Emsal Mahkeme Kararı Bakırköy 3. Asliye Ticaret Mahkemesi 2017/46 E. 2018/794 K. 06.07.2018 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C. BAKIRKÖY 3. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2017/46 Esas
KARAR NO : 2018/794

DAVA : Alacak
DAVA TARİHİ : 26/09/2008
KARAR TARİHİ : 06/07/2018
K. YAZIM TARİHİ : 25/07/2018
Mahkememizde görülmekte olan Alacak davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili dava dilekçesi ve duruşmadaki beyanlarında özetle; …. grubu tarafından yüksek faiz garantisi ve paraların her istendiği an geri çekilebileceği sözü verilerek mevduat toplandığını, tahsilatın şirket adına çalışan ve bu işle görevlendirilen şirket temsilcileri tarafından yürütüldüğünü, ….’in de bu faaliyet için görev- lendirildiğini, bizzat davalılar tarafından gönderilen video kasetleri ve broşürlerle müvekkiline ”davalılara yatırılacak paranın batma tehlikesi olmadığını, aksine en az ortalama yıllık %20 kâr payı alınacağını, yatırdığı ve kazandığı kâr payını talep etmesinden en geç altı hafta sonra ödeneceğini”n taahhüt edildiğini, para karşlığında müvekkiline ve diğer mağdurlara sadece ortaklık durum belgesi veya tahsilat makbuzu ibareli belge verildiğini, müvekkiline verilen makbuz altında imzası olan kişinin kim olduğunun bilin- mediği gibi şirketi temsil ettiğine dair şirket kaşesinin de kullanılmadığını, mevduat toplama faaliyetinin Bankacılık Kanunu, TTK, Sermaye Piyasası Kanunu ve BK maddelerine açık aykırılığı nedeniyle tahsil edilen paranın sebepsiz zenginleşme hükümlerine göre geri ödenmesi gerektiğini, …. grubu Yönetim Kurulu Başkanı ve üyeleri hakkında kamu davası açıldığını, ayrıca grup tarafından yapılan usulsüzlükler SPK ve diğer resmi kurum raporlarında açıkça anlatıldığını, …’ın davalı şirketleri paravan olarak kullanmak suretiyle müvekkilin zararına ortak olduğunu, müvekkilinin taraf olduğu ve kanuna uygun surette kurulmuş bir ortaklık ilişkisi bulunmadığını beyanla öncelikle davalıların mal kaçırma tehlikesi bulunduğundan mal varlıkları üzerine alacak miktarı kadar tedbir konulmasını, fazlaya dair hakları saklı kalmak kaydıyla davalılara 26/07/2000 tarihinde verilen 6.700 DM’nin bugünkü TL karşılığının şimdilik 6.500.00 YTL’lik kısmının ödendiği tarih itibariyle işleyecek ticari faizi ile birlikte müvekkiline ödenmesini, bu doğrultuda müvekkilinin davalı şirketlerle kurulmuş geçerli bir ortaklık ilişkisinin bulunmadığının, ayrıca TTK, SPK, Ban- kalar Kanunu ve diğer mevzuata aykırı şekilde kurulan yatırım ilişkisinin hükümsüzlüğünün tespitini, yargılama gideri ile vekalet ücretinin davacılara yüklenmesini talep ve dava etmiştir.
Davalılar vekili cevap dilekçesi ile duruşmadaki beyanlarında özetle; davacı veki- linin müvekkilinin kandırılarak, 6.700 DM karşılığında davalı şirketlere ortak yapıl- dığını, bu ortaklığın TTK ve SPK mevzuatına göre aykırı olması nedeniyle geçersiz bulunduğunu iddia ederek 6.700 DM tekabül eden TL karşılığı paranın şimdilik 6.500.00 TL’lik kısmının tahsiline karar verilmesini talep ettiğini, davacı ile davalı şirket arasında herhangi bir ilişkinin mevcut olmadığını, davacı ile davalı şirketler arasında, davalı şirketin hukuki sorumluluğunu doğuracak herhangi bir sözleşmenin imza edilmediğinden davanın husumetten reddinin gerektiğini, bir an için davacı ile davalı şirket arasında ortaklık ilişkisi bulunduğu ve TTK 329 ve 405 maddelerinin yürürlükte olmadığı düşünülse bile, davacının hileye dayanarak sözleşmeyi bozmak istediği takdirde, BK’nun 31 maddesinde belirtildiği üzere bu hakkını sözleşmenin yapıldğı tarihten itibaren işleyen bir yıl içinde kullanması gerektiğini, davacı bu davayı yaklaşık 8 yıl sonra ikame ettiğini, hak düşürücü sürenin geçirildiğini, davalılar tara- fından ortaklık durum belgesi veya tahsilat makbuzu adlı bir belgenin düzenlenmediğini, TTK 336 gereği şirket yöneticilerine karşı açılacak davalarda, Şirket Genel Kurulu’nun “yöneticiler hakkında sorumluluk davası açılması yönünde bir kararın mevcut olması”, böyle bir kararın mevcudiyeti halinde de davanın şirket denetçisi tarafından ikame edilmesinin gerektiğini, aynı zamanda bu tür davalarda hüküm altına alınacak bedelin davacıya değil şirket tüzel kişiliğine ödeneceğini, davacının bu davalıların yönetim kurulu üyeliğini yaptğı şirketle herhangi bir hukuki ilişkisi mevcut bulunmadığından dava açma hakkının bulun- madığını beyanla davanın reddini savunmuş, yargılama gideri ve vekalet ücretinin davacı tarafa yükletilmesini talep etmiştir.
Dava, geçerli bir ortaklık ilişkisinin kurulmadığının tespiti ve bu amaçla verilen paranın iadesi talebine ilişkindir.
Dava konusu uyuşmazlık; davacının şirket payı adı altında ödediğini iddia ettiği bedelin ödenip ödenmediği ve ödenmişse şirkette pay sahibi olup olmadığı, davacı ile davalı şirket arasında geçerli bir ortaklık ilişkisi ve bunun dışında bir yatırım ilişkisi olup olmadığı, davacının davalı şirkette hak sahibi olup olmadığı, pay oranının ne olduğu, dava konusu paranın iade koşullarının oluşup oluşmadığı ve davalıların sorumluluklarının doğup doğ- madığı noktasında toplanmaktadır.
Taraflar arasında geçerli bir sözleşmenin kurulabilmesi için sözleşme ehliyeti, hukuka, ahlaka, adaba uygunluk, ifa imkansızlığının bulunmaması, irade ile beyan arasında uyum, geçerlilik şeklinin arandığı hallerde bu şekle uygunluk gerekmekte olup, bu unsurlardan birinin eksikliği halinde ortada irade açıklaması bulunmasına rağmen, bu irade bir borç doğurmayacaktır. (Bkz. Prof Dr. Ahmet Kılıçoğlu Borçlar Genel Hukuku Genel Hükümler, 2. baskı, sayfa 50) 818 Sayılı BK’nın 28. maddesine göre hile, diğer tarafta sözleşme yapma düşüncesini uyandıran ya da bu düşünceyi güçlendiren gerçeğe aykırı eylem ve davranışları ifade eder. Hile nedeniyle sözleşmenin geçersiz sayılabilmesi için kişide aldatma kastının bulunması gerekir. Buna göre kişinin ileri sürdüğü ya da açıklanan zorunluluğu bulunmadığı halde susmuş olduğu nitelikler, karşı tarafı sözleşme yapmaya ikna etme veya sözleşme düşüncesini pekiştirme amacıyla ortaya konulmuş olmaktadır. Kişi bu eylem ve davranışlarda bulunmasaydı diğer tarafın bu sözleşmeyi yapmayacağı bilinç ve düşüncesinde olmalıdır. Aldatma kastında, kişiyi gerçek dışı eylem ve davranışlarda bulunmak suretiyle sözleşme yapmaya ikna etme düşüncesi vardır. Bir başka ifadeyle, sözleşmenin yapılması ile aldatma eylemi arasında illiyet bağı bulunmalıdır. Hileye uğrayan kişinin iradesi sakatlanmıştır. Bu nedenle sözleşmeyi iptal etme hakkına sahiptir. Sözleşmenin iptali halinde tarafların aldıklarını iade yükümlülüğü doğacaktır.
Somut olayda davacı vekili, istenildiği her an iade edileceği, yüksek faiz verileceği garantileriyle müvekkilinden belge karşılığında para tahsil edildiğini, müvekkilinin ortak olmadığını, ileri sürmüş, davalılar da davacı ile davalı şirket arasında herhangi bir ortaklık ilişkisi bulunmadığını iddia etmektedir.
Davacı 345 hisse karşılığında kendisinden 6.748 DM (3450 Euro) para tahsil edil- diğine dair …. S.A başlıklı 26/07/2000 tarihli belge aslını ibraz etmiştir.
Mahkememizce verilen ara karar doğrultusunda davalı şirketin ticari defter ve kayıtlar üzerinde yapılan inceleme sonucu bilirkişiler NEÜ SBB Fakültesi İşletme Bölümü Muhasebe ve Finans Ana Bilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr…, KTO Karatay Üni. Hukuk fakültesi Ticaret Hukuku Ana Bilim Dalı Öğrt. Görevlisi Yard. Doç. ….ve SMM …. tarafından düzenlenen 19/10/2017 tarihli bilirkişi raporunda ”dosyaya sunulan belgelerde yer alan döneme ilişkin davalı defterlerinin saklama sürelerinin geçtiği ve imha edildiği belirtildiğinden bu döneme ilişkin kayıtlarının incelenemediği, en eski olarak 2007 defterleri incelendiğinde kayıtların usulune uygun olarak tutulduğu, davacıdan doğrudan doğruıya para tahsili yapıldığına dair kayda rastlanmadığı, ayrıca ancak davacı …’ın davalı şirkette ….A.Ş bünyesinde ortaklığının bulunmadığı, davacının SPK ek 1-C listesinde görülen ….S.A’ya yatırmış olduğu 3.425 Euro’nun DM karşılığının 6.698,72 DM, TL karşılığının ise 6.620,18 TL olduğu” tespit edilmiştir.
…. A.Ş’nin davalı ….A.Ş ile birleşmesi şir- ketlerin birleşmesi ve kayda alınması amacıyla Sermaye Piyasası Kurulu’na kendilerinin verdikleri 09.02.2005 tarih 30 ve 31 sayılı yazıların ekine ortak olunan şirkete verilen sermaye katılım bedelleri ile kişiler arasındaki hisse değişimine ilişkin ödeme ve tahsilatlara dair bir takım listeler dosyada mevcuttur.
Emsal davalarda Yargıtay …. Hukuk Dairesi’nce yapılan temyiz incelemeleri sonucu verilen 17/06/2016 tarihli…. Esas, ….karar nolu ve …. Esas,….karar nolu ilamlarda ” SPK’ya sunulan sözkonusu yazı ekindeki listelerin hiçbir dava dosyasına davalılar tarafından sunulmamış olması, 14.09.2000 tarihli SPK denetim raporunda aynı kişiler ve aynı yöntemlerle yurtdışında para toplandığı, bu toplanan pa- raların davalılar tarafından kayda alındığı, hava yoluyla paraların Türkiye’ye nakledildiği, organize şekilde hareket edildiği şeklinde tespitlere yer verilmesi, yine 09.05.1999 tarihli tutanakta Esenboğa Havalimanı Dış Hatlar Geliş kapısında yapılan kontrolde ….a ait çanta içinde TL, DM cinsi yüksek miktarda para ile altın bilezik gibi emtianın tespit edildiği, ….’un imzalı ifadesinde, …. şirketinin Almanya’daki temsilcisinin hisse senetlerini sattıktan sonra paraları ve altınları Türkiye’deki …. şirketine götürmesi amacıyla kendisine teslim ettiğini ifade etmiş olması karşısında davalı şirketlerce ikincil kayıtlar tutulduğunun kabulü gerektiği” vurgulanmıştır.
Davalı şirket ortaklarının aralarında bulunduğu birçok kişi hakkında Konya … Asliye Ceza Mahkemesi’nin …. Esas ve…., Konya … Asliye Ceza Mahkemesi’nin ….Esas, …., …. Konya … Asliye Ceza Mahkemesi’nin …., Konya …. Asliye Ceza Mahkemesi’nin …., Konya … Asliye Ceza Mahkemesi’nin …, Konya … Asliye Ceza Mahkemesi’nin …., Konya … Ağır Ceza Mahkemesi’nin…., Konya … Ağır Ceza Mahkemesi’nin…Esas sayılı dosyaları ile dava konusu para toplama olayıyla ilgili olarak örgüt kurma, hizmet nedeniyle görev, kötüye kullanma, dolandırıcılık ve sair suçlardan cezalandırılmaları istemiyle kamu davaları açıldığı, yapılan yargılamalar sonunda davalının büyük çoğunluğunda sanıkların beraatine karar verildiği, bir kısmında ise zamanaşımı nedeniyle davaların ortadan kaldırılmasına karar verildiği anlaşılmıştır.
Yine pek çok dosyaya sunulan davalı … imzalı mektupta ortaklıktan ayrılmak isteyenlerin üç ay önce bildirmeleri halinde paralarını alabileceklerinin belirtilmesi hususu birlikte değerlendirildiğinde, …. Grubu bazı şirketlerin fiili ve hukuki irtibat halinde oldukları, birlikte hareket ederek para toplama amacıyla “Ortaklık Durum Belgesi”, “Hisse Senedi” gibi sair belgeler karşılığında istenildiğinde derhal ve işlemiş kar payı ile birlikte iade edileceği taahhüdü ile para topladıkları, ortağın sermaye olarak verdiğini isteyemeyeceğine dair yasal düzenlemeyi kullanarak para yatıran kişileri grup şirketlerden herhangi birinde veya birkaçında düşük nominal bedellerle şeklen ortak gibi gösterdikleri, tahsil ettikleri parayı ise muhasebe kayıtlarına yansıtmayarak para iade taleplerini reddettikleri, taraflar arasında sahih bir ortaklık ilişkisi bulunmadığı, böylelikle davalıların haksız fiilde bulundukları anlaşılmaktadır.
Bu durumda, mahkememizce yapılan yargılama sonucunda davacı ile davalı şirket arasında, hukuken geçerli bir ortaklık ilişkisinin bulunmadığı tespit edilmiş, dürüstlük kuralına aykırı olarak ileri sürülen zamanaşımı savunmasına itibar edilmemiştir. Davacı tarafından bir örneğin CD formatında dosyaya sunulan ve davalı şirket tarafından SPK’ya yazılan 09.02.2005 tarih 30 ve 31 sayılı yazılar ekindeki listeler dikkate alınarak ve taleple bağlı kalınarak davacı tarafça ödenen iadesi gerektiği, davalı durumundaki şirket ile ortaklarının dava konusu alacağın ödenmesi hususunda müştereken ve müteselsilen sorumlu oldukları sonucuna varılmakla davanın kabulüne karar verilmiş, aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.

HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle;

1-Davanın KABULÜNE,
Davacının davalı şirket ile ortaklık ilişkisinin bulunmadığının ve yatırım ilişkisinin hüküm- süzlüğünün tespitine,
Davacı tarafça ödenen dava konusu 6.500,00 TL’nin dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte müteselsilen ve müştereken davalılardan tahsili ile davacıya ödenmesine

2- Harçlar Kanunu’na göre hesaplanan ve tahsili gereken 444,01 TL karar ve ilam harcından peşin alınan 87,80 TL peşin harcın mahsubu ile bakiye 356,21 TL karar harcının müteselsilen ve müştereken davalılardan tahsili ile Hazine’ye irat kaydına,

3- a.) Davacı tarafından sarf olunan ( 14,00 TL başvurma harcı + 87,80 TL peşin nispi harç + 2,30 TL vekalet harcından ibaret ) 104,10 TL harç ile ( 2.100,00 TL bilirkişi ücreti + 909,80 TL posta/ tebligat/müzekkere/talimattan ibaret ) 3.009,80 TL yargılama giderinin müteselsilen ve müştereken davalılardan tahsil edilerek davacıya ödenmesine,
b.) Davalı tarafça sarf olunan yargılama giderinin kendi üzerlerinde bırakılmasına,
c-) Sarf olunmayan gider/delil avansının karar kesinleştikten sonra ilgilisine iadesine,

4- Kendisini vekil ile temsil ettiren davacı taraf lehine hüküm altına alınan dava değerine göre yürürlükte bulunan Av.Kan ve AAÜT gereğince takdir olunan 2.180,00 TL vekalet ücretinin müteselsilen ve müştereken davalılardan tahsil edilerek davacı tarafa ödenmesine dair,

Davacı Vekili Av. … , Davalı … , … … VEKİLİ AV…’in yüzüne karşı, gerekçeli kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde Yargıtay’a gönderilmek üzere mahkememize hitaben yazılacak dilekçe ile temyiz yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı. 06/07/2018

Katip …

Hakim …