Emsal Mahkeme Kararı Bakırköy 3. Asliye Ticaret Mahkemesi 2017/1160 E. 2018/708 K. 19.06.2018 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C. BAKIRKÖY 3. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2017/1160 Esas
KARAR NO : 2018/708

DAVA : Alacak
DAVA TARİHİ : 18/12/2017
KARAR TARİHİ : 19/06/2018
K. YAZIM TARİHİ : 19/06/2018

Mahkememizde görülmekte olan Alacak davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkili firmanın davalı taraf ile 02/01/2017 tari- hinde Mekanik Tesisat Yapım Sözleşmesi başlıklı bir sözleşmeyi müteahhit taraf olarak imzaladığını, söz konusu sözleşmenin 3.maddesinde belirtilen 6.grup kazan dairesi yapım işi için davalı tarafın 200.000,00 TL ödemesi gerektiğini, ancak işlerin yapılması aşamasında davalı tarafın müvekkili ile yapmış olduğu görüşme neticesinde “kazan dairesi yapımından vazgeçtiğini, merkezi sistem ısıtma yerine bireysel ısıtma sistemi yapmaya karar verdiğini” bildirdiğini, müvekkilinin davalı tarafa 2. bodrum kata yapılacak olan kazan dairesi yapım işi için fiyat teklifi verirken atık su boruları ve temiz su boruları işinin yapılması maliyetini de kazan dairesinin komple yapım maliyetin içerisinde verdiğini, zira bahsi geçen su borularının da kazan dairesinin yapılmasının planlandığı 2.bodrum katta toplandığını, davalı tarafın tek taraflı olarak almış olduğu iptal kararı ile müvekkilinin kazan dairesini yapma işi iptal edilince müvekkilinin bu durumu davalı tarafa ilettiğini, bu durum karşısında kazan dairesi için yapılması kararlaştırılan 200.000,00 TL’ lik ödeme yerine müvekkiline atık su boruları ve temiz su boruları işi için KDV dahil 23.600,00 TL ödeneceğinin sözlü olarak taahhüt edildiğini, müvekkilinin bahsi geçen su borularını döşediğini,ancak davalı tarafın 23.600,00 TL’ lik ödemeyi yapmadığını, müvekkilinin KDV dahil 25.960,00 TL istediğini, davalı tarafın ödeme yapmadığını,
Davalı tarafın, müvekkiliyle keşide etmiş olduğu sözleşmede yer almamasına rağmen; davalı taraf, müvekkilinden 4 Blok için çatıda beton kırmasını talep ettiğini, bahsi geçen beton kırma işi için müvekkiliyle sözlü olarak 4.000,00 TL’ ye anlaşmış olmalarına rağmen müvekkiline işi tamamladıktan sonra bu ödemenin yapılmadığını, iş bu suretle müvekkilinin davalı taraftan 4.000,00 TL alacağının bulunduğunu, müvekkiliyle keşide etmiş olduğu sözleşmenin 3.maddesinde de belirtildiği üzere davalı tarafın ödemesi gereken tutarın 587.000,00 TL,daha sonra 6.grup kazan dairesi yapım işi iptal edildikten sonra 387.000,00 TL olduğunu, ancak müvekkiline sadece 291.000,00 TL ödeme yapıl- dığını, sözleşme esas alacağından eksik ödenmiş olan bakiye sebebiyle müvekkilinin davalı taraftan 96.000,00 TL sözleşme esas alacağı olduğunu,
Ayrıca müvekkilinin kazan dairesi yapım işi için bir kısım malzemeler satın aldığını, bu malzemeleri işin yapılacağı alana indirdiğini, bahsi geçen malzemeler satın alındıktan sonra davalı tarafın önceden haber vermeksizin kazan dairesi yapım işini iptal edip, merkezi ısınma sisteminden bireysel ısınma sistemine geçiş yapması nedeniyle müvekkilinin iş bölgesine indirmiş olduğu malzemelerin bireysel ısınma sistemine elverişli olmaması nedeniyle kullanılamadığını ve müvekkili tarafından da satın alınan yere iade edilemediğini, dolayısıyla müvekkilinin maddi zarara uğramış olmakla beraber mevcut malzemeleri başka bir işte kullanabileceği düşüncesi ile zararını davalı tarafa yansıtmadığını, müvekkiline ait olan 25.000,00 TL değerinde doğalgaz boruları,…. sessiz atık boruları,…. Plastik Temiz su borusu vs. gibi bir kısım malzemelere ve 10.000TL değerindeki usta takımlarına davalı tarafça hukuka aykırı olarak el koyduğunu, el konulan malzeme ve takımlar sebebiyle müvekkilinin, davalı taraftan toplam 35.000,00 TL alacağı bulunduğunu,
Davalı tarafın, sözleşmeden kaynaklanan edimlerini yerine getirmemiş olması sebebiyle müvekkilinin mağdur olduğunu, cebindeki nakit parasını harcadığı gibi piyasaya karşı da borç- landığını, sözleşme edimlerinin zamanında yapılmamış olması sebebiyle borç batağı içerisine giren müvekkilinin mevcut maddi zararının yanı sıra manevi olarak da son derece yıprandığını ve piyasada itibar kaybına uğradığını, ilgili sözleşmeye güvenerek başka iş de almayan müvekkilinin mevcut olan zararların yanı sıra ayrıca kazanmayı umduğu kazancın eline geçmemesi sebebiyle de zarara uğra- dığını, müvekkilinin davalı tarafa Zeytinburnu …. Noterliği’nin 17/11/2017 tarih ve …. yevmiye numaralı ihtarnamesini gönderdiğini, alacaklarını talep ettikleri ancak davalı taraf herhangi bir cevap vermediği gibi ödeme de yapmadıklarını beyanla şimdilik 10.000,00 TL alacağın tahsilini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili cevap dilekçesinde davanın reddini savunmuştur
Dava; taraflar arasındaki Mekanik Tesisat Yapım Sözleşmesi’ne dayalı alacağın tahsili talebine ilişkindir.
Her ne kadar iş bu dava ticari dava niteliği taşıdığından bahisle mahkememizde ikame olunmuş ise de ;
6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 4.maddesinde hangi işlerin ticari dava olarak nitelendirilecekleri belir- lendikten sonra anılan kanunun 5.maddesinde Ticaret Mahkemeleri’nin kuruluşu ve hangi mahkemelerin Ticaret Mahkemesi sıfatıyla bakacağı belirlendikten sonra Asliye Ticaret Mahkemesi ile Asliye ve diğer hukuk mahkemeleri arasındaki ilişkinin görev ilişkisi olduğu belirtilmiştir.
Ticari davaları, mutlak ticari davalar, nisbi ticari davalar, yalnızca bir ticari işletmeyle ilgili olmasına rağmen ticari nitelikte kabul edilen davalar olmak üzere üç grubta toplamak mümkündür.
Mutlak ticari davalar, tarafların tacir olup olmadığına ve işin bir ticari işletmeyi ilgilendirip ilgilendirmediğine bakılmaksızın ticari sayılan davalardır. Mutlak ticari davalar, 6102 sayılı TTK’nın 4/1. maddesinde bentler halinde sayılmıştır. Bunların yanında Kooperatifler Kanunu (m.99), İcra İflas Kanunu (m.154), Finansal Kiralama Kanunu (m.31), Ticari İşletme Rehni Kanunu (m.22) gibi bazı özel kanunlarda belirlenmiş ticari davalar da bulunmaktadır. Bu guruptaki davaların ticari dava sayılabilmesi için taraflarının tacir olması veya ticari işletmeleriyle ilgili olması gibi şartlar aranmaz. TTK’nın 4/1. bendinde sınırlı olarak sayılan davalar arasında yer alması veya özel kanunlarda ticari dava olarak nitelendirilmesi yeterlidir. Bu davalar kanun gereği ticari dava sayılan davalardır.
Nispi ticari davalar, her iki tarafın ticari işletmesiyle ilgili olması halinde ticari nitelikte sayılan davalardır. 6102 sayıl TTK’nın 4/1. maddesine göre, her iki tarafın ticari işletmesiyle ilgili hususlardan doğan ve iki tarafı da tacir olan hukuk davaları ticari dava sayılır. Bu hükme göre bir davanın ticari dava sayılabilmesi için, hem iki tarafın ticari işletmesini ilgilendirmesi, hem de iki tarafın tacir olması gereklidir. Bu şartlar birlikte bulunmadıkça, uyuşmazlık konusunun ticari iş niteliğinde olması veya ticari iş karinesi sebebiyle diğer taraf için de ticari iş sayılması davanın ticari dava olması için yeterli değildir. 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 19/2. maddesi uyarınca, taraflardan biri için ticari iş sayılan bir işin diğeri için de ticari iş sayılması, davanın niteliğini ticari hale getirmeyecektir. Zira; Türk Ticaret Kanunu, kanun gereği ticari dava sayılan davalar haricinde, ticari davayı ticari iş esasına göre değil, ticari işletme esasına göre belirlemiştir. Hal böyle olunca, işin ticari nitelikte olması davayı ticari dava haline getirmez.
Üçüncü grup ticari davalar, yalnızca bir tarafın ticari işletmesini ilgilendiren havale, vedia ve fikri haklara ilişkin davalardır. Yukarıda açıklandığı üzere bir davanın ticari dava sayılması için kural olarak ya mutlak ticari davalar arasında yer alması ya da her iki tarafın ticari işletmesiyle ilgili bulunması gerekirken havale, vedia ve fikri haklara ilişkin davaların ticari nitelikte sayılması için yalnızca bir yanın ticari işletmesiyle ilgili olması TTK’da yeterli görülmüştür.

Yargılamaya konu somut olaya gelince; celp olunan ticaret sicili kayıtlarının ve ibraz olunan sözleşmenin tetkikinden ; davacının gerçek kişi olduğu, “tacir” tanımına uymadığı, eldeki uyuş- mazlığın ticari nitelikteki sözleşmeden kaynaklanmadığı ve yukarıda tanımlanan “ticari dava ” nitelik arz etmediği ,uyuşmazlığın çözümünde mahkememizin değil Bakırköy Asliye Hukuk Mahkemelerinin görevli olduğu, kamu düzeninden sayılan mahkemenin görevi hususunun HMK 114/1-c md de dava şartları arasında düzenlendiği , taraflarca ileri sürülmese bile yargılamanın her aşamasında mahkemece re’sen gözetilmesi gerektiği dikkate alınmakla görevsizlik kararı verilmiş, aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.

H Ü K Ü M : Yukarıda açıklanan nedenlerle,

1-Davacının açtığı davada,mahkememizin görevli olmadığı anlaşılmakla açılan davanın HMK’nun 115/2.maddasi uyarınca aynı kanunun 114/1-(c) maddesinde belirtilen dava şartı noksanlığı nedeniyle usulden REDDİNE,mahkememizin GÖREVSİZLİĞİNE,
2-6100 Sayılı HMK’nun 20. maddesi gereğince taraflardan birinin görevsizlik kararı süresi içinde kanun yoluna başvurulmayarak kesinleşmiş ise kararın kesinleştiği tarihten, kanun yoluna başvurulmuşsa bu başvurunun reddi kararının tebliğ tarihinden itibaren 2 hafta içerisinde mahke- memize başvurarak dava dosyasının görevli mahkemeye gönderilmesini talep etmelerinin gerek- tiğinin, aksi taktirde mahkememizce davanın açılmamış sayılmasına karar verileceğinin ihtarına,
3-HMK’nun 20 maddesi uyarınca kararın kesinleşmesini müteakip yasal iki haftalık sürede talepte bulunulduğunda dosyanın görevli Bakırköy Asliye Hukuk Mahkemesi’ne tevzi edilmek üzere Bakırköy Hukuk Mahkemeleri Tevzi Müdürlüğü’ne gönderilmesine,
4-Mahkememizce verilen görevsizlik kararının kesinleşmesinden sonra dava yetkili ve görevli mahkemede devam edilmemesi ve talep halinde yargılama giderlerinin değerlen- dirilerek HMK’ nun 331/2. maddesi gereğince bir karar verileceğinin ihtarına,
5-Harç ve masrafların görevli mahkemede nazara alınmasına dair,

5235 sayılı Kanunun geçici 2’nci maddesine göre ,Bölge Adliye Mahkemeleri’nin kurulmasına ve 20 Temmuz 2016 tarihinde göreve başlamalarına dair kararların 07/11/2015 tarih ve 29525 sayılı Resmî Gazete’de ilan edildiği anlaşılmakla;6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 341 ilâ 360’ncı madde hükümleri uyarınca,mahkememize veya aynı sıfattaki başka bir mahkemeye verilecek dilekçe ile kararın tebliğinden itibaren iki hafta içerisinde veya istinaf dilekçesi kendisine tebliğ edilen taraf,başvuru hakkı bulunmasa veya başvuru süresini geçirmiş olsa bile, mahkememize veya aynı sıfattaki başka bir mahkemeye vereceği cevap dilekçesi ile iki hafta içerisinde istinaf yolu açık olmak üzere tarafların yokluğunda, dosya üzerinden yapılan inceleme sonunda karar verildi.
19/06/2018

Katip …

Hakim …