Emsal Mahkeme Kararı Bakırköy 3. Asliye Ticaret Mahkemesi 2017/443 E. 2018/604 K. 22.05.2018 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. BAKIRKÖY 3. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2017/443
KARAR NO : 2018/604

DAVA : ALACAK
DAVA TARİHİ : 01/12/2008
KARAR TARİHİ : 22/05/2018
KARAR YAZIM TARİHİ : 13/06/2018

Mahkememizde görülmekte olan Alacak davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
İDDİA:
Davacı vekili Bakırköy Nöbetçi Asliye Ticaret Mahkemesi’ne vermiş olduğu 01/12/2008 harçlandırma tarihli dava dilekçesinde; …bank AŞ … şubesinin vadesiz hesabının mudisi olduğu , kendisine ait bulunan 30.000 USD paranın, bankanın müşteri temsilcisi tarafından hiç bir talimat olmadığı halde merkezi Amerika’da olan … ın tahvilleri alınmak sureti ile kullanıldığı , talimat olmadığı halde parası ile bu işlemin yapılmasından rahatsız olduğu ve bu para dışındaki parasını hemen bankadan çektiği , ancak müşteri temsilcisinin karlı bir iş olacağı , bu alımdan zarar görmeyeceği , paranın her halükarda 5 yıllık ana para korumasında olduğu garantisini verdiği , bankanın yaptığı hataya rağmen ,defalarca tahvil satışını talep ettiği, ancak müşterici temsilcinin hemen bozulursa zarar edeceği iknası ile kendisini oyaladığı, son gelinen noktada bu şirketin Amerika da battığı, banka ile yapılan görüşmede sorunun çözülemeyeceği anlaşılınca ihtar çekildiği belirtilerek, sonuçta müşteri temsilcisinin keyfi işlemi sebebi ile talimatı dışında alınan tahvilden dolayı zarara uğradığını belirterek 30.000 USD karşılığı ¨46. 860,00’nin hesap başlangıç tarihinden itibaren bankanın uyguladığı en yüksek faizi ile birlikte davalıdan tahsili talep ve dava olunmuştur.
CEVAP:
Davalıya usulüne uygun tebligat gönderilmiş vekil aracılığı ile cevap verildiği , öncelikle davalı ikametgahı Şişli de olduğundan yetki itirazı yapıldığı , öte yandan bankanın sadece yapılan işleme aracılık ettiği gerekçesi ile husumet itirazında bulunulduğu , esas yönünden ise mevzuata uygun işlem yapıldığı , davacının yazılı talimatı gereği yurt dışı menkul kıymetin satın alındığı ve bankanın tahvil alımına aracılık ettiği bedeli yurt dışına transfer ettiği , davacının bir başka müşterinin önerisi üzerine banka şubesine gelip görüşme yapıp hesap açtırdığı ve açılıştan 1 hafta sonra imzalayıp gönderdiği tahvil alımına dair talimat formu ile alış iradesini ortaya koyduğu , davacı imzasını taşıyan talimat formu uyarınca , davacının olası riskleri üstlendiği , yatırım danışmanlığı hizmeti verilmediği , hal böyle olunca tahvil alımından aylar sonra Amerika da ki tahvil ihraç eden şirketin iflasının ardından bu iddiayı ileri sürmenin iyi niyetli olmadığı belirtilerek , davanın reddinin istenildiği anlaşılmıştır .
DELİLLER VE GEREKÇE:
Dava, bankacılık işleminden kaynaklanan zararın tazmini istemine ilişkindir.
Mahkememizce bilirkişi incelemesi yaptırılıp alınan 01/12/2009 günlü rapor çerçevesinde taraflar arasında 20/03/2007 tarihinde bankacılık hizmet sözleşmesi düzenlendiği, bu hususun ihtilafsız olduğu, sözleşmenin 19.ve 20.maddeleri çerçevesinde bankanın yatırım hesabı açmasının yetkisinin bulunduğu ve bu hesabın devlet, banka ya da diğer kuruluşların garantisi altında olmadığı, muhtelif yollarda verilen talimatlar üzerine işlem yapılmasının mümkün olduğu, sözlü talimatın kayda geçirilmesinin talimatın kanıtı olarak sayıldığı ve iptal talimatı gelene kadar geçerli kabul edildiği gerekçesiyle somut olayda davacının verdiği 28/03/2007 tarihli talimat uyarınca mevduatın vadesize aktarılıp virman yoluyla amerikan şirket tahvillerinden alındığı, “ana para korumalı”açıklamalı faks talimatı ile tahvillerin satın alınmasının istendiği, talimattaki imzanın inkar edilmesine karşın mail yazışmaları uyarınca bu yatırım işlemlerine icazet verildiği, Amerika’daki tahvil çıkaran şirketin durumu sarsıldıktan sonra davacının memnuniyetsizlik gösterdiği ve ilk rapora itiraz eden davacının talebi ile alınan ikinci rapor çerçevesinde ve toplanan tüm deliller uyarınca yapılan işleme icazet verildiği, ancak riski bildiği gerekçesiyle davanın reddine karar verildiği anlaşılmıştır.
Bu kez davacı temyizi üzerine kararın Yargıtay …HD’nin … Esas … Karar sayılı ilamı ile kararın bozulduğu, bozma gerekçesi olarak taraflar arasındaki alım satım talimat formunda ana para garantisi vermediği belirtildiğinin doğru olduğu, ancak 16.maddede tahvil alımı için bankanın tavsiye ve öneride bulunamayacağının da hüküm altına alındığı, bu bağlamda tahvil alımı öncesinde davalı banka tarafından davacı da dahil bir kısım müşterilere sunulan ürün açıklaması belgesinde dava konusu tahviller bakımından ana para garantisi olduğu belirtildiği gibi, davacının sunduğu banka müşteri temsilcisi ile aralarında geçen mail örneklerinden bankanın başlangıçta ana para garantisi verdiği ve sözleşmeye aykırı davrandığı, dolayısıyla doğan zarardan sorumlu olduğu kabul edilerek bir karar verilmesi gerektiği hususuna dayanıldığı anlaşılmıştır.
MAHKEMEMİZİN … ESAS SAYILI HÜKMÜ İLE;Mahkememizce usul ve yasaya uygun bulunan bozma ilamına uyulmuş, toplanan tüm deliller ve dosya kapsamı uyarınca taraflar arasındaki sözleşme uyarınca tahvil alımına ilişkin banka ana para garantisi vermemiş ise de, banka müşteri temsilcilerinin aynı sözleşmeye göre tavsiye ve öneride bulunamayacağı açık iken davacıya banka tarafından ürün açıklama belgesinde ana para garantisi olduğunun bildirildiği, mail yazışmalarının bunu doğruladığı, bu anlamda bankanın aradaki sözleşmeye aykırı davrandığı, yurt dışında tahvil ihraç eden şirketin battığı ve davacının bu sebeple zarara uğradığı, uğradığı zararın bankadaki tahvile çevrilen mevduat tutarı 30.000-USD’den ibaret olduğu ve bunun ¨ karşılığının ¨47.169,00 isabet ettiği görülmekle, taleple bağlılık kuralı gereği davanın kabulüne ve ¨46.860,00 alacağının dava tarihinden itibaren işleyecek ticari avans faizi ile beraber davalıdan alınarak davacıya verilmesine karar verilmiştir.
Mahkememizin 17/04/2012 tarih ve … Esas sayılı kararı Yargıtay …. Hukuk Dairesi’nin 03/12/2015 tarih ve … Esas, … Karar sayılı ilamıyla onanmasına karar verildiği Davalı …bank Anonim Şirketi vekilinin 09/02/2016 tarihli karar düzeltme dilekçesi sunduğu, bu dilekçeye istinaden dosya 01/03/2016 tarihinde karar düzetme için Yargıtay’a gönderildiği,Yargıtay … Hukuk Dairesi’nin 30/03/2017 tarihli … esas … karar sayılı ilamıyla bozulmasına karar verildiği, mahkememizin … esasını aldığı anlaşılmıştır.
Mahkememizin 20/06/2017 tarihli celsesinde usul ve yasaya uygun bulunan Yargıtay …Hukuk Dairesi’nin 30/03/2017 tarih ve … Esas, … Karar sayılı bozma ilamına uyulmasına karar verilmiştir.
Bozma ilamı doğrultusunda,davalı tarafından sunulan ödeme belgeleri ile diğer ödeme belgeleri celpedilmiş ve bilirkişi kurulundan ek rapor alınmıştır.
Bilirkişi kurulu tarafından Mahkememize sunulan 07/03/2018 tarihli ek raporda;davacının hesabına davalı tarafından 18 işlemle 11.153,42 USD yatırıldığının tespit edildiği bildirilmiştir.
Bilirkişi kurulu tarafından sadece davalı bankaca sunulan belgeler çerçevesinde ödenen paraların hesabının yapıldığı davalı vekilinin karar düzelt talebinde bulunurken eklediği ve davacı vekili tarafından sunulan listede de yer alan ödemelerin hesaba dahil edilmediği anlaşılmış,bu ödemelerin 30 Nisan 2012 tarihli 1.083,00 USD,22 Ekim 2012 tarihli 730,67 USD,15 Nisan 2013 tarihli 922,89 USD ve 27 Mayıs 2013 tarihli 3.105,71 USD tutarlı ödemeler olduğu bu ödemelerinde hesaba katılması ile birlikte davalı tarafından davacıya yapılan ödemelerin toplam 16.995,69 USD olduğu anlaşılmıştır.
Tüm bu belirlemeler ışığında somut olay değerlendirildiğinde;Taraflar arasında düzenlenen 28/03/2007 tarihli Yapılandırılmış Tahviller Alış/Satış Talimat Formu’nun 8. maddesinde davalı Banka’nın anapara garantisi vermediği belirtilmesine ve 16. maddede de davalı Banka’nın tahvil satın alınması aşamasında tavsiye ve öneride bulunmayacağı hüküm altına alınmış olmasına rağmen, dava konusu tahvillerin alımı öncesinde, davalı Banka tarafından davacının da içinde bulunduğu müşterilerine sunulan “termesheet” (ürün açıklaması) belgesinde dava konusu tahviller bakımından ana para garantisi olduğu belirtildiği gibi, davacı tarafından sunulan ve davacı ile davalı Banka’nın müşteri temsilcisi arasında geçen e-mail yazışmalarından da davalı Banka’nın başlangıçta anapara garantisi verdiği anlaşılmaktadır. Bu itibarla, davalının taraflar arasındaki sözleşmeye aykırı davrandığı,bu nedenle davalı Banka’nın doğan zarardan sorumlu olduğu,davalı bankanın yargılam süreci içerisinde toplam 16.995,69 USD’yi davacıya ödediği,davalı bankanın halen 13.004,31 USD ödeme yapması gerektiği,davalı banka tarafından davadan sonra yapılan ödemeler nedeniyle 16.995,69 USD’lik kısım yönünden davanın konusunun kalmadığı,bu nedenle bu kısım ile ilgili olarak konusuz kalan dava hakkında karar verilmesine yer olmadığına,bakiye 13.004,31 USD karşılığı ¨20.312,73’nin ise dava tarihinden itibaren değişen oranlarda işleyecek avans faizi ile birlikte davalıdan tahsili ile davacıya verilmesine karar verilmesi gerektiği sonucuna varılarak aşağıdaki gibi hüküm fıkrası oluşturulmuştur.
HÜKÜM/Yukarıda açıklandığı üzere;
1-Davadan sonra davacıya bir kısım ödemelerin yapıldığı anlaşıldığından 16.995,69 USD karşılığı ¨26.547,27 yönünden konusuz kalan dava hakkında KARAR VERİLMESİNE YER OLMADIĞINA,
2-13.004,31 USD karşılığı ¨20.312,73’nin ise dava tarihinden itibaren değişen oranlarda işleyecek avans faizi ile birlikte davalıdan tahsili ile davacıya VERİLMESİNE,
3-Alınması gerekli ¨3.201,00 karar ve ilam harcından peşin alınan ¨632,70 harcın mahsubu ile bakiye ¨2.568,30 harcın davalıdan alınarak hazineye İRAD KAYDINA,
4-Davacı tarafından ödenen ¨31,40 Başvurma Harcı , ¨632,70 Peşin Harç ile ¨119,00 temyiz yoluna başvuru harcının davalıdan alınarak davacıya VERİLMESİNE,
5-Davacı tarafından yapılan 8 adet tebligat+ posta ücreti ¨90,00 ,iki bilirkişi inceleme ücreti ¨ 5.100,00 olmak üzere toplam ¨5.190,00 yargılama giderinin davalıdan alınarak davacıya VERİLMESİNE,
6-Davacı kendisini bir vekil ile temsil ettirdiği anlaşıldığından karar tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT’ne göre kabul edilen miktar üzerinden hesap edilen ¨5.504,60 ücreti vekaletin davalıdan tahsili ile davacıya VERİLMESİNE,
Dair,6100 sayılı HMK’nun geçici 3 üncü maddesinin 2 inci fıkrası yollamasıyla mülga 1086 sayılı HUMK’nun 26/09/2004 gün ve 5236 sayılı Kanunla yapılan değişiklikten önceki 427 ilâ 454 üncü madde hükümleri uyarınca kararın tebliğinden itibaren 15 gün içerisinde temyiz yolu açık olmak üzere davacı vekili ile davalı vekilinin yüzlerine karşı verilen karar açıkça okunup,usulen anlatıldı.22/05/2018

KÂTİP …

HÂKİM …