Emsal Mahkeme Kararı Bakırköy 3. Asliye Ticaret Mahkemesi 2017/473 E. 2018/225 K. 08.03.2018 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. BAKIRKÖY 3. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2017/473
KARAR NO : 2018/225

DAVA : MENFİ TESPİT
DAVA TARİHİ : 15/02/2017
KARAR TARİHİ : 08/03/2018
KARAR YAZIM TARİHİ : 03/04/2018

Mahkememizde görülmekte olan Menfi Tespit davasının yapılan açık yargılaması sonunda,

GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
İDDİA:
Davacı vekilinin Bakırköy nöbetçi Asliye Hukuk Mahkemesine vermiş olduğu 15/02/2017 harçlandırma tarihli dava dilekçesinde ;Davalının, davacı müvekkili hakkında İstanbul …. İcra Müdürlüğü’nün …Esas sayılı dosyasıyla haksız icra takibi başlattığını, müvekkilinin davalıya borcunun bulunmadığını, davacı müvekkilinin davalılardan …’ın tek başına ortağı olduğu diğer davalı …Ltd. Şti. unvanlı şirkette 06/02/2006 tarihinden ayrılmış olduğunu 23/02/2015 tarihine kadar ana çalışma alanı muhasebe olmasına rağmen firmanın küçük çaplı olması sebebiyle pazarlama ve satın alma bölümlerinde de eleman olarak görev yaptığını, davacı müvekkilinin, davalının son zamanlarda işlerinin bozulması sebebiyle şirket sahibi davalı …’ın sürekli olarak kendisine ve diğer şirket çalışanlarına asabi tavırlar sergilemesinden dolayı işyerinden ayrılmaya karar verdiğini, davacı müvekkilinin ayrılmaya karar verdiğini öğrenen davalı … 23/02/2015 tarihinde sabah 08:30-09:00 gibi şirkete gelerek davacı müvekkiline hakaretler yağdırdığını ve müvekkiline karşı şiddet uyguladığını, daha sonra çalışmış olduğu odanın kapısını kilitlediğini ve müvekkilinin şahsı cep telefonuna da el koyduğunu, müvekkilinin davalının hakaretlerinden ve şiddetinden dolayı şoka girdiğini, adeta cinnet boyutuna gelen ve müvekkilini tehdit eden davalı … davacı müvekkilinin … masa üzerinde bulunan bir takım belgeleri zorla imzalamasını istediğini aksi takdirde “bunları imzalamazsan ve bunları bana vermezsen seni öldürürüm” şeklinde ifadeler kullandığını, bu suçlamaları külliyen reddeden ve hiçbir şekilde şirkete ait paraları kendi hesabına almadığını savunan müvekkilini kandırarak “şirketimizin ¨1.500.000,00’yi bulan açığı var, bu açığın sebebi sen değilsen va madem o kadar kendine güveniyorsan şirket hesaplarını ortaya çıkarana kadar bize ¨500.000,00’lik senet imzalama hesabındaki 81.000-USD’yi çek bana ver ve Halkalıda bulunan ve ikamet ettiğin evinin tapusunu adıma geçir hesaplar ortaya çıktıktan sonra bunları sana iade edeceğim ” diyerek kandırdığını ve bunların hepsini elinden zorla aldığını, davacı müvekkilinin davalı taraf işbu davaya konu seneti haksız ve kötüniyetli olarak baskı ve tehdit ile aldığını, bu olayların akabinde müvekkilim hiçbir suçunun bulunmadığını ve kendisine emaneten teslim edilmiş olan ¨ 500.000,00 senet, daire tapusu ve 81.000 USD ‘nin iadesini davalı …’dan talep ettiğini, bunları haksız yere iade etmemesi üzerine davalı hakkında 10/03/2016 tarihinde Bakırköy Cumhuriyet Başsavcılığında suç duyurusunda bulunduğunu, bu suç duyurusuna karşı da davalıların müvekkili hakkında halen Bakırköy …. Ağır Ceza Mahkemesi’nin …Esas sayılı dosyasında görülmekte olan haksız suç duyurusunda bulunmuş olup halen bu dosyanında derdest olduğunu, müvekkilinin haksız yere teslim ettiği daire tapusuna ilişkin de Küçükçekmece …. Asliye Hukuk Mahkemesinin …Esas sayılı dosyası ile tapu iptali davası açtığını, bu dosyanında derdest olduğunu, yine müvekkilinin davalıya teslim ettiği 81.000-USD’ye ilişkinde müvekkili tarafından davalıya karşı sebepsiz zenginleşme hükümleri gereğince dava açılacağını, sonuç olarak davanın kabulü ile icra takibine konan 28/02/2015 ödeme tarihli senet nedeniyle müvekkilinin davalıya ¨ 500,000 borçlu olmadığının tespitini, İstanbul İcra Müdürlüğü’nün… Esas sayılı icra takibinin ve takibe mesnet 28/02/2015 ödeme tarihli ¨ 500,000 bedelli senedin iptalini,davalının kotüniyetli olması nedeniyle %20’den aşağı olmamak üzere icra inkar tazminatına hükmedilmesini ,dava sonuçlanıncaya kadar icra takibinin durdurulması konusunda teminatsız ihtiyati tedbir kararı verilmesini, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davalıya yükletilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP :
Davalı vekilinin 09/03/2017 havale tarihli dilekçesini özetle; davacı tarafın dilekçesinde müvekkili yönünden ileri sürdüğü hususlar ve istemler haksız ve hukuki dayanaktan yoksun olduğunu, dava dilekçesi ile bu taleplere konu olan alacak kalemleri hakkaniyetle bağdaşmayan kötü niyetli iddia ve talepler olduğunu, huzurdaki davanın reddi gerektiğini, davacı, müvekkiline ait işyerinden yapmış olduğu dolandırıcılık ve evrakta sahtecilik eylemlerinin ortaya çıkması sonucu 25/02/2015 tarihinde iş akdi feshedildiğini ancak şirketi uğratmış olduğu zararın miktarının tespiti açısından 15 gün şirkete gelerek çalıştığını, sonrasında hakkında suç duyurusunda bulunulduğunu, davacı ve eşi hakkında Bakırköy …. Ağır Ceza Mahkemesi’nin … Esas sayılı dosyası ile ceza yargılaması devam ettiğini, davacının müvekkili aleyhinde ikame etmiş olduğu bu davadaki dilekçesindeki iddiaların tamamen soyut , asılsız ve hakkında devam eden ceza dosyasının gerek soruşturma gerekse de kovuşturma aşamalarında verdiği tüm ifadeleri ile de çelişkili olduğunu, davacı …, müvekkiline ait şirkette ön muhasebe elemanı olarak çalışmakta iken Ocak ayı 2015 yılında müvekkili, müşterilere yönelik yoğun çalışma yapmaları, ticari faaliyetlerinin iyi olmasının yanında şirket hesaplarında eksilmeler olduğunu fark ederek hesapları ve müşteri çeklerini incelemeye başladığını, bu inceleme neticesinde küçük meblağlarda ancak çok sayıda çekin tahsil edilip şirket hesabına geçmediğini fark ettiğini, ilgili bir kısım banka ile iletişime geçen müvekkili, müşteri çeklerinin ve müşteri bonolarının davacı … ve eşi dava dışı … tarafından ciro edilerek tahsil edildiğini öğrendiğini, bunun üzerine davacı … ile durumu görüştüğünü, davacı …’ın suçunu kabul ederek, olayın savcılığa intikal ettirilmeden, müvekkilinin zararırını karşılayacağını taahhüt eden, yazılı bir itirafnameyi müvekkiline verdiğini, müvekkili yapmış olduğu araştırmalar sonucunda ¨1.000.000 civarında zararı olduğunu tespit ettiğini, davacı taraf müvekkiline vermiş olduğu itirafname ile yapmış olduğu dolandırıcılık ve resmi belgede sahtecilik eylemlerini kabul ettiğini, müvekkilinin uğramış olduğu zararı karşılamak adına hesabındaki 81.000-USD para, bir daire tapusu ile huzurdaki davanın konusu olan ¨500.000 bedelli senedi kendi rızası ile hiçbir tehdit ve baskı altında olmadan imzalayarak müvekkiline teslim ettiğini, davacı …’ın yaşanan bu olaylardan sonra suçunu ve müvekkili uğrattığı maddi zararları da kabul ettiğini bu nedenle maddi zarar miktarının tespiti için 15 gün boyunca işyerine gelmeye devam ettiğini, 09/03/2015 tarihinde davacı kendisine zorla senet imzalattırılıp, evinin tapusunu zorla aldığından bahisle müvekkili aleyhinde Bakırköy Cumhuriyet Başsavcılığı’nın ….sayılı soruşturma numaralı dosyası ile suç duyurusunda bulunduğunu, ancak asılsız ve soyut iddialar ile suç duyurusunda bulunulan dosyadan müvekkili … hakkında kovuşturmaya ver olmadığı kararı verildiğini, davacının kocası ….’ın daire tapusu hakkında Küçükçekmece …. Aile Mahkemesi’nin… sayılı dosyası ile açmış olduğu tapu iptal ve tescil davasında yerel mahkeme davacı … ‘ın iddialarını haksız bulduğunu, ilgili dosyanın Yargıtay aşamasında olduğunu, davacı kocası, müvekkiline karşı açmış olduğu tapu iptal ve tescil davasını kaybettiğini, davacı dilekçesinde, gerçekte yalanan ve ceza dosyasında sabit olan bu hususları tamamen göz ardı ederek, yeni bir olay kurgulamaya ve soyut iddialar ile mahkemeyi yanıltmaya çalıştığını, davacının, müvekkilinin çalışanlara asabi tavırlar sergilemesi nedeniyle işten çıktığı doğru olmadığını, davacı aleyhinde başlatılan ceza soruşturması ve yargılaması boyunca hiçbir ifadesinde bu yönde bir beyanda bulunmadığını, müvekkilinin hiçbir zaman çalışanlarına asabı davranmadığını, davacının borçlu olmadığının tespitini istediği dava konusu senetin, davacının iddia ettiği gibi müvekkiline emaneten verilen bir senet olmadığını, ilgili senetin bir teminat senedi olmadığını, nitekim senet üzerinde de “teminat içindir” ibaresi de bulunmadığını, davacı dolandırıcılık eylemleri neticesinde müvekkilin şirketini zarara uğrattığını, davacının sebep olduğu zararları karşılamak adına ilgili senedi müvekkiline kendi rızası ile verdiğini ve senede bir teminat ibaresi de düşmediğini, bu kapsamda davacının borcu olmadığı iddiasının doğru olmadığını, müvekkilinin, davacıya hakaret ve darp etmediğini, telefonunada el koymadığını, ve asla tehdit etmediğini, bu hususta kesinleşmiş herhangi bir mahkeme kararının da bulunmadığını, sonuç olarak davacının kötü niyetli olduğunu, öncelikle davacının ihtiyati tedbir talebinin reddini, haksız davanın reddini, davacı aleyhinde % 20 kötü niyet tazminatına hükmedilmesini, yargılama giderleri ile vekalet ücretinin davacı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLER ve GEREKÇE:
Dava, davacının rızası hilafına, zor kullanılarak, tehditle alınan bonodan dolayı borçlu olmadığının tespiti istemine ilişkindir.
Davacı vekili,icra takibine konu bononun müvekkilinden zor kullanılarak alındığından bahisle borçlu olmadığının tespitini istemiştir.Dava tarihinde yürürlükte bulunan TBK’nın 39.maddesi uyarınca irade bozukluğu sebebi ile sözleşmeyi(bonoyu) imzalayan taraf aldatmayı öğrendiği tarihten itibaren bir yıl içinde sözleşme (bono) ile bağlı olmadığını beyan etmediği taktirde sözleşmeyi (bonoyu)kabul etmiş sayılır. Somut olayda, davacı dava konusu bononun 23/02/2015 tarihinde tehdit ile düzenlendiğini iddia etmiş,10/03/2015 tarihinde müşteki sıfatıyla savcılığa verdiği ifade tutanağında zorla senet imzalatıldığı iddiası ile şikayette bulunmuş, eldeki davayı ise 15/02/2017 tarihinde açmıştır. Bu durumda davacının şikayette bulunduğu tarih itibariyle korkunun etkisinin geçmiş sayılması ve bu tarihten itibaren bir yıllık hak düşürücü sürenin hesaplanması gerekir.Davacının savcılığa verdiği ifade tarihinden dava tarihine kadar bir yıllık süre dolmuş olup buna göre 6098 s. TBK 39/1 maddesinde öngörülen hak düşürücü süre nedeniyle senedin onanmış sayılacağı (Yüksek Yargıtay 19’ncu Hukuk Dairesi’nin 17/06/2015 gün ve 2014/19042 esas,2015/8993 karar sayılı ilamı) sonucuna varılması gerektiğinden hak düşürücü süre nedeniyle davanın reddine, davalı tarafından girişilen icra takibi Mahkememiz tarafından durdurulmadığından ve alacaklının parasına geç kavuşması söz konusu olmadığından davalı vekilinin koşulları oluşmayan kötüniyet tazminat talebinin reddine karar verilmesi gerektiği sonucuna varılarak aşağıdaki gibi hüküm fıkrası oluşturulmuştur.
HÜKÜM : Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1- Davanın TBK’nun 39/1 maddesinde belirtilen hak düşürücü süre içinde açılmadığı anlaşıldığından REDDİNE,
2-Davalı vekilinin kötüniyet tazminat talebinin koşulları oluşmadığından REDDİNE,
3-Alınması gerekli ¨35,90 karar ve ilam harcından peşin alınan ¨8.538,75 harcın mahsubu ile fazla alınan ¨8.502,85 harcın karar kesinleştiğinde ve talep halinde davacıya İADESİNE,
4-Davacı tarafından yapılan yargılama giderinin kendi üzerinde BIRAKILMASINA,
5-Davalı kendisini bir vekil ile temsil ettirdiği anlaşıldığından karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesinin 7/2 maddesi uyarınca hesap edilen ¨2.180,00 ücreti vekaletin davacıdan tahsili ile davalıya VERİLMESİNE,
6-Kararın kesinleşmesine kadar yapılan yargılama giderlerinin davacı tarafça peşin olarak yatırılan ¨533,00 yargılama gider avansından mahsubu ile bakiye kısmın karar kesinleştiğinde davacıya İADESİNE,
5235 sayılı Kanunun geçici 2’nci maddesine göre ,Bölge Adliye Mahkemeleri’nin kurulmasına ve 20 Temmuz 2016 tarihinde göreve başlamalarına dair kararların 07/11/2015 tarih ve 29525 sayılı Resmî Gazete’de ilan edildiği anlaşılmakla;6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 341 ilâ 360’ncı madde hükümleri uyarınca,mahkememize veya aynı sıfattaki başka bir mahkemeye verilecek dilekçe ile kararın tebliğinden itibaren iki hafta içerisinde veya istinaf dilekçesi kendisine tebliğ edilen taraf,başvuru hakkı bulunmasa veya başvuru süresini geçirmiş olsa bile, mahkememize veya aynı sıfattaki başka bir mahkemeye vereceği cevap dilekçesi ile iki hafta içerisinde İSTİNAF yolu açık olmak üzere davacı vekili ile davalı vekilinin yüzlerine karşı oy birliği ile verilen karar açıkça okunup,usulen anlatıldı. 08/03/2018

BAŞKAN …

ÜYE …

ÜYE …

KÂTİP …