Emsal Mahkeme Kararı Bakırköy 3. Asliye Ticaret Mahkemesi 2018/1115 E. 2021/57 K. 21.01.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. BAKIRKÖY 3. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2018/1115
KARAR NO : 2021/57

DAVA : Alacak (Acentelik Sözleşmesinden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 20/11/2018
KARAR TARİHİ : 21/01/2021
GEREKÇELİ KARARIN
YAZILDIĞI TARİH : 07/02/2021

Mahkememizde görülmekte olan Alacak (Acentelik Sözleşmesinden Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
İDDİA:
Davacı vekili tarafından mahkememize sunulan 20/11/2018 harçlandırma tarihli dava dilekçesinde özetle; Müvekkili ile davalıların 10 yılı aşkın süredir Tekstil ürünleri üretimi, satımı ve pazarlanması faaliyetini yürüttüklerini, müvekkilinin Belçikalı bir şirket olarak, davalı şirketlerin ürettiği tekstil ürünlerini Avrupa pazarında satılmasını sağladığını, bu amaçla uluslararası fuarlardan ürün alınması gibi üretim sürecine ilişkin destek de vererek davalılarla ticaretini sürdürdüğünü, bu süreçte davalıların ödemelerini süresinde yaparak güven oluşturduğunu, sonrasında ise ödemelerini yapmamaya başladığını, müvekkili ile davalı ….. arasında imzalanan 01.09.2016 tarihli satış acenteliği sözleşmesi uyarınca, davalı …..’nin müvekkilini “gömlek vb. tekstil ürünlerinin satışı için” yetkilendirdiğini, müvekkilinin, müşterilerin sipariş talepleri çerçevesinde davalı …..’ye sipariş talebinde bulunacağını, kabul edilen siparişler çerçevesinde, davalı …..’nin satmış olduğu her üründen müvekkili ….’nun parça başına komisyon alacağını, müvekkilinin hak kazanacağı komisyon tutarının satış acenteliği sözleşmesi gereğince hesaplandığını, buna göre tespit edilen kârın yarısının müvekkiline yarısının ise davalı …..’ye ait olacağını, aynı tarihte “Satış Acenteliği Sözleşmesi EK-2”nin davalı ….. ile davalı ….. ve davacı arasında bağıtlandığını, sözleşmede, “….. Ocak 2016’dan Ağustos/2016’ya kadar olan dönem için ..’ya ödemesi gereken komisyon ücretlerini ödememiştir. ….. ve …..’su, ….. ve …..’su, …..’nin bu borcu için garanti vermeyi kabul ve taahhüt ederler, sözleşmenin tarafları …..’nin borcunun 240.000 EURO olduğu konusunda mutabıktırlar… taraflar bu bedelin ….. veya …..’nin Ocak/2017 ’den Aralık/2018’e olacak şekilde aylık 10.000,00 EURO olarak 24 ay boyunca ödeneceği konusunda mutabıktırlar” hükümleri olduğunu, tarafların davalı …..’nin 240.000,00 EURO borcu olduğu konusunda mutabık olduklarını, davalı …..’nin, diğer davalı …..’nin 240.000,00 EURO borcunu ödemeyi taahhüt ettiğini, müştereken ve müteselsilen sorumlu olduklarını, satış Acenteliği Sözleşmesi Ek-2 gereğince, davalı …..’nin davalı …..’nin borcunu öncelikle müvekkili ile yapmış olduğu iş neticesinde elde edilen kârdan kendi payına düşen kısımdan düşerek ödeyeceğini, hesaplamanın her ay sonu elde edilen kârdan ne şekilde düşüleceğinin sözleşmede tanımlandığını, davalı …..’nin elde ettiği kârdan müvekkiline yapması gereken ödemeleri yapmadığını, davalıya avans olarak yapılan ödemeleri geri iade etmeyerek müvekkilini zarara uğrattığını, Satış Acenteliği Sözleşmesi Ek-2’ye göre müvekkilinin muaccel olan 230.000,00 EURO alacağı olduğunu, müvekkilinin 15.000,00 EURO alacağının 10.10.2016 tarihinde yeni ofis kiralanmasına ilişkin akdedilen sözleşmeden kaynaklandığını, sözleşmede Ocak 2017’den Aralık 2017’ya kadar 12 ay boyunca 1.250,00 EURO olarak müvekkiline geri ödenmesinin kararlaştırıldığını, davalı ….. tarafından ödemenin yapılmadığını, müvekkilinin 31.019,17 EURO alacaklı olduğunu, Siplec isimli ortak müşterileri için davalı şirkete avans ödemesi yapıldığını, yanca yapılan diğer masraflar nedeniyle müvekkilinin alacaklı olduğunu, 25.000,00 EURO ilk avans ödemesinin 12.05.217 tarihinde, 3.900,00 EURO’nun 09.06.2017 tarihinde yapıldığını, müvekkilinin ayrıca 2.119,17 EURO masraf yaptığını, müvekkilinin avans ödemesi yapmasının sebebinin, alınan siparişler için davalının nakde ihtiyaç duyması olduğunu, davalı …..’nin ödemeleri yapmadığını, müvekkilinin 9.000,00 EURO alacağı olduğunu, … isimli ortak müşterileri için müvekkili tarafından davalı …..’ye avans ödemesi yapıldığını, 8.000,00 EURO’nun 23.05.2017 tarihinde yapıldığını, 1.000,00 EURO müvekkilince masraf yapıldığını, müvekkilinin 15.332,50 EURO alacaklı olduğunu, Şubat 2017 tarihinde Paris’te düzenlenen “…” tekstil fuarına katılım için 21.744,73 EURO fuar ücreti ödendiğini, müvekkilinin davalıya 21.744,73 EURO gönderdiğini, davalının fuar ücretinin ödemeyerek İHKİB’den 10.000,00 USD mali destek aldığını, anlaşma gereği, fuar için yapılan giderin yarısının ve elde edilen karın yarısının müvekkiline ödenmesi gerektiğini, fuar ücretinin yarısının 10.872,50 EURO, davalı yanca tahsil edilen 10.000,00 USD’nin yarısı olan 4,460,00 EURO davalının borcu olduğunu, müvekkilinin 2.103,97 EURO alacaklı olduğunu, yapılan satışlardan komisyon olarak müvekkili şirketin alması gereken kısımların faturalandırıldığını, davalının bu ödemeyi de yapmadığını,müvekkilinin 605,65 EURO alacaklı olduğunu, bunun satılan tekstil ürünlerinde kullanılan etiketlerin bedeli olduğunu, faturalandınlarak davalıdan talep edildiğini, ödemelerin yapılmadığını, müvekkilinin 232,00 EURO alacaklı olduğunu, bunu müvekkili tarafından ödenen gümrük bedellerinden kaynaklandığını, Belçika’ da ödenmek zorunda kalınan gümrük bedellerinin faturalandırıldığını, ödemelerin yapılmadığını, izah edilen nedenlerle, müvekkilinin şimdilik davalılar ….. ve …..’den 10.000,00 EURO tutarında alacaklı olduğunun tespitini ve ticari faizi ile birlikte davalılardan müştereken müteselsilen tahsilini, müvekkilinin Satış Acenteliği Sözleşmesi gereğince davalı …..’den şimdilik 10.000,00 EURO alacağının tespitini ve ticari faizi ile birlikte tahsilini, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davalılara yükletilmesini talep etmiştir.
SAVUNMA;
Davalı ….. vekilinin 25.12.2018 havale Tarihli cevap dilekçesinde özetle; Davalı …..’nin davacıya olan borcunu müvekkili …..’nin ödeme durumu ile ilgili beyan edilen, 01.09.2016 tarihli Satış Acenteliği Sözleşmesi Ek-2 sözleşmesinin kefalet sözleşmesi niteliğinde olmakla birlikte, kefalet sözleşmesinde olması gereken yasal koşulları taşımadığından geçerli olmadığını, TBK 583 mad. “kefalet sözleşmesi yazılı şekilde yapılmadıkça ve kefilin sorumlu olacağı azami miktar ile kefalet tarihi belirtilmedikçe geçerli olmaz. Kefilin sorumlu olduğu azami miktarı, kefalet tarihini ve müteselsil kefil olması durumunda, bu sıfatla veya bu anlama gelen herhangi bir ifadeyle yükümlülük altına girdiğini kefalet sözleşmesinde kendi el yazısıyla belirtmesi şarttır” hükmü olduğunu, bahse konu sözleşme el yazısıyla yazılmadığından, sözleşmedeki kefaletin geçersiz olduğunu, müvekkili kar elde edemediği halde, sözleşme Ek-2’ye istinaden …..’nin davacıya olan borcunun müvekkilinden istenmesinin haksız olduğunu, sözleşmeye göre müvekkilinin ancak kar elde ettiği takdirde bu ödemeleri yapacağını, ayrıca ödeme taksitleri 31.12.2018 tarihinde son bulduğundan, ödeme süresi sona ermeden dava açıldığını, müvekkilinin sözleşmede belirtilen müşterilerle çalışma yapmadığını, iddia edilen hiçbir dönemde kar elde etmediğini, müvekkilinin ticari defterleri incelendiğinde davacıya borcu olmadığının görüleceğini, sözleşmenin acente sözleşmesi olduğu belirtilmekle beraber, taraflar arasında acentelik ilişkisi olmadığını, davacının müvekkilinden 73.293,29 EURO talep etmesinin haksız olduğunu, dayanak belgeleri kabul etmediklerini, Jöty taleplerin sözleşmeye dayandırılmasının mümkün olmadığını, sözleşmelerde buna ilişkin bir hüküm olmadığını, davaya mesnet gösterilen tüm sözleşmelerin yabancı dilde yapıldığını, sözleşmeler İstanbul’da yapılmış olduğundan Türkçe yapılması gerektiğini, davacının yabancı dilde hazırlanan dava konusu sözleşmelere ve eklerine dayanamayacağını, Türkçe tercümeleri kabul etmediklerini, yeniden yeminli tercüman aracılığı ile tercüme edilmesini talep ettiklerini, bu nedenlerle, davanın reddine, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davacı yana yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLER ve GEREKÇE:
Dava,acentelik ve garanti sözleşmesinden kaynaklanan alacakların davalılardan tahsili istemine ilişkindir.
Tarafların aktif ve pasif dava ehliyetleri denetlenip uyuşmazlık konuları re’sen belirlenerek taraflarca gösterilen deliller toplanmış ve konunun incelenmesinde uzmanlık gerektiren yönler olduğundan bilirkişi incelemesi yaptırılmak suretiyle dava sonuçlandırılmıştır.
Taraflar tacir olup delil olarak ticari defterlere dayanıldığından TTK’nun 83 ilâ 85 ve HMK’nun 222 nci maddeleri uyarınca tarafların ticari defter ve belgeleri üzerinde bilirkişi incelemesi yaptırılmıştır.
Bilirkişi Dr. … ve …. tarafından mahkememize sunulan 14/10/2021 havale tarihli bilirkişi raporunu özetle: Davacının, davalı …..’den, sözleşme kapsamında ödemeyi taahhüt ettiği, 240.000,00 EURO’luk bedeli talep edebileceğini, taraflar arasındaki sözleşmede yer alan “10.000,00 EURO ‘luk 24 aylık ödemede ….. veya ….. tarafından ödenecektir ” yönündeki ifade ve TTK. m. 7 hükmü dikkate alındığında, anılan bedelden her iki davalının da müteselsilen sorumlu olması gerektiğini, davacının davalı …..’den ayrıca sözleşmeden kaynaklanan 32.142,54 EURO’luk cari hesap alacağının tespit edildiğini bildirmişlerdir.
Bilirkişi Dr. …. ve … tarafından mahkememize sunulan 22.04.2020 havale tarihli bilirkişi ek raporunu özetle: Bilirkişi kurulunun kök raporundaki görüş ve kanaatinde herhangi bir değişiklik olmadığını bildirmişlerdir.
Uyuşmazlığın çözümü için öncelikle “kefalet” ve “garanti” sözleşmelerinin nitelikleri ile aralarındaki farklar üzerinde durulmasında yarar bulunmaktadır.
Kefalet sözleşmesi 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun (TBK) 581. ilâ 603. maddeleri arasında düzenlenmiştir. Garanti sözleşmesi ise Kanun tarafından düzenlenmemiş olmakla birlikte sadece belli bir garanti sözleşmesi türü olan “Üçüncü kişinin fiilini üstlenme ” 6098 sayılı TBK’nın 128. maddesinde eksik bir şekilde hükme bağlanmıştır.
Kişisel (şahsi) teminat sözleşmelerinin alt kavramlarını oluşturan kefalet ve garanti sözleşmelerinin temel amaçları, esas itibariyle asıl borç ilişkisinin tarafı olmayan üçüncü kişilerce, alacaklıya şahsi teminat (güvence) verilmesidir. Her iki sözleşme de temel amaçları itibari ile aynı hedefe yönelmekle birlikte, gerek doktrinde, gerekse bu konudaki uygulamanın öncüsü niteliğindeki 11.06.1969 tarihli ve 1969/4 E, 1969/6 K. sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararındaki (YİBK) belirlemelere göre, her iki sözleşme arasında temel farklar bulunmaktadır. Nitekim, Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 04.07.2001 tarihli ve 2001/19-534 E, 2001/583 K. sayılı kararında da her iki sözleşme arasındaki temel farklar belirtilmiştir.
Öncelikle 8 6098 sayılı TBK’nın 583/1. maddesi gereğince kefalet sözleşmesinin geçerliliği yazılı şekilde yapılmasına ve kefilin bu sözleşmede sorumlu olacağı miktarın gösterilmesine bağlıdır.Ayrıca kefilin sorumlu olduğu azami miktar ile kefalet tarihinin kefilin kendi el yazısıyla yazılmasına bağlı olacağı düzenlenmiştir. Garanti sözleşmesinde ise şekil serbestisi geçerli olup, verilen garantinin belli bir limite bağlanmış olmasına da gerek yoktur.
Öte yandan, 6098 sayılı TBK’nın 591. maddesi gereğince kefalet sözleşmesinde kefil, borçluya ait bütün def’ileri alacaklıya karşı ileri sürebilme hakkına sahipken, garanti sözleşmesinde üçüncü kişi sözleşme ilişkisine tamamen yabancı olduğundan garanti verenin üçüncü kişiye ait def’ileri ileri sürme hakkı bulunmamaktadır.
6098 sayılı TBK’nın 585/1. maddesi gereğince adi kefalette, kefilin sorumluluğu asıl borçlu aleyhine girişilecek takibin sonuçsuz kalması koşuluna bağlı olduğu halde garanti sözleşmesinde risk gerçekleştiğinde garanti alan derhal garanti verene başvurabilecektir.
Bunların dışında 6098 sayılı TBK’nın 596. maddesi gereğince kefil kefaletten doğan borcunu ödedikten sonra ödeme nispetinde alacaklının haklarına halef olup, asıl borçluya rücu edebilirken, garanti sözleşmesinde garanti verene bu şekilde bir kanuni halefiyet hakkı tanınmış değildir.
Nihayet 6098 sayılı TBK’nın 598/1. maddesi gereğince kefalet sözleşmesinde kefilin sorumluluğu asıl borcun geçerli oluşuna ve devamına bağlı iken, garanti sözleşmesinde ise sorumluluk asıl borçtan tamamen bağımsız olup, üçüncü şahsın borcunun herhangi bir nedenle geçersiz olması garanti verenin sorumluluğunu etkilemeyecektir.
Bu farklı hüküm ve sonuçlardan anlaşılacağı üzere, garanti veren kişinin sorumluluğu, kefalet veren kimsenin sorumluluğundan çok daha ağır koşullara tabi tutulmuştur. Bu nedenle sözleşmenin niteliğinin tespit ve yorumunda teminat veren kimsenin iradesi de bu yönden titizlikle değerlendirilmelidir. İşte bu nedenledir ki, doktrinde ve uygulamada her iki sözleşmenin birbirinden ayırt edilebilmesi için çeşitli kıstaslar belirlenmiştir.
Bu kıstaslardan ilk grubu yardımcı olarak belirlenen kıstaslar oluşturur ki, bunlar ana hatları itibariyle; sözleşmede kullanılan deyimler, üstlenilen rizikonun niteliği, borçlu yerine ifa veya tazminat ödeme yükümlülüğü, para borcunun tekeffülü veya bir fiilin tekeffülü gibi kıstaslardır. Bunlar, aşağıda belirtilecek ana kıstasların yanında kullanılması mümkün olan fer’i nitelikteki kıstaslardır.
Yine doktrin ve uygulamada belirlenmiş olan ana kıstaslara gelince; bunlardan ilki, asli-fer’i yükümlülük kıstasıdır. Kefalet sözleşmesini garanti sözleşmesinden ayırt eden en bariz nitelik, kefaletin fer’i olmasına karşılık garanti sözleşmesinin bağımsız ve asli niteliğidir. Garanti sözleşmesi ile garanti veren bağımsız bir borç altına girmekte olup, bu yükümlülüğün bir başka borç ile ilgisi bulunmamaktadır. Garanti alanın üçüncü kişilerle ilişkisi, üçüncü kişinin bir yükümlülük altında bulunması, garanti sözleşmesinin niteliğine tamamen yabancıdır. Kefalette ise, asıl olan bir başka borcun (temel ilişki) olması ve verilen teminat ile o borcun ödenmesinin sağlanmasıdır. Ayrıca kişisel teminat içeren bir sözleşmede bir başka borç ilişkisine yollamada bulunulması da fer’ilik karinesini teşkil eder.
Ana kıstaslardan ikincisini, teminat verenin yükümlülüğünün kapsam ve niteliği teşkil eder. Buna göre, asıl borçlu gibi yükümlülük altına girme amacını taşıyan sözleşme kefalet, asıl borçlunun borcunu aşabilecek, bir başka deyimle, lehine taahhüt altına girilen alacaklının hiçbir şekilde zarara uğramayacağını temine yönelik sözleşme ise garanti sözleşmesi olarak nitelendirilmesi gerekmektedir.
Ana kıstaslardan bir diğeri ise, menfaat kıstası olup, bu kıstasa göre somut bir olayda teminat verenin şahsi bir menfaatinin bulunup bulunmadığına bakılacaktır. Kefalet ilişkisinde kefalet verenin genellikle bu ilişkide bir menfaat sağlama amacı olmadığı hâlde, garanti sözleşmesinde ilke olarak, garanti verenin bu ilişkiden bir menfaati olduğu kabul edilir. Ancak, menfaat her zaman açık olarak kendini göstermeyebilir. Kefalet sözleşmesinde kefil ile borçlu arasında gizli bir menfaat söz konusu olabileceği gibi hiçbir menfaate dayanmaksızın garanti sözleşmesi yapılabilmesi de mümkündür. O hâlde bu kıstas tek başına kesin bir ayırıma imkan vermemekte olup, menfaat kıstası diğer özelliklerle birlikte bulunursa bir garanti sözleşmesine işaret sayılabilir.
Nihayet, ana kıstaslardan bir diğeri de kişiye yönelik teminat verme kıstasıdır. Bu kıstasa göre teminatın bir kişi göz önünde tutularak verilmesi halinde kefalet sözleşmesine işaret olunacaktır. Zira kefil, borç altına girerken alacağın her ne şekilde olursa olsun ödeneceğini değil, fakat bu borçlu tarafından ödeneceğini temin etmektedir. Başka bir deyişle kefilin ilgisi borçlunun şahsına yönelik olup, sonuç ikinci planda kalmaktadır. Garanti sözleşmesinde ise kişiye yönelik bir teminat verilmemekte, objektif olarak belli bir sonucun gerçekleşmesi amacına yönelik olarak teminat verilmektedir. Böylece teminatın bir kişi göz önünde tutularak verilmesi kefalet sözleşmesine, bir sonucun gerçekleşmesi için verilmesi ise garanti sözleşmesine işaret sayılacaktır. Her olayda diğer vakıalarla birlikte bu özelliğin de araştırılması gerekir (Bütün bu açıklamalar için bkz. Reisoğlu, Seza: Türk Kefalet Hukuku, Ankara, 2013, s. 121 vd.; Tandoğan, Haluk: Borçlar Hukuku Özel Borç İlişkileri C. II, Ankara, 1987, s. 818 vd.; Eren, Fikret: Borçlar Hukuku Özel Hükümler, Ankara, 2017, s. 766 vd.; Özen, Burak: Kefalet Sözleşmesi, İstanbul, 2017, s. 23 vd.; Gümüş, Mustafa Alper: Borçlar Hukuku Özel Hükümler C. II, İstanbul, 2014, s. 509 vd.).
Bu şekilde iki sözleşmenin nitelikleri ve farkları belirlendikten sonra, yukarıda açıklanan kıstaslara göre dava konusu sözleşmenin niteliğinin saptanması gerekmektedir.
Davacı ile davalı ….. Mümessillik ve diğer davalı arasında akdedilen Satış Acenteliği Sözleşmesi Ek- 2’de;
” ….. ve ….. ’su ile ….. ve ….. ’su Ocak ve Ağustos 2016 dönemi için 2016 yılı ve daha önceki yılarda … ’ya ödenmesi gerekilen … ’dan ileri gelen halen ….. tarafından ödenmesi gereken komisyon tutarları için garanti sunacasını beyan etmiştir ….. için işbu saranti … ve ….. şirket ortaklısı arasında yayılan karlar üzerinden uygulanabilir. Her 3 taraf ….., ….. ve .. iş.bu sözleşme tarihinde açılan tutar üzerinden anlaşırlar.
240.000,00 EURO, işbu tutar 31.08.2016’ya kadar 2 taraf arasında bütün borçları kapsar.
Taraflar 10.000,00 EURO olan 24 ödeme yani, OcakJ20l7’den Aralık/2018’e kadar 10.000,00 EURO ’luk 24 aylık ödemede ….. veya ….. tarafından ödenecektir.
Öncelikle …..’nin kârı 10.000,00 EURO olarak aylık geri ödeme için kullanılacak, böylelikle diğer işlemlerde …..’de stokta bulunan ürünleri sattığı gibi örneğin açıkta olan tutarların ödenmesi için kullanılabilir” hükümlerine havidir.
Sözleşmede yer alan “taraflar 10.000,00 EURO olan 24 ödeme yani, Ocak/2017’den Aralık/2018’e kadar 10.000,00 EURO luk 24 aylık ödemede ….. veya ….. tarafından ödenecektir” şeklindeki düzenleme ile ….. firmasının davacıya olan borcunun davalı ….. mümessillik tarafından ödeneceği anlaşılmaktadır.
Taraflar arasındaki sözleşmenin başlığı “Satış Acenteliği Sözleşmesi ” başlığını taşımakta olup, sözleşmenin giriş kısmında sözleşmenin “garanti” sözleşmesi olduğundan sözleşmede kullanılan sözcük ve deyimlerin fer’i kıstaslardan olan “sözleşmede kullanılan deyimler” kıstasına göre ilk bakışta bir garanti sözleşmesi oluştuğu intibaı oluşuyor ise de, sadece bu deyim ve sözcüklere dayanılarak sözleşmenin niteliğinin belirlenmesi doğru olmayacağı gibi mümkün de değildir. Nitekim yukarıda değinilen 11.06.1969 tarihli ve 1969/4 E, 1969/6 K. sayılı YİBK’da da banka teminat mektuplarında kullanılan kefalet sözcüğü vurgulamasına rağmen, bu ilişkinin bir kefalet değil, garanti sözleşmesi niteliğinde olduğu açık bir şekilde kabul edilmiştir.
Ana kıstasların dava konusu sözleşmeye uygulanmasına gelince; yukarıda da değinildiği üzere, davalı ….. Mümessillki tarafından borçlu ….. Danışmanlık firmasının davacıya olan borcunun ödenmesi konusunda garanti verilmiştir. O hâlde borçlu ile davacı arasındaki borçlar için davalı ….. Mümessilik tarafından garanti verildiği gözetildiğinde buradaki garanti beyanı, bağımsızlığını ve asli niteliğini kaybetmemiş, fer’i nitelik yani asıl borca bağlı hâle gelmemiştir.Bu hâliyle davalı ….. Mümessillki tarafından verilen garanti ile ….. firmasının davacıya olan borcunun ödeneceği garantisi verilmiştir. Keza, garanti veren sözleşme ile bağımsız bir borcu yüklenmiş olduğundan ikinci ana kıstas bakımından da bir garanti sözleşmesinin varlığı söz konusudur.
Diğer bir ana kıstas olan, teminat veren kimsenin bu sözleşmeyi yapmakta menfaati olup olmadığının da incelenmesi gerekmektedir. Teminat veren ….. Mümessillik bu şekilde davacı ile olan sözleşmesinin yenilenmesini sağladığı, dava konusu sözleşmeyi yapmakta menfaatinin olduğu görülmektedir.Bu durumda menfaat kıstası diğer kıstaslarla birlikte değerlendirildiğinde dava konusu sözleşmenin garanti sözleşmesi olduğunu göstermektedir.
Nihayet, kişiye yönelik teminat verme kıstasına bakılacak olursa, dava konusu sözleşmede teminat vereninin amacının borçlu ….. Danışmanlık firmasına yönelik olmadığı ve borcun bu borçlu tarafından ödeneceğinin teminatı olarak garanti verilmediği ,bağımsız ve objektif bir sonucun gerçekleşmesine yönelik teminat verildiği anlaşılmaktadır.Sözleşmede yer alan ” 10.000,00 EURO’luk 24 aylık ödemede ….. veya ….. tarafından ödenecektir” yönündeki ifade de dikkate alındığında,buradaki teminat beyanının,bağımsız ve asli nitelikte olduğu,fer’i yani asıl borca bağlı bir nitelik taşımadığı anlaşıldığından taraflar arasındaki sözleşmenin garanti sözleşmesi olarak değerlendirilmesi gerekmektedir.
Davacının, davalı …..’den, sözleşme kapsamında ödemeyi taahhüt ettiği, 240.000,00 EURO’luk bedeli talep edebileceğinin kabulü gerekir. Taraflar arasındaki sözleşmede yer alan “10.000,00 EURO’luk 24 aylık ödemede ….. veya ….. tarafından ödenecektir” yönündeki ifade ve TTK. m. 7 hükmü dikkate alındığında, anılan bedelden her iki davalının da müteselsilen sorumlu olması gerektiği açıktır.
Bununla birlikte taraflar arasındaki sözleşmede “….. için işbu garanti, Mabo ve ….. şirket ortaklığı arasında yapılan kârlar üzerinden uygulanabilir” hükmüne yer verildiğinden anılan tutar ancak yapılan kârlardan tahsil edilebilecektir. Ancak bilirkişi raporu ile de tespit edilmiş olunduğu üzere, davalı ….., sözleşmeden kaynaklanan diğer ödeme yükümlülüklerini yerine getirmediğinden, bir başka deyişle sözleşmeyi ihlâl ettiğinden ve sözleşmede borcun diğer ticari işlemlerden elde edilecek kârlarla da ödenebileceğinin kararlaştırılması ve garanti edilen borcun sadece kârdan ödenebileceğinin kabul edilmesinin hakkaniyete uygun olmaması karşısında davalı …..’nin sözleşmeden beklenen kârın gerçekleşmediği gerekçesiyle anılan bedelden sorumlu olmayacağına ilişkin iddiasının kabulüne olanak bulunmamakta olup davacının bu alacak kalemine ilişkin talebinin kabulü ile 240.000,00 EURO alacağın yargılama sırasında iflas eden davalı ….. Danışmanlık firmasının iflas masasına tahsilde tekerrür oluşturmamak kaydıyla kayıt ve kabulüne,yine garanti veren sıfatından dolayı diğer davalı ….. Mümessillik firmasından 10.000,00€ ‘suna dava tarihinden ,bakiye 230.000,00 €’suna ise ıslah tarihi olan 14/09/2020 tarihinden itibaren avans faizini geçmeyecek şekilde 3095 Sayılı Kanunun 4/a maddesi uyarınca kamu bankalarının aynı yabancı para türünden 1 yıl süreli mevduata uyguladıkları en yüksek faizi ile birlikte fiili ödeme günündeki T.C Merkez Bankası döviz satış kuru üzerinden hesaplanacak Türk Lirası karşılığının davalıdan müteselsil borçlu diğer davalıdan yapılacak tahsilat ile tekürrür oluşturmamak kaydıyla tahsiline karar vermek gerekmiştir.
Davacı garanti sözleşmesinden kaynaklanan alacağı dışında yine satış acenteliği sözleşmesi kapsamında bir takım alacak kalemleri yönünden davalı ….. Mümessillik firmasından alacağının tahsili amacıyla da dava açmıştır.Bu alacak kalemleri ile ilgili değerlendirme ise aşağıda yapılmıştır.Buna göre,
Davacı, 15.000,00 EURO alacağının 10.10.2016 tarihinde yeni ofis kiralanmasına ilişkin akdedilen sözleşmeden kaynaklandığını, sözleşmede Ocak 2017’den Aralık 2017’ya kadar 12 ay boyunca 1.250,00 EURO olarak geri ödenmesinin kararlaştırıldığını, davalı ….. tarafından ödemenin yapılmadığını, iddia etmiştir.
Bilirkişi raporunda, davalı ticari defterlerinin incelenmesinde, bu bedel 17.10.2016 tarihinde davacının alacağına havale masrafı düşülmüş olarak 14.980,00 EURO işlenmiştir. Yani davacının talep ettiği alacak, davalı ticari defterlerinde cari hesap ilişkisi içerisinde zaten davacının alacağına işlenmiştir.
Davacı 31.019,17 EURO alacaklı olduğunu, … isimli ortak müşterileri için davalı şirkete avans ödemesi yapıldığını, ayrıca yapılan diğer masraflar nedeniyle müvekkilinin alacaklı olduğunu, 25.000,00 EURO ilk avans ödemesinin 12.05.217 tarihinde, 3.900,00 EURO’nun 09.06.2017 tarihinde yapıldığını ayrıca 2.119,17 EURO masraf yapıldığını, davalının ise geri ödeme yapmadığını iddia etmiştir.
Davalı ticari defterlerinde, 12.05.2017 tarihinde 25.000,00 EURO havale, masraflar düşüldükten sonra 24.970,00 EURO olarak davacı alacağına kaydedilmiştir. 09.06.217 tarihinde gönderildiği söylenen 3.900,00 EURO havale, 7.500,00 EURO olarak davacı alacağına işlenmiştir. 2.119,17 EURO masraf talebi açısından ise dosya içerisinde dayanak bir bilgi ve belge görülmediğinden davacı alacağı olarak değerlendirilmesi mümkün değildir.
Davacı, 9.000,00 EURO alacağı olduğunu, …. isimli ortak müşterileri için davalı …..’ye avans ödemesi yapıldığını, 8.000,00 EURO’nun 23.05.2017 tarihinde yapıldığını, 1.000,00 EURO müvekkilince masraf yapıldığını iddia etmiştir.
Davalı ticari defterlerinde 23.05.2017 tarihinde davacıdan masraflar düşüldükten sonra 9.985,00 EURO havale girişi yapılmıştır. Yani davacının iddia ettiği alacak cari hesap ilişkisi içerisinde zaten davacımn alacağına işlenmiştir. 1.000,00 EURO masraf talebi için dosya içerisinde dayanak bir bilgi ve belge görülmediğinden davacı alacağı olarak değerlendirilmesi mümkün değildir.
Davacı, 15.332,50 EURO alacaklı olduğunu, Şubat 2017 tarihinde …’te düzenlenen ”….” tekstil fuarına katılım için 21.744,73 EURO fuar ücreti ödendiğini, davalıya 21.744,73 EURO gönderildiğini, davalının …’den 10.0000,00 USD mali destek aldığını, anlaşma gereği, fuar için yapılan giderin yarısının ve elde edilen karın yarısının müvekkiline ödenmesi gerektiğini, fuar ücretinin yarısının 10.872,50 EURO, davalı yanca tahsil edilen 10.000,00 USD’nin yarısı olan 4.460,00 EURO davalının borcu olduğunu, iddia etmiştir.
Davalı yan 04.01.2017 tarihinde davacıdan 21.717,99 EURO havale girişi yapmıştır. Davacı bu havaleden kaynaklı kendisinin 15.332,50 EURO alacaklı olduğunu iddia etmekle birlikte, davalı davacı alacağına 21.717,99 EURO işlemiştir. Yani davacının talep ettiği bedelden daha fazlası davalı tarafından davacı alacağına zaten işlenmiştir.
Davacı, 2.103,97 EURO alacaklı olduğunu, yapılan satışlardan komisyon olarak alması gereken kısımların faturalandırıldığını, davalının bu ödemeyi de yapmadığını, iddia etmiştir. 
Davalı ticari defterlerinde 20.11.2016 tarihinde 2.103,97 EURO bedelli fatura davacı alacağına işlenmiştir.
Davacı, 605,65 EURO alacaklı olduğunu, bunun satılan tekstil ürünlerinde kullanılan etiketlerin bedeli olduğunu, faturalandınlarak davalıdan talep edildiğini, ödemelerin yapılmadığını, iddia etmiştir.
Davacı tarafından davalıya 30.06.2017 tarihinde 605,65 EURO bedelli etiket faturası düzenlenmiştir. Ancak bu fatura davalı kayıtlarında bulunmamaktadır. İşbu nedenle davacının fatura içeriği etiketlerin davalı ile ortak olan müşterilere ait ürünler için kullanıldığını ispat edemediğinden bu bedel davacı alacağı olarak değerlendirilemez.
Davacı vekili,müvekkilinin 232,00 EURO alacaklı olduğunu, bunu müvekkili tarafından ödenen gümrük bedellerinden kaynaklandığını, Belçika’da ödenmek zorunda kalman gümrük bedellerinin faturalandırıldığını, ödemelerin yapılmadığını, iddia etmiştir.
Davacı iddialarına dayanak … firmasına ait 2 ad. 232,00 EURO bedelli faturaları sunmuştur. Faturaların içeriğinden davalının gönderdiği ürünlerle ilgili masraflar olduğu görülmüştür. Dolayısıyla 232,00 EURO davacı alacağı olarak değerlendirilmesi gerekmetedir.
Netice olarak; davalı ticari defterlerinde davacıya ait ayrı bir cari hesap takip edilmektedir. Davacının borcuna davacıya kesilen faturalar işlenmiş, alacağına ise davacının gönderdiği ve alacak olarak talep ettiği tüm bedeller (masraflar hariç) işlenmiştir. Davalının fatura bedellerinden alacağı kaldığı için cari hesap ilişkisi içerisinde, davacı talep ettiği gibi davalıdan 31.910,54 EURO alacaklıdır.
Davacının masraf olarak talep ettiği alacak kalemlerinden sadece 232,00 EURO’luk gümrük masrafı davacı alacağı olarak değerlendirilmesi gerektiğinden davacının, davalı ….. Mümessillki firmasından 32.142,54 EURO alacaklı olduğu tarafların ticari defter ve belgelerinden tespit edildiğinden,davacının,davalı ….. Mümessillik Ltd.Şti. Aleyhine diğer alacak kalemleri için açtığı alacak davasının ıslah edilmiş haliyle kabulüne, 32.142,54 € alacağın 10.000,00€ ‘suna dava tarihinden bakiye 22.142,540 €’suna ise ıslah tarihi olan 14/09/2020 tarihinden itibaren avans faizini geçmeyecek şekilde 3095 Sayılı Kanunun 4/a maddesi uyarınca kamu bankalarının aynı yabancı para türünden 1 yıl süreli mevduata uyguladıkları en yüksek faizi ile birlikte fiili ödeme günündeki T.C Merkez Bankası döviz satış kuru üzerinden hesaplanacak Türk Lirası karşılığının davalıdan tahsili ile davacıya verilmesi gerektiği sonucuna varılarak aşağıdaki gibi hüküm fıkrası oluşturulmuştur.
HÜKÜM:Yukarıda açıklanan nedenlerle;
A)1-Davacının,davalı ….. Danışmanlık San.ve Dış Ticaret Ltd.Şti. Aleyhine açtığı alacak davasının kayıt kabul davasına dönüştüğü anlaşıldığından,bu davalı aleyhine açılan davanın KABULÜ ile; 240.000,00 € alacağın müflis ….. Danışmanlık San.ve Dış Ticaret Ltd.Şti.’nin iflas masasına müteselsil borçlu diğer davalıdan yapılacak tahsilat ile tekürrür oluşturmamak kaydıyla İİK’nın 235/1 nci maddesi uyarınca KAYIT VE KABULÜNE,
B)1-Davacının,davalı ….. Mümessillik Ltd.Şti. Aleyhine garanti sözleşmesine dayanarak açtığı alacak davasının KABULÜ ile ;240.000,00 € alacağın 10.000,00€ ‘suna dava tarihinden ,bakiye 230.000,00 €’suna ise ıslah tarihi olan 14/09/2020 tarihinden itibaren avans faizini geçmeyecek şekilde 3095 Sayılı Kanunun 4/a maddesi uyarınca kamu bankalarının aynı yabancı para türünden 1 yıl süreli mevduata uyguladıkları en yüksek faizi ile birlikte fiili ödeme günündeki T.C Merkez Bankası döviz satış kuru üzerinden hesaplanacak Türk Lirası karşılığının davalıdan müteselsil borçlu diğer davalıdan yapılacak tahsilat ile tekürrür oluşturmamak kaydıyla tahsili ile davacıya VERİLMESİNE,
2-Davacının,davalı ….. Mümessillik Ltd.Şti. Aleyhine diğer alacak kalemleri için açtığı alacak davasının KABULÜ ile ; 32.142,54 € alacağın 10.000,00€ ‘suna dava tarihinden bakiye 22.142,540 €’suna ise ıslah tarihi olan 14/09/2020 tarihinden itibaren avans faizini geçmeyecek şekilde 3095 Sayılı Kanunun 4/a maddesi uyarınca kamu bankalarının aynı yabancı para türünden 1 yıl süreli mevduata uyguladıkları en yüksek faizi ile birlikte fiili ödeme günündeki T.C Merkez Bankası döviz satış kuru üzerinden hesaplanacak Türk Lirası karşılığının davalıdan tahsili ile davacıya VERİLMESİNE,
3- Alınması gerekli ¨113.352,87 karar ve ilam harcının peşin alınan ¨21.827,30 harç ile ¨38.500,00 ıslah harcının mahsubu ile bakiye ¨73.025,57 harcın davalı ….. Mümessillik Ltd.Şti.’den alınarak hazineye İRAD KAYDINA,(Bu harcın ¨59,30’sinden davalı iflas idaresinin diğer davalı ile birlikte müteselsilen sorumlu tutulmasına)
4-Davacı tarafından ödenen ¨35,90 Başvurma Harcı, ¨1.827,30 Peşin harç ve ¨38.500,00 ıslah harcının davalı davalı ….. Mümessillik Ltd.Şti.’den alınarak davacıya VERİLMESİNE,(Bu miktarın ¨35,90’lik başvuru harcı ve ¨59,30’lik peşin harçtan davalı iflas idaresinin diğer davalı ile birlikte müteselsilen sorumlu tutulmasına)
5-Davacı tarafından yapılan 27 tebligat+posta ¨ 298,70 ,bir bilirkişi inceleme ücreti ¨3.600,00 olmak üzere toplam ¨3.898,70 yargılama giderinin davalı ….. Mümessillik Ltd.Şti. İle davalı iflas idaresinden müştereken ve müteselsilen alınarak davacıya VERİLMESİNE,
6-Davacı kendisini bir vekil ile temsil ettirdiği anlaşıldığından karar tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT’ne göre hesap edilen ¨90.878,62 ücreti vekaletin davalı ….. Mümessillik Ltd.Şti..’den tahsili ile davacıya VERİLMESİNE, (Bu miktarın ¨4.080,00’lik kısmından davalı iflas idaresinin diğer davalı ile birlikte müteselsilen sorumlu tutulmasına)
8-Kararın kesinleşmesine kadar yapılan yargılama giderlerinin davacı tarafından peşin olarak yatırılan ¨ 600,00 yargılama gider avansından mahsubu ile bakiye kısmın karar kesinleştiğinde davacıya İADESİNE,
5235 sayılı Kanunun geçici 2’nci maddesine göre ,Bölge Adliye Mahkemeleri’nin kurulmasına ve 20 Temmuz 2016 tarihinde göreve başlamalarına dair kararların 07/11/2015 tarih ve 29525 sayılı Resmî Gazete’de ilan edildiği anlaşılmakla;6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 341 ilâ 360’ncı madde hükümleri uyarınca,mahkememize veya aynı sıfattaki başka bir mahkemeye verilecek dilekçe ile kararın tebliğinden itibaren iki hafta içerisinde (kayıt kabul davası yönünden 10 gün) veya istinaf dilekçesi kendisine tebliğ edilen taraf,başvuru hakkı bulunmasa veya başvuru süresini geçirmiş olsa bile, mahkememize veya aynı sıfattaki başka bir mahkemeye vereceği cevap dilekçesi ile iki hafta (kayıt kabul davası yönünden 10 gün) içerisinde İSTİNAF yolu açık olmak üzere davacı vekili ile davalı ….. Mümessillik vekilinin yüzlerine karşı,davalı iflas idaresinin yokluğunda oybirliğiyle verilen karar açıkça okunup,usulen anlatıldı.21/01/2021

Başkan …
☪e-imzalıdır.☪
Üye …
☪e-imzalıdır.☪
Üye …
☪e-imzalıdır.☪
Katip …
☪e-imzalıdır.☪