Emsal Mahkeme Kararı Bakırköy 3. Asliye Ticaret Mahkemesi 2017/995 E. 2018/1358 K. 21.12.2018 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
BAKIRKÖY
3. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2017/995 Esas
KARAR NO : 2018/1358

DAVA : Menfi Tespit (Kambiyo Senedinden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 01/11/2017
KARAR TARİHİ : 21/12/2018
K.YAZIM TARİHİ : 10/01/2019
Mahkememizde görülmekte olan Menfi Tespit (Kambiyo Senedinden Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili dava dilekçesinde ve duruşmadaki beyanlarında özetle; müvekkili ile dava dışı …. arasında, ….’ın yüklenicisi olduğu …. İli, …. İlçesi, … Mahallesi … Ada …. parsel nolu taşınmaz üzerine yapılacak 6 katlı betonarme binadaki bir dai- renin davacıya satışı hususunda anlaşmaya varılıdğını,bu çerçevede davacının adı geçen yükleniciye 14.500,00 TL bedelli 09/10/2015 düzenleme 10/12/2015 vade tarihli senedi düzenleyerek verdiğini, yüklenicinin yapımını üstlendiği binayı yarım bıraktığını, bu hususun …. Sulh Hukuk Mahke- mesi’nin ….D. İş sayılı dosyası ile tespit edildiğini, inşaatın daha sonra başka firma tarafından tamamlandığını,ancak yükleniciye verilen senedin ciro edilerek davalıya verildiğini, müvekkili hak- kında senede dayalı takip başlatıldığını, süresi içinde itiraz edemediklerindan takibin kesinleştiğini, davacı ile takip alacaklısı arasında her hangi bir akdi ilişki bulunmadığını, takip dayanağı senet üze- rinde her ne kadar “teminat” ibaresi yer almasa da bu senedin daire satış bedeline teminat olarak verildiğinin açık olduğunu beyanla davacının davalı tarafa borçlu olmadığının tespitini ve bedelsiz kalan çekin iptalini,yargılama gideri ile vekalet ücretinin davalıya yüklenmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili cevap dilekçesinde ve duruşmadaki beyanlarında özetle, takip ve dava ko- nusu senet metninin ” teminat ” ibaresini içermediğini, buna dair delil bulunmadığını, müvekkilinin takip ve dava konusu senedi ciro yoluyla iktisap eden 3. Kişi olduğunu, kambiyo senetlerindeki mü- cerretlik ilkesi gereğince temel ilişkiden kaynaklanan hususların müvekkiline karşı ileri sürüle- meyeceğini beyanla davanın reddini savunduğu,
Dava, kambiyo senedi vasfındaki bonodan kaynaklanan menfi tespit talebine ilişkin olup İİK 72/3 md ne dayalıdır.
Bütün mücerret alacaklarda olduğu gibi kambiyo senedi alacağı da kural olarak, uygun bir asıl borç ilişkisine, bir illi ilişkiye dayanır. Bir kambiyo senedi düzenleyip veren ve bu senedi alan herkes, bütün hukuki işlemlerin yapılmasına temel teşkil eden bir gayeye ulaşmak istemektedir. İşte bu gaye bir kambiyo senedinde mündemiç hakkın doğumu ve devri açısından hukuki sebebi teşkil eder. Kambiyo senedi düzenlenmesi dolayısıyla ortaya çıkan bu ilişki “kambiyo ilişkisi” olarak anılmak- tadır. Kambiyo senedi vermek suretiyle borç altına giren borçlu “kambiyo taahhüdü”nde bulunmuş olur.
Kambiyo ilişkisinin altında esas itibariyle bir asıl /temel borç ilişkisi vardır. Kambiyo sene- dinden kaynaklanan talebin geçerliliği, temel ilişkiden kaynaklanan temel talebin ve bununla ilgili olarak taraflar arasında varılmış amaca ilişkin mutabakatın geçerliliğinden tamamen bağımsızdır. Kambiyo senedinden doğan talep hakkına kambiyo hukuku, temel talebe ise, bu talebin ait olduğu hukuk kuralları uygulanır.
Buna göre bono, ödeme vaadi niteliğinde bir kambiyo senedi olup, bonoyu düzenleyen, asıl borçlu durumundadır (6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu 779/1.maddesi)
Yerleşik Yargıtay kararlarına ve öğretiye göre temel borç ilişkisinden kaynaklanan borcun dayandığı nedenin gösterilmesine yönelik “bedel kaydı” ihtiyari kayıtlarındandır. Bu kayıt keşidecinin (borçlunun), senedin lehdarından (alacaklıdan) karşı edayı aldığını ispata yarar. Aslında kambiyo se- netleri hukuku yönünden bu kayıtların bir anlamı ve önemi yoktur. Çünkü, kambiyo senedinin düzen- lenmesiyle, soyut bir borç ilişkisi yaratılmaktadır. Bu nedenle de karşı edimin elde edilip edilme- diğinin önemi de bulunmamaktadır.
Temel borç ilişkisinin bir sözcükle senede yansıtılması, şeklinde ortaya çıkan bedel kaydının varlığı ya da yokluğu senedin bono niteliğini etkilemez. Zira, bono, bağımsız borç ikrarını içeren bir senettir. Bu nedenle bir illete bağlı olması gerekmez ve kural olarak ispat yükü senedin bedelsiz oldu- ğunu iddia eden tarafa aittir. Ancak, bir defa bir mal alışverişine dayandığı “malen” kaydıyla ya da bir alacak borç ilişkisine dayandığı “nakten” kaydı ile senede yazılmışsa, artık buna uymak gerekir. Bu kayıtların aksinin savunulması senedin talili (nedene, illete bağlanması) anlamına gelir ki, böyle bir durumda ispat yükü yer değiştirir. Senedi talil eden,iddiasını ispat yükümlülüğü altına girer.
Senette borcun nedeni “mal” ya da “nakit” olarak belirtilmişse, tarafların yazılı borç sebebine dayanma hakkı olacağından, ispat yükü bunun aksini ileri süren tarafa ait olacaktır. Eğer yanlardan biri senet metninde yazılı kaydın doğru olmadığını söylüyorsa, lehine olan senet karinesi çürümüş sayılacak, bunun sonucu olarak da, iddiası paralelinde ispat yükünü de üstlenecektir. Buna senedin talili denmektedir. Bu anlamda talil senet metninde açıklanan düzenleme (ihdas) nedenine aykırı beyanda bulunma anlamına gelmektedir.(Yüksek Hukuk Genel Kurulu’nun 17/12/2003 gün, …. Esas, …. Karar sayılı ilamı )
Hemen burada, menfi tespit konulu eldeki davalarda ispat yükünün özellikleri üzerinde de durulmalıdır.
2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu’nun 72.maddesi gereğince borçlu icra takibinden önce veya takip sırasında borçlu olmadığını ispat için menfî tespit davası açabilir.
Kural olarak, bir vakıadan kendi lehine haklar çıkaran/iddia eden taraf o vakıayı ispat etmeye mecburdur (4721 s.TMK’nun 6.maddesi).
İspat yüküne ilişkin bu genel kural menfi tespit davaları için de geçerlidir. Yani, menfi tespit davalarında da, tarafların sıfatları değişik olmakla beraber, ispat yükü bakımından bir değişiklik olmamakta, bu genel kural uygulamaktadır. Bu davalarda da, bir vakıadan kendi lehine haklar çıkaran (iddia eden) taraf o vakıayı ispat etmelidir.
Menfi tespit davasında borçlu ya borçlanma iradesinin bulunmadığını ya da borçlanma iradesi bulunmakla birlikte daha sonra ödeme gibi bir nedenle düştüğünü ileri sürebilir.
Borçlu borcun varlığını inkar ediyorsa, bu durumlarda ispat yükü davalı durumunda olmasına karşın alacaklıya düşer. Borçlu varlığını kabul ettiği borcun ödeme gibi bir nedenle düştüğünü ileri sürüyorsa, bu durumda doğal olarak ispat yükü kendisine düşecektir. Görülmektedir ki, menfi tespit davasında kural olarak, hukuki ilişkinin varlığını ispat yükü davalı/alacaklıdadır ve alacaklı hukuki ilişkinin (borcun) varlığını kanıtlamak durumundadır. Borçlu bir hukuki ilişkinin varlığını kabul etmiş, ancak bu hukuki ilişkinin senette görülenden farklı bir ilişki olduğunu ileri sürmüşse bu kez, hukuki ilişkinin kendisinin ileri sürdüğü ilişki olduğunu ispat külfeti davacı borçluya düşmektedir. Zira davacı borçlu senedin bir hukuki ilişkiye dayanmadığını değil, başka bir hukuki ilişkiye dayandığını ileri sürmekte; temelde bir hukuki ilişkinin varlığını kabul etmektedir.(Yüksek Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 12/10/2011 gün ve …. esas,… karar sayılı ilamı)
Dava konusu uyuşmazlık; davacının , dava ve takip tarihi itibariyle Bakırköy … İcra …. Esas) sayılı dosyasına konu bono nedeniyle davalı tarafa borçlu olup olmadığı (borcun var olup olmadığı) ile borç miktarının ne olduğu hususunda toplandığına göre , konunun hem kambiyo hem de ispat hukuku açısından ele alınıp, değerlendirilmesi gerekir.
Dava konusu senet fotokopisinin ve icra dosyasının tetkikinde ,bona borçlusunun (davacı) …, alacaklının …., tanzim tarihinin 09/10/2015, ödeme tarihinin 10/12/2015 , ödenecek bedelin 14.500,00 TL , ihdas nedeninin “nakten” şeklinde yazılı olduğu, keşideci durumun- daki borçlunun imzalarının bulunduğu, senedin ciro yoluyla …’a devredildiği, daha sonra ciranta durumundaki alacaklı … tarafından borçlu ….aleyhine bu senede dayanarak 14.500,00 TL AA + 2.660,85 TL takip tarihine kadar işlemiş faiz +43,50 TL komisyondan ibaret toplam 17.204,35 TL alacağın tahsili amacıyla 28/07/2017 tarihinde Bakırköy … İcra Müdür- lüğü’nün …. Esas sayılı dosyası üzerinden kambiyo senetlerine mahsus takibe girişildiği, takibin kesinleşmesi üzerine takip borçlusunun malvarlığı ile üçüncü kişilerdeki hak ve alacakları üzerine haciz uygulandığı, davacı takip borçlusunun mahkememize müracaat ile 20.278,96 TL dava değeri üzerinden menfi tespit talepli iş bu davayı ikame ettiği anlaşılmıştır.
Davacı vekili dava konusu bononun müvekkili ile dava dışı …. arasında, ….’ın yüklenicisi olduğu …. İli, …. İlçesi, ….Mahallesi …. Ada …. parsel nolu taşınmaz üzerine yapılacak 6 katlı betonarme binadaki bir dairenin davacıya satışı hususunda yapılan sözleşme kapsamında düzenlendiğini, senet metni üzerinde “teminat” ibaresi yazmasa bile senedin satış bedelinin teminatı olarak verildiğini ,bono alacaklısının temel ilişkiden kaynaklanan edimini yerine getirmemesi nedeniyle bononun bedelsiz olduğunu , bononun kötü niyetle ciro edildiğini iddia etmesi karşısında ispat yükü senet metnini talil eden ve bedelsizlik iddiasında bulunan davacıya düş- mektedir.
Dosyaya ibraz olunan adı yazılı …İnşaat Gayrimenkul Satış Vaadi Sözleşmesinden davacı ile dava dışı …. arasında, ….’ın yüklenicisi olduğu …. İli, Mer- kez İlçesi, ….Mahallesi…. Ada …. parsel nolu taşınmaz üzerine yapılacak 6 katlı betonarme binadaki bir dairenin davacıya satışı hususunda anlaşmaya varıldığı, satış bedelinin = 100,0= lira olarak belirlendiği, alıcı durumundaki davacıdan bu satışa mahsuben 15 bin liralık çekin peşinat olarak verildiği, …. Sulh Hukuk mahkemesi’nin ….D.ş sayılı dosyasına sunulan bilirkişi raporundan davacıya satışı vaad olunan dairenin inşaatının % 60,84 oranında tamamlandığı, teslime hazır olmadığı, yine davacı tarafça ibraz olunan bina yapım sözleşmesinden ve faturalardan davacının sözleşme konusu binadaki eksikliklerin davacı tarafça masraf sarf olunmak suretiyle dava dışı şirket tarafından tamamlandığı, nüfus aile kaydından bono alacaklısı …. ile takip alacaklısı ciranta …’ın karı-koca oldukları anlaşılmış ise de ; Gayrimenkul Satış Vaadi Sözleşmesi içeriğinde dava ve takip konusu 09/10/2015 tanzim , 10/12/2015 ödeme tarihli 14.500,00 TL bedelli bono ile ilgili bir kayda yer verilmediği gibi, 15 bin liralık çek verildiğinden bahsedildiği tespit edilmiş, bu bononun teminat amacıyla, ifa uğruna vs verildiğine dair HMK 200 vd. md anlamında delil ileri sürülememiştir. Bu durumda ” illetten mücerretlik ” ilkesi gereğince , davacı ile dava dışı …. anasındaki gayrimenkul satış vaadine ilişkin temel ilişkiden kaynaklanan itiraz ve def’iler kambiyo alacaklısı durumundaki davalıya karşı ileri sürülemeyecektir.
Diğer yandan, davacının delilleri arasında “açıkça ” yemin deliline dayanmadığı gözetilerek ” yemin ” delili hatırlatılmamıştır.
Toplanan deliller ile dosyadaki bilgi ve belgeler göre yapılan yargılama sonunda : dava ve takip konusu bononun “nakden” kaydı taşıdığı, davacının dava dilekçesindeki beyanı ile senetteki ihdas nedenini talil ettiği, ispat yükü üzerinde olan davacının iddiasını yasal deliller ile ispat ede- mediği sonucuna varılmakla davanın ve davalı tarafın yasal şartları oluşmayan kötü niyet tazmi- natına ilişkin talebinin reddine karar verilip aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.

H Ü K Ü M : Yukarıda açıklanan nedenlerle;

1-Davanın REDDİNE,
Yasal şartlar oluşmadığından davalı lehine tazminat takdirine yer olmadığına,

2- Harçlar Kanunu gereğince tahsili gereken 35,90 TL karar ilam harcının peşin alınan 346,31 TL harçtan mahsubu ile Hazine’ye irat kaydına, bakiye 310,41 TL harcın karar kesinleş- tiğinde ve istek halinde davacıya iadesine,,

3-Davacı tarafından sarf olunan toplam yargılama giderinin kendi üzeride bırakılmasına,

Davalı tarafça sarf olunmuş yargılama gideri bulunmadığından bu hususta karar tesisine yer olmadığına,
Sarf olunmayan delil/gider avanslarının karar kesinleştiğinde ilgili tarafa iadesine,

4- Kendisini vekil ile temsil ettiren davalı lehine yürürlükteki AAÜT ve Av. Kan gereğince takdir olunan 2.433,48 TL vekalet ücretinin davacıdan tahsil edilerek davalıya ödenmesine dair,

Davalı vekilinin yüzüne karşı ,davacı tarafın yokluğunda 5235 Sayılı Kanunun geçici 2. Mad- desine göre Bölge Adliye Mahkemeleri’nin kurulmasına ve 20 Temmuz 2016 tarihinde göreve başla- malarına dair kararların 07/11/2015 tarih ve 29525 sayılı Resmi Gazete’de ilan edildiği anlaşılmakla 6100 sayılı Hukuk Mahkemeleri Kanununun 341 ila 360. madde hükümleri gereğince mahkememize veya aynı sıfatta başka bir mahkemeye verilecek dilekçe ile kararın tebliğinden itibaren iki hafta içerisinde veya istinaf dilekçesi kendisine tebliğ edilen taraf, başvuru hakkı bulunmasa veya başvuru süresini geçirmiş olsa bile, mahkememize veya aynı sıfattaki başka bir mahkemeye vereceği cevap dilekçesi ile iki hafta içerisinde istinaf yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı.21/12/2018

Katip …

Hakim …