Emsal Mahkeme Kararı Bakırköy 3. Asliye Ticaret Mahkemesi 2017/990 E. 2020/656 K. 15.10.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C. BAKIRKÖY 3. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2017/990
KARAR NO : 2020/656

DAVA : Ticari Şirket (Genel Kurul Kararının İptali İstemli)
DAVA TARİHİ : 31/10/2017

BİRLEŞEN BAKIRKÖY 7. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ’NİN
2018/811 ESAS SAYILI DOSYASI YÖNÜNDEN

DAVA : Sözleşmenin İptali
DAVA TARİHİ : 03/09/2018

KARAR TARİHİ : 15/10/2020
GEREKÇELİ KARARIN
YAZILDIĞI TARİH : 04/11/2020

Mahkememizde görülmekte olan Ticari Şirket (Genel Kurul Kararının İptali İstemli), Sözleşmenin İptali davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
ASIL DAVADA
İDDİA:
Davacı vekilinin Bakırköy nöbetçi Asliye Ticaret Mahkemesine vermiş olduğu 31/10/2017 harçlandırma tarihli dava dilekçesinde ; Müvekkili davalı … Nakliyat Tic. Aş.’nin mevcut 10.000 hisseye tekabül eden 100.000 hissenin tamamına sahip bulunduğunu, müvekkili kardeşi …’a şirket genel anlamda temsil yetkisi içeren vekaletname verdiğini, …, müvekkilin vermiş olduğu vekaletname çerçevesinde tek başına hareket ettiğini, müvekkilin iyiniyeti ve kardeşlik ilişkisi kullanarak şirket adına yapılan ticari işlemler ile ilgili olarak müvekkiline herhangi bir ödeme yapmadığı gibi , müvekkili borçlandırıcı ekonomik işler içine girdiğini, bunun üzerine müvekkili, …’ı Bakırköy …. Noterliğinin 26 Mayıs 2017 tarih ve … yevmiye nolu ihtarnamesi ile temsil yetkisinden azlettiğini bilerek, şirkete ait tüm defter ve kayıtların işlemlerin kendisine iletilmesini ihtar ettiğini, ancak şirkete ait yönetim kurulu defteri ve diğer belgeler müvekkiline teslim edilmediğini, akabinde müvekkili Yenibosna Vergi İdaresi nezdinde şirkete ait işlemleri takip ederken, şirketteki kendisine ait %100 hisselerinin bilgisi ve rızası dışında, kendi imzası kullanılarak bila tarihli Anonim Şirkete hisse devri sözleşmesi ile …’a devredildiğini ve 10/08/2017 tarihli … sayılı hisse devri konulu Yönetim Kurulu Kararı ile yönetim kurulundan istifa etmiş gibi gösterdiğini öğrendiğini, yönetim kurulu kararına göre müvekkili ” Şirkette mevcut 10.000 hisseye tekabül eden 100.000 hissesinin tamamını hisse devir ve temlik sözleşmesi ile şirkete dışarıdan iştirak eden …’a devrederek ortaklıktan ayrıldığını, devirlerin kabulüne ve devir hususunun şirket pay defterine işlenmesine, yapılan devir sonucunda şirket ortakları ve sermaye tutarının aşağıdaki şekilde oluşmasına; 10.000 hisseye tekabül eden 100.000 ‘si …” oy birliğiyle karar verildiğini, yönetim kurulu kararında yönetim kurulu başkanı olarak müvekkili …’ın imzası ve kaşesi kullanıldığını, … sayılı yönetim kurulu kararını takiben …sayılı 10/08/2017 tarihli yönetim kurulu kararı ile tek pay sahipliği bildirimi ile ” davalı şirketin tek pay sahipli anonim şirket olarak faaliyetine devam edeceği ve tek pay sahibinin …” olacağının kararlaştırıldığını ve gene karar altında şirket yönetim kurulu başkanı olarak müvekkilin kaşesi ve imzası kendisinin bilgisi dışında kullanıldığını, 10/08/2017 tarihli ve …. sayılı yönetim kararı ile ”genel kurulun olağan toplantıya çağrılması kararı alınmıştır. Aynı gün yapılan 2016 yılı olağan genel kurul toplantısında ise , müvekkil …’ın yönetim kurulu üyeliğinden istifasının kabulüne, temsil ilzam yetkisinin sonlandırılmasına, …’un 3 yıl süreyle yönetim kurulu üyesi ve başkanı olarak atanması” karar altına alındığını, müvekkilinin bilgisi ve rızası dışında gerçekleştiğini, müvekkili bu gelişmeleri öğrenmesi üzerine Bakırköy Cumhuriyet Başsavcılığına kardeşi … ve şirketi devrettiği iddia edilen … aleyhine resmi belgede sahtecilik , dolandırıcılık suçlarından şikayette bulunduğu, … soruşturma no üzerinden yürütülen şikayette müvekkili gerçekte … ile aralarında herhangi bir hisse devri sözleşmesinin yapılmadığını, devrettiği iddia edilen şirket hisselerine karşılık gelen 100.000,00 devir bedelinin tarafına ödenmediğini, kendisinin imzasının taklit edilmek suretiyle şirkete ait hisselerinin devrettiğini ve yönetim kurulu başkanlığına istifa etmiş gibi gösterildiğini, şüphelilerin Yenibosna Vergi Dairesine 18/08/2017 tarihli dilekçeleriyle müracaat ederek şirketin hak ettiği vergi iadesi alacağı almak için girişimde bulunarak haksız kazanç elde etme gayreti içinde bulunduklarını, soruşturmanın halen derdest olduğunu, müvekkili rızası dışında yapılan işlemleri Yenibosna Vergi Dairesi nezdinde şirkete ait vergi iadesi alacakların takibi esnasında öğrendiğini, hukuka aykırı işlemler ile davalı şirket yetkilisi haksız kazanç elde etme gayreti içinde olduğunu, bu sebeplerle müvekkilinin daha fazla hak kaybına uğramaması için şirketin 3. Kişilere devir ve temlikinin önlenemsi ve temsil yetkisinin kısıtlanması için tedbir talep ettiklerini, yargıalma giderleri ile ücreti vekaletin davalı tarafa yükletilmesini talep etmiştir.
ASIL DAVADA
SAVUNMA:
Davalı …. Ve Tc. Aş. Yetkilisi … vekilinin mahkememize sunulan 06/12/2017 havale tarihli cevap dilekçesinde özetle;Davacının imzası taklit edilmediği, kaşesi rızası hilafına kullanılmadığını, şirket kayıtlarında ve ticaret sicil kayıtlarında da görüleceği üzere dava konusu edilen yönetim kurulu kararları yasalara uygun şekilde gerçekleştirildiğini, ileri sürülen hususlar gerçeği hiç bir şekilde yansıtamadığını, davacının iddia ettiği gibi bu denli büyük bir usulsüzlük var ise , 08/08/2017 tarihinde gerçekleşen bir genel kurul kararı için 31/10/2017 tarihinde , yani dava konusu kararların alındığı günden 84 gün sonra dava açılmış olmasına ve alınan kararların sahtecilikle alındığına ilişkin iddialara anlam verememekte olduğunu, dava konusu edilen ve ticaret siciline tescil edilen yönetim kurulu kararları davacının bilgisi dahilinde alındığını, kendisinin rızası ve bilgisi dahilinde müvekkili şirkette hisse devri gerçekleştirildiğini, davacı bizzat kendisi gelerek imza karşılığında şirketi devrettiğini ve karşılık olarak 100.000 para aldığını, devre ilişkin evrakların en kısa zamanda dosyaya sunulacağını ve devir işlemlerindeki imza ile davacının imzasının çıplak gözle karşılaştırıldığında bile imzasının kendisine ait olduğunu, hisse devrini öngören temlik sözleşmesinde de ilgili yönetim kurulu kararlarında da kendisinin imzasının mevcut olup cevap dilekçesinde daha ayrıntılı beyanlarda bulunarak ve kendisinin hakkında her türlü maddi -manevi tazminat ile diğer dava haklarının suç duyurusuna ilişkin haklarını saklı tuttuklarını, davacı tarafın, gerçeği yansıtmayan iddiaları sonunda dava konusu edilen genel kurul kararlarının yürütülmesinin geri bırakılmasını talep ettiklerini, davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
BİRLEŞEN DAVADA
İDDİA:
Davacı vekilinin Bakırköy nöbetçi Asliye Ticaret Mahkemesi’ne vermiş olduğu 03/09/2018 harçlandırma tarihli dava dilekçesinde ;… ile aralarında bir hisse devri sözleşmesi yapılmadığını, devrettiği iddia edilen şirket hisselerine karşılık ¨ 100.000,00 devir bedelinin kendisine ödenmediğini, kendisinin imzasının taklit edilmek suretiyle şirkete ait hisselerini devrettiğini ve Yönetim Kurulu Başkanlığından istifa etmiş gibi gösterildiğini, davalıların Yenibosna Vergi Dairesine 18.08.2017 tarihli dilekçe ile müracaat ederek şirketin hak ettiği vergi iadesi alacağını almak için girişimde bulunarak, haksız kazanç elde ettiklerini, ciddi bir vergi iadesinin devirden sonra 10 gün içinde alındığını, Bakırköy …. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin … Esas sayılı dava dosyası ile 10.08.2017 tarihli Olağan Genel Kurul toplantısında alınan tüm kararların ve genel kurul kararına dayanak yapılan 10.08.2017 tarihli …., … ve … nolu kararların yokluğunun tespiti ile iptali için dava açıldığını, davanın derdest olduğunu, derdest davada söz konusu 10.08.2017 tarihli olağan genel kurul toplantısında alman tüm kararların ve genel kurul kararına dayanak yapılan …, … ve … nolu yönetim kurulu kararlarındaki imzaların müvekkiline ait olmadığının bilirkişi raporu ile teyit ve tespit edildiğini, izah edilen nedenlerle, davalı şirketin 10.08.2017 tarih … nolu kararının ve Üsküdar … Noterliğinin 14.08.2017 tarih ve … Yevm. nolu hisse devir sözleşmesinin geçersizliğinin tespiti ile iptalini, şirket hisse devir sözleşmesinin icrasının dava sonuna kadar tedbiren durdurulmasını, yargılama sürecinde 08.11.2018 tarih … nolu karar ile dosyanın huzurdaki dava ile birleştirilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
BİRLEŞEN DAVADA
CEVAP :
Davalı vekilinin 23/01/2019 tarihli cevap dilekçesini özetle ;Davacı tarafından, müvekkili şirkette hisseleri bulunduğunu, kardeşi …’a şirketi temsil yetkisi verdiği ancak kardeşinin bu yetkiyi kötüye kullanarak, bilgisi ve rızası dışında, kaşe ve imzası taklit edilmek suretiyle hisselerinin tamamını …’a devrettiği ileri sürülerek Üsküdar …. Noterliği’nin 14/08/2017 tarih ve .. yevmiye no ile tasdikli bulunan Hisse Devir Sözleşmesi’nin geçersizliğinin tespiti ve iptali istenildiğini, ancak davacının iddiaları asılsız olup; davacının imzasının ve kaşesinin rızası hilafına kullanılması söz konusu olmadığını, iptali istenilen hisse devrin ilişkin işlemler ve buna dayanak yönetim kurulu kararları şirket ve ticaret sicil kayıtlarında da görüleceği üzere usulüne uygun bir şekilde gerçekleştirildiğini, yönetim kurulu kararları yasaya uygun bir şekilde alınmış olmakla davacının iddialarının hiçbir hukuki dayanağı bulunmadığını, zira, dava konusu tüm işlemler davacının rızası dahilinde yapılmış, hisse devirleri de davacının yine rızası ve bilgisi dahilinde gerçekleştirildiğini, davacının, usulsüz olarak yapıldığını iddia ettiği işlemlere karşı bu kadar zaman geçtikten sonra dava açmış olması bir yana, basiretli bir tacir gibi davranması gereken davacının, dava konusu karar ve işlemlerden tesadüfen haberinin olduğunu ileri sürmesi hayatın olağan akışına aykırı ve kötüniyetli olduğunu, davacının iddiasına konu hisse devrine ilişkin ilgili yönetim kurulu kararlarında bulunan imzalar davacıya ait olup; devri işlemlerindeki imzalar ile davacının imzalarının çıplak gözle bakıldığında dahi aynı olduğu anlaşıldığını, davacı tarafından her ne kadar asıl dava dosyasında alınan bilirkişi raporunda, imzaların davacıya ait olmadığının tespit edildiği ileri sürülmüş ise de; tarafımızca bilirkişi raporunda yapılan tespitlere itiraz edilerek yeniden rapor tanzim edilmesi talep edildiğini, zira, söz konusu bilirkişi raporunda, karşılaştırmaya esas alınan örnek imzalar arasında dahi bariz farklılıklar bulunduğunu; bilirkişi tarafından yeterli ve detaylı, denetime elverişli bir rapor tanzim edilmediğini, bu nedenle, dava konusu işlemlere ilişkin belgelerde bulunan imzaların davacıya ait olmadığı beyanlarının kabul edilebilir bir yanı bulunmadığını, bu nedenlerle davacının iptali talep ettiği hisse devrine ve buna ilişkin yapılan tüm işlemlere ilişkin belgeler, bizzat davacı tarafından imzalanmış olup; karşılık olarak bedeli de alındığını, bu nedenlerle, davacının haksız ve hukuki dayanaktan yoksun davasının reddine, yargılama gideri ve vekalet ücretinin karşı tarafa yüklenmesine karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLER VE GEREKÇE:
Asıl davada;Dava, davalı şirketin,10/08/2017 tarihinde yapılan genel kurulunda alınan kararlar ile aynı tarihli …. nolu yönetim kurulu tararlarının batıl olduğunun tespiti istemine ilişkindir.
Birleşen davada;Dava, anonim şirket hisse devrinin iptali istemine ilişkindir.
Tarafların aktif ve pasif dava ehliyetleri denetlenip uyuşmazlık konuları re’sen belirlenerek taraflarca gösterilen deliller toplanmış ve konunun incelenmesinde uzmanlık gerektiren yönler olduğundan bilirkişi incelemesi yaptırılmak suretiyle dava sonuçlandırılmıştır.
Bilirkişi Prof. Dr. … tarafından mahkememize sunulan 25/04/2018 havale tarihli bilirkişi raporunda özetle;
…’nin karar defterinde kişiye ait imzalarla mukayesinin daha sağlıklı yapılabilmesi için , karar defterindeki ; 14/08/2015 tarih , … karar nolu ; 10/09/2015 tarih , … sayılı ;31/12/2015 tarih , … sayılı ;23/02/2016 tarih , …sayılı ;24/02/2016 tarih, … sayılı ; 24/02/2016 tarih , … sayılı ve 07/08/2017 tarih , …. sayılı diğer kararlardaki imzaların kişiye sorularak kendisi tarafından atılı atılmadıklarının belirlenmesi gerektiğini bildirmiştir.
Bilirkişi Prof. Dr. … tarafından mahkememize sunulan 07/06/2018 tarihli bilirkişi raporunda özetle;
Belgelerin analizi sonucunda elde edilen bulgular ışığında;
İnceleme konusu belgelerdeki imzalar ile …’ın karşılaştırma belgelerindeki imzaları arasında grafolojik ve grafometrik tanı unsurları açısından saptanan önemli benzemezlikler nedeni ile , inceleme konusu belgelerdeki imzaların , …’ın eli ürünü olmadığını bildirmiştir.
Bilirkişi Dr. … ve … tarafından mahkememize sunulan 01/06/2020 tarihli bilirkişi raporunda özetle;
Davalı …’un davalı şirketin hisselerini geçerli devir sözleşmesiyle devraldığını ve hisselere ilişkin kararlaştırılan bedeli de ödediğini geçerli delillerle ispat etmesi gerekirken bu yönde ispat yükümlülüğünü yerine getirmediğini, bu bakımdan davaya konu 10.08.2017 tarihli … nolu hisse devrine, … sayılı nolu davalı şirketin tek pay sahipli anonim şirket olarak faaliyetine devam edeceğine ve tek pay sahibinin … olacağına, … nolu genel kurulun olağan toplantıya çağrılmasına ilişkin yönetim kurulu kararlarının ve yine hisse senetlerinin davalı …’a devredilmesine ilişkin sözleşmenin, davacının sahte imzasının atılması suretiyle alındıkları dolayısıyla geçersiz sayılmaları gerektiğini, geçerli bir hisse devri ve yönetim kurulu kararı olmaması nedeniyle toplanan 10.08.2017 tarihli genel kurulda alman kararların da geçersiz sayılması gerektiğini bildirmişlerdir.
ASIL DAVADA;
Uyuşmazlığın çözümü için öncelikle; anonim şirket genel kurul kararlarının iptali için ileri sürülebilen nedenler arasında yer alan “hükümsüzlük” ile “iptal edilebilirlik” kavramlarının açıklanmasında yarar vardır.
Bilindiği üzere, mülga 6762 Sayılı Türk Ticaret Kanunu’nda (6762 Sayılı TTK) batıl kararlara yönelik olarak genel kurul kararlarının iptali için dava açma hakkı düzenlenmemiş ancak doktrin ve uygulamada ilgililerin açacağı bir tespit davası ile hükümsüzlüğün belirlenmesinin talep edebileceği kabul edilmiştir. (6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 447. maddesinde ise genel kurulun hangi tür kararlarının batıl olduğu hüküm altına alınmış durumdadır.)
Hükümsüzlük halleri, yokluk ve butlan olarak iki alt kategoride ela alınabilir.
Kavram olarak yokluk; bir hukuki işlemin doğabilmesi için öngörülen ve kurucu nitelikte olan emredici hükümlere aykırılık halidir. Bu aykırılık, işlemin unsurlarında eksikliğe yol açar ve işlemi “yokluk” ile sakat hale getirir. Yok sayılan işlem, şeklen dahi meydana gelmemiştir. Yokluk, bunu ileri sürme konusunda hukuki menfaati bulunan herkes tarafından her zaman ileri sürülebilir ve tespit ettirilebilir, hâkim tarafından da re’sen dikkate alınır. Mahkemenin vereceği tespit hükmü, bu durumu açıklayıcı niteliktedir.
Şirketler hukukundaki emredici hükümlere göre, genel kurul kararlarının oluşabilmesi için iki kurucu unsur gereklidir: Birincisi genel kurul toplantısı yapılması, ikincisi toplantıda karar alınmasıdır. Bunların birisindeki eksiklik halinde, işlem (karar) hiç doğmamış sayılır; yani baştan itibaren yoktur. Örneğin, karar alınmadığı halde alınmış gibi gösterilirse veya Bakanlık temsilcisinin toplantıda bulunmaması halinde işlem, yoklukla sakat olacaktır.
Butlan ise; bir işlemin, konusuna ilişkin emredici hükümlere aykırı olması halidir. Eş söyleyişle, bir işlemin konusu; kanuna, ahlaka, adaba, kamu düzenine, kişilik haklarına aykırı ya da, imkânsız ise, bu işlem batıldır. Yokluktaki gibi, butlanda da kesin geçersizlik söz konusudur; hâkim bunu re’sen göz önünde bulundurur ve herkes bu geçersizliği, iptal davasında öngörülen üç aylık süreyle bağlı olmaksızın ileri sürebilir ve tespit ettirebilir. Yokluk ve butlan arasında sonuçları değil, sebepleri bakımından farklılık bulunmaktadır (Fatih Bilgili, Ertan Demirkapı, Şirketler Hukuku, 2012, 2. Baskı, s.190).
Mülga Türk Ticaret Kanunu’nda bir işlemin batıl hale gelmesine örnek olarak 392. madde hükmü verilebilir. Anılan yasa hükmünde, sermaye artırım koşullarına uyulmamasının kararı batıl hale getireceği düzenlenmiş olup, ikinci fıkra aynen; “Esas sermayenin artırılması yukarıki hükümlere göre icra edilmemiş ise bu husustaki muameleler batıl ve bundan dolayı da idare meclisi azalariyle murakıplar; şirkete, münferit ortaklara ve üçüncü şahıslara karşı müteselsilen mesuldürler.” şeklindedir. Bunun yanı sıra, toplantı ve karar nisabının bulunmaması da (6762 Sayılı TTK m. 378) butlan sebeplerine örnek olarak verilebilir.
İptal edilebilir kararlarda ise; genel kurul kararının geçersizlik halini oluşturan nedenin, işlemin, baştan itibaren geçersiz olması sonucunu doğuracak nitelikte olmaması hali söz konusudur. Örneğin; anonim şirket ortaklar genel kurulunda oyunu kullanmasına haksız yere izin verilmediği, çağrının usulsüz yapıldığı, gündemin gereği gibi ilan veya tebliğ edilmediği, toplantıya ve karara yetkili olmayan kimselerin iştirak ettikleri iddiasında olan ortaklar, yasa, ana sözleşme ve afaki iyi niyet kurallarına aykırılık hallerini ileri sürerek, kararların iptallerini TTK 445 ve devamı . maddeleri uyarınca isteme hakları bulunmaktadır
Es söyleyişle; mutlak butlanla batıl kararlar, baştan beri hükümsüz olan, sonradan geçerlilik kazanma olanağı olmayan, emredici kurallara, kamu düzenine veya ahlaka ve adaba aykırı veyahut konusu olanaksız olan kararlardır. Bu tür kararlar, baştan beri hüküm ifade etmezler ve mahkemece, re’sen üzerinde durulması da gerekir. 6102 Sayılı TTK’nun 445. maddesi anlamında iptali kabil kararlar ise, daha çok ortakların menfaatlerinin koruyan düzenlemelere aykırılık teşkil eden, emredici kurallar dışında yorumlayıcı ve şekle ilişkin kuralların ihlal edildiği kararlardır. İptali gereken kararlar, baştan itibaren geçersiz olmadıklarından, iptal edilinceye kadar geçerli bir kararın hüküm ve sonuçlarını doğururlar.
Bu itibarla, anonim şirket kararının iptali için yukarıda açıklanan hükümsüzlük hallerine dayanılmadığı durumlarda iptal davası açılabilmesi için, 6102 Sayılı TTK, 445 ve 446. maddelerinde düzenlenen koşulların oluşması gerekir.
Bir hukuki işlemin hukuka uygun olarak doğabilmesi için öngörülen kurucu nitelikteki emredici hükümlere aykırılık, işlemin unsurlarında eksikliğe yol açmakta ve işlemi yokluk ile sakatlamaktadır. Yok sayılan işlem şeklen dahi meydana gelmemiştir Yokluğun tespiti her zaman ve herkes tarafından ileri sürülebilir ve yokluk kararı açıklayıcı niteliktedir. Emredici hükümlere göre bir genel kurul kararının varlığından bahsedebilmek için iki unsur gerekir. Bunlardan ilki toplantı yapılması ve ikincisi toplantıda yeterli irade beyanları ile karar alınmasıdır. Bunlardan birisindeki eksiklik halinde hukuki işlem yani genel kurul kararı hiç doğmamış sayılır (Ayrıntılı bilgi için bkz. Erdoğan Moroğlu, Anonim Ortaklıkta Genel Kurul Kararlarının Hükümsüzlüğü, İstanbul 2004, s. 25 vd,; 65 vd.; Mehmet Bahtiyar, Ortaklıklar Hukuku, İstanbul 2010, s. 109,) Uygulama ve öğretide sayılan ve genel kurul kararının yokluğuna yol açan başlıca örnekler şöyledir; genel kurula davet, yetkili kişi veya organlarca yapılmamış veya TTK. m. 416’daki istisna dışında davet yapılmaksızın toplantı yapılmış ve karar alınmışsa, ya da oylama yapılmaksızın karar alınmışsa, genel kurul toplantısı yapılmaksızın karar alınmışsa yokluk yaptırımı uygulanır. Hükümet komiserinin bulunmadığı bir toplantıda alınan kararlar, komiserce imzalanmamış bir tutanakta yer alan karar yine yoklukla malûldür.
Mahkememizce alınan bilirkişi raporuna göre, davalı şirketin 10/08/2017 tarihli 2017/3,2017/4 ve 2017/5 sayılı yönetim kurulu kararlarında davacıya atfen atılan imzaların, karşılaştırma belgelerindeki imzalarına kıyasla , davacının eli ürünü olmadığı anlaşılmıştır.
Yukarıda da açıklandığı üzere genel kurula davetin yetkili kişi veya organlarca yapılmamış olması hâlinde o genel kurulda alınan kararların yok hükmünde olup somut olayda da yoklukla malul olduğunun tespiti istenilen genel kurul için çağrının yetkili yönetim kurulu olan davacının imzasını taşımayan bir yönetim kurulu kararı ile yapıldığı,buna göre çağrının yetkisiz organ tarafından yapıldığı anlaşıldığından davacının 10/08/2017 tarihli genel kurulda alınan kararların batıl olduğunun tespitine ilişkin talebinin kabulü ile anılan genel kurulda alınan kararların yok hükmünde(batıl) olduğunun tespitine karar verilmesi gerekmiştir.
Davacı 10/08/2017 tarihli genel kurulda alınan kararların batıl olduğunun tespiti yanında aynı tarihli … nolu yönetim kurulu kararlarının da batıl olduğunun tespiti istemi ile dava açmıştır.
İptal davasından farklı olarak yönetim kurulu kararlarının batıl olduğunun tespiti bir süre ile sınırlandırılmamıştır. Yönetim kurulu kararları şeklen veya içerik itibarıyla geçersiz olabilir (Bkz. Akdağ Güney, Necla, Anonim Şirket Yönetim Kurulu, İstanbul 2016, 2. Bası, s. 259 vd.). Şekle aykırı kararlara örnek olarak kararın yönetim kurulu dışında alınmış olması gösterilebilirse de,davacının şeklen toplantıya katıldığı gözönüne alındığında şeklen batıl bir karardan bahsedilemez.Davacı vekili müvekkilinin toplantıya katılmadın sahte imza ile karar alındığını iddia etmiş ve bu iddiası mahkememizce alınan bilirkişi raporu ile ispat edilmiş olup yetkili yönetim kurulu olan davacının anılan yönetim kurulu kararlarında imzasının bulunmaması,atılan imzaların sahte olduğunun tespit edilmesi nedeniyle davacının bu yönde açtığı davanın da kabulü ile davalı şirketin 10/08/2017 tarihli … nolu yönetim kurulu kararlarının batıl olduğunun tespitine karar vermek gerekmiştir.
BİRLEŞEN DAVADA;
Birleşen davada,davacı vekili,dosyaya fotokopisini sunduğu,tarihsiz “anonim şirket hisse devri sözleşmesi” başlıklı belgede davacıya atfen atılan imzanın davacıya ait olmadığından bahisle anılan hisse devrinin iptali istemi ile davalı … ve şirket aleyhine dava açmıştır.
Paylar senede bağlanmamış olsa bile, senede bağlanana kadar geçen dönemde varlıklarını sürdürmeye devam etmektedirler. Bunun anlamı, senede bağlanmamış payın da tıpkı senede bağlanmış paylar gibi her türlü hukuki işleme konu teşkil edebilmeleridir.
TTK’da senede bağlanmamış payın devrine ilişkin bir düzenlemeye yer verilmemiştir.
TTK 490. madde 1. fıkra uyarınca dolaylı olarak senede bağlanmamış nama yazılı payların kanunda veya esas sözleşmede aksi öngörülmedikçe herhangi bir sınırlandırmaya bağlı olmaksızın devredilebileceğini söylemek mümkündür, zira maddenin kenar başlığı nama yazılı payların ve pay senetlerinin devrinde ilke şeklinde ihdas edilmiştirBununla birlikte, her ne kadar maddenin kenar başlığı nama yazılı payların ve pay senetlerinin devrinde ilke şeklinde ihdas edilmiş ise de ufak değişiklikler dışında ilgili maddenin önceki Kanunun tekrarı olması ve maddenin yer aldığı bölümde genel olarak pay senetlerinin anlatılması nedeniyle bu maddenin salt nama yazılı pay senetlerinin devrine ilişkin olduğu ve nama yazılı payları hüküm altına almadığı şeklinde görüşler de ileri sürülmektedir.Maddenin kenar başlığı önemlidir, çünkü TTK 1534/1. maddesi gereği TTK’da kenar başlıkları metne dahil olarak ihdas edilmiştir.Bu sebeple ilgili maddenin birinci fıkrasının nama yazılı payları da kapsayacak şekilde okunması gerektiği söylenebilir.
Yargıtay bir kararında;Payın devredilebilirliği ilkesi uyarınca, çıplak payın da senede bağlanmışpaylar gibi serbestçe devredilebileceği hususunda görüş birliği mevcuttur.Ancak payın serbestçe devredilebilirliğine getirilen kanuni ve iradi sınırlamalar kuşkusuz çıplak pay için de geçerlidir. Çıplak payın devri genel hükümler doğrultusunda yapılır. Uygulanacak hükümler payın bedelinin tamamen ödenmiş olup olmadığı hususuna göre değişir. Bedelinin tamamı ödenmiş çıplak payın devri genel hüküm niteliğindeki alacağın temliki hükümlerine göre gerçekleşir. Alacağın temliki tasarrufi bir işlem olduğu için, bununla çıplak pay devralana geçer. Şekil olarak bedeli tam ödenmiş çıplak payın devri, payın devredildiğini içeren yazılı bir temlik beyanının devralana verilmesi ile söz konusu olur. şeklinde görüş bildirmiştirBu doğrultuda senede bağlanmamış paylar da her türlü satım sözleşmesine konu olabilir, bu paylar üzerinde alım, önalım, geri alım hakları kurulabilir, payın senede bağlanmamış olması, pay sahipliğinden doğan hakların devrine engel değildir..
Payın devrinde kanuni sınırlama senede bağlanmamış paylar için de geçerli olup buna göre; bedeli tamamen ödenmemiş nama yazılı paylar, ancak şirketin onayı ile devrolunabilir. Ancak pay bedelinin tamamen ödenmesi durumunda devir için şirketin onayına gerek yoktur.Ayrıca senede bağlanmamış payın, miras, mirasın paylaşımı, eşler arasındaki mal rejimi hükümleri veya cebri icra yoluyla devri halinde kanuni sınırlama geçerli olmayacaktır.
Çıplak hamiline ve nama yazılı paylar alacağın devri hükümlerine tabidir. Bunun sonucu olarak devre ilişkin şartları Türk Borçlar Kanunu hükümlerine göre belirlemek mümkün olacaktır. Alacağın devri hükümlerini düzenleyen TBK 183. Vd. hükümlerine göre devrin geçerliliği yazılı şekilde yapılmış olmasına bağlıdır.
Senede bağlanmamış payın alacağın temliki hükümlerine göre devredilmesi durumunda, payları devralan kişi, şirketten pay defterine kaydedilmeyi talep ederken aynı zamanda hisse devrine ilişkin sözleşmenin varlığını da ispat etmek durumundadır.Buna göre senede bağlanmamış nama yazılı payın devrinde yazılı bir devir beyanının yanında eğer bedeli tamamen ödenmişse devrin anonim ortaklık tarafından onanması da gerekmektedir.Devre konu olan payın bedelinin hiç ödenmemiş veya kısmen ödenmiş olması durumunda, payı devralan kişi paydan kaynaklı olan borcu yüklenmiş olacaktır ve bu devir işlemi borcun nakli hükümlerine göre gerçekleşecektir.
Bu doğrultuda TBK 195 vd. maddelerine göre borçlu pay sahibi ile borcu üstlenecek kişi arasında yapılacak bir sözleşme doğrultusunda borcun üstlenilmesi mümkündür. Ayrıca borcun üstlenilmesi halinde alacaklının da rızası aranmaktadır. Bu rızayı pay bedelinin alacaklısı olan anonim ortaklığın vermesi gerekmektedir.
Yukarıda yapılan genel açıklamalardan sonra somut olaya döndüğümüzde,davacı , davalı … ile aralarında yapıldığı iddia edilen anonim şirket hisse devri sözleşmesi altındaki imzanın kendisine ait olmadığını,şirketteki hisselerini davalıya devretmediğini beyan ederek anılan hisse devri sözleşmesinin devrinin iptalini talep etmiştir.Yukarıda değinildiği gibi anonim şirket hisse devri herhangi bir şekle tabi olmamakla birlikte ispat için yazılı delil ile ispatlanması gerekmektedir.Bu kapsamda,davalı geldiği duruşmada,sözleşme aslının kendisinde olmadığını ancak söz konusu devir sözleşmesini … isimli kişinin imzaladığını,davacının imzalamadığını ikrar etmekle birlikte sözleşmeyi imzalayan …’ın davacı adına hareket ettiğine dair herhangi bir vekâletnamede sunmamıştır.Aynı duruşmada davalıya sözleşme aslını sunması için kesin süre verilmiş ve kesin sürenin sonuçları hatırlatılmasına rağmen davalı sözleşme aslını da sunmamıştır.HMK’nın 220 nci maddesine göre belge aslı davalının elinde olmasına rağmen aslını dosyaya sunmadığı için davalının duruşmadaki beyanı da dikkate alındığında davacının iddiasının kabul edilmesi gerekmiştir.Buna göre davalı,davacının davalı şirketteki hisselerini kendisine devrettiğini usulüne uygun deliller ile ispat edemediği gibi sözleşme altındaki imzanın da davacıya ait olmadığını ikrar etmiş olup anılan sözleşmedeki imzanın davacıya ait olmadığının belirlenmesi nedeniyle bila tarihli anonim şirket hisse devri sözleşmesine istinaden yapılan devrin geçersiz olduğunun tespitine,hisse devrinin iptali davalarında hisseyi devralana davayı açmak yeterli iken davacı vekilinin ayrıca şirketi de davalı göstermesi doğru olmadığından şirket hakkında açılan davanın ise pasif husumet yokluğu nedeniyle reddine karar verilmesi gerektiği sonucuna varılarak aşağıdaki gibi hüküm fıkrası oluşturulmuştur.
HÜKÜM/Yukarıda açıklandığı üzere;
ASIL DAVADA;
1-Davanın KABULÜ ile;10/08/2017 tarihinde yapılan genel kurulunda alınan kararlar ile yönetim kurulunun 10/08/2017 gün ve …,… ve … nolu kararlarının batıl olduğunun TESPİTİNE,
2-Alınması gerekli ¨54,40 karar ve ilam harcından peşin alınan ¨31,40 harcın mahsubu ile bakiye ¨23,00 harcın davalıdan alınarak hazineye İRAD KAYDINA,
3-Davacı tarafından ödenen ¨31,40 Başvurma Harcı ile ¨31,40 Peşin Harcın davalıdan alınarak davacıya VERİLMESİNE,
4-Davacı tarafından yapılan 74 tebligat+posta ücreti ¨ 632,15 , 2 bilirkişi inceleme ücreti ¨2.800,00 olmak üzere toplam ¨3.432,15 yargılama giderinin davalıdan alınarak davacıya VERİLMESİNE,
5-Davacı kendisini bir vekil ile temsil ettirdiği anlaşıldığından karar tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT’ne göre hesap edilen ¨3.400,00 ücreti vekaletin davalıdan tahsili ile davacıya VERİLMESİNE,
6-Kararın kesinleşmesine kadar yapılan yargılama giderlerinin davacı tarafça peşin olarak yatırılan ¨180,00 yargılama gider avansından mahsubu ile bakiye kısmın karar kesinleştiğinde davacıya İADESİNE,
BİRLEŞEN DAVADA;
1-Davacının davalı … aleyhine açtığı davanın KABULÜ ile,davacının, davalı şirketteki 10.000 adet hissesinin davalı …’a tarihsiz “anonim şirket hisse devris özleşmesi” başlıklı belge ile devrine ilişkin işlemin geçersiz olduğununTESPİTİ ile, Davacının davalı şirkette 10.000 adet hisse ile hissedar olduğunun TESPİTİNE,
2-Davacının davalı şirket aleyhine açtığı davanın pasif husumet yokluğu nedeniyle REDDİNE,
3-Alınması gerekli ¨54,40 karar ve ilam harcından peşin alınan ¨35,90 harcın mahsubu ile bakiye ¨18,50 harcın davalı … tan alınarak hazineye İRAD KAYDINA,
4-Davacı tarafından ödenen ¨35,90 Başvurma Harcı ile ¨35,90 Peşin Harcın davalı … ‘tan alınarak davacıya VERİLMESİNE,
5-Davacı kendisini bir vekil ile temsil ettirdiği anlaşıldığından karar tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT’ne göre hesap edilen ¨3.400,00 ücreti vekaletin davalı … ‘tan tahsili ile davacıya VERİLMESİNE,
6-Davalı şirket kendisini bir vekil ile temsil ettirdiği anlaşıldığından karar tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT’ne göre hesap edilen ¨3.400,00 ücreti vekaletin davacıdan tahsili ile davalı şirkete VERİLMESİNE,
7-Kararın kesinleşmesine kadar yapılan yargılama giderlerinin davacı tarafça peşin olarak yatırılan ¨697,00 yargılama gider avansından mahsubu ile bakiye kısmın karar kesinleştiğinde davacıya İADESİNE,
5235 sayılı Kanunun geçici 2’nci maddesine göre ,Bölge Adliye Mahkemeleri’nin kurulmasına ve 20 Temmuz 2016 tarihinde göreve başlamalarına dair kararların 07/11/2015 tarih ve 29525 sayılı Resmî Gazete’de ilan edildiği anlaşılmakla;6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 341 ilâ 360’ncı madde hükümleri uyarınca,mahkememize veya aynı sıfattaki başka bir mahkemeye verilecek dilekçe ile kararın tebliğinden itibaren iki hafta içerisinde veya istinaf dilekçesi kendisine tebliğ edilen taraf,başvuru hakkı bulunmasa veya başvuru süresini geçirmiş olsa bile, mahkememize veya aynı sıfattaki başka bir mahkemeye vereceği cevap dilekçesi ile iki hafta içerisinde İSTİNAF yolu açık olmak üzere asıl ve birleşen davada davacı vekilinin yüzüne karşı, davalı şirket vekili ile davalı …’un yokluğunda oy birliği ile verilen karar açıkça okunup,usulen anlatıldı.15/10/2020

Başkan …
☪e-imzalıdır.☪
Üye …
☪e-imzalıdır.☪
Üye …
☪e-imzalıdır.☪
Katip …
☪e-imzalıdır.☪

“İŞ BU EVRAK 5070 SAYILI ELEKTRONİK İMZA KANUNUNUN 5. MADDE UYARINCA GÜVENLİ ELEKTRONİK İMZA İLE İMZALANMIŞ OLUP, 22. MADDE UYARINCA DA ISLAK İMZA İLE İMZALANMAYACAKTIR.