Emsal Mahkeme Kararı Bakırköy 3. Asliye Ticaret Mahkemesi 2017/1091 E. 2021/178 K. 24.02.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. BAKIRKÖY 3. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2017/1091
KARAR NO : 2021/178

DAVA : Tazminat (Haksız Fiilden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 30/11/2017
KARAR TARİHİ : 24/02/2021
KARAR YAZIM TARİHİ : 08/03/2021

Mahkememizde görülmekte olan Tazminat (Haksız Fiilden Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
TALEP: Davacı vekili dava dilekçesi ile müvekkili davacı firmanın 1984 yılından bu yana suni deri, kumaş ve kimya alanında faaliyet gösterdiğini, davalının ise 18/11/2013 – 09/06/2017 tarihleri arasında firmada “…” sıfatıyla çalıştığı süre boyunca firmanın ticari sırlarına vakıf olduğunu, davalının işten istifasını müteakip müvekkili firma ile aynı sektörde faaliyet gösteren başka bir firmada çalışmaya başladığını ve burada müvekkiline ait ticari sırları kullanma ihtimali olduğunu, bunun da taraflara arasında imzalanan iş sözleşmesinde yer alan rekabet yasağına aykırı olduğunu, cezai şart ödeme koşullarının gerçekleştiğini iddia ederek 297.626,00 TL cezai şart bedelinin davalıdan tahsilini talep etmiştir.
CEVAP: Davalı vekili cevap dilekçesi ile müvekkilinin 18/11/2013 tarihinde davacı firmada işe başladığını ve 09/06/2017 tarihinde işten ayrıldığını, davacının taleplerinin Borçlar Kanunu ilgili maddeleri kapsamında hukuk ve usule aykırı olduğunu zira, müvekkilinin çalıştığı firma ile davacı firmanın faaliyet ve sözleşmeden geçen rekabet alanlarının farklı olduğunu, davacının suni deri, süet ve bilumum kumaş alanında faaliyet gösterdiğini, müvekkilinin çalıştığı firma olan … Kimya’nm ise kimyasal madde, her türlü yardımcı kimyevi madde ve poliüretan imalat ve ticareti yapan bir firma olduğunu, iki firmanın yalnızca poliüretan alanında çakıştığını ancak bunun da rekabet yasağına dahil olmadığını, müvekkilinin davacı firmadan kendi isteğiyle ayrılmadığını, iş akdinin feshi için zorlandığını ve uzun süre mobbinge maruz kaldığını, davacının kötü niyetli olduğunu, bu sözleşmenin müvekkilinin işe başladıktan sonra imzalatıldığını, davacının haksız rekabet iddiasında bulunurken önemli bir zarara uğradığı veya uğrama ihtimalini ispatlar bir delil sunmadığını, davacı firma ile müvekkilinin çalıştığı firmanın ortak alanı olan poliüretan ve buna bağlı yan sanayii sektöründe birbiri ile rekabetinin olmadığını, bu alanda arz sıkıntısı olduğunu ve talebin dahi karşılanmadığını dolayısıyla rekabet için piyasa koşullarının oluşmadığını, davacı firmada iki genel müdür olduğunu, bunlardan birinin müvekkilinin Ticari Genel Müdür yardımcısı olduğunu, diğerinin de Teknik Genel Müdür Yardımcılığı olduğunu, müvekkilinin teknik alanda görevi olmadığından ticari sır niteliğinde olabilecek reçete, formül vs. hakkında bilgisinin de olmayacağını, yalnızca piyasaya yakın olan herkesin bilebileceği müşteri isim ve satış fiyatları gibi bilgilere sahip olduğunu, dava konusu sözleşmenin müvekkilinin kişilik ve ekonomik haklarını ihlal eden bir tür kelepçeleme sözleşmesi olduğunu, bunun da Borçlar Kanunu’na aykırı olduğunu, ayrıca talep edilen cezai şartın fahiş olduğunu, davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLER VE GEREKÇE: Taraflara usulüne uygun tebligat yapılmıştır.
Dosyaya sunulan 06/09/2019 tarihli bilirkişiler …, ….,…. tarafından düzenlenen raporda davacı firma ile dava dışı … Kimya firmasında davalının görev ve çalışma alanlarının farklı olduğu, davacı firmanın talep edebileceği tazminatın sözleşmeye göre cezai şart olduğu ve bu miktarın 255.723,50 TL olduğu, 18/09/2019 tarihli … tarafından hazırlanan raporda davalının görev alanı itibariyle davacının ticari sırlarına erişebilecek pozisyonda olduğu, lojistik yönetimi ile alakalı genel müdür olarak çalıştığı göz önünde bulundurulduğunda her iki yerdeki çalışma alanlarının benzer alanlar olarak kabul edilebileceğinin tespit edildiği anlaşılmıştır.
Bilirkişi heyetinden alınan 09/10/2020 tarihli ek raporda davalının her iki firmada görev alanlarının farklı olduğu ve çakışmadığı, her iki firmanın da iştigal konularında farklılık gösteren poliüretan malzemesinin çok geniş kapsamlı kullanım alanına sahip olmasına rağmen davacı firmanın iştigal konusu detayında poliüretan malzemesinin yer almadığının tespit edildiği anlaşılmıştır.
Türk Borçlar Kanunu’nun 348. maddesinde de hizmet sözleşmesinin sona ermesinden sonra rekabet yasağına ilişkin sözleşme yapılabileceği kabul edildikten sonra 349. maddesinde ise, “Rekabet memnuiyeti ancak işçinin iktisadi istikbalinin hakkaniyete muhalif olarak tehlikeye girmesini menedecek surette zaman, mahal ve işin nevi noktasından hal icabına göre münasip bir hudut dahilinde şart edilmiş ise muteberdir.” denilerek rekabet yasağına ilişkin sözleşmenin sınırları belirlenmiştir.
“…Sözleşmenin tarafları, sözleşme özgürlüğü ilkesi çerçevesinde sözleşmenin konusunu ve cezai şartın miktarını belirlemede özgür iseler de, bu özgürlüğün sınırsız ve sonsuz olduğu söylenemez. 818 sayılı BK’nın 19, 20, 161 maddelerinde bu özgürlüğün sınırları çizmiştir. Sözleşmede öngörülen cezai şartın borçlunun iktisaden mahvına sebep olacak derecede ağır ve yüksek ise, adap ve ahlaka aykırı sayılarak tamamen veya kısmen iptal edilmesi gerekir. Bu açıklamalardan sonra somut olaya dönülecek olursa, davalının imzaladığı hizmet sözleşmesinin rekabet yasağına ilişkin maddesinde yer alan coğrafi alan sınırlaması, işçinin iktisaden mahvına sebep olacak düzeyde geniş bir alanı kapsadığından yukarıda açıklanan çalışma özgürlüğüne, akit serbestisine ilişkin yasal düzenlemelere aykırı olup bu nedenle cezai şarta ilişkin sözleşme hükmünün batıl sayılması gerekmektedir…” T.C. Yargıtay 11. Hukuk Dairesi, 2016/2751 Esas, 2017/1589 Karar.

“…Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nın Çalışma ve Sözleşme Hürriyeti başlığı altında düzenlenen 48. ve devamı maddelerinde herkesin dilediği alanda çalışma ve sözleşme hürriyetine sahip olduğu anayasal teminat altına alınmıştır. 818 sayılı BK’nın 19. maddesinde bir akdin mevzunun, kanunun gösterdiği sınır dairesinde serbestçe tayin olunabilir denilmekle birlikte 20. maddesinde ise akdin mevzunun gayrimümkün veya gayri muhik yahut ahlaka (adaba) aykırı olması halinde o akdin batıl olacağı belirtilmiştir. Sözleşmenin tarafları, sözleşme özgürlüğü ilkesi çerçevesinde sözleşmenin konusunu belirlemede özgür iseler de bu özgürlüğün sınırsız ve sonsuz olduğu söylenemez. 818 sayılı BK’nın 19, 20, 349. maddelerinde bu özgürlüğün sınırları çizmiştir. Sözleşmede öngörülen rekabet yasağı; ancak işçinin iktisadi geleceğinin hakkaniyete muhalif olarak tehlikeye girmesini menedecek surette zaman, yer ve işin nevi noktasından hal icabına göre münasip bir hudut dahilinde şart edilmiş ise geçerlidir. Bu açıklamalardan sonra somut olaya dönüldüğünde; davalının imzaladığı hizmet akdinin rekabet yasağına ilişkin maddesinde bir coğrafi alan sınırlaması bulunmaması işçinin iktisaden mahvına sebep olacak mahiyette olup, davacı şirketin faaliyet alanının tüm inşaat sektörünü ilgilendirmesi nedeniyle yukarıda açıklanan çalışma özgürlüğüne, akit serbestisine ilişkin yasal düzenlemelere aykırıdır. Bu nedenle haksız rekabete ilişkin sözleşme hükmünün batıl sayılması gerekmektedir. Bu husus gözetildiğinde davanın esasında taraflar arasında imzalanan hizmet aktinde yer alan haksız rekabete ilişkin düzenlemelerin batıl olduğundan bahisle reddi gerekeceğinden sonucu itibariyle doğru olan yerel mahkeme kararının, HUMK 438/son maddesi uyarınca gerekçesi değiştirilmek suretiyle onanmasına karar vermek gerekmiştir…” T.C. YARGITAY 11. Hukuk Dairesi, 2016/5641 Esas, 2017/1255 Karar.
“…Somut olayda, rekabet yasağına ilişkin sözleşme maddesine bakıldığında, işçi için getirilen sınırlama, tarım makineleri üretim, satış ve pazarlanması ve benzeri konularda Türkiye sınırları dahilinde faaliyet gösteren herhangi bir şirkette 1 yıl süreyle haksız rekabet yaratacak çalışmalarda bulunulmaması şeklindedir. Söz konusu düzenleme Türkiye Cumhuriyeti Anayasası ile güvence altına alınan çalışma hürriyeti ilkesine aykırı olup, tarafların aralarında imzalayacakları bir sözleşme hükmü ile bu özgürlüğü ihlal anlamına gelecek her hangi bir düzenleme yapmalarının mümkün bulunmaması nedeniyle geçersizdir. Bu durumda mahkemece, rekabet yasağına dair sözleşme maddesinin geçersiz olması nedeniyle davanın reddine karar verilmesi gerekirken, davanın kabulü ile davalı işçi aleyhine cezai şarta hükmedilmesi doğru olmamış, bozmayı gerektirmiştir…” T.C. YARGITAY 11. Hukuk Dairesi, 2019/2050 Esas, 2020/5916 Karar.
Dosya tüm deliller ile birlikte değerlendirildiğinde; Taraflara arasında düzenlenen iş sözleşmesinin 12. Maddesinde rekabet yasağına ilişkin maddenin yer aldığı, bu maddeye aykırı davranışın da cezai şart yaptırımına tabi tutulduğu dosya kapsamında uyuşmazlık konusu değilidir. İrdelenmesi gereken husus öncelikle iş sözleşmesindeki maddenin geçerli olup olmadığı noktasında toplanmaktadır. İş sözleşmesinin 12. Maddesinde coğrafi alan kısıtlaması ile birlikte 2 yıl süreli olarak aynı ve benzer iş pozisyonunda çalışılması yönünde sınırlandırma yapıldığı anlaşılmaktadır. Gerek coğrafi sınırlandırma gerekse de “benzer” işkoluna ilişkin sınırlandırma dikkate alındığında Söz konusu düzenleme Türkiye Cumhuriyeti Anayasası ile güvence altına alınan çalışma hürriyeti ilkesine aykırı olup, tarafların aralarında imzalayacakları bir sözleşme hükmü ile bu özgürlüğü ihlal anlamına gelecek her hangi bir düzenleme yapmalarının mümkün bulunmaması nedeniyle geçersizdir. Kaldı ki sözleşmedeki bu maddenin geçerliliği kabul edilse dahi dosyada mevcut 09.10.2020 tarihli bilirkişi raporunda da belirtildiği gibi davacı şirket ile davalının yeni çalıştığı şirketin görev alanlarının farklı olduğu tespit edilmiş olup yukarıda bahsi geçen kararlar da dikkate alınarak açılan davanın reddine karar verilerek aşağıdaki şekilde hüküm kurmak gerekmiştir.
HÜKÜM : Yukarıda açıklanan nedenlerle;
AÇILAN DAVANIN REDDİNE,
1-Harçlar Kanunu gereğince hesaplanan 59,30 TL karar ve ilam harcının peşin alınan 5.082,71 TL harçtan mahsubu ile Hazine’ye irat kaydına, bakiye 5.023,41 TL harcın karar kesinleştiğinde ve istek halinde davacıya iadesine,
2-Davacı tarafından yapılan yargılama giderinin davacı üzerinde bırakılmasına,
3-Avukatlık Asgari Ücret Tarifesine göre hesaplanan 29.283,82 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak kendisini vekille temsil ettiren davalılara verilmesine,
4-Sarf edilmeyen gider avanslarının karar kesinleştiğinde ve talep halinde taraflara iadesine,

Dair taraf vekillerinin yüzüne karşı HMK 394/5 ve 341/1 maddesi gereğince tebliğden itibaren 2 hafta içerisinde istinaf yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup, usulen anlatıldı. 24/02/2021

Katip …
E-imza

Hakim …
E-imza

“iş Bu Evrak 5070 Sayılı Elektronik İmza Kanununun 5. Madde Uyarınca Güvenli Elektronik İmza İle İmzalanmış Olup, 22. Madde Uyarınca Da Islak İmza İle İmzalanmayacaktır.”