Emsal Mahkeme Kararı Bakırköy 3. Asliye Ticaret Mahkemesi 2018/1197 E. 2020/31 K. 16.01.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. BAKIRKÖY 3. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2018/1197
KARAR NO : 2020/31

DAVA : Ticari Şirket (Ortaklıktan Çıkma Veya Çıkarılmaya İlişkin)
DAVA TARİHİ : 07/12/2018
KARAR TARİHİ : 16/01/2020
GEREKÇELİ KARARIN
YAZILDIĞI TARİH : 28/01/2020

Mahkememizde görülmekte olan Ticari Şirket (Ortaklıktan Çıkma Veya Çıkarılmaya İlişkin) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
İDDİA:
Davacı vekilinin Bakırköy Nöbetçi Asliye Ticaret Mahkemesine sunduğu 07/12/2018 harçlandırma tarihli dava dilekçesinde; Davalı …. şirketinin 30/04/2014 tarihinde tescil edildiğini, şirketin kurucularının müvekkili … ve davalı …… Olduğunu, ¨ 10.000,00 sermayeli şirketin ¨ 5.000,00’lik sermayesinin müvekkiline ait olduğunu, şirketin süresinin sınırsız olarak belirlendiğini, ilk 10 yıl için …. ve şirket dışından …..’ın şirket müdürü olarak atandığını, şirket kaşesi altında atacakları imzaları le münferiden yetkili kılındıklarını, davalının şirketin kuruluşundan bu yana gerek müdür olarak şirket sözleşmesinden ve kanundan doğan yükümlülüklerinin ihlal etmesi, gerekse ortak olarak sergilediği davranışları nedeniyle kendisine olan güveni ortadan kaldırdığını, davalı …..’nun tutum ve davranışları yönünden ortaklar arasındaki güveni ortadan kaldırdığını, şirket sözleşmesinde haklı sebeple ortaklmtan çıkarılmaya ilişkin hükümlerin bulunmadığım, şirket sözleşmesinin Kanuni hükümler başlığını taşıyan 13. Mad. göre “Bu sözlşemede hüküm bulunmayan hususlar hakkında TTK hükümleri uygulanır” dendiğini, TTK hükümleri TMK ve TBK hükümlerinin davalı hakkında uygulanması gerektiğini, davalı şirketin 04/11/2016 tarihli TTSG’de ilan edilen 26/10/2016 tarih ve …. nolu genel kurul karan ile adres değişikliği yaptığını, yeni adresin …. Mah. …. Cad. …. …. Apt. No… D. …. K…. …./…. olduğunu, bu adresin davalının kızının ev adresi olduğunu, davalının kızının şirketine yüklü miktarda para transferi yaptığını, müvekkilinin bu genel kurul toplantısından haberi olmadığını, toplantıya katılmadığı halde adına sahte imza atıldığını, karar yönünde oy kullanmış gibi gösterildiğini, 17/08/2017 tarihli TTSG’de ilan edieln 10/08/2017 tarih …. nolu genel kurul kararı ile müdür istifasının kabul edilerek adres değişikliği yapıldığını, …. ‘ın müdürlükten istifasının kabul edildiğini, şirket adresinin …. Mah. … Cad. …. Sok. No…. D. …. …/…. adresine taşındığını, yine müvekkilinin yerine sahte ima atılarak toplantıya katılmış gibi gösterildiğini, 19/08/2018 tarihli TTSG’de ilan edilen 06/07/2018 tarih ve … nolu kararla şirket merkez adresinin yine değiştirildiğini, şirket merkez adresinin değiştirilmesi için temsil edilen oylann en az üçte ikisinin ve oy hakkı bulunan esas sermayeninin tamamının salt çoğunluğununn bir arada bulunması halinde alınabileceğini, müvekkilinin toplantıya katılmadığı halde, adına sahte imza atılarak oy kullanmış gibi gösterildiğini, müvekkilinin rızası olmadan imzası taklit edildiği için Bakırköy Cumhuriyet Başsavcılığına suç duyurusunda bulunulduğunu, şirket sözleşmesinin 7 Mad. göre genel kurul toplantılanna ilişkin ilanlann toplantı gününden en az 10 gün önce TTSG’de yayınlatılmasının zorunlu olduğunu, bu ilanların yapılmadığını, genel kurul toplantısının hazırlanması ve genel kurul kararlarının yürütülmesinin davalının müdür olarak devredilemez görev be yetkilerinden olduğunu, genel kurula katılmanın müvekkilinin vazgeçilmez hakkı olduğunu, davalının müvekkilinin genel kurula katılmasını ve şirket iradesinin oluşumunu engellediğini, kuruluşun hangi tarihte olursa olsun, ilk olağan genel kurulun kuruluşu izleyen ilk hesap yılının başlangıcından itibaren 3 ay içerisinde yapılması gerektiğini, 31 Mart 2015 tarihine kadar ve 2015 yılı içerisinde olağan genel kurul toplantısı yapılmadığını, davalının usulsüz topladığı genel kurulun yetkilerinin kötüye kullanarak, keyfi şekilde kar dağıtmamaya karar vererek müvekkilini mağdur ettiğini, sürekli kar payı dağıtılmamasımn şirketin haklı sebeple feshi ve davalı ortağın şirketten çıkarılması için haklı bir sebep olduğunu, kar dağıtmama kararına karşı iptal davası açılmasının bir seçenek olduğunu, ancak iptal davalarının tekrarlanması halinde bununda haklı nedenle fesih davasının yolunu açacağının kabul edilmesi gerektiğini, iki kişilik Limited Şirkette haklı sebeple çıkarma davası açılabilmesi için genel kurul kararının aranmaması gerektiğini, davanın gerçek tarafları iki ortak olup, şirketin bu davada herhangi bir rola sahip olmadığını, haklı sebeple çıkarılma talep edecek ortağın doğrudan mahkemeye başvurarak şahsında veya davranaışında haklı sebep oluşan ortağın çıkartılmasını talep edebileceğini, davalı şahsın, sadece müvekkili adına sahte imzalar atmakla yetinmediğini, şahsi harcamalarını şirket hesaplarından gerçekleştirdiğim, müvekkilinin ortak olduğu şirketle aynı adreste kurulu ….Kozmetik San. Ve Tic. Ltd. Şti.’ni kızma kurdurduğunu, herhangi bir ticari ilişki olmaksızın davalı şirket hesabından bu şirket hesabına para aktardığını, gerek kendisine gerek kızına menfaat sağladığını, davalı şirket hesaplarından, şirketin ticari ilişkisi olmayan Suudi Arabistandaki ….. firmasına çok yüklü havaleler yaptığım, davalı şirkete ait banka hesaplarının celbi ile bu hususun ortaya çıkacağını, davalının müdür olmasına dayanan yetkilerini kullanarak şahsi harcamalarını şirket hesabından yaptığını, davalı şirket ile kızının ortağı olduğu şirket arasında hayali ticaret, naylon fatura, göstermelik olan hiçbir işleme dayanmayan hesap hareketleri ile davalı şirketin içini boşalttığım, davalı şirkete ait ….. Bankası hesaplarına ihtiyati tedbir konularak işlem yapılmasının engellenmesini talep ettiklerini, yakın tarihli hesap özetlerinde 1.850.000,00 USD’lik bakiyenin zaman içerisinde eritildiğini, TTK’nun 636/III mad. haklı sebeplerin varlığı halinde her ortağın şirketin feshini talep edebileceğini düzenlediğini, genel kurulun bir çok kez kanuna aykırı şekilde toplantıya çağrılması, azlık haklan ile bireysel haklann devamlı ihlali, bilgi alma ve inceleme hakkının engellenmesi, şirketin sürekli zarar etmesi, sürekli kar payı dağıtılmaması, dağıtılan kar payının düzenli azalmasının haklı sebep sayıldığını, ortağın açacağı davada husumetin şirkete yönlendireleceğini, izah edilen nedenlerle, davalı ……’nun haklı sebeplerle şirket ortaklığından çıkanlmasına, olmazsa tedritli olarak davalı şirketin haklı sebeplerle feshine, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davalı yana yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
SAVUNMA;
Davalılara usulüne uygun davetiye tebliğ edilmiş ise de, davalıların davaya cevap vermedikleri anlaşılmıştır.
DELİLLER VE GEREKÇE:
Dava, 6102 sayılı TTK 636/3. maddesine dayalı açılmış haklı nedenle şirketin feshi ve tasfiyesi istemine ilişkindir.
İstanbul Ticaret Sicil Müdürlüğünden gönderilen sicil kayıtları incelendiğinde; … sicil nosunda kayıtlı davalı şirketin son tescilini 13/07/2018 tarihinde yaptırdığı, şirketin ticaret sicil kaydının terkin edildiğine ve tasfiyesine karar verildiğine dair dosyasına intikal eden sicil kaydının bulunmadığı, ticaret sicil kaydının faal olarak devam etmekte olduğu görülmüştür.
Tarafların aktif ve pasif dava ehliyetleri denetlenip uyuşmazlık konuları re’sen belirlenerek taraflarca gösterilen deliller toplanmış ve konunun incelenmesinde uzmanlık gerektiren yönler olduğundan bilirkişi incelemesi yaptırılmak suretiyle dava sonuçlandırılmıştır.
Bilirkişiler Dr. …..,….. tarafından düzenlenen 23/08/2019 havale tarihli bilirkişi raporunda özetle; Davalı şirketin hiç kâr payı dağıtım kararı almadığını ve bu yönde de herhangi bir önerinin bulunmadığını, uzun süreden beri herhangi bir faaliyetinin bulunmadığını, bu bakımdan davacı açısından haklı sebeple çıkma şartının gerçekeştiğini, ancak, davalı şirketin işletme konusunun gerçekleşmesinin imkânsız hâle gelmesi nedeniyle davalı şirketin feshine karar verilmesi gerektiğini, yine, uzun yıllardan beri herhangi bir faaliyeti bulunlmayan, kar elde edip dağıtmayan ve borca batık hale gelen davalı şirketin sermayesinin arttınlmamış olması nedeniyle, TTK. m. 376/2 hükmü uyarınca da, kanun gereği (TTK. m. 636/3) münfesih hale geldiğini bildirmişlerdir.
Limited şirketin infisah sebeplerinin nelerden ibaret olduğu TTK.m.636 da sayılmış bulunmaktadır. Bu maddenin birinci bendine göre, ana sözleşme ile şirketin infisah sebeplerini önceden kararlaştırmak mümkündür. Ortaklar, kanunda gösterilen sebepler dışında diğer infisah sebeplerini serbest iradeleriyle tespit edip bunları şirket sözleşmesine dercededebilirler.
Örneğin, ortaklardan birinin ölümü veya iflâsı yahut şirket müddetinin sona ermesi gibi sebepleri infisah sebebi olarak kabul edebilirler.
Bunun yanı sıra TTK.m.636/3 de “Haklı sebeplerin varlığında, her ortak mahkemeden şirketin feshini isteyebilir” hükmü getirilmiştir.
Haklı sebebe sonuç bağlanan hallerden bir tanesi de ortaklık sözleşmelerinde ortaklığın feshi ve yine buna bağlı olarak ortaklıktan çıkma-çıkarma halleridir.TTK’nın 636/3’ncü maddesinde düzenlenen fesih davasının tamel şartı,haklı sebebin olmasıdır. Genel olarak söylenebilir ki, ilgili hükümlerde, haklı sebeple feshin yanında ortaklığın sona erme sebepleri şahsında doğan yahut feshi talep eden ortağın ortaklıktan çıkarılması kabul edildiği gibi (çıkarma), ortağın haklı sebeplerin mevcudiyeti halinde şirketten çıkmasına da (çıkma) müsaade edildiği görülmektedir (Kollektif şirket için TK. 245, 255/1, 257, anonim şirket için TK. 531, limited şirket için TK. 636/3, 638/2, 639/2 b, 640/3; ayrıntılı bilgi için bkz. Nuri ERDEM, Anonim Ortaklığın Haklı Sebeple Feshi, İstanbul 2012, s. 5 vd). TTK.’ da limited ortaklığın, ortaklardan birinin talebi üzerine ve haklı sebeplerden dolayı mahkeme kararıyla sona erebileceği düzenlenmiştir. Keza, haklı sebeplerin varlığı halinde ortak, Mahkeme kararı ile limited ortaklıktan çıkma hakkına sahiptir.
TTK’nın 636/3’ncü maddesinde haklı sebepten bahsedilmesine rağmen,bu kavram tanımlanmamıştır.Bu nedenle belirsiz bir hukuki kavramla karşı karşıya bulunduğumuz söylenebilir.Her ne kadar limited ortaklığın feshi bakımından haklı sebep kavramı tanımlanmamışsa da,kollektif ortaklığın haklı sebeple feshini düzenleyen TTK’nın 245’nci maddesisinde hem haklı sebep kavramı tanımlanmış hem de örnekseme yoluyla hangi hallerin haklı sebep teşkil edeceği ifade edilmiştir.Bu düzenlemeye göre haklı sebep;ortaklığın kuruluşuna yol açan fiili ve kişisel sebeplerin ortaklığın işletme konusunu elde edilmesini imkânsız kılacak veya güçleştirecek şekilde ortadan kalkmasıdır.Ancak doktrinde,TTK’da ve ETT’da yer alan bu tanımın başarılı olmadığı ve yanlış yorumlamalara neden olabileceği ifade edilmektedir.Doktrinde birbirine benzer şekilde haklı sebep kavramı tanımlanmaktadır.Bu yazarlardan …..’na göre haklı sebep;hukuki ilişkinin sürdürülmesini çekilmez hale getiren ve bozucu yenilik doğuran bir bildirim veya dava ile hukuki ilişkiyi sona erdirmek ve değiştirmek yetkisinin kullanılmasını adil gösteren hukuki olgudur.
Yukarıda yapılan açıklamalar çerçevesinde genel olarak denilebilir ki,ortaklığın devam etmesi,doğruluk ve güven kurallarına göre dava açan ortaktan beklenemiyorsa,haklı sebep gerçekleşmiştir.Elbette bu değerlendirmede davacı ortağın ortaklık ilişkisinin ortadan kaldırılması veya değiştirilmesi hususundaki menfaatiyle ortaklık ilişkisinin aynen devam ettirilmesinde çıkarı olan kimselerin menfaatleri karşılaştırılmalı ve somut olayda hangi menfaat daha üstün geliyorsa ona göre karar verilmelidir.(Ydr.Doç.Dr.Ali Haydar Yıldırım,Limited Ortaklığın Haklı Sebeple Feshi,Bursa 2013,s.126-127)
Esasen haklı sebep, en geniş tarifiyle, sürekli bir borç ilişkisine devam etmeyi, dürüstlük kuralı gereği çekilmez hale getirdiği kabul edilebilecek hukuki olgudur.Haklı sebebin, genel manada, sürekli bir borç ilişkisine devam etmeyi dürüstlük kuralı gereği çekilmez hale getirdiği kabul edilebilen hukuki olgular olarak ifade edildiği göz önünde bulundurulacak olursa; ortaklıklar hukukunda haklı sebep tanımı yapılırken “çekilmezlik” olgusunun, yukarıda da belirtildiği gibi, “paydaşları ortak olmaya yönelten nedenlerin ortaklık maksadının gerçekleşmesini imkânsız yahut aşırı miktarda güçleştirecek biçimde ortadan kalkması” olarak somutlaştırıldığı söylenebilir. (ERDEM, s. 23 vd.).
Kanunda, sözü geçen maddede, haklı sebep örneklerine de yer verilmiştir. Bir ortağın “şirketin yönetim işlerinde veya hesaplarının çıkarılmasında şirkete ihanet etmiş olması, kendisine düşen asli görevleri ve borçları yerine getirmemesi, kişisel menfaatleri uğruna şirketin ticaret unvanını veya mallarını kötüye kullanması, uğradığı sürekli bir hastalık veya diğer bir sebepten dolayı, üstüne aldığı şirketin işlerini yapmak için gerekli olan yeteneği ve ehliyetini kaybetmesi” gibi haller maddede sayılan haklı sebep örnekleridir. Fakat bu sayılan haller, haklı sebep kavramının niteliği göz önünde bulundurulursa doğaldır ki sınırlayıcı değildir. Bu bakımdan somut uyuşmazlık kapsamındaki olguların yasada sayılanlara birebir ayniyetini aramamak gerekir. Genel anlamda ortakların davranışları limited ortaklığın faaliyetlerini önleyecek, zarara uğratacak yahut karşılıklı güveni sarsmış ve ortaklar artık bir arada olamayacaklar ve ortaklık faaliyetlerini sağlıklı şekilde yürütemeyecekler ise haklı sebeplerin varlığını kabul gerekir (Baştuğ, s. 47).Yine, ortaklık anlayışını ortadan kaldıran, bireysel çıkarlara yönelen, ortaklar arasında kişisel ve grupsal çıkarların ön plana çıktığı ve ortaklık amacının gerçekleşmesinin olanağının kalmaması gibi hallerde haklı nedenlerin oluştuğunun kabulü gerekir.(Yüksek Yargıtay 11’nci Hukuk Dairesi’nin 07/12/2015 gün ve 2014/15623 esas,2015/11122 karar sayılı ilamı) Özellikle somut uyuşmazlıktaki gibi az ortaklı limited şirketlerde kişisel bağların ve birlikte çalışma niyeti afectio societatis’ in sıkılığı göz önünde bulundurulursa kişisel sebeplerin de kimi zaman birer haklı sebep teşkil edebileceği anlaşılacaktır.
Nitekim Yüksek Mahkemenin uygulamasında da pek çok çeşitli ve hatta kişisel sayılabilecek olgunun limited ortaklığın feshinde haklı sebep olarak yorumlandığı görülecektir. Örnek olarak, şirket mükellefiyetlerinin yerine getirilmemesi, rekabet yasağının ihlali, sadakat borcuna aykırı hareketler, şirket defterlerinin düzgün tutulmaması gibi ortaklığa ilişkin sebepler yanında diğer ortaklar ve yakınlarına rencide edici sözler söylemek, haksız fiilde bulunmak (Yüksek Yargıtay 11’nci Hukuk Dairesi’nin, E. 1997/9084; K. 1997/8442, T. 21/11/1997 ) tutuklanma gibi sebeplerle ortaklık işlerinden uzak kalma ve boşanma (Yüksek Yargıtay 11’nci Hukuk Dairesi’nin E. 2003/3080, K. 2003/9839, T. 27/10/2003 ) gibi kişisel sebeplerin de uygulamada haklı sebep olarak nitelendirildiği görülmüştür.
Kişisel sebeplerin yanı sıra elbette nesnel sayılabilecek olgular da şirketin feshine yol açabilirler. Söz gelimi şirketin kar elde edemez hale gelmesi, uzun süredir gayrifaal olması da şirketin feshine sebebiyet verebilir.
Bu genel açıklamalar ışığında huzurdaki dava değerlendirilecek olursa: şirketin %100 üne sahip pay sahibi olan davacı ile diğer ortağın bir araya gelerek uzun zamandan beri ortaklar kurulunu toplayamadıkları ve yaptırılan zabıta araştırmasına göre davalı şirketin tescilli adresinde faaliyet göstermediği,davalı şirketin gayri faal olduğu anlaşılmıştır.Şirketler kâr amacıyla kurulur. Gayri faal olma durumunun süreklilik arzetmesi halinde, ekonomik amacını yitirdiğinin kabulü gerekir.(Yüksek Yargıtay 11 inci Hukuk Dairesi’nin 04/11/2013 gün ve 2013/2984 esas,2013/19604 karar sayılı ilamı) Somut olayda davalı şirketin uzun zamandan beri herhangi bir faaliyetinin bulunmadığı tespit edilmiştir.
Bu durumda şirket ortakları arasında ortaklık ilişkisini sürdürme iradesinin ve amacının ortadan kalktığı, şirketin hali hazırda gayri faal olduğunun polis tutanakları ile sabit olduğu, şirket sözleşmesinde yazılı olan amaç ve işletme konusunu gerçekleştirmesinin hemen hemen imkânsız hale geldiği,,buna göre şirketin haklı nedenlerle feshi koşullarının oluştuğu kanaatine varılmıştır.
Bu gibi durumlarda ortaklar arasındaki anlaşmazlıkları gidermek üzere şirketin feshedilmeksizin çözüm yolları getirmek üzere konuyu düzenleyen 6102 sayılı TTK. 636/3′ te 6762 sayılı kanundan farklı olmak üzere ilave çözüm yollarına hükmedilmiştir. Hükmün ikinci cümlesinde mahkemeye ilave bir imkân getirilerek “Mahkeme, istem yerine, davacı ortağa payının gerçek değerinin ödenmesine ve davacı ortağın şirketten çıkarılmasına veya duruma uygun düşen ve kabul edilebilir diğer bir çözüme hükmedebilir” şeklinde bir kural konulmuştur. Hüküm anonim ortaklığın haklı sebeple feshini düzenleyen TTK. 531′ e paralel olduğundan bu hükümle ilgili kabul edilen esaslar limited ortaklıklar bakımından da tatbik edilebilir mahiyettedir.
Esasen hüküm ilave bir imkâna yer verdiği gibi, davaya bakan mahkemeye son çare niteliğinde fesih kararı vermezden evvel uygun çözüm yollarını inceleme mükellefiyeti de getirmektedir. Şöyle ki, fesih kararı verilmeden önce diğer çözümlerin, söz gelimi çıkmanın sonuç sağlayıp sağlamayacağı tartışılmalıdır. Zira bu yapılmadan feshe karar verilmesi bir bozma gerekçesidir (ERDEM, s. 223). Bir hukuki ilişkinin haklı sebeple sona erdirilmesi, son çare olarak uygulanması gereken ve eğer taraflar arasındaki hukuki uyuşmazlığın çözümü başka bir yolla sağlanabiliyor ise ancak ondan sonra başvurulması gereken tali bir çözüm tarzıdır. Kaynak İsviçre Hukukunda da, ortaklığın haklı sebeple feshi davasının tali bir yol olduğu kabul edilir. Her ne kadar gerek TTK 531′ in gerekse TTK. 636/3′ ün lafzı öncelikle fesih yöntemini dile getiriyor ise de bu yanıltıcıdır. Zira fesih, tali ve son çare “ultimo ratio” bir çözüm tarzıdır. Taliliğin genel olarak iki şekilde anlaşıldığı görülür. Bunlardan ilki, öncelikle diğer çözüm yollarına başvurulmuş olması gerektiği, diğeri ise, haklı sebeple fesih sebeplerinin diğer fesih sebepleri yoksa başvurulması gereken bir sebep olduğudur. Ayrıca, bilimsel öğretide yeni kabul gören bir fikre göre, diğer tedbirlerin uygulanması ile olası bir aykırılık giderilebilecek ise haklı sebeple fesih talebinin kabul edilmesi doğru olmayacağı gibi verilecek hüküm yönünden de orantılılık ilkesi göz önünde bulundurularak uygun ve kabul edilebilir bir çözüme hükmedilebilecektir.Yine diğer uygun çözümler değerlendirilmeden feshe karar verilmesi de bir bozma sebebidir.Ancak somut olayda şirketin faal olmaması ve davalı şirketin işletme konusunun gerçekleşmesinin imkânsız hâle gelmesi hususları gözönüne alındığında davalı şirketin feshine,limited şirketin feshi davasında davanın şirket tüzel kişiliğine yöneltilmesi gerekli ve yeterli olup,davacının ilaveten diğer ortağı davalı göstermesi doğru olmadığından gerçek kişi ortak aleyhine açılan davanın pasif husumet yokluğu nedeniyle reddine karar verilmesi gerektiği sonucuna varılarak aşağıdaki gibi hüküm fıkrası oluşturulmuştur.
HÜKÜM/Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-Davacının, davalı ortağın şirket ortaklığından çıkarılmasına ilişkin açtığı davanın aktif husumet yokluğu nedeniyle REDDİNE,
2-Davacının davalı şirketin fesih ve tasfiyesine ilişkin açtığı davanın kabulü ile İstanbul Ticaret Sicil Müdürlüğü’nün …. sicil numarasında kayıtlı bulunan davalı …’nin TTK’nun 636/3.maddesi hüküm uyarınca haklı sebeple FESİH VE TASFİYESİNE,
3-Tasfiye işlemlerini başlatıp sonuçlandırmak üzere SMMM …..’nun TTK’nun 643.madde hükmü yollamasıyla aynı Kanunun 536/3.maddesi uyarince şirkete tasfiye memuru olarak ATANMASINA, bu hususta kendisine yetki VERİLMESİNE,
4-Şirketin mali durumu ve yapılacak işin niteliğine göre gerekirse artırılıp eksiltilmek kaydıyla, tasfiye süreci devam ettiği sürece tasfiye memuruna toplam ¨5.000,00 ücret TAKDİRİNE, ücretin ileride şirketten tahsil edilmek üzere şimdilik davacı tarafça KARŞILANMASINA,
5-Şirketin feshi ve tasfiyesine ilişkin mahkememiz kararının kesinleşmesine müteakip tasfiye memurunun görevinin kendisine TEBLİĞİNE,
6-Tasfiye masrafları olarak belirlenen ¨5.000,00’nin ileride şirketten tahsil edilmek üzere şimdilik davacı tarafça KARŞILANMASINA,
7-Keyfiyetin karar kesinleştiğinde TESCİL VE İLANINA, tescil ve ilan masraflarının ileride şirketten tahsil edilmek üzere şimdilik davacı tarafça KARŞILANMASINA,
8-Alınması gerekli ¨54,40 karar ve ilam harcından peşin alınan ¨35,90 harcın mahsubu ile bakiye ¨18,50 harcın davalı şirketten alınarak hazineye İRAD KAYDINA,
9-Davacı tarafından ödenen ¨35,90 Başvurma Harcı ile ¨35,90 Peşin Harcın davalı şirketten alınarak davacıya VERİLMESİNE,
10-Davacı tarafından yapılan 18 tebligat+posta ücreti ¨275,10 ,bir bilirkişi inceleme ücreti ¨2.000,00 olmak üzere toplam ¨2.275,10 yargılama giderinin davalı şirketten alınarak davacıya VERİLMESİNE, davacının davalı … ile ilgili yaptığı yargılama giderinin kendi üzerinde BIRAKILMASINA,
11-Davacı kendisini bir vekil ile temsil ettirdiği anlaşıldığından karar tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT’ne göre hesap edilen ¨3.400,00 ücreti vekaletin davalı şirketten tahsili ile davacıya VERİLMESİNE,
12-Davalı … kendisini bir vekil ile temsil ettirdiği anlaşıldığından karar tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT’ne göre hesap edilen ¨3.400,00 ücreti vekaletin davacıdan tahsili ile bu davalıya VERİLMESİNE,
13-Kararın kesinleşmesine kadar yapılan yargılama giderlerinin davacı tarafça peşin olarak yatırılan ¨270,00 yargılama gider avansından mahsubu ile bakiye kısmın karar kesinleştiğinde davacıya İADESİNE,
5235 sayılı Kanunun geçici 2’nci maddesine göre ,Bölge Adliye Mahkemeleri’nin kurulmasına ve 20 Temmuz 2016 tarihinde göreve başlamalarına dair kararların 07/11/2015 tarih ve 29525 sayılı Resmî Gazete’de ilan edildiği anlaşılmakla;6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 341 ilâ 360’ncı madde hükümleri uyarınca,mahkememize veya aynı sıfattaki başka bir mahkemeye verilecek dilekçe ile kararın tebliğinden itibaren iki hafta içerisinde veya istinaf dilekçesi kendisine tebliğ edilen taraf,başvuru hakkı bulunmasa veya başvuru süresini geçirmiş olsa bile, mahkememize veya aynı sıfattaki başka bir mahkemeye vereceği cevap dilekçesi ile iki hafta içerisinde İSTİNAF yolu açık olmak üzere davacı vekili ile davalılar vekilinin yüzlerine karşı oybirliğiyle verilen karar açıkça okunup,usulen anlatıldı. 16/01/2020

Başkan …
☪e-imzalıdır.☪
Üye …
☪e-imzalıdır.☪
Üye …
☪e-imzalıdır.☪
Kâtip …
☪e-imzalıdır.☪

“İŞ BU EVRAK 5070 SAYILI ELEKTRONİK İMZA KANUNUNUN 5. MADDE UYARINCA GÜVENLİ ELEKTRONİK İMZA İLE İMZALANMIŞ OLUP, 22. MADDE UYARINCA DA ISLAK İMZA İLE İMZALANMAYACAKTIR.”