ile temsil ettirdiği anlaşıldığından karar tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT’ne göre hesap edilen ¨2.725,00 ücreti vekaletin davalıdan tahsili ile davacıya VERİLMESİNE,
11-Kararın kesinleşmesine kadar yapılan yargılama giderlerinin davacı tarafça peşin olarak yatırılan ¨878,00 yargılama gider avansından mahsubu ile bakiye kısmın karar kesinleştiğinde davacıya İADESİNE,
5235 sayılı Kanunun geçici 2’nci maddesine göre ,Bölge Adliye Mahkemeleri’nin kurulmasına ve 20 Temmuz 2016 tarihinde göreve başlamalarına dair kararların 07/11/2015 tarih ve 29525 sayılı Resmî Gazete’de ilan edildiği anlaşılmakla;6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 341 ilâ 360’ncı madde hükümleri uyarınca,mahkememize veya aynı sıfattaki başka bir mahkemeye verilecek dilekçe ile kararın tebliğinden itibaren iki hafta içerisinde veya istinaf dilekçesi kendisine tebliğ edilen taraf,başvuru hakkı bulunmasa veya başvuru süresini geçirmiş olsa bile, mahkememize veya aynı sıfattaki başka bir mahkemeye vereceği cevap dilekçesi ile iki hafta içerisinde İSTİNAF yolu açık olmak üzere davacı vekili ile davalı şirketin yokluğunda oybirliği ile verilen karar açıkça okunup,usulen anlatıldı.12/09/2019

Başkan …
☪e-imzalıdır.☪
Üye …
☪e-imzalıdır.☪
Üye …
☪e-imzalıdır.☪
Kâtip …..
☪e-imzalıdır.☪

“İŞ BU EVRAK 5070 SAYILI ELEKTRONİK İMZA KANUNUNUN 5. MADDE UYARINCA GÜVENLİ ELEKTRONİK İMZA İLE İMZALANMIŞ OLUP, 22. MADDE UYARINCA DA ISLAK İMZA İLE İMZALANMAYACAKTIR.”