Emsal Mahkeme Kararı Bakırköy 3. Asliye Ticaret Mahkemesi 2017/949 E. 2019/1119 K. 21.11.2019 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C. BAKIRKÖY 3. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2017/949
KARAR NO : 2019/1119

DAVA : Ticari Şirket (Ortaklıktan Çıkma Veya Çıkarılmaya İlişkin)
DAVA TARİHİ : 19/10/2017
KARAR TARİHİ : 21/11/2019
GEREKÇELİ KARARIN
YAZILDIĞI TARİH : 02/12/2019

Mahkememizde görülmekte olan Ticari Şirket (Ortaklıktan Çıkma Veya Çıkarılmaya İlişkin) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
İDDİA:
Davacı vekilinin Bakırköy Nöbetçi Asliye Ticaret Mahkemesine sunduğu 19/10/2017 harçlandırma tarihli dava dilekçesinde; Müvekkilinin davalı şirketin ortağı olduğunu, şirketin yönetim ve idarisinin diğer ortaklar tarafından yürütüldüğünü, ortakların uzunca bir süre sıkıntısız şekilde ticaret yaptıklarını, ancak müvekkilinin şirketteki yönetimde etkinliğinin giderek azaldığını ve pasifıze edildiğini, müvekkilinin yaklaşık 3 senedir davalı şirketin yönetimine katılamadığını, karar mekanizmasına katılmasına izin verilmediğini, son 3 yıldır hiçbir genel kurul toplantısına çağrılmadığını, kar payı almadığını, bilgi ve belgelere erişemediğini, müvekkili açısından ortaklığın devamı için geçerli bir neden bulunmadığını, ortaklığı sürdürmek istemediğini, davalı şirketin son genel kurul toplantısının yapıldığı 27/05/2014 tarihi sonrasında, ilan edilen ve müvekkilinin iştirak ettiği genel kurul toplantısı yapılmadığını, bu tarihten sonra müvekkilinin herhangi bir ortaklar kurulu kararına iştirak etmediğini, sırf bu durumun dahi TTK 636. Mad. gereğine müvekkilinin şirketin feshini istemesi için haklı neden yarattığını, her ne kadar TTK 636 mad. 2 ve 3. Fıkralarında, davacı ortağın payının gerçek değerinin ödenerek çıkarılmasına veya duruma uygun düşen kabul edilebilir bir çözüme ulaştırılabileceği belirtilmiş ise de, müvekkilinin sona erdirilmesinden herhangi bir kar beklentisi olmadığını, müvekkilinin TTK 636. Mad. belirtilen ortaklıktan ayrılabileceği uygun bir çözümün tespitini talep ettiğini, kar ve zarardan pay almaksızın, müvekkilinin haklı nedenle ortaklıktan çıkarılmasını, aksi halde ortaklığını haklı nedenle feshini talep ettiklerini, izah edilen nedenlerle, davanın kabulü ile, şirketin yaşatılmasının ekonomik açıdan daha doğru olması halinde, TTK 636. Mad. 3. Fıkrası gereğince, ayrılma payının gerçek değerini de talep etmeksizin, müvekkilinin haklı nedenle ortaklıktan çıkarılmasına karar verilmesini, çıkma kararının uygun görülmemesi halinde, genel kurulun uzun yıllardan bu yana toplanmaması sebebiyle ortaklığın haklı nedenle feshine, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davalı yana yükletilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
SAVUNMA;
Davalı şirket temsil kayyımı Mahkememize sunduğu 21/11/2017 havale tarihli cevap dilekesini özetle; Davalı şirketin Anonim Şirket olarak kurulduğunu, ….. sicil numarasında kayıtlı olduğunu, ¨ 50.000,00 sermayesi bulunduğunu, son TTSG bilgisinin … sayılı 06/06/2014 tarihli olduğunu, en son genel kurulda Yönetim Kuruluna seçilen davacı … ve dava dışı ….’ın üyeliklerinin 07/05/2017 tarihinde dolduğunu,davacının devam eden şirketin feshini talep ettiğini, ortaklıktan çıkma payı talep etmediğini, sadece TTK 636 mad. elirtlne hükümler çerçevesinde ortaklıktan çıkarılmasını talep ettiğini,davacının şirketin kurulduğu 08/05/2009 tarihinde kurucu ortaklar arasında yer almadığını, davalı şirketin 23/11/2013 tarihli olağan genel kurul toplantısında davacının yönetim kurulu başkan yardımcılığına seçildiğini, şirketi her husuta yönetim kurulu başkanı …. ile müştereken atacakları imzaları ile en geniş şekilde temsil ve ilzama yetkili kılındıklarını, 07/05/2014 tarihli genel kurulda ise davacının yine yönetim kurulu başkan yardımcılığına seçilirken, dava dışı ….’ın yönetim kurulu başkan seçildiğini, 3 yıl dolduğundan temsil organının görevinin sona erdiğini, Ticaret Sicildeki bilgilere göre davacının şirkette ne kadarlık pay sahibi olduğunun belli olmadığını, A.Ş.’ lerde haklı sebeplerle fesih için dava şartı olan halka kapalı şirketler bakımından %10 veya daha fazla hisseye sahip olma şartını ispatlamadığını, davalı şirketin pay defteri, son haziran cetveli ve sair ortaklık bilgileri sunulmaksızın dava şartının tespitinin mümkün olmadığını, davacının davalı şirkette olan pay adedi ve şirket sermayesine oranının tespiti gerektiğini, A.Ş.’lerde pay sahiplerinin ancak haklı sebeplerin varlığı halinde fesih davası açabileceklerinin, davacının şirketin %10 nuna sahip olması halinde, A.Ş.’den ayrılma hakkını veya şirketin fesh edilmesini ileri sürebileceğini, davacının iddia ettiği haklı sebeplere ilişkin herhangi bir delil sunmadığını, davacının yönetim kurulu başkan yardımcısı olduğunu, şirketin son 3 yılda genel kurul yapmaması ve ticari faaliyetini yürütmemiş olmasından yönetim kurulu başkanı ile birlikte sorumlu olduğunu, şirketin faaliyetini yürütme iddiası yoksa bunu genel kurul kararı ile değerlendirmesi ve şirketin feshini istemesi gerektiğini, davacının huzurdaki davaya açmakta hukuki yararı olduğunun sabit olmadığını,izah edilen nedenlerle, davacının şirket sermayesinde sahip olduğu pay miktarı ve sermaye oranının belirlenmeksizin işbu davanın görülemeyeceğini, şirketin gayirfaal olması veya ticari faaliyetine son verme niyeti var ise bunun genel kurul kararı ile alması gerekirken, işbu davanın ikame edilmesinde hukuki yarar olmadığını, davanın ortaklıktan çıkma talebinin somut olaya uygun düşmediğini, şirketim mali müşavir ve yetkili görevlilerinden, ticari defter kayıt ve belgelerin celp edilmesi gerektiğini, aksi takdirde dosya kapsamına göre davacının dava açmakta hukuki yararı olduğunu ortaya koyamadığı için davanın reddini talep etmiştir.
DELİLLER VE GEREKÇE:
Dava, 6102 sayılı TTK’nun 531. maddesi hükmü uyarınca davalı anonim şirketin haklı sebeplerle feshi istemine ilişkindir.
Tarafların aktif ve pasif dava ehliyetleri denetlenip uyuşmazlık konuları re’sen belirlenerek taraflarca gösterilen deliller toplanmış ve konunun incelenmesinde uzmanlık gerektiren yönler olduğundan bilirkişi incelemesi yaptırılmak suretiyle dava sonuçlandırılmıştır.
Bilirkişiler Dr. ….. ,…… ve Dr. …. tarafından düzenlenen 12/09/2019 havale tarihli bilirkişi raporunda özetle; Davalı şirketin organsız kaldığını, kar payı dağıtmadığını ve gayri faal olması nedeniyle adresinden taşındığını ve vergi dairesince de resen terkin edilecek hale geldiğini, bütün bu nedenlerle davalı şirketin , haklı nedenle fesih şartlarının oluştuğunun kabul edilmesi gerektiğini, ayrıca davalı şirketin , gayrifaal olması hususu dikkate alındığında TTK. m. 376/2 hükmü uyarınca da , kanun gereği (TTK. m. 636/3) münfesih hale geldiğini bildirmişlerdir.
Ticareti sicil gazetelerinden ve dosyada mübrez belgelerden, davacının,davalı şirkette %25 pay sahibi olduğu ve bu hali ile dava açma hakkının bulunduğu anlaşılmıştır.
TTK m.531 çerçevesinde azınlığın açacağı fesih davasında ancak “haklı sebebin” veya “haklı sebeplerin” bulunması durumunda mahkeme tarafından feshe karar verilebilecektir. Dolayısıyla anonim ortaklığın bu maddede düzenlenmiş olan özel fesih nedeni “haklı sebep”tir. Esasen maddenin uygulanması bakımından tespiti gereken en önemli husus da, anonim ortaklığın feshini gerektirecek derecede öneme sahip sebep veya sebeplerin neler olabileceğidir.
TTK m.531’de anonim ortaklık bakımından fesih gerekçesi olabilecek “haklı sebep” konusunda herhangi bir tanım veya örnek gösterilmemiştir.
Anonim şirketler açısından azlığın haklı nedenle fesih davası, 6102 sayılı TTK ile ilk olarak Türk Hukukunda normatif bir düzenlemeye kavuşmuştur. Anılan düzenleme, İsviçre Borçlar Kanunun 736. maddesinden iktibas edilmiştir.
Federal Mahkemenin bazı vakıları haklı sebep olarak benimsediğini görüyoruz. Bunlar: Şirketin sürekli kötü yönetimi,şirketin belirli bir ivme ile zarar etmesi ve bir süre sonra şirketin iflasın eşiğine gelecek olması,aile şirketlerinde, aile içi kavgaların veya bazı aile bireylerinin aileden dışlanması,şirketin uzun yıllar kâr etmemesi veya/ve kâr dağıtmaması (kronik kârsızlık),Yönetim Kulunun uzun yıllar huzur hakkı almaması,şirketin amacını yerine getiremez durumda olması ve/veya uzun süre de durumun böyle devam edeceğinin anlaşılması olarak sıralanabilir.
Haklı sebeple fesihte,ana öge ortaya çıkan sebebin ortaklığın yaşamasını imkânsız hale getirmesidir. Her davada, hukuki ve maddi olayların özelliği dikkate alınarak iddianın haklı sebep teşkil edip etmeyeceklerinin irdelenmesi gerekir. Şirketin devamlı olarak zarar etmesi, kuruluş ve gayesinin gerçekleşmesine imkân kalmaması, ortaklar arasındaki ciddi anlaşmazlıklar, ortağın bakiye sermaye borcunu ödemekte temerrüdü gibi hususlar haklı neden olarak kabul edilebilir. (Yüksek Yargıtay 11’nci Hukuk Dairesi’nin 01/12/2015 gün ve 2014/18024 esas,2015/12808 karar sayılı ilamı)
Anonim ortaklık çoğunluk prensibinin geçerli olduğu bir sermaye şirketidir (TTK m.124/2, 418). Bu itibarla pay sahiplerinin kendi aralarında söz konusu olabilecek fikir ayrılıkları veya ihtilaflar kural olarak feshe dayanak teşkil eden bir haklı sebep olamazlar. Bu çerçevede kolektif ve komandit ortaklıkların feshi veya kolektif veya komandit/komanditer ortakların ihracı bakımından haklı sebepleri sayan TTK m.245’in anonim ortaklarda kıyasen uygulanması da söz konusu olamaz. TTK m.328 uyarınca komandit ortaklıklara da uygulanan 245. madde uyarınca, haklı sebep “şirketin kuruluşuna yol açan fiili veya kişisel sebeplerin şirketin işletme konusunun elde edilmesini imkansız kılacak veya güçleştirecek şekilde
ortadan kalkmış olmasıdır”. Anonim ortaklıklar bakımından ise “kişisel sebepler” haklı sebep olarak nitelendirilemezler. Keza TTK m.245’de sayılan sebepler,ortakların kendi aralarındaki şahsî ilişkilerini ilgilendiren ve ortak sıfatından kaynaklanan yönetim hakkını dikkate alan nedenlerdir. Bu çerçevede TTK m.245’in anonim ortaklıkların feshinde kıyasen uygulanması mümkün değildir.
Anonim ortaklıklar bakımından “haklı sebep” olarak nitelendirilebilecek vakıaların, objektif olması ve pay sahibi kimliğinden (pay sahibinin şahsından) bağımsız olması gerekmektedir. Kısaca, davacı pay sahiplerinden şirketin devamı –objektif olarak- beklenemez bir hal aldığı bir durumda haklı sebeplerin evcut olduğu kabul edilebilir. Ayrıca haklı sebebin gerçekleştiği hususunun kabulünde davacı pay sahipleri dışında kalan diğer menfaat sahiplerinin (şirket,diğer pay sahipleri, çalışanlar) haklarının da dikkate alınması gerekmektedir.Dolayısıyla haklı sebep ve bunun devamında fesih, ancak bu kimselerin menfaatlerinin haleldar edilmemesi kaydı ile ve son çare (ultima ratio) olarak kabul edilebilir.
Pay sahipleri arasındaki şahsi ilişkilerin ancak istisnai hallerde ve sadece aile şirketlerinde dikkate alınabileceği hususu, Yargıtay, doktrin ve İsviçre Federal Mahkeme içtihadında dile getirilmiştir.(Yüksek Yargıtay 11’nci Hukuk Dairesi’nin 02/06/2014 gün ve 2014/3669 esas,2014/10238 karar sayılı ilamı) (Doç. Dr. Füsun Nomer Ertan,Anonim Ortaklığın Haklı Sebeple Feshi Davası-TTK m. 531 Üzerine Düşünceler,(İÜHFM C. LXXIII, S. 1, s. 421-440, 2015)
,Erişim Tarihi,15/02/2017)
Şirket maksadının gerçekleşmesi veya gerçekleşmesinin imkansız hale gelmesi durumunda da şirketin feshine karar verilebilir. YTD, 26.03.1963 tarih ve E. 3438, K. 1963/4856 sayılı kararında, “…TTK. 434/2’de geçen ‘şirket maksadının husulünün imkansızlaşması ’ şeklindeki ifade, sadece işletme konusu işin bünyesinden doğan imkansızlıklara taalluk etmektedir. İdarecilerin kötü idaresi hakkında ayrıca hükümler sevkedilmiştir. Kar elde edememe halinin, maksat ve mevzuun husulünü imkansız hale getirdiğini kabul, ancak uzun müddet kazanç sağlanamaması ve kazanç ihtimalinin tamamen ortadan kalkması halinde mümkün olur” görüşüne yer vererek, uzun süre kazanç sağlamama ve kazanç ihtimalinin ortadan kalkması durumunda maksadın imkânsızlaştığının kabul edilmesi gerektiğini belirtmiştir.
Davalı şirketin hiç kâr payı dağıtım karan almadığı ve bu yönde de herhangi bir önerinin bulunmadığı, Avcılar Vergi Dairesi’nin 09/11/2018 tarihli yazısından 02/10/2018 tarihi itibariyle şirketin faal olmadığının tespit edilerek re’sen terk işleminin yapıldığının bilidirildiği,yine kolluğa yazılan müzekkereye verilen cevapta davalı şirketin tescilli adresinde bulunmadığının bildirildiği görülmüştür.Şirketler kâr amacıyla kurulur. Gayri faal olma durumunun süreklilik arzetmesi halinde, ekonomik amacını yitirdiğinin kabulü gerekir.(Yüksek Yargıtay 11 inci Hukuk Dairesi’nin 04/11/2013 gün ve 2013/2984 esas,2013/19604 karar sayılı ilamı) Somut olayda davalı şirketin herhangi bir faaliyetinin bulunmadığı tespit edilmiştir.
Bu durumda şirket ortakları arasında ortaklık ilişkisini sürdürme iradesinin ve amacının ortadan kalktığı, şirketin hali hazırda gayri faal olduğunun polis tutanakları ve vergi kayıtları ile sabit olduğu, şirket sözleşmesinde yazılı olan amaç ve işletme konusunu gerçekleştirmesinin hemen hemen imkânsız hale geldiği,buna göre şirketin haklı nedenlerle feshi koşullarının oluştuğu kanaatine varılmıştır.
Yine, anonim şirketin haklı nedenle feshine ilişkin TTK. m. 531 hükmüne göre: “Haklı sebeplerin varlığında, sermayenin en az onda birini ve halka açık şirketlerde yirmide birini temsil eden payların sahipleri, şirketin merkezinin bulunduğu yerdeki asliye ticaret mahkemesinden şirketin feshine karar verilmesini isteyebilirler. Mahkeme, fesih yerine, davacı pay sahiplerine, paylarının karar tarihine en yakın tarihteki gerçek değerlerinin ödenip davacı pay sahiplerinin şirketten çıkarılmalarına veya duruma uygun düşen ve kabul edilebilir diğer bir çözüme karar verebilir.
Somut olayda şirket faal olmadığı,hissedarların bir araya gelmediği, davacının hissesinin ödenerek çıkarılması imkanının bulunmadığı,şirketin hali hazırda bir faaliyetinin ve adresinin de bulunmadığı gözönüne alındığında şirketin hayatiyetini devam ettirmesinin hem ortaklar açısından hemde ülke ekonomisi açısından bir faydasının bulunmadığı anlaşıldığından TTK’nun 531.maddesinde belirtilen davacı ortağa payının gerçek değerinin ödenmesine hükmetmenin mümkün olmadığından davanın kabulü ile davalı şirketin TTK’nun 531.maddesi hükmü uyarınca fesih ve tasfiyesine,tasfiye işlemleri için tasfiye memuru atanmasına karar verilmesi gerektiği sonucuna varılarak aşağıdaki gibi hüküm fıkrası oluşturulmuştur.
HÜKÜM/Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-Davanın KABULÜNE; İstanbul Ticaret Sicil Müdürlüğü’nün 698607-0 sicil numarasında kayıtlı bulunan davalı …nin TTK’nun 531.maddesi hüküm uyarınca haklı sebeple FESİH VE TASFİYESİNE,
2-Tasfiye işlemlerini başlatıp sonuçlandırmak üzere SMMM……. ‘nun TTK’nun 536/3.maddesi uyarince şirkete tasfiye memuru olarak ATANMASINA, bu hususta kendisine yetki VERİLMESİNE,
3-Şirketin mali durumu ve yapılacak işin niteliğine göre gerekirse artırılıp eksiltilmek kaydıyla, tasfiye süreci devam ettiği sürece tasfiye memuruna toplam ¨5.000,00 ücret TAKDİRİNE, ücretin ileride şirketten tahsil edilmek üzere şimdilik davacı tarafça KARŞILANMASINA,
4-Şirketin feshi ve tasfiyesine ilişkin mahkememiz kararının kesinleşmesine müteakip tasfiye memurunun görevinin kendisine TEBLİĞİNE,
5-Tasfiye masrafları olarak belirlenen ¨5.000,00’nin ileride şirketten tahsil edilmek üzere şimdilik davacı tarafça KARŞILANMASINA,
6-Keyfiyetin karar kesinleştiğinde TESCİL VE İLANINA, tescil ve ilan masraflarının ileride şirketten tahsil edilmek üzere şimdilik davacı tarafça KARŞILANMASINA,
7-Alınması gerekli ¨44,40 karar ve ilam harcından peşin alınan ¨31,40 harcın mahsubu ile bakiye ¨13,00 harcın davalıdan alınarak hazineye İRAD KAYDINA,
8-Davacı tarafından ödenen ¨31,40 Başvurma Harcı ile ¨31,40 Peşin Harcın davalıdan alınarak davacıya VERİLMESİNE,
9-Davacı tarafından yapılan 15 tebligat+posta ücreti ¨232,90 ,bir bilirkişi inceleme ücreti ¨1.800,00 olmak üzere toplam ¨2.032,90 yargılama giderinin davalıdan alınarak davacıya VERİLMESİNE,
10-Davacı kendisini bir vekil ile temsil ettirdiği anlaşıldığından karar tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT’ne göre hesap edilen ¨2.725,00 ücreti vekaletin davalıdan tahsili ile davacıya VERİLMESİNE,
11-Kararın kesinleşmesine kadar yapılan yargılama giderlerinin davacı tarafça peşin olarak yatırılan ¨180,00 yargılama gider avansından mahsubu ile bakiye kısmın karar kesinleştiğinde davacıya İADESİNE,
5235 sayılı Kanunun geçici 2’nci maddesine göre ,Bölge Adliye Mahkemeleri’nin kurulmasına ve 20 Temmuz 2016 tarihinde göreve başlamalarına dair kararların 07/11/2015 tarih ve ….. sayılı Resmî Gazete’de ilan edildiği anlaşılmakla;6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 341 ilâ 360’ncı madde hükümleri uyarınca,mahkememize veya aynı sıfattaki başka bir mahkemeye verilecek dilekçe ile kararın tebliğinden itibaren iki hafta içerisinde veya istinaf dilekçesi kendisine tebliğ edilen taraf,başvuru hakkı bulunmasa veya başvuru süresini geçirmiş olsa bile, mahkememize veya aynı sıfattaki başka bir mahkemeye vereceği cevap dilekçesi ile iki hafta içerisinde İSTİNAF yolu açık olmak üzere davacı vekili ile davalı şirket temsil kayyımının yokluğunda oy birliği ile verilen karar açıkça okunup,usulen anlatıldı. 21/11/2019

Başkan …
☪e-imzalıdır.☪
Üye …
☪e-imzalıdır.☪
Üye …
☪e-imzalıdır.☪
Kâtip …..
☪e-imzalıdır.☪

“İŞ BU EVRAK 5070 SAYILI ELEKTRONİK İMZA KANUNUNUN 5. MADDE UYARINCA GÜVENLİ ELEKTRONİK İMZA İLE İMZALANMIŞ OLUP, 22. MADDE UYARINCA DA ISLAK İMZA İLE İMZALANMAYACAKTIR.”