Emsal Mahkeme Kararı Bakırköy 3. Asliye Ticaret Mahkemesi 2017/977 E. 2018/589 K. 17.05.2018 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. BAKIRKÖY 3. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2017/977
KARAR NO : 2018/589

DAVA : Ticari Şirket (Genel Kurul Kararının İptali İstemli)

DAVA TARİHİ : 27/10/2017
KARAR TARİHİ : 17/05/2018
KARAR YAZIM TARİHİ : 11/06/2018

Mahkememizde görülmekte olan Ticari Şirket (Genel Kurul Kararının İptali İstemli) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili Bakırköy Nöbetçi Asliye Ticaret Mahkemesi’ne verdiği 27/10/2017 harçlandırma tarihli dava dilekçesinde; … Ltd. Şti. Silivri Vergi Dairesine kayıtlı, fabrika binası Selimpaşa Sanayi Bölgesinde bulunan “Endüstriyel Ekmek ve Kek Tavaları imalatı” yapan imalatçı bir firma olduğunu, firmanın ortaklık yapısı %40’ı … ve %20’si … olmak üzere %60 hisse … kardeşlere, %40 hisse ise müvekkili …’e ait olduğunu, müvekkilinin 24/11/2015 tarihinde ilansız ve haksız bir genel kurul ile firma içerisinden atıldığını ve bu tarihten bu yana firma … tarafından yönetildiğini, müvekkilinin söz konusu genel kurulun iptali için açmış olduğu dava sonucu Bakırköy … Asliye Ticaret Mahkemesi’nin … Esas sayılı dosyasından verilen karar ile ,Genel Kurul “Yok Hükmünde” sayıldığını, bu karara karşı davalı tarafça istinaf başvuru yapıldığını ve dosya şu anda İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi … Hukuk Dairesi’nde … Esas dosya numarası ile istinaf aşamasında olduğunu, müvekkilinin firmadan “Haklı Sebeplerle” ayrılmak isteyen ortak konumunda olduğunu, söz konusu süreç ile ilgili ( TTK 638 ) açılan ortaklıktan ayrılma davası, Bakırköy … Asliye Ticaret Mahkemesi … Esas dosya numarası ile devam ettiğini, müvekkilinin 01/01/2016 tarihi itibari ile şirket müdürü … tarafından şirkete hiçbir şekilde alınmamakta ve şirketin tüm evrak ve belgelerine erişimi engellendiğini, müvekkilinin şirketin işleyişi ve yapılan işlemler ile ilgili herhangi bir denetleme ve inceleme yapma hakkından tamamen mahrum durumda olduğunu, müvekkilinin şirketten uzaklaştırılmasını akabinde, şirket yasada belirtilen sürelerin çok sonrasında (TTK 617) kötü niyetli, objektif iyi niyet kurallarına aykırı ve kâr payı dağıtılmayan genel kurullar ile keyfi olarak yönetildiğini, müvekkilinin 2015 mali yılı ile ilgili 30/06/2016 tarihinde yapılan ve “Kar Payı dağıtımı yapılmama kararı alınan” Genel Kurul ile ilgili Bakırköy … Asliye Ticaret Mahkemesi … Esas sayılı dosyasından daha önce iptal davası açtığını, söz konusu dosyada yargılama süreci devam ettiğini , 2016 mali yılı ile ilgili de benzer durumlar söz konusu olduğunu, genel kurul öncesi ve genel kurul sürecinde müvekkilinin bilgi alma ve inceleme hakkının ihlal edildiğini, müdürlük makamı kararı ve faaliyet raporu arasında ” çelişkiler vardır” kar payı dağıtmama yönünde alınmış olan karar ile açıkça TTK 445. madde hükümleri ihlal edildiğini, şirketin yatırım yaptığı ve likiditesinin güçlü olmasını öne sürerek kar payı dağıtmayan müdür … 01/01/2016 tarihinde ¨ 5.000,00 olan müdür huzur hakkını genel kurulda aldığı objektif iyi niyetli kurallarına aykırı kararla %400 artış ile ¨20.000,00 ‘ye çıkardığını, faaaliyet raporunda bulunan beyanlar ile şirketin resmi kayıtları arasında da çelişkiler bulunduğunu, firma müdürünün hazırlatıp onayladığı faaliyet raporunun kendi içinde de ciddi çelişkiler ile dolu olduğunu, söz konusu ifade ve beyanlarda kar payı dağıtılmaması yönünde alınan karar ile çelişmekte olduğunu ve bu kararın TTK 445. Madde hükmüne aykırı olduğunu ispatladığını, ” müdürlük makamı kararı ” ile ” faaliyet raporu” çelişmekte olduğunu ve kar payı dağıtmama kararının kötü niyetli olduğunu ispatlamakta olduğunu, müdürlük makamı kararı ”2” numaralı madde , kötü niyetli olarak kasıtlı konulan bir madde olduğunu bu nedenlerle davalı şirketin 08/08/2017 tarihinde yapılan Olağan Genel Kulunda alınan kararların TTK 445. maddesi uyarınca kanun, ana sözleşme ve dürüstlük kuralına aykırı olması sebebiyle iptaline karar verilmesini, mahkeme masrafları ve vekalet ücretinin de davalıya yükletilmesini vekaleten talep ve dava etmiştir.
SAVUNMA:
Davalı vekilinin 05/12/2017 havale tarihli dilekçesini özetle; davacı tarafın talep sonucunun açık olmadığını, davacı tarafın genel kurul öncesinde ”… ”ın verilmediğinden bahisle bilgi alma ve inceleme haklarının ihlal edildiği ileri sürdüğünü, ancak müvekkili şirketin kanunen şirketin mizanlarını verme yükümlülüğünün bulunmadığını, davacının sunduğu mali analiz yeminli mali müşavir raporunun hukuka uygun olmadığını ve delil niteliğinin bulunmadığını, davacı taraf kar dağıtmama yönündeki karar ile açıkça TTK m. 445’in ihlal edildiğini ileri sürmekte ise de alınan karar kanunundaki şartlara uygun olmasının yanı sıra finansal açıdan da şirketin yararına olduğunu, davacı tarafın ücret ile huzur hakkı arasındaki farkı bilmemekte olduğunu, dava dilekçesinde yanlış değerlendirmelerde bulunduğunu, davacı taraf kar dağıtım önerisini içeren müdürlük makamı kararındaki ifadelerden hareketle genel kurul kararların dürüstlük kuralına aykırılığını ileri sürdüğünü, müvekkili şirketin genel kurul toplantısına ilişkin tüm yükümlülüklerini yerine getirdiğini, alınan kararlarda herhangi bir hukuka aykırılığın bulunmadığını, sonuç itibariyle müvekkili şirketin 2016 yılı hesap dönemine ilişkin 08/08/2016 tarihinde yapılan olağan genel kurul toplantısında alınan tüm kararlar hukuka, kanuna, dürüstlük kuralına ve ana sözleşmeye uygun olduğunu, herhangi bir iptal ya da butlan sebebi içermediğini, bu nedenle huzurdaki hukuka aykırı ve mesnetsiz, şirketteki her işleme karşı dava açarak şirket yönetimini taciz etme amacına matuf davanın reddi gerektiğini, kötü niyetle açılan bu davadan dolayı TTK. m. 451 bağlamında şirket tüzel kişiliğinin uğrayabileceği zararlardan doğacak talep haklarının saklı olduğunu, taciz azınlığı vasfındaki davacının TTK. m. 448/3 uyarınca teminat göstermesi gerekmekte olduğunu ve talep edildiğini, bu nedenlerle davacının TTK. m. 448/3 uyarınca mahkemece belirlenecek teminatı göstermesi şartıyla davaya devam edilmesini, hukuka aykırı ve mesnetsiz davasının reddini, tüm yargılama giderleri ve ücret-i vekaletin davacının üzerine bırakılmasını talep etmiştir.
DELİLLER ve GEREKÇE:
Dava, davalı şirketin 08/08/2017 tarihinde yapılan olağan genel kurulunda alınan kararların iptali istemine ilişkindir.
Tarafların aktif ve pasif dava ehliyetleri denetlenip uyuşmazlık konuları re’sen belirlenerek taraflarca gösterilen deliller toplanmış ve konunun incelenmesinde uzmanlık gerektiren yönler olduğundan bilirkişi incelemesi yaptırılmak suretiyle dava sonuçlandırılmıştır.
Dosyada delil olarak davalının ticari defterlerine dayanıldığından TTK’nun 83 ilâ 85 ve HMK’nun 222 nci maddeleri uyarınca davalının ticari defter ve belgeleri ile dosya üzerinde bilirkişi incelemesi yaptırılmış, bilirkişiler Yrd. Doç. Dr. … ile …’nın 26/03/2018 havale tarihli bilirkişi raporunda; Şirketin mali yapısının güçlendirilmesi gerekçe gösterilerek hiç kar payı dağıtılmamasına rağmen, şirket müdürünün alacağı huzur hakkının %400 artırılmış olması ve enflasyon artış oranı dikkate alındığında çok fahiş olan bu artış için herhangi bir haklı ve somut bir gerekçe sunulmamış olması karşısında; şirket müdürüne ¨ 20.000 huzur hakkı verilmesine ilişkin gündemin 6. maddesiyle alınan kararın iyiniyet kuralıyla bağdaşmadığı ve iptali gerektiğini, ticari defterler üzerinde yapılan inceleme sonucunda yapılan “davalı şirketin 2015 yılında net ¨1.064.896,63 kâr, 2016 yılında net ¨994.955,62 kâr raporladığı gözükmektedir. … davalı şirketin brüt çalışma sermayesini oluşturan Dönen Varlıklar toplamının, Kısa Vadeli Yabancı Kaynakları (Borçları) karşılama düzeyi %171 düzeyinde bulunmakla, bu görünüm aynı zamanda davalı şirket faaliyetlerinin sürdürülebilirliği yönünden herhangi bir fınansal risk taşımadığı anlamına da gelmektedir” tespit dikkate alındığında, kar dağıtılmaması yönünde gündemin 7. maddesinde alınan kararın kanuna ve iyiniyet kuralına aykırı olduğunu dolayısıyla bu kararın da iptali şartlarının oluştuğunu, diğer kararlar açısından ise iptal şartlarının oluşmadığını, sonuç ve kanaatine varıldığını bildirdikleri görülmüştür.
Dosya içeriğinden davacının davalı şirketin 500.000 payına ve % 40 tutarında sermayesine sahip ortağı olduğu, davalı şirket tarafından 08/08/2017 tarihinde 2016 yıllına ilişkin olarak genel kurul toplantısı yapıldığı, davacının dava konusu kararlara muhalif kaldığı ve kararların alındığı tarihten itibaren üç ay içerisinde de iş bu iptal davasını açtığı anlaşılmaktadır.Taraflar arasında ihtilaf konusu olan ve çözüme kavuşturulması gereken temel problem; genel kurulda alınan kararların iptal şartlarının oluşup oluşmadığıdır.
Bilindiği üzere Limited Şirketlerde Genel Kurul kararlarının iptaline ilişkin olarak Anonim şirketlerin genel kurul kararlarının iptaline düzenleyen hükümler aynen uygulanır (TTK md. 536). Anonim şirketler hukukunda yokluk ve butlan hallerinin yanı sıra genel kurul kararlarının hükümsüzlük hallerinden birisi de iptal edilebilirliktir. Genel kurul kararlarına karşı iptal davasını açma hakkını düzenleyen TTK. m. 446 hükmüne göre:
“a) Toplantıda hazır bulunup da karara olumsuz oy veren ve bu muhalefetini tutanağa geçirten,
b)Toplantıda hazır bulunsun veya bulunmasın, olumsuz oy kullanmış olsun ya da olmasın; çağrının usulüne göre yapılmadığını, gündemin gereği gibi ilan edilmediğini, genel kurula katılma yetkisi bulunmayan kişilerin veya temsilcilerinin toplantıya katılıp oy kullandıklarını, genel kurula katılmasına ve oy kullanmasına haksız olarak izin verilmediğini ve yukarıda sayılan aykırılıkların genel kurul kararının alınmasında etkili olduğunu ileri süren paysahipleri, … iptal davası açabilir”.
Söz konusu hükümden de açıkça anlaşıldığı üzere, kural olarak pay sahiplerinin iptal davası açabilmeleri için toplantıda hazır bulunmaları, iptale konu ettikleri karara karşı olumsuz oy kullanmaları ve bu muhalefetlerini tutanağa yazdırmaları gerekir.
Toplantıda hazır bulunan, karara muhalif olan ve keyfiyeti zapta geçiren pay sahiplerinin açmış oldukları iptal davasının kabul edilebilmesi için ayrıca bu kararların yasaya, esas sözleşmeye veya iyiniyet kuralına aykırı olduklarının da kanıtlanması gerekir (TTK. m. 445).
Yapılan davete rağmen toplantıya katılmayan ve muhalefet şerhini tutanağa yazdırmayan bir pay sahibi ancak,
usulüne uygun toplantı davetinin yapılmamış olması, gündemin gereği gibi ilan edilmemiş olması,
genel kurula katılmasına ve oy kullanmasına haksız olarak izin verilmemesi, genel kurula katılma yetkisi bulunmayan kişilerin veya temsilcilerinin toplantıya katılıp oy kullanmaları,
müktesep hakların ihlal edilmiş olması,
hallerinden birinin varlığı ve bu aykırılıkların genel kurul kararının alınmasında etkili olduğunu kanıtlaması durumunda, iptal davası açabilir.
Davacının, davalı şirketin genel kurul toplantısına katılarak alınan kararlara muhalif kaldığı görülmektedir. Bu nedenle dava konusu kararlar bakımından dava açma şartının gerçekleştiği açıktır. Bununla birlikte iptali talep edilen kararlar bakımından bu kararların kanun, ana sözleşme veya afaki iyiniyete aykırı olup olmadığının incelenmesi gerekir.
İptali Talep Edilen Genel Kurul Gündem Maddeleri Bakımından Yapılan İnceleme ve Değerlendirme;
a)Faaliyet raporu ile mali tabloların onaylanmasına ilişkin gündemin 3. ve 4. maddeleriyle alınan kararlar: Davacı tarafından mizanın bulunmadığı, hesap tablolarındaki dipnotların boş olduğu, bunların tespit edilmesi gerektiği gerekçesiyle muhalif kalındığı görülmektedir.
Davacı, bilgi alma haklarının engellenmiş olduğunu ve şirketin hesaplarının gerçeği yansıtmadığını iddia etmektedir.Bilirkişi kurulu tarafından yapılan mali incelemede , davalı şirketin defter ve kayıtlarının usulüne uygun tutulmuş oldukları tespit edildiğinden, şirketin usulsüz yapıldığı iddia edilen spesifik işlemlerine ilişkin iddiaların doğru olup olmadığının incelenmesi; özel denetim ve yine sektörel bir analiz gerektiğinden, bu aşamada davacıların, şirketin hesaplarının gerçeği yansıtmadığı yönündeki iddialarının kabulüne olanak bulunmamaktadır.
Yine, bilgi alma ve inceleme hakkına ilişkin TTK. m. 437 hükmüne göre, finansal tablolar, konsolide finansal tablolar, yönetim kurulunun yıllık faaliyet raporu, denetleme raporları ve yönetim kurulunun kâr dağıtım önerisi, genel kurulun toplantısından en az onbeş gün önce, şirketin merkez ve şubelerinde, pay sahiplerinin incelemesine hazır bulundurulur. Somut olayda davalının fınansal tablo ve raporları en az onbeş gün önceden şirket merkezinde hazır bulundurmadığına ilişkin herhangi bir somut delile rastlanmamıştır. Bilgi alma ve inceleme hakkı kapsamında finansal tablo ve raporların pay sahiplerine gönderilmesine ilişkin bir zorunluluk bulunmadığından, davacının bilgi alma ve inceleme hakkının engellendiğine dair iddiası da yerinde olmamaktadır. Bu durumda dava konusu kararların iptal şartlarının gerçekleşmediği sonucuna varılmakla davacı vekilinin bu maddelerin iptaline ilişkin talebinin reddine karar vermek gerekmiştir.
b)Şirket müdürüne ¨20.000,00 huzur hakkı verilmesine ilişkin gündemin 6. maddesiyle alınan karar:
6102 sayılı TTK’nın 394. maddesinde, yönetim kurulu üyelerine tutarı esas sözleşme veya genel kurul kararıyla belirlenmiş olmak şartıyla huzur hakkı, ücret, ikramiye, prim ve yıllık kârdan pay ödenebileceği hükmü düzenlenmiştir. Huzur hakkı her toplantı için ayrı ayrı belirlenebileceği gibi aylık olarak belirli bir ücret biçiminde de tespit edilebilir. Ücretin miktarı ise şirketin mali yapısı, şirketin bu yöndeki uygulaması, yönetim kurulunun bu iş için harcadığı emek ve mesai ile orantılı olmalıdır.Yönetim kurulu üyeleri için belirlenen ücretlerin fahiş olup olmadığı değerlendirilirken genel kurulun yapıldığı dönemde şirketin ortaklık yapısı, finansal durumu, şirketin geçmiş uygulamaları, ortaklık yapısı ve mali durum açısından davacı şirketle aynı-benzer durumda bulunan şirketlerin yöneticilerinin aldığı emsal ücretler göz önünde bulundurulup karşılaştırılmak suretiyle yönetim kurulunun harcadığı emek ve mesai ile orantılı, pay sahiplerinin vazgeçilmez nitelikteki kârdan pay alma haklarını da ihlal etmeyecek şekilde tespiti gerekmektedir.
TTK 507/1.maddesi uyarınca “Her pay sahibi, kanun ve esas sözleşme hükümlerine göre pay sahiplerine dağıtılması kararlaştırılmış dönem kârına payı oranında katılma hakkını haizdir…”. Şirket yöneticilerine verilecek yüksek miktarlı huzur hakkı ile yönetim kurulu üyesi olmayan ortakların payları oranında kâr payı alma haklarının zayıflatıldığı, belli ortaklara örtülü kâr dağıtılması sonucunu doğuracağı bir gerçektir.
Davalı şirketin müdürünün 01/01/2016 tarihindeki huzur hakkının ¨5.000,00 olduğu anlaşılmaktadır.Yapılan genel kurulda herhangi bir gerekçe sunulmadan bu huzur hakkının %400 artış ile ¨20,000,00’ye çıkarıldığı görülmektedir. Şirketin mali yapısının güçlendirilmesi gerekçe gösterilerek hiç kâr payı dağıtılmamasına rağmen, şirket müdürünün alacağı huzur hakkının %400 artırılmış olması ve enflasyon artış oranı dikkate alındığında çok fahiş olan bu artış için herhangi bir haklı ve somut bir gerekçe sunulmamış olması,şirketin elde ettiği gelir ile müdüre ödenmesine karar verilen ücret nazara alındığında,müdüre verilmesine karar verilen huzur hakkının şirketin geliri, yapılacak işler vemüdürün görevleriyle orantılı olmadığı, dava konusu genel kurulun 6 numaralı maddesinde alınan kararın belli ortaklara örtülü kâr dağıtımı niteliğinde olduğu , bu kararın eşitlik dürüstlük kurallarına da aykırı bulunduğu nazara alındığında anılan kararın iptaline karar vermek gerekmiştir.
c)Kâr dağıtımı yapılmamasına ilişkin gündemin 7. maddesiyle alınan karar:
Kârın dağıtılıp dağıtılmayacağı ve dağıtılacaksa ne ölçüde dağıtılacağı hususunda genel kurulun geniş takdir yetkisi bulunmaktadır. Gerçekten genel kurul dağıtılabilir kârdan TTK. m. 523/2 hükmüne göre yedek akçe ayırabileceği gibi, belirli şartlar altında bu karın esas sermayeye eklenmesine de karar verebilir. Ancak genel kurul bu yetkilerini kullanırken bazı sınırlamalara tabidir. Kârdan yapılacak ayırımlar konusunda öncelikle emredici kanun hükümlerine riayet etmek gerekir. Bu kapsamda vergi, fon, kanuni yedek akçe gibi emredici kanun hükümleriyle belirlenmiş ayırımların yapılması kaçınılmazdır. İkinci olarak, esas sözleşme hükümleriyle kâr dağıtımı konusunda bazı prensipler belirlenmişse genel kurul bunları da bertaraf edemez. Örneğin esas sözleşmede belirli oranda kârın dağıtılması öngörülmüş ise, pay sahipleri bakımından güçlü bir müktesep hak oluştuğu için genel kurul bu dağıtımı yapmak zorundadır. Üçüncü olarak, gerçek anlamda genel kurulun takdirine bırakılan ayırımlar konusunda da (TTK. m. 523/2-3), genel kurulun takdir hakkını sınırlayan ilkeler söz konusudur. Bunlar, kanun ve esas sözleşmede belirlenenlerden daha fazla miktarda yedek akçe ayrılmasının geniş anlamda objektif iyi niyet kuralları ile şirketin devamlı gelişmesi ve istikrarlı kâr dağıtımı bakımından gerekli olmasıdır. Söz konusu ayırımlara ve kâr dağıtımına ilişkin genel kurul kararlarının iptali istenmesi halinde mahkeme bu kriterleri uyulup uyulmadığını araştıracaktır (…/…, Anonim Ortaklıkta Finansal Tablolar, Yedek Akçeler ve Kar Dağıtımı, İstanbul 2018, s. 399-400).
Yukarıda açıklandığı üzere, genel kurul kararlarının iptalinin nedenlerinden birisi de, alınan kararın objektif iyi niyet kuralına aykırı olmasıdır. Söz konusu olan objektif iyi niyet, MK. m. 2 hükmünde öngörülen dürüstlük kuralıdır. Genel kurulda çoğunluğu oluşturan belli bir grup pay sahibinin yetkilerini kötüye kullanmak suretiyle, ortaklık dışı özel veya ortaklık ile ilgili kişisel çıkarlarının korunmasına yönelik olarak, azınlıktaki pay sahiplerinin menfaatlerine aykırı bir şekilde aldığı kararlar dürüstlük kuralına aykırı kabul edilmektedir. Ancak kararın dürüstlük kuralına aykırılık oluşturabilmesi için her zaman özel ve şahsi menfaat elde edilmesi zorunlu değildir. Eşit hukuki durumda bulunan pay sahipleri hakkında eşit uygulamalara gidilmemesi suretiyle eşitlik ilkesinin ihlali de, dürüstlük kuralına aykırılığın tespitinde ölçüt olarak kabul edilmektedir. Objektif iyi niyet kuralına aykırılığı, ortaklığın geleceği, işleyişi ve yönetimi bakımından önemi göz önünde tutularak, yersiz şekilde genişletmemek ve ancak ciddi etken sebeplerin varlığı halinde kabul etmek gerekir. Bu bakımdan ancak, çoğunluğun yetkilerini kötüye kullanarak ve dürüstlük kuralına aykırı bir şekilde, ortaklığa ve diğer pay sahiplerine zarar vermek için kasıtlı olarak alınan bir genel kurul kararının, iyi niyet kuralına dayanarak iptali istenebilir (…./…, AO, s. 358). Dolayısıyla somut olayda kârın hiç dağıtılmamasına ilişkin kararın objektif iyiniyet kuralına da aykırı olmaması gerekir.
Kâr payının dağıtılıp dağıtılmaması hususunun takdiri genel kurula ait olmakla birlikte bu yetkinin kullanılması keyfiyete bağlı değildir. Gerçekten de Yargıtay vermiş olduğu bir kararında bu hususu şu şekilde dile getirmiştir: “Her ticaret ortaklığı gibi anonim ortaklığın nihai amacı kâr elde edip ortaklarına dağıtmaktır. Başka bir deyişle “anonim şirket kanunen yasak olmayan her türlü iktisadi maksat ve konular için kurulur” (TTK’nın 271) ve kâr elde etmek ve paylaştırmak nihai amacını elde etmek hedefine yönelir ve bu yolda çaba harcar. Ortaklığın bütün organları bu nihai amaca uygun kararlar almak zorundadır. İşte, şirketin kâr elde etmek ve dağıtmak nihai amacından doğan kâr payı, bir vazgeçilmez haktır. (TTK 385). (Poroy/Tekinalp/Çamoğlu-Ortaklıklar ve Koop. Hukuku 8.bası s.487) Ortaklığın hiç kâr payı dağıtmaması yasaya aykırı olup, kârın ihtiyari nitelikteki kısmının dağıtılmaması ise müktesep hakkın ihlâli sayılamaz. Mahkemece mecburi temettü dışında kalan kısım için kâr dağıtım kararı alınmayarak yedek akçeye ayrılmasının yasaya, ana sözleşmeye ve iyiniyet kurallarına aykırı olup olmadığı, kâr dağıtımının şirket sermayesinin düşmesi sonucunu doğurup doğurmayacağı, kanunda öngörülen kâr payı dışında kalan kısmın ortaklığın devamlı gelişmesi ve düzenli kâr payı dağıtılmasının temini bakımından uygun ve yararlı olup olmadığı ve kalan kısmın yedek akçeye ayrılmasının afaki iyiniyet kurallarına uygun olup olmadığının tespit edilmesi gerekir.”(Yüksek Yargıtay … nci Hukuk Dairesi’nin 17/03/2016 gün ve … esas ,… karar sayılı ilamı)
Kâr payının hangi gerekçelerle tam olarak dağıtılmadığı hususunun somut bir şekilde davalı tarafından ortaya konulması gerekmektedir. Türk Ticaret Kanunu’nda ise esas itibariyle, sermaye şirketlerinde yıllık kâr dağıtımı bir zorunluluk olarak kabul edilmiştir. TTK’nun 507 nci maddesine göre her pay sahibi, kanun ve esas sözleşme hükümlerine göre, pay sahiplerine dağıtılması kararlaştırılmış “Net Dönem Kârına” payları oranında katılma hakkına sahiptir.
Bunun yanında TTK’nun 523 ncü maddesine göre genel kurul; a) Aktiflerin yeniden sağlanabilmesi için gerekliyse, b) Bütün pay sahiplerinin menfaatleri dikkate alındığında, şirketin sürekli gelişimi ve olabildiğince kararlı kâr payı dağıtımı yönünden haklı görülüyorsa, Kanunda ve esas sözleşmede öngörülenlerden başka yedek akçe ayrılmasına da karar verebilir.
Bilirkişi raporunda mali incelemeler bölümünde yer alan “davalı şirketin 2015 yılında net ¨1.064.896,63 kâr, 2016 yılında net ¨994.955,62 kâr raporladığı gözükmektedir. … davalı şirketin brüt çalışma sermayesini oluşturan Dönen Varlıklar toplamının, Kısa Vadeli Yabancı Kaynakları (Borçları) karşılama düzeyi %171 düzeyinde bulunmakla, bu görünüm aynı zamanda davalı şirket faaliyetlerinin sürdürülebilirliği yönünden herhangi bir fmansal risk taşımadığı anlamına da gelmektedir” yönündeki tespit dikkate alındığında, kâr dağıtılmaması yönünde gündemin 7. maddesinde alınan kararın kanuna ve iyiniyet kuralına aykırı olduğu anlaşıldığından bu maddenin de iptaline karar verilmesi gerektiği sonucuna varılarak aşağıdaki gibi hüküm fıkrası oluşturulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1- Davanın kısmen KABUL kısmen REDDİ ile ; davalı şirketin 10/08/2017 tarihinde yapılan 2016 olağan genel kurul toplantısında gündümin 6 ve 7 nolu maddeleri ile alınan kararların İPTALİNE,
2-Davacının,fazlaya ilişkin talebin REDDİNE,
3-Karar tarihinde yürürlükte bulunan Harçlar Tarifesi gereğince alınması gereken ¨35,90 peşin harcın davacı tarafından yatırılan ¨ 31,40’den mahsubu ile bakiye ¨4,50 harcın davalıdan alınarak hazineye irat KAYDINA,
4-Davacı tarafından yapılan 11 tebligat+posta ücreti ¨132,70, bir bilirkişi inceleme ücreti ¨ 2.000,00 olmak üzere toplam ¨2.132,70 yargılama giderinin davanın kabul ve red oranına(1/2) göre hesaplanan ¨1.066,35’nin davalıdan alınarak davacıya VERİLMESİNE, kalan kısmın davacı üzerinde BIRAKILMASINA,
5-Davacı kendisini bir vekil ile temsil ettirdiği anlaşıldığından karar tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT’ne göre kabul edilen miktar üzerinden hesap edilen ¨2.180,00 ücreti vekaletin davalıdan tahsili ile davacıya VERİLMESİNE,
6-Davalı kendisini bir vekil ile temsil ettirdiği anlaşıldığından karar tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT’ne göre reddedilen miktar üzerinden hesap edilen ¨2.180,00 ücreti vekaletin davacıdan tahsili ile davalıya VERİLMESİNE,
7-Kararın kesinleşmesine kadar yapılan yargılama giderlerinin davacı tarafından peşin olarak yatırılan ¨180,00 yargılama gider avansından mahsubu ile bakiye kısmın karar kesinleştiğinde davacıya İADESİNE,
5235 sayılı Kanunun geçici 2’nci maddesine göre ,Bölge Adliye Mahkemeleri’nin kurulmasına ve 20 Temmuz 2016 tarihinde göreve başlamalarına dair kararların 07/11/2015 tarih ve 29525 sayılı Resmî Gazete’de ilan edildiği anlaşılmakla;6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 341 ilâ 360’ncı madde hükümleri uyarınca,mahkememize veya aynı sıfattaki başka bir mahkemeye verilecek dilekçe ile kararın tebliğinden itibaren iki hafta içerisinde veya istinaf dilekçesi kendisine tebliğ edilen taraf,başvuru hakkı bulunmasa veya başvuru süresini geçirmiş olsa bile, mahkememize veya aynı sıfattaki başka bir mahkemeye vereceği cevap dilekçesi ile iki hafta içerisinde İSTİNAF yolu açık olmak üzere davacı vekili ile davalı vekilinin yüzlerine karşı oy birliği ile verilen karar açıkça okunup,usulen anlatıldı.17/05/2018

BAŞKAN …

ÜYE …

ÜYE …

KÂTİP …