Emsal Mahkeme Kararı Bakırköy 3. Asliye Ticaret Mahkemesi 2017/1118 E. 2019/247 K. 28.02.2019 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

BAKIRKÖY (3) NO’LU ASLİYE TİCARET
MAHKEMESİ KARARIDIR

ESAS NO : 2017/1118 E
KARAR NO : 2019/247

DAVA : Ticari Şirket (Şirket Ortaklık Payı Alacağının Tahsili Kaynaklı)
DAVA TARİHİ : 07/12/2017
KARAR TARİHİ : 28/02/2019
KARAR YAZIM TARİHİ : 27/03/2019

Mahkememizde görülmekte olan Ticari Şirket (Şirket Ortaklık Payı Alacağının Tahsili Kaynaklı) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
İDDİA
Davacı vekili 07/12/2017 harçlandırma tarihli dava dilekçesi ile ; Davalı şirketin ….sicil numarası ile 25/07/2016 tarihinde 2 ortaklı olarak kurulduğunu, müvekkilinin %25 hissesi bulunduğunu, %75 hissenin dava dışı….’nin olduğunu, esas sözleşme gereği her iki ortağın da yönetim kurulu üyesi olduğunu, şirketin diğer ortağı ve aynı zamanda şirketi tek başına temsile yetkili yönetim kurulu başkamnın fiil ve hareketleri sebebi ile müvekkilinin güveninin yitirdiğini ve ortaklığın müvekkili yönünden çekilmez hale geldiğini, müvekkilinin Kadıköy …. Noterliği 04/08/2017 tarih ….yevmiye nolu beyanı ile yönetim kurulu üyeliğinden istifa ettiğini, şirketin yönetim kurulu üye sayısının bire düştüğünü, TTK 390/1 mad. gereği şirketin diğer yönetim kurulu üyesinin toplantı yapma ve karar alma imkanı kalmadığını, şirketin organsız kaldığını, 6102 Sayılı TTK 531. mad. ile A.Ş.’lerde azınlık sahibi ortakların haklı sebeple şirketin feshini mahkemeden talep etme hakkı olduğunu, müvekkilinin ¨50.000,00 sermayeli şirketin ¨12.500,00 hissesi ile %25 hissesine sahip olduğunu, müvekkilinin ortak ve yönetim kurulu üyesi sıfatı bulunmasına rağmen kendisine şirketin işleri ve hesaplan hakkında hiçbir bilgi verilmediğini, genel kurul ve yönetim kurulu toplantılanna çağrılmadığını, kendisine ödeme yapılmadığını, şirket kuruluşunda varılan mutabakat ile her iki ortağa yapılan ödemelerin, daha sonra müvekkili yönünden yapılmamaya başlandığını, şirketin temsil yetkisinin 3 yıl süre ile münferiden diğer ortağa verilmesi nedeniyle, şirket adına tüm işlemleri tek başına….’nin yaptığını, müvekkilinin şirketle fiili irtibatının engellendiğini, 2017 Mayıs-Haziran döneminde diğer ortağın adının medyaya lüks araç çetesi olarak yansıyan oto kaçakçılığına karıştığını, bu kapsamda hakkında soruşturma başlatıldığını, müvekkilinin yönetim kurulundan istifasından sonra, müvekkili toplantıya katılmış gibi karar alınarak şirketin adresinin değiştirildiğini, yeni şirket adresinde, davalı şirket ile aynı konuda iştigal eden başka bir şirketin daha faaliyet gösterdiğini,….’nin TTK 395-396 mad. kapsamında şirketle işlem yapma ve rekabet yasağına aykırı hareket ettiğini, aynı adreste Kurumsal … San. Ve Tıc. Ltd. Şti. ünvanlı şirketin bulunduğunu,….’nin tek başma sahip olduğu bu şirket ile davalı şirket arasında bu yasak kapsamında ne gibi işlemlerin yapıldığının inceleme ile ortaya çıkacağını, müvekkilinin hisselerinin diğer ortağa veya uygun göreceği kimselere devredilmesi için noterden gönderilen teklifin cevapsız kaldığını, davalı şirketin büyük cirolar yakalayıp, ciddi kârlar elde ettiğini, imza altına alınan kâr dağıtım tablosunda belirlenen bedellerin müvekkiline ödenmediğini, müvekkilinin şirketin bilinçli olarak borçlandınlabileceği düşüncesinde olduğunu, izah edilen nedenlerle, davalı şirkete kayyım atanmasını, davalı şirketin haklı nedenle feshine veya ilgili hüküm gereği diğer bir çözüm olarak müvekkilinin paylarının gerçek değerinin kendisine ödenmek suretiyle davalı şirketten çıkarılmasına, fazlaya dair hakları saklı kalmak kaydıyla ¨10.000,00 kâr payının kendisine ödenmesine, sahte imza ile hazırlanmış olan 2017/002 nolu yönetim kurulu kararının iptal edilmesine, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davalı yana yükletilmesine karar verilmesini” talep ve dava etmiştir.
SAVUNMA VE CEVAP:
Davalı vekilinin 17.01.2018 tarihli cevap dilekçesinde özetle; Davalı şirketin kayıtlan incelendiğinden davacıya yapılan ödemelerin görüleceğini, davacının iddia ettiği gibi şirketin kâr elde etmediğini, davacının ihtarnamesinde iddia ettiği alacaklar kısmen tahsil edilmiş olsada, davacının şirkete olan borcuna mahsup edildiğini, davacının şirketten herhangi bir hak ve alacağı bulunmadığını, şirketin herhangi bir mal varlığının da bulunmadığını, davacının yönetim kurulu üyeliğinden kendi iradesi ile istifa ettiğini, 2017 Mayıs-Haziran döneminde ortak….’nin adının Oto kaçakçılığı soruşturmasında geçtiği için istifa ettiğini beyan ettiğini, bir kişinin suçlu olup olmadığına mahkemelerin karar verebileceğini, davalı şirketin ekonomik sebeplerden adres değiştirdiğini, davacının bunu bilmediği ve imzasının olmadığının gerçek olmadığını, hisselerinin devrine izin verilmediği iddiasının yersiz olduğunu, hisse devri için diğer ortakların izin vermesi şartı aranmadığını, davacının şirket idaresinden kaçtığını ve şirketin aktifliğini yitirdiğini, davacının iddialarının varsayım ve olumsuz beklentilere dayandığını, şirketin feshi için geçerli bir sebep bulunmadığını, şirkete kayyım atanmasını gerektirecek sebepler olmadığını ve şirketin kayyım ücretinin ödeyecek maddi gücü olmadığını, davacının hisselerinin 3. bir şahıs veya şirkete devredebilecek iken huzurdaki davayı açmasının kötüniyetli olduğunu, izah edilen nedenlerle, davanın reddine, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davalı yana yükletilmesine karar verilmesini” talep etmiştir.
DELİLLER VE GEREKÇE:
Dava,6102 sayılı TTK’nın 531’nci maddesi uyarınca anonim şirketin haklı nedenlerle feshi, kâr payı alacağının tahsili ve yönetim kurulu kararının batıl olduğunun tespiti istemine ilişkindir.
Tarafların aktif ve pasif dava ehliyetleri denetlenip uyuşmazlık konuları re’sen belirlenerek taraflarca gösterilen deliller toplanmış ve konunun incelenmesinde uzmanlık gerektiren yönler olduğundan bilirkişi incelemesi yaptırılmak suretiyle dava sonuçlandırılmıştır.
Bilirkişiler … ve …. tarafından mahkememize sunulan 25/01/2019 havale tarihli bilirkişi raporunda özetle; kârın dağıtılıp dağıtılmaması genel kurulun takdirinde olduğundan, pay sahipleri ancak kâr dağıtımıyla ilgili alınan kararlara karşı iptal davası açabileceklerinden; somut olayda genel kurulca kararlaştırılmış bir kar dağıtımı karan bulunmadığından, davacının kâr talebinin yerinde olmadığı, davalı şirketin hiç kâr payı dağıtım karan almadığı ve bu yönde de herhangi bir önerinin bulunmadığı, … Vergi Dairesi’nİn 09/11/2018 tarihli yazısından 02/10/2018 tarihi itibariyle şirketin faal olmadığının tespit edilerek re’sen terk işleminin yapıldığının bilidirildiği hususlan dikkate alındığında; davalı şirketin işletme konusunun gerçekleşmesinin imkânsız hâle geldiği dolayısıyla davalı şirketin feshine karar verilmesi gerektiği, TTK. m. 531 hükmü uyarınca, davalı şirketin haklı nedenle feshini talep etme şartlarının oluştuğu, davacının şirketten çıkarılmasına karar verilmesi yerine, şirketin feshine karar verilmesinin daha uygun olacağı, sonuç ve kanaati ile rapor sunulmuştur.
Ticareti sicil gazetelerinden ve dosyada mübrez belgelerden, davalı şirketin 22/07/2016 tarihinde … ve ….arasında ¨50.000,00 sermaye ile kurulduğu, kuruluş adresinin …. matı. ….Yolu Cad. …. …. No. …. …. İstanbul olduğu, kuruluşun İsatnbul Ticaret Sicilinde 25/07/2016 tarihinde tescil edildiği ve TTSG’nin 29/07/2016 tarih… nolu sayısmda ilan edildiği görülmektedir.
Şirketin Ortaklık yapısı Kuruluşta;
… %25 ;¨12.500,00
….%75; ¨37.500,00, şeklinde olup, güncel durumda ortaklık yapısının aynı şekilde devam ettiği gözükmektedir.
Şirketin merkez adresini 23/08/2017 tarihinde….Mah. …. cad. No……İstanbul adresine taşıdığı, gözükmektedir.
Davacının,davalı şirketin yönetim kurulu kararının batıl olduğunun tespiti istemi ile açtığı dava ile ilgili olarak;
Bu bağlamda ilk olarak yönetim kurulu kararlarının batıl olup olmadığının değerlendirilmesi gerekmektedir. İptal davasından farklı olarak yönetim kurulu bir süre ile sımrlandırılmamıştır. Yönetim kurulu kararları şeklen veya içerik itibarıyla geçersiz olabilir (Bkz. Akdağ Güney, Necla, Anonim Şirket Yönetim Kurulu, İstanbul 2016, 2. Bası, s. 259 vd.). Şekle aykırı kararlara örnek olarak kararın yönetim kurulu dışında alınmış olması gösterilebilirse de,davacının şeklen toplantıya katıldığı gözönüne alındığında şeklen batıl bir karardan bahsedilemez.Davacı vekili müvekkilinin toplantıya katılmadın sahte imza ile karar alındığını iddia etmiş ise de,bilirkişi incelemesi yaptırılması için belirlenen delil avansını kendisine verilen kesin süre içinde yerine getirmediği için bilirkişi incelemesi yaptırılamamış dolayısıyla davacı iddiasını ispat edememiştir.Bu durumda yönetim kurulu kararında şekle aykırılık davacı tarafından ispat edilememiştir.Davacı tarafından herhangi bir gerekçe gösterilmemekle birlikte alınan yönetim kurulu kararının içerik bakımından da batıl olup olmadığının denetlenmesi gereklidir. İçerik bakımından ise 6102 s. TTK md. 391 yönetim kurulu kararlarının bazı hallerde batıl olacağını düzenlemekte olup, burada örnekseme yoluyla sayılan hallerin somut olayda gerçekleşmediği batıl olduğu tespiti istenilen yönetim kurulu kararının şirketin adresinin değiştirilmesi ile ilgili olup bu husus pay sahiplerinin vazgeçilmez nitelikteki haklarının kullanımını kısıtlamaya veya ortadan kaldırmaya yönelik bir karar olmadığı dolayısıyla butlan koşullarının oluşmamıştır.Bu nedenlerle davacı vekili tarafından,davalı şirketin …. sayılı kararının batıl olduğunun tespiti istemi ile açtığı davanın reddine karar vermek gerekmiştir.
Davacının,kâr payı alacağının tahsili istemi ile açtığı dava ile ilgili olarak;
Anonim şirketlerde kârın dağıtımına ve dağıtım şekline karar verecek olan organ genel kuruldur (TTK.407-413). Bu karar yenilik doğuran bir hak niteliğindedir. Bu kararla kâr payı şirket borcu haline gelir ( F. Tekil, Şirketler Hukuku, C.2, Anonim Şirketler, 1978 s:471,472). Diğer bir deyişle kâr payının dağıtımına ilişkin genel kurul kararı tarihinden itibaren ortaklar ve diğer ilgililer için alacak hakkı teşkil eder ( H. Domaniç, Anonim Şirketler Hukuku ve Uygulaması, 1988 s:1535). Dolayısıyla genel kurul kararı tarihi, kâr payı ve kâr payı ile ilgili diğer dağıtım konuları bakımından, kararda dağıtım için ayrı bir tarih gösterilmedikçe, bu alacakların muacceliyet tarihidir.
TTK. m. 408/2 hükmünde, genel kurulun devredilmez görev ve yetkileri arasında “yıllık kâr üzerinde tasarrufa, kâr payları ile kazanç paylarının belirlenmesine, … dair kararların alınması ” da gösterilmiştir. Dolayısıyla kârın dağıtılıp dağıtılmaması genel kurulun takdirinde olduğundan, pay sahipleri ancak kâr dağıtımıyla ilgili alınan kararlara karşı iptal davası açabileceklerinden; somut olayda genel kurulca kararlaştırılmış bir kâr dağıtımı kararı bulunmadığından, davacın kâr payı alacağının tahsiline ilişkin davanın reddine karar vermek gerekmiştir.
Davacının,davalı şirketin haklı nedenle feshi istemi ile açtığı dava ile ilgili olarak;
TTK m.531 çerçevesinde azınlığın açacağı fesih davasında ancak “haklı sebebin” veya “haklı sebeplerin” bulunması durumunda mahkeme tarafından feshe karar verilebilecektir. Dolayısıyla anonim ortaklığın bu maddede düzenlenmiş olan özel fesih nedeni “haklı sebep”tir. Esasen maddenin uygulanması bakımından tespiti gereken en önemli husus da, anonim ortaklığın feshini gerektirecek derecede öneme sahip sebep veya sebeplerin neler olabileceğidir.
TTK m.531’de anonim ortaklık bakımından fesih gerekçesi olabilecek “haklı sebep” konusunda herhangi bir tanım veya örnek gösterilmemiştir.
Anonim şirketler açısından azlığın haklı nedenle fesih davası, 6102 sayılı TTK ile ilk olarak Türk Hukukunda normatif bir düzenlemeye kavuşmuştur. Anılan düzenleme, İsviçre Borçlar Kanunun 736. maddesinden iktibas edilmiştir.
Federal Mahkemenin bazı vakıları haklı sebep olarak benimsediğini görüyoruz. Bunlar: Şirketin sürekli kötü yönetimi,şirketin belirli bir ivme ile zarar etmesi ve bir süre sonra şirketin iflasın eşiğine gelecek olması,aile şirketlerinde, aile içi kavgaların veya bazı aile bireylerinin aileden dışlanması,şirketin uzun yıllar kâr etmemesi veya/ve kâr dağıtmaması (kronik kârsızlık),Yönetim Kulunun uzun yıllar huzur hakkı almaması,şirketin amacını yerine getiremez durumda olması ve/veya uzun süre de durumun böyle devam edeceğinin anlaşılması olarak sıralanabilir.
Haklı sebeple fesihte,ana öge ortaya çıkan sebebin ortaklığın yaşamasını imkânsız hale getirmesidir. Her davada, hukuki ve maddi olayların özelliği dikkate alınarak iddianın haklı sebep teşkil edip etmeyeceklerinin irdelenmesi gerekir. Şirketin devamlı olarak zarar etmesi, kuruluş ve gayesinin gerçekleşmesine imkân kalmaması, ortaklar arasındaki ciddi anlaşmazlıklar, ortağın bakiye sermaye borcunu ödemekte temerrüdü gibi hususlar haklı neden olarak kabul edilebilir. (Yüksek Yargıtay …’nci Hukuk Dairesi’nin 01/12/2015 gün ve …..esas,…. karar sayılı ilamı)
Anonim ortaklık çoğunluk prensibinin geçerli olduğu bir sermaye şirketidir (TTK m.124/2, 418). Bu itibarla pay sahiplerinin kendi aralarında söz konusu olabilecek fikir ayrılıkları veya ihtilaflar kural olarak feshe dayanak teşkil eden bir haklı sebep olamazlar. Bu çerçevede kolektif ve komandit ortaklıkların feshi veya kolektif veya komandit/komanditer ortakların ihracı bakımından haklı sebepleri sayan TTK m.245’in anonim ortaklarda kıyasen uygulanması da söz konusu olamaz. TTK m.328 uyarınca komandit ortaklıklara da uygulanan 245. madde uyarınca, haklı sebep “şirketin kuruluşuna yol açan fiili veya kişisel sebeplerin şirketin işletme konusunun elde edilmesini imkansız kılacak veya güçleştirecek şekilde
ortadan kalkmış olmasıdır”. Anonim ortaklıklar bakımından ise “kişisel sebepler” haklı sebep olarak nitelendirilemezler. Keza TTK m.245’de sayılan sebepler,ortakların kendi aralarındaki şahsî ilişkilerini ilgilendiren ve ortak sıfatından kaynaklanan yönetim hakkını dikkate alan nedenlerdir. Bu çerçevede TTK m.245’in anonim ortaklıkların feshinde kıyasen uygulanması mümkün değildir.
Anonim ortaklıklar bakımından “haklı sebep” olarak nitelendirilebilecek vakıaların, objektif olması ve pay sahibi kimliğinden (pay sahibinin şahsından) bağımsız olması gerekmektedir. Kısaca, davacı pay sahiplerinden şirketin devamı –objektif olarak- beklenemez bir hal aldığı bir durumda haklı sebeplerin evcut olduğu kabul edilebilir. Ayrıca haklı sebebin gerçekleştiği hususunun kabulünde davacı pay sahipleri dışında kalan diğer menfaat sahiplerinin (şirket,diğer pay sahipleri, çalışanlar) haklarının da dikkate alınması gerekmektedir.Dolayısıyla haklı sebep ve bunun devamında fesih, ancak bu kimselerin menfaatlerinin haleldar edilmemesi kaydı ile ve son çare (ultima ratio) olarak kabul edilebilir.
Pay sahipleri arasındaki şahsi ilişkilerin ancak istisnai hallerde ve sadece aile şirketlerinde dikkate alınabileceği hususu, Yargıtay, doktrin ve İsviçre Federal Mahkeme içtihadında dile getirilmiştir.(Yüksek Yargıtay ….. ‘nci Hukuk Dairesi’nin 02/06/2014 gün ve …..esas,…. karar sayılı ilamı) (Doç. Dr. Füsun Nomer Ertan,Anonim Ortaklığın Haklı Sebeple Feshi Davası-TTK m. 531 Üzerine Düşünceler,(İÜHFM C. LXXIII, S. 1, s. 421-440, 2015)
,Erişim Tarihi,15/02/2017)
Şirket maksadının gerçekleşmesi veya gerçekleşmesinin imkansız hale gelmesi durumunda da şirketin feshine karar verilebilir. YTD, 26.03.1963 tarih ve E. …., K……sayılı kararında, “…TTK. 434/2’de geçen ‘şirket maksadının husulünün imkansızlaşması ’ şeklindeki ifade, sadece işletme konusu işin bünyesinden doğan imkansızlıklara taalluk etmektedir. İdarecilerin kötü idaresi hakkında ayrıca hükümler sevkedilmiştir. Kar elde edememe halinin, maksat ve mevzuun husulünü imkansız hale getirdiğini kabul, ancak uzun müddet kazanç sağlanamaması ve kazanç ihtimalinin tamamen ortadan kalkması halinde mümkün olur” görüşüne yer vererek, uzun süre kazanç sağlamama ve kazanç ihtimalinin ortadan kalkması durumunda maksadın imkânsızlaştığının kabul edilmesi gerektiğini belirtmiştir.
Davalı şirketin hiç kâr payı dağıtım karan almadığı ve bu yönde de herhangi bir önerinin bulunmadığı,… Vergi Dairesi’nin 09/11/2018 tarihli yazısından 02/10/2018 tarihi itibariyle şirketin faal olmadığının tespit edilerek re’sen terk işleminin yapıldığının bilidirildiği,yine kolluğa yazılan müzekkereye verilen cevapta davalı şirketin tescilli adresinde bulunmadığının bildirildiği görülmüştür.Şirketler kâr amacıyla kurulur. Gayri faal olma durumunun süreklilik arzetmesi halinde, ekonomik amacını yitirdiğinin kabulü gerekir.(Yüksek Yargıtay … inci Hukuk Dairesi’nin 04/11/2013 gün ve …. esas,… karar sayılı ilamı) Somut olayda davalı şirketin herhangi bir faaliyetinin bulunmadığı tespit edilmiştir.
Bu durumda şirket ortakları arasında ortaklık ilişkisini sürdürme iradesinin ve amacının ortadan kalktığı, şirketin hali hazırda gayri faal olduğunun polis tutanakları ve vergi kayıtları ile sabit olduğu, şirket sözleşmesinde yazılı olan amaç ve işletme konusunu gerçekleştirmesinin hemen hemen imkânsız hale geldiği,buna göre şirketin haklı nedenlerle feshi koşullarının oluştuğu kanaatine varılmıştır.
Yine, anonim şirketin haklı nedenle feshine ilişkin TTK. m. 531 hükmüne göre: “Haklı sebeplerin varlığında, sermayenin en az onda birini ve halka açık şirketlerde yirmide birini temsil eden payların sahipleri, şirketin merkezinin bulunduğu yerdeki asliye ticaret mahkemesinden şirketin feshine karar verilmesini isteyebilirler. Mahkeme, fesih yerine, davacı pay sahiplerine, paylarının karar tarihine en yakın tarihteki gerçek değerlerinin ödenip davacı pay sahiplerinin şirketten çıkarılmalarına veya duruma uygun düşen ve kabul edilebilir diğer bir çözüme karar verebilir.
Somut olayda şirket faal olmadığı,hissedarların bir araya gelmediği, davacının hissesinin ödenerek çıkarılması imkanının bulunmadığı,şirketin hali hazırda bir faaliyetinin ve adresinin de bulunmadığı gözönüne alındığında şirketin hayatiyetini devam ettirmesinin hem ortaklar açısından hemde ülke ekonomisi açısından bir faydasının bulunmadığı anlaşıldığından TTK’nun 531.maddesinde belirtilen davacı ortağa payının gerçek değerinin ödenmesine hükmetmenin mümkün olmadığından davanın kabulü ile davalı şirketin TTK’nun531.maddesi hükmü uyarınca fesih ve tasfiyesine,tasfiye işlemleri için tasfiye memuru atanmasına karar verilmesi gerektiği sonucuna varılarak aşağıdaki gibi hüküm fıkrası oluşturulmuştur.
HÜKÜM : Yukarıda açıklanan nedenlerle;
Davanın kısmen KABUL kısmen REDDİNE;
a)Davacının, davalı şirketin …. numaralı yönetim kurulu kararının batıl olduğunun tespiti ve kar payı alacağına yönelik açtığı davaların REDDİNE,
b)Davacının davalı şirketin fesih ve tasfiyesine yönelik olarak açtığı davanın KABULÜ ile;
1-İstanbul Ticaret Sicil Müdürlüğü’nün …. sicil numarasında kayıtlı bulunan davalı ….YATIRIM GAYRİMENKUL İNŞAAT VE TİCARET ANONİM ŞİRKETİnin TTK’nun 531.maddesi hükmü uyarınca haklı sebeple FESİH VE TASFİYESİNE,
2-Tasfiye işlemlerini başlatıp sonuçlandırmak üzere SMMM Hayri Hakan Kıvanç’ın TTK’nun 536/3.maddesi uyarince şirkete tasfiye memuru olarak ATANMASINA, bu hususta kendisine yetki VERİLMESİNE,
3-Şirketin mali durumu ve yapılacak işin niteliğine göre gerekirse artırılıp eksiltilmek kaydıyla, tasfiye süreci devam ettiği sürece tasfiye memuruna toplam ¨3.000,00 ücret TAKDİRİNE, ücretin ileride şirketten tahsil edilmek üzere şimdilik davacı tarafça KARŞILANMASINA,
4-Şirketin feshi ve tasfiyesine ilişkin mahkememiz kararının kesinleşmesine müteakip tasfiye memurunun görevinin kendisine TEBLİĞİNE,
5-Tasfiye masrafları olarak belirlenen ¨3.000,00’nin ileride şirketten tahsil edilmek üzere şimdilik davacı tarafça KARŞILANMASINA,
6-Keyfiyetin karar kesinleştiğinde TESCİL VE İLANINA, tescil ve ilan masraflarının ileride şirketten tahsil edilmek üzere şimdilik davacı tarafça KARŞILANMASINA,
c-)Alınması gerekli ¨44,40 harçtan peşin alınan ¨31,40 harcın mahsubu ile bakiye ¨13,00 harcın davalıdan tahsili ile hazineye İRAD KAYDINA,(Haklı Nedenle fesih davası ile ilgili olarak)
d-)Alınması gerekli ¨44,40 x 2 =¨88,80 harcın peşin alınan ¨170,78 harçtan mahsubu ile fazla alınan ¨81,98 harcın karar kesinleştiğinde ve talep halinde davacıya İADESİNE, davalıdan tahsili ile hazineye İRAD KAYDINA,(Kâr payı alacağının tahsili ve yönetim kurulu kararının batıl olduğunun tespiti davaları ile ilgili olarak)
e-Davacı tarafından ödenen ¨31,40 Başvurma Harcının davalıdan alınarak davacıya VERİLMESİNE,
f-Davacı tarafından yapılan 30 adet tebligat + posta ücreti ¨334,95 bir bilirkişi inceleme ücreti ¨2.000,00 olmak üzere toplam ¨2.334,95 yargılama giderinin davanın kabul ve red oranına göre (1/3) hesaplanan ¨778,32’nin davalıdan alınarak davacıya VERİLMESİNE, kalan kısmın davacı üzerinde BIRAKILMASINA,
g-Davacının kendisini bir vekil ile temsil ettirdiği anlaşıldığından karar tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT’ne göre hesap edilen ¨2.725,00 ücreti vekaletin davalıdan alınarak davacıya VERİLMESİNE,
h-Davalının kendisini bir vekil ile temsil ettirdiği anlaşıldığından karar tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT’ne göre hesap edilen ¨2.725,00 ücreti vekaletin davacıdan alınarak davalıya VERİLMESİNE,
ı-Kararın kesinleşmesine kadar yapılan yargılama giderlerinin davacı tarafça peşin olarak yatırılan ¨510,00 yargılama gider avansından mahsubu ile bakiye kısmın karar kesinleştiğinde davacıya İADESİNE,
5235 sayılı Kanunun geçici 2’nci maddesine göre ,Bölge Adliye Mahkemeleri’nin kurulmasına ve 20 Temmuz 2016 tarihinde göreve başlamalarına dair kararların 07/11/2015 tarih ve 29525 sayılı Resmî Gazete’de ilan edildiği anlaşılmakla;6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 341 ilâ 360’ncı madde hükümleri uyarınca,mahkememize veya aynı sıfattaki başka bir mahkemeye verilecek dilekçe ile kararın tebliğinden itibaren iki hafta içerisinde veya istinaf dilekçesi kendisine tebliğ edilen taraf,başvuru hakkı bulunmasa veya başvuru süresini geçirmiş olsa bile, mahkememize veya aynı sıfattaki başka bir mahkemeye vereceği cevap dilekçesi ile iki hafta içerisinde İSTİNAF yolu açık olmak üzere davacı vekilinin yüzüne karşı,davalı vekilinin yokluğunda verilen karar açıkça okunup,usulen anlatıldı.28/02/2019

BAŞKAN …
☪e-imzalıdır.☪
ÜYE …
☪e-imzalıdır.☪
ÜYE …
☪e-imzalıdır.☪
KATİP ….
☪e-imzalıdır.☪

“İŞ BU EVRAK 5070 SAYILI ELEKTRONİK İMZA KANUNUNUN 5. MADDE UYARINCA GÜVENLİ ELEKTRONİK İMZA İLE İMZALANMIŞ OLUP, 22. MADDE UYARINCA DA ISLAK İMZA İLE İMZALANMAYACAKTIR.”