Emsal Mahkeme Kararı Bakırköy 3. Asliye Ticaret Mahkemesi 2018/1068 E. 2022/591 K. 26.05.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. BAKIRKÖY 3. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2018/1068
KARAR NO : 2022/591

DAVA : İtirazın İptali (Ticari Satımdan Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 08/11/2018
KARAR TARİHİ : 26/05/2022
GEREKÇELİ KARARIN
YAZILDIĞI TARİH : 26/06/2022

Mahkememizde görülmekte olan İtirazın İptali (Ticari Satımdan Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
İDDİA:
Davacı vekili tarafından Bakırköy Nöbetçi Asliye Ticaret Mahkemesi’ne hitaben yazmış olduğu 08/11/2018 harçlandırma tarihli dava dilekçesinde özetle; Müvekkilinin davalıya ait inşaatlarda mermer işlerini yaptığını, yapılan işler karşılığında davalıya irsaliyeli faturalar kesildiğini, müvekkilinin faturaların karşılığını tahsil edemediğini, alacağın tahsili için Bakırköy …. İcra Müdürlüğü’ nün … Esas sayılı dosyası ile icra takibinin başlatıldığını, davalının takibe itiraz ettiğini, fatura bedellerini ödediğine dair herhangi bir delil sunmadığını, müvekkilinin yüklendiği edimleri yerine getirdiğini hak ediş beyanlarından sabit olduğunu, davalının 2 ad. faturadan dolayı 478.973,92 TL borcu olduğunu, faturaların davalı şirket kayıtlarına alındığını beyan ederek, İzah edilen nedenlerle, davalının itirazının iptaline, takibin devamına, davalı aleyhine %20 den aşağı olmamak üzere icra inkar tazminatına hükmedilmesine, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davalı yana yükletilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
SAVUNMA:
Davalı vekili tarafından 17/01/2019 havale tarihli cevap dilekçesinde özetle; Dava konusu edilen fatura alacaklarına konu, davacı tarafından görülecek edimlerin ifa edilmediğini, bu nedenle fatura münderecatındaki alacak haklarının oluşmadığını, faturaya dayalı takiplerde söz konusu takibin geçerlilik kazanması adına faturaya konu işin akdi olarak ispatı gerektiğini, sözleşmeye dayanmayan faturanın soyut olarak muhatabına gönderilmesi ve muhatabın faturaya itiraz etmemiş olmasının onun kesinleştiği sonucunu doğurmayacağını, Müvekkilinin 2 büyük projesinden biri olan … projesinin, söz konusu proje sürdürülürken 2018 yılı Ağustos ayında … ve beraberindeki 20-30 kişilik silahlı grubun, dava konusu projeyi işgal ederek müvekkili şirket yetkilisi ve bir kısım çalışanlarının girmesine engel olduklarını, inşaatın faaliyetlerini durdurduklarını, Müvekkili şirketin davacının işlerini eksik yapmasına rağmen, alacaklı olduğu … adına olan 2 dairesini davacıya devrederek borcun sonlandırdığını, davacının almış olduğu 2 daireye rağmen huzurdaki davayı açtığını, İzah edilen nedenlerle, Esenyurt Tapu Sicil Müd. müzekkere yazılarak, … İli … İlçesi, .. Köyü … Ada, … Parsel A Blok 25. Kat 235 nolu daire ve B Blok 13. Kat 122 nolu dairelerin kimlerin adına kayıtlı olduklarının sorulmasına, takibin iptaline, davacı aleyhine 4620 kötü niyet tazminatına hükmedilmesine, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davacı yana yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLER VE GEREKÇE:
Dava,davacının,faturaya dayalı bakiye cari hesap alacağının tahsili için davalı aleyhine giriştiği icra takibine vâki itirazın İİK’nun 67.maddesi gereğince iptali ile takibin devamına ve icra inkâr tazminatı istemine ilişkindir.
Bakırköy …. İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı takip dosyası incelendiğinde; Davacı …. Yapı tarafından, 27.08.2018 tarihinde Bakırköy ….İcra Müdürlüğü’nün … E. Sayılı dosyası ile davalı …. İnşaat’a ödeme emri gönderildiği, 2 ad. Faturadan kaynaklı 478.973,92 TL asıl alacak, 5.610,94 TL işlemiş faiz olmak üzere, toplam 484.584,86 TL’nin yıllık %9 yasal faiz oranı ile tahsili için icra takibi başlatıldığı, TBK 100 mad. gereği kısmi ödemelerin öncelikle faiz ve ferilerine mahsubunun talep edildiği, Davalının ödeme emrini 07.09 2018 tarihinde tebliğ aldığı, davalı vekilinin 11.09.2018 tarihinde, takip konusu borca ve tüm ferilerine itirazı neticesinde, takip durduğu, davanın yasal bir yıllık süre içerisinde açıldığı anlaşılmıştır.
Tarafların aktif ve pasif dava ehliyetleri denetlenip uyuşmazlık konuları re’sen belirlenerek taraflarca gösterilen deliller toplanmış ve konunun incelenmesinde uzmanlık gerektiren yönler olduğundan bilirkişi incelemesi yaptırılmak suretiyle dava sonuçlandırılmıştır.
Bilirkişi SMMM … tarafından mahkememize sunulan 06/08/2019 havale tarihli bilirkişi raporunda özetle; Davacı tarafından ibraz edilen 2017-2018 yılı ticari defterlerinin usulüne uygun bir şekilde açılış kapanış tasdiklerinin yaptırıldığı, ticari defter kayıtlarının birbirini teyit eder şekilde tutulduğu, ticari defterlerinin davacı lehine delil niteliğinin sayın mahkemenin takdirlerinde olduğu, ayrıntılı tespitler ışığında, yanlar arasında davacı tarafından davalıya Mermer işleri vs. yapılması şeklinde ticari ilişki kurulduğu, Davacı ticari defterlerinde icra takip tarihinde, davacı …. Yapı- …’ ın, Davalı …. İnşaat ve Tic. Ltd. Şti.’den 301.322,05 TL alacaklı olduğu, Davacı tarafında ibraz edilen hak ediş raporu ve teslim tutanaklarından, davacının alacağına dayanak fatura muhteviyatı hizmetin ve malın davalıya teslim edildiğine kanaat edildiği, keza davalı vekilinin beyanlarında borcun ödendiğini iddia etmesinin de bu kanaati doğruladığı, Davalı vekilinin, 3. Kişilere 2 adet gayrimenkul devredilerek davacıya olan borcun sonlandırıldığı iddialarının ispata muhtaç ve ticari hayatın olağan akışına aykırı olduğu, Davacı alacağının kabulü halinde, icra takip tarihinden sonra %9 oranında yasal faiz talep ettiği ve uygun olduğu görüş ve kanaatine varılmıştır.
Bilirkişi SMMM … tarafından mahkememize sunulan 20/04/2022 havale tarihli bilirkişi ek raporunda özetle; Davacı ticari defterlerinde icra takip tarihinde, davacı …. Yapı-….ın, davalı … İnşaat ve Tic. Ltd. Şti.’den 301.322,05 TL alacaklı gözüktüğü, davacı alacağının takip ve dava konusu edilen 2 adet faturadan kaynaklandığı, ayrıca davacının karşılıksız çeklerden kaynaklı olarak davalıdan 390.000,00 TL alacağı olduğu, Davalı tarafından davacıya borçlarının ifası için devredilen 2 adet gayrimenkulün devir tarihi olan 13.09.2018 tarihi itibari ile kargas olarak rayiç değerinin 2 x 143.070,00= 286.140,00 TL olduğu, davacı ticari defterlerinde gayrimenkul bedellerinin davalı borcundan düşülmemiş olduğu, dolayısıyla, davacının takip ve dava konusu edilen 2 adet faturadan kaynaklı olarak davalıdan 478.973,92 TL değil 301.322,05 TL alacaklı olduğu, işbu dava konusu olmayan karşılıksız çeklerden kaynaklı olarak ise 390.000,00 TL alacaklı olduğu, Davalının borçlarının ifası uğruna davacıya devrettiği ve devir tarihi olan 13.09.2018 tarihi itibarı ile toplam rayiç değeri 286.140,00 TL olan gayrimenkul bedellerinin, davacının işbu dava konusu 2 adet faturadan kaynaklı alacağı olan 301.322,05 TL’den mi, yoksa karşılıksız çeklerden olan alacağı 390.000,00 TL’den mi mahsup edileceğinin mahkemenin takdirlerinde olduğu, Davacı alacağının kabulü halinde, icra takip tarihinden sonra % 9 oranında yasal faiz talep ettiği ve uygun olduğu görüş ve kanaatine varılmıştır.
Dava itirazın iptali davasıdır.Bilindiği üzere, 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu (İİK)’nun 67.maddesi uyarınca itirazın iptali davası; alacaklının, icra takibine karşı borçlunun yaptığı itirazın iptali ile İİK’nun 66.maddesine göre itiraz üzerine duran takibin devamını sağlayan bir eda davası olup, itirazın tebliğinden itibaren bir yıllık süre içinde açılan davada borçlunun itirazında haksızlığının belirlenmesi ve alacağın likit olması halinde, istem varsa borçlu aleyhine icra inkar tazminatına da hükmedilebilir.(Baki Kuru, İcra ve İflas Hukuku, 2006, s.219,223) Öncelikle şunu belirtmek gerekir ki bir ticari ilişki ve bu ilişkiden kaynaklı alacağının olduğunu iddia eden taraf bunu usulü dairesinde ispat etmesi gerekir. İspatın konusu , ispat yükünün kimde olduğu ve ispat vasıtalarının neler olduğu 6100 sayılı HMK.nun 187 ,190 ve 200’ncü maddelerinde açıkça belirtilmiştir.
İspatın konusu HMK.nun 187’nci maddede “İspatın konusunu tarafların üzerinde anlaşamadıkları ve uyuşmazlığın çözümünde etkili olabilecek çekişmeli vakıalar oluşturur ve bu vakıaların ispatı için delil gösterilir. Herkesçe bilinen vakıalarla, ikrar edilmiş vakıalar çekişmeli sayılmaz.” Şeklinde belirtilirken, ispat yükünün kimde olduğu ise HMK.nun 190’ncı maddesinde “İspat yükü, kanunda özel bir düzenleme bulunmadıkça, iddia edilen vakıaya bağlanan hukuki sonuçtan kendi lehine hak çıkaran tarafa aittir. Kanuni bir karineye dayanan taraf, sadece karinenin temelini oluşturan vakıaya ilişkin ispat yükü altındadır. Kanunda öngörülen istisnalar dışında, karşı taraf, kanuni karinenin aksini ispat edebilir.”düzenlemesi ortaya konmuştur.
İspat vasıtaları ise HMK.nun 200’ncü maddesinde “Bir hakkın doğumu, düşürülmesi, devri, değiştirilmesi, yenilenmesi, ertelenmesi, ikrarı ve itfası amacıyla yapılan hukuki işlemlerin, yapıldıkları zamanki miktar veya değerleri ikibinbeşyüz Türk Lirasını geçtiği takdirde senetle ispat olunması gerekir.Bu hukuki işlemlerin miktar veya değeri ödeme veya borçtan kurtarma gibi bir nedenle ikibinbeşyüz Türk Lirasından aşağı düşse bile senetsiz ispat olunamaz. Bu madde uyarınca senetle ispatı gereken hususlarda birinci fıkradaki düzenleme hatırlatılarak karşı tarafın açık muvafakati hâlinde tanık dinlenebilir.”düzenlemesi ile ispatın nasıl yapılacağı gösterilmiştir.
Yargıtay İçtihadı Birleştirme Büyük Genel Kurulu’nun 27/06/2003 tarih ve 2001/1 E., 2003/1 K. sayılı ilamında da açıklandığı üzere;
Bir faturayı alan kişi aldığı tarihten itibaren sekiz gün içinde faturanın içerdiği bilgilere itiraz etme hakkına sahiptir. Aksi taktirde faturanın içeriğini kabul etmiş sayılır. (6102 sayılı TTK’nın m. 21/2.) Bu hüküm, fatura içeriğinden kabul edilen hususlara ilişkin olarak, faturayı düzenleyenin lehine; adına fatura düzenlenenin aleyhine bir karine getirmektedir. Bu karine, faturanın ispat gücüne yönelik bir düzenlemeyi ortaya koymaktadır. Diğer anlatımla, fatura, düzenleyen aleyhine delil olduğu gibi, kendisi faturayı düzenlemediği halde tebliğinden itibaren sekiz gün içinde itiraz etmeyen aleyhine de delil olabilecektir. Faturanın adına tanzim edilen aleyhine ispat vasıtası olması, yani, faturayı alan kişinin fatura kendinden sadır olmamakla birlikte aleyhine delil teşkil etmesi TTK’nın 21. maddesinin 2. fıkrasında düzenlenen ve yukarıda ayrıntısı açıklanan bu karineden kaynaklanmaktadır. İşin bedeli sözleşme kurulurken kararlaştırılmış olup, fatura ise bu aşama ile ilgili değil, ifa safhası ile ilgili bir belgedir. Fatura öncesinde taraflar arasında borç doğurucu hukuki ilişkinin bulunması, faturanın da bu ilişki nedeniyle düzenlenmiş olması gerekir. Faturayı alan (faturayı defterlerine kaydetmemesi koşulu ile) akdi ilişkiyi inkâr ettiğinde, faturayı gönderenin önce akdi ilişkiyi kanıtlaması gerekir. Fatura, sözleşmenin kurulması safhasıyla ilgili olmayıp ifasına ilişkin olduğundan öncelikle temel bir borç ilişkisinin bulunması gerekir. TTK’nın 21. maddesinin 2. fıkrasındaki karine aksi ispat edilebilen adi bir karinedir. 2. fıkra gereği sekiz gün içinde faturaya itiraz edilmesi durumunda fatura içeriğinin doğru olduğunu faturayı düzenleyen tacirin ispat etmesi gerekir. Taraflar arasında bu tür bir sözleşme ilişkisi yoksa, düzenlenen belge fatura değildir. Bu belge belki icap olarak kabul edilebilir ki, buna itiraz edilmemesi, anılan 21/2. madde hükmü anlamında sonuç doğurmaz. Öte yandan, sadece faturanın tebliğ edilmiş olması akdi ilişkinin varlığını ispatlamaz. Karşı tarafın akdi ilişkiyi inkâr etmesi halinde tacir, öncelikle akdi ilişkiyi başkaca delillerle ispatlamalıdır. Akdi ilişkinin ispatlanamaması halinde faturanın anılan fonksiyonundan yararlanma imkânı yoktur. Faturanın ispat aracı olması, ancak niteliği gereği faturaya geçirilmesi gereken bilgiler (olağan içerik) hakkında geçerlidir. Sözleşmenin ifa safhasıyla ilgili olarak düzenlenen faturanın şekli ve kapsamının ne olması gerektiği konusunda, Türk Ticaret Kanunu’nda özel bir hüküm bulunmamakta, anılan Yasa’nın 21. maddesinde neyi ifade ettiği açıklanmaksızın faturanın içeriğinden söz edilmektedir. Faturanın zorunlu içeriği ve şekil şartlarına ilişkin ayrıntılı düzenleme Vergi Usul Kanunu’nda yer almaktadır. Faturanın olağan içeriği, akdin ifası ile ilgili hususlarla sınırlıdır (VUK’nın m. 230). Dolayısıyla, faturanın içeriği, faturanın bu temel niteliğine uygun olmadığı takdirde, sekiz günlük itiraz süresinin geçirilmesi bu hususları yazılı delil haline getirmez. Faturaya itiraz, faturanın teslim alındığı tarihten itibaren sekiz gün içinde yapılmalıdır. İtirazın sekiz gün içinde karşı tarafa varması şart değildir. Sekiz günlük süre, hak düşürücü süre veya zamanaşımı süresi değildir. Sadece ispat yükünün yer değiştirmesi açısından önem taşır. Sekiz günlük süre içinde itiraz edildiği taktirde, fatura içeriğinin sözleşmeye uygun olduğunu ispat külfeti faturayı veren tarafa ait iken, sekiz günlük sürenin geçmesinden sonra itiraz edilmesi halinde, fatura içeriğinin sözleşmeye uygun olmadığını ispat külfeti faturayı alan tarafa ait olur. Faturayı alan her türlü delille bu külfeti yerine getirebilir. (Geniş bilgi için Bkz: Prof. Dr. Sami Karahan, Ticari İşletme Hukuku, 23. Baskı, Eylül 2012, Konya; Sh 111 vd.)
Faturanın tebliği şekle bağlı değildir, yazılı veya sözlü herhangi bir şekilde yapılabilir. Muhatap hazır ise kendisine elden verilmesi, değil ise herhangi bir şekilde gönderilmesi mümkündür. Ancak, uyuşmazlık halinde ispat kolaylığı açısından, fatura tebliğinin noter aracılığıyla ya da imza karşılığı elden tebliğ yolu ile ya da telgraf, teleks yolu ile veya … aracılığıyla ya da faks çekilmesi yahut güvenli elektronik imza ile elektronik posta gönderilmesi şeklinde yapılması uygundur. Faturaların borçluya tebliğ edilip edilmediği, itiraza uğrayıp uğramadığı belirlenmeli, faturaların tebliğ edilmiş ve 8 günlük itiraz süresi içerisinde itiraz edilmemiş olduğunun tespiti halinde faturaların içeriğinin sözleşmeye uygun olduğunun alacaklı tarafça kanıtlanmış olduğu ve sadece fatura içeriğinin kesinleştiği, bunun aksinin yani faturaların içeriğinin sözleşmeye uygun olmadığının ve kesinleşmediğinin kanıt yükünün bu kez borçluya geçtiği kabul edilmelidir. Faturaların tebliğ edildiğinin alacaklı tarafça kanıtlanamaması ya da kanıtlanıp da süresinde iade edildiğinin borçlu tarafça kanıtlanması halinde, borçlu taraf alacaklının mal satmadığını savunmakta ise, faturaya konu malın teslim edildiğinin alacaklı tarafça kanıtlanması; borçlunun faturaları tebliğ alıp süresinden sonra iade etmesi halinde de faturanın alacaklı tarafça gönderilmesi şeklindeki icabı, borçlunun (faturayı defterine kaydetmemek ve mal teslim edilmediğini savunmak suretiyle), kabul etmemesi ya da borçlunun faturayı kendi defterine kaydetmekle birlikte süresinde itiraz ve iade etmesi halinde malın teslim edildiğini yine alacaklının kanıtlaması gerekeceğinden, bu doğrultuda alacaklının delillerinin toplanıp değerlendirilmesi, şayet borçlunun faturaları kendi defterlerine kaydetmesi (faturaları deftere kayıt öncesinde ya da sonrasında süresi geçtikten sonra itiraz ve iade etmiş olması) halinde alacaklının (mal satmış olsun ya da olmasın) HMK’nın 222. maddesi uyarınca alacağını ispatladığının kabul edilmesi gerektiği gözetilmelidir. Bu çerçevede somut olay değerlendirildiğinde,davalı,davacının eser sözleşmesi kapsamında yaptığı iş karşılığı düzenlenen faturaları defterine kaydettiği ve BA formunda vergi dairesine beyan ettiği anlaşıldığından davacının teslim olgusunu ispat ettiğini ispat etmiştir.
Tüm bu belirlemeler ışığında somut olay değerlendirildiğinde;Davacı ile davalı arasında, davacı tarafından,eser sözleşmesi kapsamında iş yapıldığı,davacının yüklenici davalının iş sahibi olduğu ancak taraflar arasında akdedilmiş yazılı bir anlaşma ve/veya cari hesap sözleşmesi olmadığı,davacının cari hesap alacağını tahsil edememesi üzerine ödenmeyen fatura alacağını dayanak göstererek, davalı aleyhine Bakırköy … İcra Müdürlüğü’nün … esas sayılı takip dosyası ile icra takibine geçtiği, davalı tarafından yapılan itiraz üzerine huzurdaki itirazın iptali davalarının açıldığı,davacının dava konusu alacağını teşkil eden davalı yana tanzim etmiş olduğu faturaları yasal ticari defterlerine usulüne uygun olarak kaydettiği ,davacının yasal ticari defterlerine göre, takip tarihi ve dava tarihi itibariyle davalıdan 478.973,92 TL cari hesap alacağının olduğu,davacı tarafından düzenlenen tüm faturalarının davalının aleyhine delil teşkil eden ticari defterlerinde kayıtlı olduğu, davalı tarafından vergi dairesine verilen BA formlarından belli olduğu,buna göre yapılan işin ayıpsız ve eksiksiz olarak davalıya teslim edildiği hususunun sabit olduğu,,neticeten davacının takibe konu faturalardan kaynaklı olarak davalıdan olan bakiye alacağının takip ve dava tarihi itibariyle 478.973,92 TL olduğu anlaşılmakla davanın kısmen kabulü ile davalının Bakırköy …. İcra Müdürlüğü’nün … esas sayılı takip dosyasına yaptığı itirazın kısmen iptali ile takibin devamına,çekler nedeniyle girişilen icra takiplerinden tahsil edilecek paranın bu dosya ile tahsilde tekerrür oluşturmamasına, davacının davalıyı takipten önce temerrüde düşürdüğü ispat edilemediğinden davacı vekilinin işlemiş faiz talebinin reddine karar vermek gerekmiştir.
Davacı icra takibine girişirken tüm cari hesabı dayanak göstererek icra takibine geçmemiş iki adet faturadan kalan bakiye iş bedelinin tahsili için icra takibine girişmiştir.İtirazın iptali davaları takibe sıkı sıkıya bağlı davalardan olduğundan mahkememizce uyuşmazlığın takip ve dava konusu yapılan 2 adet faturalarla sınırlı olarak değerlendirilip çözümlenmiştir.Buna göre davalı iki adet faturanın ödendiğini ispat etmek zorundadır.
Somut olayda,davacı mermer işleri karşılığı düzenlenen ve ödenmeyen 2 adet faturanın tahsili amacıyla icra takibine girişmiş,itiraz üzerine huzurdaki dava açılmıştır.Davalı savunmasında borcun çek ve taşınmaz olarak ödendiğini savunmuştur.Ödeme için yemin deliline başvuran davalının yeminini eda eden davacı şirket yetkilisi davalının savunmasında belirtilen taşınmazların karkas olarak davalı tarafndan ödenmeyen çekler karşılığı verildiği konusunda yemin etmiştir.Buna göre davalı takibe konu faturalar nedeniyle borcu kalmadığını savunurken davacı takibe konu faturalardan kaynaklanan borcun devam ettiğini iddia etmektedir.İtirazın iptali davaları takibe sıkı sıkıya bağlı olması nedeniyle takip konusu faturaların ödendiğinin ve borcunun kalmadığını davalı ispat etmek zorundadır.Davacı tarafından yapılan iş karşılığı düzenlenen tüm faturalar takibe konu iki adet fatura ile birlikte davalının defterlerinde kayıtlı olduğu davalıya ait BA formlarının incelenmesinden bellidir.Davalı tarafından yapılan ödemelerde davacının defterlerinde kayıtlıdır.Bir tek taşınmaz ile yapılan ödeme kayıtlı değildir.
Somut olayda uyuşmazlık Yüksek Yargıtay 19.Hukuk Dairesinin 20/05/2019 gün ve 2018/963 esas,2019/3325 karar sayılı ilamında da belirtildiği gibi , 6098 sayılı TBK’nun 102. maddesi uyarınca çözümlenmesi gerekir. Anılan maddede “Kanunen geçerli bir açıklama yapılmadığı veya makbuzda bir açıklık bulunmadığı durumda ödeme,muaccel borç için yapılmış olur. Birden çok borç muaccel ise ödemenin, borçluya karşı ilk olarak takip edilen borç için yapılmış olduğu kabul edilir. Takip yapılmamış ise ödeme, vadesi ilk önce gelmiş olan borç için yapılmış olur.” şeklinde düzenleme yapılmıştır. Bu durumda davalı tarafından yapılan ödemelerin tamamının dava konusu 27/08/2018 tarihli takipten önce yapılmış olması karşısında, davalının takip konusu faturalara ilişkin olarak yaptığını ispat edemediği ödemelerin hangi borca yönelik yapıldığı yukarıda açıklanan TBK’nun 102. maddesine göre değerlendirildiğinde bu ödemelerin ilk muaccel faturadan itibaren mevcut borcu söndürmeye başlayacağı açıktır.
Buna göre somut uyuşmazlık değerlendirildiğinde,,davacı tarafından yapılan işler karşılığı düzenlenen faturalara ilişkin olarak,davalı tarafından 28/02/2018 tarihinde toplam 390.000,00.-TL bedelli üç adet çek verilmiş ve bu çeklerin verilmesinden sonra davalı davacıdan 177.651,87.-TL alacaklı duruma geçmiştir,yani bu miktar kadar çek davacıya avans olarak verilmiştir.Bu çeklerden sonra davacı tarafından takibe konu 2 adet fatura düzenlenmiş ve bu faturalarda davalı tarafından kabul edilmekle davacı kendi defterlerinde de belirtildiği gibi 301.322,05.-TL alacaklı konuma gelmiştir.Bu faturalardan sonra davalı tarafından iki adet taşınmaz davacının gösterdiği kişilere borca mahsuben devredilmiştir.Mahkememizce alınan bilirkişi raporuna göre bu taşınmazların değeri 286.140,00.-TL olup bu miktar kadar borç sona ermiştir.Davalı tarafından verilen üç adet çek için davacı üç ayrı icra takibine girişmiş ve icra takipleri halen devam etmektedir.Davacı çek takibi yanında cari hesaba ilişkinde icra takibi yapabileceğindençeklerin verilmesi ile cari hesaba ilişkin borç sona ermemiştir ancak TBK’nın 102.maddesi uyarınca ilk muaccel faturadan itibaren borcun söndürülmesi gerektiğinden yapılan ödemelerin bu kapsamda değerlendirilmesi gerekmektedir.Sonuç olarak davacının taşınmaz olarak almış olduğu 286.140,00.-TL’lik ödeme önceki faturalardan kaynaklanan borcu söndürecek olup takip konusu borç için bir ödeme söz konusu olmadığından bu ödemenin takip konusu alacaktan düşülmesi mümkün değildir.Ancak davacının cari hesap ile ilgili verilen çeklere ilişkin üç ayrı icra dosyası da devam etmektedir ve verilen bu çeklerin 177.651,87.-TL’lik kısmı avans ödemesi şeklinde olduğundan avans ödemesi olan 177.651,87.-TL + 286.140,00.-TL= 463.791,87.-TL’lik kısım yönünden tahsilde tekerrürün oluşmaması gerektiğinden davacının çekler ile ilgili yürüyen Bakırköy … İcra Müdürlüğünün …. esas,Büyükçekmece … İcra Müdürlüğünün … esas ve Bakırköy …İcra Müdürlüğünün … esas sayılı dosyalarında yapılacak tahsilatlardan 463.791,87.-TL’lik kısmın dava konusu icra takibinde yapılacak tahsilatta tekerrür oluşturmayacak şekilde hüküm tesis edilmesi gerekmektedir.Buna göre davacı,463.791,87.-TL’lik kısmı çeklerden kaynaklı olarak yürüyen icra dosyalarında tahsil ettikten sonra bakiye kısmı da(15.182,05.-TL) dava konusu icra dosyasından tahsil ederek taraflar arasındaki alacak borç ilişkisi sona erecektir.Yukarıda da açıklandığı gibi,davalı yapmış olduğu taşınmaz ile ödemeyi takibe konu faturalara ilişkin olduğunu ispat edemediğinden TBK’nın 102.maddesi uyarınca bu ödemenin önceki muaccel borca isitinaden yapıldığı,takibe konu faturaların ödenmediği,buna göre davacının açmış olduğu itirazın iptali davasının,itirazın iptali davalarının takibe sıkı sıkıya bağlı özelliği gözönüne alınarak asıl alacak yönünden kabulüne karar verilmesi gerekmiştir.
Dava İİK.nun 67. maddesi uyarınca açılan itirazın iptali davası olup, icra takibi cari hesaptan kaynaklanan alacağın tahsiline yönelik olduğu,bu durumda açılan itirazın iptali davasında hüküm altına alınan alacak bilinebilir, bir başka deyişle likit olması gerekli olup davacı alacağının faturaya dayalı olması nedeniyle likit olduğuı anlaşıldığından davacının icra inkâr tazminatı talebinin kabulüne,davacının icra takibine girişmekte haksız ve kötüniyetli olduğu davalı tarafından ispat edilemediğinden davalı vekilinin koşulları oluşmayan kötüniyet tazminatı talebinin reddine karar verilmesi gerektiği sonucuna varılarak aşağıdaki gibi hüküm fıkrası oluşturulmuştur.
HÜKÜM/Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1- Davanın kısmen KABUL kısmen REDDİ ile davalının Bakırköy …İcra Müdürlüğü’nün … esas sayılı takip dosyasında yapmış olduğu itirazın 478.973,92.-TL asıl alacak yönünden (Bakırköy … İcra Müdürlüğünün … esas,Büyükçekmece ….İcra Müdürlüğünün …esas ve Bakırköy ….İcra Müdürlüğünün … esas sayılı dosyalarında 463.791,87.-TL ile sınırlı olarak tahsilde tekerrür oluşturmamak üzere) İPTALİ ile takip tarihinden itibaren asıl alacağa davacının talebi aşılmamak üzere 3095 sayılı Kanunun 2/2.maddesi uyarıca değişen oranlarda avans faizi uygulanmak suretiyle TAKİBİN DEVAMINA,
2-Davacının,fazlaya ilişkin talebin REDDİNE,
3-Asıl alacağın % 20’si üzerinden hesap edilen 95.794,78.-TL icra inkâr tazminatının davalıdan alınarak davacıya VERİLMESİNE,
4-Davalı vekilinin kötüniyet tazminat talebinin koşulları oluşmadığından REDDİNE,
5-Alınması gerekli 32.718,71-TL karar ve ilam harcından peşin alınan 5.852,58.- TL harç ile, 2.422,92 TL icra takibi sırasında yatırılan harcın mahsubu ile bakiye 24.443,21.-TL harcın davalıdan tahsili ile Hazineye İRAT KAYDINA,
6-Davacı tarafından ödenen 35,90-TL Başvurma Harcı, 5.852,58-TL peşin harç, 2.422,92 TL icra veznesine yatan harç ile 5,20-TL vekalet harcının davalıdan alınarak davacıya VERİLMESİNE,
7-Davacı tarafından yapılan 29 adet tebligat + posta ücreti 347,55 TL ile bir bilirkişi inceleme ücreti 4.000,00-TL, 330,00-TL ATGV araç ücreti olmak üzere toplam 4.677,55- TL olan yargılama giderinin davanın kabul ve red oranına göre hesaplanan 4.623,39.-TL’nin davalıdan alınarak davacıya VERİLMESİNE, kalan kısmın davacı üzerinde BIRAKILMASINA,
8-Davacı kendisini bir vekil ile temsil ettirdiği anlaşıldığından karar tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT’ne göre kabul edilen miktar üzerinden hesap edilen 40.998,70-TL ücreti vekaletin davalıdan tahsili ile davacıya VERİLMESİNE,
9-Davalı kendisini bir vekil ile temsil ettirdiği anlaşıldığından karar tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT’ne göre reddedilen miktar üzerinden hesap edilen 5.100,00-TL ücreti vekaletin davacıdan tahsili ile davalıya VERİLMESİNE,
10-Kararın kesinleşmesine kadar yapılan yargılama giderlerinin davacı tarafça peşin olarak yatırılan 632,00-TL yargılama gider avansından mahsubu ile bakiye kısmın karar kesinleştiğinde davacıya İADESİNE,
5235 sayılı Kanunun geçici 2’nci maddesine göre ,Bölge Adliye Mahkemeleri’nin kurulmasına ve 20 Temmuz 2016 tarihinde göreve başlamalarına dair kararların 07/11/2015 tarih ve 29525 sayılı Resmî Gazete’de ilan edildiği anlaşılmakla;6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 341 ilâ 360’ncı madde hükümleri uyarınca,mahkememize veya aynı sıfattaki başka bir mahkemeye verilecek dilekçe ile kararın tebliğinden itibaren iki hafta içerisinde veya istinaf dilekçesi kendisine tebliğ edilen taraf,başvuru hakkı bulunmasa veya başvuru süresini geçirmiş olsa bile, mahkememize veya aynı sıfattaki başka bir mahkemeye vereceği cevap dilekçesi ile iki hafta içerisinde İSTİNAF yolu açık olmak üzere davacı vekili ile davalı vekilinin yüzlerine karşı oy birliği ile verilen karar açıkça okunup,usulen anlatıldı. 26/05/2022

Başkan …
☪e-imzalıdır.☪
Üye …
☪e-imzalıdır.☪
Üye …
☪e-imzalıdır.☪
Katip …
☪e-imzalıdır.☪