Emsal Mahkeme Kararı Bakırköy 3. Asliye Ticaret Mahkemesi 2017/112 E. 2019/46 K. 17.01.2019 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

BAKIRKÖY (3) NO’LU ASLİYE TİCARET
MAHKEMESİ KARARIDIR

ESAS NO : 2017/112
KARAR NO : 2019/46

DAVA : Tazminat (Kooperatif Yönetim Ve Denetim Kurulu Üyelerinin Sorumluluğundan Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 03/02/2017
KARAR TARİHİ : 17/01/2019
KARAR YAZIM TARİH : 18/02/2019

Mahkememizde görülmekte olan Tazminat (Kooperatif Yönetim Ve Denetim Kurulu Üyelerinin Sorumluluğundan Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,

GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
İDDİA:
Davacılar vekili Bakırköy Nöbetçi Asliye Ticaret Mahkemesi’ne sunmuş olduğu 03/02/2017 harçlandırma tarihli dava dilekçesinde;davalıların davacı kooperatifin eski yönetim kurulu üyeleri olduklarını, kooperatifin yeni yönetimi devir sonrasında eski yönetimin bir çok kanuna aykırı usülsüz ve hileli işlemleri bulunduğunun tespit ettiğini ve bu nedenle eski yöneticilerden bu konudaki izahat ve belgeleri talep ederek yönetimi bu şartlar altında devralmaya çalıştıklarını, davalılar tarafından hiçbir açıklama yapılmaması üzerine yetkili kurumlara denetim yaptırılarak rapor hazırlanmasının sağlandığını, hazırlanan raporda kooperatifin kasasında bulunması gereken ancak bulunmayan ¨342.938,69’nin tespit edildiğini, yine raporda muhasebe kayıtlarının irdelenmesi sonucunda ¨43.747,26 tutarında akaryakıt vb. harcamalarının kontrolünde ¨26.719,39’sine akıbeti bilinmeyen bir şekilde kayıtlarda rastlanmadığını, davalıların yönetimde olduğu dönemde kooperatifin zararına işlemler yapıldığını, ağır cezai şartlar içeren borçlanmalar, vergi usulsüzlükleri, SGK mevzuatına aykırı işlemler, defterlerin usulüne uygun tutulmaması , izah edilemeyen kasa açıkları ve hileli kayıtlarla genel kurulun aldatılması gibi bir çok hukuka aykırılık yapıldığının tespit edildiğini, bu konuda Çatalca Cumhuriyet Başsavcılığının …. sayılı dosyasında soruşturmanın devam ettiğini, ayrıca açılmamış sayılması kararı verilen Bakırköy ….Asliye Ticaret Mahkemesi’nin dosyasında alınan bilirkişi raporunda da kasa hesabı fiili sayımına göre bakanlık kontrolörü ile uyumlu olarak ¨342.938,69 zarar ve ayrıca ticari mal stoğu zararı olarak da ¨193.658.69 zarar tespit edildiğinden bahisle öncelikle müfettiş raporları ile ve bilirkişi raporu ile sabit olan tazminat miktarının dava sonunda tahsil edilerek kooperatife dönüşünün sağlanabilmesi için davalıların gayrimenkul ve araçları ile banka hesaplarına tazminat miktarınca ihtiyati tedbir konulmasına, kooperatifin kasasında olması gereken ama devir tarihi itibari ile bulunmayan ¨342.938,69’nin sorumlu davalılardan zararın oluştuğu tarihten itibaren işletilecek reeskont faizi ile tahsiline, akıbeti bilinmeyen ayrıca bir sonraki yönetim kurulu üyesine devredilmeyen ticari mal karşılığı olan ¨193.658.69’nin sorumlu davalılardan zararın oluştuğu tarihten itibaren işletilecek reeskont faizi ile tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP :
Davalılar vekili Mahkememize sunduğu16/03/2017 havale tarihli cevap dilekçesinde özetle; Davacılar tarafından aynı konuda Bakırköy …..Asliye Ticaret Mahkemesi’nin …. Esas sayılı dosyası ile dava açıldığını davanın halen derdest olduğunu, Hukuk Muhakemeleri Kanunun 114/1-1 maddesine göre aynı konuda aynı taraflar arasında aynı dava sebebine dayanarak daha önce bir dava açıldığını ve bu dava görülmekte ise aynı konunun yeni bir dava konusu yapılması mümkün olmadığını, bu nedenle öncelikle açılmış davanın esasına girilmeden derdestlik nedeni ile usulden reddini talep ettiklerini, mahkemedeki davanın konusunun Kooperatifi zarara uğratan eski yöneticilerden tazminat istemli olduğunu, Türk Ticaret Kanunu 560.maddesine göre sorumlu olanlara karşı tazminat isteme hakkı, zararı ve sorumluları öğrendikten itibaren iki yıl olduğunu, davacıların Çatalca Cumhuriyet Başsavcılığına 15/11/2013 tarihinde vermiş oldukları dilekçe ile dava konusu zararlar nedeni ile müvekkillerinin hakkında şikayette bulunulduğunu, davacıların 15/11/2013 tarihinde zararı ve sorumluları öğrenmiş bulunmakla Türk Ticaret Kanunun 560.maddesine göre dava açma sürelerinin 15/11/2015 tarihinde dolduğunu, açılan davanın 03/02/2017 tarihinde açıldığını ve süresinde olmadığını, zamanaşımına uğradığını ve usulden reddini talep ettiklerini, Türk Ticaret Kanunda yapılan değişiklik neticesi eski yönetim kurulu üyeleri hakkında sorumluluk dava açma yetkisi yönetim kuruluna ait olduğundan denetim kurulunun dava açma yetkisi bulunmadığını, bu nedenle Denetim Kurulu Adına …, … ve …’un davacı sıfatı bulunmadığını ve usulden reddini talep ettiklerini, huzurda açılmış bulunan davanın konusu müvekkillerinin Kooperatif yöneticisi olarak görev yaptıkları 2010,2011,2012 ve 2013 yıllarında Kooperatifi zarara uğrattıkları iddiası olduğunu, davaya konu 2010,2011,2012 ve 2013 yılına ilişkin faaliyetler nedeni ile müvekkillerinin kooperatif genel kurulunda davacılar dahil olmak üzere üyelerin oyları ile ibra edildiğini, en son 2013 yılına ait genel 14/06/2014 tarihinde yapıldığını ve oy birliği ile denetim ve yönetim kurulunun ibra edildiğini, davacı gözüken kişilerde müvekkillerinin ibra edenler arasında olup Türk Ticaret Kanunu 558.maddesine göre dava açma haklarının olmadığını, kaldı ki açılan davanın 03/02/2017 tarihinde açıldığını, ibra tarihi olan 14/06/2014 tarihinden altı ay geçtikten çok sonra açıldığını, davanın süre yönünden de reddi gerektiğini, bu nedenlerle bu mahkemede açılmış dava ile Bakırköy …. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin …. Esas sayılı dosyasının tarafları ve konusu aynı olup söz konusu dava halen derdest olduğunu, öncelikle açılmış davanın esasına girilmeden derdestlik nedeni ile usulden reddini, Türk Ticaret Kanunu 560.maddesine göre sorumlu olanlara karşı tazminat isteme hakkı,zararı ve sorumluları öğrendikten itibaren iki yıl olup söz konusu dava süresinde açılmadığını, bu nedenle açılmış davanın zamanaşımından reddini, Denetim Kurulu adına …, … ve …’un davacı sıfatı bulunmamakta olup usulden reddini, haksız ve mesnetsiz davanın reddi ile yargılama giderleri ve ücreti vekaletin davacılara yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLER ve GEREKÇE:
Dava, kooperatif yönetim kurulu üyelerinin sorumluluğundan kaynaklanan tazminat istemine ilişkindir.
Tarafların aktif ve pasif dava ehliyetleri denetlenip uyuşmazlık konuları re’sen belirlenerek taraflarca gösterilen deliller toplanmış ve konunun incelenmesinde uzmanlık gerektiren yönler olduğundan bilirkişi incelemesi yaptırılmak suretiyle dava sonuçlandırılmıştır.
Bilirkişi … ve ….. tarafından açılmamış sayılma kararı verilen dosyaya sunulan 02/09/2016 tarihli bilirkişi ek raporunu özetle; Eski TTK da , denetçilere eski yönetim kurulu üyeleri hakkında sorumluluk davasının yönünde yetki verilmiş iken , TTK da yapılan yeni yasal düzenleme ve 6102 sayılı TTK ‘na göre dava açma yetkisinin yönetim kuruluna ait olduğunu, ticaret sicil kayıtlarındaki en son yetkili yönetim kurulu üyelerinin tespiti yapılmak sutetiyle en son yetkili yönetim kurulu üyelerinin bizzat veya en son yetkili yönetim kurulunun avukata karşı düzenlendiği vekalet ile huzurdaki davanın takip edilebileceğini, bu eksikliğin ise usuli bir eksiklik olup, dava şartlarından olmadığı ancak verilecek süre içinde bu eksikliğin giderilmesi gerekeceğini, davacılardan , denetim kurulu üyesi bulunan …, …, …’in kooperatif tüzel kişiliği adına değil, TTK 555/1 madde hükmünce kooperatifte pay sahibi sıfatlarının bulunması nedeniyle şahısları adına açtıkları bu davayı takip edebileceklerini, davalıların görev yaptığı dönemlerde , genel kurulun doğrudan bilgisine sunulmayan yanıltıcı işlemlerle 2010,2011,2012,2013 hesap yılında haklarında alınan ibra kararının bu işlemler yönünden geçerli olmayacağını, bu faaliyet döneminde genel kurula ibra edilen mizan bilanço, gelir gider hesap tablolarının resmi defter kayıtları ile gerçeği yansıtmadığının tespit edildiğinden kooperatife karşı sorumluluklarını gereği gibi yerine getirmeyen, kooperatifin para ve malları üzerinde suç işleyerek onu zarara uğratan veya yönetim kurulu üyesi sıfatıyla , üzerine düşen görevleri basiretli bir şekilde yerine getirmeyerek, kooperatif tüzel kişliğinin zarara uğramasına sebebiyet veren, davalıların yeni TTK ‘nun 553’üncü maddesine göre hem şirkete /kooperatife , hem pay sahiplerine, hemde şirket/kooperatif alacaklılarına karşı verdikleri zarardan sorumlu oldukları, davalıların 1163 sayılı kanun ve ana sözleşmeye aykırı olan yukarıda sayılan bu mali işlemlerden birlikte müteselsilen ve müştereken sorumluluğunun bulunduğunu, yönünde bilirkişi görüş ve kanaatine ulaştığını, somut davada davalıların ise kusurlu olmadıklarını ispat etmemiş olduğunu, davalılar görev dönemlerinde 2010,2011,2012,2013 hesap yılı genel kurullarınca ibra edilmiş olsalar bile , bu genel kurullarda üyelerin doğrudan bilgisine sunulmayan veya bilgisi dışındaki hileli bilanço, mizan ve para hareketlerinden birlikte ve müteselsilen sorumluluklarının bulunduğunun kabulü ile bu dönemde kooperatifin uğradığı zararların bu davalılardan birlikte müteselsilen tazmin edilmesi gerekeceğini, davacı kooperatifin 14/07/2013 tarihinde, kasasında bulunmayan ve davalılar tarafından yeni yönetim kuruluna devri yapılmayan ¨342.938,69 ve 14/07/2013 tarihinde muhasebe defter kayıtlarına ve ibraz edilen faturalar çerçevesinde ¨193.658,69 ticari mal stoğu zararının tespit edildiği iş bu zararların aynı dönemde görevli ve sorumlu bulunan davalılardan tahsil edilmesi gerekeceğini bildirdikleri görülmüştür.
Bilirkişi … ve …. tarafından mahkememize sunulan 17/04/2018 ve 19/10/2018 tarihli bilirkişi ek raporlarında özetle; Defter ve belgeler muhasebesinin temel kavramlarından dönemsellik , tarafsızlık ve belge düzeni , tutarlılık , tam açıklama ve önemlilik ilkelerine uyulmadığının net şekilde görüldüğünü, kaldı ki 1163 sayılı kanunun 62. Maddesinde düzenlendiği üzere yönetmi kurulunun kanunlar ve ana sözleşmede belirtilmiş olan görev ve sourmlulukları belge düzeni muhasebe ilkelerine bağlı kalarak yapmadıkları, açık ve anlaşılır olması gerekirken davalıların itiraz dilekçelerinde de belirttikleri itirazlarda belge ve kayıt düzenine uyulmadığının ikrar edildiğinden, tespit ve değerlendirmeleri değiştirecek başkaca belge ve kayıt sunulmadığından kök raporda ki ” davacı kooperatifin 14/07/2013 tarihinde kasasında bulunmayan ” Kasa +Çeke+Banka Hesapları” ve davalılar tarafından yeni yönetim kuruluna devri yapılmayan ¨342.938,69 zararın aynı dönemde görevli ve sorumlu bulunan davalılardan tahsil edilmesi gerekeceği” yönündeki görüşlerinin değişmediğini bildirmişlerdir.
Somut uyuşmazlıkta öncelikle hangi Kanun’un uygulanacağı önem arz etmektedir. Kooperatif zararının meydana geldiği olaylar 2010 yılında başlayıp 2013 yılında sona ermektedir.Buna göre Kooeratifler Kanunu’nun 98 nci maddesi atfı nedeniyle huzurdaki davada 6762 sayılı eTTK ile 6102 sayılı Yeni TTK’nın yönetici sorumluluğuna ilişkin maddelerinin uygulanması gerekmektedir.
1163 Sayılı Kooperatifler Kanunu’nun 59/3. maddesinde; “Yönetime veya temsile yetkili şahısların kooperatife ait görevlerini yürütmeleri esnasında meydana getirdikleri haksız fiillerden doğan zararlardan kooperatif sorumludur” hükmüne yer verilmiş, 62/1. maddesinde ise yönetim kurulu üyelerinin görevleri belirtilmiş, yönetim kurulunun, kooperatif amaçlarının gerçekleşmesi ve ortakların çıkarlarının korunması ile ilgili olarak yasalara, ana sözleşme hükümlerine ve genel kurul kararlarına göre işleri titizlikle yürütecekleri ve kooperatifin başarısı ve gelişmesi yolunda gereken çabayı göstermekle görevli oldukları açıklanmıştır. 62/3. maddesinde ise; “Yönetim Kurulu üyeleri ve kooperatif memurları, kendi kusurlarından ileri gelen zararlardan sorumludurlar” hükmüne yer verilmiştir.
Aynı Kanun’un 98. maddesi yollaması ile zararlandırıcı işlemlerin meydana geldiği tarih itibariyle yürürlükte bulunan 6762 sayılı TTK’nun 336 ncı ve 6102 Sayılı TTK’nun 553, 554. Maddeleri maddesi uyarınca, genel olarak yönetim kurulu üyeleri kooperatif adına yapmış oldukları sözleşme ve işlerden dolayı şahsen sorumlu değildir. Anılan maddelerde( eTTK 336 ve YTTK 553) sayılan durumlar, bu genel ilkenin istisnaları olarak gösterilmiştir. Anılan istisnalardan olan eTTK’nın 336 ncı maddesinin 5 nci bendi ”İdare meclisi azaları şirket namına gerek kanunun gerek esas mukavelelerinin kendilerine yüklediği sair vazifelerin kasten ve ihmal neticesi olarak yapılmamasından gerek şirkete, gerek münferit pay sahiplerine ve şirket alacaklılarına karşı müteselsilen mesuldürler” ve YTTK’nın 553 ncü maddesinin 1 nci fıkrası”Kurucular, yönetim kurulu üyeleri, yöneticiler ve tasfiye memurları, kanundan ve esas sözleşmeden doğan yükümlülüklerini kusurlarıyla ihlal ettikleri takdirde, (…) (2) hem şirkete hem pay sahiplerine hem de şirket alacaklılarına karşı verdikleri zarardan sorumludurlar.” hükmünü içermektedir.Sorumluluğun söz konusu olabilmesi için de öncelikle bir zararın doğması şarttır. Zarar meydana gelmiş ise, yöneticilerin kusursuzluğunu ispat etmesi gereklidir. Kusursuzluğun ispatı da genel hükümlere tabidir. Kural olarak yönetim kurulu üyeleri kooperatif adına yaptıkları işlemlerden dolayı kişisel olarak sorumlu tutulamazlar ise de, anılan 336. maddedeki hallerde kooperatife, kooperatif ortaklarına ve kooperatif alacaklılarına karşı kusursuz olduklarını ispat etmedikçe müteselsilen sorumlu olurlar. Yöneticilerin görevlerini ifa sırasındaki zararın kusur ile işlendiği karinesinin aksini ispat etmedikçe 338. maddesi gereğince sorumluluktan kurtulamazlar. (ETTK döneminde gerçekleşen olaylar ile ilgili olarak)
Kooperatif yönetim kurulu, kooperatif işlerinin yönetimi için gereken titizliği gösterir ve kooperatifin başarısı ve gelişmesi yolunda bütün gayretini sarf eder (Koop. K. m.62). Yönetim kurulunun bu özen yükümlülüğüne aykırı davranması durumunda sorumluğunun doğacağı şüphesizdir. Kooperatif yönetim kurulu üyelerinin özen yükümlülüğüne aykırılık sebebiyle doğan hukukî sorumluluğu, müteselsil bir sorumluluktur. Sorumluluğun müteselsil olarak kabul edilmesinin sebebi, Kooperatifler Kanunu’nun TTKye yapmış olduğu atıftır. Gerçekten de Kooperatifler Kanun’nda aksine açıklama olmayan hususlarda Türk Ticaret Kanunu’ndaki anonim şirketlere ait hükümler uygulanır (Koop. K. m.98).
Atıf yapılan anonim şirketlere ilişkin hukuki sorumluluk hükümleri, TTK’nın ikinci kitabının dördüncü kısmının sonunda, onbirinci bölümde m. 549 ilâ 561 arasında toplu olarak düzenlenmiş ve m. 549-555 de sorumluluk halleri altı başlık altında toplanmış bulunmaktadır. Sorumluluk hallerinin özel olarak sayıldığı başlıklarda, sorumluluğun konusu, sorumlular ve sorumluluk şartları ile sorumluluğun hukuki sonucu gösterilmiştir.Böylece, TTK m. 555 ilâ 561 de düzenlenen ve ortak hüküm niteliği taşıyan, kooperatifin zararına, müteselsil sorumluluğa, ibraya, zamanaşımına ve yetkili mahkemeye ilişkin hükümlerin dekooperatiflere uygulanmasına imkân verilmiştir.
Kooperatif yöneticilerinin denetim ve gözetim görevi ile ortaklara eşit işlemde bulunma, şirkete karşı rekabette bulunmama, şirketle işlem yapmama, özen ve bağlılık yükümünün yerine getirilmemesi bir zarara yol açmışsa, bunlara aykırılık müdürlerin sorumluluğuna yol açacaktır.
İşte yönetim kurulunun işlem ve eylemleri nedeniyle zarara uğrayan kooperatife meydana gelen zararın giderimini sağlamak için kanunda hukuki sorumluluk halleri düzenlenmiştir. Kanun koyucu çeşitli durumlara göre farklılıklar gösteren hallerde,kooperatife veya ortaklar ile şirket alacaklılarına uğradıkları zararları müdürlerden veya diğer sorumlulardan talep etme hakkı vermektedir.
Ancak belirtmek gerekir ki, yönetim kurulunun hukuki sorumluluğunun söz konusu olabilmesi için, ortada somut bir zararın bulunması gereklidir. Zira zarar tehlikesi sorumluluk için yeterli değildir. Ayrıca meydana gelen zararın yönetim kurulunun kanuna ve esas sözleşmeye aykırı kusurlu davranışları, yani uygun illiyet bağı sonucu meydan gelmesi şarttır.
Kooperatif yönetim kuruluna (organa) özgü genel sorumluluk hallerini düzenleyen, TTK m. 553, 6762 sayılı TTK m. 336 dan farklı olarak, ayrı ayrı hangi hallerin sorumluluk doğuracağını belirtmemiş, genel ve kapsayıcı bir şekilde müdürlerin kanundan ve esas sözleşmeden doğan yükümlülüklerini kusurları ile ihlâl edip kooperatifin zarar görmesine sebep olmaları hallerine hasretmiştir. Maddede belirtilen kanun ifadesi, sadece TTK’nu değil, diğer kanunlardaki yükümlülükleri de kapsar şekilde anlaşılmalıdır.
Madde anlamındaki yükümlülük, müdürlerin kanunlardaki veya esas sözleşmede bir görev veya yetki bağlamında öngörülen hususlardaki yapma ve yapmama zorunluluğunu ifade eder.
Kooperatif yönetim kurulunun hukuki sorumluluğunun kusura dayalı bir sorumluluk olduğu, hem TTK m. 553/1 de hem de 557 de açıkça anlaşılmaktadır. Bu nedenle yükümlülüğün ihlâlinde kusur olmadan yöneticilerin sorumlu tutulması mümkün değildir. Hatta şirketin zarar etmiş olması veya beklenen gelişmeyi göstermemesi yönetim kurulunu sorumlu tutmak için yeterli değildir. Buna karşılık yöneticiler kendilerini kanun ve esas sözleşmenin yüklediği görevlerden birisini kusurlu olarak yerine getirmeyerek bir zarara neden olmuşsa, sorumlu olacaklardır. TTK m. 553/1, 6762 sayılı TTK m. 336 ve İsviçre BK m. 754 den farklı olarak, “kasten veya ihmal” kavramı yerine, kusur kavramını kullanmıştır. Bu çerçevede zararın kasıt veya ihmalle gerçekleşmiş olması, müdürlerin sorumluluğuna gidilmesi açısından önem taşımayacaktır. Kusur oranı hükmedilecek tazminatın belirlenmesinde dikkate alınacaktır.
6102 sayılı TTK da değişiklik yapan 6335 sayılı Kanun, m. 553’ü ilk haline dönüştürerek, önceden olduğu gibi kusurun ispatını davacıya yüklemiştir.Buna göre meydana gelen zararın oluşmasında yöneticilerin kusurlu olduğu davacı tarafından ispat edilecektir. (Yeni TTK dönemi ile ilgili olarak)
Yeni TTK kusurun niteliğini, İsviçre hukukundaki gelişmelere uygun olarak, objektifleştirmiştir. Objektifleştirilmiş kusura göre, sorumlu olan kişi aynı olayda, bilinçli ve mantıklı bir kişinin aynı şartlar altında göstermesi gereken özeni göstermiş olmalıdır. Bu nedenle hakkında sorumluluk davası açılan yöneticilerin kendi işlerinde göstermeleri gereken özeni gösterdikleriniispatlayarak sorumluluktan kurtulması mümkün olmadığı gibi, tecrübesizliği ve yeterince bilgi sahibi olmadığını ileri sürerek sorumluluktan kurtulması da mümkün değildir.
Hâkim, kooperatif yöneticileri aleyhine açılan sorumluluk davalarında, özen borcunun kapsamını dikkate alarak, onların kusurlu olup olmadığını, kendilerine yüklenen özen borcunu yerine getirip getirmediklerini araştıracaktır.Yöneticilerin söz konusu kararı verirken, konu hakkında yeterince bilgi sahibi olup olmadığı, gerekli dokümanların toplanıp toplanmadığı, konu hakkında uzman kişilerden görüş alınıp alınmadığı özen borcu kapsamında incelenecektir.
Davacılar vekili ,2010,2011,2012 ve 2103 yılı hesap dönemlerine ilişkin olarak davalı yönetim kurulunun kooperatifi zarara uğrattığından bahisle uğranılan zararın bu davalıdan tahsili ile kooperatife ödenmesine karar verilmesini talep etmektedir.
Yukarıda yapılan genel açıklamalar ışığında somut olaya döndüğümüzde,davacılar vekili,genel olarak davalı yöneticilerin kooperatifi zarara uğrattıklarından bahisle huzurdaki sorumluluk davasını açmıştır.
Yukarıda da açıklandığı üzere yöneticilerin hukuki sorumluluğunun söz konusu olabilmesi için, ortada somut bir zararın bulunması gereklidir.Alınan bilirkişi raporuna göre davacı kooperatifin zarar ettiği,davalıların eylemleri sonucu kooperatifin zarara uğradığının bildirildiği görülmüştür.
Kooperatif yöneticilerinin hukuki sorumluluğunun kusura dayalı bir sorumluluk olduğu, hem TTK m. 553/1 de hem de 557 de açıkça anlaşılmaktadır.(01/07/2012 tarihinden sonraki eylemler için) Bu nedenle yükümlülüğün ihlâlinde kusur olmadan yöneticilerin sorumlu tutulması mümkün olmayıp kusurun davacı tarafından ispat edilmesi gereklidir.Öte yandan 02/07/2012 tarihinden önceki eylemler nedeniyle davalıların kusursuzluklarını ispat etmeleri gerekli olup davalılar ortaya çıkan kooperatif zararı nedeniyle kusursuz olduklarını ispat edememişlerdir.Buna göre davacı tarafından dava dilekçesinde sayılan iş ve eylemlerde davalı yöneticilerin kusurlu olduğu bilirkişi raporu ile de sabit olup bu iş ve işlemler sonucu oluşan zarar davacı tarafından da ispat edilmiştir.
Tüm bu belirlemeler ışığında somut olay değerlendirildiğinde;davacı kooperatifin eski yöneticisi olan davalıların, davacı kooperatifin 14/07/2013 tarihinde, kasasında bulunmayan ve davalılar tarafından yeni yönetim kuruluna devri yapılmayan ¨342.938,69 ve 14/07/2013 tarihinde muhasebe defter kayıtlarına ve ibraz edilen faturalar çerçevesinde ¨193.658,69 ticari mal stoğu zararından sorumlu oldukları anlaşıldığından davanın kabulü ile ¨536.597,38’nin dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsili ile davacı kooperatife verilmesi gerektiği sonucuna varılarak aşağıdaki gibi hüküm fıkrası oluşturulmuştur.
HÜKÜM/Yukarıda açıklandığı üzere;
1- Davanın KABULÜ ile ; ¨536.597,38’nin dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsili ile davacı kooperatife VERİLMESİNE,
2-Alınması gerekli ¨ 36.654,97 karar ve ilam harcından peşin alınan ¨9.163,75 harcın mahsubu ile bakiye ¨27.491,22 harcın davalılardan müştereken ve müteselsilen alınarak hazineye İRAD KAYDINA,
3-Davacılar tarafından ödenen ¨31,40 Başvurma Harcı ile ¨9.163,75 Peşin Harcın davalılardan müştereken ve müteselsilen alınarak davacılara VERİLMESİNE,
4-Davacılar tarafından yapılan 16 adet tebligat+ posta ücreti ¨185,00 ,bir bilirkişi inceleme ücreti ¨1.500,00 olmak üzere toplam ¨1.685,00 yargılama giderinin davalılardan müştereken ve müteselsilen alınarak davacılara VERİLMESİNE,
5-Davacı kooperatif kendisini bir vekil ile temsil ettirdiği anlaşıldığından karar tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT’ne göre kabul edilen miktar üzerinden hesap edilen ¨35.413,90 ücreti vekaletin davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsili ile davacı kooperatife VERİLMESİNE,
6-Kararın kesinleşmesine kadar yapılan yargılama giderlerinin davacı tarafça peşin olarak yatırılan ¨715,00 yargılama gider avansından mahsubu ile bakiye kısmın karar kesinleştiğinde davacılara İADESİNE,
5235 sayılı Kanunun geçici 2’nci maddesine göre ,Bölge Adliye Mahkemeleri’nin kurulmasına ve 20 Temmuz 2016 tarihinde göreve başlamalarına dair kararların 07/11/2015 tarih ve 29525 sayılı Resmî Gazete’de ilan edildiği anlaşılmakla;6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 341 ilâ 360’ncı madde hükümleri uyarınca,mahkememize veya aynı sıfattaki başka bir mahkemeye verilecek dilekçe ile kararın tebliğinden itibaren iki hafta içerisinde veya istinaf dilekçesi kendisine tebliğ edilen taraf,başvuru hakkı bulunmasa veya başvuru süresini geçirmiş olsa bile, mahkememize veya aynı sıfattaki başka bir mahkemeye vereceği cevap dilekçesi ile iki hafta içerisinde İSTİNAF yolu açık olmak üzere davacılar vekili ile davalılar vekilinin yüzlerine karşı oy birliği ile verilen karar açıkça okunup,usulen anlatıldı.17/01/2019

BAŞKAN …
E-İMZALI
ÜYE …
E-İMZALI
ÜYE …
E-İMZALI
KÂTİP ….
E-İMZALI

“İŞ BU EVRAK 5070 SAYILI ELEKTRONİK İMZA KANUNUNUN 5. MADDE UYARINCA GÜVENLİ ELEKTRONİK İMZA İLE İMZALANMIŞ OLUP, 22. MADDE UYARINCA DA ISLAK İMZA İLE İMZALANMAYACAKTIR.”