Emsal Mahkeme Kararı Bakırköy 3. Asliye Ticaret Mahkemesi 2018/1029 E. 2019/102 K. 31.01.2019 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C. BAKIRKÖY 3. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2018/1029
KARAR NO : 2019/102

DAVA :Konkordato (Adi Konkordatodan Kaynaklanan (İİK 285 İla 308/h))

DAVA TARİHİ : 21/11/2018
KARAR TARİHİ : 31/01/2019

KARAR YAZIM TARİHİ : 01/03/2019

Mahkememizde görülmekte olan Konkordato (Adi Konkordatodan Kaynaklanan (İİK 285 İla 308/h)) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
İDDİA:
ASIL DAVADA ;
Davacı vekili tarafından mahkememize sunulan 26/10/2018 harçlandırma tarihli dava dilekçesinde özetle; Müvekkili şirketin Halkalı Vergi Dairesinin …. Vergi Numarası ile … Mah. …. Cad. No:…. D: …. Küçükçekmece İstanbul adresinde faaliyetine devam etmekte olduğunu, inşaat sektöründe, konut ve iş yeri üst ve yapı yapımı, satımı, ince ve kaba imalatı yapım ve satımı alanlarında halen faaliyet gösterdiğini, müvekkili şirketin ödenmiş sermaye bedeli ¨ 20.000.000,00 olduğunu, halen şirket hisselerinin ….: %67 sine, … %16,50 sine, … % 16,50 sine sahip bulunduğunu, müvekkili şirket kuruculannca 1988 yılından itibaren inşaat sektörünün alt yapısında oluşturulan işgücü, kazanılan tecrübe ve deneyimler ile 1995 yılı itibariyle müvekkili şirket sektöre hizmet etmeye başladığını, 2003 yılından itibaren büyüyerek …. Ltd. Şti. kurulmuş, sektördeki prestijli projelerde gerek yapım ortağı gerekse de yüklenicilik alanında hizmet verildiğini, 2008 yılı itibari ile de …. A.Ş. olarak sektörün önde gelen projelerinde çalışmalarına devam ettiğini, 2017 yılı itibari ile sektörün kendisi gayrimenkul alanında satış konusunda sıkıntıya düştüğünü, genel piyasada arz ve talep dengesizliği satışlara doğrudan etki ettiğini, Kentsel dönüşüm projeleri ile İstanbul ili genelinde merkez ilçelere talep yoğunluğu bulunduğunu, iç piyasalardaki orta ve üst düzey lüks gayrimenkul yatırımcıları azaldığını, dış piyasadaki yatırımcıların ülkemizin içinde olduğu siyasi arenadaki gelişmeler doğrultusunda çekimser davranışları sebebi ile satış rakamlarını düşürdüğünü, genel sektördeki nakit akışlarının azalması, müvekkili firmanın aynı alanda faaliyet gösteren firmalar – arasındaki satışlardaki pay oranlarının azalmasına yol açtığını, 2014 yılından itibaren piyasalardaki nakit kullanım alışkanlığı düşüş gösterdiğini, inşaat sektörü için devletin uygulamış olduğu satışların arttırılması yönündeki kampanyaların istenen verimli sonucu vermemesi inşaat sektörünü sıkıntıya düşürdüğünü,
Yapım işinde malzeme ve imalatlardaki fiyat artışı firmaların satış rakamlarına eksi olarak yansıdığını, maliyetler artarken satış rakamlarının azalma gösterdiğini, Devlet kurumlarının konut ve ticari işletme alanındaki gayrimenkul yatırımları, özel piyasalarda faaliyet gösteren müvekkili şirket gibi şirketleri doğrudan ve dolaylı olarak sıkıntıya düşürdüğünü, güncel mali konular alanında, ülkemizdeki gelişmeler, finansal alanda ülkemiz ve dünyada yaşanan gelişmeler ile özellikle döviz kurundaki dalgalanmalar maliyet ve satış dengesizliğine yol açtığını, müvekkili firmanın elinde borçlarını karşılayabilecek tamamlanmış satışa hazır emtiası (gayrimenkul) bulunmasına rağmen; piyasada oluşan talep yetersizliği sebebiyle mevcutlarım nakite çeviremediğinden dolayı borçlarını vadesinde ödeme kabiliyeti azaldığını, firmanın tüm borçlarını ödeme hedef ve arzusu içerisinde olduğunu, tedbir alınmazsa muhtemel iflas tehlikesi ile karşı karşıya kalabileceği anlaşıldığını ve konkordato müracaatı ile firmanın devamlılığını , faaliyetlerini sürdürebileceğine yönetim kurulunca karar verildiğini, şirketin nakit sıkıntısı içerisine düşmesi sebebiyle ; kısa vadeli borçlarım ödeyemeyeceği hususunun Bağımsız Denetim Kuruluşu tarafından hazırlanan rapor ile de tespit edildiğini, bahse konu sıkıntılar sebebiyle borçların ödenmesinde yaşanan aksamalar müvekkili şirketleri TTK 377 ile İİK 285 ve devamı maddelerine dayanarak konkordato talep etmeye sevk ettiğini, müvekkili şirketin faaliyetine devam edebilmesi ve malvarlığının korunması için aşağıda belirtilen ihtiyati tedbir kararlarının tensiben verilmesini sonuç olarak 6183 Sayılı Amme Alacaklarının Tahsili Usulü Hakkında Kanun’a göre yapılan takipler de dahil olmak üzere müvekkili şirket aleyhine hiçbir takip yapılmamasını, evvelce başlatılan takiplerin durdurulmasını, ihtiyati tedbir ve ihtiyati haciz kararlarının uygulanmamasını, e-haciz, muhafaza, satış, tedbir, protesto, takas, mahsup hapis, temlik ve haciz ihbarnamelerinin uygulanmamasını, müvekkili şirket aleyhine rehin paraya çevrilmesi yoluyla yapılmış ve yapılacak tm icra takiplerinde rehinli menkullerin muhafazasının ve satışlarının durdurulmasını, müvekkili şirketin, 3. kişiler nezdinde bulunan alacaklarının haciz, muhafaza ve tahsil edilmesinin önlenmesine, 89/1 haciz ihbarnamesi gönderilmesinin önlenmesini, daha evvel haciz konulan hak ve alacaklarının müvekkili şirkete ödenmesini, müvekkili şirkete ait olup, muhafaza altına alınmış veya alınacak olan emtia, taşıt, makine, teçhizat ile leasing kapsamında tüm makine, cihaz, taşıt vs. değerlerin şirket yetkililerine yediemin sıfatı ile iadesini, şirket aktifine kayıtlı her türlü gerek emtia gerekse iktisadi kıymet niteliğindeki gayrimenkuller (Konut/Dükkan) üzerine haciz İşlenmesinin önlenmesi, müvekkili şirkete ait teminatların/baııka teminat mektuplarının nakde çevrilmesinin tedbiren durdurulmasını, müvekkili şirketin banka hesapları üzerine bloke ve hapis hakkı uygulanmasının önlenmesini, müvekkili şirketin aktifinde kayıtlı bulunan nakil vasıtalarının ve aktiflerinin devir, satış ve muhafazasının engellenmesi ile ilgili trafik şube müdürlüklerine yazılar yazılmasını, aktifinde kayıtlı bulunan demirbaşlar, emtia ve diğer araçlar, bankalardaki mevduata konulacak haciz/bloke/muhafaza tedbirlerinin durdurulmasını, müvekkili şirketin faaliyetine devam etmesi için zorunlu olan elektrik, doğalgaz, su ve sabit telefonlarının idari yönden kesilmesinin önlenmesini, üçüncü kişilerin ve ortakların şahsi kefalet vermesi ile oluşmuş alacakların takip yoluyla tahsilinin önlenmesini, şirketin 3. Şahıslardan almış olduğu ve henüz keşide tarihi gelmemiş olan ve keşide tarihi gelmiş 19/10/2018 tarihinden sonra ibraz süresi bulunan çekler için teminat amaçlı olarak fiilen bankaya ciranta yolu ile teslim edilen ve aşağıda listesi verilen çeklere karşılıksız şerhi vurulmasının önlenmesini,müvekkili şirket hakkında İİK Madde 287 gereğince öncelikle üç aylık geçici mühlet kararı verilmesini ve komiser görevlendirilmesini, gerekli görüldüğünde İİK Madde 284/4 gereğince bu sürenin iki ay daha uzatılmasına karar verilmesini, ardından İİK Madde 289 gereğince bir yıllık kesin mühlet kararı verilmesini ve yine gerekli görüldüğü takdirde İİK Madde 289/5 gereği bu sürenin ALTI AY daha uzatılmasına karar verilmesini, süreç neticesinde İİK Madde 305’de belirtilen şartlan taşıyan konkordatonun tasdikine karar verilmesini talep etmiştir.
BİRLEŞEN DAVADA,
İDDİA:
Davacı vekilinin Bakırköy nöbetçi Asliye Ticaret Mahkemesine vermiş olduğu 21/11/2018 harçlandırma tarihli dava dilekçesinde;müvekkili ….’ın ¨20.000.000,00 sermayeli …. Aonim Şirketi’nin %16,50 ortağa olduğunu, ortağı ve yöneticisi olduğu bu şirketin banka kredi borçlarına müşterek borçlu müteselsil kefil olduğunu, müvekkilinin borçlarına kefil olduğu …. Anonim Şirketi konkordato talep ettiğini ve ….Esas dosyanından şirkete 3 aylık gçici mühlet kararı verildiğini, müvekkilinin kefil olduğu …. Anonim Şirketi’nin konkordato talebi kesinleştiğinde ve borçların bu çerçevede ödendiğinde müvekkilinin kefil olduğu borçların da ödenmiş olacağını ve müvekkilinin borçtan kurtulacağının, müvekkilinin ortak ve yöneticisi olduğu …. Anonim Şirketi tarafından sunulan konkordato ön projesine iştirak etmek suretiyle konkordato talep ettiğini, müvekkili hakkında 3 aylık geçici mühlet kararı ve ihtiyati tedbir kararı verilmesini talep ve dava etmiştir.
DELİLLER ve GEREKÇE:
Dava, İİK’nın 285 ve devamı maddelerince açılan konkordato talebine ilişkindir.
Mahkememiz asıl ve birleşen dosyalarında düzenlenen tensip tutanakları uyarınca belirtilen gider avansı eksikliğinin borçlular vekilince süresinde tamamlanması üzerine borçlular hakkında üç ay süre ile geçici mühlet verilmesine, Hukukçu Dr…,SMMM …. ve İnşaat Mühendisi ….’in geçici konkordato komiseri olarak görevlendirilmelerine,ilgili kurumlara gereken bildirimlerin ve ilanların yapıldığı,borçluların malvarlığının muhafazası için gerekli görülen bütün tedbirlerin alındığı görülmüştür.
Geçici komiser heyetinin toplantı tutanağı ile; konkordato talep eden şirketin tüm malvarlıklarının rayiç değerlerinin tespit ettirilmesine, şirket malvarlıklarının rayiç değerlerinin tespiti işlemi teknik ve özel bilgiyi gerektirdiğinden bu konuda bilirkişiye başvurulmasına, şirkete ait stoklar hesabı altındaki gayrimenkullerin ve binalar hesabı altındaki gayrimenkullerin rayiç değerlerinin tespiti için bilirkişi görevlendirilmesine dair toplantı tutanağı mahkememizce onaylanmıştır.
Konkordato Geçici Komiser Heyeti …’in 28/01/2019 tarihli raporunda;Şirketin ticari faaliyetlerine devam ettiği ve aktifine kayıtlı gayrımenkullerin satışı için çaba sarfettiğinin görüldüğünü, şirketin TTK 376/3 maddesi çerçevesinde yapılan değerlendirme neticesinde 31/12/2018 tarihi itibariyle özkaynaklarının ¨ 21.611.640,63 tutarında olduğunu ve borca batık durumda olmadığını, aktifine kayıtlı gayrimenkullerin satılması durumunda borçlarını karşılayabileceğinin anlaşıldığını, şirketin bir kısım bankalarla kredi borcunun yapılandırılması amacıyla 1 yıl geri ödemesiz 36 ay veya 48 ay vadeli sözleşmeler imzaladığı, söz konusu borçların imtiyazlı borç kapsamında olduğunu, şirketin konkordato gerçekleştirilebilmesinin inşaatı tamamlanan ve satışa sunulan …. projesinde mevcut bulunan 38 Konut+ 28 Dükkan ile şirket aktifine kayıtlı diğer 5 adet gayrimenkul satışına bağlı olduğunu, söz konusu gayrimenkuller bilirkişi raporunda belirtilen tutarlardan daha az bir rakama satılmamak kaydıyla şirketin konkordato teklifinin uygulanabilir olduğu kanatine varıldığını, davacılardan …. ‘ın herhangi bir ticari faaliyetinin bulunmadığını şirketin banka kredi borçlarına müşterek kefil müteselsil sorumlu sıftaıyla imza atığı bu nedenle konkordato talep ettiği hususlarını bildirmişlerdir.
Dava, adi konkordato istemli olarak açılmış olup, İİK’nun 285.maddesine göre borçlarını vadesi geldiği halde ödeyemeyen veya vadesinde ödeyememe tehlikesi altında bulunan herhangi bir borçlu, vade verilmek suretiyle veya tenzilat yapılmak suretiyle borçlarını ödeyebilmek veya muhtemel bir iflastan kurtulmak için konkordato talep edebilir.
İİK’nun 287.maddesinde borçlunun iyileşmesi ve konkordatonun tasdiki ihtimali “konkordatonun başarı şansı” olarak nitelendirilmiştir.
Mahkemenin kesin mühlet kararını verebilmesi için konkordatonun başarıya ulaşmasının mümkün olması gerekmektedir.
İİK’nun 289/1 maddesinde mahkemenin kesin mühlet hakkındaki kararını geçici mühlet içinde vereceği düzenlenmiştir.
İİK’nun 288/1 maddesinde geçici mühletin kesin mühletin sonuçlarını doğuracağı, İİK’nun 292.maddesinde ise iflasa tabi borçlu bakımından kesin mühletin verilmesinden sonra gerçekleşecek durumlarda mahkemenin kesin mühleti kaldırarak konkordato talebinin reddine ve borçlunun iflasına resen karar vereceği düzenlenmiştir. Konkordatonun başarıya ulaşamayacağının anlaşılması hali aynı maddenin b bendinde hüküm altına alınmıştır. Yani, konkordatonun başarıya ulaşmayacağının anlaşılması kesin mühletin kaldırılmasını gerektiren hallerdendir. “Mühlet içinde, iyileşmenin ya da alacaklıların konkordatoyu kabulünün mümkün olmayacağının anlaşılması ya da konkordatoyu tasdik etmeyeceğinin açık olması, tasdik şartlarının mevcut olmadığının önceden anlaşılması halinde de konkordato mühleti kaldırılarak talep reddedilecek ve şartlar yerine gelmişse borçlunun iflasına karar verilebilecektir.
İİK’nun 285.maddesinin gerekçesinde de belirtildiği üzere “borca batık olmamakla birlikte borç ödemeden aciz halinde bulunan bir borçlunun vade konkordatosu istemesi mümkündür. Diğer bir deyişle, mevcudu borçlarının tamamını ödeyebilecek durumda olan bir borçlunun mallarını o anda satarak vadesi gelmiş bütün borçlarını ödemesi mümkün değilse, o zaman borçlu borçlarını yüzde yüz, yani tamamen ödeme taahhüdünde bulunarak alacaklılarından kendisine bir mühlet verilmesini isteyebilir (vade konkordatosu) Bu durumdaki bir borçlunun normal olarak tenzilat konkordatosu isteyebilmesi mümkün olmamak gerekir. Zira böyle bir teklif, ödenmesi “teklif edilen meblağın borçlunun kaynakları ile orantılı olması” şartına uygun düşmez.”
Yine İİK’nun 305/1-a bendinde adi konkordatoda teklif edilen tutarın, borçlunun iflası halinde alacaklıların eline geçebilecek muhtemel miktardan fazla olacağının anlaşılması, malvarlığının terki suretiyle konkordatoda paraya çevirme halinde elde edilen hasılat veya üçüncü kişi tarafından teklif edilen tutarın iflas yoluyla tasfiye halinde elde edilebilecek bedelden faza olacağının anlaşılması, b bendinde teklif edilen tutarın borçlunun kaynakları ile orantılı olması hükümleri birlikte değerlendirildiğinde tenzilat konkordatosunun borca batık borçluları için başvurulabilecek yol olduğu anlaşılmaktadır.
Borca batık olmayan borçlunun tenzilat konkordatosu teklif etmesi halinde bu teklif, bir taraftan teklif edilen tutarın borçlunun iflası halinde alacaklıların eline geçebilecek muhtemel miktardan fazla olması (İİK m,305,f1,b(a)) şartı, diğer taraftan da teklif edilen tutarın borçlunun kaynakları ile orantılı olması (İİK m.305.f.1,b) şartı yerine gelmediğinden tasdik edilmeyecektir.(Selçuk Öztek/Ali Cem Budak./Müjgan Tunç Yücel/Serdar Kale/Bilgehan. Yeşilova,Yeni Konkordato Hukuku, Ankara 2018, s.122,123,124)
Yine vade konkordatosu bakımından “….borçluya vade konkordatosu yoluyla da olsa, uzun yıllar faizden kurtulmasını sağlayacak biçimde konkordato bağıtlamak olanağının tanınamayacağı açıktır….Özellikle, yüksek tutarlı borçları kapsayan konkordatolarda, borçlunun çalışarak borçlarını ödemesi uzun yıllara bağlıdır. Borçluya….uzun ödeme süreleri sağlayan bir konkordatonun aktifin borçları tamamen karşıladığı durumlarda kabulü sözkonusu olamaz….Bu gibi durumlarda ….uzun ödeme süresini içeren faizsiz ödeme tekliflerinin kabulüne imkan yoktur.” (Sümer Altay/ Ali Eskiocak, Konkordato ve Yeniden Yapılandırma Hukuku,3.Bası,İstanbul 2017,s.94-95)
Tüm bu belirlemeler ışığında somut olay değerlendirildiğinde;
Davacı şirket 31/12/2018 tarihi itibariyle gerek kaydi, gerekse rayiç değerlere göre hazırlanmış bilançolarına göre borca batık durumda değildir. Şirketin esas faaliyeti konut üretimi olup elde edilen gelirler temel olarak bu işten sağlanmaktadır. Davacı tarafça konkordato ön projesi dışında revize proje sunulmamış olup, sunulan ön projede eldeki 66 adet bağımsız bölümün satışı ile elde edilecek gelirler ile projenin başarıya ulaşacağı öngörülmüş ilave bir kaynak yaratılmamıştır.Konkordato geçici komiser heyeti raporunda,şirket aktifinde kayıtlı gayrimenkullerin bilirkişiler tarafından tespit edilen rayiç değerlerden daha az bir tutara satılmamak kaydıyla şirketin konkordato teklifinin uygulanabilr olduğu belirtilmiştir.İİK’nun 290/1-a bendinde konkordato projesinin tamamlanmasına katkıda bulunmanın konkordato komiserinin görevlerinden olduğu düzenlenmiş ise de, proje konkordato talep edene aittir ve gerekli görüldüğü taktirde revize proje sunulması de davacının görevidir. Buna rağmen gerek verilen ilk 3 aylık geçici mühlet süresi içerisinde, revize proje sunulmamış, konkordatonun başarıya ulaşacağına dair inandırıcı kanıtlar sunulmaya yönelik adımlar atılmamıştır. Bilakis mahkememizce verilen geçici mühlet süresi içerisinde geçici mühlet verildiği andaki verilerden önemli ölçüde farklı bir tablo ile de karşılaşılmamıştır.Bu dönem içerisinde davacı şirket herhangi bir gayrimenkul üretiminde bulunmadığı gibi bitmiş satışa hazır herhangi bir gayrimenkulünü de satamadığı gibi satışına yönelik olarakta herhangi bir girişimde bulunup Mahkememizden izin istememiştir.Şirketin 30/09/2018 tarihinde zararı (-)¨188.007,88 iken 31/12/2018 tarihi itibariyle zararının (-) ¨464.961,75’ye yükseldiği görülmektedir.Davacı şirket sadece elindeki bağımsız bölümlerin satışından gelecek para ile borçlarını ödeyeceğini projesinde belirtmiştir.Oysa bu şekilde ihtimale dayalı projenin uygulanabilirliği tartışmalı olup projenin başarıya ulaşması genel olarak piyasaların düzelmesi ve satışların gerçekleşmesi temeline dayandırılması gerçekçi ve sağlam, alacaklıların menfaatini de koruyan bir durum değildir.Konkordato geçici komiser heyeti kesin süre verilmesi konusunda olumlu görüş bildirmiş ise de,kesin mühletin verilmesi şartlarının değerlendirilmesinin somut proje üzerinden yapılması gerektiğinden sonuç kısmındaki görüşe itibar edilmemiştir. Bunun dışında davacı, projesinde her ne kadar tenzilat talep etmemekle birlikte konkordatoya tabi borçlar ile ilgili faiz ödenmeyeceğini bildirmesi ve bunun yukarıda da açıklandığı gibi tenzilat konkordatosu olarak değerlendirilmesi gerekli olup davacı şirket borca batık olmadığından projenin bu yönüyle de davacının malvarlığı ile uyumlu olduğunu söyleyebilme imkanı bulunmamaktadır.
Netice olarak borçlu şirketin kesin mühlet alabilmesi, mali durumunu iyileştirebileceği veya konkordatonun tasdik edileceğinin inandırıcı şekilde ispat edilmesine bağlıdır. Dosya kapsamı, sunulan mali tablolar ve geçici komiser raporları birlikte somut olarak değerlendirildiğinde konkordatonun başarıya ulaşması ihtimalinin bulunduğunun inandırıcı şekilde ispatlanamadığı anlaşılmıştır. İİK’nun 288/1 maddesinde geçici mühletin kesin mühletin sonuçlarını doğuracağı, 292.maddede ise konkordatonun başarıya ulaşmayacağının anlaşılması halinde konkordato talebinin reddi ile iflasa karar verileceği düzenlenmiş ise de, davacı şirket hakkında tanzim olunan rayiç değer bilançosuna göre borca batık durumda olmadığından davacının iflasına karar verilmesi şartlarının oluşmadığı anlaşılmakla davacı şirketin konkordato davasının reddine ve geçici mühletin kaldırılmasına karar verilmesi gerektiği sonucuna varılmıştır.
Somut uyuşmazlıkta konkordato talep eden şirket yanında şirket ortağı olan gerçek kişinin de şirketin kredilerine müteselsil kefil olması nedeniyle konkordato talebinde bulunduğu anlaşılmaktadır.Borçlu gerçek kişi tarafından sunulan ön projelerde konkordatonun başarısının borçlu şirketin konkordatosunun başarısına bağlanmakta olup kendilerine özgü konkordato tedbiri ve hedefi içermediği, bu açıdan da ön projelerin uygulanabilir olmasının mümkün gözükmediği,gerçek kişi borçlunun, sadece alacaklıların icra tehdidinden kurtulmak amacı ile konkordato talep etmesinin bu müessesenin amaçlarına uygun düşmediği ve davacı şirkete ait projenin kabul görmeyip konkordato talebinni reddine karar verilmesi gözönüne alındığında gerçek kişi davacının da davasının reddine karar verilmesi gerektiği sonucuna varılarak aşağıdaki gibi hüküm fıkrası oluşturulmuştur.
HÜKÜM/Yukarıda açıklandığı üzere:
1- Asıl ve birleşen davada borçlular tarafından istenen konkordato talebinin REDDİ ile ; borçlular hakkında verilen geçici mühlet ile tensip tutanağında belirtilen tüm tedbirlerin KALDIRILMASINA,
2-Geçici konkordato komiser heyetinin görevine son verilmesine bu hususta bilirkişilik Bölge Kuruluna müzekkere YAZILMASINA,
3-Geçici mühletin ve tedbirlerin kaldırılmasına ilişkin karar ile geçici konkordato komiser heyetinin görevlerine son verildiğine ilişkin kararın Türkiye Ticaret Sicili Gazetesi ile Basın İlan Kurumu resmi portalında İLAN EDİLMESİNE,
4-Konkordato talebi hakkında red kararı verildiğinden borçlular vekilinin talepleri hakkında karar verilmesine YER OLMADIĞINA,
ASIL DAVADA;
5-Alınması gerekli ¨44,40 karar ve ilam harcından peşin alınan ¨35,90 harcın mahsubu ile bakiye ¨8,50 harcın davacıdan alınarak hazineye İRAT KAYDINA,
6-Davacının yaptığı yargılama giderlerinin kendi üzerinde BIRAKILMASINA,
7-Kararın kesinleşmesine kadar yapılan yargılama giderlerinin davacı tarafından peşin olarak yatırılan ¨130,00 yargılama gider avansından mahsubu ile bakiye kısmın karar kesinleştiğinde davacıya İADESİNE,
BİRLEŞEN DAVADA:
8-Alınması gerekli ¨44,40 karar ve ilam harcından peşin alınan ¨35,90 harcın mahsubu ile bakiye ¨8,50 harcın davacıdan alınarak hazineye İRAT KAYDINA,
9-Davacının yaptığı yargılama giderlerinin kendi üzerinde BIRAKILMASINA,
10-Kararın kesinleşmesine kadar yapılan yargılama giderlerinin davacı tarafından peşin olarak yatırılan ¨130,00 yargılama gider avansından mahsubu ile bakiye kısmın karar kesinleştiğinde davacıya İADESİNE,
5235 sayılı Kanunun geçici 2’nci maddesine göre ,Bölge Adliye Mahkemeleri’nin kurulmasına ve 20 Temmuz 2016 tarihinde göreve başlamalarına dair kararların 07/11/2015 tarih ve 29525 sayılı Resmî Gazete’de ilan edildiği anlaşılmakla;2004 sayılı İcra ve İflâs Kanunu’nun 164/2 nci madde hükmü uyarınca,mahkememize veya aynı sıfattaki başka bir mahkemeye verilecek dilekçe ile kararın tebliğinden itibaren 10 gün içerisinde veya istinaf dilekçesi kendisine tebliğ edilen taraf,başvuru hakkı bulunmasa veya başvuru süresini geçirmiş olsa bile, mahkememize veya aynı sıfattaki başka bir mahkemeye vereceği cevap dilekçesi ile 10 gün içerisinde İSTİNAF yolu açık olmak üzere asıl ve birleşen davada borçlular vekili ile bir kısım müdahiller vekillerinin yüzlerine karşı oy birliği ile verilen karar açıkça okunup,usulen anlatıldı.31/01/2019

Başkan …
E-imzalı
Üye …
E-imzalı
Üye ….
E-imzalı
Katip ….
E-imzalı

“İŞ BU EVRAK 5070 SAYILI ELEKTRONİK İMZA KANUNUNUN 5. MADDE UYARINCA GÜVENLİ ELEKTRONİK İMZA İLE İMZALANMIŞ OLUP, 22. MADDE UYARINCA DA ISLAK İMZA İLE İMZALANMAYACAKTIR.”