Emsal Mahkeme Kararı Bakırköy 3. Asliye Ticaret Mahkemesi 2015/793 E. 2018/31 K. 18.01.2018 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

BAKIRKÖY (3) NO’LU ASLİYE TİCARET
MAHKEMESİ KARARIDIR

ESAS NO : 2015/793
KARAR NO : 2018/31

DAVA : Menfi Tespit (Eser Sözleşmesinden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 31/08/2015
KARAR TARİHİ : 18/01/2018
KARAR YAZIM TARİHİ : 09/02/2018

Mahkememizde görülmekte olan Menfi Tespit (Eser Sözleşmesinden Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
ASIL DAVADA;
İDDİA:
Davacı vekilinin Bakırköy Nöbetçi Asliye Ticaret Mahkemesi’ne vermiş olduğu 31/08/2015 harçlandırma tarihli dava dilekçesinde; Davalı ile müvekkilleri … ve … arasında , 29/12/2009 tarihinde inşaat işi ortaklığı anlaşması yapıldığını, bu anlaşmaya göre, taraflar arasında , yüklenici …. Tic.A.Ş tarafından, İstanbul, …. ,…. , … pafta, …. parsel sayılı yerde yapılacak kat karşılığı inşaat işinde ortaklık yapılması amaçlandığını, anlaşmaya göre, bir yanda … ve … (…. Tic A.Ş temsilen), diğer yanda Davalı … arasında, ilgili inşaat işinin yarı yarıya finansmanı kabul ve taahhüt edildiğini, inşaatın … ve … ile …’e ait bölümlerinin pay edilmeden mutabık kalınacak değerler üzerinden şantiyede kurulacak satış ofisinden müştereken satılacağını,satışlardan … ve …’in %60 ve …’in %40 pay alacağı kabul edildiğini ve protokolde belirtildiğini, inşaatın tamamlanması ,inşaatın olağanüstü durumlar dışında 2010 yılında Mayıs ayında başlayacağı ve 2011 yılı Ekim ayında bitmiş olacağını, iskan ile ilgili işlemler ile birlikte 2011 yılı sonunda teslim edileceği protokolde yer aldığını, tarafların bu tarihte mutabık kaldığını, davalıya , ilgili ortaklık anlaşması yapıldığında teminat bonosu verildiğini, 29/12/2009 tarihli protokolde , davalı … , … ve …’e 1.000.000 (bir milyon) Amerikan Doları ödeme yapmayı taahhüt ettiğini, anlaşmaya göre davalı tarafından, müvekkillerine ödenecek bu bedelin, … ve … tarafından inşaatın bitim tarihi olarak öngörülen 31/12/2011 tarihinde iade edileceği kararlaştırıldığını, bu taahhüt nedeniyle davalıya teminat olarak, keşideci … ve kefili … olarak tanzim edilen ,31/12/2011 vade tarihli, 1.000.000 (bir milyon) Amerikan Doları bedelli bir teminat bonosu teslim edildiğini, inşaatın tamamlanması müvekkillerin elinde olmayan sebeplerden geciktiğini, taşınmaz ile ilgili, encümen kararı doğrultusunda yapılması gereken terk işlemleri için … Tapu Müdürlüğü, ilgili taşınmaz hissedarlarından birinin kısıtlı olması nedeni ile kısıtlının tutuklu bulunduğu mahkemeden, kısıtlının Encümen kararı kapsamında yapması gereken bu terk işlemleri için vasinin yetkili olduğu kararının alınmasını talep ettiğini, kısıtlının vasi olarak belirlenen annesinin, aynı zamanda arsa hissedarı olması nedeni ile menfaat çatışması olacağından , yapılacak inşaatlarda hissedarlar arasındaki paylaşımın da kısıtlı yönünden mahkeme tarafından kayyım atanarak kontrol edilmesi gerektiğini, inşaat ruhsatının alınması ve inşaatın başlaması müvekkillerinin iradesi dışında geciktiğini, inşaatın başlamasının gecikmesi kesinlikle müvekkillerden kaynaklanmadığını, inşaatın başlamasında oluşan ve müvekkillerin elinde olmayan durumlar neticesinde davalı ile 16/06/2011 tarihli yeni bir protokol yapılarak daha önce verilen teminat bonosu yenilendiğini, taraflar, inşaatın daha önceki protokol ile belirlenen sürede tamamlanamayacağı hususunda mutabık kalınarak, 16/06/2011 tarihinde yeni protokol yaparak, olağanüstü haller dışında 31/12/2012 tarihinde bitirileceğini öngördüklerini, buna göre daha önce müvekkilleri tarafından, davalıya verilen 31/11/2011 vade tarihli bono iptal edilerek yerine,inşaatın biteceği tarih olarak öngörülen 31/12/2012 vade tarihli, keşidecileri … ve … olan 1.000.000(bir milyon) Amerikan Doları bedelli bono teslim edildiğini, her iki protokol hükümlerine göre, davalıya, ortaklığa girişte ödemeye taahhüt ettiği 1.000.000 (bir milyon) Amerikan Doları bedel karşılığı teminat senedi verildiğini, 29/12/2009 tarihli protokolde; davalının ortaklığa girişte … ve …’e vereceği 1.000.000 (bir milyon) Amerikan Dolarının, iskan alınması dahil inşaatın bitirilmesi için öngörülen 31/12/2011 tarihinde … ve … tarafından iade edileceği ve bunun için aynı vade tarihine teminat bonosu verileceğini, 16/06/2011 tarihli protokolde ; inşaatın öngörülen bitirilme ve teslim edilme tarihi 31/12/2012 olarak öngörüldüğünü, davalı tarafından 29/12/2009 tarihli protokol gereği … ve …’e ortaklığa giriş için verilen 1.000.000 (bir milyon)Amerikan Dolarının iade tarihi de inşaatın bitim tarihi olarak öngörülen 31/12/2012 olarak değiştirildiğini, her iki protokol hükümlerine göre , … ve … tarafından, davalıya , ortaklığa girişte ödemeyi taahhüt ettiği 1.000.000 (bir milyon) Amerikan Doları bedel karşılığı teminat senedi verildiğini ve tarafların iş bu sözleşmeye dayalı hak ve alacaklarının inşaatın iskan alınması için geçecek süreler dahil tamamlanması ve teslim edilmesi tarihine bağlandığı kabul edildiğini, inşaatın durdurulduğu ve ruhsatının Başkanlık oluru ile iptal edildiğini, 17 Ağustos 2012 tarihinde ….Belediye Başkanlığının …. sayılı yazısı ile tebliğ edildiğini ve inşaata devam edilmesi mümkün olmadığını, bu durum davalı ile paylaşılarak ,teminat bonosunun vadesi olan 31/12/2012 tarihine kadar inşaatın bitirilmesinin mümkün olamayacağı kabul edilerek , inşaatın bitirilmesi ve teslim edilmesi olarak öngörülen 31/12/2012 vade tarihine verilmiş olan teminat bonosu da yenilenerek 30/06/2015 vade tarihli yeni bir bono düzenlendiğini, borcun yenilenmesi anlaşması sonucu keşideci ….Tic.A.Ş tarafından 30/06/2015 vade tarihli 1.000.000 (birmilyon) Amerikan Doları bedelli yeni bir bono verildiğini, bu bono müvekkilleri tarafından ciro edildiğini, 31/12/2012 tarihli bononun davalı tarafından iade edileceği kararlaştırıldığını, davalıya verilen ilgili bono karşılığı , 06/11/2012 tarihinde 1 dükkan hissesi ve 29/06/2015 tarihinde 9 ayrı daire devri ile kendisine fazlasıyla ödendiğini, inşaatın bitiş tarihinin gecikeceği taraflarca anlaşılınca , davalının talebi üzerine , İstanbul,….,…. Mahallesi,….Pafta, …. Ada,, …. Parselde kayıtlı : …. Blokta .bağımsız bölümler: … no’lu daireler tam hisse olarak 29/06/2015 tarihinde 30/06/2015 vade tarihli 1.000.000 Amerikan Doları bedelli bono tarihinden bir gün önce 29/06/2015 tarihinde davalıya tapuda devredildiğini, bu taşınmazların devri ile teminat bonosu karşılığı fazlasıyla ödendiğini, kaldı ki; bu ödeme dahi, tarafların 29/12/2009 tarihli ortaklık anlaşmasına aykırı olduğunu, çünkü, bu anlaşmanın inşaatın başlama ve bitiş tarihi belirtilirken, “olağan üstü durumlar dışında ” koşulu kabul edildiğini, bu ortaklıkta sadece menfaat değil, risk paylaşımında söz konusu olduğunu, menfaat-külfet dengesi kavramı iş ortağına sorumluluk yüklemediğini, Protokolllerde, teminat senedinin, inşaatın bitiminde ödeneceği davalı yanca da kabul edildiğini, davalı tarafından , kendisine daha önce teminat olarak verilen keşidecisi … ve kefil … olan 31/12/2012 vade tarihli 1.000.000 Amerikan Doları bedelli bonoya dayalı, Bakırköy ….İcra Müdürlüğü …. sayılı takip ve bu bononun yenilenmesi amacıyla davacı tarafından keşide edilerek davalıya verilen ,30/06/2015 vade tarihli 1.000.000 (birmilyon) Amerikan Doları bedeli bonoya dayalı Bakırköy …İcra Müdürlüğü’nün … sayılı icra takibi başlatıldığını, Bakırköy …İcra Müdürlüğünün … dosya numaralı takibe konu olan, 30/06/2015 vade tarihli, 1.000.000 Amerikan Doları bedelli bonoda ciro sinsilesi bozulduğunu, bu nedenle kambiyo senedi vasfını yitirdiğini, dilekçe ekinde sunulan aslı ile ilgili İcra Müdürlüğünde bulunan bono incelendiğinde , lehdarı olan davalının cirosunun bulunmadığını , diğer cirantalar: …, … ve ….’nun cirolarının” karalanarak” kapatılmaya çalışıldığını, bu şekilde ciroların karalanması, ilgili ciroların yapıldığı ve lehdarının cirosu bulunmadan üçüncü şahıslara geçtiğini, bu durumda ciro sinsilesi bozulduğunun gerçeğini değiştirmeyeceğini, Bu nedenle, takibin iptali nedeniyle hukuki başvurulacağı gibi, davalının “resmi evrakta sahtecilik ” ve “kamu görevlilerini suça alet etmek” suçları işlediği iddiasıyla Cumhuriyet Başsavcılığına suç duyusunda bulunulacağını, sonuç olarak müvekkili tarafından keşide edilmiş bulunan Bakırköy ….İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı takibe konu olan 30/06/2015 vade tarihli, 1.000.000 (bir milyon) Amerikan Doları bedelli bono nedeniyle borçlu bulunmadıklarının tespitini, borcun itfa edildiğine dair sunulan tapu kayıtları dikkate alınarak uygun görülecek teminat mukabili icra takibinin durdurulması yahut dosyaya yatacak uygun görülecek teminat mukabili icra takibinin durdurulması yahut dosyaya yatacak paranın alacaklıya ödenmemesi yönünde “ihtiyati tedbir kararı” verilmesini, yargı giderleri ile ücreti vekaletin davalı üzerinde bırakılmasına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
ASIL DAVADA;
SAVUNMA:
Davalı vekili Mahkememize vermiş olduğu 01/12/2015 havale tarihli cevap dilekçesinde; Müvekkili aleyhine açılmış olan menfi tespit davası haksız ve mesnetsiz olduğundan davanın reddine karar verilmesini, davacının sunmuş olduğu dava dilekçesinde takip konusu bononun teminat bonosu olduğu belirttiğini ancak bu iddiasını ispatlayamadığını, keza dava dilekçesinin ekinde veya takip konusu bonoda takip konusu bononun teminat bonosu olduğuna dair hiçbir beyan bulunmadığını, bu sebeple davacının takip konusu bononun teminat bonosu olduğuna dair iddiası hukuken korunamayacağını, davacı tarafın bono bedelinin müvekkiline ödendiğine dair iddiaları da geçersiz olduğunu, davacı taraf bunu ispat etmek zorunda olduğunu, ancak böyle bir ödeme yapılmadığı için davacı taraf bunu ispat edemediğini, davacı tarafın yine dava dilekçesinde bononun yenilendiğini iddia ettiğini ancak bononun yenilendiğine dair hiçbir delil sunamadığını, davacı taraf ciro silsilesinin bozulduğunu iddia ettiğini ancak bono incelediğinde lehdarın müvekkili olup arkasının silinmiş olması bononun ciro silsilesinin bozulduğu anlamına gelmeyeceğini, bu sebeple davacının bu iddiasının da hukuken korunmasına imkan bulunmadığını , sonuç olarak davacının davasının reddini , dosyada paranın müvekkiline verilmemesi yönünde karar bulunduğundan davacıdan %20 kötü niyet tazminatının alınarak müvekkiline verilmesini, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davacıdan alınmasına karar verilmesini talep etmiştir.
BİRLEŞEN DAVADA;
İDDİA:
Davacılar vekilinin Bakırköy Nöbetçi Asliye Ticaret Mahkemesi’ne vermiş olduğu 31/08/2015 harçlandırma tarihli dava dilekçesinde; Davalı ile müvekkilleri … ve … arasında, 29/12/2009 tarihinde inşaat işi ortaklığı anlaşması yapıldığını, bu anlaşmaya göre, taraflar arasında, yüklenici … tarafından, İstanbul, …., ….. Pafta, …. Parsel sayılı yerde yapılacak kat karşılığı inşaat işinde ortaklık yapılması amaçlandığını, anlaşmaya göre, bir yanda … ve … (….Müh. Hiz. Taah. Tic. A Ş. lemsilen), diğer yanda davalı … arasında, ilgili inşaat işinin yarı yarıya finansmanı kabul ve taahhüt edildiğini, inşaatın … ve … ile …’e ait bölümlerinin pay edilmeden mutabık kalınacak değerler üzerinden, şantiyede kurulacak satış ofisinden müştereken satılacağını, satışlardan … ve …’in %60 ve …’in %40 pay alacağı kabul edildiğini ve protokolde belirtildiğini, inşaatın tamamlanması, “inşaatın olağanüstü durumlar dışında 2010 yılı Mayıs ayında başlayacağı ve 2011 yılı Ekim ayında bitmiş olacağını, iskan ile ilgili işlemler ile birlikte 2011 yılı sonunda teslim edileceği protokolde yer aldığını, taraflar bu tarihte mutabık kaldıklarını, davalıya, ilgili ortaklık anlaşması yapıldığında teminat bonosu verildiğini, 29/12/2009 tarihli protokolde, davalı …, … ve …’e 1.000,000.- (bir milyon) Amerikan Doları ödeme yapmayı taahhüt ettiğini, anlaşmaya göre davalı tarafından, müvekkillere ödenecek bu bedelin, … ve … tarafından inşaatın bitim tarihi olarak öngörülen 31/12/2011 tarihinde iade edileceği kararlaştırıldığını, bu taahhüt nedeniyle davalıya, teminat olarak, keşideci … ve kefili … olarak tanzim edilen, 31/12/2011 vade tarihli, 1.000.000.- (bir milyon) Amerikan Doları bedelli bir teminat bonosu teslim edildiğini, inşaatın tamamlanması müvekkillerinin elinde olmayan nedenlerle geciktiğini, taşınmaz ile ilgili, Encümen kararı doğrultusunda yapılması gereken terk işlemleri için ….Tapu Müdürlüğü, ilgili taşınmaz hissedarlarından birinin kısıtlı olması nedeni ile, kısıtlının tutuklu bulunduğu mahkemeden, kısıtlının Encümen kararı kapsamında yapması gereken bu terk işlemleri için vasinin yetkili olduğu kararının alınmasını talep ettiğini, Kısıtlının vasi olarak belirlenen annesinin, aynı zamanda arsa hissedarı olması nedeni ile menfaat çatışması olacağından, yapılacak inşaatlarda hissedarlar arasındaki paylaşımın da kısıtlı yönünden mahkeme tarafından kayyım atanarak kontrol edilmesi gerektiğini, inşaat ruhsatının alınması ve inşaatın başlaması müvekkillerinin iradesi dışında geciktiğini, inşaatın başlamasının gecikmesi kesinlikle müvekkillerden kaynaklanmadığını, inşaatın başlamasında oluşan ve müvekkillerin elinde olmayan durumlar neticesi, davalı ile 16/06/2011 tarihli yeni bir “protokol” yapılarak daha önce verilen teminat bonosu yenilendiğini, taraflar, inşaatın daha önceki protokol ile belirlenen sürede tamamlanamayacağı hususunda mutabık kalarak, 16/06/2011 tarihinde yeni orotokol yaparak, olağanüstü haller dışında inşaatın 2011 yılı Haziran ayında başlayacağı ve inşaatın iskan ile ilgili işlemler dahil 31/12/2012 tarihinde bitirileceğini ,buna göre daha önce müvekkilleri tarafından, davalıya verilen 31/11/2011 vade tarihli bono iptal edilerek yerine, inşaatın biteceği tarih olarak öngörülen 31/12/2012 vade tarihli, keşideciteri … ve … olan, 1.000.000,- (bir milyon) Amerikan Doları bedelli bono teslim edildiğini, her iki protokol hükümlerine göre, davalıya, ortaklığa girişte ödemeyi taahhüt ettiği 1.000.000.- (bir milyon) Amerikan Doları bedel karşılığı teminat senedi verildiğini, 29/12/2009 tarihli protokolde; davalının ortaklığa girişte … ve …’e vereceği 1.000.000.- (bir milyon) Amerikan Dolarının, iskan alınması dahil inşaatın bitirilmesi için öngörülen 31/12/2011 tarihinde … ve … tarafından İade edileceğini ve bunun için aynı vade tarihe teminat bonosu verileceğini, 16/06/2011 tarihli protokolde; inşaatın öngörülen bitirilme ve teslim edilme tarihi 31/12/2012 olarak öngörüldüğünü, davalı tarafından 29/12/2009 tarihli protokol gereği … ve …’e ortaklığa giriş için verilen 1.000.000.- (bir milyon) Amerikan Dolarının iade tarihi de inşaatın bitim tarihi olarak öngörülen 31/12/2012 olarak değiştirildiğini, her iki protokol hükümlerine göre; … ve … tarafından, davalıya, ortaklığa girişte ödemeyi taahhüt ettiği 1.000.000.-(bir milyon) Amerikan Doları bedel karşılığı teminat senedi verildiğini ve tarafların iş bu sözleşmeye dayalı hak ve alacaklarının inşaatın iskan alınması için geçecek süreler dahil tamamlanması ve teslim edilmesi tarihine bağlandığı kabul edildiğini, inşaatın durdurulduğunu ve ruhsatının Başkanlık oluru ile İptal edildiğini, 17 Ağustos 2012 tarihinde ….Belediye Başkanlığının …. sayılı yazısı ile tebliğ edildiğini ve inşaata devam edilmesi mümkün olmadığını, bu durumun davalı ile paylaşılarak, teminat bonosunun vadesi olan 31/12/2012 tarihine kadar inşaatın bitirilmesinin mümkün olamayacağı kabul edilerek, inşaatın bitirilmesi ve teslim edilmesi olarak öngörülen 31/12/2012 vade tarihine verilmiş olan teminat bonosu da yenilenerek 30/06/2015 vade tarihli yeni bir bono düzenlendiğini, borcun yenilenmesinin anlaşması sonucu, keşidecisi ….Müh. Hiz. Taat. Tic. A.Ş. tarafından 30/06/2015 vade tarihli 1.000.000.- (bir milyon) Amerikan Doları bedelli yeni bir bono verildiğini, bu bono müvekkilleri tarafından ciro edildiğini, 31/12/2012 tarihli bononun davalı tarafından iade edileceği kararlaştırıldığını, davalıya verilen ilgili teminat bonosu karşılığı, 06/11/2012 tarihinde 1 dükkan hissesi ve 29/06/2015 tarihinde 9 ayrı daire devri ile kendisine ödendiğini, inşaatın bitiş tarihinin gecikeceği taraflarca anlaşılınca, davalının talebi üzerine, İstanbul, …., …. Mahallesi,….Pafta, …. Ada, … Parsel’de kayıtlı: … blokta
… Nolu bağımsız bölümün (dükkan) müvekkili hissesine tekamül edecek hissenin bir kısmı ile, inşaatın 30/06/2015 tarihine kadar tamamlanmasının mümkün olmaması nedeniyle, davalıya, ….Müh. Hiz. Taah. ve Tic. A.Ş.’nin, ilgili “kat karşılığı inşaat sözleşmesi” mucibince arsa sahipleri tarafından tapuda devredilmiş bulunan, İstanbul, …., …. Mahallesi,….Pafta, …. Ada, … Parsel’de kayıtlı, …. blokta, bağımsız Bölümler : ….. no’lu daireler tam hisse olarak 29/06/2015 tarihinde, 30/06/2015 vade tarihli 1.000.000.- Amerikan Doları bedelli bono tarihinden bir gün önce, 29/06/2015 tarihinde davalıya tapuda devredildiğini, bu taşınmazların devri ile teminat bonosu karşılığı fazlasıyla ödendiğini, bu ödeme dahi, tarafların 29/12/2009 tarihli ortaklık anlaşmasına aykırı olduğunu, çünkü, bu anlaşmanın inşaatın başlama ve bitiş tarihi belirtilirken, olağanüstü durumlar dışında koşulu kabul edildiğini, bir ortaklıkta, sadece menfaat değil, risk paylaşımının da söz konusu olduğunu, menfaat – külfet dengesi kavramı iş ortağına sorumluluk yüklediğini, protokollerde, teminat senedinin, inşaatın bitiminde ödeneceği davalı yanca da kabul edildiğini, davalıya, ilgili protokoller gereği ödediğini, 1.000.000 Amerikan Doları karşılığı 30/06/2015 vade tarihli teminat senedi verildiği halde, ayrıca, borcun yenilenmesi suretiyle geçersiz kalan, müvekkillerine iade etmesi gereken 31/12/2012 vade tarihli 1.000.000 Amerikan Doları bedelli bonoya dayalı icra takibi başlattığını, davalıya teminat olarak verilen, dava konusu, keşidecisi … ve kefil … olan 31/12/2012 vade tarihli 1.000.000 – (bir milyon) Amerikan Doları bedelli bono borcun yenilenmesi suretiyle yerine 30/06/2015 vade tarihli bono ile değiştirilmesine rağmen, mükerrer olarak, Bakırköy …İcra Müdürlüğü’nün … sayılı takibe konu edildiğini, bu bononun yenilenmesi amacıyla … tarafından keşide edilerek davalıya verilen, 30/06/2015 vade tarihli 1.000,000.-(bir milyon) Amerikan Doları bedelli bono, ayrıca, Bakırköy … İcra Müdürlüğü’nün …. sayılı icra takibine konu edildiğini, davalının mükerrer icra takibi başlatması, ” sebepsiz zenginleşme ” hükmünde olduğunu sonuç olarak müvekkili tarafından keşide edilmiş bulunan Bakırköy …İcra Müdürlüğü’nün …. Esas sayılı takibe konu olan 31/12/2012 vade tarihli, 1.000.000 – (Bir milyon) Amerikan Doları bedelli bono nedeniyle borçlu bulunmadıklarının tespitini, borcun yenilenerek itfa edildiğine dair sunulan belgeler dikkate alınarak uygun görülecek teminat mukabili icra takibinin durdurulması yahut dosyaya yatacak paranın alacaklıya ödenmemesi yönünde ” ihtiyati tedbir kararı ” verilmesini, yargı giderleri ile ücreti vekaletin de davalıya yükletilmesine karar verilmesi talep ve dava etmiştir.
BİRLEŞEN DAVADA;
SAVUNMA:
Davalı vekilini sunmuş olduğu 03/11/2015 tarihli cevap dilekçesinde; Müvekkili aleyhine açılmış olan menfi tespit davacı haksız ve mesnetsiz olduğundan davanın reddine karar verilmesini talep ettiği, davacı sunmuş olduğu dava dilekçesinde takip konusu bononun teminat bonosu olduğu belirttiğini, ancak bu iddiasını ispatlayamadığını, keza dava dilekçesinin ekinde veya takip konusu bonoda takip konusu bononun teminat bonosu olduğuna dair hiçbir beyan bulunmadığını, bu sebeple davacının takip konusu bononun teminat bonosu olduğuna dair iddiası hukuken korunamayacağını, davacı tarafın bono bedelinin müvekkiline ödendiğine dair iddiaları da geçersiz olduğunu davacı taraf bunu ispat etmek zorunda olduğunu ancak böyle bir ödeme yapılmadığı için davacı taraf bunu ispat edemediğini, davacı taraf yine dava dilekçesinde bononun yenilendiğini iddia ettiğini, ancak bononun yenilendiğine dair hiçbir delil sunamadığını, keza olmayan şeyin ispatına imkan olmadığını, sonuç olarak davacının davasının reddini, dosyada paranın müvekkiline verilmemesi yönünde karar bulunduğundan davacıdan %20 kötü niyet tazminatının alınarak müvekkile verilmesini, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davacıdan alınmasın karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLER VE GEREKÇE:
Asıl Dava,
Dava, icra takibine konu 30/06/2015 vade tarihli, 1.000.000 (bir milyon) Amerikan Doları bedelli bononun teminat amaçlı olarak verildiği ve sözleşmeye konu borcun ödendiği iddiasıyla bono ve takip sebebiyle İİK’nın 72. maddesi hükmü uyarınca borçlu olunmadığının tespiti istemine ilişkindir.
Birleşen Davada;
Dava, icra takibine konu 31/12/2012 vade tarihli, 1.000.000 – (Bir milyon) Amerikan Doları bedelli bononun teminat amaçlı olarak verildiği ve sözleşmeye konu borcun ödendiği iddiasıyla bono ve takip sebebiyle İİK’nın 72. maddesi hükmü uyarınca borçlu olunmadığının tespiti istemine ilişkindir.
Tarafların aktif ve pasif dava ehliyetleri denetlenip uyuşmazlık konuları re’sen belirlenerek taraflarca gösterilen deliller toplanmış ve konunun incelenmesinde uzmanlık gerektiren yönler olduğundan bilirkişi incelemesi yaptırılmak suretiyle dava sonuçlandırılmıştır.
Bilirkişiler … tarafından düzenlenen 03/10/2017 tarihli raporda; Dava konusu 31/12/2012 ve 30/06/2015 vade tarihli senetlerin davalı yanca ilgili protokollere istinaden yapılan ödemeler dolayısı ile 1.5 milyon USD üzerinden geçerli bir alacak hakkı ihtiva ettiğini, zira davacının senetlerin sözleşmeye dayandığını ve davalının ise bu sözleşmeye istinaden 1,5 milyon USD ödeme yaptığını ispat ettiğini, bu halde davacının 31/12/2012 vade tarihli senedin geçersizliği için iddia ettiği yenileme ve iade anlaşmasını (bu halde dahi 1 milyon USD bedelli 30/06/2015 vade tarihli son senet yukarıda ifade ettiğimiz üzere 29/12/2009 ve 16/06/2011 tarihli protokoller ile ilgili açıklamaları çerçevesinde geçerliliğini koruyacağını) ve sözleşmeye istinaden yapmış olduğu geri ödemeyi, bunun gerçekleşmemesi halinde ise bu kez 31/12/2012 ve 30/06/2015 vade tarihli senet bedellerini ödeyerek borcu sona erdirdiğini ispat etmesi gerektiğini, ancak dosyanın mevcut durumuna göre ispat yükümlülüğünün yerine getirilemediğini, davacı yanca davalı uhdesine bir takım gayrimenkul devirleri yapılmış ise davacının devredilen gayrimenkullerin değerini, bu değere karşılık gelen devirlerin senede bağlanmış alacağı sona erdirmek maksatlı yapılmış olup olmadığını ispat etmesi gerektiği sonuç ve kanaatine varıldığını bildirdikleri görülmüştür.
Davacılar söz konusu bonoların bedelsizliği istemine ilişkin olarak; davalı ile aralarında akdedilen 29/12/2009 tarihli inşaat ortaklığı anlaşması dolayısı ile davacının yapacağı masrafların teminatı olarak verilen 31/12/2011 vade tarihli, 1.000.000(bir milyon) Amerikan Doları bedelli teminat bonosu (ilk bono) ve yerine davalı ile 16/06/2011 tarihli yapılan ikinci protokol dolayısı ile daha önce verilen 31/12/2011 vade tarihli ilk teminat bonosu iptal edilerek yerine davalıya verilen 31/12/2012 vade tarihli, kesidecileri … ve … olan 1.000.000(bir milyon) Amerikan Doları bedelli yeni bononun (birleşen dava konusu ikinci bononun) tanzim edildiği; nihayet ortaklaşa yapılacak inşaatın bitirilmesi ve teslim edilmesinin belediye ruhsat iptali sebebi ile gecikmesi dolayısıyla bu teminat bonosu da yenilenerek taraflar arasında borcun yenilenmesi anlaşması sonucu keşideci ….Müh. Hiz.Taah.Tic.A.Ş tarafından 30/06/2015 vade tarihli 1.000.000 (birmilyon) Amerikan Doları bedelli yeni bir bono (asıl dava konusu üçüncü bono) verilmiş olduğu, bonoların teminat bonosu olduğu, ancak davalı tarafından 31/12/2012 vade tarihli 1.000.000 Amerikan Doları bedelli bonoya dayalı, Bakırköy …İcra Müdürlüğü …. sayılı ve 30/06/2015 vade tarihli 1.000.000 (birmilyon) Amerikan Doları bedeli bonoya dayalı Bakırköy ….İcra Müdürlüğünün ….sayılı icra takibi başlatılmış olduğu, takip ve davaya konu bonoların bedelsiz olduğu, bedeli davalıya devredilen gayrımenkuller ile fazlasıyla ödendiği, 30/06/2016 vadeli bononun ciro silsilesinin bozuk olduğu iddiaları ile huzurdaki davaları açmışlardır.
Davalı savunmasında, her iki takip konusu bonoların teminat bonosu olduğu iddialarının ispat edilemediği, bonoların yenilendiği iddialarının gerçeği yansıtmadığı, davacının bu yönde delil ibraz etmediği, yine bedellerinin davalıya ödendiği iddiasının da davacı yanca ispat edilemediği, 30/06/2015 vade tarihli bono bakımından ciro silsilesinde bozukluğun lehdar ile keşideci arasında hukuki ilişkiyi etkilemeyeceği savunmasında bulunarak davanın reddini talep etmiştir.
Somut olayda uyuşmazlık Bakırköy …İcra Müdürlüğü 2015/11614 ve Bakırköy…İcra Müdürlüğünün ….esas sayılı takip dosyalarına konu bonoların teminat bonosu olup olmadığı,teminat bonosu olduğunun ispatı halinde teminat fonksiyonunun devam edip etmediği noktasında toplanmaktadır.
Öncelikle, alacağın dayanağını teşkil eden kambiyo senedinin hukuksal niteliğini irdelemekte yarar vardır:
Bütün mücerret alacaklarda olduğu gibi kambiyo senedi alacağı da kural olarak, uygun bir asıl borç ilişkisine, bir illi ilişkiye dayanır. Bir kambiyo senedi düzenleyip veren ve bu senedi alan herkes, bütün hukuki işlemlerin yapılmasına temel teşkil eden bir gayeye ulaşmak istemektedir. İşte bu gaye bir kambiyo senedinde mündemiç hakkın doğumu ve devri açısından hukuki sebebi teşkil eder. Kambiyo senedi düzenlenmesi dolayısıyla ortaya çıkan bu ilişki “kambiyo ilişkisi” olarak anılmaktadır. Kambiyo senedi vermek suretiyle borç altına giren borçlu “kambiyo taahhüdü”nde bulunmuş olur.
Kambiyo ilişkisinin altında esas itibariyle bir asıl /temel borç ilişkisi vardır. Kambiyo senedinden kaynaklanan talebin geçerliliği, temel ilişkiden kaynaklanan temel talebin ve bununla ilgili olarak taraflar arasında varılmış amaca ilişkin mutabakatın geçerliliğinden tamamen bağımsızdır. Kambiyo senedinden doğan talep hakkına kambiyo hukuku, temel talebe ise, bu talebin ait olduğu hukuk kuralları uygulanır.
Bu genel açıklamadan sonra, hemen belirtmelidir ki, bono, ödeme vaadi niteliğinde bir kambiyo senedi olup, bonoyu düzenleyen, asıl borçlu durumundadır (6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu (TTK)’nun 779/1.maddesi).
Yerleşik Yargıtay kararlarında ve öğretide de kabul edildiği gibi, bonolara özgü seçimlik unsurlardan biri de, temel borç ilişkisinden kaynaklanan borcun dayandığı nedenin gösterilmesine yönelik “bedel kaydı”dır. Yinelemek gerekirse “bedel kaydı” kambiyo senedinin ihtiyari kayıtlarındandır. Bu kayıt keşidecinin (borçlunun), senedin lehdarından (alacaklıdan) karşı edayı aldığını ispata yarar. Aslında kambiyo senetleri hukuku yönünden bu kayıtların bir anlamı ve önemi yoktur. Çünkü, kambiyo senedinin düzenlenmesiyle, soyut bir borç ilişkisi yaratılmaktadır. Bu nedenle de karşı edimin elde edilip edilmediğinin önemi de bulunmamaktadır.
Temel borç ilişkisinin bir sözcükle senede yansıtılması, şeklinde ortaya çıkan bedel kaydının varlığı ya da yokluğu senedin bono niteliğini etkilemez. Zira, bono, bağımsız borç ikrarını içeren bir senettir. Bu nedenle bir illete bağlı olması gerekmez ve kural olarak ispat yükü senedin bedelsiz olduğunu iddia eden tarafa aittir. Ancak, bir defa bir mal alışverişine dayandığı “malen” kaydıyla ya da bir alacak borç ilişkisine dayandığı “nakten” kaydı ile senede yazılmışsa, artık buna uyulmak gerekir. Bu kayıtların aksinin savunulması senedin talili (nedene, illete bağlanması) anlamına gelir ki, böyle bir durumda ispat yükü yer değiştirir. Senedi talil eden, savını kanıtlamak yükümlülüğü altına girer.
Senette borcun nedeni “mal” ya da “nakit” olarak belirtilmişse, tarafların yazılı borç sebebine dayanmaya hakkı olacağından, ispat yükü bunun aksini ileri süren tarafa ait olacaktır. Eğer yanlardan biri senet metninde yazılı kaydın doğru olmadığını söylüyorsa, lehine olan senet karinesi çürümüş sayılacak, bunun sonucu olarak da, iddiası paralelinde ispat yükünü de üstlenecektir. Buna senedin talili denmektedir. Bu anlamda talil senet metninde açıklanan düzenleme (ihdas) nedenine aykırı beyanda bulunma anlamına gelmektedir.(Yüksek Hukuk Genel Kurulu’nun 17/12/2003 gün, 2003/19-781 Esas, 2003/768 Karar sayılı ilamı )
Hemen burada, menfi tespit konulu eldeki davalarda ispat yükünün özellikleri üzerinde de durulmalıdır.
2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu’nun 72.maddesi gereğince borçlu icra takibinden önce veya takip sırasında borçlu olmadığını ispat için menfî tespit davası açabilir.
Kural olarak, bir vakıadan kendi lehine haklar çıkaran/iddia eden taraf o vakıayı ispat etmeye mecburdur (4721 s.TMK’nun 6.maddesi).
İspat yüküne ilişkin bu genel kural menfi tespit davaları için de geçerlidir. Yani, menfi tespit davalarında da, tarafların sıfatları değişik olmakla beraber, ispat yükü bakımından bir değişiklik olmayıp, bu genel kural uygulanır. Bu davalarda da bir vakıadan kendi lehine haklar çıkaran (iddia eden) taraf o vakıayı ispat etmelidir.
Menfi tespit davasında borçlu ya borçlanma iradesinin bulunmadığını ya da borçlanma iradesi bulunmakla birlikte daha sonra ödeme gibi bir nedenle düştüğünü ileri sürebilir.
Borçlu borcun varlığını inkar ediyorsa, bu durumlarda ispat yükü davalı durumunda olmasına karşın alacaklıya düşer. Borçlu varlığını kabul ettiği borcun ödeme gibi bir nedenle düştüğünü ileri sürüyorsa, bu durumda doğal olarak ispat yükü kendisine düşecektir. Görülmektedir ki, menfi tespit davasında kural olarak, hukuki ilişkinin varlığını ispat yükü davalı/alacaklıdadır ve alacaklı hukuki ilişkinin (borcun) varlığını kanıtlamak durumundadır. Borçlu bir hukuki ilişkinin varlığını kabul etmiş, ancak bu hukuki ilişkinin senette görülenden farklı bir ilişki olduğunu ileri sürmüşse bu kez, hukuki ilişkinin kendisinin ileri sürdüğü ilişki olduğunu ispat külfeti davacı borçluya düşmektedir. Zira davacı borçlu senedin bir hukuki ilişkiye dayanmadığını değil, başka bir hukuki ilişkiye dayandığını ileri sürmekte; temelde bir hukuki ilişkinin varlığını kabul etmektedir.(Yüksek Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 12/10/2011 gün ve 2011/19-473 esas,2011/607 karar sayılı ilamı)
Davacılar, kambiyo senedinden dolayı borçlu olmadıklarının saptanmasını istediklerine göre, konunun hem kambiyo hem de ispat hukuku açısından ele alınıp, değerlendirilmesi gerekir.
Eldeki davalarda, davacılar senetteki imzayı ve bir temel ilişkiye dayandığını inkar etmemiş; asıl ve birleşen davaya konu bonoların teminat olarak verildiğini,takibe konu bonoların davacının yatırdığı paranın taşınmaz olarak kendisine ödenmesi nedeniyle karşılıksız kaldığını ileri sürerek borçlu olmadıklarının tespitini istemiştir.
Davalı vekili ise ,asıl ve birleşen davaya verdiği cevap dilekçelerinde,ispat yükünün davacıların üzerinde olduğunu,bu nedenle takibe konu senetlerin teminat senedi olarak verildiğini ve ödeme iddiasının davacıların ispat etmesi gerektiğini savunmuştur.
Davaya konu bonolar incelendiğinde 31/12/2012 vade tarihli bono metninde bedel kaydı olarak “malen”, 30/06/2015 tarihli bono metninde ise bedel kaydı olarak “nakden” yazılıdır.Bono, TTK’nun 645.maddesi hükmü gereğince, kıymetli evrak niteliğinde olup, sebebini içermeyen bir borç ikrarına ilişkin bulunmakla, aynı Kanun’un 776.maddesi gereğince; bono veya emre muharrer senet; metninde (Bono) veya (Emre muharrer senet) kelimesini ve Türkçe’den başka bir dilde yazılmışsa o dilde bono karşılığı olarak kullanılan kelimeyi; kayıtsız ve şartsız muayyen bir bedeli ödemek vaadini, içereceğine göre eldeki senetler de bu kayıtları taşımakla emre yazılı kambiyo senedidir.
Somut olayda, davacılar takibe konu senetlerin teminat senedi olduğunu ödeme nedeniyle teminat fonksiyonlarının ortadan kalktığını ve bedelsiz olduğunu ileri sürmüştür. Davacıların bu iddiası senet metninden anlaşılamamaktadır. Senet sebepten mücerret olmakla, davacıların ileri sürdüğü bu ilişkinin varlığını ispat yükü altında olduğunun kabulü gerekir.
Öyleyse, davacıların, keşide ettiği senetlerin teminat senedi olarak davalıya verildiğini ve bu senetlerin ödeme nedeniyle teminat fonksiyonlarının kalmadığını,senetlerin karşılıksız kaldığı iddiasını yazılı delille ispat etmesi zorunludur. Davacıların bu iddiasını tanıkla kanıtlamasına hukuken olanak yoktur.
Davacıların asıl ve birleşen davada icra takibine konu bonoların teminat senedi olduğunun ispatı bakımından taraflar arasında imzalanan ve inkâr edilmeyen protokollerin ayrı ayrı değerlendirilmesi gerekmektedir.
29/12/2009 tarihli protokolde davalı …’in 1.000.000 USD harcama yapacağı, bu bedelin inşaatın bitim tarihi olan 31/12/2011 tarihinde iade edileceği, … ve …’in …’e bu tutar kadar iade tarihine senet vereceği sözleşme madde 4’te kararlaştırılmış olduğu görülmektedir.Bu halde, dava konusu edilmeyen ancak yenilendiği iddia edilen senedin, davalının yapacak olduğu 1 milyon USD’lik masraflara karşılık inşaat bitim tarihinde yapılacak geri ödemeye istinaden bu tarihe kadar verilecek bir teminat senedi olduğu ortaya çıkmış durumdadır. Davalı yanca reddedilmeyen imzasını taşıyan protokoldeki tarih ve bononun tarihi ile bedel arasındaki uyum da söz konusu senedin teminat maksatlı düzenlendiğini göstermektedir. Ancak senedin teminat maksatlı düzenlenmiş olması somut olayda senedi başlı başına bedelsiz hale getirmemektedir. Zira bu halde söz konusu 31/12/2011 vade tarihli bir nolu senet dava konusu edilmiş olsa idi teminat iddiası gerçekleşmiş olduğundan bu halde geçerli bir alacak hakkı içerip içermediği hususu ancak tarafların karşılıklı olarak sözleşmeye dayanan borçlarını ifa edip etmedikleri, davalının 1 milyon USD ödeme yapmış olup olmadığı ve yine inşaatın bitirilmiş, sözleşmedeki %60-%40’lık paylaşımın yapılmış olup olmadığına bağlı olacaktı. Bu hususta davalının ilgili masraf ödemesini gerçekleştirdiği bilirkişi raporu ile tespit olunmuş ve fakat sözleşme konusu inşaatın bitirilip bitirilmediği, paylaşımın yapılıp yapılmadığı hususu netleşmiş değildir. Bu aşamada bir takım gayrimenkul devirleri yapılmış ise de bunların davalının 1 milyon USD senede bağlanmış alacağını sona erdirmek maksatlı yapıp yapmadığı da ispat olunmuş değildir. Özetle ilk senet sözleşmenin teminatı maksatlı düzenlenmiş, ancak davalı sözleşme konusu ödemeleri yaptığı ispat olunduğundan senet geçerli bir alacak hakkını ihtiva etmekte ve fakat davalı bu senet bedelinin ödenip ödenmediğini ispat konusu” maddesi paragraf 2’de açıkça ifade edilmektedir. Bu bakımdan davacının bu yönde iddiaları sübuta ermiş durumdadır. Bu kez inşaatın bitim tarihi protokolde 2011 yılı olarak revize edilmiş (söz. madde 3) olduğundan ve davacının beyanlarından ilk protokole göre inşaatın ilk protokoldeki sürede yapılmamış olduğu görülmektedir.
İnşaatın zamanında bitirilememesi üzerine tarafların ikinci bir protokol yaptıkları ve ilk protokolü revize ettikleri görülmektedir.16/06/2011 tarihli protokol incelendiğinde ise Sözleşme madde 4’te “…’in 29/12/2009 tarihli protokole göre … ve …’e vermiş olduğu 1.000.000 USD’nin geri ödemesi inşaat bitim tarihi olan 2012 Aralık ayı sonuna kadar tamamlanmış olacaktır” ifadesi yer almaktadır. Sözleşmede her hangi bir şekilde ilk sözleşmedeki gibi teminat senedi verileceğine dair hüküm bulunmamaktadır. Görüldüğü üzere taraflar arasında imzalanan ikinci sözleşmede birleşen davanın konusunu teşkil eden bononun teminat olarak davalıya verildiğine ilişkin bir kayıt mevcut değildir. Taraflar yapmış oldukları ikinci sözleşmede ilk sözleşmeye nazaran daha ayrıntılı bir düzenleme yaptıkları ve teminat senedi ile ilgili olarak sözleşmede bir atıf bulunmadığı görülmektedir.Buna göre davacılar tarafından ilk senedin alınarak yerine birleşen davaya konu senedin teminat amaçlı olarak verildiğine ilişkin bir çıkarsamada bulunmak mümkün olmayıp verilen senedin miktar yönünden ilk teminat senedi ile uyumlu olması ve senedin vade tarihinin sözleşmede belirtilen paranın iade tarihi ile aynı olması, sözleşmede açıkça bir atfın bulunmaması ve davacıların basiretli bir tacir gibi davranma zorunluluğu karşısında anılan senedin sözleşme uyarınca teminat senedi olduğu sonucuna bizi götüremeyecektir. Davacılar sözü geçen senedi davalıya yenilenen sözleşme uyarınca verildiğini ispat edememişlerdir.Bilirkişi kurulunun bu yöndeki görüşü yukarıda yapılan açıklamalar karşısında yerinde değildir.
Davacı yan asıl dava konusu ortaklaşa yapılacak inşaatın bitirilmesi ve teslim edilmesinin belediye ruhsat iptali sebebi ile gecikmesi dolayısıyla bu teminat bonosu da yenilenerek taraflar arasında borcun yenilenmesi anlaşması sonucu keşideci ….Müh. Hiz.Taah.Tic.A.Ş tarafından 30/06/2015 vade tarihli 1.000.000 (birmilyon) Amerikan Doları bedelli yeni bir bono (asıl dava konusu üçüncü bono) verilmiş olduğu, ikinci bononun iade edileceğinin kararlaştırıldığı, her iki bononun da teminat bonosu olduğu ve bedelsiz olduğu iddialarını ileri sürmüştür. Ancak davacı bu yenileme ve iade anlaşmasına ilişkin iddiasını kanıtlayacak herhangi bir belge sunmuş değildir.Protokoller kapsamında değerlendirildiğinde asıl davaya konu senedinde teminat senedi olduğu ispat edilememiştir.
“Nakden” ve “malen” ihdaslı senetlerin davacı taraf,teminat senedi olarak davalıya verildiğini, beyan etmekle ihdas nedenini talil etmiştir.Buna göre ispat yükü davacıların üzerindedir.Davacılar asıl ve birleşen davada takibe konu bonoların teminat bonosu olarak davalıya verildiğini , davalının teminat fonksiyonu kalmayan bonoları icraya koyduğunu ve senetlerin karşılıksız kaldığını yazılı deliller ile ispat etmesi gerekir.Oysa davacı taraf takibe konu senetlerin ihdas nedenini taliline göre teminat senedi olarak davalıya verildiğini ve bonoların ödeme nedeniyle teminat fonksiyonunun kalkmasına karşın davalı tarafından icra takibine konu edildiklerini usulüne uygun deliller ile ispat edememiştir.
Bunun üzerine asıl ve birleşen davada davacılar vekili delil listesinde açıkça yemin deliline dayandığından davacılar vekiline yemin delili hatırlatılmış,davacılar vekili kendisine verilen kesin süre içerisinde yemin deliline dayandıklarına ilişkin bir beyanda bulunmamıştır.
Bir an için asıl ve birleşen davaya konu bonoların teminat senedi oldukları kabul edilse dahi bu kez 31/12/2012 ve 30/06/2015 vade tarihli her iki senet yönünden bedellerini ödeyerek borcu sona erdirdiğini davacıların ispat etmesi gerekmektedir. Bu ödeme ise taraflar arasındaki protokollere göre inşaatın bitirilmiş, sözleşmedeki %60-%40’lık paylaşımın yapılmış olup olmadığına bağlıdır. Bu hususta, sözleşme konusu inşaatın bitirilip bitirilmediği, paylaşımın yapılıp yapılmadığı hususu dosya kapsamında netleşmiş değildir. Bu aşamada davacı yanca davalı uhdesine bir takım gayrimenkul devirleri yapılmış ise de bunların davalının senede bağlanmış alacağını sona erdirmek maksatlı yapılıp yapılmadığı da ispat olunmuş değildir. Bu halde davacının devredilen gayrimenkullerin bedelini, bu bedellerin senede bağlanmış alacağı sona erdirmek maksatlı yapılmış olup olmadığını ispat etmesi gerekli olup davacılar bu hususuda ispat edememişlerdir.
Yukarıda yapılan tüm açıklamalar ışığında somut olay değerlendirildiğinde: asıl ve birleşen davada davacılar vekili, icra takibine konu bonoların taraflar arasındaki sözleşmeler uyarınca teminat amaçlı olarak verildiğini,ödeme nedeniyle bonoların teminat fonksiyonlarının kalmadığını,buna rağmen davalının müvekkilleri aleyhine icra takibine giriştiğini bu nedenlerle müvekkillerinin davalıya borçlu olmadığının tespitine karar verilmesini talep etmiş,asıl ve birleşen davada davalı vekili ise,davaya konu bonoların teminat senedi olmadığını,bu bonoların teminat amaçlı olarak verildiğini ve ödeme yapıldığının davacılar tarafından ispat edilmesi gerektiğini,haksız açılan davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.Asıl ve birleşen davaya konu bonolar incelendiğinde bonoların bonoların “nakden” ve “malen” bedel kaydıyla düzenlendiği anlaşılmıştır.Somut olayda davacı taraf ihdas nedenini talil etmiştir.İspat yükü davacı tarafta olup davacı taraf icra takibine konu senetlerin teminat senedi olarak verildiğini ve senetlerin ödeme nedeniyle teminat fonksiyonunun kalmamasına rağmen icra takibine konu edildiğini usulüne uygun deliller ile ispat edemediği gibi yemin deliline de dayanmadığı gibi dava konusu 31/12/2012 tarihli bonodan dolayı Bakırköy….İcra Müdürlüğü’nce 24/08/2015 tarihinde yapılan fiili haciz sırasında davalı şirket yetkilisi …’in “anladım fakat şu an borcu ödeyecek durumum yok” şeklinde beyanda bulunarak zımni olarak borcu kabul etmesi gözönüne alındığında davacı yan asıl ve birleşen dava yönünden iddiasını ispat edemediğinden asıl ve birleşen davanın reddine,asıl dava alacaklı lehine sonuçlanıp , alacaklı ihtiyati tedbir dolayısıyla alacağına geç kavuştuğundan asıl alacağın %20 ‘si üzerinden hesap edilen tazminatın davacıdan alınarak davalıya verilmesine,birleşen davada ihtiyati tedbir kararı verilip davalının alacağına geç kavuşması söz konusu olmadığından davalı vekilinin kötüniyet tazminat talebinin reddine karar verilmesi gerektiği sonucuna varılarak aşağıdaki gibi hüküm fıkrası oluşturulmuştur.
HÜKÜM/Yukarıda açıklanan nedenlerle;
ASIL DAVADA;
1-Davanın REDDİNE,
2-Dava alacaklı lehine sonuçlanıp , alacaklı ihtiyati tedbir dolayısıyla alacağına geç kavuştuğundan asıl alacağın %20 ‘si üzerinden hesap edilen ¨584.000,00’nin davacıdan alınarak davalıya VERİLMESİNE,
3-Alınması gereken ¨35,90 karar ve ilam harcının peşin yatırılan ¨49.866,30 harçtan mahsubu ile fazla alınan ¨49.830,40 harcın karar kesinleştiğinde ve talep halinde davacıya İADESİNE,
4-Davacı tarafından yapılan yargılama giderlerinin kendi üzerinde BIRAKILMASINA,
5-Davalı tarafından yatırılan gider avansının kullanılmayan kısmının karar kesinleştiğinde davalıya İADESİNE,
6-Davalı kendisini bir vekil ile temsil ettirdiği anlaşıldığından karar tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT’ne göre reddedilen miktar üzerinden hesap edilen ¨94.000,00 ücreti vekaletin davacıdan tahsili ile davalıya VERİLMESİNE,
7-Kararın kesinleşmesine kadar yapılan yargılama giderlerinin davacı tarafından peşin olarak yatırılan ¨575,00 gider avansından mahsubu ile bakiye kısmın karar kesinleştiğinde davacıya İADESİNE,
B) BİRLEŞEN DAVADA ;
1-Davanın REDDİNE,
2-Davalı vekilinin kötüniyet tazminat talebinin koşulları oluşmadığından REDDİNE,
3-Alınması gereken ¨35,90 karar ve ilam harcının peşin yatırılan ¨49.866,30 harçtan mahsubu ile fazla alınan ¨49.830,40 harcın karar kesinleştiğinde ve talep halinde davacılara İADESİNE,
4-Davacılar tarafından yapılan yargılama giderlerinin kendi üzerlerinde BIRAKILMASINA,
5-Davalı kendisini bir vekil ile temsil ettirdiği anlaşıldığından karar tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT’ne göre reddedilen miktar üzerinden hesap edilen ¨94.000,00 ücreti vekaletin davacılardan müştereken ve müteselsilen tahsili ile davalıya VERİLMESİNE,
6-Kararın kesinleşmesine kadar yapılan yargılama giderlerinin davacı tarafından peşin olarak yatırılan ¨575,00 gider avansından mahsubu ile bakiye kısmın karar kesinleştiğinde davacılara İADESİNE,
5235 sayılı Kanunun geçici 2’nci maddesine göre ,Bölge Adliye Mahkemeleri’nin kurulmasına ve 20 Temmuz 2016 tarihinde göreve başlamalarına dair kararların 07/11/2015 tarih ve 29525 sayılı Resmî Gazete’de ilan edildiği anlaşılmakla;6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 341 ilâ 360’ncı madde hükümleri uyarınca,mahkememize veya aynı sıfattaki başka bir mahkemeye verilecek dilekçe ile kararın tebliğinden itibaren iki hafta içerisinde veya istinaf dilekçesi kendisine tebliğ edilen taraf,başvuru hakkı bulunmasa veya başvuru süresini geçirmiş olsa bile, mahkememize veya aynı sıfattaki başka bir mahkemeye vereceği cevap dilekçesi ile iki hafta içerisinde İSTİNAF yolu açık olmak üzere asıl ve birleşen davada davacılar , asıl ve birleşen davada davalı vekillerinin yüzlerine karşı oy birliği ile verilen karar açıkça okunup,usulen anlatıldı.18/01/2018

BAŞKAN …

ÜYE …

ÜYE …

KÂTİP …