Emsal Mahkeme Kararı Bakırköy 3. Asliye Ticaret Mahkemesi 2018/1336 E. 2021/1242 K. 28.12.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. BAKIRKÖY 3. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2018/1336
KARAR NO : 2021/1242

DAVA : Alacak (Ticari Satımdan Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 24/12/2018
KARAR TARİHİ : 28/12/2021
GEREKÇELİ KARARIN
YAZILDIĞI TARİH : 19/01/2022
Mahkememizde görülmekte olan Alacak (Ticari Satımdan Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili tarafından verilen dava dilekçesi ile; davalı şirket ile müvekkili arasında imzalanan 06/02/2016 tarihli satış teknik-teyit formu ile …. pistonlu otomatik tel atmalı askılık punta kaynak makinasının belirli özelliklerde yapılarak 01.05.2016 tarihinde teslim edileceğinin kararlaştırıldığı, makinanın teknik özelliklerinin belirlendiği ve tarif edildiği bedel olarak 75.000 TL olarak kararlaştırıldığı, davacı tarafından 03.03.2015 tarihinde 20.000 TL, sonrası içinde 5.000 TL müşteri çeki ve 5.000 TL nakit ödeme yapılarak, toplam 30.000 TL ödeme yapıldığını, kararlaştırılan günde makinanın teslim edilmediğini, uzun bir süre sonra teslimde ise sözleşmeyle belirlenen özelliklerin makinada bulunmadığını, sürekli arıza verdiğini ve üretim yapılamadığınısözleşmede makinanın 360 adet/saat üretim yapacağı belirlenmiş ise de, 120-180 saat üretim yapabildiğini, bu sebeple ödenen bedelin iadesi istemiyle Kartal …. Noterliği 01.02.2017 tarih ve …. yevmiye numaralı ihtarname keşide edildiğini, bu ihtarname ile makinanın eksikliklerinin giderilerek makinanın çalışır hale getirilmesine, mümkün olmaması halinde ödenen 30.000 TL’nin iadesini talep ettiklerini, kar kaybına uğradıklarını, 1.000 TL dava tarihinden itibaren işleyecek ticari faiz ile birlikte müspet zararlarının karşılanmasını, ayrıca davalıın sözleşmeye aykırı hareket etmesi sebebiyle sözleşmenin hükümsüzlüğünden kaynaklı zararlarının bulunduğunu, aynı özelliklere sahip yeni bir makinanın çok yüksek fiyatlara satın alınabileceğini, sözleşmeye duyulan inanç gereği başka imalatçı ve tedarikçilerle sözleşme yapma ve makina fırsatını da kaçırdıklarını, bu sebeple yargılama gideri yaptığını, avukatlık sözleşmesi imzalandığını, noterlik gideri olduğunu, menfi zararlarının bulunduğunu, dava tarihinden itibaren işleyecek 1.000 TL menfi zararının tazmininin gerektiğini, yine 06.02.2016 tarihli sözleşmenin iptali ile fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla 20.000 TL ‘nin ödeme tarihi olan 03.03.2015 tarihinden itibaren işleyecek ticari faizi ile birlikte, 10.000 TL’nin ihtar tarihi olan 01.02.2017 tarihinden itibaren işleyecek ticari faizi ile birlikte toplam 30.000 TL’nin davalıdan alınarak davacıya ödenmesine, karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP:
Davalı vekili tarafından verilen cevap dilekçesinde özetle; görevli mahkemenin Tüketici Mahkemesi olduğunu, davalının tacir veya esnaf olmadığını, ihtarnameye itiraz edilmemiş olmasının iddiaları kabul anlamına gelmediğini, davacının bu güne kadar 28.000 TL ödeme yaptığını, davacı tarafından müvekkiline gerekli ham madde temini yapılamadığını, hatta başka bir müşteri bulunması konusunda ısrarcı olunulduğunu, sözleşmede belirtilen 360 adet/saat kapasitenin teorik olduğunu, endüstriyel anlamda genel ekipman verimliliğinin %80 olacağını, bu makina için bu rakamın 288 adet/saat olduğunu, hızının üretim sonrası testlerle artırılmasının mümkün olduğunu, sözleşme konusu makinanın müvekkilinin üretim alanında yer işkal etmekte olduğunu, davacıdan makina bedelini 3 yıldır tahsil edememesi sebebiyle asıl kendilerinin zarar gördüğünü, davacının TBK 125 anlamında sözleşmeden dönme yolunda bir beyanının bulunmadığını, müspet zararın tazmini konusunda bir veri sunulamadığını, hem menfi hem müspet zararın tazminin istenmesinin TBK 125 gereğince mümkün olmadığını, sözleşmenin feshinin ise TBK 126 gereği sürekli edim içeren sözleşmelerde mümkün olduğunu, dolayısıyla davaya uygulanabilme ihtimalinin olmadığını, bu sebeple davanın reddine, karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLER VE GEREKÇE:
Huzurda görülen dava HMK’nın 105. maddesi uyarınca açılan eda davasıdır.
6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 4. maddesinde hangi işlerin ticari dava olarak nitelendirilecekleri belirlendikten sonra anılan kanunun 5. maddesinde ticaret mahkemelerinin kuruluşu ve hangi mahkemelerin ticaret mahkemesi sıfatıyla bakacağı belirlendikten sonra asliye ticaret mahkemesi ile asliye ve diğer hukuk mahkemeleri arasındaki ilişkinin görev ilişkisi olduğu belirtilmiştir.Ticari davaları, mutlak ticari davalar, nisbi ticari davalar, yalnızca bir ticari işletmeyle ilgili olmasına rağmen ticari nitelikte kabul edilen davalar olmak üzere üç grubta toplamak mümkündür.
Mutlak ticari davalar, tarafların tacir olup olmadığına ve işin bir ticari işletmeyi ilgilendirip ilgilendirmediğine bakılmaksızın ticari sayılan davalardır. Mutlak ticari davalar, 6102 sayılı TTK’nın 4/1. maddesinde bentler halinde sayılmıştır. Bunların yanında Kooperatifler Kanunu (m.99), İcra İflas Kanunu (m.154), Finansal Kiralama Kanunu (m.31), Ticari İşletme Rehni Kanunu (m.22) gibi bazı özel kanunlarda belirlenmiş ticari davalar da bulunmaktadır. Bu guruptaki davaların ticari dava sayılabilmesi için taraflarının tacir olması veya ticari işletmeleriyle ilgili olması gibi şartlar aranmaz. TTK’nın 4/1. bendinde sınırlı olarak sayılan davalar arasında yer alması veya özel kanunlarda ticari dava olarak nitelendirilmesi yeterlidir. Bu davalar kanun gereği ticari dava sayılan davalardır.
Nispi ticari davalar, her iki tarafın ticari işletmesiyle ilgili olması halinde ticari nitelikte sayılan davalardır. 6102 sayıl TTK’nın 4/1. maddesine göre, her iki tarafın ticari işletmesiyle ilgili hususlardan doğan ve iki tarafı da tacir olan hukuk davaları ticari dava sayılır. Bu hükme göre bir davanın ticari dava sayılabilmesi için, hem iki tarafın ticari işletmesini ilgilendirmesi, hem de iki tarafın tacir olması gereklidir. Bu şartlar birlikte bulunmadıkça, uyuşmazlık konusunun ticari iş niteliğinde olması veya ticari iş karinesi sebebiyle diğer taraf için de ticari iş sayılması davanın ticari dava olması için yeterli değildir. 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 19/2. maddesi uyarınca, taraflardan biri için ticari iş sayılan bir işin diğeri için de ticari iş sayılması, davanın niteliğini ticari hale getirmeyecektir. Zira; Türk Ticaret Kanunu, kanun gereği ticari dava sayılan davalar haricinde, ticari davayı ticari iş esasına göre değil, ticari işletme esasına göre belirlemiştir. Hal böyle olunca, işin ticari nitelikte olması davayı ticari dava haline getirmez.
Üçüncü grup ticari davalar, yalnızca bir tarafın ticari işletmesini ilgilendiren havale, vedia ve fikri haklara ilişkin davalardır. Yukarıda açıklandığı üzere bir davanın ticari dava sayılması için kural olarak ya mutlak ticari davalar arasında yer alması ya da her iki tarafın ticari işletmesiyle ilgili bulunması gerekirken havale, vedia ve fikri haklara ilişkin davaların ticari nitelikte sayılması için yalnızca bir yanın ticari işletmesiyle ilgili olması TTK’da yeterli görülmüştür.
HMK’nın 2. maddesine göre;
“(1) Dava konusunun değer ve miktarına bakılmaksızın malvarlığı haklarına ilişkin davalarla, şahıs varlığına ilişkin davalarda görevli mahkeme, aksine bir düzenleme bulunmadıkça asliye hukuk mahkemesidir.
(2) Bu Kanunda ve diğer kanunlarda aksine düzenleme bulunmadıkça, asliye hukuk mahkemesi diğer dava ve işler bakımından da görevlidir.”
Dosya ve tüm deliller birlikte değerlendirildiğinde; huzurda görülen davanın mutlak ticari davalardan olmaması nedeni ile mahkememizce davacı gerçek kişinin tacir olup olmadığının tespiti için ilgili kurumlara müzekkereler yazılmıştır. Gelen müzekkere cevaplarında davacının İstanbul Ticaret Odası’nda gerçek kişi tacir kaydının bulunmadığı, vergi dairesi tarafından verilen yazı cevabında ise davacının işletme hesabına göre defter tuttuğunun bildirildiği; müzekkere cevabı ekinde gönderilen 2018 yılı yıllık gelir vergisi beyannamesinin incelenmesinde davacının faaliyetinin esnaf sınırında kaldığı tespit edilmiştir. Davacının gelen müzekkere cevapları doğrultusunda tacir olmadığının tespiti ile kamu düzeninden sayılan mahkemenin görevli olmasının HMK’nın 114/1-c maddesinde dava şartı olarak düzenlenmesi, taraflarca ileri sürülmese bile yargılamanın her aşamasında mahkemece re’sen gözetilmesi gerektiği dikkate alınarak uyuşmazlığın çözümünde Büyükçekmece Asliye Hukuk Mahkemesi’nin görevli olduğu kanaati ile aşağıdaki şekilde hüküm kurmak gerekmiştir.
HÜKÜM : Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1- Göreve ilişkin dava şartı yokluğu nedeniyle, HMK’nın 114/1-c ve 115/2. maddeleri gereğince DAVANIN USULDEN REDDİNE, uyuşmazlığın çözümünde Büyükçekmece Asliye Hukuk Mahkemesi’nin görevli olduğuna,
2-6100 Sayılı HMK’nın 20. maddesi gereğince taraflardan birinin görevsizlik kararı süresi içinde kanun yoluna başvurulmayarak kesinleşmiş ise kararın kesinleştiği tarihten, kanun yoluna başvurulmuşsa bu başvurunun reddi kararının tebliğ tarihinden itibaren 2 hafta içerisinde mahkememize başvurarak dava dosyasının görevli mahkemeye gönderilmesini talep etmeleri gerektiğinin, aksi taktirde mahkememizce davanın açılmamış sayılmasına karar verileceğinin İHTARINA,
3-HMK’nın 20. maddesi uyarınca kararın kesinleşmesini müteakip yasal iki haftalık sürede talepte bulunulduğunda dosyanın görevli Büyükçekmece Asliye Hukuk Mahkemesi’ne tevzi edilmek üzere Büyükçekmece Adliyesi Hukuk Mahkemeleri Tevzi Müdürlüğü’ne GÖNDERİLMESİNE,
4-Mahkememizce verilen görevsizlik kararının kesinleşmesinden sonra usulüne uygun talepte bulunulmaması nedeniyle davaya görevli mahkemede devam edilmemesi ve talep halinde yargılama giderlerinin değerlendirilerek HMK’nın 331/2. maddesi gereğince bir karar verileceğinin İHTARINA,
5- Yargılama gideri ve harçların nihai karar ile birlikte değerlendirilmesine,
Dair; 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 341. ile 360. madde hükümleri uyarınca mahkememize veya aynı sıfattaki başka bir mahkemeye verilecek dilekçe ile kararın tebliğinden itibaren iki hafta içerisinde veya istinaf dilekçesi kendisine tebliğ edilen taraf, başvuru hakkı bulunmasa veya başvuru süresini geçirmiş olsa bile mahkememize veya aynı sıfattaki başka bir mahkemeye vereceği cevap dilekçesi ile iki hafta içerisinde İSTİNAF yolu açık olmak üzere davacı vekilinin yüzüne karşı davalının yokluğunda verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı. 28/12/2021

Katip …
☪e-imzalıdır.☪

Hakim …
☪e-imzalıdır.☪