Emsal Mahkeme Kararı Bakırköy 3. Asliye Ticaret Mahkemesi 2017/144 E. 2019/223 K. 22.02.2019 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
BAKIRKÖY
3. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2017/144 Esas
KARAR NO : 2019/223

DAVA : Menfi Tespit (Ticari Satımdan Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 10/02/2017
KARAR TARİHİ : 22/02/2019
K.YAZIM TARİHİ : 10/03/2019
Mahkememizde görülmekte olan Menfi Tespit (Ticari Satımdan Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili dava dilekçesi ile duruşmadaki beyanlarında özetle, davalı yanca 06.06.2014 tarihli … seri nolu irsaliyeli fatura dayanak yapılarak, müvekkili … aleyhine Bakırköy …. İcra Müdürlüğü’nün …. esas sayılı dosya ile 295.232,00TL’lik ilamsız takip açıldığını ve buna ilişkin ödeme emrinin 29.03.2016 tarihinde de muhtara tebliğ edildiğini, ancak tebligatın mernis adresine yapıldığını, müvekkilinin takipten geç haberdar olduğunu, yasal süre içinde takibe itiraz edi- lemediğini, icra takibine konu olan 06.06.2014 tarihli…. seri nolu irsaüyeli faturadaki imzanın müvekkili …’A va ait olmadığını, faturada bulunan imzanın sahte olduğunu, kaldı ki mü- vekkili ile davalı arasında TTK 87 maddesi ve diğer hükümleri uyarınca yazılı olarak yapılmış bir cari hesap sözleşmesi olmadığını, kesin bir mutabakat bulunmadığını, dolayısı ile takibe konu faturanın dayanaksız olduğunu, hesabın kat edildiğine dair usulüne uygun bir bildirim yapılmadığını, yine da- valı yanca 06.06.2014 tarihli …. seri nolu irsaliyeli faturayı dayanak yapılarak müvekkili … aleyhine Bakırköy …. İcra Müdürlüğü’nün …. esas sayılı dosyası ile 281.589,04 TL’lik ipotek takibi açıldığını, her iki takibin de derdest olduğunu, dolayısı ile bu takibin de mükerrer oldu- ğunu beyanla müvekkilinin davalıya borcu olmadığının tespitine karar verilmesini talep dava etmiştir.
Davalı cevap dilekçesi ile duruşmadaki beyanlarında özetle, öncelikle davacı taraf ile mü- vekkil şirket arasında yapılan alış-veriş gereğince takip konusu faturanın düzenlendiğini ve faturaya konu malın kendisine teslim edildiğini, fatura üzerindeki imzanın bizzat davacı tarafından ve mü- vekkil şirket çalışanları huzurunda atıldığını, takip konusu faturanın bizzat davacı tarafından imza- lanarak teslim alındığını ve süresi içerisinde itiraz edilmeyerek kesinleştiğini, kesinleşen söz konusu fatura alacağı davacı tarafça ödenmediği için Bakırköy … İcra Müdürlüğü’nün …. E. Sayılı dosya üzerinden takip başlatıldığını,davacı tarafın aynı fatura borcu dayanak gösterilerek Bakırköy …. İcra Müdürlüğü’nün …. Esas sayılı dosyası ile ipoteğin paraya çevrilmesi yoluyla takip başla- tıldığını, dava konusu takip ile söz konusu takibin her ikisinde derdest olduğu ve mükerrer takip söz konusu olduğundan dava konusu …. E. Sayılı takibin yasaya aykırı olduğunu iddia ettiğini, davacı tarafça müvekkil şirketten 06.06.2014 tarihli faturada da görüleceği üzere külçe altın alındığını, fatura alacağı ile ilgili T.C. Bakırköy …. İcra Müdürlüğü’nün …. E. Sayılı dosya ile takip başlatıldığını, ancak müvekkili şirketin söz konusu fatura alacağının kısmi teminatı olmak üzere alınan ipotek belgesinin ise, altındaki ciddi kur farkı artışından dolayı fatura bedelinin müvekkil şirket alaca- ğını karşılamayacağı anlaşıldığından ipoteğin paraya çevrilmesi yolu ile takibe konu edildiğini,fatura tarihinde 1 gram altın 88,70 TL iken ipoteğin paraya çevrilmesi yolu ile icra takibinin başlatıldığı tarih olan 17.08.2016 tarihinde 1 gram altın 127,17 TL olduğunu, altın fiyatlarındaki fahiş artış nedeniyle fatura alacağının müvekkil şirketin zararını karşılamaz hal aldığını, kuyum sektöründe maden ile yapılan alım satımlarda ödeme günü üzerindeki kur üzerinden ödeme yapılacağı hususunda sektör içerisinde bir örf adet blunduğunu, kur üzerindeki ciddi artış sebebiyle ipoteğin takibe konu edildiğini beyanla davanın reddini savunmuştur.
Dava, İİK 72/3 maddesine dayalı menfi tespit talebine ilişkindir.
Dava konusu uyuşmazlık, davacının, Bakırköy … . İcra Müdürlüğü’nün …. Esas sayılı dosyasına konu alacak nedeniyle davalı tarafa borçlu olup olmadığı (borcun var olup olmadığı) ile borç miktarının ne olduğu,aynı alacağa ilişkin mükerrer takip yapılıp yapılmadığı hususunda toplan- maktadır.
Her ne kadar iş bu menfi tespit davası ticari dava niteliği taşıdığından bahisle mahkememizde ikame olunmuş ise de ;
6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 4.maddesinde hangi işlerin ticari dava olarak nitelendirilecekleri belirlen- dikten sonra anılan kanunun 5.maddesinde Ticaret Mahkemeleri’nin kuruluşu ve hangi mahkemelerin Ticaret Mahkemesi sıfatıyla bakacağı belirlendikten sonra Asliye Ticaret Mahkemesi ile Asliye ve diğer hukuk mahkemeleri arasındaki iliş- kinin görev ilişkisi olduğu belirtilmiştir.
Ticari davaları, mutlak ticari davalar, nisbi ticari davalar, yalnızca bir ticari işletmeyle ilgili olmasına rağmen ticari nitelikte kabul edilen davalar olmak üzere üç grubta toplamak mümkündür.
Mutlak ticari davalar, tarafların tacir olup olmadığına ve işin bir ticari işletmeyi ilgilendirip ilgilendirmediğine bakılmaksızın ticari sayılan davalardır. Mutlak ticari davalar, 6102 sayılı TTK’nın 4/1. maddesinde bentler halinde sayılmıştır. Bunların yanında Kooperatifler Kanunu (m.99), İcra İflas Kanunu (m.154), Finansal Kiralama Kanunu (m.31), Ticari İşletme Rehni Kanunu (m.22) gibi bazı özel kanunlarda belirlenmiş ticari davalar da bulunmaktadır. Bu guruptaki davaların ticari dava sayılabilmesi için taraflarının tacir olması veya ticari işletmeleriyle ilgili olması gibi şartlar aranmaz. TTK’nın 4/1. bendinde sınırlı olarak sayılan davalar arasında yer alması veya özel kanunlarda ticari dava olarak nitelendirilmesi yeterlidir. Bu davalar kanun gereği ticari dava sayılan davalardır.
Nispi ticari davalar, her iki tarafın ticari işletmesiyle ilgili olması halinde ticari nitelikte sayılan davalardır. 6102 sayıl TTK’nın 4/1. maddesine göre, her iki tarafın ticari işletmesiyle ilgili hususlardan doğan ve iki tarafı da tacir olan hukuk davaları ticari dava sayılır. Bu hükme göre bir davanın ticari dava sayılabilmesi için, hem iki tarafın ticari işlet- mesini ilgilendirmesi, hem de iki tarafın tacir olması gereklidir. Bu şartlar birlikte bulunmadıkça, uyuşmazlık konusunun ticari iş niteliğinde olması veya ticari iş karinesi sebebiyle diğer taraf için de ticari iş sayılması davanın ticari dava olması için yeterli değildir. 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 19/2. maddesi uyarınca, taraflardan biri için ticari iş sayılan bir işin diğeri için de ticari iş sayılması, davanın niteliğini ticari hale getirmeyecektir. Zira; Türk Ticaret Kanunu, kanun gereği ticari dava sayılan davalar haricinde, ticari davayı ticari iş esasına göre değil, ticari işletme esasına göre belirlemiştir. Hal böyle olunca, işin ticari nitelikte olması davayı ticari dava haline getirmez.
Üçüncü grup ticari davalar, yalnızca bir tarafın ticari işletmesini ilgilendiren havale, vedia ve fikri haklara ilişkin davalardır. Yukarıda açıklandığı üzere bir davanın ticari dava sayılması için kural olarak ya mutlak ticari davalar arasında yer alması ya da her iki tarafın ticari işletmesiyle ilgili bulunması gerekirken havale, vedia ve fikri haklara ilişkin davaların ticari nitelikte sayılması için yalnızca bir yanın ticari işletmesiyle ilgili olması TTK’da yeterli görülmüştür.
Yargılamaya konu somut olaya gelince ;
-Davanın , satım sözleşmesinden kaynaklanan ve takibine girişilen alacak hakkında menfi tespit talebine ilişkin olduğu,
-Davalının ticaret şirketi, davacının gerçek kişi olduğu, ….. ‘nun 11/04/2018 tarihli ….. nolu cevabi yazısında “(davacı) …’ın gerçek kişi işletme kaydının bulunmadığı gibi ilgisinin tespit edildiği her hangi bir şirket kaydının da bulunmadığı”nın bildirildiği,
….. Vergi Dairesi’nin 03/01/2019 tarih ….-E…… nolu cevabi yazı- sında ” …’ın 01/05/2011 tarihinde Mücevher,takı toptan ticareti alanında faalietine başla- dığı, 30/06/2014 tarihinde re’sen terk yapıldığı, 2011 yılında işletme hesabı, 2012 yılında bilanço (uyuşmazlık dönemi olan) 2013/2014 yıllarında işletme hesabında defter tuttuğu ve ikinci sınıf tüccar olduğu”nun bildirildiği,
-Satım sözleşmesinin münhasıran TTK 4. md de sayılan sözleşmeler arasında yer almadığı, ticari dava niteliği bulunmayan iş bu ihtilafın hallinde Bakırköy Asliye Hukuk Mahkemesi’nin gö- revli olduğu, kamu düzeninden sayılan mahkemenin görevi hususunun HMK 114/1-c md de dava şartları arasında düzenlendiği, taraflarca ileri sürülmese bile yargılamanın her aşamasında mahkemece re’sen gözetilmesi gerektiği dikkate alınmakla göreve ilişkin dava şartı yokluğu nedeniyle davanın usulden reddine karar verilmiş,aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.

H Ü K Ü M : Yukarıda açıklanan nedenlerle;

1- Göreve ilişkin dava şartı yokluğu nedeniyle, HMK 114/1-c ve 115/2 md gereğince DAVANIN USULDEN REDDİNE, Bakırköy Asliye Hukuk Mahkemesi’nin görevli olduğuna,
2-6100 Sayılı HMK’nun 20. maddesi gereğince taraflardan birinin görevsizlik kararı süresi içinde kanun yoluna başvurulmayarak kesinleşmiş ise kararın kesinleştiği tarihten, kanun yoluna baş- vurulmuşsa bu başvurunun reddi kararının tebliğ tarihinden itibaren 2 hafta içerisinde mahkememize başvurarak dava dosyasının görevli mahkemeye gönderilmesini talep etmeleri gerektiğinin, aksi taktirde mahkememizce davanın açılmamış sayılmasına karar verileceğinin ihtarına,
3-HMK’nun 20 maddesi uyarınca kararın kesinleşmesini müteakip yasal iki haftalık sürede talepte bulunulduğunda dosyanın görevli Bakırköy Asliye Mahkemesi’ne tevzi edilmek üzere Hukuk Mahkemeleri Tevzi Müdürlüğü’ne gönderilmesine,
4-Mahkememizce verilen görevsizlik kararının kesinleşmesinden sonra dava yetkili ve görevli mahkemede devam edilmemesi ve talep halinde yargılama giderlerinin değerlendirilerek HMK’ nun 331/2. maddesi gereğince bir karar verileceğinin ihtarına,
5- Yargılama gideri ve harçların nihai karar ile birlikte değerlendirilmesine dair,

5235 sayılı Kanunun geçici 2’nci maddesine göre ,Bölge Adliye Mahkemeleri’nin kurulmasına ve 20 Temmuz 2016 tarihinde göreve başlamalarına dair kararların 07/11/2015 tarih ve 29525 sayılı Resmî Gazete’de ilan edildiği anlaşılmakla;6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 341 ilâ 360’ncı madde hükümleri uyarınca,mahkememize veya aynı sıfattaki başka bir mahkemeye verilecek dilekçe ile kararın tebliğinden itibaren iki hafta içerisinde veya istinaf dilekçesi kendisine tebliğ edilen taraf,başvuru hakkı bulunmasa veya başvuru süresini geçirmiş olsa bile, mahkememize veya aynı sıfattaki başka bir mahkemeye vereceği cevap dilekçesi ile iki hafta içerisinde yolu açık olmak üzere davacı vekilinin ve davalı vekilinin yüzüne karşı, verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı.
22/02/2019
Katip …

Hakim …