Emsal Mahkeme Kararı Bakırköy 3. Asliye Ticaret Mahkemesi 2018/1199 E. 2019/1233 K. 26.12.2019 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C. BAKIRKÖY 3. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2018/1199
KARAR NO : 2019/1233

DAVA : Konkordato (Adi Konkordatodan Kaynaklanan (İİK 285 İla 308/h))
DAVA TARİHİ : 09/12/2018
KARAR TARİHİ : 26/12/2019
GEREKÇELİ KARARIN
YAZILDIĞI TARİH : 22/01/2020

Mahkememizde görülmekte olan Konkordato (Adi Konkordatodan Kaynaklanan (İİK 285 İla 308/h)) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
İDDİA:
Davacılar vekili tarafından mahkememize sunulan 09/12/2018 harçlandırma tarihli dava dilekçesinde özetle; Davacı şirketin “Her nevi süt ve sütten mamül ürünlerin alımı satımı ithali ihracı toptan ve perakende ticaretini yapmak ve şirket amacını gerçekleştirmek için her türlü gayrimenkul mallar ve bu mallara müteallik haklar iktisap etmek ve bu hususta şirket işleri için lüzumlu gayrimenkul ve tesisleri almak, inşa etmek ve ettirmek, kiralamak veya şirket için rehin ve ipotek etmek, başkalarına ait gayrimenkuller üzerinde her türlü tasarruflarda bulunmak ve anasözlesmesinde yazılı olan diğer işler “ faaliyetlerini yerine getirebilmek amacıyla kurulduğunu, 1975 yılında, … Gida Sitesi’nde faaliyete başlayan … Peynircilik, daha sonraki yıllarda … tarafından yenilikçi anlayışıyla ve pazarın talepleri doğrultusunda kendisini geliştirerek ilk mandırasını Çanakkale’nin … ilçesinde kurduğunu, şirketin sermayesinin ¨8.000.000,00 olduğunu, şirketin sermayesinin tamamının ödendiğini, davacı asillerin, davacı şirketlerin ortağı ve yönetim kurulu üyeleri olduğunu ve aynı zamanda şirket borçlarına kefaletleri bulunan ve şirket borçları için şahsi malvarlıkları üzerine ipotek tesis ettiren kişiler olduğunu, davacı şirket sektörde marka halini almış olmasına rağmen, son zamanlarda nakit döngüsünde yaşanan sıkıntılar nedeniyle konkordato talebinde bulunma gereği doğduğunu, ülkede adı konulmamış bir kriz ortamı yaşandığını, belli sektörlerdeki hızlı gerileme tüm ekonomide domino etkisi yarattığını, ülkedeki nakit dolaşımı yanında iş hacmini ve ticari hayatın özellikle güvene dayalı alanlarını ciddi şekilde tehdit ettiğini, son dönemde ülkemiz ve diğer yabancı devletler arasındaki siyasi problemler kaynaklı döviz piyasalarında ciddi çalkantılar olmaya başladığını, ülke genelindeki ekonomik ve siyasi problemler nedenleriyle davacı işletmede de ciddi finansal sıkıntılar ortaya çıkmakla, nakit akışı kesilmekle, özkaynaklar ile finansal döngü sağlanmaya çalışılmakla birlikte aynı zamanda sektör bazında yaşanan sıkıntılar, en nihayetinde bankaların olumsuz tutumlarından kaynaklı işletme likitide kaynaklarını kaybetmeye başlamdığını ve nakit noksanlığına düştüğünü, nakit döngüsünde sorunlar yaşanması neticesinde davacı şirketin taahhütlerine bağlılığına ilişkin piyasa algısı olumsuz etkilenmeye başlayacağından, şirketin bu olumsuz algı neticesinde alacaklılarınca malvarlığında cebri icra yollarına başvurularak iflasa sürüklenmesi tehdidi öngörüldüğünü, şirketin varlıklarının cebri icra yoluyla parça parça satışa konu olması halinde alacaklıların da bu durumdan olumsuz etkilenmesi kaçınılmaz olduğunu, iflas halinde şirket varlıkları hem parça parça hem de değerinin çok çok altında satılacağını, bu durum neticesinde hem ekonominin temel taşlarından olan bir işletmenin ortadan kalkacağını hem de alacaklılar alacağına kavuşamayacağını, şirketin varlık bütünlüğünün korunması hem değerini artırmakta hem de faaliyetlerinin sürdürülmesine imkan sağladığını, davacı şirketin amacının; işletmelerinin devamlılığını sağlayarak ülke ekonomisine katkı sağlayabilmek, sosyal refah doğrultusunda istihdam yaratabilmek, kredi alacaklılarının çıkarlarını düşünerek tüm borçlarını konkordato ön projesinde belirlemiş olduğu vade koşullarda son kuruşuna kadar ödeyebilmek olduğunu, konkordato tedbir kararı verilerek davacı şirketin faaliyetlerine devam etmesinin mümkün olması halinde alacaklıların alacaklarına kavuşma oranı %100 seviyesinde olduğunu, işbu sebeplerle, işletmenin devamlılığını sağlayabilmek ve tüm alacaklıların sarsılmasını engelleyebilmek adına konkordato sürecinin sağladığı imkanlardan faydalanılmak istendiğini, bu sayede şirketin varlık bütünlüğü korunarak yasada belirtilmiş olan amaca uygun olarak faaliyetlerinin devamı da sağlanmış olacağını , davacı asillin; davacı şirket borçlarına kefaletleri ve borçların teminatı olarak ipotek tesis ettirmiş oldukları gayrı menkulleri olup, dolayısıyla tüm malvarlıkları ile davacı şirketin borçlarından sorumlu kişiler olduğunu, müvekkili asillerin borçlarına kefil/ipotek veren oldukları ve nihayetinde ortakları olduğu davacı şirketin, borçlarını vadesinde ödeyememe sebeplerini/davacı şirketin nakit döngüsünde yaşanan sıkıntıların nedenlerini izah ettiklerini, davacı şirketin izah olunan nedenlerle konkordato sürecine girmesi ile birlikte, davacı şirketin alacaklılarının, kefaletleri/ipotekleri nedeniyle müvekkili davacı asillere karşı takibe başlayacaklarını, davacı borçlu asillerin, davacı borçlu şirketin sahibi olduklarından/malvarlıkları ile şirket borçlarına karşı sorumlu olduklarından, davacı borçlu şirketin borçlarını vadesinde ödeyememesi ile birlikte davacı asillerin de ödeme güçlüğüne düşeceğini, davacı asilin de davacı şirketin borçları sebebiyle ödeme güçlüğüne düşeceği aleni olduğundan ve 28/02/2018 tarihli ve 7101 sayılı Kanunla değişik İcra ve İflas Kanunu’nun 285. Maddesi gereğince de tacir olmayanların/şahısların da, diğer bir deyişle tacir ve/veya şirket olma şartı aranmaksızın her borçlunun konkordato talebinde bulunabileceğinin öngörülmüş olmasından dolayı davacı asillerin de konkordato müessessinden yararlanabileceğini, mahkemece verilecek mühlet süresi akabinde davacıların teklifi, borçlarını 48 ay vadede ve %100 olarak ödenmesi olduğunu, böylece borçlarını 48 aylık projeksiyon doğrultusunda tedarikçi ve finans kuruluşları ile yapılan anlaşmalara bağlı kalınarak belirli bir vade içinde ödeme imkânlarının doğacağını, işletmenin bütünlüğü korunarak değeri artacak ve işletme faaliyetlerini sürdürerek fon yaratmaya devam edebileceğini, ayrıca davacı şirketin içinde bulunduğu ödeme krizi aşılacağını ve nakit döngüsü yeniden normale döneceğini, en önemli hususlardan biri ise borçlar şu anki haline göre daha yüksek ödeme imkanına kavuşulacağını, alacaklıların alacağına daha yüksek oranda kavuşması sağlanabileceğini, davacı işletmenin ve şahısların finansal olarak rahatlayarak devamlılığını sağlayabilmek amacı ile yapılan planlamada davacılar lehine konkordato kararı verilerek faaliyetlerine devam etmelerinin mümkün olması halinde, ticari faaliyet sonuçlarının üzerine, başta sermaye artışı olmak üzere başkaca katkıların yapılmasının mümkün olabileceğini, geçici mühlet kararı sayesinde davacılar gelir elde etmeye devam etmekle birlikte, akabinde verilecek kesin mühlet zarfında da gerek faaliyetinden gelir ederek gerek ortakların sermaye artırımı neticesinde şirkete nakit koyması ile gerekse haciz ve muhafaza tehdidi olmaksızın genişleteceği faaliyetleri ile ek gelir sağlamak kaydıyla davacılar elde ettikleri tüm gelirleri mahkemece atanacak komiser denetimindeki bir banka hesabında muhafaza edececeğini ve tasdik kararı ile birlikte işbu banka hesabındaki tüm nakitlerin borç ödemelerinde kullanılacağını, kesin mühlet kararı ile birlikte komiser nezaretinde alacaklılar ile konkordatato teklifi/komiser heyeti tarafından olası revize edileceğini, teklif kapsamında borç tasfiye görüşmelerinin ivedilikle başlatılacağını, geçici mühlet ve kesin mühlet kararları neticesinde nakit döngüsünü düzeltecek ve iyileşme sağlayacak olan davacıların tasdik kararı ile birlikte borçlarını ödeyerek ticari hayatına sağlıklı şekilde devam ederek ülke ekonomisine de katkıda bulunmaya devam edeceğini, davacı borçluların iflas yerine faaliyetine devam etmesinin sağlanmasının sadece davacıların ticari hayatı için değil, aynı zamanda davacıların alacaklılarının da ticari hayatı için önem arz ettiğini, müvekkilinin borçluların, alacaklılarının haciz ve diğer hukuksal tacizleri ile karşı karşıya geleceğinden , müvekkili borçluların stoklarına, tesis-cihaz-makinelerine, hak ve alacaklarına, malvarlıklarına yönelik faaliyetine engel olacak mahiyette her an haciz ve ihtiyati haciz kararları alınıp, müvekkili borçluların faaliyetine son verilmesi ihtimalinin mevcut olduğunu, müvekkili borçlu şirket elindeki mevcut stokları, üretimde kullandığı tesis-cihaz-makineleri ve malvarlığı ile faaliyetlerini devam ettirecek, üretim yapabilecek ve taahhüt ettiği işleri bitirebileceğini, dolayısıyla olası bir stokların muhafaza işlemi ve/veya malvarlıklarının haczi/satışı neticesinde telafisi imkansız zararların oluşacağının kesin olduğunu, stokların ve diğer tüm malvarlıklarının haczi durumunda, davacı şirketin tüm faaliyeti/üretiminin duracağını ve gelirleri sıfırlanacağını, davacıların ticari itibarının zedeleneceğini, müvekkili borçluların haciz ve muhafaza baskısından uzak şekilde faaliyetlerine devam ederek fon yaratıp borçlarını ödeyeceğini, tedbir kararı sayesinde, borçluların faaliyet göstermesi mümkün olacağını, müvekkili davacı şirket faaliyeti neticesinde cirosunu, satışlarını yükselteceğini, tüm bu faaliyetlerden elde edeceği gelirlerin ve nihayetinde konkodato projesinde öngörülen kaynaklar sayesinde mali durumunu düzelteceğini, davacı asiller de cebri icra yoluyla taşınmazların rayiç değerinin altında satılmasını engelleyerek, malvarlığını rayiç değerler üzerinden değerlendirerek borçlarını ödeme imkanına kavuşacağını, bu nedenlerle müvekkilli davacıların faaliyetlerine devam edebilmesi ve malvarlıklarının korunabilmesi için İcra ve İflas Kanunu’nun 287, 288., 294, ve 295. maddeleri gereğince; İİK.’nun 206/1 sırasındaki haklar hariç olmak üzere, 6183 sayılı Kanundan doğan vergi ve her türlü harç, ceza ile SGK alacakları (prim, idari para cezaları dahil) ile ilgili takipler dahil olmak üzere, hangi nedene dayanırsa dayansın müvekkili davacılar aleyhine takip yapılmamasını, haciz, ihtiyati haciz, e-haciz, ihtiyati tedbir, satış, muhafaza işlemleri uygulanmamasını, evvelce yapılmış olan tüm takiplerin durdurulmasını, davacılar hakkında rehnin paraya çevrilmesi yoluyla yapılmış ve yapılacak tüm icra takiplerinde satışlarının durdurulması, rehinli menkullerin muhafazasının durdurulmasını, davacıların tüm kurumlar ve şirketler nezdindeki hak ve alacaklarının 3. kişilerce haciz, muhafaza ve tahsil edilmesinin önlenmesi ve evvelce yapılmış takiplerden üzerine haciz konulan hak ve alacaklar da dahil olmak üzere tüm hak ve alacaklarının davacılara ödenmesini, davacıların muhafaza altına alınmış ve alınacak emtia, taşıt, cihaz, leasing kapsamındaki makine ve diğer hak ve alacakların davacılara iadesini, davacıların takip borçlusu olduğu takiplerde kendisi aleyhine veya 3. Şahıs konumunda oldukları takiplerde kendisine yönelik 89/1 haciz ihbarnameleri gönderilmesinin tedbiren önlenmesini, davacıların bankalar nezdindeki teminat mektuplarının nakde çevrilmesinin tedbiren durdurulmasını, davacılar aleyhine takas ve mahsup hakkının kullanılmasının durdurulması, mühlet kararından sonraki tarihte davacı şirketin üçüncü kişiler nezdinde doğmuş ve doğacak alacakları üzerine bankalar tarafından bloke konulamayacağını, geçici mühlet kararın verildiği tarihten sonra yapılacak tüm ödemelerin bu tarihten önceki borçlara takas ve mahsup edilmemesini, zımnında yargılama neticesine kadar tensiben ihtiyati tedbir kararı verilmesini ve şirketlere komiser tayinini, müvekkili davacıların konkordato talebinin kabulü ile; öncelikle İcra ve İflas Kanunu’nun 287. maddesi gereğince 3 aylık geçici mühlet kararı verilmesine ve gerekli görülmesi halinde işbu müddetin 2 ay daha uzatılmasını, geçici mühlet kararının İİK.’nun 288. maddesi çerçevesinde ilanına; geçici mühlet neticesinde icra ve iflas kanunu’nun 289. maddesi gereğince 1 yıllık kesin mühlet kararı verilmesine ve gerekli görülmesi halinde bu mühlet kararının 6 ay daha uzatılmasını, kesin mühlet kararının ilanını, yargılama neticesinde İcra ve İflas Kanunu’nun 305. vd. maddeleri gereğince konkordatonun tasdikine, tasdik kararının ilanına karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLER ve GEREKÇE:
Dava, İİK’nın 285 ve devamı maddelerince açılan konkordato talebine ilişkindir.
Borçlu vekili mahkememize sunmuş olduğu havale 24/12/2019 tarihli dilekçesi ile davadan feragat ettiğini beyan etmiştir.
Konkordato komiserleri tarafından alınan borca batıklık raporuna göre,borçlu şirketin borca batık olmadığı anlaşılmıştır.
Davadan feragat,davacının talep sonucundan kısmen veya tamamen vazgeçmesidir.Davadan feragat,davacının mahkemeye karşı yapacağı tek taraflı bir irade beyanı olup feragatın geçerliliği için bunun davalı vea mahkeme tarafından kabul edilmesine veya davalının muvafakat etmesine gerek yoktur.Somut olayda,davacılar vekilinin feragat beyanı nedeniyle 6100 Sayılı HMK’nun 307-312. maddeleri gereğince,davanın reddine,borçlular hakkında verilen kesin mühletin kaldırılmasına,konkordato komiser heyetinin görevine son verilmesine ve borçlular hakkında verilen tüm tedbirlerin hüküm ile birlikte kaldırılmasına karar verilmesi gerektiği sonucuna varılarak aşağıdaki gibi hüküm fıkrası oluşturulmuştur.
HÜKÜM/Yukarıda açıklandığı üzere:
1- Davacılar hakkında verilen kesin mühletin kaldırılarak konkordato talebinin feragat nedeniyle REDDİNE,
2- Mahkememizce verilen tüm tedbirlerin hüküm ile birlikte KALDIRILMASINA,
3-Mahkememizce atanan konkordato komiser heyetinin görevine son VERİLMESİNE,
4-İİK’nın 289/son maddesi uyarınca kesin mühletin kaldırılarak konkordato talebinin reddine karar verildiği hususunun Ticaret Sicil Gazetesinde ve Basın İlan Kurumu İlan Portalında İLAN EDİLMESİNE ve İİK’nın 288 nci maddesinde belirtilen yerlere BİLDİRİLMESİNE,
5-Konkordato komiseri olarak görevlendirilen komiserlerin bugün itibariyle görevlerinin sona erdiğinin İstanbul Bilirkişilik Bölge Kurulu’na BİLDİRİLMESİNE,
6-Feragat yargılamanın ilk celsesinden sonra vuku bulduğundan Harçlar Kanunun 22. maddesi gereğince ¨44,40 karar ve ilam harcının 2/3’üne tekabül eden ¨29,60’nin peşin Yatırılan ¨35,90 peşin harçtan mahsubuna, fazla yatan ¨06,30 ‘nin talep halinde ve karar kesinleştiğinde davacıya İADESİNE,
7-Davacının yaptığı yargılama giderlerinin kendi üzerinde BIRAKILMASINA,
8-Kararın kesinleşmesine kadar yapılan yargılama giderlerinin davacı tarafından peşin olarak yatırılan yargılama gider avansından mahsubu ile bakiye kısmın karar kesinleştiğinde davacıya İADESİNE,
5235 sayılı Kanunun geçici 2’nci maddesine göre ,Bölge Adliye Mahkemeleri’nin kurulmasına ve 20 Temmuz 2016 tarihinde göreve başlamalarına dair kararların 07/11/2015 tarih ve 29525 sayılı Resmî Gazete’de ilan edildiği anlaşılmakla;2004 sayılı İcra ve İflâs Kanunu’nun 164/2 nci madde hükmü uyarınca,mahkememize veya aynı sıfattaki başka bir mahkemeye verilecek dilekçe ile kararın tebliğinden itibaren 10 gün içerisinde veya istinaf dilekçesi kendisine tebliğ edilen taraf,başvuru hakkı bulunmasa veya başvuru süresini geçirmiş olsa bile, mahkememize veya aynı sıfattaki başka bir mahkemeye vereceği cevap dilekçesi ile 10 gün içerisinde İSTİNAF yolu açık olmak üzere davacılar vekili ile bir kısım müdahiller vekillerinin yüzlerine karşı, bir kısım müdahiller vekillerinin yokluğunda oy birliğiyle verilen karar açıkça okunup,usulen anlatıldı. 26/12/2019

Başkan ….
☪e-imzalıdır.☪
Üye ….
☪e-imzalıdır.☪
Üye …
☪e-imzalıdır.☪
Kâtip …
☪e-imzalıdır.☪

“İŞ BU EVRAK 5070 SAYILI ELEKTRONİK İMZA KANUNUNUN 5. MADDE UYARINCA GÜVENLİ ELEKTRONİK İMZA İLE İMZALANMIŞ OLUP, 22. MADDE UYARINCA DA ISLAK İMZA İLE İMZALANMAYACAKTIR.”