Emsal Mahkeme Kararı Bakırköy 3. Asliye Ticaret Mahkemesi 2017/548 E. 2018/240 K. 09.03.2018 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. BAKIRKÖY 3. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2017/548 Esas
KARAR NO : 2018/240

DAVA : Alacak (Ticari İş Tellallığı Sözleşmesinden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 08/06/2017
KARAR TARİHİ : 09/03/2018
K.YAZIM TARİHİ : 28/03/2018
Mahkememizde görülmekte olan Alacak (Ticari İş Tellallığı Sözleşmesinden Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı dava dilekçesi ile duruşmadaki beyanlarında özetle; davalı … (“…”) arasında, Davalı … tarafından üretilen örme kumaşların yurtdışına satışının yapılması amacıyla 08/06/2007 tarihli Temsilcilik Sözleşmesi başlıklı ticari iş tellallığı sözleşmesinin akdedildiğini, bu sözleşmede,” kendisinin davalı adına 1 yıl içerisinde 4.000.000,00 Euro değerinde yurtdışı firmalarına satış yapacağı; davalının ise 2 yıl boyunca aylık 1.500,00TL ücret ile birlikte yaptığı satışın 4.000.000,00 Euro’ya kadar olan kısmı için %3’ünü, fazlası için %1’inin komisyon bedeli ödeyeceği” hususunun hükme bağlandığını, kendisinin düşen sorumluluğu yerine getirmek için yeni bir ofis tuttuğunu, bazı yabancı şirketlerin siparişlerini davalı …’ye yönlendirdiğini, davalı …’nin müvekkilinin yönlendirdiği firmalar için banka kota başvurusunda bulunduğunu ve bu firmalara satış yaptığını, ancak sözleşme süresince yapılan satışlardaki komisyon tutarı ve masraflar için alınacak 1.500,00 TL’lik ödeme de dahil olmak üzere davalı …den hiçbir ödeme ala- madığını,her ne kadar sözleşme üretici tarafından bir ay öncesinden yazılı bildirim ile fesih oluna- bilecekse de, sözleşme imzalandıktan yaklaşık bir buçuk ay sonra(20/07/2007 tarihinde) davalı … tarafından kendisinin aranarak hiçbir gerekçe gösterilmeksizin sözleşmenin feshinin bildiril- diğini,defalarca aranmasına rağmen davalı şirketin aramaların çoğunu cevapsız bıraktığını, ulaşıldı- ğında ise hakaret ve tehditlerle karşılaştığını, bunun üzerine davalı…’ye 29.08.2007 tarihinde ihtarnamenin keşide ve tebliği olunduğunu, ancak herhangi bir sonuç alamadığını , kendisinin bu sözleşmeye duyduğu güvene dayalı olarak yaptığı ticari işlerinde aksamalar yaşadığını, tuttuğu işyerinin kirasını ödeyemediğini, ödemesini yapamadığı borçları nedeniyle icra kanalı ile evlerinin satıldığını beyanla ;söz konusu sözleşme kapsamında doğan alacağının HMK 107 gereğince tespitini ve yasal faizi ile birlikte davalı …’den tahsilini ,yargılama gideri ve vekalet ücretinin davalıya yüklenmesini talep ve dava etmiştir.

Davalı vekili cevap dilekçesinde ve duruşmadaki beyanlarında özetle, davacının dava dilekçesinde zikrettiği 08/06/2007 tarihli sözleşmenin dosyaya sunulmadığını, dava dilekçesindeki ifadelerinden komisyonculuk sözleşmesi olduğu anlaşılan sözleşmenin doğan alacağın BK 147/5 ben- dine göre 5 yılda zamanaşımına uğradığını, kaldıki genel zamanaşımı süresi olan 10 yıllık zamanaşımı süresinin dahi dolduğunu, her ne kadar davacı, davalı müvekkiline yabancı şirketleri yönlendirdiğini ve davalının da bunlara satış yaptığını belirtmiş ise de davalının davacının yönlendirmesi veya komis- yonculuğu adı altında hiçbir yurt dışı firmasına satış gerçekleştirmediğini, davacının gerek komisyon ücretlerini gerekse de masraflar için alınacak 1.500,TL’yi hiç almadığını belirttiğini ve bu konuda da LK-5 diye bir evraka dayandığını ancak bu evrakın da dosyaya sunulmadığını,dava dilekçesinin 5.paragrafında” sözleşmenin 1 ay öncesinden sözleşmenin üretici tarafından fesh edilebileceği” hük- münün yer aldığının belirtildiğini,henüz sözleşmeyi görmemiş olmalarına rağmen eğer sözleşmede bu yönde bir hüküm varsa zaten haklı bir fesih durumunun söz konusu olduğunu ve davacının buna dayanarak bir bedel talep edemeyeceğini, davacının dava konusu alacağının ispata muhtaç olduğunu beyanla davanın reddini savunmuştur.
Dava, ticari nitelikteki tellallık/komisyonculuk sözleşmesinden kaynaklanan alacağın tahsili ve tazminat talebine ilişkin olup HMK 107.md gereğince belirsiz alacak davası olarak ikame olunmuştur
Davalı tarafın yasal süre içinde ibraz ettiği cevap dilekçesinde zamanaşımı def’inde bulunduğu gözetilerek öncelikle buna ilişkin itirazlar değerlendirilmiştir.
Zamanaşımı ,Mülga 818 sayılı Borçlar Kanunu (eBK)’nun 125-140. (6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu (TBK)’nun 146-161.) maddelerinde düzenlenmiş olup genel olarak alacak hakkının, belli bir süre kullanılmaması yüzünden “dava edilebilme” niteliğinden yoksun kalması durumunu ifade etmektedir.
Borcun zamanaşımına uğramasıyla, borç (alacak) sona ermez, sadece alacaklının dava yoluyla alacağını elde etme olanağı, “alacağın dava edilebilme niteliği” ortadan kalkar. Zamanaşımına uğramış bir borç, ifa edilebilen, fakat dava edilemeyen eksik bir borçtur.
Zamanaşımına uğramış borç ifa edilirse, ifa geçerlidir, bir bağışlama veya alacaklı yönünden bir “sebepsiz zenginleşme” söz konusu değildir. Borçlu, borcun zamanaşımına uğradığını bilmediğini, bu nedenle hataen (yanılarak) ödemede bulunduğunu ileri sürerek verdiğini geri isteyemez(eBK m. 62; eTBK m. 78/2).
Zamanaşımı hukuki açıdan “def’i” (kişisel savunma nedeni) niteliğindedir. Borçlu borcunu ifadan kaçınmak istiyorsa, zamanaşımı def’inde bulunup, alacağın zamanaşımına uğradığını, dava edilebilme niteliğini kaybettiğini ileri sürebilir(e BK m. 140; eTBK m. 161). BK m. 140’da açıkça belirtildiği üzere, “zamanaşımı ileri sürülmezse, hakim bunu kendiliğinden gözönüne alamaz”.
Bir alacağın zamanaşımına uğraması yani alacağın “dava edilebilme” niteliğini kaybetmesi için, “zamanaşımı süresi”nin geçmesi gerekir.
e BK’nun 125.maddesi: “Bu kanunda başka suretle hüküm mevcut olmadığı takdirde, her dava on senelik müruru zamana tabidir.” Hükmünü içermektedir.
eBK m.125’de öngörülen zamanaşımı süresi genel bir süre olup, maddede de ifade edildiği üzere aksine bir hüküm bulunmadığı hallerde bütün alacaklar için geçerlidir. Aksine hükmün bulunduğu hallerden birisi bu maddeyi takip eden 126. maddede düzenlenmiştir. Anılan maddede beş yıllık zamanaşımına tabi olan alacaklar altı bent halinde hükme bağlamışn olup 4. bentte.”..komisyon aktinden, acentalık mukavelesinden, ticari tellallık ücreti davası hariç,tellallık akdinden doğan bütün davalar…”ın da 5 yıllık zaman aşımına tabi olduğu vurgulanmıştır.
Somut davaya gelince,davacının delil olarak dayandığı “(davacı) …ile (davalı) …nin imza ve kaşelerini içerir 08/06/2017 tarihli “TEMSİLCİLİK SÖZLEŞMESİ ” isimli sözleşme aslının tetkikinde ; söz konusu sözleşmenin tellallık/komisyonculuk sözleşmesi niteliğinde olduğu, sözleşmenin 20/07/2007 tarihinde feshedildiği, 818 sayılı eBK’nun 126/ 4 md de belirtilen 5 yıllık zamanaşımı süresinin davanın açıldığı 08/06/2017 tarihi itibariyle ge- çirilmiş olduğu, davacının bu sözleşmeden kaynaklanan alacağının ” dava edilebilme niteliği”nin bulunmadığı anlaşılmakla davanın reddine karar verilmiş aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.

HÜKÜM : Yukarıda açıklanan nedenlerle;

1-Zamanaşımı nedeniyle DAVANIN REDDİNE ,

2-Harçlar Kanunu gereğince tahsili gereken 35,90 TL karar ve ilam harcından peşin alınan 31,40 TL harcın mahsubu sonucu bakiye 4,50 TL harcın davacıdan tahsil edilerek Hazine’ye irat kaydına,

3-Davacı tarafından sarf olunan yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına,
Davalı tarafça sarf olunmuş yargılama gideri bulunmadığından bu hususta karar tesisine yer olmadığına,
Sarf olunmayan gider/delil avanslarının karar kesinleştiğinde ilgili tarafa iadesine,

4- Kendisini vekil ile temsil ettiren davalı lehine yürürlükteki AAÜT ve Av. Kan gereğince takdir olunan 2.180,00 TL vekalet ücretinin davacıdan tahsil edilerek davalıya ödenmesine dair,

5235 sayılı Kanunun geçici 2’nci maddesine göre, Bölge Adliye Mahkemeleri’nin kurulmasına ve 20 Temmuz 2016 tarihinde göreve başlamalarına dair kararların 07/11/2015 tarih ve 29525 sayılı Resmî Gazete’de ilan edildiği anlaşılmakla; 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 341 ilâ 360’ncı madde hükümleri uyarınca, mahkememize veya aynı sıfattaki başka bir mahkemeye verilecek dilekçe ile kararın tebliğinden itibaren iki hafta içerisinde veya istinaf dilekçesi kendisine tebliğ edilen taraf,başvuru hakkı bulunmasa veya başvuru süresini geçirmiş olsa bile, mahkememize veya aynı sıfattaki başka bir mahkemeye vereceği cevap dilekçesi ile iki hafta içerisinde istinaf yolu açık olmak üzere davacı asil ile davalı vekilinin yüzüne karşı verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı
09/03/2018
Katip …

Hakim …