Emsal Mahkeme Kararı Bakırköy 3. Asliye Ticaret Mahkemesi 2016/919 E. 2018/960 K. 20.09.2018 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

BAKIRKÖY (3) NO’LU ASLİYE TİCARET
MAHKEMESİ KARARIDIR

ESAS NO : 2016/919
KARAR NO : 2018/960

DAVA : Ticari Şirket (Fesih İstemli)
DAVA TARİHİ : 19/10/2016
KARAR TARİHİ : 20/09/2018
KARAR YAZIM TARİHİ : 17/10/2018

Mahkememizde görülmekte olan Ticari Şirket (Fesih İstemli) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
İDDİA:
Davacı vekili 19/10/2016 harçlandırma tarihli dava dilekçesinde ; …Yapı Üretim A.Ş.’nin sermayesi davacı tarafından konularak ve davalı kardeşlerin her birine eşit pay verilerek aile şirketi olarak kurulduğunu, davalı kardeşlerinin ortaklığa ilişkin yükümlülüklerini yerine getirmediğini, davacının şirkete davalılardan daha fazla emeğinin geçmesi sebebiyle hisselerde değişiklik yapılmasını istediği ve yapılan protokol sonucunda şirketin kısmen bölünmesine karar verildiğini, bu protokole göre …ili … ilçesi …ada …. parsel de kayıtlı bina ve arsanın, …ada … parselde kayıtlı bina ve arsanın, …ada … parselde kayıtlı arsanın, …ada …. parselde kayıtlı arsanın ve …. Mevki …parseldeki arsanın yeni kurulacak şirkete aktarılacak ve bu şirketin hisse senetlerinin …Yapı Üretim A.Ş.’nin sermaye artışı ile karşılanmış olması şartıyla davalı ortaklara ait olacağını, bunun karşılığında davalı ortakların …Şirketindeki hisselerini davacıyı devredeceği ve taraflardan herhangi birinin protokoldeki yükümlülükleri yerine getirmemesi halinde cezai şart olarak ¨1.000.000 ödeyeceklerinin kararlaştırıldığını, davalıların bu sözleşmeyi ifadan sebepsiz olarak kaçındıklarını, cezai şartın gereğinin yerine getirilmesi amacıyla Bakırköy …. Asliye Ticaret Mahkemesinin …. Esasında dava açıldığını, ayrıca davalıların kasıtlı olarak son yönetim kurulu toplantısında davacının tüm olumlu davranışlarına rağmen ret yönünde oy kullanmaları sebebiyle yönetim kurulu başkanlığının sona ermesine dair karar alındığını ve denetçi ile yönetimi ibradan kötü niyetli olarak kaçındıklarından bahisle şirketin yönetimi gereği gibi sağlanamadığından yönetime kayyım atanmasının ve ortalığın feshine veyahut davacının ortaklıktan çıkarılmasına dair önlemlerin alınmasını talep ve dava etmiştir.
Davacı vekili mahkememiz ile birleştirilmesine karar verilen Bakırköy ….Asliye Ticaret Mahkemesine sunduğu 10/01/2017 harçlandırma tarihli dava dilekçesinde ; müvekkilinin davalı şirketin %10 azınlık pay sahibi ortağı ve şirket yönetim kurulu başkanı vekili iken dava konusu 07/04/2017 tarihli olağanüstü genel kurul kararına müteakiben aynı günü yapılan dava konusu yönetim kurulu toplantısından önce istifa etmek zorunda kaldığını, davalı şirketin kanunun emredici hükümlerine aykırı bir şekilde, üstelik küçük pay sahipleri ve müvekkilinin %10 azınlık paylarını bertaraf edecek şekilde kötüniyetle önce sermaye azaltımı yoluna gittiğini, 28/02/2017 tarihinde yapılan olağanüstü genel kurul kararı ile müvekkilinin muhalefetine rağmen sermaye azaltımına gidildiğini, bu karara ve dayanağı yönetim kurulu kararı ve raporuna karşı Bakırköy …. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin ….esas sayılı dosyası ile belirtilen gerekçelerle yokluğu, butlanının tespiti ve iptali için dava açıldığını, sermaye azaltımı sonrasında oluşan toplam ¨9.693.270,00 tutarındaki mevcut sermayenin ¨27.500.000,00 kadar nakdi sermaye artırımı yapılarak ¨37.193.270,00 ye çıkartılması için 07/04/2017 tarihinde dava konusu olağanüstü genel kurul toplantısının gerçekleştiğini, müvekkilinin muhalefet ettiğini, 07/04/2017 tarihinde yapılan sermaye artışına dair olağanüstü genel kurul kararı üzerine, aynı gün saat 12:00’da şirket yönetim kurulunun toplandığını, yeni pay alma haklarının kullanım esaslarının belirlenmesi ve iştirak taahhütnamesi gündemi ile toplanan davalı şirket yönetim kurulunun müvekkilinin katılmışcasına oy birliği ile karar alındığını, oysa müvekkilinin daha önce yönetim kurulundan istifa ettiğini, buna rağmen müvekkilinin katılımı varmış ve imzalamış gibi karar alınıp ilan edilmesinin gerçeğe ve kanunun emredici hükümlerine aykırı olduğunu, bu nedenlerle 07/04/2017 tarihli olağanüstü genel kurul kararının yürütülmesinin geri bıraktırılması yönünde ihtiyati tedbir kararı verilmesini, 07/04/2017 tarihli yönetim kurulu kararının batıl ve geçersiz olduğunun tespitine, genel kurul kararının yokluğu ve butlanının tespiti veya iptaline, bu davanın Bakırköy … Asliye Ticaret Mahkemesi’nin ….esas sayılı dosyası ile birleştirilmesine, yargılama gideri ve vekalet ücretinin karşı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
SAVUNMA:
Davalılar vekili taraından mahkememize sunulan 28/06/2017 havale tarihli cevap dilekçesinde; müvekkilleri aleyhineaçılan fesih ve ortaklıktan çıkarılma davasında, dava dilekçelerinin muhtara tebliğ edilmesi nedeniyle süresi içinde cevap verilmesi mümkün olmadığını, davacı ile davalıların kardeş olduklarını, davalılar aleyhinde Bakırköy …. Asliye Ticaret Mahkemesinin …. Esas sayılı dosyası ile cezai şart alacağına ilişkin olarak dava açıldığını, bu davaların derdest olduğunu, davacı tarafın, TTK 531. Madde kapsamında şirketin tasfiyesine yönelik davalılar aleyhinde açmış olduğu davada …Yapı Üretim A.Ş. nin de hasım olarak gösterilmesi gerektiğini, davacı tarafın iş bu davada sadece ortaklıktan çıkarılma değil aynı zamanda şirketin de tasfiyesini talep ettiğini, davanın husumetten reddedilmesi gerektiğini, davanın hiçbir yasal dayanağı olmadığını, …sayılı TTK nın madde 531: ‘Haklı sebeplerin varlığında, sermayenin en az onda birini ve halka açık şirketlerde yirmide birini temsil eden payların sahipleri, şirketin merkezinin bulunduğu yerdeki asliye ticaret mahkemesinden şirketin feshine karar verilmesini isteyebileceğini, mahkemenin fesih yerine, davacı pay sahiplerine, paylarının karar tarihine en yakın tarihteki gerçek değerlerinin ödenip davacı pay sahiplerinin şirketten çıkarılmalarına veya duruma uygun düşen ve kabul edilebilir diğer bir çözüme karar verebileceğini, davalılar şirketin tasfiyesini veya şirketin zararına olduğundan dolayı davacının şirketten çıkarılmasını talep etmediğini, dava konusu olan şirketin tüm taşınmazları hâlihazırda şirket bünyesinde olduğunu şirket tarafından dava öncesi elden çıkarılan herhangi bir taşınmaz mal olmadığını, dava konusu şirkete ait olan taşınmazlar ile ilgili olarak davalı müvekkillerin şirketin, âli menfaatleri, ortakların, çalışanların ve müşterilerin menfaatleri gereği satma gayreti içinde olmadıklarını, davacının bu husustaki beyanlarının gerçek dışı olduğunu, davacı tarafın %33 oranındaki payı gereği davalıların toplamda %67 olan paylarını heba etmek, marka değeri olan şirketi ortadan kaldırmak için, şirketi ve taşınmazları satış amacı taşımalarının hayatın olağan akışına aykırı olduğunu, şirketin marka değerini düşüren, bankalara Bakırköy …. Noterliğinin 16/09/2016 tarih ve … sayılı ihtarı çekerek şirketin kredi borçlarından ve başkaca borçlarından artık sorumlu olmadığını yazılı olarak beyan eden, şirketin bankalar nezdindeki kredi limitini tamamen ortadan kaldıran, müşteriler ve bankalar nezdinde şirketin küçük düşürülmesine sebep olan davacının kendisi olduğunu, davanın açılmasına sebebiyet veren davacı olduğunu, davacının ortak ve yöneticisi olduğu İstanbul Ticaret Sicil Memurluğunda …. sicil numarasında kayıtlı ….Yapı Sanayi ve Ticaret A.Ş. adıyla yeni bir şirket kurduğunu, bu şirketin yönetim merkezinin İstanbul olduğunu ve …Yapı Üretim A.Ş. nin fabrika olarak faaliyet gösterdiği Adapazarı Organize Sanayi Bölgesinde, …A.Ş ye yaklaşık yüz metre mesafede, imalat için yer kiraladığını, bir kısım yetişmiş kalifiye …A.Ş. çalışanlarını bu şirkete kaydırdığını, …A.Ş.’ den, iş akitleri davacı tarafından son verilerek ….A.Ş. de işbaşı yaptırılan elemanlara yüklü miktarda kıdem ve ihbar tazminatı ödemesi yapıldığını, …Yapı Üretim A.Ş. halihazırda faaliyetine devam etmekte ve ödemelerini zamanında yaptığını, davalıların hem %67 oranında ortak ve hem de şirkette imza yetkisine haiz oldukları düşünüldüğünde şirkete kayyım atanmasının talep edilmesinin kabul edilebilir olmadığını, mahkemenin bu husustaki tedbir talebini reddetmesi ve ret gerekçelerinin yerinde olduğunu, davacının bu nedenlerle şirketi tasfiye edecek veya şirketten çıkarılmasını gerektirecek hiçbir haklı gerekçesinin olmadığını, şirketin kuruluşundan yönetim kurulundan istifa ettiği 03/10/2016 tarihine kadar …Yapı Üretim A.Ş. tamamen davacı tarafından yönetildiğini, davalı müvekkillerinin hiçbir şekilde müdahalede bulunmadığını, gerekli zamanlarda imza atmaktan da kaçınmadığını, davacı tarafından yapılan yatırımlara davalıların ses çıkarmadığını, şirketin büyümesine ve büyütülmesine de engel olmadıklarını, taraflar arasında var olduğu iddia edilen 07/09/2015 tarihli sözleşme ile ilgili olarak detaylı bir şekilde ve dayanakları ile Bakırköy… Asliye Ticaret Mahkemesi’nin …. esas sayılı dosyasına gerekli olan cevaplar verildiğini, bu nedenle bu davada, konu ile ilgili olarak delil olarak gösterilmiş olması sebebiyle cevap verilmediğini, şirketin 2015 yılı faaliyet raporuna bakıldığı zaman bilinen ¨3.820.836 zarar ettiğinin görüldüğünü, davacı tarafın dava açıldıktan sonra, şirketin yönetim kurulu üyeliğinden istifa etmiş ise de şirketin gelir ve gider durumu, alacak-borç durumu, kasası, banka kayıtları, alacaklı ve borçlu olduğu şirketlerin listesi müvekkillere tam olarak verilmediğini, basiretli tacir gibi hareket etmeyerek, taraflar arasında ihtilaflara ve davalara sebebiyet veren davacının kendisi olduğunu, davacı tarafın en son genel kurul toplantısından ve şirketin yönetim kurulundan istifa ettikten sonra banka kayıtları ve şifreleri ile bir kısım yerlere ödemeler yapıp davalılara bilgi vermediğini, sonuç olarak açılan davanın öncelikle husumetten reddine, bilahare yapılacak olan incelemeyle esastan reddine, masraf ve ücreti vekâletin davacı tarafa tahmiline karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı şirket vekili 01/03/2017 tarihli birleşen davaya cevap dilekçesinde özetle;Şirket yöneticilerinin eylemlerinden kaynaklı olarak TTK’nın 434. maddesi gereğince şirketin feshi ve tasfiyesinin istenilemeyeceğini, şirketin kötü yönetilmesi ve zarara uğratılmasına dair iddialarm yersiz olduğunu, aksine davacının kurmuş bulunduğu ….Yapı Sanayi ve Ticaret A.Ş. kanalıyla müvekkili şirketi zararlandırıcı bir takım faaliyetlerde bulunduğunu, müvekkili şirketin maddi durumunun iyi ve ticari faaliyetine devam etmekte olduğunu, mevcut varlıklarla şirket amacının gerçekleştirilmesinin mümkün olduğunu savunarak birleşen davamn reddine karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLER ve GEREKÇE :
Asıl ve Birleşen Davada; Dava, …sayılı TTK’nun 531. maddesi hükmü uyarınca davalı anonim şirketin haklı sebeplerle feshi istemine ilişkindir.
Tarafların aktif ve pasif dava ehliyetleri denetlenip uyuşmazlık konuları re’sen belirlenerek taraflarca gösterilen deliller toplanmış ve konunun incelenmesinde uzmanlık gerektiren yönler olduğundan bilirkişi incelemesi yaptırılmak suretiyle dava sonuçlandırılmıştır.
Bilirkişiler ….ve …. tarafından mahkememize sunulan 20/05/2018 havale tarihli bilirkişi raporunda özetle; Davadışı ….Yapı Sanayi ve Ticaret A.Ş. ana sözleşmesinin İstanbul Ticaret Siciline 04/12/2015 tarihinde …. sicil numarası ile tescil ve … ‘nin …. sayılı nüshasınm 314-315. sayfalarında ilam ile tüzel kişilik kazanmış ¨500.000,00 sermayeli bir Anonim Şirket olup, davacı, davadışı mezkur şirketi münferit imzası ile temsil ve ilzama yetkili yönetim kurulu başkanı olduğu, davadışı mezkur şirket istanbul ticaret odasında 29.mimarlık ve mühendislik meslek grubuna dahil olup, bina projelerine yönelik mühendislik ve danışmanlık faaliyetleri yürütmekte olduğu, davalı şirket ise istanbul ticaret odasına 46.İnşaat taahhüt meslek grubuna dahil olup, bina projelerine yönelik mühendislik ve danışmanlık faaliyetleri yürütmekte olduğu, davalı şirketin nace kodu (esas iştigal konusu) ile davadışı ….Yapı Sanayi ve Ticaret A.Ş’nin nace kodunun birbirleriyle örtüştüğü, dava konusu şirketin aile şirketi niteliğinde olduğu, 2003 yılından beri gelir getirici faaliyette bulunduğu, şirket ortaklarının aralarmda oluşan anlaşmazlıkları gidermek üzere 07/09/2015 tarihli bir sözleşme imzaladıkları, 07/09/2015 tarihli sözleşmenin uygulanmamış olması sebebiyle bu husustaki ihtilafların ortaklar ve şirket arasmda esas ve birleşen davaya sebebiyet verdiği, şirketin amacının gerçekleştirilmesi için konulan tamamı ödenmiş ¨23.000.000,00 tutarındaki esas sermayesinin 31/12/2015 tarihli bilançosunun aktifinde (21.782.318,72:23.000.000,00=) %94,71 oranında korunmakta olduğu, davacının şirketin feshini talep etme hakkı bulunmadığı, Türk Ticaret Kanununun 531. maddesi uyarınca haklı nedenlerin varlığı halinde anonim şirketin feshinin istenilebileceği, ancak fesih talebine konu olaylarm yargılama öncesi ve yargılama sırasında da mevcut olduğu, fesih ve tasfiyenin son çare olarak ele alınıp alınmayacağı hususu hukuki yorum gerektirmekle yüce mahkemenin takdirinde olduğu, davacı vekili 01/07/2017 harçlandırma tarihli birleşen dava dilekçesiyle 6…sayılı TTK’nm 531. maddesi uyarmca davalı şirketin haklı nedenlerle feshine veya müvekkilinin, pay bedellerinin karar tarihine en yakın tarihteki gerçek değerleri ödenmek suretiyle şirket ortaklığından çıkarılmasına karar verilmesini talep ettiği, 6103 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun Yürürlüğü ve Uygulama Şekli Hakkındaki Kanun’un (3). maddesi hükmüne göre, tarafların iradelerinden bağımsız olarak, kanunla düzenlenen hukuki ilişkilere, bunlar Türk Ticaret Kanunu’nun yürürlüğe girmesinden önce kurulmuş olsalar bile, Türk Ticaret Kanunu hükümleri uygulanacaktır. Bu doğrultuda…sayılı TTK’nm 531. maddesinin dava konusu olaya uygulanabilir olduğu, TTK.m.531 uyarmca haklı sebeplerin varlığı halinde şirket sermayesinin en az onda birini ve halka açık şirketlerde yirmide birini temsil eden pay sahiplerinin, haklı sebeplerin varlığı halinde şirketin feshine karar verilmesini isteyebileceği, mahkemece, fesih yerine, davacı pay sahiplerine, pay bedellerinin karar tarihine en yakm tarihteki gerçek değerlerinin ödenmesi suretiyle davacı pay sahiplerinin şirketten çıkarılmalarına veya duruma uygun düşen ve kabul edilebilir diğer bir çözüme de karar verebileceği, şirketler hukuku bakımından şirketin devamlılığının düzenleme uyarınca, ekonomik değer taşıyan şirketin feshi tutacak diğer çözüm yollarının hakimce değerlendirilmesi ¨23.000.000,00 sermayeli aile şirketi vasfındaki davalı şirketin ana sözleşmesinde yer alan faaliyet ve amaçlarını gerçekleştirmeye yarar özvarlığının 31/12/2013 tarihi itibariyle 25.180.997,04, 31.12.2014 tarihi itibariyle ¨25.603.155,61 ve 31/12/2015 tarih itibariyle ¨21.782.318,72 31/12/2016 tarihi itibariyle ¨21.078.601,65 olduğu, davalı şirketin ticari faaliyetlerine devam etmekte bulunduğu, 31/12/2016 itibariyle TTK.m.376 ve İİK.m.178-179 yönünden borca batık durumda bulunmadığı, aile şirketi vasfmdaki davalı şirketin halen elinde bulundurduğu malvarlıklanyla şirket anasözleşmesinde yer alan amaçları rahatlıkla gerçekleştirebilecek durumda olduğu, davacı ortağın ortaklıktan ayrılması halinde şirket anasözleşmesinde yapılacak değişiklikle şirketin amaçlarının değiştirilebileceği, esasen davacı ortağm da ortaklıktan çıkmayı isteyip sadece ödenecek pay bedeli hususunda davalı şirketin (kardeşleri olan) diğer (2) ortağı ile anlaşamadıkları olgusu gözetildiğinde şirketin, haklı nedenle feshi yerine karar tarihine en yakın tarihteki gerçek (rayiç) değerleri üzerinden düzenlenecek Mal Varlığı Bilançosuna göre hesaplanacak pay bedelinin davacıya ödenmesi suretiyle ortaklıktan çıkarılmasına karar verilmesinin somut olaya uygun olup olmayacağı hususu da hukuki yorum gerektirdiğinden takdirin Mahkemeye ait olduğunu bildirdikleri görülmüştür.
TTK m.531 çerçevesinde azınlığın açacağı fesih davasında ancak “haklı sebebin” veya “haklı sebeplerin” bulunması durumunda mahkeme tarafından feshe karar verilebilecektir. Dolayısıyla anonim ortaklığın bu maddede düzenlenmiş olan özel fesih nedeni “haklı sebep”tir. Esasen maddenin uygulanması bakımından tespiti gereken en önemli husus da, anonim ortaklığın feshini gerektirecek derecede öneme sahip sebep veya sebeplerin neler olabileceğidir.
TTK m.531’de anonim ortaklık bakımından fesih gerekçesi olabilecek “haklı sebep” konusunda herhangi bir tanım veya örnek gösterilmemiştir.
Anonim şirketler açısından azlığın haklı nedenle fesih davası,…sayılı TTK ile ilk olarak Türk Hukukunda normatif bir düzenlemeye kavuşmuştur. Anılan düzenleme, İsviçre Borçlar Kanunun 736. maddesinden iktibas edilmiştir.
Federal Mahkemenin bazı vakıları haklı sebep olarak benimsediğini görüyoruz. Bunlar: Şirketin sürekli kötü yönetimi,şirketin belirli bir ivme ile zarar etmesi ve bir süre sonra şirketin iflasın eşiğine gelecek olması,aile şirketlerinde, aile içi kavgaların veya bazı aile bireylerinin aileden dışlanması,şirketin uzun yıllar kâr etmemesi veya/ve kâr dağıtmaması (kronik kârsızlık),Yönetim Kulunun uzun yıllar huzur hakkı almaması,şirketin amacını yerine getiremez durumda olması ve/veya uzun süre de durumun böyle devam edeceğinin anlaşılması olarak sıralanabilir.
Haklı sebeple fesihte,ana öge ortaya çıkan sebebin ortaklığın yaşamasını imkânsız hale getirmesidir. Her davada, hukuki ve maddi olayların özelliği dikkate alınarak iddianın haklı sebep teşkil edip etmeyeceklerinin irdelenmesi gerekir. Şirketin devamlı olarak zarar etmesi, kuruluş ve gayesinin gerçekleşmesine imkân kalmaması, ortaklar arasındaki ciddi anlaşmazlıklar, ortağın bakiye sermaye borcunu ödemekte temerrüdü gibi hususlar haklı neden olarak kabul edilebilir. (Yüksek Yargıtay …’nci Hukuk Dairesi’nin 01/12/2015 gün ve …. esas,….. karar sayılı ilamı)
Anonim ortaklık çoğunluk prensibinin geçerli olduğu bir sermaye şirketidir (TTK m.124/2, 418). Bu itibarla pay sahiplerinin kendi aralarında söz konusu olabilecek fikir ayrılıkları veya ihtilaflar kural olarak feshe dayanak teşkil eden bir haklı sebep olamazlar. Bu çerçevede kolektif ve komandit ortaklıkların feshi veya kolektif veya komandit/komanditer ortakların ihracı bakımından haklı sebepleri sayan TTK m.245’in anonim ortaklarda kıyasen uygulanması da söz konusu olamaz. TTK m.328 uyarınca komandit ortaklıklara da uygulanan 245. madde uyarınca, haklı sebep “şirketin kuruluşuna yol açan fiili veya kişisel sebeplerin şirketin işletme konusunun elde edilmesini imkansız kılacak veya güçleştirecek şekilde
ortadan kalkmış olmasıdır”. Anonim ortaklıklar bakımından ise “kişisel sebepler” haklı sebep olarak nitelendirilemezler. Keza TTK m.245’de sayılan sebepler,ortakların kendi aralarındaki şahsî ilişkilerini ilgilendiren ve ortak sıfatından kaynaklanan yönetim hakkını dikkate alan nedenlerdir. Bu çerçevede TTK m.245’in anonim ortaklıkların feshinde kıyasen uygulanması mümkün değildir.
Anonim ortaklıklar bakımından “haklı sebep” olarak nitelendirilebilecek vakıaların, objektif olması ve pay sahibi kimliğinden (pay sahibinin şahsından) bağımsız olması gerekmektedir. Kısaca, davacı pay sahiplerinden şirketin devamı –objektif olarak- beklenemez bir hal aldığı bir durumda haklı sebeplerin mevcut olduğu kabul edilebilir. Ayrıca haklı sebebin gerçekleştiği hususunun kabulünde davacı pay sahipleri dışında kalan diğer menfaat sahiplerinin (şirket,diğer pay sahipleri, çalışanlar) haklarının da dikkate alınması gerekmektedir.Dolayısıyla haklı sebep ve bunun devamında fesih, ancak bu kimselerin menfaatlerinin haleldar edilmemesi kaydı ile ve son çare (ultima ratio) olarak kabul edilebilir.
Pay sahipleri arasındaki şahsi ilişkilerin ancak istisnai hallerde ve sadece aile şirketlerinde dikkate alınabileceği hususu, Yargıtay, doktrin ve İsviçre Federal Mahkeme içtihadında dile getirilmiştir.(Yüksek Yargıtay ….’nci Hukuk Dairesi’nin 02/06/2014 gün ve …. esas,…. karar sayılı ilamı) (Doç. Dr. …. ,Anonim Ortaklığın Haklı Sebeple Feshi Davası-TTK m. 531 Üzerine Düşünceler,(İÜHFM C. LXXIII, S. 1, s. 421-440, 2015)
,Erişim Tarihi,15/02/2017)
Somut olayda davacı,kardeş olan ortaklar arasında imzalanan protokolün uygulanmadığını,ayrıca diğer ortakların ret oyu nedeniyle müvekkilinin yönetim kurulu başkanlığının sona erdiğini,denetçi ve yönetim kurulunun ibrasından kötüniyetli olarak kaçınıldığını belirterek haklı sebeple davalı şirketin feshine karar verilmesini talep etmiş ise de,davacı tarafından ileri sürülen sebeplerin anonim şirketin feshi için haklı sebep oluşturmadığı,söz konusu iddiaların başka davaların konusunu oluşturduğu,ileri sürülen iddiaların objektif olmadığıve pay sahibi kimliğinden (pay sahibinin şahsından) bağımsız olmadığı,ortaklar arasındaki çekişmenin şirketin feshini gerektirebilecek nitelikte olmadığı sonucuna varılmıştır.
Belirtmek gerekir ki, haklı sebeple fesih davası sadece haklı sebeplerin varlığı bağlamında değerlendirilebilecek bir kurum olmayıp, haklı sebeplerin gerçekleştiği her durumda bu kurumun işletilmesi kabul edilmemektedir. Zira dava sonucunda şirketin feshi sonucunu doğurabilecek bir süreç başlama ihtimali bulunmakta ve bu sebeple de hakka bir takım sınırlamalar getirilmesi kaçınılmaz olmaktadır. Nitekim haklı sebeple fesih davası, doktrinde de belirtildiği üzere bir son çare niteliğindedir. Haklı sebebi yaratan durum başka herhangi bir şekilde ortadan kaldırılabilecekse davacının öncelikle bu yollara başvurması gerekecektir. Bu bağlamda eğer haklı sebebi oluşturan durum somut olayda olduğu gibi , protokole aykırılık sebebiyle açılacak bir dava ya da hükmen ibra davası açılması suretiyle sona erdirilebilecekse öncelikle bu yollara başvurulması gerekecektir. Dolayısıyla bir kişinin doğrudan TTK m. 531 kapsamında haklı sebeple fesih davası yoluna gitmesi mümkün değildir. Aksi halde Kanun’da yer alan diğer önlemler anlamsız hale gelirdi. Bu sebeple, başka bir şekilde ortadan kaldırılabilecek hukuka aykırılıkların haklı sebeple fesih davası ile düzeltilmesi istenemeyecektir. Somut olay bağlamında, davacı tarafından ileri sürülen hukuka aykırılıkların da gerek protokole aykırılık nedeniyle açılacak bir davada(kaldı ki bu davanın açıldığı anlaşılmaktadır), gerek hükmen ibra, gerek de şirketler topluluğuna ilişkin sağlanan koruma olanaklarına başvurularak giderilmesi mümkün olduğundan ve haklı sebeplerin varlığı davacı tarafından ispat edilemediğinden birleşen davanın reddine karar verilmesi gerekmiştir.
Asıl davada davacı vekili,anonim şirketin haklı sebeple feshi davasını diğer ortaklar aleyhine açtığı,davanın feshi talep edilen şirkete açılması gerekli ve yeterliyken ortaklar aleyhine de açıldığı,ortakların pasif husumetlerinin bulunmadığı anlaşıldığından asıl davanın pasif husumet yokluğundan reddine karar verilmesi gerektiği sonucuna varılarak aşağıdaki gibi hüküm fıkrası oluşturulmuştur.
HÜKÜM/Yukarıda açıklandığı üzere;
ASIL DAVADA;
1-Davanın pasif husumet yokluğu nedeniyle REDDİNE,
2-Alınması gerekli ¨35,90 karar ve ilam harcından peşin alınan ¨29,20 harcın mahsubu ile bakiye ¨6,70 harcın davalıdan alınarak hazineye İRAD KAYDINA,
3-Davacı tarafından yapılan yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına,
4-Davalılar kendilerini bir vekil ile temsil ettirdikleri anlaşıldığından karar tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT’ne göre hesap edilen ¨2.180,00 ücreti vekaletin davacıdan tahsili ile davalılara VERİLMESİNE,
5-Kararın kesinleşmesine kadar yapılan yargılama giderlerinin davacı tarafça peşin olarak yatırılan ¨903,30 yargılama gider avansından mahsubu ile bakiye kısmın karar kesinleştiğinde davacıya İADESİNE,
BİRLEŞEN DAVADA ;
1-Davacı tarafından haklı sebeplerin varlığı ispat edilemediğinden davanın REDDİNE,
2-Alınması gerekli ¨35,90 karar ve ilam harcından peşin alınan ¨31,40 harcın mahsubu ile bakiye ¨4,50 harcın davalıdan alınarak hazineye İRAD KAYDINA,
3-Davacı tarafından yapılan yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına,
4-Davalı kendisini bir vekil ile temsil ettirdiği anlaşıldığından karar tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT’ne göre hesap edilen ¨2.180,00 ücreti vekaletin davacıdan tahsili ile davalıya VERİLMESİNE,
5-Kararın kesinleşmesine kadar yapılan yargılama giderlerinin davacı tarafça peşin olarak yatırılan ¨165,00 yargılama gider avansından mahsubu ile bakiye kısmın karar kesinleştiğinde davacıya İADESİNE,
5235 sayılı Kanunun geçici 2’nci maddesine göre ,Bölge Adliye Mahkemeleri’nin kurulmasına ve 20 Temmuz 2016 tarihinde göreve başlamalarına dair kararların 07/11/2015 tarih ve 29525 sayılı Resmî Gazete’de ilan edildiği anlaşılmakla;6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 341 ilâ 360’ncı madde hükümleri uyarınca,mahkememize veya aynı sıfattaki başka bir mahkemeye verilecek dilekçe ile kararın tebliğinden itibaren iki hafta içerisinde veya istinaf dilekçesi kendisine tebliğ edilen taraf,başvuru hakkı bulunmasa veya başvuru süresini geçirmiş olsa bile, mahkememize veya aynı sıfattaki başka bir mahkemeye vereceği cevap dilekçesi ile iki hafta içerisinde İSTİNAF yolu açık olmak üzere asıl ve birleşen davada davacı vekili ile asıl ve birleşen davada davalılar vekili ve asıl davada davalı …’in yüzlerine karşı oy birliği ile verilen karar açıkça okunup,usulen anlatıldı.20/09/2018

BAŞKAN …

ÜYE …

ÜYE …

KATİP ….

☪e-imzalıdır.☪ ☪e-imzalıdır.☪ ☪e-imzalıdır.☪ ☪e-imzalıdır.☪