Emsal Mahkeme Kararı Bakırköy 3. Asliye Ticaret Mahkemesi 2017/354 E. 2019/556 K. 10.05.2019 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
BAKIRKÖY
3. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2017/354 Esas
KARAR NO : 2019/556

DAVA : Ticari Unvanın Korunması
DAVA TARİHİ : 10/04/2017
KARAR TARİHİ : 10/05/2019
K. YAZIM TARİHİ : 14/05/2019

Mahkememizde görülmekte olan Ticari Unvanın Korunması davasının yapılan açık yargılaması sonunda,

GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili dava dilekçesi ve duruşmadaki beyanlarında özetle; Kuzey Kıbrıs Türk Cum- huriyeti’nde kurulmuş bir kamu kurumu olan müvekkili …’ne, … Bakanlığı’nın,13/03/2013 tarih ve …. sayılı yazısı ile ilgili programlar için, …. sayılı Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti Yükseköğretim Yasası uyarınca “….. “verildiğini, Yükseköğretim Planlama, Denetleme, Akreditasyon ve Koordinasyon Kurulu’nun (…. 19/03/2013 tarihli yazısı ile … olarak öğretime başlama izni verildiğini,ayrıca 16/01/2009 tarihli Türkiye Cumhuriyeti ve Kuzey Kıbrıs Türk Cumhu- riyeti Hukukuna Göre Kurulmuş Olan Üniversitelerin Karşılıklı Tanınmasına Dair Milletlerarası An- laşma çerçevesinde, Yüksek Öğretim Kurulu tarafından …. Kılavuzuna alınmış ve …. tara- fından gerçekleştirilen sınavlar sonucunda kazanan öğrencilerin, …’ne yerleştirildiğini, yine bu anlaşmanın 10. Maddesine göre, müvekkili …’nin ve Türkiye Cumhuriyeti Vatandaşlarının bu anlaşma çerçevesinde öğrenci kabul eden üniversitelerin, Türk hukukuna göre, Türkiye Cumhuriyeti hukukuna göre kurulmuş üniversite olarak kabul edildiğini, hatta diğer devletler nezdinde de aynı şekilde işlem görmesi için gerekli önlemlerin alındığını,dolayısıyla bu üniver- sitelerin, Türkiyede de kamu kurumu niteliğini taşıdığını, davalı şirketin ise, “….. Üni- versitesi Eğitim ve Danışmanlık Hizmetleri Ticaret Limited Şirketi” unvanı ile 25/01/2007 tarihinde İstanbul Ticaret Sicilinin…. sicil numarasında tüzel kişi tacir olarak tescil ve 31/01/ 2007 tarih, …. sayılı Türkiye Ticaret Sicili Gazetesi’nde ana sözleşmesi ilan edildiğini, kurucu- larının …. ve eşi …. ,şirketin kuruluş sermayesinin 100.000,00 (yüzbin) TL olduğunu, 4.000 paya ayrıldığını, 3.000 adet pay karşılığı 75.000,00 TL tutarındaki hissenin ….’a, 1.000 adet pay karşılığı 25.000,00 TL tutarındaki payın ise ….’a ait olduğunu, Şirket Ortaklar Kurulu’nun 14/09/2012 tarih ve …. nolu karar ile, şirket sermayesinin 2.000.000,00 TL- ye çıkarılmasına karar verdiğini, arttırılan sermayenin tamamının …. tarafından taahhüt edildiğini ve sermayenin 1.975.000 TL.lik kısmının ….’a ait olduğunu,….’ın ise, 25.000,00 TL. sermayeyi temsil eden paya sahip olmaya devam ettiğini, söz konusu sermaye artı- rımı kararının, 04/10/2012 tarih ve ….. sayılı Türkiye Ticaret Sicili Gazetesi’nde ilan edildiğini,şirket esas sözleşmesinin 8. maddesine göre, ….’ın, …. on yıl için şirket müdürlüğüne seçil- diğini, müdürlük süresinin sona ermesi üzerine, Ortaklar Kurulu’nun 24/01/2017 tarih ve 6 nolu kararı ile şirket müdürlüğüne yine ….’ın atandığını ve davalı şirketi münferit imza yetkisi ile temsil ve ilzam edeceğinin kabul edildiğini,söz konusu kararın 22/02/2017 tarih ve….. sayılı Türkiye Ticaret Sicili Gazetesi’nde ilan edildiğini, davalı şirketin ana sözleşmesinin, şirketin”Amaç ve Konusu”nu düzenleyen 3/1 maddesinde”1. Eğitim ve öğretim hizmetleri konusunda Türkiye Cum- huriyeti Kanunlarının izin verdiği her seviyede kurs anaokulu 8 yıllık temel eğitim lise öğretim ku- rumları, yüksekokul ve üniversiteler açmak, veya bu konuda kurulu bulunan diğer şirketlere ortak olmak” şeklindeki düzenleme ile, davalı şirketin yüksekokul ve üniversiteler açmak amacıyla kurul- duğunun ve dolayısıyla üniversite ve yüksekokul eğitimi verme konusunda faaliyet gösterebileceğinin öngörüldüğünü, ancak tüzel kişi tacir olan davalı şirketin Türkiye Cumhuriyeti kanunlarına göre yüksekokul ve üniversite açmasının, yüksekokul ve üniversite eğitimi vermesinin emredici hükümler ile yasaklandığını, davalı şirketin ana sözleşmesinin 3. Maddesinin 1. Fıkrasında yer alan “Yüksekokul ve Üniversiteler açmak” şeklindeki amaç ve faaliyet konusuna ilişkin kısım ile ticaret unvanında yer alan “Üniversite” ibaresinin çıkarılmasının, ticaret sicilinde terkin ve ilanının yapılmasının gerekli olduğunu, davalı şirketin de, ticari sicil kayıtlarına göre faaliyetleri arasında diğer faaliyetlerin yanı sıra, özel anaokulu, orta okul, lise, üniversite açmak, işletmek gibi faaliyetler de bulunduğunu , davalının ticaret siciline kayıtlı faaliyet alanında yer alan bu hizmetlerle, davacının tescilsiz ve tescilli markası kapsamındaki hizmetlerinin çakıştığını,her iki tarafın da eğitim-öğretim faaliyeti vermeleri nedeniyle daha çok öğrenciye sahip olma noktasında aralarında rekabet bulunduğunu,birinin vakıf üniversitesi, diğerinin şirket olmasının bu ticari olguyu değiştirmeyeceğini,davalı şirketin unvanında yer alan “…..” ve “ÜNİVERSİTE” ibarelerinin, müvekkilinin unvanının birebir aynısı olduğunu, davalı şirketin, müvekkilin ismi ve tescilsiz markasına tecavüz teşkil edecek şekilde bu ibareleri ticaret unvanında kullanması sebebiyle, müvekkiline zarar verdiğini, hatta davalının hukuka aykırı bu un- vandan yararlanarak yaptırdığı marka tescilleri ile, müvekkiline dava açarak müvekkilinin faaliyetini engellemeye çalıştığını, davalı şirketin, üniversite konusunda faaliyette bulunamamasına rağmen, müvekkilin unvanı da dahil, çok sayıda üniversite veya kısaltmalarını içeren, özellikle KKTC’de kurulmuş üniversitelerin sahip olduğu unvanları kendi adına marka olarak tescil ettirdiğini, davalı şirketin, ayrıca “…. . ÜNİVERSİTESİ” markası için tanınmış marka başvu- rusunun bulunduğunun tespit edildiğini, başka bir deyişle, davalı şirketin kendisi üniversite olmadığı halde, başka üniversitelerin unvanlarını alarak, üniversitelerin bizzat kendilerinin tanınmış hale getirdiği unvanlarını,-bu alanda faaliyette bulunması yasak olmasına, yani bu alanda hiçbir faaliyeti söz konusu olamamasına rağmen-davalı tarafça haksız olarak kullanıldığını, üstelik davalının tanınmış marka başvurusunda bulunmadığını, bundan sonraki adımın, markasının tanınmış olduğundan bahisle, başka mal ve hizmetlerle ilgili olarak, benzer işaretlerin kullanılmasını engellemek olduğunu, davalı şirketin bir üniversite olmadığını bir üniversite kurup işletmesi mümkün olmadığı halde ünvanında “ÜNİVERSİTE” ibaresi bulunduğunu, ticaret unvanının usulsüz bir biçimde tescil edilip kulla- nıldığını, bu unvanın kullanılmaya devam edilmesi halinde müvekkili …’nin telafisi mümkün olmayan zararla karşı karşıya kalacağını beyanla davalı şirketin ticaret unvanını kullan- masının men’i yönünde tedbir kararı verilmesini, yargılama sonunda; tazminat da dahil her türlü hak- ları saklı kalmak kaydışyla davalının ticaret unvanından ” …..” ve “ÜNİVERSİTE ” bunun müm- kün olmaması halinde “ÜNİVERSİTE ” ibaresinin, ana sözleşmedeki “KONU VE AMAÇ” madde- sinden “YÜKSEKOKULLAR VE ÜNİVERSİTELER AÇMAK” ibaresinin çıkarılarak ticaret sicilin- den terkin ve ilanını,müvekkilinin ünvanı ve tescilsiz markasına vaki tecavüzün önlenmesini, yargı- lama gideri ile vekalet ücretinin davalıya yüklenmesini talep ve dava etmiştir.

Davalı vekili cevap dilekçesi ve duruşmadaki beyanlarında özetle; ….. …. ….’nin müvekkili firmanın kurucusu, ortağı ve yetkilisi olan …. tarafından 1985 sene- sinde Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nde kurulduğunu, ….’ın ….. …. Üni- versitesi’nin Kurucu Rektörü ve Yöneticiler Kurulu Başkanı ,….. …. Üniversitesi’nin ise Kıbrıs’ın …. üniversitesi olduğunu, tıpkı davacı üniversite gibi ….. …. Üniversitesi’ne de ağırlıklı olarak Türkiye’den öğrencilerin kaydolduğunu, ….’ın kurucusu ve sahibi olduğu sair kuruluşlar tarafından farklı eğitim – öğretim kademelerinde lisans ve lisans üstü eğitiminin dışın- da da eğitim – öğretim hizmeti sunulduğunu, özel kreşler ve kolejlerin de bulunduğunu, müvekkili fir- manın faaliyet amacının müvekkil firmanın ana sözleşmesinde, davacı tarafından ana sözleşmeden terkini talep edilen ibarenin yalnızca bir kaç satır altında; “ Eğitim Ve Danışmanlık Hizmetleri Konu- sunda Türkiye Cumhuriyeti Kanunları İzin Verdiği Her Seviyede Hizmet Amaçlı Vakıflar Kurmak”, “Gerek Kamu Sektörüne Gerek Özel Sektöre Her Türlü Mesleki Ve Özel Eğitim Danışmanlık Ve Destek Hizmetleri Vermek” şeklinde düzenlendiğini, müvekkili firmanın esas sözleşmesi bir bütün olarak okunduğunda davacı yanın iddialarının aksine hukuka aykırı unsurlar bulunmadığının açıkça ortada olduğunu, müvekkili firmanın, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nde kurulmuş olan ….. …. Üniversitesi’ne bağlı olarak Türkiye’de danışmanlık ve sair hususlarda hizmet vermek için kurulduğunu, bu hususun zaten ana sözleşmesinin “Amaç” ve “Konu” başlığı altında yer alan 4. maddede açıkça belirtildiğini, “Yüksek Okullar Ve Üniversiteler Açmak” faaliyeti bakımından ise yine sözleşme bir bütün olarak okunduğunda bir hukuka aykırılık olmadığını, zira yine “Amaç” ve “Konu” başlığı altında yer alan 3. maddede, 1. maddede belirtilen faaliyetler için “kanunda ön görülmesi ha- linde vakıf kurmak” hususunun da eklendiğini, davacının, müvekkil firma markalarına vaki tecavüzleri nedeniyle ikame edilen davalar nedeniyle kötü niyetli olarak iş bu davayı ikame ettiğini, “…” ibaresi bakımından gerçek hak sahibinin müvekkil firmanın organik olarak bağlı olduğu ….. …. Üniversitesi ve müvekkil firma olduğunu, müvekkili firmanın unvanının ve “….. …. Üniversitesi” ibareli kullanımlarının, davacı yanın tescilsiz markası ve unvanına tecavüz teşkil etmediğini beyanla davanın reddini savunmuş, yargılama gideri ile vekalet ücretinin davacı tarafa yüklenmesini talep etmiştir.

Dava, haksız rekabet nedeniyle tecavüzün meni ve terkin, unvanın korunması vs talebine ilişkindir.

Dava konusu uyuşmazlık; davalı tarafın ticari unvanında kullanılan “…..” ve “ÜNİVER- SİTE” ibareleri ile ana sözleşmenin “KONU VE AMAÇ” maddesindeki “YÜKSEKOKULLAR VE ÜNİVERSİTELER AÇMAK” ibaresinin davacı üniversite yönünden haksız rekabete sebebiyet verip vermediği “…..” ve “ÜNİVERSİTE ” ibaresinin ticaret sicilinden terkini ve ana sözleşmenin “KONU VE AMAÇ” maddesindeki “YÜKSEKOKULLAR VE ÜNİVERSİTELER AÇMAK” iba- resinin kaldırılması şartlarının oluşup oluşmadığı hususunda toplanmaktadır.

K…. Bakanlığı’nın,13/03/2013 tarih ve …. sayılı, Yükseköğretim Planlama, Denetleme, Akreditasyon ve Koordi- nasyon Kurulu’nun (YÖDAK) 19/03/2013 tarihli yazısı, davacının Yüksek Öğretim Kurulu tarafın- dan …. Kılavuzuna alındığına dair belge ibraz edilmiş, tarafların ticaret sicili kayıtları , ilgili dava dosyaları celp edilmiştir. Dava konusu ihtilafın halli için bilirkişi incelemesine karar verilmiş, 22/10/2018 tarihli rapor ibraz edilmiştir.

İbraz ve celp olunan deliller ile dosya üzerinde yapılan incelemeye göre ;
Davacı taraf, Türkiye Cumhuriyeti ile KKTC arasında imzalanan uluslararası anlaşmalar çerçevesinde Yüksek Öğretim Kurulu tarafından tanınan bir Üniversite olup unvanı “Üniversite sınavı tercihlerinin” belirlendiği …. kılavuzunda resmi olarak yer almaktadır. Türkiye’den çok sayıda öğrenci kabul ettiği de gözetildiğinde davacının TTK m. 56/III de belirtilen “kamusal nitelikteki bir kurum” sıfatı taşıdığı, bu itibarla ülkemizde dava açma hakkına sahip olduğu sonucuna varılmıştır.
Davalı ise “tüzel kişi”liği haiz bir ticari şirkettir.
Ülkemizde devlet üniversiteleri dışında kalan vakıf üniversitelerinin vakıflar tarafından belli şartlar altında izin alınarak kurulması mümkündür. Buna karşın tacirlerin bir üniversite kurmaları ve kurucu sıfatına sahip olmaları yasal olarak mümkün değildir.
Dava dilekçesine ekli davalıya ait ana sözleşmeyi içeren TTSG sureti incelendiğinde;davalı 25/01/2007 tarihinde kurulan davalı şirketin ana sözleşmesinin 3.1 bendinde “Eğitim ve öğretim hizmetleri konusunda Türkiye Cumhuriyeti kanunlarının izin verdiği her seviyede kurs, anaokulu, 8 yıllık temel eğitim, lise öğretim kurumları, yüksekokul ve üniversiteler açmak veya burada kurulu bulunan diğer şirketlere ortak olmak”, 3.3 bendinde ise “Eğitim ve öğretim hizmetleri konusunda Türkiye Cumhuriyeti kanunlarının izin verdiği her seviyede bu hizmet amaçlı vakıflar kurmak” amaçları yer almaktadır. Söz konusu ana sözleşme, eğitim faaliyetlerine ilişkin amaçların ancak mevzuatın izin vermesi durumunda yapılacağını belirtmekte,ayrıca “bu hizmet amaçlı vakıflar kurmak” ifadesini de içermektedir.
Türk Medeni Kanunu’nun. 101.maddesinde vakıflar ” gerçek veya tüzel kişilerin yeterli mal ve hakları belirli ve sürekli bir amaca özgülemeleriyle oluşan tüzel kişiliğe sahip mal topluluklarıdır”. şeklinde tanımlanmıştır.
Bu kanun hükmüne göre, bir ticaret şirketince , eğitim vakfı kurulmasında yasal engel bulun- mamaktadır. Vakıfların da gerekli koşulları ve izni elde ettikten sonra üniversite kurabilecekleri tartışmasızdır. Bu itibarla, davalının ana sözleşmesinin emredici düzenlemelere aykırı olmadığı sonucuna varılmıştır. Yani ,davalının öncelikle bir vakıf ve daha sonra bu vakıf aracılığıyla bir “vakıf üniversitesi” kurması mümkündür.
Davalının ilgili ana sözleşme maddelerinin emredici düzenlemelere aykırı olduğu kabul edilse bile, davacı yargılamaya konu iş bu dava ile davalının ana sözleşmesinden bazı kelimelerin çıkartıl- masını sağlamayacaktır. Bir başka deyişle, bir şirketin ana sözleşmesinin tescil edilmesi ve sonrasında değiştirilmesi usulü TTK tarafından belirlenmiş olup 10 sene önce tescili yapılan bir “ana sözl- eşme”nin bazı kelimelerine dava yoluyla müdahale edilmesi olanak dahilinde değildir. TTK 210 md gereğince, Ticaret şirketlerinin denetiminden ….. Bakanlığı sorumlu olup gerektiğinde Bakanlığın harekete geçmesi öngörülmüştür Yoksa, davacının, huzurdaki dava ile doğrudan ana söz- leşmeye müdahale hakkı bulunmamaktadır.
Her ne kadar dava dilekçesinin 7. sayfasında BK m. 27’ye dayanılarak “kesin hükümsüzlük” nedeniyle ana sözleşmeden çıkarma talep edilmişse de, esasen BK’nın genel hükümleri ticaret ortaklıklarının ana sözleşmelerine aynen uygulanamaz. Ortaklık sözleşmesinin niteliği buna uygun değildir. Ancak “uygun düştüğü ölçüde ve aksine bir özel hüküm olmadığı takdirde” uygulanabilir (Bkz. M. BAHTİYAR, Ortaklıklar Hukuku, Beta, 2017, s. 17). Bu itibarla, ortaklıklar hukukunda ana sözleşmenin değiştirilmesi yetkisi şirketin kendisinde olup üçüncü kişilerin ana sözleşmeye müdaha- lesinin dayanağı bulunmamaktadır
Tacir olmayan davacının bir ticaret unvanı da yoktur. Buna mukabil, bir kamu tüzel kişiliği olarak “…” unvanına sahiptir. Davacının “unvanı” ticaret unvanı olmadığından davacı iddialarını TTK m. 52’ye değil, ticaret unvanı ile ilgili çeşitli hükümlerin yanında Haksız Rekabet Hukuku hükümlerine dayandırmıştır. Nitekim, dava dilekçesinin konu kısmında, dilekçenin metninde (emsal gösterdiği 12.12.2007 tarihli HGK kararında) ve netice-i talep kısmında “tescilsiz marka hakkı”na dayanmıştır.
Tescilsiz marka TTK m. 55/1 /a/4 çerçevesinde değerlendirilebilecek bir müessese olup bu bentte “Başkasının malları, iş ürünleri, faaliyetleri veya işleri ile karıştırılmaya yol açan önlemler almak” haksız rekabet eylemi olarak kabul edilmiştir.
Bir firmanın, başka bir kişinin emeğiyle oluşturduğu “iş ürünleri, faaliyetleri veya işleri”nden haksız biçimde faydalanmasını yasaklayan bu düzenleme tescilsiz tanıtıma vasıtalarının taklidinde de kullanılan bir hükümdür.

Buna karşılık, söz konusu maddenin somut olaya uygulanması “zaman” bakımından bir güçlük arz etmektedir.
Şöyle ki; davalı 2007 senesinde kurulmuştur. Davacı ise 2013 senesinde kurulmuş ve öğretime başlamıştır
2007 senesinde kurulan bir şirketin 2013 yılında kurulacak bir Üniversite’nin unvanından hak- sız yararlanması kural olarak mümkün gözükmemektedir.
Bir an için, davalının önceden tahmin ederek bu unvanı seçtiği kabul edilse bile, davalının ticaret unvanı “….. …. Üniversitesi Eğitim ve Danışmanlık Hizmetleri Limited Şirketi”dir ve kuruluş tarihi olan 2007 yılı itibariyle “….. …. Üniversitesi” ünvanlı dava dışı bir üniversite zaten mevcuttur. Dolayısıyla, davalının ticaret unvanının ek unsuru olan “….. …. ÜNİVERSİTESİ” ibaresi esasen davacı “…”ni değil, dava dışı bir kurum olan “….. …. ÜNİVERSİTESİ”ni hedef almıştır. Dolayısıyla, davalının unvanının “ek kısmı”, davacının unvanıyla tam olarak uyuşmamakta, dava dışı “….. …. ….” ile aynı sıra ve üç kelime itibariyle örtüşmektedir. Bu nedenle davalının, davacıya aleyhine TTK m. 54/2’de ifade edilen dürüstlük kuralına aykırı bir davranışı tespit edilememiştir.
Dava dışı bir kurum olan “….. …. ÜNİVERSİTESİ”nin davalı aleyhine dava açıp açmaması ve özellikle bu unvanın ek kısmının aldatıcı olup olmadığı konusunda iddialar mahke- memizdeki iş bu davanın konusu olmadığından değerlendirme konusu yapılmamıştır. Zira, davalının kullandığı “….. …. ÜNİVERSİTESİ” eki davacının değil, dava dışı Üniversitenin unvanıdır.
(Davacı …’nin “ticari ünvanın korunması” talebiyle “….. …. EĞİTİM VE DANIŞMANLIK HİZMETLERİ TİCARET LİMİTED ŞİRKETİ “aleyhine Bakırköş ….. Asliye Ticaret Mahkemesi’nde açtığı …..Esas sayılı dava dosyası halen derdest olup, davacısı aynı ise de davalıları , konusu ve talep sonucu farklı olup iş bu davanın sonucuna etkili görülmediğinden bekletici mesele , birleştirme vs yoluna gidilmemiştir.)
Davalının cevap dilekçesinin 2. sayfasında iddia ettiği ….. …. Üniversitesinin …. tarafından kurulduğu; kurucu rektör olduğu ve yöneticiler kurulu başkanı olduğu iddialarını ispatlayan bir delil sunulmamıştır. (cevap dilekçesinin sonunda sıralanan deliller arasında da somut bir belge zikredilmemiştir). Dolayısıyla, dava dışı bir kurum olan “….. …. Üniversitesi” ile davalı arasında bir hukuki bağın olup olmadığı veya en azından eski bir kurum olan ….. …. Üniversitesi’nin davalının varlığını bilmesine rağmen buna uzun süre sessiz kalıp kalmadığı; söz konusu unvanın eğitim danışmanlığı hizmeti alanında davalı adına tescilli kalmasına uzun süre rıza gösterip göstermediği dosyadan anlaşılamamaktadır.
Gelinen son aşamada ;
– …. olarak,davacı üniversite davalı şirketten daha sonradan kurulmuş olup “taklitçinin, orijinalden önce doğması, hayatın olağan akışına aykırı” görülmektedir.
– İkinci olarak; KKTC’de aynı anda “…” ve ” ….. …. Üniversitesi” isimli iki üniversite kurulmuş olup ” ….. …. Üniversitesi”nin kuruluş tarihi daha öncedir. Davalı vekili aşamalarda sunduğu dilekçelerde;müvekkilinin kuruluşu daha eski tarih olan “….. …. Üniversitesi”ni seçen veya seçecek öğrencilere tanıtım, kayıt ve sair hususlarda “danış- manlık” verdiğini beyan etmektedir.Nitekim, davalının ticaret unvanı da “….. …. …. Eğitim ve Danışmanlık Hizmetleri Limited Şirketi”dir.
Hem “….. …. Üniversitesi” hem de davalı “….. …. Üniversitesi Eğitim ve Danışmanlık Hizmetleri Limited Şirketi”, davacıdan önce kurulmuştur. Dolayısıyla, davacı kendi unvanını seçerken zaten ….. …. Üniversitesi ve bu Üniversiteyi seçen Öğrencileri hedef alan davalı şirket mevcut idi. İşte, aynı coğrafi bölgede ismen birbirine çok yakın iki Üniversitenin kurulmuş olması huzurdaki uyuşmazlıkta da karşımıza çıkan benzerliğe yol açmış gözükmektedir. Davacı en son kurulan kurumdur. 2007 yılından beri var olan davalı … …. Üniversitesi Eğitim ve Danışmanlık Hizmetleri Limited Şirketi’nin ünvanı davacıya karsı haksız rekabet teşkil etmemektedir .Davalının söz konusu “….. …. Üniversitesi” ekini 2007’de seçmiş olması 2013 senesinde kurulan davacıya karşı dürüstlük kuralına aykırı bir davranış oluşturmaktadır. TTK m. 55/l/a/4 kapsamında davalının, davacının tescilsiz markasıyla karıştırılmaya yol açan önlemler aldığı da ispatlanamamıştır.
Davacı … tarafından ….. …. Üniversitesi Eğitim ve Danışmanlık Hizmetleri Ticaret Şti aleyhine Bakırköy ….. Fikri ve Sinai Haklar Mahkemesi’nde açılan ….Esas sayılı davada , davacı taraf marka hükümsüzlüğü ve terkin talebinde bulunmuş, yargılama sonanda “davalının üniversite ibaresi içeren markalarının hükümsüzlüğüne” karar verilmiş olup söz konusu davanın marka hukukuna , mahkememizdeki iş bu davanın ise ticaret hukuku hükümlerine tabi olduğu, uyuşmazlığa uygulanacak hükümlerin mahkemece yapılacak değerlendirmenin farklı olduğu gözetilerek soz konusu davanın akıbeti de bekletici mesele yapılmamıştır.
Davalı … …. Üniversitesi Eğitim ve Danışmanlık Hizmetleri Ticaret Şti vekilinin başvurusu üzerine , İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi Ticaret Hukuku Anabilim Dalı E. Başkanı Prof.Dr. …. tarafından Bakırköy …… Fikri ve Sinai Haklar Mahkemesi’nin ….Esas sayılı dosyası ile ilgili olarak hazırlanan-mahkememizce de benimsenen- 30/10/2018 tarihli uzman görüşünde:
“Davalının ticaret unvanında yer alan “üniversite ” ibaresinin her hangi bir biçimde TTK 46 anlamında halk nezdinde yanılgıya neden olmadığı , davalının organik bağ içinde bulunduğu üniversiteyi işaret ettiği, bu itibarla halk nezdinde doğru bir bağlantı kurulmasında rol oynadığı,
Davalının faaliyetinin esas olarak dava dışı ….. …. Üniversitesi’ne kaydolma olasılığı olan üniversite adaylarına danışmanlık sunmak ve anılan üniversiteye kayıtlarını sağlamaya yönelik olduğu, Ba- kırköy…… Fikri ve Sinai Haklar Mahkemesi’nin ….Esas sayaılı dosyası üzerinden verilen hükümde, davalı şirketin üniversite öğrencilerine yönelik tanıtım ve danışmanlık hizmeti verdiği hususunun dikkate alınmamış olmasının hatalı olduğu, marka hükümsüzlüğü yönünden o markanın sahibu olan şirketin faaliyet konusunun hiç bir öneminin bulunmadığı, bir markaya tescil ettiren şirketin tescilli markasını bizzat kullanma gibi bir zorunluluğunun olmadığı,mahkeme kararının gerekçesinde tescilli markanın halkı yanıltıp yanılt- mamasından değil, hatalı bir şekilde “halk nezdinde bu tür faaliyetlerin yapılabileceği algısı uyandı- rabileceği”nden bahsedilerek faaliyete vurgu yapıldığı, marka hukuku dışında ticaret unvanı yönünden gerekçe oluşturulduğu,
Marka Hukuku uygulamasında ,bir marka tescil edilirken markanın kullanılacağı mal veya hizmet alanına ilişkin gerekli izin ve ruhsatların alınmasının veya markanın bizzat kullanılmasının zorunlu olmadığı, bu durumda içinde “üniversite ” ibaresi geçen bir markanın “üniversite kuramayacak ” bir şirket tarafından dahi tescil edilmesi ve sonradan markanın bir bedel karşılığında devredilmesi ya da lisans vermek suretiyle üniversite kurma yetkisine sahip bir vakfa kullandırılmasının mümkün olduğu,
Kaldı ki, Türkiye ile Kıbrıs arasında imzalanan anlaşmaya göre Kıbrıs Üniversitelerinin “Türkiye Cumhuriyeti hukukuna göre kurulmuş üniversite ” vasfında olduğu, davalının Türkiye’de üniversite kurma yetkisi bulunmasa bile davalı şirketin hakim pay sahibi tarafından kurulup yönetilen Kıbrıs’taki ….. ….. Üniversitesi dolayısıyla üniversite faaliyetinde bulunduğu, kullanım konusunda değerlendirme yapılır- ken gözetilmesi gereken KKTC ile T.C. arasındaki anlaşmaların mahkeme kararında gözetilmemesinin de hatalı olduğu…” vs belirtilmiş, Bakırköy ….. FSHM’nin kararı eleştiri konu yapılmıştır.

Toplanan deliller ile dosyadaki bilgi ve belgelere göre , davalı şirketin ticaret ünvanındaki “….. ” ve “ÜNİVERSİTE” ibarelerinin davacı aleyhine “haksız rekabet teşkil etmediği” , bu nedenle ticari ünvandan terkin koşullarının oluşmadığı, ayrıca yürürlükteki mevzuat hükümlerine göre davacı kurumunun davalı şirketin ana sözleşmesine müdahale talebinde bulunamayacağı sonucuna varılmakla davacının hukuki dayanaktan yoksun davasının reddine karar verilmiş, aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.

H Ü K Ü M : Yukarıda açıklanan nedenlerle;

1-DAVANIN REDDİNE,

2-Harçlar Kanunu’na göre hesaplanan ve tahsili gereken 44,40 TL karar ve ilam harcından peşin alınan 31,40 TL harcın mahsubu sonucu bakiye 13,00 TL nin davacıdan tahsil edilerek Hazine’ye irat kaydına,

3- Davacı tarafından sarf olunan yargılama giderinin kendi üzerinde bırakılmasına,
Davalı tarafça sarf olunmuş yargılama gideri bulunmadığından bu hususta karar tesisine yer olmadığına,
Sarf olunmayan gider/delil avanslarının karar kesinleştiğinde ilgili tarafa iadesine ,

4-Kendisini vekil ile temsil ettiren davalı lehine red olunan dava değerine göre hüküm tari- hinde yürürlükte bulunan Av. Kan. ve AAÜT gereğince takdir olunan 2.725,00 TL vekalet ücretinin davacıdan tahsil edilerek davalı tarafa ödenmesine dair,

Davacı vekili ile davalı vekilinin yüzüne karşı 5235 Sayılı Kanunun geçici 2. maddesine göre Bölge Adliye Mahkemeleri’nin kurulmasına ve 20 Temmuz 2016 tarihinde göreve başlamalarına dair kararların 07/11/2015 tarih ve 29525 sayılı Resmi Gazete’de ilan edildiği anlaşılmakla 6100 sayılı Hukuk Mahkemeleri Kanunu’nun 341 ila 360. madde hükümleri gereğince mahkememize veya aynı sıfatta başka bir mahkemeye verilecek dilekçe ile kararın tebliğinden itibaren iki hafta içerisinde veya istinaf dilekçesi kendisine tebliğ edilen taraf, başvuru hakkı bulunmasa veya başvuru süresini geçirmiş olsa bile, mahkememize veya aynı sıfattaki başka bir mahkemeye vereceği cevap dilekçesi ile iki hafta içerisinde istinaf yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı. 10/05/2019

Katip …

Hakim …