Emsal Mahkeme Kararı Bakırköy 3. Asliye Ticaret Mahkemesi 2016/911 E. 2018/343 K. 28.03.2018 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C. BAKIRKÖY 3. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2017/1131 Esas
KARAR NO : 2018/341

DAVA : Menfi Tespit (Abone Sözleşmesi)
DAVA TARİHİ : 06/12/2016
KARAR TARİHİ : 28/03/2018
K. YAZIM TARİHİ : 30/03/2018
Mahkememizde görülmekte olan Menfi Tespit (Abone Sözleşmesi) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekilinin 06/12/2016 tarihli Bakırköy … Asliye Hukuk Mahkemesi’nin … Esas sırasına kayıtlı dava dilekçesi ve duruşmadaki beyanlarında özetle; davalı kurum …A.Ş, sözde fatura alacağına istinaden Bakırköy …İcra Dairesinin … sayılı dosyası ile 8.608,30 TL Enerji Bedeli, 17.765,47 TL Gecikmiş Gün Faizi, 3.197,79 TL Faizin KDVsi olmak üzere toplam 29.571,56 TL için davacı hakkında ilamsız icra takibi başlattığını, davacı söz konusu takibe ilişkin ödeme emrini tebliğ aldıktan sonra, takip aleyhine yedi gün içerisinde icra müdürlüğüne yapması gereken itirazı sehven davalı kuruma yaptığını, bu nedenle hakkındaki takibin kesinleştiğini, davacının alacaklı kuruma hiçbir borcu olmadığı gibi icra takibine konu borcun da davacıya ait olmadığını, davacının dava konusu adreste kullanılmak üzere davalı kurumla herhangi bir abonelik başvurusu olmadığı gibi bu adrese ilişkin imzaladığı bir abonelik sözleşmesinin de bulunmadığını, davalı kurumun icra dosyasına, davacının imzasını havi bir sözleşme veya takibe konu fatura örneği ibraz etmediğini, davacının bugüne kadar davalı kurumdan söz konusu taşınmazda kullanılan enerji bedeline dayalı herhangi bir fatura ve sair tebligat da almadığını, davacının borçlu olduğu kabul edilse dahi BK’ nun l25 maddesine göre fatura konusu alacaklar 10 yıllık zamanaşımına tabi olduğunu, bu cihetle takip tarihinden geriye doğru gidildiğinde 06.11.2003, 26.08.2004 ve 05.01.2005 tarihli borçların hâlihazırda zamanaşımına uğradığını ve bu nedenle takibe konu edilemeyeceğini, davacının takip alacaklısı …A.Ş’ ne herhangi bir borcu bulunmadığını, takdir edilecek teminat karşılığında davacı hakkındaki icra takibinin iş bu dava sonuna kadar durdurulmasına, bu mümkün olmadığı takdirde icra veznesine yatacak paranın dava sonuçlanıncaya kadar davalı alacaklı kuruma ödenmemesi yönünde ihtiyati tedbir kararı verilmesini, davacının davalıya 29.571,56-TL borcu olmadığının tespitini, haksız ve kötüniyetli olarak yapılan icra takibi nedeniyle dosya alacağının %20 sinden az olmamak üzere takdir edilecek tazminatın davacıya ödenmesini, yargılama giderleri ile vekalet ücretinin davalıya yükletilmesini talep ve dava etmiştir.

Davalı vekili 12/01/2017 tarihli cevap dilekçesi ve duruşmadaki beyanlarında özetle; davacı abone olduğu davalı müvekkil kurumun … numaralı tesisatını kullandığını, davacı tarafından kullanmış … nolu tesisata ilişkin faturalar hesaplanarak davacıya tebliğ edildiğini, söz konusu fatura tebliğine ve tüm bildirimlere rağmen davacı tarafından ödenmediğini, bunun üzerine davacı hakkında başlatılan Bakırköy … İcra Müdürlüğü … Esas sayılı dosya ile takip başlatıldığını ve itiraza uğramaksızın kesinleştiğini, davalı kurum EPDK ve EPY hükümleri gereği kanun ve yönetmeliklere uygun davrandığını, celp edilecek davalı kayıtlarında görüleceği üzere davacının iddialarını afaki iddialar olduğunu, davalı şirketin alacağının borç döküm ekstreleri vs mevcut deliller ile sabit olduğunu, davacının haksız ve kötü niyetli davasının reddini savunmuş, yargılama giderleri ile ücreti vekâletin de davacıya yükletilmesini talep etmiştir.
Dava; İİK 72/3 maddesine dayalı menfi tespit talebine ilişkindir.
Her ne kadar Bakırköy … Asliye Hukuk Mahkemesince yapılan yargılama sonunda tesis olu- nan …Esas, … karar nolu 03/11/2017 tarihli ilamı ile ”taraflar arasındaki uyuşmazlığın ticari işletmeyi ilgilendirdiği, uyuşmazlığın ticari dava niteliği taşıdığı” ndan bahisle görevsizlik kararı verilmiş, tarafların yasal süre içindeki başvurusu üzerine dosya mahkememiz esasına kaydedilmiş ise de;
6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 4.maddesinde hangi işlerin ticari dava olarak nitelendirilecekleri belir- lendikten sonra anılan kanunun 5.maddesinde Ticaret Mahkemeleri’nin kuruluşu ve hangi mahkemelerin Ticaret Mahkemesi sıfatıyla bakacağı belirlendikten sonra Asliye Ticaret Mahkemesi ile Asliye ve diğer hukuk mahkemeleri arasındaki ilişkinin görev ilişkisi olduğu belirtilmiştir.
Ticari davaları, mutlak ticari davalar, nisbi ticari davalar, yalnızca bir ticari işletmeyle ilgili olmasına rağmen ticari nitelikte kabul edilen davalar olmak üzere üç grubta toplamak mümkündür.
Mutlak ticari davalar, tarafların tacir olup olmadığına ve işin bir ticari işletmeyi ilgilendirip ilgilendirmediğine bakılmaksızın ticari sayılan davalardır. Mutlak ticari davalar, 6102 sayılı TTK’nın 4/1. maddesinde bentler halinde sayılmıştır. Bunların yanında Kooperatifler Kanunu (m.99), İcra İflas Kanunu (m.154), Finansal Kiralama Kanunu (m.31), Ticari İşletme Rehni Kanunu (m.22) gibi bazı özel kanunlarda belirlenmiş ticari davalar da bulunmaktadır. Bu guruptaki davaların ticari dava sayılabilmesi için taraflarının tacir olması veya ticari işletmeleriyle ilgili olması gibi şartlar aranmaz. TTK’nın 4/1. bendinde sınırlı olarak sayılan davalar arasında yer alması veya özel kanunlarda ticari dava olarak nitelendirilmesi yeterlidir. Bu davalar kanun gereği ticari dava sayılan davalardır.
Nispi ticari davalar, her iki tarafın ticari işletmesiyle ilgili olması halinde ticari nitelikte sayılan davalardır. 6102 sayıl TTK’nın 4/1. maddesine göre, her iki tarafın ticari işletmesiyle ilgili hususlardan doğan ve iki tarafı da tacir olan hukuk davaları ticari dava sayılır. Bu hükme göre bir davanın ticari dava sayılabilmesi için, hem iki tarafın ticari işletmesini ilgilendirmesi, hem de iki tarafın tacir olması gereklidir. Bu şartlar birlikte bulunmadıkça, uyuşmazlık konusunun ticari iş niteliğinde olması veya ticari iş karinesi sebebiyle diğer taraf için de ticari iş sayılması davanın ticari dava olması için yeterli değildir. 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 19/2. maddesi uyarınca, taraflardan biri için ticari iş sayılan bir işin diğeri için de ticari iş sayılması, davanın niteliğini ticari hale getirmeyecektir. Zira; Türk Ticaret Kanunu, kanun gereği ticari dava sayılan davalar haricinde, ticari davayı ticari iş esasına göre değil, ticari işletme esasına göre belirlemiştir. Hal böyle olunca, işin ticari nitelikte olması davayı ticari dava haline getirmez.
Üçüncü grup ticari davalar, yalnızca bir tarafın ticari işletmesini ilgilendiren havale, vedia ve fikri haklara ilişkin davalardır. Yukarıda açıklandığı üzere bir davanın ticari dava sayılması için kural olarak ya mutlak ticari davalar arasında yer alması ya da her iki tarafın ticari işletmesiyle ilgili bulunması gerekirken havale, vedia ve fikri haklara ilişkin davaların ticari nitelikte sayılması için yalnızca bir yanın ticari işletmesiyle ilgili olması TTK’da yeterli görülmüştür.

Yargılamaya konu somut olaya gelince ; davacının tacir kaydının bulunmadığı, eldeki uyuşmazlığın da yukarıda tanımlanan “ticari dava ” nitelik arz etmediği , uyuşmazlığın çözümünde mahkememizin değil Bakırköy Asliye Hukuk Mahkemelerinin görevli olduğu, kamu düzeninden sayılan mahkemenin görevi hususunun HMK 114/1-c md de dava şartları arasında düzenlendiği , taraflarca ileri sürülmese bile yargılamanın her aşamasında mahkemece re’sen gözetilmesi gerektiği dikkate alınarak görevsizlik kararı verilmiş aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.

HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle;

1- Mahkememizin GÖREVSİZLİĞİNE, Bakırköy Asliye Hukuk Mahkemesi’nin görevli olduğuna,
2-6100 Sayılı HMK’nun 20. maddesi gereğince taraflardan birinin görevsizlik kararı hakkında yasal süre içinde kanun yoluna başvurmaması sonucu kararın kesinleşmesi halinde olumsuz görev uyuşmazlığı doğacağından, HMK 21 md gereğince yargı yerinin belirlenmesi için dosyanın İstanbul BAM ilgili Hukuk Dairesi’ne gönderilmesine,
3- Yargılama gideri ve harçların nihai karar ile birlikte değerlendirilmesine dair,

5235 sayılı Kanunun geçici 2’nci maddesine göre ,Bölge Adliye Mahkemeleri’nin kurulmasına ve 20 Temmuz 2016 tarihinde göreve başlamalarına dair kararların 07/11/2015 tarih ve 29525 sayılı Resmî Gazete’de ilan edildiği anlaşılmakla;6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 341 ilâ 360’ncı madde hükümleri uyarınca,mahkememize veya aynı sıfattaki başka bir mahkemeye verilecek dilekçe ile kararın tebliğinden itibaren iki hafta içerisinde veya istinaf dilekçesi kendisine tebliğ edilen taraf,başvuru hakkı bulunmasa veya başvuru süresini geçirmiş olsa bile, mahkememize veya aynı sıfattaki başka bir mahkemeye vereceği cevap dilekçesi ile iki hafta içerisinde istinaf yolu açık olmak üzere davacı vekili ile davalı vekilinin yüzüne karşı verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı. 28/03/2018

Katip …

Hakim …