Emsal Mahkeme Kararı Bakırköy 3. Asliye Ticaret Mahkemesi 2015/428 E. 2018/351 K. 29.03.2018 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

BAKIRKÖY (3) NO’LU ASLİYE TİCARET
MAHKEMESİ KARARIDIR

ESAS NO : 2015/428
KARAR NO : 2018/351

DAVA : ALACAK

DAVA TARİHİ : 30/04/2015
KARAR TARİHİ : 29/03/2018
KARAR YAZIM TARİHİ : 27/04/2018

Mahkememizde görülmekte olan Alacak (Hizmet Sözleşmesinden Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
İDDİA:
Davacı vekili tarafından Bakırköy Nöbetçi Asliye Ticaret Mahkemesi’ne vermiş olduğu 30/04/2015 harçlandırma tarihli dava dilekçesinde özetle; Müvekkili ile davalı arasında , davalıya ait İnsa …Şantiyesi İnce İşlerinin yapılması için 03/06/2014 tarihli sözleşme imzalandığını, müvekkiline , davalı tarafından 26/12/2014 tarihli ihtar ile işin süresinde bitmemiş olması sebebiyle taraflar arasında imzalanan 03/06/2014 tarihli sözleşmeyi tek tarafları olarak feshedildiğine dair ihtar gönderildiğini, işbu ihtarnameye Büyükçekmece …Noterliği’nin 05/01/2015 tarihli … yevmiyeli ihtarı ile taraflar arasında imzalanan 03/06/2014 tarihli İnce işler Yapım Sözleşmesi’nin 3. maddesine göre, işin süresinin, işyeri teslim tarihinden itibaren 6 ay olduğunu, bu süreye hava muhalefeti sebebiyle çalışılamayan günler, bayramlar sebebiyle (dini ve milli bayramlar) çalışılamayan günlerin ve işverenin temin etmesi gereken malzemenin geç temininden kaynaklanacak gecikmelerin de ekleneceğinin açıkça kararlaştırıldığını, işyerinin müvekkiline 04/06/2014 tarihinde teslim edildiğini, teslimden itibaren başka hiç birşey mazeret olmasa dahi işin bitim süresinin 04/12/2014 olduğunu, her ne kadar sözleşmede işin bitim tarihi olarak 30/11/2014 yazsa da aynı maddede işin süresinin işyeri teslim tarihinden itibaren 6 ay olarak yazılı olduğu belirtildiğini, şirket sahibi ….’nun da imzasının havi 15/12/2014 tarihli toplantı tutanağına göre de, 30/01/2015 ‘e kadar müvekkiline ek süre verildiğini, ancak 2015 Ocak sonu dahi beklenmeden sözleşmenin feshinin haksız ve usulsüz olduğunu, yapılan fesihin hiç bir iyiniyete de sığmadığı belirtildiğini, davalının , müvekkiline gönderdiği fesih ihbarının haksız ve usulsüz olduğunu, işin bitirilme süresinin uzamasına sebebiyet verdiği izah edilen durumlar da dikkate alınarak, öncelikle taraflar arasındaki sözleşmede belirtilen 6 aylık işin teslim süresine kaç gün eklenmesi gerektiğinin, yapılacak bilirkişi incelemesine ile tespit edilmesi taleplerinin olduğunu, davalı tarafından yapılan feshin ilgili sözleşmenin 31.1. Maddesinde, işyerinin bu tür durumlarda , yükleniciyi önce yazılı şekilde ikaz etmesi ve durumun düzeltilmesini isteneceğini, makul sürede düzeltilmezse , iş veren tarafından sözleşmenin feshedileceğini açıkça düzenlendiğini, davalı bu maddeye rağmen , müvekkiline fesih ihbarından önce durumun düzeltilmesi ile ilgili herhangi bir yazılı bildirim yapmadığı gibi , 30/01/2015 tarihinde inşaattan çıkılacağına dair toplantı yaparak müvekkiline ek süre dahi verdiğini, davalının,sözleşme ile belirlenen birçok edimini yerine getirmede geciktiğini ya da eksik yerine getirdiğini, davalının işin teslim süresi bitmeden usulsüz fesih yapmasıyla , müvekkilinin imalatlardaki ayıpları gidermesinin ,eksik kalan işleri tamamlaması engellendiğini, sonuç olarak ¨354.759,21 ödenmeyen tamamlanmış imalat bedelinin avans faizi ile birlikte davalıdan alınarak müvekkiline ödetilmesini, ¨10.000,00 kâr kaybının avans faizi ile birlikte davalıdan alınarak müvekkiline verilmesini, ¨10.000,00 … mh. …. Ada, …. parsel, 3.normal kat, …. nolu, 82 m2 lik ofisin devredilmemesi sebebiyle rayiç değer artışından kaynaklanan farkın maddi tazminat olarak müvekkilime avans faizi ile birlikte ödetilmesini, ¨21.118,00 inşaatta kalan malzeme bedelinin ihtar tarihi olan 05/01/2015 tarihinden itibaren avans faizi ile birlikte davalıdan alınıp müvekkiline ödetilmesini, ¨ 5.000 iskele kurulum ve kullanım bedelinin davalıdan alınarak müvekkiline verilmesini, haksız fesih nedeniyle, bu masrafa davacı tarafından sebebiyet verildiğinden, Bakırköy… Sulh Hukuk Mahkemesi’nin … D.İş sayılı dosya tespit masrafı olan ¨ 2.745,40 ‘nin yasal faizi ile birlikte davalıdan alınıp, müvekkiline verilmesini, tüm yargılama giderleri ile ücreti vekaletin de karşı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
SAVUNMA:
Davalı vekilinin 07/07/2015 havale tarihli cevap dilekçesinde özetle; Davacı şirketin açmış olduğu dava hukuki mesnetten yoksun olduğunu, dava dilekçesindeki müvekkili aleyhine olan beyanları kabul etmediklerini, bayram nedeniyle 9 günlük gecikme dışında işin uzamasına neden olacak bir gecikme söz konusu olmadığını, işin bitim süresinin 30/11/2014 tarihi olan bayram nedeniyle 9 günlük süre ilave edilince işin bitim süresinin 09/12/2014 tarihi olduğunu, ayrıca işin süresinin uzamasına neden olacak gecikmenin ve sözleşmeye eklenecek sürenin taraflarca yazılı mutabakatla tespit edileceğini ,davacı vekilinin hava muhalefeti vs. gibi nedenlerle işin süresinin uzadığına ilişkin beyanlarının hukuki temeli olmadığını, sözleşme süresinin uzaması gerektiğine ilişkin iddiayı kabul etmediklerini,dava dilekçesinde belirtilenin tam aksine işin durdurulmasının nedeni tamamen davacı taşeronun iş güvenliği vs. yasal kurallara uymamasının bir sonucu olduğunu, davacının belirttiğinin aksine dava konusu yerde… İnşaat çalışmadığını,… İnşaatın davalı müvekkilinin sadece ….deki inşaatında çalıştığını,… inşaat da müvekkili şirketin taşeronu olduğu için her iki inşaat da aynı karar ve işlem sonucu iki inşaatın da yapımı da durdurulduğunu, her ne kadar davacı taraf davalı şirket ortağı …. ile bir toplantı yapılmış ve tutanağa bağlanmış ise de yine de o tutanakla belirtilen işler belirtilen sürelerde sözleşmeye uygun olarak bitirilmediğini,davacı tarafın , davalının sözleşmeyi tek taraflı feshinin sözleşmeye aykırı olduğu iddiası da tamamen gerçek dışı olduğunu, davacı taraf anılan tutanaktaki tarihlerde de belirtilen işleri süresinde yapmadığı gibi sözleşmeye aykırı şekilde ayıplı yaptığını, dava dilekçesinde ileri sürülen iddiaları da kabul etmediklerini, sözleşme davalı tarafından haklı olarak feshedildiğini, sözleşme konusu işlerin davacı tarafından eksik, ayıplı ve süresi içinde yapılmamış tespit dosyalarından alınan bilirkişi raporlarından sonra davalı müvekkilinin ayıplı işleri söktürerek eksik kalan işleri başka kişilere yaptırdığını, sözleşmede belirtilen işlerin tamamı 2015 yılı mayıs ayında bitirildiğini, davacının eksik kalan işlerle ilgili kar talep etme hakkı olmadığı gibi kar marjını da çok yüksekten gösterdiğini, kötü niyetli olarak hareket eden sözleşmeye aykırı şekilde imalat yapan davacının bu şekilde bir talepte bulunmaya hakkının bulunmadığını, davacının sözleşme gereği edimlerini yerine getirmediği için…. dairenin tapusu davacıya verilmediğini,bu nedenle davacının…. dairenin değer artışı sonucu talepte bulunma hakkının olmadığını, davacı, davalının kurdurduğu iskelenin parasını ödemesi gerekirken iş güvenliği mevzuatına aykırı kurduğu iskeleden dolayı para istemesinin ne kadar hukuka aykırı olduğunu, davacıya ödenmeyen tamamlanmış imalat bedelinin ¨ 354.759,21 olmadığını, yapılan imalatın bedeli hesaplandığında bu talebin fahiş olduğunun ortaya çıkacağını, davacının taleplerinin hukuka aykırı olduğunu, bu nedenlerle davacının yasaya , usule ve hukuka aykırı şekilde ve kötü niyetli olarak açtığı davanın reddi ile yargılama giderleri ve avukatlık ücretinin davacıya yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLER VE GEREKÇE:
Dava,eser sözleşmesinin haksız feshi nedeniyle uğranılan zarar ve yapılan iş nedeniyle alacak istemine ilişkindir.
Tarafların aktif ve pasif dava ehliyetleri denetlenip uyuşmazlık konuları re’sen belirlenerek taraflarca gösterilen deliller toplanmış ve konunun incelenmesinde uzmanlık gerektiren yönler olduğundan bilirkişi incelemesi yaptırılmak suretiyle dava sonuçlandırılmıştır.
Bilirkişi … … …. …. tarafından Mahkememize sunulan 02/06/2017 tarihli bilirkişi raporunda; tarafların ticari defterlerinin delil niteliğinin bulunduğunu, davacı defterlerinde davalının alacağının ¨ 5.950,73 olduğunu, davacının defterlerinde ise davalının dava tarihi itibari ile alacağının ¨360.895,34 ‘si olduğunu, taraflar arasında ki hesap farkının…. kesintlerini, davalı tarafça tanzim edilen fatura ve davacı adına yapılan SGK ödemelerinin davacı kayıtlarında yer almamasından kaynaklandığını,…. İli, … İlçesi, … Köyü, …. ada, …. parsel, 957,37 m2 yüzölçümlü, ana taşınmazın rayiç değerinin 16/12/2016 keşif tarihi itibarı ile ¨504.692,80 ‘si olduğunu, söz konusu taşınmazın 30/04/2015 dava tarihi itibari ile rayiç değerinin ¨447.502,10 ‘si olduğu ve davacının bu meblağın ödenmesini talep edebileceğini, rapor içeriğinde ayrıntılı olarak açıklandığı üzere taraflar arasında ki işin süre sonunun 11/05/2015 olduğunun kabulünün gerektiğini, davalı tarafça yapılan feshin sözleşmeye ve hukuka aykırı olduğunu, davalının iptale gerekçe olabilecek haklı nedeninin bulunmadığını, teknik bilirkişilerce yapılan hesaplamada belirtilen ¨284.511,61 ‘lik alacaktan fazla ödeme ve SGK ödemesinin mahsubu sonrasında davacının dava tarihi itibari ile alacağının (¨284.511,61 – ¨5.950,73 – ¨17.139,40) ¨261.421,48 ‘si olduğunu ve bu miktarın da davacıya ödenmesi gerektiğini bildirdikleri görülmüştür.
Bilirkişi ….. …. …. …. …. tarafından Mahkememize sunulan 18/12/2017 tarihli bilirkişi raporunda; Kök raporlarında dile getirilen kanaatin ve yapılan hesaplamaların aynı şekilde korunması gerekeceğini bildikleri görülmüştür.
Taraflar arasındaki ihtilafın sözleşme kaynaklı olduğu ve sözleşmenin inşaat (eser) sözleşmesi niteliği taşıdığı anlaşılmaktadır, dava dayanağı sözleşmeye göre taraflar “karalaştırılan inşaat ve imalatların belirli bir bedel karşılığında yapılması” hususunda anlaşmışlardır. Ki bu tür bir sözleşmeye TBK m. 470 vd. hükümlerinde düzenlenen eser sözleşmesine ilişkin hükümlerin uygulanacağı noktasında tereddüt yoktur.
Her iki tarafça ileri sürülen iddia ve savunmalar dikkate alındığında, sözleşme kaynaklı bu ihtilafın “dava dayanağı sözleşmenin davalı tarafça feshedilmiş bulunmasından kaynaklandığı; bu çerçevede davalının “ifa zamanın geçirilmesi” (borçlu temerrüdü) sebebine dayalı olarak fesih yoluna gittiği iddiasında bulunduğu; davacının ise, ifa zamanının gelmemesi sebebiyle, bu feshin haksız bir fesih olduğunu iddia ettiği açıktır. Buna göre:
Tarafların, dava dayanağı sözleşmede 30/11/2014 tarihini kesin ifa zamanı olarak kararlaştırdıkları (m. 3.1) ve davalının feshinin de bu tarihin geçirilmesinden sonra gerçekleştirildiği noktasında bir ihtilaf yoktur. İfa zamanını belirleyen ve sözleşmede yer alan bu kural müstakil olarak değerlendirildiğinde, 30/11/2014 tarihinin kesin ifa zamanı niteliği taşıdığı sonucuna ulaşılacaktır. TBK m. 113 hükmüne göre, ifa zamanın geçirilmesi durumunda, “zaman insan yerine ihtar eder” kuralının bir gereği olarak borçlu temerrüde düşmüş olur ve alacaklı (iş sahibi) borçlu temerrüdünden kaynaklanan hakları kullanabilecek duruma gelir. İki tarafa borç yükleyen sözleşmelerde alacaklıya tanınan imkânlardan birisi de, kuşkusuz sözleşmeden dönme (sözleşmenin feshi) imkânıdır (TBK m. 125). Nitekim davalı iş sahibinin de bu imkânı kullanmak üzere fesih ihtarnamesi gönderdiği anlaşılmaktadır.
Bu fiilî durum sebebiyle, mevcut ihtilaf bakımından borçlu temerrüdünün gerçekleşip gerçekleşmediğinin açıklığa kavuşturulması gereklidir. Taraflar her ne kadar m. 3.1 hükmünde, ifa zamanını 30/11/2014 olarak belirlemiş iseler de, sözleşmede öngörülen imalat süresinin uzamasına sebebiyet verecek durumlara da yer vermişlerdir (Bkz. Sözleşme m. 22.2). Bu sebeple, sözleşmenin akdedilmesinden sonra “müteahhide tanınan sürenin uzatılmasını gerektirecek durumların gerçekleşip gerçekleşmediği”nin de açıklığa kavuşturulması gerekecektir. Eğer bu tür bir durum söz konusu ise, bu taktirde sözleşmede kararlaştırılan teslim tarihinin herhangi bir anlamı kalmayacak ve borçlu temerrüdünün gerçekleşebilmesi için, uzayan imalat süresinin de geçirilmiş olması aranacaktır. Nitekim bilirkişi kurulunun teknik heyetince yapılan inceleme ve değerlendirmelerde, sözleşme m. 22.2 hükmünde sözü edilen durumun ortaya çıkmış bulunduğu; davacı müteahhide ilave süre verilmesini zorunlu kılan ilave imalatların ortaya çıktığı tespit edilmiştir, bu çerçevede, ek imalatlar dolayısıyla müteahhide verilen süreye 90 gün ilave edilmesi ve teslim tarihinin bu duruma göre belirlenmesi gerektiği ifade edilmektedir. Ki tek başına bu durum dahi, davalı iş sahibi tarafından 26/12/2014 tarihinde gerçekleştirilen “borçlu temerrüdü iddiasına dayalı feshin” geçerli ve hukuka uygun bir fesih olmadığını açıkça ortaya koymaktadır. Yine taraflar, bunun dışında, sürenin uzamasına sebebiyet verecek başka durumlara da sözleşmede yer vermişlerdir (bayram ve resmî tatiller, olağanüstü sebeplerle çalışılamayan günler vb.), kurulun uzman üyeleri bu hususları da hesaplamışlar ve neticede davacı müteahhide tanınması gereken imalat süresi dolmadan, söz konusu fesih işleminin gerçekleştirildiğini tespit etmişlerdir.
Bir an için, davacıya tanınması gereken imalat süresinin tanınmış bulunduğu kabul edilecek olsa dahi, iş sahibinin feshi yine de dava dayanağı sözleşmeye aykırı ve haksız bir fesih olarak nitelendirilmek gerekecektir. Zira, dava dayanağı sözleşmenin 31.1 hükmünde, herhangi bir fesih sebebinin ortaya çıkması durumunda, öncelikle müteahhidin yazılı olarak uyarılması ve aykırılığı gidermesinin istenmesi, bu ihbarın dahi işe yaramaması durumunda fesih yoluna gidilmesi gerektiği açıkça hükme bağlanmıştır. Davalı iş sahibinin ise, bu lazımeye dahi uygun hareket etmediği, sözleşmeye uygun bir uyarı yapmaksızın doğrudan fesih yoluna gittiği anlaşılmaktadır, ki tek başına bu durum dahi, söz konusu feshin sözleşmeye aykırı ve haksız bir fesih olarak nitelendirilmesi gerektiğine işaret etmektedir.
Şu hale göre davalı iş sahibinin feshi haksız bir fesihtir. Haksız feshin söz konusu olduğu durumlarda ise iş sahibi, müteahhidin müspet zararını tazmin yükümlülüğü altında olacaktır.
Türk Borçlar Kanunu 112. maddeye göre, borç hiç veya gereği gibi ifa edilmezse borçlu, kendisine hiçbir kusurun yüklenemeyeceğini ispat etmedikçe, alacaklının bundan doğan zararını gidermekle yükümlüdür. Düzenleme kapsamına göre tazminat istenebilmesi için alacaklının zarara uğramış olması gerektiğinden, uğranılmış bir zarar karşılığı olmayan miktara tazminat olarak hükmedilemez. Burada zarar kapsamı net ve gerçek zarar olarak düzenlenmiştir. Net ve gerçek zarar, malvarlığındaki gerçek eksilmeyi ifade eder. Bu nedenle müspet zararın tazmini halinde malvarlığının ulaşacağı değerin, sözleşmenin ifası halinde malvarlığının ulaşacağı değeri geçmemesi gerektiği gözetilerek hesaplama yapılmalıdır.
6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 125. maddesi, sözleşmelerde; borçlunun temerrüdü sonucu borç yerine getirilmemişse alacaklıya üç yetki tanımıştır: Bunlar; her zaman için ifa ve gecikme tazminatı isteğinde bulunma, derhal ifadan vazgeçip müspet zararının tazminini isteme ya da ifadan vazgeçip sözleşmeden dönerek menfi zararını isteyebilmedir.
“Sözleşmeden kaynaklanan zarar müspet zarar olacağı gibi, menfi zarar da olabilir.
Müspet zarar: Borçlu edayı gereği gibi ve vaktinde yerine getirseydi alacaklının mameleki ne durumda olacak idiyse, bu durumla eylemli durum arasındaki fark müspet zarardır. Diğer bir anlatımla müspet zarar, sözleşmenin hiç veya gereği gibi yerine getirilmemesinden doğan zarardır. Kuşkusuz kâr mahrumiyetini de içine alır. Borcun yerine getirilmesinin kusurla olanaksız hale gelmesinde, temerrüde düşen borçludan, gecikmiş ifa ile birlikte gecikme dolayısıyla tazminat istenmesinde, yahut borçlunun temerrüdü halinde ifadan vazgeçilip, ifa yerine tazminat istenmesinde ve sözleşmenin olumlu biçimde ihlalinde, müspet zararın giderimi söz konusu olur (Prof. Dr. H. Tandoğan Türk Mesuliyet Hukuku 1961 s. 426 vd.).
Müspet zarar, alacaklının ifadan vazgeçerek zararının tazminini istemesi halinde söz konusu olur. Sözleşme ortadan kalkmamaktadır, yalnız alacaklının ifaya ilişkin talep hakkının yerini müspet zararının tazminine dair talep hakkı alır. Burada sözleşmenin feshedilmemesinden değil, borcun ifa edilmemesinden doğan zararın söz konusu olduğu gözardı edilmemelidir.” (Örnek:Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 05/07/2006 tarihli 2006/13-499 Esas, 2006/507 Karar sayılı kararı).
Tüm bu belirlemeler ışığında somut olay değerlendirildiğinde;Davacı ile davalı arasında , davalıya ait….Şantiyesi İnce İşlerinin yapılması için 03/06/2014 tarihli sözleşme imzalandığı,davacıya , davalı tarafından 26/12/2014 tarihli ihtar ile işin süresinde bitmemiş olması sebebiyle taraflar arasında imzalanan 03/06/2014 tarihli sözleşmenin tek taraflı olarak feshedildiği,yukarıda ayrıntılı olarak açıklandığı üzere davalı tarafından yapılan feshin haksız olduğu ve davalının davacının uğradığı müspet ve menfi zararları isteyebileceği,davacının istediği zararların müspet ve menfi zararlar olduğu,Mahkememizce hükme esas alınan bilirkişi raporunda da belirlendiği gibi davacının imalat bedeli olarak ¨240.303,35 ile alt yükleniciye ait şantiyede kalan malzeme bedeli olarak ¨ 21.118,00 ve…. işyerinin verilmemesinden kaynaklanan ¨322.502,10 zararının bulunduğu anlaşıldığından belirlenen zararların faizi ile birlikte davalıdan tahsili ile davacıya verilmesine,davacının fazlaya ilişkin talebinin zararın ispat edilememesi nedeniyle reddine karar verilmesi gerektiği sonucuna varılarak aşağıdaki gibi hüküm fıkrası oluşturulmuştur.
HÜKÜM/Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-Davanın kısmen KABUL kısmen REDDİ ile; imalat bedeli ¨240.303,35 ile alt yükleniciye ait şantiyede kalan malzeme bedeli olan ¨ 21.118,00’nin dava tarihinden itibaren değişen oranlarda işleyecek avans faizi ile birlikte davalıdan tahsili ile davacıya VERİLMESİNE,
2-Barter işyerinin verilmemesinden kaynaklanan ¨10.000,00 maddi tazminatının dava tarihinden , ¨312.502,10 ‘nin ise ıslah tarihi olan 10/01/2018 tarihinden itibaren değişen oranlarda işleyecek avans faizi ile birlikte davalıdan tahsili ile davacıya VERİLMESİNE,
3-Davacının,fazlaya ilişkin talebin REDDİNE,
4-Alınması gerekli ¨39.887,81 karar ve ilam harcından peşin alınan ¨6.845,99 harç ile ¨ 5.336,76 ıslah harcından mahsubu ile bakiye ¨27.705,06 harcın davalıdan alınarak hazineye İRAD KAYDINA,
5-Davacı tarafından ödenen ¨27,70 Başvurma Harcı ile ¨6.845,99 Peşin harç ile ¨5.336,76 ıslah harcının davalıdan alınarak davacıya VERİLMESİNE,
6-Davacı tarafından yapılan 18 adet tebligat+ posta ücreti ¨215,75 bir bilirkişi inceleme ücreti ¨11.500,00 olmak üzere toplam ¨11.715,75 yargılama giderinin davanın kabul ve red oranına göre hesaplanan ¨9.589,71 ‘nin davalıdan alınarak davacıya VERİLMESİNE, kalan kısmın davacı üzerinde BIRAKILMASINA,
7-Davalı tarafından yapılan 4 adet tebligat+ posta ücreti ¨40,40 yargılama giderinin davanın kabul ve red oranına göre hesaplanan ¨7,33 ‘nin davacıdan alınarak davalıya VERİLMESİNE, kalan kısmın davalı üzerinde BIRAKILMASINA,
8-Davacı kendisini bir vekil ile temsil ettirdiği anlaşıldığından karar tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT’ne göre kabul edilen miktar üzerinden hesap edilen ¨37.306,94 ücreti vekaletin davalıdan tahsili ile davacıya VERİLMESİNE,
9-Davalı kendisini bir vekil ile temsil ettirdiği anlaşıldığından karar tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT’ne göre kabul edilen miktar üzerinden hesap edilen ¨13.106,47 ücreti vekaletin davacıdan tahsili ile davalıya VERİLMESİNE,
10-Kararın kesinleşmesine kadar yapılan yargılama giderlerinin davacı tarafça peşin olarak yatırılan ¨842,40 yargılama gider avansından mahsubu ile bakiye kısmın karar kesinleştiğinde davacıya İADESİNE,
11-Davalı tarafından yatırılan gider avansından kullanılmayan kısmın karar kesinleştiğinde davalıya İADESİNE,
5235 sayılı Kanunun geçici 2’nci maddesine göre ,Bölge Adliye Mahkemeleri’nin kurulmasına ve 20 Temmuz 2016 tarihinde göreve başlamalarına dair kararların 07/11/2015 tarih ve 29525 sayılı Resmî Gazete’de ilan edildiği anlaşılmakla;6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 341 ilâ 360’ncı madde hükümleri uyarınca,mahkememize veya aynı sıfattaki başka bir mahkemeye verilecek dilekçe ile kararın tebliğinden itibaren iki hafta içerisinde veya istinaf dilekçesi kendisine tebliğ edilen taraf,başvuru hakkı bulunmasa veya başvuru süresini geçirmiş olsa bile, mahkememize veya aynı sıfattaki başka bir mahkemeye vereceği cevap dilekçesi ile iki hafta içerisinde İSTİNAF yolu açık olmak üzere davacı vekili ile davalı vekilinin yüzüne karşı, oy birliği ile verilen karar açıkça okunup,usulen anlatıldı.29/03/2018

BAŞKAN …

ÜYE …

ÜYE …

KÂTİP …