Emsal Mahkeme Kararı Bakırköy 3. Asliye Ticaret Mahkemesi 2016/1133 E. 2018/237 K. 09.03.2018 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
BAKIRKÖY
3. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2016/1133 Esas
KARAR NO : 2018/237

DAVA : İtirazın İptali (Ticari Satımdan Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 22/12/2016
KARAR TARİHİ : 09/03/2018
K.YAZIM TARİHİ : 22/03/2018
Mahkememizde görülmekte olan İtirazın İptali (Ticari Satımdan Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekilinin dava dilekçesinde ve duruşmadaki beyanlarında özetle; müvekkilinin “… Mah. …. Cad.No:…D… ….-İstanbul adresinde ” ….Tekstil- … “ünvanı ile tekstil ticareti ile iştigal ettiğini, davalının ise “…. Mah…. sok.No:… …-İstanbul”adresinde ….TEKSTİL- … ünvanı ile konfeksiyon işi ile iştigal ettiğini, müvekkilinin davalıya avans vermek suretiyle muhtelif tekstil ürünleri dikimi yaptırdığını, yapılan işlere ilişkin müvekkilinin avans ödemesi yaptığını, müvekkilinin son olarak 09/09/2016 tarihinde davalıya …. Bankası …. Şubesi ….İban nolu hesabından …çek nolu 01/11/2016 keşide tarihli 15.400,00 TL bedelli avans çeki verdiğini, davalının bu çek bedeline (09/09/2016 tarihli çek tahsil bordrosu) karşılık davalı yaptığı işlere karşılık 09/09/2016 tarih ve …. seri nolu 6.848,40 TL tutarlı faturayı müvekkile tanzim ederek müvekkiline teslim ettiğini, ancak davalının başka ürünler de dikmesi gerekirken iş yerini kapattığını ve ürünleri dikmediğini, çek bedelini tahsil etmiş olmasına rağmen, dikim yapmadığı gibi fazladan tahsil etmiş olduğu tutarı da iade etmediğini, dolayısıyla müvekkilinin davalıya yapmış olduğu ödemelerden kaynaklanan 8.063,74 TL alacağının bulunduğunu, davalı hakkında Bakırköy … İcra Müdürlüğü’nün …. E. sayılı dosyası üzerinden takibe girişildiğini, takibe ve borca itiraz üzerine takibin durduğunu beyanla itirazın iptali ile takibin devamını, davalı tarafın % 20 oranından az olmamak üzere icra/ inkar tazminatı ile mahkumiyetini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili cevap dilekçesi ile duruşmadaki beyanlarında özetle; davacı tarafın dava dilekçesindeki iddialarının doğru olmadığını, müvekkiline havale yolu ile yapılan ödemelerin dava- cının müvekkiline karşı borcundan dolayı yapıldığını, mahkeme dosyasına sunulan faturalarla ilgisinin olmadığını, bu faturalardaki imzaların müvekkiline ait olmadığını, bu hususta imza incelemesi iste- diklerini,dava dilekçesinin 4. bendinde davacı tarafın “müvekkiline avans çeki verdiğini, müvekki- linin buna karşılık 09/09/2016 tarihli, …. seri nolu faturayı tanzim ettiğini ve davacıya teslim et- tiğini” ileri sürdüğünü, diğer faturalar gibi 09.09.2016 tarihli faturanın da müvekkil tarafından düzen- lenmediğini, işbu faturada yer alan imzanın da müvekkiline ait olmadığını, davacının ileri sürdüğü 09/09/2016 tarihli faturanın müvekkili tarafından düzenlenmediği gibi bahsi geçen …. Bankası …. Şubesi … IBAN numaralı hesaptan …çek nolu 01/11/2016 keşide tarihli 15.400,00TL bedelli avans çeki olarak verildiği ileri sürülen çekin de yine davacı tarafın müvekkile olan borcu karşılığı düzenlendiğini,takibin kötü niyetli olduğunu beyanla davanın reddini savunmuştur.
Dava,İİK 67 .md ne dayalı itirazın iptali, icra inkar/kötü niyet tazminatı talebine ilişkindir.
Celp olunan Bakırköy … İcra Müdürlüğü’nün …. Esas sayılı dosyasının tetkikin- de; davacı/ alacaklı tarafından davalı/ borçlu aleyhine avans olarak verilen 15.400,00 TL lık ödemeye ilişkin bakiye alacaktan kaynaklanan 8.063,74 TL asıl alacağın tahsili talebiyle 09/11/2016 tarihinde ilamsız takibe girişildiği, borçlunun 10/11/2016 tarihinde ödeme emrini tebellüğ ettiği, (süresi içinde) 15/11/2016 tarihinde borçluyu temsilen vekilinin ibraz ettiği dilekçe ile ” müvekkilinin alacaklı görü- nen şirkete her hangi bir borcunun bulunmadığı”nı beyanla takibe, borca, istenilen faize , faiz oranı- na, icra vekalet ücretine, harç ve masraflara açıkça itiraz ettiği, İİK 66 md gereğince İcra Müdür- lüğü’nce takibin durdurulmasına karar verildiği, itiraz dilekçesinin alacaklı tarafa tebliğ edilmediği, davacı vekilinin 22/12/2016 tarihinde -yasal süre içinde – itirazın iptali talepli iş bu davayı ikame ettiği anlaşılmıştır.
Her ne kadar iş bu dava Ticaret Mahkemesi olarak faaliyet gösteren mahkememizde ikame olunmuş ise de ;
6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 4.maddesinde hangi işlerin ticari dava olarak nitelendirilecekleri belirlen- dikten sonra anılan kanunun 5.maddesinde Ticaret Mahkemeleri’nin kuruluşu ve hangi mahkemelerin Ticaret Mahkemesi sıfatıyla bakacağı belirlendikten sonra Asliye Ticaret Mahkemesi ile Asliye ve diğer hukuk mahkemeleri arasındaki ilişkinin görev ilişkisi olduğu belirtilmiştir.
Ticari davaları, mutlak ticari davalar, nisbi ticari davalar, yalnızca bir ticari işletmeyle ilgili olmasına rağmen ticari nitelikte kabul edilen davalar olmak üzere üç grubta toplamak mümkündür.
Mutlak ticari davalar, tarafların tacir olup olmadığına ve işin bir ticari işletmeyi ilgilendirip ilgilendirmediğine bakılmaksızın ticari sayılan davalardır. Mutlak ticari davalar, 6102 sayılı TTK’nın 4/1. maddesinde bentler halinde sayılmıştır. Bunların yanında Kooperatifler Kanunu (m.99), İcra İflas Kanunu (m.154), Finansal Kiralama Kanunu (m.31), Ticari İşletme Rehni Kanunu (m.22) gibi bazı özel kanunlarda belirlenmiş ticari davalar da bulunmaktadır. Bu guruptaki davaların ticari dava sayılabilmesi için taraflarının tacir olması veya ticari işletmeleriyle ilgili olması gibi şartlar aranmaz. TTK’nın 4/1. bendinde sınırlı olarak sayılan davalar arasında yer alması veya özel kanunlarda ticari dava olarak nitelendirilmesi yeterlidir. Bu davalar kanun gereği ticari dava sayılan davalardır.
Nispi ticari davalar, her iki tarafın ticari işletmesiyle ilgili olması halinde ticari nitelikte sayılan davalardır. 6102 sayıl TTK’nın 4/1. maddesine göre, her iki tarafın ticari işletmesiyle ilgili hususlardan doğan ve iki tarafı da tacir olan hukuk davaları ticari dava sayılır. Bu hükme göre bir davanın ticari dava sayılabilmesi için, hem iki tarafın ticari işletmesini ilgilendirmesi, hem de iki tarafın tacir olması gereklidir. Bu şartlar birlikte bulunmadıkça, uyuşmazlık konusunun ticari iş niteliğinde olması veya ticari iş karinesi sebebiyle diğer taraf için de ticari iş sayılması davanın ticari dava olması için yeterli değildir. 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 19/2. maddesi uyarınca, taraflardan biri için ticari iş sayılan bir işin diğeri için de ticari iş sayılması, davanın niteliğini ticari hale getirmeyecektir. Zira; Türk Ticaret Kanunu, kanun gereği ticari dava sayılan davalar haricinde, ticari davayı ticari iş esasına göre değil, ticari işletme esasına göre belirlemiştir. Hal böyle olunca, işin ticari nitelikte olması davayı ticari dava haline getirmez.
Üçüncü grup ticari davalar, yalnızca bir tarafın ticari işletmesini ilgilendiren havale, vedia ve fikri haklara ilişkin davalardır. Yukarıda açıklandığı üzere bir davanın ticari dava sayılması için kural olarak ya mutlak ticari davalar arasında yer alması ya da her iki tarafın ticari işletmesiyle ilgili bulunması gerekirken havale, vedia ve fikri haklara ilişkin davaların ticari nitelikte sayılması için yalnızca bir yanın ticari işletmesiyle ilgili olması TTK’da yeterli görülmüştür.
Somut olaya gelince ;uyuşmazlığın taraflar arasındaki fason dikim işinden kaynaklandığı, davacının , söz konusu dikim işinin yapılmadığından bahisle davalıya verdiği avansın iadesi istemiyle davalı aleyhine icra takibine giriştiği, davalı/borçlunun takibe vaki itirazı üzerine itirazın iptali istemli iş bu davanın ikame edildiği, ancak davalının ticaret sicilinin celbi hususunda -adresi itibariyle yetkili- İstanbul Ticaret sicili Müdürlüğü’ne yazılan müzekkereye “kaydının bulunmadığı” yönünde cevap verildiği, vergi dairesince “davalının işletme hesabı esasına göre defter tuttuğu, yazı ekindeki bilgi ve belgelerin 213 sayılı VUK 5. Md gereğince vergi mahremiyeti kapsamında olduğu”nun bildirildiği, davalı tarafın tacir olmadığı olduğu, eldeki uyuşmazlığın da yukarıda tanımlanan “ticari dava ” nitelik arz etmediği , uyuşmazlığın çözümünde mahkememizin değil Bakırköy Asliye Hukuk Mahkemele- rinin görevli olduğu, kamu düzeninden sayılan mahkemenin görevi hususunun HMK 114/1-c md de dava şartları arasında düzenlendiği , taraflarca ileri sürülmese bile yargılamanın her aşamasında mah- kemece re’sen gözetilmesi gerektiği anlaşılmakla mahkememizin görevsizliğine karar verilmiş, aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.

HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle;

1- Mahkememizin GÖREVSİZLİĞİNE, Bakırköy Asliye Hukuk Mahkemesi’nin görevli olduğuna,
2-6100 Sayılı HMK’nun 20. maddesi gereğince taraflardan birinin görevsizlik kararı süresi içinde kanun yoluna başvurulmayarak kesinleşmiş ise kararın kesinleştiği tarihten, kanun yoluna başvurulmuşsa bu başvurunun reddi kararının tebliğ tarihinden itibaren 2 hafta içerisinde mahke- memize başvurarak dava dosyasının görevli mahkemeye gönderilmesini talep etmeleri gerektiğinin, aksi taktirde mahkememizce davanın açılmamış sayılmasına karar verileceğinin ihtarına,
3-HMK’nun 20 maddesi uyarınca kararın kesinleşmesini müteakip yasal iki haftalık sürede talepte bulunulduğunda dosyanın görevli Bakırköy Asliye Hukuk Mahkemesi’ne tevzi edilmek üzere Bakırköy Hukuk Mahkemeleri Tevzi Müdürlüğü’ne gönderilmesine,
4-Mahkememizce verilen görevsizlik kararının kesinleşmesinden sonra dava yetkili ve görevli mahkemede devam edilmemesi ve talep halinde yargılama giderlerinin değerlendirilerek HMK’ nun 331/2. maddesi gereğince bir karar verileceğinin ihtarına,
5- Yargılama gideri ve harçların nihai karar ile birlikte değerlendirilmesine dair,

5235 sayılı Kanunun geçici 2’nci maddesine göre, Bölge Adliye Mahkemeleri’nin kurulmasına ve 20 Temmuz 2016 tarihinde göreve başlamalarına dair kararların 07/11/2015 tarih ve 29525 sayılı Resmî Gazete’de ilan edildiği anlaşılmakla;6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 341 ilâ 360’ncı madde hükümleri uyarınca,mahkememize veya aynı sıfattaki başka bir mahkemeye verilecek dilekçe ile kararın tebliğinden itibaren iki hafta içerisinde veya istinaf dilekçesi kendisine tebliğ edilen taraf,başvuru hakkı bulunmasa veya başvuru süresini geçirmiş olsa bile, mahkememize veya aynı sıfattaki başka bir mahkemeye vereceği cevap dilekçesi ile iki hafta içerisinde İSTİNAF yolu açık olmak üzere davacı vekilinin yüzüne karşı, davalı tarafın yokluğunda verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı. 09/03/2018

Katip …

Hakim …