Emsal Mahkeme Kararı Bakırköy 3. Asliye Ticaret Mahkemesi 2018/1149 E. 2019/81 K. 25.01.2019 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C. BAKIRKÖY 3. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2018/1149
KARAR NO : 2019/81

DAVA : İstirdat (Ticari Satımdan Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 27/11/2018
KARAR TARİHİ : 25/01/2019
KARAR YAZIMTARİHİ : 24/02/2019

Mahkememizde görülmekte olan İstirdat (Ticari Satımdan Kaynaklanan) davasının dosya üzerinde yapılan incelemesi sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
İDDİA:
Davacılar vekilinin Bakırköy Nöbetçi Asliye Ticaret Mahkemesi’ne verdiği 27/11/2018 harçlandırma tarihli dava dilekçesinde; Müvekkillerinin Suriye asıllı ABD vatandaşı olduğunu Türkiye’nin Suriyeli mültecilere karşı misafirperver tavrına bir nev’i teşekkür etmeye matuf olarak mevcut birikimlerini eğitim – tedrisat alanında insanlığa ve topluma faydalı olacak fertler yetiştirmeye sarf etmek keza Türkiye’ye yerleşmek düşüncesiyle Türkiye’de yatırım kararı aldığını, bu meyanda, … Ltd. Şti. firmasıyla 11/8/2016 tarihinde hisse devri ve ortaklık sözleşmesi akdederek mezkur şirkette hisse alarak keza nakdi sermaye koyarak Türk eğitim hayatına da katkı sağladığını, müvekkillerinin davalı …. Ltd. Şti.’nden hisse iktisap etmek keza sermaye koyarak yatırımda bulunmaya matuf 11/08/2016 tarihinde sözleşme akdettiklerini mezkur sözleşmeye göre müvekkillerinin şirket yetkili temsilcisi …rı’ndan %20’şerlik (toplamda sözleşmede …; Noter resmi senedinde %39 ) iki ayrı hisse iktisap etme ve sermaye koymaya matuf ¨ 2.000.000 mukabilinde hisse devri ve ortaklık anlaşması akdedildiğini, davalı … firması yetkili temsilcisi ve kurucu hissedar … müvekkillerine toplamada %39’luk hisse tutarını ¨234.000,00 tutarında sattığını, 6764 Sayılı Kanunun yürürlüğe girmesi münasebetiyle hissedarlık statüsünü kanunen kaybeden müvekkillerimden haksız iktisap ettiği mezkur tutarı müvekkillerine iade etmediğini, … ise sözleşmedeki ¨ 1.766.000,00 tutarlı okul masrafları, ilave tadiller ve sair ihtiyaçlara matuf yatırılan sermaye sebebiyle haksız iktisapta bulunduğunu, keza yine eski hissedarlarının aynı zamanda müvekkilinin …olduğunu, …. firması bünyesindeki ticari işletme statüsündeki okulları fiilen devir alan, keza …. firması tasfiye edilmeden bu şirket yerine ikameten kurulan, kurucu hissedarı ve yetkili temsilcisinin yine … olduğunu, …. Anonim Şirketi’nin …. firmasıyla organik bağı olması, hali hazırda bütün taleplerinin aynı zamanda diğer davalı …Ş. firmasına tevcih edilmesi zaruretini de hasıl olduğunu, davalıların sözleşme bedelini tahsil ettiği halde , sözleşmenin konusunun imkansız olması karşısında 6098 Sayılı Kanunun 136. Maddesi gereği sebepsiz zenginleştikleri tutarı iade etmediklerini bu bağlamda , hukuken fiilen imkansız olan çok taraflı şirket sözleşmesi sebebiyle müvekkillerinin malvarlığı değerleri üzerinde müspet zenginleşen, sermaye oluşturup ticari işletme işleten davalıların her an mal kaçırma mülahazasıyla muvazaalı hareket edebilmeleri keza muhasebe ve sair ticari kayıtları müvekkiline göstermekten imtina etmeleri yönünde şüpheli davranışları sebebiyle davalıların mameleki üzerinde ihtiyati tedbir kararı verilmesini , müvekkillerinin …. firmasının kurucu hissedarı …’ndan ¨234.000,00 mukabinde iktisap ettiği hisse, keza şirkete verdikleri ¨1.766.000,00 tutarında nakdi sermayenin 6764 Sayılı Kanunun 61. maddesi mucibince yabancı uyruklu gerçek veya tüzel kişilerin özel eğitim – öğretim şirketlerinde hissedar olmasının yasaklanmasına dair tadiliyle müvekkillerinin mezkur şirketten hisse satın alması keza sermaye koymasının hukuki sebebi de fiilen ortadan kalktığını, müvekkillerinin … firması, şirket hissedarları …,…., … ile akdettikleri “… Ltd. Şti. ile hisse devri ve ortaklık anlaşması” gereği 11/08/2016 tarihinde çok taraflı bir sözleşme yaptıklarını, sözleşmenin 3. maddesi gereği de müvekkillerinin hem davalı şirketten hisse satın aldığını hem de şirkete sermaye koyduklarını, bu meyanda toplamda ¨2.000.000 nakden olarak veya bizatihi elden kurucu hissedar ….’na keza davalı şirket hesabına ödemek suretiyle müvekkillerim tarafından tahmil edilen borç tamamen ödendiğini, hususiyle çok taraflı şirket ortaklık sözleşmeleri, hissedarların ticari işletme faaliyeti içinde kar elde etmeye matuf hareket etmeleri sebebiyle “sui generis” karakterli bir sözleşme türü olduğunu, burada taraflar ticari – iktisadi hayatın kendine mahsus dinamikleri içinde hem ülke ekonomisine katma değer hem de kar hasıl etmeyi amaçlamakta olduğunu, somut ihtilaftaki 11/08/2016 tarihli sözleşmenin konusunun sonradan imkansız hale geldiği nazara alınacak olursa, müvekkillerinin kar payı dağıtımında ifa kabiliyeti kalmayan, bir diğer tabirle müvekkillerinin cihetiyle ifa imkansızlığına düçar olan sözleşme sebebiyle müvekkillerinin vermiş olduğu ¨ 2.000.000’nin (iki milyon Türk Lirasının) Borçlar Kanununun 136/2. Maddesi gereğince sebepsiz zenginleşme hükümleri cihetiyle davalıların mezkur tutarı müvekkiline iade etmesi zarureti hasıl olduğunu, davalı … müvekkillerinin Türkçe bilmemesini suistimal ederek hususiyle de sektörde kısa bir süre içinde yabancıların eğitim – öğretim şirketinde hissedar olamayacaklarını bilerek 11/80/2016 tarihli sözleşmenin “sorumluluk – görevlendirme ve hukuki şartlar” başlıklı 5/4. Maddesinde “hisse devrinden sonra hisse devrinden dolayı özel okullara yönelik yeni oluşacak uygulamalardan dolayı yasaların belirlemiş olduğu ve bunun sonucunda oluşacak bütün maddi ve manevi zararlar şirket hissesini devir alanlar tarfından karşılanacaktır” ahkamını bilerek sözleşmeye ilave ederek müvekkillerini açıkça zarara uğratma kastıyla hareket ettiğini, bu bağlamda davalı …’nun yabancılara özel okullarda hissedar olma yasağını bildiğini gösterdiğin, bu husus da Türk Ceza Kanununun 158. maddesi bağlamında sermaye şirketlerinin istimal edilmesi suretiyle nitelikli dolandırıcılık fiili olduğunu, davalıların kötü niyetli olması zımnında müvekkillerinin davalı … firmasındaki hisselerinin %39 olduğu nazara alınacak olursa, bu orana terettüp eden kar payının da müvekkillerime ödenmesi icap edeceğini, bu tutar ise, davalı şirket ticari defter ve kayıtlarının tetkikinden sonra hasıl olacağı için, davalı şirket ticari kayıtlarının da tetkiki gerektiğini,sonuç olarak davalıların malvarlığı değerlerinin tahkiki neticesinde üzerlerine kayıtlı gayrimenkul veya motorlu vasıta mevcut olması halinde, kayıtlarına “3. kişilere devir yasağı veya davalıdır” şerhi eklenmesine aksi halde, dava konusu tutarın para alacağı olması zımnında davalıların malvarlığı değerleri üzerinde ihtiyati haczini, sonradan ifa imkansızlığı sebebiyle müvekkillerinin davalılara vermiş olduğu ¨2.000.000,00 (iki milyon Türk Lirası )’nın zenginleşmenin gerçekleştiği 9 Aralık 2016 tarihi itibariyle ticari işlere uygulanan yıllık en yüksek avans faizi oranın üzerinden hesaplanacak temerrüt faizi keza kötü niyetli olmaları zımnında %39 hisse tutarına denk gelen kar payıyla beraber keza ¨ 100.000,00 manevi tazminatın davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsilini, yargılama masrafı ve ücret-i vekaletin davalılara tahmiline karar verilmesini talep etmiştir.
SAVUNMA:
Davalılar vekili tarafından mahkememize sunulan 07/01/2019 havale tarihli cevap dilekçesinde özetle;Davacıların davanın esasına ilişkin beyan ve taleplerini kabul etmemekle birlikte davaya esas teşkil eden 11/08/2016 tarihli Ortaklık Sözleşmesi’nin 8.maddesinde;her türlü uyuşmazlığın giderilmesinde İstanbul Mahkemeleri ve İcra Daireleri’nin yetkili olduğu belirtildiğini, HUMK’na göre sözleşmeden doğan davalarda sözleşmede belirlenen yetki kuralı geçerli olduğunu, bu nedenle dava yetkisiz mahkemede açılmış olup, yetkisizlik nedeniyle davanın reddine karar verilmesini , davacıların davanın esasına ilişkin beyan ve taleplerini kabul etmemekle birlikte davaya esas teşkil eden 11/08/2016 tarihli Ortaklık Sözleşmesi’nin 3.maddesinde; yapılacak ödemelerin tarih ve miktarları belirtildiğini, davacılar tarafından işbu sözleşmeye dayanılarak en son ödeme 11/08/2016 tarihinde yapıldığını, bu tarihten sonra ödeme yapılmadığını, bu durumda iş bu dava 27/11/2018 tarihinde açılmış olduğunu, ,dava 11/08/2016 tarihinden itibaren 2 yıldan fazla süre geçtikten sonra açıldığını, bu durumda 2 yıllık hak düşürücü süre geçtiğini,davanın zamanaşımı yönünden reddine karar verilmesini ,müvekkili … her ne kadar davalı olarak gösterilmişse de bu sözleşmeye dayanılarak yapılan bütün ödemelerin …. Ltd Şti ‘ne yapıldığını, ortaklık sözleşmesinin dayandığı ticari ilişkide … taraf olmadığından sözkonusu dava da …’ye yöneltilemeyeceğini, iş bu nedenle davalı …Ş. yönünden aktif husumet yokluğundan davanın reddine karar verilmesini, davacıların Suriye uyruklu olup ABD vatandaşı olduklarını, Yabancıların Türk Mahkemelerinde dava açabilmeleri için teminat yatırmaları gerektiğinden teminat yokluğundan davanın reddine karar verilmesini ,davacıların dilekçelerinde;Suriye asıllı ABD vatandaşı olduklarını,Türkiye’de eğitim alanına yatırım yapmak amacıyla davalı … Ltd. Şti’nin bir kısım hisseleri devir almak ve ortaklık için ¨2.000.000’sinin davalılara ödediklerini, hisse devirleri yapıldıktan sonra 6764 sayılı Kanun’da yapılan değişiklik nedeniyle yabancıların Türkiye’de özel eğitim şirketine hissedar olmalarının yasaklandığını bu nedenle hissedarlıktan ayrılmak zorunda kaldıklarını ancak davalıların bu bedel miktarınca sebepsiz zenginleştiklerini iddia ederek istirdat davası açtıklarını, öncelikle davacıların tüm iddiaları hukuki dayanaktan yoksun ve hakikate aykırı olduğunu, davacıların müvekkili … Ltd. Şti. ile yatırım yapmak amacı ile anlaştıklarını, davacılar kendilerinin uzun yıllardır ABD ‘de eğitimcilik yaptıklarını,Türkiye’de de çok büyük bir organizasyon oluşturarak ABD’den çeşitli eğitim lisanslarını getirerek anaokulundan üniversiteye kadar devamı olacak eğitim kurumları kurmak istediklerini belirterek davalı …. Ltd Şti’ne ortak olmak istemişler ve ortaklık sözleşmesi gereğince de ortak olduklarını, davacılar ile 11/08/2016 tarihli ortaklık sözleşmesi yapıldığını ve Bakırköy …Noterliği 12/08/2016 tarih ve …. yevmiye nolu sözleşme ile …. Ltd Şti’nin 20 payı ¨120.000 bedel karşılığı ….’a , Bakırköy …Noterliği’nin 12/08/2016 tarih ve … yevmiye nolu sözleşme ile …. Ltd Şti’nin 19 payı ¨ 114.000,00 bedel karşılığı …’ya devredildiğini, aynı şekilde …. ….Ltd.Şti.’ nin 5’er payı ¨ 30.000,00 bedeller karşılığı …’ya ve ….’ye devredildiğini, davacılar ile müvekkilim davalılar arasında ortaklık sözleşmesi yapılmış olduğu ve toplamda ¨2.000.000 ödeme yapılacağı konusunda anlaşıldığını ancak sözleşme gereğince yapmaları gereken ödemeleri yapmadıklarını, davacıların işbu protokole dayalı olarak toplamda yapmış oldukları ödemeler hisse bedeli + şirkete koydukları sermaye olarak toplam ¨ 1.600.000 olduğunu ancak davacılar anlaşma bedelinin tamamını ödemiş gibi talepte bulunduklarını, 11/08/2016 tarihli sözleşmede her ne kadar davacılar tarafından ödenen paranın …. firmasının %40 hissesi almak için ödendiği yazılmış ise de hissenin bedeli ¨ 234.000 olduğunu, geri kalan miktar sözleşmenin 2/C maddesi gereğince okulun geliştirilmesi ve okula yatırım yapılması amacıyla …. firmasının hesabına yatırıldığını, eğer hisse bedeli olsaydı …’nun şahsi hesabına ödenmesi gerekeceğini, dava dilekçesinde;davacılar tarafından her ne kadar ihtiyati tedbir ve ihtiyati haciz talep edilmişse de; müvekkili firmaların davacılara herhangi bir borcu olmadığını,halihazırda eğitim kurumu olarak faaliyetlerine devam ettiklerini ve uyuşmazlık konusu dikkate alındığında 6100 Sayılı HMK VE İİK hükümleri gereğince ihtiyati tedbir ve ihtiyati haciz taleplerinin reddini, bu nedenlerle öncelikle davanın yetkisizlik ,zamanaşımı,aktif husumet yokluğu nedeniyle reddini, İhtiyati Tedbir ve İhtiyati Haciz taleplerinin reddini, davacıların tüm taleplerinin reddi ile haksız ve mesnetsiz davanın reddini, yargılama gideri ve vekalet ücretinin davacı yana yükletilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
DELİLLER VE GEREKÇE:
Dava,istirdat istemine ilişkindir.
6100 sayılı HMK hükümlerine göre: Yetkinin kesin olduğu davalarda, mahkeme yetkili olup olmadığını, davanın sonuna kadar kendiliğinden araştırmak zorundadır; taraflar da mahkemenin yetkisiz olduğunu her zaman ileri sürebilir (HMK 19/1). Yetkinin kesin olmadığı davalarda yetki itirazı cevap dilekçesinde ileri sürülmek zorundadır; aksi halde dinlenemez (HMK 117/1). Yetkinin kesin olmadığı davalarda, davalı süresi içinde ve usulüne uygun olarak yetki itirazında bulunmazsa, davanın açıldığı mahkeme yetkili hale gelir (HMK 19/4). Yetki itiirazından vazgeçilmiş ise yetki itirazı bulunmadığı kabul edilerek değerlendirme yapılmalıdır.
Yetki sözleşmesini düzenleyen HMK’nın 17. maddesinde “tacirler veya kamu tüzel kişileri, aralarında doğmuş veya doğabilecek bir uyuşmazlık hakkında, bir veya birden fazla mahkemeyi sözleşmeyle yetkili kılabilirler. Taraflarca aksi kararlaştırılmadıkça dava sadece sözleşmeyle belirlenen bu mahkemelerde açılır” düzenlemesine yer verilmiştir. Taraflarca aksi kararlaştırılabilen bir hususun kamu düzenine ilişkin olduğundan söz edilemez. Kamu düzenine ilişkin olmadığı için buradaki yetki, HMK 114/1-ç maddede düzenlenen dava şartı niteliğinde kesin yetki değildir. Taraflar aralarındaki sözleşmeyi her zaman değiştirebilir ve bazı hükümlerini de ortadan kaldırabilirler. Dava yetki sözleşmesinde belirtilenden başka yerde açılmış ve süresinde yetki itirazında bulunulmamış ise artık önceki yetki sözleşmesini ortadan kaldıran yeni bir yetki sözleşmesi kurulduğu ve dava açılan mahkemenin yetkili hale geldiğinin kabulü gerekir. HMK 17. madde açıkça tarafların iradesine önem verirken yetki sözleşmesindeki mahkemenin kesin yetkili olduğu ve bu yetkisinin taraflarca ortadan kaldırılamayacağı şeklinde bir sonuca ulaşılması da mümkün değildir. Anlatılanların sonucu olarak sözleşmedeki mahkemenin münhasır yetkisi davalının yetki itirazında bulunulması halinde mahkemece dikkate alınması gereklidir.
Dosya içerisinde bulunan sözleşmenin incelenmesinde, 8. maddesinde “….Her türlü uyuşmazlığın giderilmesinde İstanbul Mahkemeleri ve İcra Daireleri yetkilidir.” şeklinde yetki sözleşmesi yapıldığı, 6100 sayılı HMK’nin 17. maddesinde tacirler ve kamu tüzel kişilerinin aralarında doğmuş veya doğabilecek bir uyuşmazlık hakkında bir veya birden fazla mahkemeyi sözleşme ile yetkili kılabilecekleri, taraflarca aksi kararlaştırılmadıkça davanın sadece sözleşme ile belirlenen bu mahkemelerde açılabileceği yönünde düzenleme bulunduğu anlaşılmaktadır. Bunun yanında yetki sözleşmesi ancak kesin yetki bulunmayan ve tarafların tacir veya kamu tüzel kişisi olmaları halinde geçerli olarak yapılabilir.
Bu açıklamadan sonra somut olaya gelindiğinde, taraflar tacir olup, bu bakımından öncelikle sözleşmedeki yetki şartı geçerlidir. Dosya içerisinde davalılar vekiline cevap süresinni uzatılmasına ilişkin tebligatın 09/01/2019 tarihinde tebliğ olunduğu, davalılar vekili tarafından 07/01/2019 tarihinde verilen cevap dilekçesi ile süresinde yetki itirazında bulunulduğu anlaşılmış olup tacir olan taraflar arasında yapılan sözleşmedeki düzenleme dikkate alındığında, İstanbul Mahkemelerinin yetkisi münhasır yetki olup, bu nedenle davanın İstanbul Mahkemelerinde görülmesi gerektiğinden mahkememizin yetkisizliğine karar verilmesi gerektiği sonucuna varılarak aşağıdaki gibi hüküm fıkrası oluşturulmuştur.
HÜKÜM : Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-Davacıların açtığı davada; yetkili ve görevli mahkemenin İstanbul Asliye Ticaret Mahkemesi olması nedeni ile mahkememizin YETKİSİZLİĞİNE,
2-Yetkisizlik nedeni ile dava dilekçesinin REDDİNE,
3-6100 Sayılı HMK’nun 20. maddesi gereğince taraflardan birinin yetkisizlik kararı süresi içinde kanun yoluna başvurulmayarak kesinleşmiş ise kararın kesinleştiği tarihten, kanun yoluna başvurulmuşsa bu başvurunun reddi kararının tebliğ tarihinden itibaren 2 hafta içerisinde mahkememize başvurarak dava dosyasının yetkili mahkemeye gönderilmesini talep etmelerinin gerektiğinin, aksi taktirde mahkememizce davanın açılmamış sayılmasına karar verileceğinin İHTARATINA,
4-HMK’nun 20 maddesi uyarınca kararın kesinleşmesini müteakip yasal iki haftalık sürede talepte bulunulduğunda dosyanın yetkili ve görevli İstanbul Asliye Ticaret Mahkemesi’ne tevzi edilmek üzere İstanbul Hukuk Mahkemeleri Tevzi Müdürlüğü’ne GÖNDERİLMESİNE,
5-Mahkememizce verilen yetkisizlik kararının kesinleşmesinden sonra dava yetkili ve görevli mahkemede devam edilmemesi ve talep halinde yargılama giderlerinin değerlendirilerek HMK’ nun 331/2. maddesi gereğince bir karar verileceğinin İHTARATINA,
6-Harç ve masrafların görevli mahkemede nazara ALINMASINA,
5235 sayılı Kanunun geçici 2’nci maddesine göre, Bölge Adliye Mahkemeleri’nin kurulmasına ve 20 Temmuz 2016 tarihinde göreve başlamalarına dair kararların 07/11/2015 tarih ve 29525 sayılı Resmî Gazete’de ilan edildiği anlaşılmakla;6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 341 ilâ 360’ncı madde hükümleri uyarınca,mahkememize veya aynı sıfattaki başka bir mahkemeye verilecek dilekçe ile kararın tebliğinden itibaren iki hafta içerisinde veya istinaf dilekçesi kendisine tebliğ edilen taraf,başvuru hakkı bulunmasa veya başvuru süresini geçirmiş olsa bile, mahkememize veya aynı sıfattaki başka bir mahkemeye vereceği cevap dilekçesi ile iki hafta içerisinde İSTİNAF yolu açık olmak üzere dosya üzerinden yapılan inceleme sonunda oy birliği ile karar verildi. 25/01/2019

BAŞKAN …
☪e-imzalıdır.☪
ÜYE …
☪e-imzalıdır.☪
ÜYE …
☪e-imzalıdır.☪
KÂTİP 128618
☪e-imzalıdır.☪
“İŞ BU EVRAK 5070 SAYILI ELEKTRONİK İMZA KANUNUNUN 5. MADDE UYARINCA GÜVENLİ ELEKTRONİK İMZA İLE İMZALANMIŞ OLUP, 22. MADDE UYARINCA DA ISLAK İMZA İLE İMZALANMAYACAKTIR.”