Emsal Mahkeme Kararı Bakırköy 3. Asliye Ticaret Mahkemesi 2016/1097 E. 2019/819 K. 05.09.2019 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

BAKIRKÖY (3) NO’LU ASLİYE TİCARET
MAHKEMESİ KARARIDIR

ESAS NO : 2016/1097
KARAR NO : 2019/819

DAVA : İtirazın İptali (Ticari Satımdan Kaynaklanan)
BİRLEŞEN DAVADA DAVA TARİHİ : 12/12/2016
KARAR TARİHİ : 05/09/2019
GEREKÇELİ KARARIN
YAZILDIĞI TARİH : 18/09/2019

Mahkememizde görülmekte olan İtirazın İptali (Ticari Satımdan Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
İDDİA:
ASIL DAVADA
Davacı vekili tarafından mahkememize sunulan 12/12/2016 harçlandırma tarihli dava dilekçesinde özetle; Müvekkili şirketin yün, pamuk, ipek, deri, suni deri ve sentetik elyaf ve benzeri maddelerden mamul tekstil ürünlerinin alımı satımı imalatı ithalatı ve ihracatını yaptığını, bu kapsamda davalı şirket ile aralarında ticari ilişkiden kaynaklanan 212.447,31 Euro alacağı bulunduğunu, müvekkili şirketin, aralarındaki ticari ilişkiden kaynaklı tüm edimlerini eksiksiz ve zamanında yerine getirdiği halde davalı/borçlu şirketin tüm sözlü taleplere rağmen müvekkili şirkete olan borcunu ödemediğini, bunun üzerine müvekkili şirketin, davalı borçluya Bakırköy …. Noterliği vasıtasıyla çekmiş olduğu 28/06/2016 tarihli …. yevmiye nolu ihtarname ile “ihtarnamenin tebliğinden itibaren 3 gün içinde borcunu ödemesini” ihtar ettiğini, ancak davalı borçlunun tüm taleplere rağmen müvekkili şirkete olan borcunu ödemediği gibi hakkında Bakırköy …. İcra Müdürlüğü’nün …. Esas sayılı dosyası üzerinden açılan icra takibine de haksız ve dayanaksız bir şekilde itiraz ettiğini, davalı şirketin, faturadan kaynaklanan alacağını ödememiş olması gerekçesiyle Bakırköy … Noterliği’nin 28/06/2016 tarih ve … yevmiye numaralı ihtarnamesinin gönderildiğini ve anılan ihtarnamenin 30/06/2016 tarihinde muhatap davalının aynı konutta oturan kızına tebliğ edildiğini, ihtarın davalı tarafa tebliği edilmiş olmasına rağmen borcun ödenmemiş olması gerekçesiyle icra takibine geçilmek zorunda kalındığını, icra takibi ile talep edilen işlemiş faize ilişkin faiz döneminin ve faiz oranının kanuna uygun olduğunu, davalı tarafın, hakkında icra takibi yapılmasına sebebiyet verdiğini halen daha müvekkili şirkete ödeme yapmadığını belirterek, arz ve izah edilen nedenlerle ve re’sen gözetilecek hususlar doğrultusunda, müvekkili tarafça fazlaya ilişkin her türlü hak ve alacaklarına ilişkin dava ve talep haklarının saklı kalması kaydı ile müvekkili tarafça Bakırköy … İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı dosyası ile başlatılmış takibe davalı tarafından yapılan haksız ve kötü niyetli itirazın iptali ile müvekkili adına başlatılan icra takibinin devamını, davalı tarafın haksız ve kötü niyetli itirazının varlığı nedeniyle alacağın %20’ından aşağı olmamak üzere belirlenecek icra inkar tazminatı ödemesini, avukatlık ücreti ile tüm yargılama masraflarının davalı şirket üzerine bırakılmasına karar verilmesini talep etmiştir.
ASIL DAVADA SAVUNMA;
Davalı vekilinin 20/01/2017 havale tarihli cevap ve karşı dava dilekçesinde özetle; Mahkemeye açılan bu davanın yine aynı mahkemede açılan… Esas sayılı diğer dava ile tarafları, konusu ve sebeplerinin aynı olması nedeniyle HMK 166/1 maddesi uyarınca aralarında bağlantı bulunduğunu, bu nedenle Mahkemenin … Esas sayılı davasının bu dava dosyası ile birleştirilmesini talep ettiklerini, müvekkili …. ‘ın, … Giyim ve Dış Ticaret ünvanlı olarak İtalya’da bulunan … (Marka adı … olan) firmasının mümessilliğini yaptığını, müvekkilinin, dış giyim ürünleri imalatını yapan davacı … Tekstil San. Ve Tic. AŞ. ile dış giyim ürünlerinin pazarlamasını yapmak ve bunların İtalya’ya ihracı konusunda anlaştığını, anlaşma gereği müvekkilinin 47.091,30 EURO bedelli 15/03/2016 vadeli teminat bonosunu davacı … A.Ş.’ne teslim ettiğini, ancak davacı … AŞ’nin, ürünleri taahhüt edilen tarihlerde teslim etmediği gibi ürünleri sipariş şartlarına uygun olarak da üretmediğini, üretilen ürünlerin ayıplı/hatalı/eksik olması ve zamanında teslim edilmemiş olması ve yurt dışına ihraç edilecek özellikleri taşımaması nedeniyle davacı …. AŞ.’den bunların düzeltilmesi istendiğinde müvekkilinin karşısında bunları düzeltecek muhatap bulamadığından bu hatalı ürünlerin başka firmalarda tadilattan geçirildiğini, eksiklerin tamamlattırıldığını, ütü ve paketlenmesinin yeniden müvekkilce yaptırıldığını, bu işlemler için müvekkili firmanın ¨ 84.945,26 harcama yapmak zorunda kaldığını, davacı … AŞ’nin ürünleri taahhüt edilen tarihlerde teslim etmemesi, sipariş şartlarına uygun olarak üretmemesi, ürünleri ayıplı/hatalı/eksik üretmiş olması nedenleriyle İtalya’daki … firması tarafından müvekkili firmaya yapılan ödemelerde bu ürünlerin bedelleri üzerinden belli bir oranda kesinti yapıldığını, bu nedenle müvekkili firmaya yapılan ödemelerden 172.344,76 Euro kesinti yapıldığını, … AŞ’nin gününden önce üretim bedellerini müvekkili firmadan talep etmesi nedeniyle müvekkili firmanın, ihracat alacağı için faktoıing işlemi yapmak ve 4.720,00 Euro faktoring komisyon masrafını ödemek zorunda kaldığını, müvekkili firmanın davacı … AŞ ile olan anlaşması gereği gerçekleştirdiği ihracat bedeli üzerinden KDV dahil ¨107.234,80 komisyon ücreti alacağının tahakkuk ettiğini, bu nedenlerle davacı … AŞ’nin müvekkili firmadan alacaklı değil aksine müvekkili firmaya borçlu bulunduğunu, müvekkili firmanın toplam harcamalarına, Reklamasyon kesintisine, Faktoring komisyon masraflarına dayanan 31/05/2016 tarihli mayıs 2016 dönemine ait 7 adet faturayı davacı … AŞ’ne sunduğunu, davacı firmanın da bu faturalar için 15/06/2016 tarihli “BA-BS MUTABAKATI” yazısı ile mutabakatını belirtmiş iken 27 Haziran 2016 tarihinde Bakırköy … Noterliğinin …. yevmiye no.lu ihtarı ile bu faturaları iade ettiğini, davacı firmanın 28 Haziran 2016 tarihli …. yevmiye no.lu Bakırköy …. . Noterliğinin ihtarı ile “Kendisi ile müvekkili firma arasında kurulmuş ticari ilişkiden kaynaklandığını ileri sürdüğü” ¨ 1.321,79 ve ayrıca 212.447,31 Euro alacaklı olduğunun belirttiğini, müvekkili firmanın Bakırköy …. Noterliğinin 10/10/2016 T. …. yev. nolu ihtarnamesi ile davacı firmaya cevabi ihtarda bulunduğunu, davacı firmanın, müvekkili firmanın ihtarla iadesini istemiş olduğu teminat bonosuna ilişkin olarak hiçbir ihtarında bu bono ile ilgili herhangi bir açıklamada bulunmadığını, müvekkili firmanın bu ihtarını 12/10/2016 tarihinde tebellüğ eden davacı firmanın Bakırköy ….. Noterliğinin 18 Ekim 2016 T. ve …. yev. no.lu ihtarı ile işbu fatura asıllarını da müvekkili firmaya iade ettiğini ve yine aynı alacak iddiasında bulunduğunu, davacı firmanın 01/11/2016 tarihinde ihtarla iddia etmiş olduğu alacağına ilişkin olarak Bakırköy … ve …. . İcra Müdürlüklerinin … Esas sayılı dosyaları ile müvekkili firma aleyhine ilamsız icra takiplerinde bulunduğunu, işbu takiplere karşı haklı olarak itiraz edildiğini, davacı … AŞ’nin 15/03/2016 vade tarihli 47.091,30 Euro miktarlı olan ve kendisinde teminat olarak duran bedelsiz bonoyu …. içinde yer alan dava dışı …Kumaşçılık AŞ.’ye, onun da dava dışı … Factoring AŞ.’ye muvazaalı ciro yolu ile devir ettiğini, dava dışı … Factoring AŞ.nin de bile bile müvekkili firmanın zararına hareket ederek 20/10/2016 tarihinde müvekkili firma aleyhine İstanbul … İcra Müdürlüğü’nün …Esas sayılı icra takip dosyası ile tahsili yoluna gittiğini, bu takibe karşı İstanbul … İcra Hakimliğinde …. Esas sayı ile şikayet ve itiraz davası açıldığını ve ayrıca menfi tespit ve senet iptali davasının da açılacağını, sonuç itibariyle alacaklı görünen … AŞ.’ye müvekkilinin ve firmasının herhangi bir borcunun bulunmadığını, müvekkili firmaya ait muhasebe kayıtlarına göre davacı … AŞ.’den ¨ 39.387,20 + 13,000 Euro alacaklı olduğunu ayrıca davacı firmadan 15/03/2016 vade tarihli 47.091,30 Euro miktarlı olan ve nezdinde teminat olarak duran müvekkiline ait bedelsiz bonoyu muvazaalı cirolar yolu ile devralan dava dışı … Factoring AŞ.’nin bu bono nedeniyle müvekkili aleyhine İstanbul …. İcra Müdürlüğünde …Esas sayı ile başlattığı takibe karşı yapılmış olan itiraz ve şikayet davaları ile açılacak menfi tespit ve senet iptali davalarının henüz sonuçlanmamış olması ve bunların sonucuna göre müvekkilinin alacaklılık durumu değişken olacağından müvekkili tarafça fazlaya ilişkin haklarının saklı kalması kaydıyla karşı dava yolu ile şimdilik ¨ 1.000,00’lik alacak talebinde bulunduklarını, belirterek, açıklanan nedenlerle haksız ve yersiz davanın reddini, haksız icra takibi nedeniyle %20 miktar tazminata hükmedilmesini, yargılama giderleri ve avukatlık ücretinin davacıya yükletilmesini, müvekkili tarafça fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla şimdilik ¨ 1.000,00 alacağın avans faizi ile birlikte karşı davalıdan tahsilini, yargılama giderleri ve avukatlık ücretinin karşı davalıya yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
KARŞI DAVAYA CEVAP;
Davacı vekilinin 08/02/2017 tarihli karşı davaya cevap dilekçesinde özetle; Davalı/karşı davacı tarafından davaya cevap dilekçesinde ileri sürülen karşı davasına ilişkin olarak müvekkili tarafça 06/02/2017 havale tarihli dilekçeleriyle cevap süre uzatım talebinde bulunulmuş olduğundan öncelikle, davalı/karşı davacının karşı dava dilekçesine ilişkin usul ve esasa yönelik tüm itirazlarını ve beyanda bulunma haklarının saklı olduğunu belirterek yasal süresi içerisinde karşı davaya ilişkin de müvekkili tarafça cevap verileceğini ifade etmek istediklerini, mahkemeden davalı tarafın davaya cevap dilekçesinin yasal süresinde sunulup sunulmadığının re’sen tespitini talep ettiklerini eğer davalı tarafın davaya cevap dilekçesi normal süresi içinde mahkeme dosyasına sunulmamış ise davalı tarafın tüm beyanlarının HMK 128. madde kapsamında inkar kapsamında değerlendirilmesini, inkarı aşan beyanlara ise itibar edilmemesini talep ederek böyle bir durumda davalı tarafın savunmayı genişletmesine de müvekkili tarafça muvafakatlerinin olmayacağını ifade etmek istediklerini, davalı/borçlunun, davaya konu icra takibine ilişkin borca ve faize dair yapmış olduğu itirazların haksız ve mesnetsiz olduğunu, davalı/borçlunun bu yöndeki itirazlarının reddine karar verilmesi gerektiğini, ticari defter ve kayıtlar ile sabit olduğu üzere davalı firmanın davaya konu icra takibine konu alacak rakamı tutarında müvekkili firmaya borçlu bulunduğunu, bu hususun mahkeme nezdinde yapılacak olan bilirkişi incelemesi ile de tevsik edileceğini, davalı firmanın hangi sözleşmeye istinaden müvekkili firmaya ¨ 107.234,80 komisyon faturası kestiğini davalı firmaya sormak istediklerini, davalı tarafın ürünlerde iddia ettiği eksiklikleri başkaca firmalara yaptırmasının müvekkili firma tarafından kabul edilemeyeceğinin, müvekkili firma yetkilileri tarafından e-mail yolu ile davalı firmaya bildirilmiş olduğunu, reklamasyon ile ilgili olarak müvekkili firma ile davalı firma arasında herhangi bir anlaşma bulunmadığını ayrıca bu yönde bir anlaşma olsa dahi davalı tarafın iddia ettiği reklamasyonların müvekkili firmaya ait olup olmadığının bilinebilecek bir husus olmadığını, davalı firmanın, kestiğini iddia ettiği komisyon oranını ve reklamasyonu konfirme edecek herhangi bir sözleşme dahi sunamadığını, ayrıca davalı tarafın iddialarını asla kabul anlamına gelmemek kaydıyla her ne kadar davalı firma, mahkeme dosyasına sunmuş olduğu cevap dilekçesinde, “davacı şirketten ¨ 39.397,20 + 13.000 EURO alacaklı bulunmaktadır” şeklinde iddia ve beyanda bulunmakta ise de eğer ki davalı tarafın bu yönde bir hak ve/veya alacak talebi var ise neden bu zamana kadar olan süreç içerisinde konuya ilişkin hukuki bir girişimde ve/veya yazılı ve/veya sözlü herhangi bir bildirimde dahi bulunmadığını davalı tarafa sormak istediklerini, yani davalı firmanın bu yöndeki soyut iddialarının, ilk defa ve sadece iş bu dava sürecinde ileri sürülmüş olmasının, davalı firmanın iyi niyetli olmadığının ve müvekkili firmanın haklı alacağını sürüncemede bırakmaya yönelik olduğunun en açık kanıtı niteliğinde olduğunu, ayrıca davaya konu takipte, işlemiş faiz ve takip tarihinden sonra işletilmesi yönünde talep edilen faiz oranının da usul ve yasaya uygun olup, aksi yöndeki davalı taraf iddialarının da mesnetsiz olduğunu, bu nedenlerle, müvekkili firmanın ticari defter ve kayıtları ile sabit alacağına ilişkin aksi yönde, soyut iddialar paralelinde beyanda bulunan davalı tarafın bu yöndeki mesnetsiz iddialarının dikkate alınmamasını talep etiklerini, belirterek, arz ve izah edilen nedenlerle, davalı/borçlunun haksız ve mesnetsiz beyanlarına itibar edilmeyip, huzurdaki haklı davalarının kabulünü, davalı/borçlunun Bakırköy …. İcra Müdürlüğü’nün …. Esas sayılı dosyasına yapmış olduğu itirazının iptalini ve takibin takip talebindeki şartlarla aynen devamına, davalı/borçlu aleyhine %20’den az olmamak kaydıyla icra inkar tazminatına hükmedilmesini, yargılama giderleri ile vekalet ücretinin davalı/borçluya yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
BİRLEŞEN DAVADA;
Davacı vekili tarafından mahkememize sunulan 12/12/2016 harçlandırma tarihli dava dilekçesinde özetle;müvekkilinin yün, pamuk, ipek, deri, suni deri, sentetik elyaf vb tekstil ürünlerinin alım- satımı, ithal ve ihracı ile iştigal ettiğini, davalıdan tekstil ürünleri alım satımı nedeniyle ¨ 1.367,42 alacaklı olduğunu, tebliğ olunan ihtarnameye rağmen bu alacağın ödenmemesi üzerine davalı borçlu hakkında Bakırköy …. . İcra Müdürlüğü’nün …. Esas sayılı dosyası üzerinden takip başlatıldığını, müvekkili şirketin aralarındaki ticari ilişkiden kaynaklı tüm edimlerini eksiksiz ve zamanında yerine getirdiği halde , davalı /borçlu tüm sözlü taleplere rağmen müvekkili şirkete olan borcunu ödemediğini, bunun üzerine müvekkili şirketin , davalı borçluya ihtarname gönderildiğini, ancak davalı borçlunun söz konusu tüm taleplere rağmen müvekkili şirkete olan borcunu ödemediği gibi hakkında Bakırköy …. İcra Müdürlüğü’nün …. Esas sayılı dosyası üzerinden açılan icra takibine de haksız ve dayanaksız itiraz ettiğini, davalının faturadan kaynaklı alacağını ödemediğini bu nedenlerle haksız ve kötü niyetli itirazın iptali ile müvekkili adına başlatılan icra takibinin devamını, davalı yanın haksız ve kötü niyetli itirazının varlığı nedeniyle alacağın %20’den aşağı olmamak üzere belirlenecek icra inkar tazminatı ödemesini, avukatlık ücreti ile tüm yargılama masraflarının davalı borçlu şirket üzerine bırakılmasını talep etmiştir.
BİRLEŞEN DAVADA SAVUNMA;
Davalı vekillerinin cevap dilekçesi ve duruşmadaki beyanlarında özetle; müvek- kili şirketin İtalya’da bulunan … ( Marka adı … olan ) firmanın mümessilliğini yaptığını, davacı şirket ile dış giyim ürünlerinin pazarlanması ve ihracı hususunda anlaşıldığını, anlaşma gereğince davacının İtalyan firmasının belirledikleri özelliklerine uygun imalat yapacağının, imalatı yapılan ürünlerin İtalya’daki firma tarafından kabulü ve onayından sonra imalatına ilişkin bedelin ödeneceğinin, müvekkili tarafından davacıya teminat bonosunun verileceğinin” kararlaştırıldığını ve 47.091,30 Euro bedelli 15/03/2016 vadeli, teminat bonosunun verildiğini, ancak davacı tarafın sözleşmeden kaynaklanan edimlerini sözleşmeye uygun şekilde yerine getirmediğini, takip konusu alacağın doğmadığını, icra takibine vaki itirazın haklı ve yerinde olduğunu beyanla davanın reddini savunmuş, eldeki davanın Mahkememizin …. Esas sayılı dosyası ile birleştirilmesini istemiştir.
DELİLLER ve GEREKÇE:
Asıl davada,dava,eser sözleşmesinden kaynaklanan alacağının tahsili için davalı aleyhine giriştiği icra takibine vâki itirazın İİK’nun 67.maddesi gereğince iptali ile takibin devamına ve icra inkâr tazminatı istemine ilişkindir.
Karşı davada;dava,tazminat istemine ilişkindir.
Birleşen davada,
dava,eser sözleşmesinden kaynaklanan alacağının tahsili için davalı aleyhine giriştiği icra takibine vâki itirazın İİK’nun 67.maddesi gereğince iptali ile takibin devamına ve icra inkâr tazminatı istemine ilişkindir.
Tarafların aktif ve pasif dava ehliyetleri denetlenip uyuşmazlık konuları re’sen belirlenerek taraflarca gösterilen deliller toplanmış ve konunun incelenmesinde uzmanlık gerektiren yönler olduğundan bilirkişi incelemesi yaptırılmak suretiyle dava sonuçlandırılmıştır.
Taraflar tacir olup delil olarak ticari defterlere dayanıldığından TTK’nun 83 ilâ 85 ve HMK’nun 222 nci maddeleri uyarınca tarafların ticari defter ve belgeleri üzerinde bilirkişi incelemesi yaptırılmış,
Bilirkişi …. ve … tarafından mahkememize sunulan 10/10/2018 havale tarihli bilirkişiraporunda özetle: Dava konusunun, davacının, davalı ile olan ticari ilişki dolayısıyla oluşan fatura alacağının tahsili amacıyla yürüttüğü takibe yapılan itirazın iptali talebinden ibaret olduğunu, davacının 2015 yılı ticari defterlerinin lehine delil niteliğinin bulunduğu, 2016 yılı ticari defterlerinden Yevmiye Defteri ve Defteri Kebir açısından lehine delil bulunduğunu ancak Envanter defteri ibraz edilmediğinden lehine delil konusunda değerlendirme yapılamadığını, davacının dosyaya sunmuş olduğu cari hesap ekstresine göre; takip tarihi (02/11/2016) itibariyle davacının davalıdan 212.447,31 Euro alacağının bulunduğunu, davalının 2015 ve 2016 yıllan ticari defterlerinin lehine delil niteliğinin bulunduğunu, davalının ticari defterlerine göre; takip tarihi (02/11/2016) itibariyle davalının davacıya ¨39.387,20 borcunun bulunduğunu, takibe konu alacağın tespit edilebilmesi için davacının cari hesabını teyid eder nitelikte ticari defterlerindeki muavin dökümü davacı tarafından talep edilmesine karşın ibraz edilmediğini bu nedenlede takip tarihi itibariyle davacının ticari defterlerindeki alacak tutarının tespit edilemediğini, evrakların ikmali neticesinde nihai kararın verileceğini bildirmişlerdir.
Bilirkişi ….ve …. tarafından mahkememize sunulan 16/01/2019 havale tarihli bilirkişi ek raporunda özetle: Kök raporlarından sonrası kendilerine sunulan cari hesap ekstresi ve ticari defterler incelendiğinde, davacı ve davalı taraf arasındaki cari hesap farklılığının ¨709.986,66 olduğunu, bu farklılıklara neden olan davalının davacıya düzenlemiş olduğu ¨ 738.811,80 tutarlı yansıtma faturalarının yapılan teknik inceleme çerçevesinde davalının davacıya düzenlemiş olduğu bu faturalar toplamının ¨ 84.945,26 tutarının davacı alacağından (TCMB Euro kuru karşılığı 25.730,07 Euro) tenzili gerekeceğini, diğer bir farkın ise davacının davalıya düzenlemiş olduğu faturaların davalı ticari defterlerinde kayıtlı olup davacı ticari defterlerinde kayıtlı olmamasından kaynaklı olduğunu, farka konu 2 adet toplamda 9.169,84 Euro tutarlı faturaların davacı alacağına eklenmesinin gerekeceği bu itibarla takip tarihi itibari ile davacının davalıdan 195.887,08 Euro alacaklı olduğunu, sonuç olarak kök raporlarından sonra sunulan evraklar çerçevesinde takp tarihi itibari ile davacının davalıdan 195.887,08 Euro ( TCMB Efektif Satış kuru:3,4171 TL X 195.887,08 Euro =669.365,74 TL) alacaklı olduğunu bildirmiştir.
Bilirkişi …. ve …. tarafından mahkememize sunulan 21/03/2019 havale tarihli bilirkişi 2. ek raporunda özetle: Kök raporda ve önceki ek raporda yapılmış olan değerlendirmelere ekleyecek ve bu çerçevede 2. Ek raporlarında ki görüş ve kanaalerini değiştirecek nitelikte herhangi bir evrak sunulmadığından görüş ve kanaatlerinin değişmediğini bildirmiştir.
ASIL DAVA YÖNÜNDEN;
Dava itirazın iptali davasıdır.Bilindiği üzere, 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu (İİK)’nun 67.maddesi uyarınca itirazın iptali davası;alacaklının, icra takibine karşı borçlunun yaptığı itirazın iptali ile İİK’nun 66.maddesine göre itiraz üzerine duran takibin devamını sağlayan bir eda davası olup, itirazın tebliğinden itibaren bir yıllık süre içinde açılan davada borçlunun itirazında haksızlığının belirlenmesi ve alacağın likit olması halinde, istem varsa borçlu aleyhine icra inkar tazminatına da hükmedilebilir.(Baki Kuru, İcra ve İflas Hukuku, 2006, s.219,223) Öncelikle şunu belirtmek gerekir ki bir ticari ilişki ve bu ilişkiden kaynaklı alacağının olduğunu iddia eden taraf bunu usulü dairesinde ispat etmesi gerekir. İspatın konusu , ispat yükünün kimde olduğu ve ispat vasıtalarının neler olduğu 6100 sayılı HMK.nun 187 ,190 ve 200’ncü maddelerinde açıkça belirtilmiştir.
İspatın konusu HMK.nun 187’nci maddede “İspatın konusunu tarafların üzerinde anlaşamadıkları ve uyuşmazlığın çözümünde etkili olabilecek çekişmeli vakıalar oluşturur ve bu vakıaların ispatı için delil gösterilir. Herkesçe bilinen vakıalarla, ikrar edilmiş vakıalar çekişmeli sayılmaz.” Şeklinde belirtilirken, ispat yükünün kimde olduğu ise HMK.nun 190’ncı maddesinde “İspat yükü, kanunda özel bir düzenleme bulunmadıkça, iddia edilen vakıaya bağlanan hukuki sonuçtan kendi lehine hak çıkaran tarafa aittir. Kanuni bir karineye dayanan taraf, sadece karinenin temelini oluşturan vakıaya ilişkin ispat yükü altındadır. Kanunda öngörülen istisnalar dışında, karşı taraf, kanuni karinenin aksini ispat edebilir.”düzenlemesi ortaya konmuştur.
İspat vasıtaları ise HMK.nun 200’ncü maddesinde “Bir hakkın doğumu, düşürülmesi, devri, değiştirilmesi, yenilenmesi, ertelenmesi, ikrarı ve itfası amacıyla yapılan hukuki işlemlerin, yapıldıkları zamanki miktar veya değerleri ikibinbeşyüz Türk Lirasını geçtiği takdirde senetle ispat olunması gerekir.Bu hukuki işlemlerin miktar veya değeri ödeme veya borçtan kurtarma gibi bir nedenle ikibinbeşyüz Türk Lirasından aşağı düşse bile senetsiz ispat olunamaz. Bu madde uyarınca senetle ispatı gereken hususlarda birinci fıkradaki düzenleme hatırlatılarak karşı tarafın açık muvafakati hâlinde tanık dinlenebilir.”düzenlemesi ile ispatın nasıl yapılacağı gösterilmiştir.
Akdi ilişki taraflar arasında düzenlenen bir sözleşme ile , faturaya konu malların teslim edildiğine dair bir irsaliye , teslim fişi ve teslim alındığına dair yazılı bir belge ile ispat edilebilir.Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 13/07/2011 tarihli kararında “Hemen belirtmelidir ki, satılanın tesliminin “hukuki işlem” niteliğinde olup, buna ilişkin savunmanın hangi delillerle kanıtlanabileceğinin belirlenmesinde, hukuki işlemlerin varlığının kanıtlanmasına ilişkin genel usul hukuku kurallarının (1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun 288 ve devamındaki hükümler) göz önünde tutulması gerekir.Bunun sonucu olarak ta; herhangi bir hukuki işlem gibi, teslim de anılan hükümdeki senetle (yazılı delille) ispat kuralı çerçevesinde, ilişkin bulunduğu malın miktar ve değerine göre belirlenmelidir. (Kuru Baki, Hukuk Muhakemeleri Usulü, İstanbul 1990 5.basım,C:2,S:1534, S:1603, Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 06/11/2002 gün …. E., …. sayılı ilamı da bu yöndedir.).
Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’na göre “faturanın onu teslim alan muhatabı borç altına sokabilmesi için her şeyden evvel borç doğurucu bir hukuki ilişkinin mevcudiyeti ve faturanın da bu ilişki nedeniyle düzenlenmiş olması gerekir. Borç münasebeti olmaksızın düzenlenen ve muhatabı tarafından her nasılsa teslim alınan faturaya 8 gün içinde itiraz edilmemiş olmasının onu borç altına sokacağı şeklinde görüş hem mantıki hem de hukuki dayanaktan yoksun olur. O halde öncelikle taraflar arasında böyle bir hukuki ilişkinin var olup olmadığının göz önünde tutulması zorunludur.”Akdi ilişki ispat edilemediği sürece davacının davalı adına fatura düzenlemesi ve ticari defterlerine göre bu faturalar nedeniyle alacaklı gözükmesinin davalıyı bağlayıcı bir yanı yoktur. “
Örneğin faturalara dayalı olarak karşı taraftan alacaklı olduğunu iddia eden taraf faturadaki mal ve hizmetin karşı tarafa teslim edildiğini belge ile ispat etmelidir.Tek taraflı düzenlenen faturalar hiçbir zaman bir akdi ilişkiyi ispat vasıtası olmayıp , akdi ilişkinin ifası aşamasında düzenlenen bir belgedir.Bu nedenle faturanın geçerli olabilmesi için teslime dair belge sunulamaması durumunda faturaların karşı tarafın defterlerinde de kayıtlı olması gerekir.
Davacı yan icra takibinde ödenmediğini iddia ettiği alacak için takibe girişmiştir.Taraflar arasında yazılı bir akit olmadığı sözlü olarak ticari ilişkiye girdikleri anlaşılmıştır.Kendisi lehine bir olaydan hak çıkaran taraf ispat külfeti altındadır.Davacı yanın tek taraflı olarak tanzim ettiği fatura davalı yanca itiraza uğramıştır.
Buna göre davacının takibe konu fatura içeriğindeki malları üretiğini ve davalıya teslim ettiğini yazılı olarak ispat etmek zorundadır.
Davacı tarafından düzenlenen tüm faturalar davalının aleyhine delil olan ticari defterlerinde kayıtlıdır.Yine davalı tarafından yapılan ödemelerde davacının daleyhine delil olan ticari defterlerinde kayıtlıdır.Davacı tarafından düzenlenen tüm faturaların davalının defterlerinde kayıtlı olması nedeniyle fatura içeriğindeki malların davacı tarafından üretilerek davalıya teslim edildiği sabitttir.Buna göre davalının eser sözleşmesinden kaynaklı olarak davacıya borçlu olduğu tartışmasızdır.
Ancak davacının alacağının ne kadar olduğunun tespiti önem arz etmektedir.Davalı savunmasında;davacının,ürünleri taahhüt edilen tarihlerde teslim etmediği gibi ürünleri sipariş şartlarına uygun olarak da üretmediğini, üretilen ürünlerin ayıplı/hatalı/eksik olması ve zamanında teslim edilmemiş olması ve yurt dışına ihraç edilecek özellikleri taşımaması nedeniyle davacı … AŞ.’den bunların düzeltilmesi istendiğinde müvekkilinin karşısında bunları düzeltecek muhatap bulamadığından bu hatalı ürünlerin başka firmalarda tadilattan geçirildiğini, eksiklerin tamamlattırıldığını, ütü ve paketlenmesinin yeniden müvekkilce yaptırıldığını,buna ilişkin fatura düzenlendiğini,davacının bu faturaları iade ettiğini savunmuştur.
Eser sözleşmesi ilişkilerinde ayıp sözleşme ve ekleri ile iş sahibinin ondan beklediği amaca göre eserde bulunması gereken bazı niteliklerin bulunmaması veya olmaması gereken bozuklukların bulunması olarak ifade edilmektedir. Eserin ayıplı yapılmış olması sözleşmeye aykırılık teşkil eder. Ayıp açık ve gizli olabileceği maddi ve hukuki ayıp şeklinde de olabilir. Açık ayıp, eserin tesliminden sonra makul süre içerisinde yapılan kontrol ve muayene sonucu görülüp tespit edilebilecek ayıplardır. Gizli ayıplar ise basit bir kontrol ve muayene ile ortaya çıkmayıp kullanılmaya başlamasından sonra ortaya çıkan ayıplardır. Maddi ayıplar, açık veya gizli olsun; ortaya çıkan, gözle görülen ve duyu organları ile hissedilen ayıplardır. Bunun dışında gözle görülmeyen ancak yapılmamış olması nedeni ile karşı tarafça fark edilen ayıplarda bulunmaktadır. Örneğin, projenin onaylatılmaması, yapı kullanma izin belgesi alma yükümlülüğünün yerine getirilmemesi gibi. Maddi ve hukuki ayıplar da açık ve gizli ayıplar gibi yükleniciye ihbarı gereken ayıplardır.
Eser sözleşmelerinde ayıplı imalât halinde 6098 sayılı TBK’nın 474/I. maddesi uyarınca açık ayıplarda iş sahibi eserin tesliminden sonra işlerin olağan akışına göre imkân bulur bulmaz eseri gözden geçirmek ve ayıpları varsa bunu uygun bir süre içinde yükleniciye bildirmek, gizli ayıplarda ise aynı Kanun’un 477/son maddesi uyarınca ortaya çıkması üzerine gecikmeksizin ayıp ihbarında bulunmak zorundadır. İş sahibi gözden geçirmeyi ve ihbarda bulunmayı ihmâl etmişse eseri olduğu gibi kabul etmiş sayılır.
Eserin ayıplı olması halinde; iş sahibi, süresi içerisinde ayıp ihbarında bulunması şartıyla, sözleşme ve dava tarihinde yürürlükte bulunan Türk Borçlar Kanunu’nun 475. maddesinde sayılan seçimlik haklarından birisini kullanabilir. Bu hakkın kullanması için iş sahibi ayrı bir dava açılabileceği gibi, yüklenici tarafından aleyhine açılmış olan bir davada bu hususu def’i olarak da ileri sürebilir. Sözü edilen Türk Borçlar Kanunu’nun 475. maddesinde; yapılan şey iş sahibinin kullanamayacağı ve hakkaniyet gereği kabule zorlanamayacağı ölçüde kusurlu veya sözleşme hükümlerine aykırı olursa iş sahibinin o şeyi kabulden kaçınabileceği ve bu hususta yüklenicinin kusuru bulunursa zarar ve ziyan da isteyebileceği, yine aynı maddenin devamında ayıbın eserin reddini gerektirecek nitelikte bulunmaması halinde iş sahibinin işin kıymetinin noksanı nispetinde bedelden indirim veya eğer o işin onarımı büyük bir masrafı gerektirmez ise yükleniciyi onarmaya mecbur edebileceği hüküm altına alınmıştır. Bunlar eserin ayıplı olması halinde iş sahibinin haiz olduğu haklardır.
Türk Borçlar Kanunu’nun 475. maddesinde eser sahibine tanınan haklardan hangisini kullanabileceği, mahkemece uzman bilirkişi aracılığıyla eser üzerinde yaptıracağı inceleme sonucu ayıbın derecesi belirlenmek suretiyle takdir olunur.
Bu açıklamalardan sonra somut olaya döndüğümüzde,davalı,ayıplı olduğunu iddia ettiği ürünler ile ilgili olarak öncelikle ihbarda bulunduğunu ispat edememiştir.Ayıp ihbarının süresinde yapıldığı kabul edilse dahi bu kez davalı ürünlerin ayıplı olduğunu ispat etmek zorundadır.Davalı tarafından,ayıplı olduğu iddia edilen ürünler bilirkişi incelemesine sunulmamış ve bilirkişi tarafından incelenmemiştir.Davalı vekili,bir takım test sonuçlarını dosyaya ibraz etmişve bilirkişi tarafından da bu test sonuçlarına göre ürünlerin ayıplı olduğu kanaati ile davalı tarafından düzenlenen iade faturalarının kabul edilebileceği belirtilmiş ve davacının alacağından bu miktarın indirilmesi yönünde görüş bildirmiştir.Ancak bu görüşe atılmak mümkün değildir.Çünkü ayıplı ürünler ile ilgili olarak davalı tarafından Mahkemeden tespit yaptırılmamış,tek taraflı olarak bir laboratuvara incelettiği ürünler ile ilgili alınmış raporu ayıp savunmasının delili olarak dosyaya sunmuştur.Söz konusu raporlar incelendiğinde,incelenen ürünlerin davacı tarafından üretilen ürünler olup olmadığı dahi belli olmadığından,anılan ürünler ile ilgili davalı tarafından yapılan harcamanın davacı alacağından düşülmesi mümkün değildir.Buna göre davalı ayıp savunmasını usulüne uygun deliller ile ispat edemediğinden davalı tarafından düzenlenen iade faturalarının davacının defterlerinde kayıtlı olmaması ve davacı tarafından da ayıp savunmasının kabul edilmemesi gözönüne alındığında bilirkişi kurulunun görüşüne itibar edilmemiştir.
Davalı vekili her ne kadar davacının eksik ürün teslim ettiği yönünde de savunmada bulunmuş ise de,davacı tarafından düzenlenen tüm faturaların davalının ticari defterlerinde kayıtlı olması ve teknik bilirkişi tespitine göre de eksik teslimatın bulunmadığı tespiti karşısında bu savunmaya da itibar edilmemiştir.
Sonuç olarak davacının,üretip teslim ettiği mallar ile ilgili olarak alacağının 212.447,31 € asıl alacak ve 921,21 € işlemiş faiz olmak üzere toplam 213.368,52 € olduğu tespit edildiğinden asıl davanın kısmen kabulü ile davalının itirazının kısmen iptali ile takibin devamına,davacının fazlaya ilişkin talebinin reddine karar vermek gerekmiştir.
Davalının aleyhine girişilen icra takiplerinin tamamına haksız ve kötüniyetli olarak itiraz ettiği,dava İİK.nun 67. maddesi uyarınca açılan itirazın iptali davası olup, icra takibi cari hesaptan kaynaklanan alacağın tahsiline yönelik olduğu,bu durumda açılan itirazın iptali davasında hüküm altına alınan alacak bilinebilir, bir başka deyişle likit olduğundan hükmedilen miktarın % 20’si oranında İİK.nun 67. maddesi uyarınca davacı yararına tazminata hükmedilmesi gerektiği,davacının icra takibine girişmekte kötüniyetli olduğu davalı tarafından ispat edilemediğinden davalının koşulları oluşmayan kötüniyet tazminat talebinin reddine karar verilmesi gerekmiştir.
KARŞI DAVA YÖNÜNDEN ;
Davalı-karşı davacı,müvekkili firmaya ait muhasebe kayıtlarına göre davacı … AŞ.’den ¨ 39.387,20 + 13,000 Euro alacaklı olduğundan bahisli şimdilik ¨1.000,00’nin davacı-karşı davalıdan tahsilini talep etmiş ise de,davalı-karşı davacının davacı-karşı davalıdan bir alacağının bulunmadığı,davalı-karşı davacının zararı ile ilgili herhangi bir delil sunmadığı,iddiasını usulüne uygun deliller ile ispat edemediğinden ispat edilemeyen karşı davanın reddine karar vermek gerekmiştir.
BİRLEŞEN DAVA YÖNÜNDEN;
Davacı vekili,14/02/2019 tarihli duruşmada,davadan feragat ettiğini bildirmiş, vekaletnamesinde bu konuda yetkisinin olduğu anlaşılmıştır.
Davadan feragat, davacının talep sonucundan kısmen veya tamamen vazgeçmesidir. Davadan feragat, davacının mahkemeye karşı yapacağı tek taraflı bir irade beyanı olup feragatın geçerliliği için bunun davalı veya mahkeme tarafından kabul edilmesine veya davalının muvafakat etmesine gerek yoktur. Somut olayda, davacı vekilinin feragat beyanı nedeniyle 6100 Sayılı HMK’nun 307-312. maddeleri gereğince, davanın reddine karar verilmesi gerektiği sonucuna varılarak aşağıdaki gibi hüküm fıkrası oluşturulmuştur.
HÜKÜM:Yukarıda açıklanan nedenlerle;
ASIL DAVADA;
1-Davanın kısmen KABUL kısmen REDDİ ile davalının Bakırköy … İcra Müdürlüğü’nün …. esas sayılı takip dosyasında yapmış olduğu itirazın €212.447,31 asıl alacak ve €921,21 işlemiş faiz olmak üzere toplam €213.368,52 yönünden İPTALİ ile takip tarihinden itibaren asıl alacağa davacının talebi aşılmamak üzere 3095 sayılı Kanunun 4/a maddesi uyarıca kamu bankalarının aynı yabancı para türünden bir yıl süreli mevduata uyguladıkları en yüksek faizin uygulanması suretiyle TAKİBİN DEVAMINA,
2-Davacının,fazlaya ilişkin talebin REDDİNE,
3-Alacağın % 20’si üzerinden hesap edilen ¨132.646,94 icra inkâr tazminatının davalıdan alınarak davacıya VERİLMESİNE,
4-Alınması gerekli ¨53.569,70 karar ve ilam harcından peşin alınan ¨8.834,47 harcın mahsubu ile bakiye ¨44.735,23 harcın davalıdan alınarak hazineye İRAD KAYDINA,
5-Davacı tarafından yapılan 23 adet tebligat + posta ücreti ¨328,30 ,bilirkişi inceleme ücreti ¨1.500,00 olmak üzere toplam ¨1.828,30 yargılama giderinin davanın kabul ve red oranına göre hesaplanan ¨1.809,46’nin davalıdan alınarak davacıya VERİLMESİNE,kalan kısmın davacı üzerinde BIRAKILMASINA,
6-Davalı tarafından yapılan 2 adet tebligat + posta ücreti ¨26,00, bilirkişi inceleme ücreti ¨1.500,00 olmak üzere toplam ¨1.526,00 yargılama giderinin davanın kabul ve red oranına göre hesaplanan ¨15,73 ‘nin davacıdan alınarak davalıya VERİLMESİNE,kalan kısmın davaLı üzerinde BIRAKILMASINA,
7-Davacı kendisini bir vekil ile temsil ettirdiği anlaşıldığından karar tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT’ne göre kabul edilen miktar üzerinden hesap edilen ¨45.318,59 ücreti vekaletin davalıdan alınarak davacıya VERİLMESİNE,
8-Davalı kendisini bir vekil ile temsil ettirdiği anlaşıldığından karar tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT’ne göre reddedilen miktar üzerinden hesap edilen ¨2.725,00 ücreti vekaletin davacıdan tahsili ile davalıya VERİLMESİNE,
9-Kararın kesinleşmesine kadar yapılan yargılama giderlerinin davacı tarafça peşin olarak yatırılan ¨879,30 yargılama gider avansından mahsubu ile bakiye kısmın karar kesinleştiğinde davacıya İADESİNE,
KARŞI DAVADA;
1-Davanın REDDİNE,
2-Alınması gerekli ¨44,40 karar ve ilam harcın peşin alınan ¨68,40 harçtan mahsubu ile fazla alınan ¨24,00 harcın karar kesinleştiğinde ve talep halinde davalı-karşı davacıya İADESİNE,
3-Davalı-karşı davacı tarafından yapılan yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına,
4-Davacı-karşı davalı kendisini bir vekil ile temsil ettirdiği anlaşıldığından karar tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT’ne göre reddedilen miktar üzerinden hesap edilen ¨1.000,00 ücreti vekaletin davalı-karşı davacıdan tahsili ile davacı karşı davalıya VERİLMESİNE,
5-Kararın kesinleşmesine kadar yapılan yargılama giderlerinin davalı-karşı davacı tarafça peşin olarak yatırılan ¨100,00 yargılama gider avansından mahsubu ile bakiye kısmın karar kesinleştiğinde davalı-karşı davacıya İADESİNE,
BİRLEŞEN DAVADA;
1-Davanın feragat sebebiyle REDDİNE,
2-Feragat yargılamanın ilk celsesinden sonra vuku bulduğundan Harçlar Kanunun 22. maddesi gereğince ¨44,40 karar ve ilam harcının 2/3’üne tekabül eden ¨29,60’nin peşin yatırılan ¨29,20 peşin harçtan mahsubu ile bakiye ¨0,40 harcın davacıdan tahsili ile Hazineye İRAT KAYDINA,
3-Davacı tarafından yapılan yargılama giderlerinin kendi üzerinde BIRAKILMASINA,
4-Davalı kendisini bir vekil ile temsil ettirdiği anlaşıldığından karar tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT’ne göre hesap edilen ¨1.367,42 ücreti vekaletin davacıdan tahsili ile davalıya VERİLMESİNE,
5-Kararın kesinleşmesine kadar yapılan yargılama giderlerinin davacı tarafça peşin olarak yatırılan ¨643,55 yargılama gider avansından mahsubu ile bakiye kısmın karar kesinleştiğinde davacıya İADESİNE,
5235 sayılı Kanunun geçici 2’nci maddesine göre ,Bölge Adliye Mahkemeleri’nin kurulmasına ve 20 Temmuz 2016 tarihinde göreve başlamalarına dair kararların 07/11/2015 tarih ve 29525 sayılı Resmî Gazete’de ilan edildiği anlaşılmakla;6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 341 ilâ 360’ncı madde hükümleri uyarınca,mahkememize veya aynı sıfattaki başka bir mahkemeye verilecek dilekçe ile kararın tebliğinden itibaren iki hafta içerisinde veya istinaf dilekçesi kendisine tebliğ edilen taraf,başvuru hakkı bulunmasa veya başvuru süresini geçirmiş olsa bile, mahkememize veya aynı sıfattaki başka bir mahkemeye vereceği cevap dilekçesi ile iki hafta içerisinde İSTİNAF yolu açık olmak üzere asıl ve birleşen davada davacı,asıl davaya karşı davada davalı vekili ile asıl ve birleşen davada davalı, asıl davaya karşı açılan davada davacı vekilinin yüzlerine karşı oy birliğiyle verilen karar açıkça okunup,usulen anlatıldı.
05/09/2019

Başkan …
E-İmzalı
Üye …
E-imzalı
Üye …
E-imzalı
Kâtip …
E-imzalı

“İŞ BU EVRAK 5070 SAYILI ELEKTRONİK İMZA KANUNUNUN 5. MADDE UYARINCA GÜVENLİ ELEKTRONİK İMZA İLE İMZALANMIŞ OLUP, 22. MADDE UYARINCA DA ISLAK İMZA İLE İMZALANMAYACAKTIR.”